Kategori arşivi: Hekim Saltık

Gıda Güvenliği ve Hijyeni Sorunu Çözülemiyor..

Dostlar,

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Temmuz 2013 içinde kamuoyuna
4 alanda uyarı yayımladı web sitesinde..
(http://www.tarim.gov.tr/GKGM/Sayfalar/DuyurularDetay.aspx?rid=41&ListName=Duyurular&refId=, 27.7.13)

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yaptığı denetimler sonucunda ulaştığı bilgileri, 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” 
md. 31/6 uyarınca kamuoyunun bilgisine sunabileceği kurala bağlanmıştır.

Bu bağlamda sözkonusu duyurular bal, et ürünleri, süt ürünleri ve takviye edici – destekleyici gıda ürünleri hakkında.

Söz konusu ürünlerin taklit ve tağşiş edilenleri (karıştırılan) ürün adları – markaları ve firma adlarıyla teşhir edilmekte..

Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

ifsa

Türkiye 80+ milyonluk bir ülke.. Ayrıca her yıl 30+ milyon turist geliyor..

Milyonlarca ton gıda ürünü üretilmek durumunda. Devasa üretim miktarlarının yanı sıra çeşit zenginliği de söz konusu.

Dolayısıyla

gıda güvenliği – hijyeni (sanitasyonu) ve
gıda güvencesi (yeterli – dengeli beslenme için güvenli gıdaya uygun bedelle
sürekli erişim hakkı) 2 temel sorun alanı..

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, denetim sonuçlarını zaman zaman kamuoyu ile ilgili yasa uyarınca paylaşmakta.

Türkiye’de gıda güvenliği ?? 

  • 40 bin gıda işletmesi, yarım milyon gıda satış noktası..
  • Salt 5 bin gıda denetçisi ?? Denetimde nitelik-nicelik sorunlu..
  • Kayıt dışılık, merdiven altı üretim ciddi sorun !
  • Hızlı, etkin ve caydırıcı bir denetim zorunlu.

Dolayısıyla Bakanlığın denetim hizmetleri öenemli – değerli ama çook çok yetersiz..
Yakalanabilen ve teşhir edilebilenler devede kulak örneğince..

Bu bakımdan, GIDA GÜVENLİĞİ TEMEL BİR KAMUSAL GÖREV olduğundan, denetim altyapısının insangücü ve teknik donanım olarak nitelik ve nicelik olarak
yeterli kılınması kaçınılmazdır!

Bu amaçla, ABD’de olduğu gibi bir Gıda ve İlaç Kurumu – FDA (Food and Drug Administration) oluşturulabilir, oluşturulmalıdır. Bu kurum bilimsel, yönetsel ve akçal (parasal – finansal) açılardan özerk – otonom olmalıdır.

Ancak bu sayede politik kaygılardan arınarak nesnel – bilimsel denetim hizmeti yürütülebilir. AKP döneminde 11 yıla varan sürede Sağlık Bakanlığı ve
Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı da yeniden yapılandırıldı.

663 sayılı yasa gücünde kararname (KHK) ile Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırıldı
(2 Kasım 2011) ve Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu adıyla bir “bağlı kuruluş” oluşturuldu.

Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı’nda da özerk bir ulusal gıda kurumu oluşturulmadı. Gıda denetimleri Sağlık Bakanığından alınarak Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı’na verildi. Bu yeniden yapılanmalar sürecinde FDA benzeri bir kurum kazandırılabilirdi Türkiye’ye.. AKP hükümeti özerk kurumlaşmalar istemiyor. Tüm ipler elinde olsun politikasında. Bu bağlamda TÜBA, TÜBİTAK, üniversiteler bile sınırlı özerkliklerinden büyük ölçüde yoksun bırakıldılar..

Oysa demokrasinn kolonları özerk kurumlardır.

Sonuç ortada.. toplumun gerilimini alma… İş yapıyor görünme..

Kocaman bir soru daha kafaları karıştırmakta :

  • Denetlenen ve teşhir edilen firmalar AKP yandaşı olmayanlar mı?

En etkili çözüm; ÖZERK ULUSAL GIDA – İLAÇ KURUMU kurmaktır!

Sevgi ve saygı ile.
27.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

KİMYASAL SİLAHLAR GÖSTERİ KONTROL AJANLARI

Dostlar,

Türk Tabipleri Birliği (TTB) çok değerli bir çalışmaya imza attı :

  • KİMYASAL SİLAHLAR GÖSTERİ KONTROL AJANLARI

Önsözde şu dizeler yer alıyor :

TTB_logosu

  • “Tüm çabamız kendi çocuklarına biber gazı püskürtmeyen bir ülke ve gelecek içindir.
    Bu mütevazı çalışmanın bu yolda katkı sağlayacağını umuyoruz.”
     

    Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

 

“Gaz bombası” olarak tanımlanan 15’in üzerinde kimyasal içinde en yaygın kullanılan ajanlar; chlorobenzylidenemalononitrile (CS), chloroacetophenone (CN), chlorodihydrophenarsazine (DM) ve oleoresincapsicum (OC)’dur.

ABD ve Avrupa’da yaygın olarak kullanılan üç biçimi; CS, CN ve OC’dir.

Rapor, sorunun hukuksal boyutlarını da açıklıkla sergilemekte.

Kimyasal_Silahlar_Gosteri_Kontrol_Ajanlari_kapak

78 kaynakçaya dayalı 40 sayfalık özlü çalışmadan önemli bir bölüm :

  • Biber gazına maruz kalındığında gözler hızla ve bol suyla ya da %0.9’luk sodyum klorür ile en az 15 dakika süreyle yıkanarak kimyasal madde gözden uzaklaştırılmalı, daha sonra kornea epitelizasyonunu hızlandırıcı ve inflamasyonu kontrol altına alıcı tedavi uygulanmalıdır. Maruz kalan gözde kontakt lens var ise hemen uzaklaştırılmalıdır. İki kez temizlenen kontakt lensde bile OC kalıntısı görülebildiği için, bu lenslerin tekrar kullanımı önlenmelidir. Ağrı, şişlik, gözyaşı salgısında artış ve fotofobi hala devam ediyorsa bir göz hekimi konsültasyonu gereklidir. Göz bulguları için lokal anestezik pomatlar kullanılabilir. Gözde gerçekleşen hasarın derecesine
    bağlı olarak kornea epitelinin iyileşme süresi birkaç gün ile haftalar arasında değişebilir.” (syf. 22)
  • Olası gaz saldırısında gözler, burun, ağız gaz maskesiyle korunmalıdır.
    Biber gazına maruz kalınması durumunda en kısa zamanda
    ortamdan uzaklaşılmalıdır. Nefes ağızdan alınıp burundan verilmelidir.

Emek veren uzmanlık derneklerine ve meslektaşlarımıza, bu değerli çalışmayı eşgüdümleyerek uygun zamanlama ile kamuoyuna mal eden TTB yönetimine teşekkür ederiz..

Çalışmanın tümünü pdf olarak okumak için lütfen tıklayınız :

Kimyasal_Silahlar_Gosteri_Kontrol_Aanlari Kimyasal_Silahlar_Gosteri_Kontrol_Aanlari

Sevgi ve saygı ile.
27.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

 

New York’tan ‘Gezi’ye Bilimsel Destek


Dostlar
,

New York’tan ‘Gezi’ye Bilimsel Destek” başlıklı aşağıdaki haber,
TTB (Türk Tabipleri Birliği) sitesinde yer aldı.
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/newyork-3952.html, 27.7.13)

Paylaşmak istiyoruz..

Bu çabayı gösteren yurtdışındaki yurtsever meslektaşlarımıza teşekkür ederiz..

Özellikle Harvard Tıp Fakültesi’nden Dr. Emrah Altındiş, Almanya Iniversitat Dresden, Medical School’dan Dr. Çağhan Kızıl, Amerika Türk Doktorları Birliği üyesi
Dr. Zuhal Ergönül
‘e…

Sevgi ve saygı ile.
27.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

New York’tan ‘Gezi’ye Bilimsel Destek

alt

New York’ta Nobel ödüllü bilim insanları ve bir grup akademisyen, ‘Gezi Parkı’ göstericilerine ve Türkiye’de doktorlara karşı hükümetin tavrını kınamak için
basın açıklaması yaptılar.

