Kategori arşivi: Hekim Saltık

SAĞLIKTA ŞİDDET DİNMİYOR..

SAĞLIKTA ŞİDDET DİNMİYOR.. NİÇİN ??

ibnisina2

TBMM Sağlıkta Şiddet Araştırma Komisyonu Ekim ayından beri (2012) çalışmalarını sürdürüyor. Türk Tabipleri Birliği de 11 Ekim 2012’de Komisyon toplantısına katıldı ve görüşlerini iletti. Türk Tabipleri Birliği bir temsilci ile TBMM Komisyon toplantılarına sürekli olarak katılmaktadır.

Şiddette caydırıcılık bakımından önemli olduğunu düşündüğümüz
Türk Ceza Yasası’na ek madde önerisi Komisyona iletilmiştir.

kanayan_stetoskop

 

(Dr. Taner ÖZEK)

Sağlık emekçilerinin “Bu şiddet sona Ersin!’ diyerek greve çıkmasının üzerinden henüz bir gün geçmişken, dün (18 Nisan) gece 23.30 sularında Ankara Üniversitesi
İbn-i Sina Hastanesi’nde bir hasta yakını, bir asistan hekim ile iki hemşireyi silahla tehdit etti.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı Sağlık Bakanlığı’nı birçok kez uyaran
sağlık emekçileri, silahlı tehdide karşı İbn-i Sina Hastanesi’nde iş bıraktı.

Asistan hekimler: ‘Şiddet durmazsa süresiz grev kapıda’

12.30′da İbn-i Sina Hastanesi Başhekimliği önünde bir araya geldi. Binden çok sağlık emekçisi, Sağlıkta Dönüşüm’ün yarattığı sistemde hizmet üretemeyeceklerini söyledi. Çok sayıda vatandaş da eyleme destek verdi.

Eylemde ilk olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Asistan Hekimleri söz aldı.  AKP’nin sağlık politikalarının sağlık çalışanlarını ve halkı sık sık karşı karşıya getirdiğini belirten asistan hekimler, sağlıkta şiddet ile ilgili yasanın bir an önce mecliste kabul edilmesini istedi. Asistan hekimler, talepleri yerine gelmediği takdirde sağlıkta şiddetin durması için süresiz greve çıkacaklarını duyurdu.

TTB Merkez Konsey II. Başkanı Dr. Gülriz Erişgen de şiddetin son bulmasına ilişkin düzenlemelerin yaklaşık bir yıldır yapılmamasına tepki gösterdi.

SES: ‘Nerede şiddet varsa, orası eylem alanıdır’

SES Ankara Şubesi Başkanı İbrahim Kara, 17 Nisan’daki grevlerindeki ana istemlerinin sağlıkta şiddeti önleyecek bir düzenleme olduğunu hatırlattığı konuşmasında AKP’nin bu konuda bir adım atmamakta direttiğini söyledi. Kara,

“Tüm sağlık çalışanı arkadaşlarımıza sesleniyorum. Bugünden başlayarak herhangi bir sağlık alanında, herhangi bir kişi tarafından, herhangi bir şekilde şiddete uğradığımız anda artık kapı önü eylem alanıdır, grev alanıdır.” diye konuştu.

Türk Sağlık-Sen Ankara Üniversiteler Şubesi Başkanı Alpaslan Cenk Kocabaş,
şiddeti önlemek için yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğini kaydetti.

Sağlık-Sen’den “inşallah”lı talepler

Basın açıklamasına Sağlık Sen Ankara 2 No’lu Şube Başkanı Metin Memiş de katıldı. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin son bulmasını “inşallah” diyerek talep eden Memiş, Meclis’ten beklenen yasal düzenleme ile ilgili de “İnşallah Meclisimiz gerekli düzenlemeyi yapacak” dedi. Memiş’in konuşması kitleden herhangi bir alkış almazken, konuşmanın sık sık “AKP sağlığa zararlıdır”, “Sağlıkta Dönüşüm ölüm demektir”, “Şiddet sürüyor; Meclis uyuyor” sloganlarıyla kesilmesi dikkat çekti.

ATO: ‘Ancak eyleme geçtiğimizde duyuyorlar’

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özden Şener de  ”Sağlıkta şiddeti önleme yasasını iki yıldan bu yana hayata geçiremeyen, yasayı ne zaman sorsak ‘çalışıyoruz’ diyen AKP hükümetinin nasıl bir anayasa hazırlayacağını merak ediyoruz. Bu hükümet anayasa hazırlayamaz” diyerek konuşmasına başladı.

Şener konuşmasında bugünkü eyleme katılımın, 17 Nisan’da gerçekleşmemesine de değindi. Şener, “Ne yapmamız gerekiyor arkadaşlar. Ölmemiz mi gerekiyor? Nasıl durduracağız bu şiddeti? Nasıl duyuracağız sesimizi? Ancak eyleme geçtiğimizde duyuyorlar” dedi.