Manhattan The New School, Wolff Konferans Salonu’nda yapılan basın toplantısına, Harvard Tıp Fakültesi’nden Dr. Emrah Altındiş, Almanya Iniversitat Dresden, Medical School’dan Dr. Çağhan Kızıl, Amerika Türk Doktorları Birliği üyesi Dr. Zuhal Ergönül ve İnsan Hakları için Doktorlar Kuruluşu temsilcisi DeDe Dunevant konuşmacı olarak katıldılar.

Basın toplantısında, Türkiye hükümetinin göstericilere ve sağlık görevlilerine uyguladığı orantısız ve yasadışı şiddetin önceden görülmemiş boyutlarda yaralanmalara ve ölümlere sebep olduğuna dikkat çekildi.

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde Dünya çapında tanınmış bilim insanları Türkiye’de cereyan eden ‘Gezi Parkı’ gösterileri sırasında hükümetin masum insanlara uyguladığı orantısız güç ve aşırı derecede göz yaşartıcı gaz kullanımı üzerine endişelerini dile getirmek amacıyla bir araya gelerek bildiri yayınlamışlardı.

Science Dergisi’nin 19 Temmuz 2013 tarihli sayısında yayınlanan bildiride,
dördü Nobel ödüllü 25 bilim insanı, Türk Hükümeti’ne barışçıl göstericilere
uluslararası hukuka uygun bir şekilde davranması çağrısında bulunmuştu.

Basın toplantısında, böyle bir bildirinin bilim insanları ve tıp uzmanlarının kaleminden ortaklaşa çıkmış olmasının, Türkiye’de işlenen insan hakları ihlallerinin boyutunun ve duruma müdahalenin gerekliliğinin göstergesi olduğu ifade edildi.

Yapılan basın açıklamasına göre    :

Barışçıl amaçlı yapılan gösterilere katılan eylemcilerin 31 Mayıs günü orantısız bir şiddete başvurularak dağıtılması üzerine, Haziran ayında Türkiye’nin 79 ayrı şehrinde yapılan gösterilere resmi rakamlara göre toplam 2,5 milyon kişi katıldı.

Türkiye Hükümeti’nin aşırı miktarda göz yaşartıcı gaz ve polis şiddetine başvurduğu olaylar, sayısı gittikçe artan ölüm ve yaralanmalara sebep oldu. 15 Temmuz 2013 tarihinde Türk Tabipleri Birliği’nden verilen son bilgilere göre, gösterilerde

  • 63’ü ağır olmak üzere 8163 kişi yaralandı, 
  • 3 kişi henüz yaşamsal tehlikeyi atlatamadı. 
  • 106 kişi kafa travması geçirdi, 
  • 11 kişi gözünü yitirdi. 
  • 5 kişi de yaşamını yitirdi.

Hastaneler ve geçici olarak kurulan revirler de, yaralıların tedavi edildiği kapalı alanlara biber gazı atılmak suretiyle polis tarafından hedef alındı.

Tıbbi malzemelere el konularak pek çok sağlık görevlisi gözaltına alındı.

Hükümet ayrıca, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri’ni tutuklamak ve protestolar sırasında gerçekleşen yaralanmalar ve ölümleri gösteren bilgileri saklamak yoluyla TTB’ni büyük ölçüde baskı altına aldı.

Türk Tabipler Birliği, kimyasal maddelere maruz kalan bireylerin yaşadığı yan etkileri daha iyi tespit edebilmek için internet üzerinden 11.115 kişinin katıldığı bir anket düzenledi.

Dünya Tabipler Birliği‘nin, doğrudan Başbakan’a gönderdiği mektuplarda
topluma karşı aşırı şiddet ve kimyasal madde kullanımı kınandı.

70’e yakın ülkeden 500’ün üzerinde eğitim ve bilim kuruluşuna üye 4000’den çok akademisyenin imzalarıyla desteklediği, barışçıl göstericilere uygulanan aşırı polis şiddetini kınayan ve göstericilerin temel anayasal haklarını özgürce kullanmalarını destekleyen bir bildiri yayınlandı.

alt

alt     alt

alt

Seçkin Bilim insanlarına, eli kana bulaşan ve 5 insanımızı öldüren,
Türkiye’deki AKP vahşetine göz yummadıkları ve
açıkça kınadıkları için teşekkür ediyoruz. Dayanışmayı sürdürmelerini diliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
27.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
 

Şipşak işyeri hekimliği dönemi başlıyor..

Dostlar,

Türk Tabipleri Birliği’nin yeni Yönetmelik değişikliği (RG 20 Temmuz 2013) hakkında değerlendirmesi aşağıda.. Emek veren meslektaşlarımıza ve hukukçu yoldaşlarımıza teşekkür ederiz.

İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik

Biz de bu düzenlemenin çağrışımlarını kapsamlı bir makale konusu yaptık.

Yeni İşyeri Hekimliği Yönetmeliği ve Ülkemizde İşçi Sağlığı’nın Perişan Halleri

Okumak için lütfen tıklayınız..

http://ahmetsaltik.net/yeni-isyeri-hekimligi-yonetmeligi-ve-ulkemizde-isci-sagliginin-perisan-halleri/

Sevgi ve saygı ile.
26.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
====================================

TTB_logosu

Şipşak işyeri hekimliği dönemi başlıyor

2013 yılı başında Taslağı ortaya çıkan yeni işyeri hekimliği yönetmeliği 20 Temmuz 2013 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girdi.

İşyeri hekimlerinin ve öbür sağlık personelinin nitelikleri, belgelendirilmeleri, eğitimleri, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma ilke ve yöntemlerini düzenlemek amacıyla çıkartıldığı belirtilen İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’te genel olarak işverenin yükümlülükleri, işyeri hekimliği ve diğer sağlık personeli eğitimi ve bu eğitimi verecek yerler ve işyeri hekiminin görevlendirilmesine ilişkin yöntemlerin yanı sıra işyeri hekimliği belgesinin düzenlenmesi, işyeri hekiminin görev, yetki ve sorumlulukları ile
işyeri hekimliği belgesinin iptaline kadar varacak idari yaptırımlar düzenlenmiştir.

İşyeri hekimi ve diğer sağlık personelinin işyerlerindeki en az çalışma süreleri de
bu Yönetmelik’te yer almıştır.(Yönetmeliğe ulaşmak için…)

İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerine yönelik olarak 2003 yılında başlayan, 6331 sayılı Yasa (A. Saltık: İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası) ve İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik ile süren düzenleme çabalarının iki temel karakteristiği vardır. Bunlardan ilki bu alanın eğitiminden hizmet sunumuna kadar ticarileştirilmesi ikincisi de sunulan hizmetlerin sürelerinin azaltılmasıyla içlerinin boşaltılıp ucuzlatılmasıdır.

2012 yılında çıkartılan (A. Saltık : Aşamalı yürürlükle 30 Haziran 2012) bu Yasa’dan önce işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin ticarileştirilmesini sağlamak üzere yönetmeliklerle yapılan değişiklikler Türk Tabipleri Birliği tarafından açılan davalar sonucunda Danıştay’ca iptal edilmiş; her kezinde yargı kararlarını aşmak üzere yasalar çıkartılmıştı. Nihayet iptal edilen yönetmelik hükümleri 6331 sayılı Yasa’ya yazılarak idari yargı kararları kısmen aşılmıştır.

İşte bu Yönetmeliğin özü 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’dır.
Bu Yasa’ya ilişkin itirazların hemen tamamı bu Yönetmelik için de geçerlidir.
(İSG Yasasına ilişkin olarak TBMM’ye sunulan TTB görüşlerine ulaşmak için…)

Çalışanların sağlık ve güvenliklerine ilişkin hizmetlerin ayrım gözetilmeksizin her risk grubunda ve her büyüklükteki işyerinde ticaret şirketleri tarafından kurulan ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden alınabilmesi; işyeri hekimliği, iş güvenliği uzmanlığı ve
öbür sağlık personeli eğitimlerinin de ticaret şirketleri tarafından kurulabilen eğitim kurumlarından alınabilmesi, çalışanın sağlık ve güvenliğinden piyasa oluşturulması çabasını göstermektedir.

Öte yandan, söz konusu hizmetlerin “en düşük maliyetle” sunulmasını sağlayabilmek için de işyeri hekiminin örgütüyle bağı kopartılmış ve çalışma süreleri neredeyse sembolik düzeye indirilmiştir. 1980 tarihli yönetmelikte işçi başına ayrılması gereken süre ayda 15 dakika iken; 2003 yılında başlayan süreleri azaltma girişimleri
son Yönetmelik ile zirve yapmış, 10’dan az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde yılda 25 dakika, öbür işyerlerinde, işyerinin tehlike derecesine göre
işçi başına ayda;

-az tehlikeli işyerlerinde 4 dakika,
-tehlikeli işyerlerinde 6 dakika,
-çok tehlikeli işyerlerinde de 8 dakika ayrılması yeterli sayılmıştır.

Yeni Yönetmelikle işyerinde tam gün işyeri hekimi bulundurulması gereken işçi sayısı da önceki yönetmeliğe göre iki katına çıkartılarak az tehlikeli işyerlerinde 2000,
tehlikeli işyerlerinde 1500, çok tehlikeli işyerlerinde de 1000 olarak belirlenmiştir.

Böylelikle işyerlerinin sağlaması gereken işyeri hekimliği hizmet süreleri,
dolayısıyla maliyetleri azaltılmıştır. Bu sürelerde üç sayfa boyunca
işyeri hekimine yüklenen görevlerin nasıl yerine getirileceği ise belirsizdir.

  • Ülkemizde çalışma ortamının genel olarak sağlıksız ve güvensiz olduğu bilinmektedir. 
  • Her gün iş kazalarında yaklaşık 5 işçi ölmektedir. 

Meslek hastalığına ilişkin bildirim yetersizliği sebebiyle tam sayı bilinmemekle birlikte, istatistiksel olarak on binlerce meslek hastalığı olduğu kestirilmektedir.

Sağlık ve güvenlik ihtiyacının böylesine yüksek olduğu bir ortamda, bu alanda hizmet sunanların güvencelerinin arttırılması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve çalışanların bu hizmetlere erişim olanaklarını arttırılması gereklidir.

Ancak yapılanlar tam tersinedir.

Bu Yönetmeliğin taslağına ilişkin olarak sunduğumuz görüşlerde ayrıntılı değerlendirmeler yapılmıştır. (Söz konusu görüşlere ulaşmak için…)

Öbür yandan bu Yönetmelik ile düzenlenen bir nokta da 6331 sayılı İSG Yasası ile yürürlüğü ertelenen hükümler dolayısıyla işyeri hekimi ile herhangi bir anlaşması olmayan işyerlerinde (kamu kurumları, 50’den az çalışanı olan az tehlikeli ve tehlikeli işyerleri) çalışacakların işe giriş muayenelerinin, çalışanlarınsa dönemsel (periyodik) muayenelerinin kim tarafından yapılacağıdır.

Yönetmeliğe konulan bir geçici madde ile kamu sağlık hizmeti sunucuları işaret edilerek sorun çözülmüş gibi görülmekte ise de, kişinin çalıştığı/çalışacağı yere ilişkin
hiçbir bilgisi bulunmayan kamu sağlık hizmeti sunucusu çalışanı hekimin bu raporları hangi bilgiye göre düzenleyebileceği anlaşılamamıştır.

Bütün bunlardan başka, Yönetmeliğin özünü oluşturan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın çalışanların sağlık ve güvenliklerinin korunmasına ilişkin getirdiği
en büyük iyileştirme bütün işyerlerini kapsaması iken söz konusu ‘kapsama’
halen sağlanabilmiş değildir.

Yasa’ya konulan yürürlük maddesiyle kamu işyerleri ile 50’den az çalışanı olan
az tehlikeli işyerlerinin işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli hizmetini almaları 1.7.2014’e; 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri için bu süre 1.7.2013’e ertelenmiştir.

Geçtiğimiz günlerde yasalaşan ve halen Cumhurbaşkanı’nın onayı için bekleyen
6495 sayılı Torba Yasa ile bu süreler bir kez daha ertelenmiş; çalışanların sağlık ve güvenliğinin sağlanmasında görev alacakları istihdam yükümlülüğüne ilişkin süre,
kamu işyerlerindeki işçiler dışında kalan çalışanlar ve 50’den az çalışanı olan az tehlikeli işyerleri için 1.7.2016’ya tehlikeli ve çok tehlikeli olup da 50’den az çalışanı olan işyerleri bakımından ise 1.1.2014’e ertelenmiştir. Bu Torba Yasa Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanarak yürürlüğe girerse,  İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’in kapsam ve yürürlüğü de bu durumdan doğrudan etkilenecektir.

Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu ve İşyeri Hekimliği Kolu, “İşyeri Hekimi ve 
Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik” hükümlerini hukuka ve hizmetin gereklerine uygunluğu bakımından değerlendirmektedir. Yönetmelik hükümleri arasında, işyeri hekimliğinin doğasına, işleyişine uygun olmadığını ya da hukuka aykırı olduğunu düşündüğünüz hükümleri
ve gerekçelerinizi ihyonetmelik2013@ttb.org.tr adresine gönderebilirsiniz.

Yeni İşyeri Hekimliği Yönetmeliği ve Ülkemizde İşçi Sağlığı’nın Perişan Halleri


Dostlar
,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB), bir yönetmelik düzenlemesi daha yaptı..

“İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik” güncellendi. Bu yönetmeliğin temeli 1980’lere uzanıyor. Arada ve 3 yıl önce de değişiklik geçirmişti

20 Temmuz 2013’te RG’de yayımlanarak yürürlük alan son değişikliğin gerekçesi

“6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası”.

ÇSGB bir yandan dikiyor, bir yandan da söküyor. (Haydi yapıp – yıkıyor demeyelim..)

Bu son yasa (6331) sözde iş sağlığı ve güvenliğini iyileştirmek için geçtiğimiz yıl çıkarıldı. Taslak 8 yıl kadar TBMM arşivlerinde bekledi. 220 milyon €’luk Avrupa’nın
en büyük AVM inşaatında çıkan Esenyurt yangınında (13.3.12) 11 işçi naylon çadırlarda yanarak kavrulunca bu taslak anımsandı. Yer yer epey de sıkı hükümler kondu.

Ancak “iyi saatte olsunlar” (sermaye; özellikle küresel sermaye eklemlenmiş yerli sermaye!) toplumsal duyarlık biraz düşünce kulislerine gene başladı. İlk olarak 6495 sayılı Torba Yasa ile (halen Cumhurbaşkanı’nın önünde) kimi yerlerde 1-2 yıl ertelemeler getirildi. Sonra da sıra Yönetmeliklerle kısıtlamalara geldi.

Sermaye hazretleri ne buyuruyorsa öyle oluyor..
Gerçek vesayet ne askeri, ne de başka bir güç..

Türkiye’de gerçek ve mutlak egemen sermaye!
Özellikle küresel finans-kapital ile bütünleşen yerel sermaye..

Anılan yönetmelikle İş Sağlığı Güvenliği (İSG) hizmetleri, 6331 sayılı yasanın muradına tuhaf – acı bir ironi ile aykırı olarak deyim yerinde ise “kuş”a döndürülüyor..

Siz bekleyedurun iş kazası ve meslek hastalıklarında iyileşmeyi….
Meslek hastalıkları zaten yok gibi.. En son 2011 SGK rakamı 697!
Oysa benzer nüfuslu ama İSG koşulları çok daha iyi Almanya’da yılda 80 bin,
ABD’de 400 bin!

İş kazalarını bile siz “azaltabilirsiniz” ! Yollarını biliyorsunuz ama yazalım :

1. Kamu sektörünü tasfiye ettikçe özel sektörde iş kazalarını “örtmek” kolaylaşır.
2. “Kayıtdışı” çalıştırırsınız (resmi verilerle halen 24+ milyon kayıtdışı çalışan; çalışanların %44’ü!), gariban işçi ne iş kazası bilir ne de hakkını savunacak sendikaya, paraya sahiptir..
3. Kayıt içi çalışan 13,5 milyon işçide de iş kazalarının bir bölümünü (?) cep harçlığı kadar “kan parası” ile kapatırsınız.
4. Sendikal örgütlenmeyi avuç içinde kar gibi eritmeye devam edersiniz.
Anayasa değişikliği ile 1’den çok sendikaya üyelik gibi ucube – tuzak düzenleme yaparsınız; yandaş sendikalaşmaya hız verirsiniz.. 1980’de %50 olan sendikalılık oranı (3 milyon işçinin 1,5 milyonu), Ocak 2013’te 10,88 milyon işçinin ancak %6’sı!
(Çalışma Bakanlığı Tebliği, RG: 26.1.13).
5. Gerekirse “iş kazasının” yasal tanımını bile değiştirirsiniz..

Ama mızrak gene de çuvala sığmaz, ölümcül iş kazalarında Hindistan ve Rusya sonrası dünyada 3., Avrupa’da 1. olursunuz.. Dönemin Çalışma Bakanı Ömer Dinçer‘in açıklaması için dipnota (2) bakınız.

1932’den beri üyesi olduğunuz ILO’yu (Uluslararası Çalışma Örgütü) “kandırmaya” (!) yeltenir, 221 dolayındaki ILO Sözleşmesinden (Convention) 56 kadarını “başkalaştırarak” iç hukukunuza aktarır, geri kalan 3/4’ünü ve ILO’nun Tavsiye Kararlarını (Recommendation) ise tümüyle görmezden gelirsiniz. Ama sizi yıllarca uyarıdan sonra ILO Haziran 2013’te Türkiye’yi “Kara Liste” ye almak zorunda kalır..

Biz çok utanıyoruz çooook..
– 2011 sonunda yıllık 70 bine varan “resmi” iş kazasından, ;
– 1700 iş kazası + 10 meslek hastalığı = 1710 emekçi ölümünden,
– 2086 işçinin sürekli işgöremez duruma düşmesinden..
– Çook ağır çalışma koşullarında,
– Düşük ücretlerle ve iş güvencesiz – örgütsüz çalışmak zorunda bırakılmalarından; işsizlikle tehdit-terbiye edilmelerinden.. (Veriler için bkz. dipnot 1)

Güdümlediğiniz basında tek sözcük haber çıkmaz..

Oysa ulusal – uluslararası hukuk metinleri ço net           :

* 1961 tarihli Avrupa Sosyal Şartı md 3 : Tüm çalışanların sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı hakkı vardır.
* 1945 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi md. 25 sağlıklı yaşam hakkını tanımlar.
* Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yaşam hakkı ve örgütlenme hakkını düzenler..
* Üyelik sürecinde taraf olduğumuz Pek çok AB metni pekiştirici paralel düzenleme içerir. Örn. AB Temel Haklar Şartı.. (Nice, 7 Aralık 2000, http://ek12 utup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf)
* Anayasa madde 50 ve 56 doğrudan düzenlemeler taşır.
* Pek çok ILO Sözleşmesi de öyle..

Üstelik bu uluslararası mevzuatın büyük bölümü Anayasa md. 90/son uyarınca
üstün hukuk normu durumundadır..

Sermaye için ne gam.. Hele küresel sermaye ile göbek bağı kurdu ise..

Adam Smith‘in 250 yıl önce (1776) yazdığı “Milletlerin Refahı” (The Wealth of Nations) kitabında öngörüleri bunlar mıydı?

Neo-liberal tosuncuklar ne buyururlar??

Galiba yerel (ulusal kaynaklardan semirdiği halde ulusal diyemiyoruz ne yazık ki!) sermayeyi dizginleyebilecek başlıca güç, iktidardaki dinci faşizm (TÜPRAŞ baskını!)..

Neo-liberal tosuncuklar, tarihin perspektifinde öngörülemeyen bu dilemmaya
ne buyururlar acaba?

Haa. anlıyoruz, yabancı büyükleri ile (pardon müttefikleri ile!)  mütalaa edeceklermiş…

Sevgi ve saygı ile.
26.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Konuya ilişkin TTB (Türk Tabipleri Birliği) görüşü için lütfen tıklayınız :
Şipşak işyeri hekimliği dönemi başlıyor..
(http://ahmetsaltik.net/sipsak-isyeri-hekimligi-donemi-basliyor/, 26.7.13)

Dipnot 1 : Kayıt dışı istihdam ve eksik verilere dayalı SGK rakamlarıyla ülkemizde 2011’de 69 227 iş kazası, ve 697 meslek hastalığı sonucu 1710 işçi (1710/365 = 4,66/gün!) yaşamını yitirmiş 2086 işçi  ise sürekli engelli (sakat, malul) kalmıştır.  Günde ortalama 5 işçi yaşamını yitirmekte 5 işçi de sürekli işgöremez duruma gelmektedir!

Dipnot (2) : 
•Çalışma Bakanı Dinçer: Ölümlü maden kazalarında lideriz!
•Bakan Ömer Dinçer, ölümlü maden kazaları konusunda Türkiye’nin “lider ülke” olduğu itirafında bulundu. Bakan Dinçer’in, BDP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş’ın maden kazalarıyla ilgili soru önergesine verdiği yanıt, Türkiye’deki ölümlü kaza oranının, Avrupa, Avustralya, ABD ve Kanada’dan kat kat fazla olduğunu ortaya koydu.
•Dinçer’in, ölümlü maden kazalarıyla ilgili ILO verilerini 
kaynak göstererek verdiği bilgiye göre; Türkiye’deki ölümlü iş kazaları Avrupa’daki iş kazası ortalamasının 4.5 katıyken, Kanada’dan 2.2 kat, ABD’den 3.4 kat, Avustralya’dan ise 4.3 kat daha çok! 

Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi hakkında Türk Tabipleri Birliği’nin açıklaması

Dostlar,

Yasal meslek örgütümüz TTB (Türk Tabipleri Birliği), Eskişehir’de eli sopalı
sivil giysili katillerce dövülerek öldürülen
ve katilleri nedense bu güne dek,
başta MOBESE kameraları olmak üzere sınırsız olanaklarına karşın yakalanamayan
19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz hakkında bir basın açıklaması yaptı.

Makul ve dengeli olan bu açıklamayı paylaşmak istiyoruz.

Bu arada, 27 Mayıs 2013’ten bu yana süren halk direnişinde yaşamını yitirenler, doğrulanabildiği ölçüde 5 kişi oldu (Komiser Mustafa Sarı ile birlikte 6) :

  1. Mehmet Ayvalıtaş
  2. Abdullah Cömert
  3. Ethem Sarısülük
  4. Selim Önder
  5. Ali İsmail Korkmaz
  6. İrfan Tuna

Direnis_Sehitleri_6_insan_23.7.13

63’ü ağır olmak üzere 8163 kişi yaralandı, 

  • 3 kişi henüz yaşamsal tehlikeyi atlatamadı. 
  • 106 kişi kafa travması geçirdi, 
  • 11 kişi gözünü yitirdi. 
  • 5 kişi de yaşamını yitirdi.

8 bini aşan resmi kayıtlı yaralıyı, gözünü yitiren 10’u aşkın yurttaşı,
engelli kalabilecek onlarca yurttaşı… post-travmatik stres bozukluğu yaşayabilecek çok sayıda insanımızı.. bir yana bırakıyoruz..

Fakat net olan şu ki;

  • AKP iktidarının eli kana bulaşmıştır!

Siyasal iktidarın kışkırtması ile bir polis vahşeti – zulmü yaşanmış – yaşanmakta olup; yurttaşın can ve mal güvenliğinden sorumlu kolluk güçleri AKP terörüne alet edilerek paramiliter siyasal milis gücü gibi kullanılmış ve açıkça
insanlık suçu işlenmiştir.

  • Bu hukuksuzlukların yasal hesabı elbette sorulacaktır.
  • Bir kez daha siyasal iktidarı ve başını sağduyu ve sükunete çağırıyoruz.
    Bu davet acil ve önemlidir, daha çok kan dökülmemelidir.
  • Silahsız – şiddetsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü Anayasal bir haktır ve uluslararası hukukta da açıkça tanınmaktadır. Tam tersine kolluğun kullandığı şiddet araçları, başta biber gazı olmak üzere uluslararası hukuka aykırıdır
    (AİHS ve Cenevre Sözleşmesi).
  • Türk polisi katil değildir, suç örgütü değildir, katilleri saklayan da değildir,
    olamaz, olmamalıdır.

Yurttaşın vergisi ile desteklenen bu örgüt, ne pahasına olursa olsun, yurttaşın hukukuna, başta can güvenliği olnak üzere souna dek saygılı olmak zorundadır. Siyasal iktidarlar gelip geçicidir. Türk Polis Örgütü 168 yıllık bir kurumdur (10 Nisan 1845!) ve
yasa dışı buyrukları uygulamanın ağır sorumluluğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Sevgi ve saygı ile.
23.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

TTB_logosu

 

Türk Tabipleri Birliği (TTB)
ve Eskişehir Tabip Odası
Ali İsmail Korkmaz’ın Ölümüyle İlgili
Ortak Basın Açıklaması Yaptı

TTB ve Eskişehir Tabip Odası, Eskişehir’de 3 Haziran günü Gezi eylemleri sırasında sivil giyimli eli sopalı kişilerce dövülen ve 10 Temmuz günü yaşamını yitiren
19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın, ölümündeki iddialara ilişkin ortak açıklama yaptı. Açıklamada,  “Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili iddiaları soruşturmak ve gerçeği açığa çıkarmak hekimlik vicdanımızın gereği, meslek örgütümüzün sorumluluğu, boynumuzun borcudur, ancak hiç kimse hakkında
yargısız infazda bulunulmamalıdır” denildi.
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/eskisehir-3947.html, 18.7.13)

Basına ve Kamuoyuna

ALİ İSMAİL KORKMAZ’IN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ İDDİALARI SORUŞTURMAK
VE GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARMAK HEKİMLİK VİCDANIMIZIN GEREĞİ,
MESLEK ÖRGÜTÜMÜZÜN SORUMLULUĞU, BOYNUMUZUN BORCUDUR,

ANCAK HİÇ KİMSE HAKKINDA YARGISIZ İNFAZDA BULUNULMAMALIDIR

Ağacına, parkına, yaşam tarzına sahip çıkan; AKP’nin baskılarına, zulmüne, diktatörlük girişimlerine karşı ayağa kalkan milyonlarca insanın katıldığı Gezi Parkı Direnişi,
siyasal iktidarın uyguladığı şiddet nedeniyle, şu ana kadar teyit edilebildiği kadarıyla,
en az beş yurttaşımızın ölümüne yol açtı.

AKP terörünün, şiddetinin, vahşetinin kurbanlarından biri de, ne yazık ki,
Ali İsmail Korkmaz adlı 19 yaşındaki gencimiz oldu; Eskişehir’de, eli sopalı katillerce katledildi. (Deniz gözlüğünden, ameliyat maskesinden, baretten, antiasit ilaçtan
suç örgütü üreten emniyet güçleri hâlâ katilleri bulamadı!)

Mehmet Ayvalıtaş’ın, Abdullah Cömert’in, Ethem Sarısülük’ün, Selim Önder’in olduğu gibi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü de hepimizi derinden üzdü, yüreklerimizi dağladı.

Türk Tabipleri Birliği / Eskişehir Tabip Odası olarak yaralandığı günden yitirdiğimiz güne kadar geçen sürede Ali İsmail Korkmaz’ın sağlık durumuyla sürekli ilgilendik, tedavisini sürdüren hekimlerle devamlı temas ve bilgi alışverişi içinde olduk; ailesinin yanında yer alıp acılarına ortak olmaya çalıştık.

Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünden sonra, tedavi sürecine ilişkin kamuoyunda öfke ve tedirginlik yaratan bazı iddiaların özellikle sosyal medya kanalları üzerinden çokça paylaşıldığına şahit olmaktayız. Bu iddiaların büyük kısmı tedavi sürecinde gerekli özeni göstermediği iddia edilen bir hekime ilişkindir. Söz konusu hekime ait kişisel
elektronik mektup adresi ve cep telefonu numarası dahil olmak üzere çeşitli bilgiler “katil doktor” başlığı altında sosyal medyada paylaşılmaktadır.

19 yaşındaki bir gencin vahşice öldürülmesinden kaynaklanan üzüntü, öfke, kızgınlık ve tepkileri anlıyor ve saygıyla karşılıyoruz. Ancak, bu tepkilerin bir
“Yargısız İnfaz”a dönüşmüş olmasından duyduğumuz rahatsızlığı da kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

Bilindiği gibi hekimlik meslek etik kurallarına aykırı davranışlar Tabip Odaları tarafından kurallar uyarınca soruşturulmakta ve cezalandırılmaktadır. Ancak her bir vakanın, her durumun kendine has özelliklerinin, gelişim sürecinin, olayın ayrıntılarının araştırılması ve karara varılması dikkatli, özenli ve hakkaniyetli süreçler gerektirmektedir.

Öncelikle belirtmek isteriz ki; bu süreçte herhangi bir tıbbi uygulama hatasının,
herhangi bir kasıtlı davranışın ya da bir mesleki yetersizliğin bulunup bulunmadığına ilişkin Eskişehir Tabip Odası tarafından süratle soruşturma başlatılmıştır.
(Yine Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da bir soruşturma başlatıldığı bilinmektedir. Eşzamanlı olarak Sağlık Bakanlığı tarafından tedavi sürecinde yer alan hastanelerde soruşturma yürütüldüğü açıklanmıştır.)

Böyle yapmanın zor olduğunu bilmekle birlikte, Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünün acısını yüreğinde hisseden bütün yurttaşlarımızdan, bütün Direnişçilerden; tarafımızdan başlatılan soruşturma sonuçlandırılmadan, hiç kimseyle ilgili haksızlığa neden olunmaması için, doğrulanmamış bilgilerin paylaşılmamasını, tedavi sürecine dair
teyit edilmeyen iddiaların yaygınlaştırılmamasını talep ediyoruz.

Gezi Parkı Direnişi sürecinde diktatörlüğe karşı mücadele eden halkımızın yanında, omuz omuza mücadele eden, bu nedenle siyasal iktidar tarafından iftiralara uğrayan, soruşturmalar açılan, üyeleri, yöneticileri gözaltına alınan Türk Tabipleri Birliği/Eskişehir Tabip Odası olarak bütün Haziran Direnişçilerine sözümüzdür:

  • Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili iddiaları soruşturmak ve
    gerçeği açığa çıkarmak hekimlik vicdanımızın gereği,
    meslek örgütümüzün sorumluluğu, boynumuzun borcudur,

Ancak hiç kimse hakkında yargısız infazda bulunulmamalıdır.

Kamuoyundan rica ediyoruz.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ
ESKİŞEHİR TABİP ODASI

SCIENCE : Turkey Must End Violent Response to Protests / Türkiye Protestolara Karşı Uygulanan Şiddete Son Vermeli

Dostlar,

Ünlü bilim dergisi SCIENCE, Taksim Gezi direnişine sayfalarında yer verdi :
(http://www.sciencemag.org/content/341/6143/236.1.full, 19.7.2013)

  • Gezi Olayları; Nobel Ödüllü 4 Bilim İnsanının Gündeminde!

Ayrıca dünya genelinde 4000’i aşkın akademisyen, Gezi olaylarında polis vahşetini protesto etmek üzere imza verdiler.

Türkiye Protestolara Karşı Uygulanan Şiddete Son Vermeli

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) bildirdiğine göre, 31 Mayıs ile 26 Haziran tarihleri arasında polis tarafından uygulanan şiddet sonucunda 8121 kişi hastanelere resmen kabul edildi (1).

Verilen sayıya 5 ölüm olayı, yaşam tehlikesi arz eden 61 yaralanma, 104 kafa travması ve 11 göz yaralanması dâhil olup, bunlardan birinde yakın mesafeden atılan gaz kapsülü nedeniyle göz kaybına uğranılmıştır (1).

Türk polisi halka karşı aşırı miktarlarda göz yaşartıcı gaz (lakrimatör madde) kullanmıştır (2).

Ayrıca, uluslararası basında yer alan haberlere ve TTB’ye göre bu gazlar hastane ve revir gibi kapalı mekânlarda da kullanılmıştır (14). Asfiksi yaratabilecek bu tür gazların kapalı mekânlarda kullanılması yalnızca halk sağlığı açısından son derece tehlikeli olmakla kalmamakta (58),  aynı zamanda Türkiye’nin de imzacısı olduğu
Cenevre Protokolü dâhil uluslararası antlaşmalar da anılan maddelerin böyle mekânlarda kullanılmasını kesin olarak yasaklamaktadır (9).

Güvenlik güçleri 20 günde 130 bin gaz kartuşu kullanmıştır ve Türkiye 100.000 yeni kartuş alımını planlamaktadır (10). Doktorlar ve hemşireler gazdan ve polisin acımasız saldırılarından etkilenen kişileri tedavi etmektedir. İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri polis tarafından gözaltına alınmıştır (11, 12). Bu durum yerleşik uluslararası hukukun ve insan hakları hukukunun açık ihlalidir (13).

Polisin acımasız tutumunu protesto eden bir dilekçe şimdiden tüm dünyadan
4 bini aşkın akademisyen tarafından imzalanmıştır (14).

Türk Hükümetine, göstericilere ve onlara tıbbi yardım sağlayanlara yönelik muamelelerde uluslararası hukuka uyması ve
protesto hareketiyle iyi niyet temelinde diyalog başlatması çağrısında bulunuyoruz.

Metnin İngilizcesi ve imza koyanlar aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
22.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net 

=========================================================

Science
 19 July 2013: 

Vol. 341 no. 6143 p. 236
DOI: 10.1126/science.341.6143.236-a

  • LETTERS

Turkey Must End Violent Response to Protests

The Turkish Medical Association (TTB) reported that 8121 people were officially admitted to hospitals resulting from police violence between 31 May and 26 June (1). This number includes 5 deaths, 61 life-threatening injuries, 104 head traumas,
and 11 ophthalmic injuries, one of which led to loss of an eye due to shots of tear gas canisters from short range (1). Turkish police have used excessive amounts of
tear gas (lachrymatory agents) in public (2) and confined spaces such as hospitals or infirmaries, according to international media reports and the TTB (14). Such use of asphyxiating gases in confined spaces is not only extremely dangerous for public health (58), but also strictly limited by international agreements, such as the Geneva Protocol (9), to which Turkey is a signatory. Security forces have used 130,000 tear-gas cartridges in 20 days, and Turkey is planning to buy 100,000 new cartridges (10). Doctors and nurses treating patients affected by tear gas and other police brutality, as well as the Istanbul Medical Chamber General Secretary, have been apprehended by police (1112), a clear violation of customary international and human rights law (13). More than 4000 academics around the world have already signed a petition
to protest the police brutality (14).

  • We call upon the Turkish government to obey international law in the treatment of protesters and those providing medical treatment to them, and to start a
    good-faith dialogue with the protest movement.
Show of force.

Turkish riot police fire tear gas at protestors in Istanbul’s Taksim Square.

CREDIT: OSMAN ORSAL/REUTERS

  1. Caghan Kizil4,*

  1. 1Harvard Medical School, Boston, MA 02115, USA.

  2. 2The Science Academy (Bilim Akademisi), Istanbul, Turkey.

  3. 3Weill Cornell Medical College of Cornell University, New York, NY 10065, USA.

  4. 4Center for Regenerative Therapies Dresden, Technische Universität, 01307, Dresden, Germany.

  5. 5Rice University, Houston, TX 77251, USA.

  6. 6The Rockefeller University and The New York Genome Center, New York, NY 10065, USA.

  7. 7Harvard Medical School, Brigham and Women’s Hospital, Boston, MA 02115, USA.

  8. 8Koç University, Istanbul, Turkey.

  9. 9Max Planck Institute for Biophysical Chemistry, 37077, Göttingen, Germany.

  10. 10Columbia University, NY 10027, USA.

  11. 11Cornell University, Department of Chemistry and Chemical Biology, Ithaca, NY, 14853, USA.

  12. 12Turkish Medical Association (TTB), Ankara, Turkey.

  13. 13Monash University, Victoria, 3800, Australia.

  14. 14University of Athens, Athens, 10679, Greece.

  15. 15University of Münster, 48149, Münster, Germany.

  16. 16University of Cologne, Cologne, 50923, Germany.

  17. 17Massachusetts Institute of Technology, Cambridge, MA 02139, USA.

  18. 18Centre National de la Recherche Scientifique (CNRS), 75794, Paris, France.

  19. 19New York University, New York, NY 10012, USA.
  1. *Corresponding authors. E-mail: emrah_altindis@hms.harvard.edu (E.A.); caghan.kizil@crt-dresden.de (C.K.)

REFERENCES

  1. Gas Burns—Taksim Gezi Parki 12.06.2013 (www.youtube.com/watch?v=66e-jRqMEZg).
    1. A. O. Aktan

    Br. Med. J. 346, f3801 (2013).

  2. Police Throwing Tear Gas into German Hospital İstanbul 16.06.13 2.57am #occupygezi(www.youtube.com/watch?v=AL06wWNqTY4).
    1. H. Hu,
    2. D. Christiani

    Lancet 339, 1535 (1992).

    1. B. F. Bessac,
    2. S.-E. Jordt

    Proc. Am. Thorac. Soc. 7, 269 (2010).

    1. B. C. Howard

    , “The surprising history and science of tear gas,” National Geographic Daily News (12 June2013); http://news.nationalgeographic.com/news/2013/06/130612-tear-gas-history-science-turkey-protests/.

    1. H. G. Atkinson

    , “Under the gun: Ongoing assaults on Bahrain’s health system,” Physicians for Human Rights (May, 2012); http://physiciansforhumanrights.org/library/reports/under-the-gun-ongoing-assaults-on-bahrains-health-system.html.

  3. “Turkish police to buy 100,000 gas bomb cartridges,” Hurriyet Daily News (19 June 2013);www.hurriyetdailynews.com/turkish-police-to-buy-100000-gas-bomb-cartridges-.aspx?PageID=238&NID=49075&NewsCatID=341.
  4. Lancet 381, 2067 (2013).
    1. E. Güne

    , “Police search houses of Gezi protests’ starter group members,” Hurriyet Daily News (9 July2013); www.hurriyetdailynews.com/police-search-houses-of-gezi-protests-starter-group-members.aspx?pageID=238&nID=50349&NewsCatID=339.

  5. Convention (IV) Relative to the Protection of Civilian Persons in Time of War (Geneva, 1949);www.icrc.org/applic/ihl/ihl.nsf/Treaty.xsp?documentId=AE2D398352C5B028C12563CD002D6B5C&action=openDocument.

HEKİMLERE YÖNELİK ŞİDDETİN EN ÖNDE GELEN SORUMLUSU Başbakan Erdoğan

Dostlar,

İzmir Tabip Odası’ndan meslektaşlarımızın çok yerinde bir basın açıklamasını,
dahası bir tür suçüstü belgesini paylaşmak istiyoruz.

Birileri Başbakan’ı fena halde yönlendiriyor galiba..

Bu sözler söylenecek sözler midir??
Başbakan sakin kafa ile bir düşünebilse??
Bunu yapamıyor mu acaba?
Yaptırmıyorlar mı yoksa?
İşte asıl tehlike orada başlıyor ve yaşananlar da bu durumu işaret ediyor.

Bu akıl dışı saldırganlık hem RT Erdoğan için tehlikeli, sonu yok
hem ülkemiz için çok sakıncalı..
Başbakan’ın hesapsız (!?) söz ve davranışlarının bedelini sağlık çalışanları, özellikle de hekimler canlarıyla ödüyor.
Böyle bir “oryantal melodram”, -gerçekte tragedya!- sürdürülemez ve kabul edilemez.

  • Başbakan söz ve davranışlarını tez elden gözden geçirmek ve asgari
    akıl – bilim -saygı – nezaket – terbiye kurallarına dayandırmak zorundadır.

Ama kişiler gelip geçer, Türkiye kurumlarıyla yoluna devam eder..
Herkese de yağıp ettikleriyle tarihte hak ettiği yeri bulur.

Bu sitede daha önce de Türk Jineokoloji ve Obstetrik Derneği‘nin
“zorunlu kalarak” verdiği gazete ilanını paylaşmıştık..

KADINLARIMIZA VE HALKIMIZA SESLENİŞİMİZDİR..

(http://ahmetsaltik.net/15235/, 26 Haziran 2013)

Bu metin ve İzmir Tabip Odası açıklaması birlikte irdelenmeli..
Başbakan çok sayıda dava ile muhatap olabilir ve dokunulmazlık sonrasında
çok başı ağrıyabilir ayrıca..

Bu arada, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu‘nun kahreden suskunluğunu da kaydedelim.. Bakanlık makamı kişiliği, meslek onurunu böylesine mi silebiliyor?
Bakan meslektaşımız için de endişeleniyoruz.. Aynaya nasıl bakacak?
Bir de zaten Bakanlığı’nın bir hükmü de kalmadı.. Bütçesi 2012 rakamının 1/5’ine düşürülen (%80 azaltılan), değişik gerekçelerle de olsa küresel sermaye tarafındanhizmetin finansmanından çekilen, üretimden de dışlanan, salt sözde düzenleme – denetim ile sınırlandırılarak kadük edilen bir bir Bakanlık ve de sanal koltuğu.. Sayın böylesi bir Sağlık Balanlığı’nın Bakanı meslektaşımız sanırız Hipokrat yemini etmiştir.. Eee?? Niçin susar ki??

Başbakan Erdoğan’a soru         :

– Sizi ne durdurabilir??

Sevgi ve saygı ile.
17.7.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================
Date: Mon, 15 Jul 2013 13:43:22 +0300
To: suatkaptaner@hotmail.com
From: info@izmirtabip.org.tr
Subject: Sayın Başbakan’ın Bu Tutumunu Meslektaşlarımız Adına Kınıyoruz

Izmir_Tabip_Odasi_logosu

İZMİR TABİP ODASI

15.07.2013 Basın Açıklaması

HEKİMLERE YÖNELİK ŞİDDETİN EN ÖNDE GELEN SORUMLUSUNU AÇIKLIYORUZ!

TARİH:  18 HAZİRAN 2013
YER: “AİLE OLMAK PROJESİ” TOPLANTISI
SUÇLAYAN :  BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN
SUÇLULAR: HEKİMLER
SUÇLAR:
– “HALKIMIZI KISIRLAŞTIRMAK”
“ADETA CİNAYET İŞLEMEK”
– “DERTLERİ PARA KAZANMAK VE MİLLETİN NÜFUSUNU AZALTMAK     OLMASINA RAĞMEN HALKI ÖLÜMDEN KURTARIYORUZ DİYEREK ALDATMAK”
 
18 HAZİRAN 2013 
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN KONUŞUYOR:

“Bu ülkede yıllarca doğum kontrolü mekanizmalarını çalıştırdılar. Adeta bizim vatandaşlarımızı halkımızı kısırlaştırdılar. Bununla ilgili tıbbi müdahalelere varıncaya kadar her şeyi yaptılar. Sezaryen denilen olay budur. Kürtaj denilen olay budur.”
“Hep bunları yaptılar. Ve bunları yaparken de adeta cinayet işlediler. Adeta aldattılar. Ölüyorsun seni ölümden kurtaracağız dediler. Onun için sezaryen dediler.”
“Halbuki dert başkaydı. Dert,  hem fazla para kazanmak hem de maalesef öyle kampanyalar başlattılar ki sezaryenle ikiden fazla doğum yapamasın. Bunu aldattılar ve inandırdılar. Birçok anneler aileler buna inanmak zorunda kaldı. Eğer sezaryen olmazsam nolur diye buna inandırdılar.”

“İşin aslı bu muydu? Değildi. Dert başkaydı.
Dert bu milletin nüfusu azalsın ve bu millet milletler yarışında geri kalsın.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu tarz konuşmasıyla;

“ BİR MESLEĞİN MENSUPLARINA”,

“Mesleğini özveriyle, mevcut yasalar, yönetmelikler ve bilimsel ölçütler ışığında sürdürmeye çalışan HEKİMLERE HAKARET ETMİŞTİR.”

Bu konuşmasıyla Sayın Başbakan, zaten bilmek zorunda da olmadığı ancak
yorum yapmak istediğinde, Sağlık Bakanı başta olmak üzere, bilim insanlarına danışarak bilgi sahibi olmak zorunda olduğu bir konuda,

HEKİMLERİN ONURUNU ZEDELEMEYE ÇALIŞMIŞTIR.

SAYIN BAŞBAKAN’IN BU TUTUMUNU MESLEKTAŞLARIMIZ ADINA KINIYORUZ, PROTESTO EDİYORUZ.

SAĞLIK BAKANI’NIN SAYIN BAŞBAKAN’A, AİLE PLANLAMASI, KÜRTAJ VE SEZARYEN UYGULAMALARININ YASA VE YÖNETMELİKLER ÇERÇEVESİNDE YAPILDIĞI KONUSUNU HATIRLATMAMASINI VE MESLEKTAŞLARINA YAPILAN BU HAKARETLER KARŞISINDA SESSİZ KALMASINI DA ÜZÜNTÜYLE KARŞILIYORUZ.

BAZI GERÇEKLERİ SAYIN BAŞBAKAN’A BİZİM HATIRLATMAMIZ GEREKTİĞİ KANISINDAYIZ.

SAYIN BAŞBAKAN,

SEZARYEN,
 uygun tıbbi gerekçeler ile gerçekleştirildiği takdirde bazen anne adayının sağlığını, bazen doğacak bebeğin sağlığını ve bazen de her ikisinin sağlığını korur. Bunun dışında anne adayının yoğun normal doğum korkusu içinde olduğu durumlarda da uygulanabilir.

  • Sezaryen yapılması kişinin doğurganlığını anlamlı şekilde azaltmaz.

Sezaryen hekim önerisiyle ve daima hastanın onayıyla uygulanan bir ameliyat olup kesinlikle bir milletin nüfusunu azaltmakla ilgili değildir.

KÜRTAJ,  yani 10 haftanın altındaki gebeliklerin sonlandırılması şartları,
YASALAR İLE BELİRLENMİŞ TIBBİ BİR UYGULAMADIR.

Sağlık Bakanlığı’nın belli hastanelerinde oluşturduğu birimlerde, kişilerin isteği üzerine ve tamamen yasal ve resmi olarak uygulanmaktadır.

AİLE PLANLAMASI ise yine kişilerin kendi talepleri ile istedikleri kadar çocuk sahibi olabilmeleri için kendilerine önerilen tıbbi uygulamaların tümünü kapsar.

GÖREVLERİ DOLAYISIYLA, BİLİMSEL GEREKLİLİKLER VE HASTA HAKLARI DOĞRULTUSUNDA, YASALAR VE SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN YÖNETMELİKLERİ ÇERÇEVESİNDE VE GEREKTİĞİNDE, ANNENİN VE BEBEĞİN HAYATINI KURTARMAK AMACIYLA, YUKARDA SAYILAN TIBBİ İŞLEM VE UYGULAMALARI GERÇEKLEŞTİREN HEKİMLER OLARAK,

SAYIN BAŞBAKAN’IN BU DAYANAKSIZ SUÇLAMALARINI
KESİNLİKLE KABUL ETMİYORUZ VE KINIYORUZ.

HER TÜRLÜ OLUMSUZ KOŞULLARA, YETKİLİLERİN BU TARZ KONUŞMALARIYLA ADETA ÖZENDİRİLEN ŞİDDET UYGULAMALARINA RAĞMEN, ÖZVERİYLE GECE GÜNDÜZ HASTALARINA HİZMET VERMEYE DEVAM EDECEK HEKİMLER OLARAK, YURTTAŞLARIMIZI VE ÖZELLİKLE KADINLARIMIZI, BU TARZ KONUŞMALARI KINAYARAK, KENDİ HAKLARINA, BEDENLERİNE VE HEKİMLERİNE SAHİP ÇIKMAYA DAVET EDİYORUZ.

İZMİR TABİP ODASI

Prof.Dr.Nusret Fişek Cad. No:5  ALSANCAK / İZMİR  Tel : (232) 463 11 33
Faks : (232) 421 7051
http:// www.izmirtabip.org.tr & E-posta: info@izmirtabip.org.tr

KANSERLE BOĞUŞAN TUTUKLULAR…

Cumhuriyet Pazar Dergi 07.07.2013
Kemal Avcı F Tipi’nde kanserle savaşıyor

 

ESRA AÇIKGÖZ
esraacikgoz@cumhuriyet.com.tr

Esra_Acikgoz

“Kemal Avcı’yı duydunuz mu?” diye başlıyor mektup ve beklemeden yanıtı da kendisi veriyor: “Kemal Avcı bir devrimci tutsak. Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde kanserle mücadele ediyor. 13 yıldır baskının, zulmün, hukuksuzluğun kaynağı olan tecritle de mücadele ediyor Kemal. Çünkü hasta eden tecrittir. Bunu 13 yıldır yazıyoruz. Anlatıyoruz. Hem de belgeleriyle… Kemal her gün saatlerce süren yolculukla Edirne Tıp Fakültesi’ne ‘tedavi’ye götürülüyor. Hem de ring aracıyla.
Hem de bu sıcaklarda ve kanserle mücadele ederken.”

10 Aralık 2012’de gözaltına alınan Avcı, 13 Aralık 2012’de tutuklandı. 26 yaşındaki Kemal Avcı, “örgüt üyeliğiyle” suçlanıyor. O tarihten beri Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde ülser, epilepsi, romatizma ve yüksek tansiyon hastalıklarıyla boğuşarak yaşamaya çalışıyordu Avcı, derken mide kanseri teşhisi de konuldu. Son iki ayda 15 kilo verdi. Bu hafta ameliyat olmasına ve midesinin beşte dördünün alınmasına karar verildi. Tabii daha önce üç kere yaptıkları gibi ameliyat tarihi sebepsiz yere ertelenmezse! Avukatı Avcı’nın tahliye edilmesi için mahkemeye başvurdu. Ancak İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Salih Kaya, doktora sormak yerine kararı kendi verdi: “Sanığın tutuklu kalmasında mahkememizce engel bir durum bu aşamada görülmedi.”

Bana Kemal Avcı’yı hatırlatansa Kocaeli 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nden Taner Korkmaz’ın mektubu. Yani F Tipleri’nin neden olduğu yıkımı, zulmü bizzat yaşayan biri, dolayısıyla Kemal Avcı’yı neden unutmamamız gerektiğini en iyi onun cümleleri anlatıyor:

“Abdullah Akçam’ı hatırlıyor musunuz? Ya Güler Zere’yi? 19-22 Aralık’taki gibi Buca, Ulucanlar’daki gibi döve döve öldürülmüyoruz artık. Yakarak, kimyasalla, kurşunla değil… Hastalıklarla ölüyor insanlarımız. Tecritle… ‘Bir köyde bir kişi açlıktan ölüyorsa, o köyün hepsi katildir’ demiş Hz. Ali. Bir ülkenin hapishanelerinde hastalıktan ölüyorsa tutsaklar, o ülkeyi yönetenler, aydınlar, yazarları, bilim insanları ses çıkarmıyorlarsa? Kemal Avcı’yı tanıyor musunuz? Duydunuz mu? Güler Zere gibi öldürülmesine izin vermeyin. Vermeyelim. Çünkü öldürmek istiyorlar…”

Üstelik yalnızca Avcı’yı da değil, İHD’nin verilerine göre, cezaevlerinde 122’si ağır olmak üzere 413 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

====================================

Dostlar,

Aşağıdaki görselleri de biz ekleyelim…
Tıbbyenin 5. sınıfında geleceğin hekimlerine belletmeye çalıştıklarımızdan..

Hukukun daha 1. sınıfında geleceğin yargıç ve savcılarına öğretilmiyor mu acaba?

Küçük savsaklamaların (ihmallerin) büyük bedelleri..

Çok yazık..

  • Dileriz bu acılar insanlığı – insan aklını ve vicdanını olgunlaştırsın..

Tutuklular_kanserle_savasiyor

Ceza_Muhakemeleri_Yasasi_infazi_erteleme Diderot-1Diderot-2Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 13.7.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Dayan TMMOB, AKP Kendi Ayağına Sıkmayı Sürdürüyor..


Dostlar
,

Önceki, Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ’ın  Samsun’da bir toplantıda söylemiş olduğu (Mayıs 2010) sözler aşağıda ;

  • “Bakın iki maddelik kanundur arkadaşlar, üç maddelik bir maddedir. Bir kanun yaparız, deriz ki; Eczacılar birliği, Tabipler Birliği, Dişhekimleri Birliği’nin
    birlik kanunları iptal edilmiştir. Hadi bakayım Danıştay karar alsın da göreyim bakayım. Hangi kararı alacağını ondan sonra göreyim, bakayım ben.”

Engin  hukuk bilgisine dayalı (!) bu celallenmeden 1,5 yıl sonra, 2 Kasım 2011’de
663 sayılı YGK (Yasa Gücünde Kararname), 35 YGK’den biri olarak AKP hükmetince, “TBMM açıkken”, 1 gecede RG’de yayımlandı..
(Çankaya Noterliği onayı da evelallah hiç gecikmeksizin..)

Bu eylem bile, AKP’nin rejim karşıtı eylemleri zincirinde tek başına bir halka olarak
anti-demokratik sivil darbedir!

Söz konusu 663 sayılı YGK, Sağlık Bakanlığı’nın örgütlenme yapısını ve görev – yetkilerini baştan düzenliyor, 1983 tarihli 181 sayılı YGK’nin yerine geçiyordu.
Yine de çorba – torba niteliğinde idi. 58. maddesinde önceki Sağlık Bakanı’nın
Samsun cenahlarından nidasına karşılık olarak TTB (Türk Tabipleri Birliği) Anayasa’nın 135. maddesine dayalı olduğu için kaldırılamıyordu (önceki Sağlık Bakanı Prof. Recep Akdağ bunu bile bilmiyordu!?) ama hkim örgütünün elini kolunu bağlayan bir yetki sınırlandırması getriliyordu.

663 sayıkı YGK, 58. maddesi ile, 6023 sayılı TTB yasasının 1. madesinde yer alan ve anayasa gereği (md. 135) kamu kurumu niteliğinde meslek örgütünün olmazsa olmazı olan

“..tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak..” ibaresini cımbızlayark çıkarıyordu. AKP’nin demokrasiye saygısı işte bu kadardı!

Kılavuzu karga olanın burnu moktan kurtulmazmış örneğinde olduğu gibi,
hukuk danışmanları Dr. Recep Akdağ’a böylesine akıl vermiş olmalılar..

Konu, TTB’nin girişimiyle CHP eliyle Anayasa Mahkemesine götürüldi ve
13 Şubat 2013 günü Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildi

Şimdilerde devletlunun, Taksim Gezi direnişinde öncü rol üstlenen TMMOB’den intikam alırcasına herhangi bir torba – çorba yasa tasarısına eklediği TMMOB’yi
temel gelir kaynağından yoksun bırakarak işlevsizleştirmeye dönük

girişimi de benzer nitelikli.

Kadim Mimar Sinan‘ı (1489 – 1588) bile 425 yıl sonra mezarından kaldırarak
“Duran Adam” eylemine katacak cinsten..

Sağolsun Musa Kart, nefis bir çizim ve ileti sunuyor bize..

Musa Kart çizimi : 12 Temmuz 2013 – Cumhuriyet

Musa_Kart_12.7.13

Dileriz TMMOB yasasındaki bu intikamcı faşist değişiklik de Anayasa Mahkemesi’nden yaklaşık 1,5 yıl sonra geri döner..

Apaçık AKP iktidarının Yürütme yetkisini kötüye kullanması ve
TBMM’nin Yasama iradesini de Meclis Gubu eliyle yönlendirmesidir.

Bu durum apaçık bir sivil darbedir ve Parlamento iradesi AKP güdümüne sokulmuştur. AKP’yi de bir “Tek Adam” demir yumrukla yönetmektedir.

Bu iktidar TSK yasasından 35. maddeyi çıkararak sözde askeri darbeyi önlemeye çalışmakta ve darbe kaşıtı (!) bir konum almaya çabalarken (arka bahçeyi tehkim..) , öbür yandan da bal gibi sivil darbeyi sürdürmektedir.

Haa, Cumhurbaşkanı belki veto eder mi?
6. yılın içindeyiz.. fiilen partili Cumhurbaşkanı’ndan beklenir mi?

Diren TMMOB, 410 bin üyen var.. 1,5 yıl gibi bir süre maddi zorlukların olacak..
Belki Anayasa Mahkemesi belki başka çözümler..

Gün ola harman ola..

AKP kendi ayağına bi kurşun daha sıktı.. bindiği dala bir darbe daha indirdi..
Diyalektik olarak bizim cephemizden görünen manzara böyle..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 13.7.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net