Şener, AKP’li bakanların sağlık alanındaki grevlere yönelik tepkisine de “Bayramlarda 9 gün tatil ilan edenler, sağlık çalışanlarının iki günlük grevlerine laf edemez. Biz bunları yemeyiz” sözleriyle yanıt verdi.
Silahla tehdit edilen asistan hekim Batuhan Erdoğdu

Batuhan Erdoğdu: ‘Hekimlik yapmayacağım’

Şener’in “hala ölüm tehdidi aldığına” dikkat çektiği asistan hekim Batuhan Erdoğdu eylemde son sözü aldı. Olayı anlatan Erdoğdu, “Buradan ant içiyorum, can güvenliğim sağlanana kadar hekimlik yapmayacağım” dedi.

Konuşmaların ardından binden fazla sağlık emekçisi, dün akşam y (aşanan saldırının failinin yargılanmasını izlemek üzere Ankara Adliyesi’ne yürüdü. Saldırganın tutuklanmasını isteyen sağlık emekçileri, saat 13.30′da başlayan mahkemenin sonucunu beklemeye başladı. (Sendika.Org, http://www.hekimedya.org, 19.4.13)

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 19.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ankara Tabip Odası Basın açıklaması : SAĞLIKTA ŞİDDET, NEDENLERİ ve ÖNLENMESİ


Dostlar
,

Bu yazıdan önce Dr. Ersin Arslan’ın görev şehidi edilmesinin 1. yılı nedeniyle
bir değerlendirememizi sitemize koyduk.

Dr_Ersin_Arslan_unutturmayacagiz

Bu dosya ise, konuya – soruna ilişkin
Ankara Tabip Odası‘nın basın açıklaması. Sayısal şiddet verilerine  de kapsamlı
yer verilmeklte.

İlgiye, bilgiye sunuyoruz..
Çözüm ancak sağlık emekçileriyle halkımızın asıl sorumluları doğru tanımlamasına bağlı:

– O da kökü dışarıda, IMF- DB- AB dayatmalı, piyasacı, sermaye yanlısı
sağlık hizmetleri ve ülkemizdeki uygulayıcısı siyasal kadrolar..

Sevgi ve saygı ile.
16.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================= 

Değerli Meslektaşımız,

Ankara Tabip Odası tarafından 16 Nisan Salı günü (bu gün) bir basın açıklaması gerçekleştirilerek Alo 113 Beyaz Kod Birimi hizmete girdiğinden bu yana,
sağlık alanından gelen şiddet ihbarlarına ilişkin veriler kamuoyu ile paylaşılmıştır.

ATO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Özden Şener tarafından okunan basın açıklamasında, giderek artan şiddeti protesto etmek ve ölüm yıldönümünde Dr. Ersin Arslan’ı ve bütün şiddet kurbanı sağlık çalışanlarını anmak üzere 17 Nisan Çarşamba günü
tüm yurtta ve Ankara’da düzenlenecek anma programı açıklanmıştır.

Açıklamanın ardından söz alan ATO Genel Sekreteri Dr. Selçuk Atalay, bu ülkede bir süredir iktidarla halk arasında bir nevi sözsüz anlaşma olduğunu ve nasıl yasal olmadığı halde çocuk işçiliğine, kadına yönelik şiddete, çocuk gelinlere izin verilip
göz yumuluyorsa, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete de göz yumulduğunu
ifade etmiştir.

Atalay, “Hastaneler artık rahatlıkla olay çıkartılacak, insanların rahatlayacağı bir yer haline gelmiştir.” diye konuşmuştur.

Gerçekleştirilen basın açıklamasının tam metini ve bir yıllık şiddet ihbar verilerini aşağıda okuyabilirsiniz.

Saygılarımızla. 16.4.13

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu

ATO_logosu

ANKARA TABİP ODASI

BASIN AÇIKLAMASI

16 Nisan 2013

DR. ERSİN ARSLAN’IN ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE G(ö)REVDEYİZ

Dr. Ersin Arslan’ın ölümünün üzerinden tam 364 gün geçti.

Aslında Dr. Ersin Arslan cinayeti bağıra bağıra geldi.

TTB ve Tabip Odaları yıllarca şiddetin giderek yaygınlaştığını, niteliğinin sözelden
fiziksel şiddete evrildiğini ilan ederek, yetkililerin dikkatini çekti.

Ne var ki; dönemin Sağlık Bakanı’na göre ülkemizde sağlık alanında şiddet önce “yok”tu; sonra “var ama batı ülkelerindekinden az”dı; sonra “trafikte de olur böyle kabalıklar”dı. Zaten “Sağlık çalışanına fiske vuran karşısında Sayın Bakan’ı bulur”du.

İşte Ersin böyle öldü.

Ersin’in ardından TTB, Sağlık Bakanı’na (Recep Akdağ) sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik “7 istem” iletti. Sağlık Bakanı bunları makul bularak, üzerinde çalışacaklarını vadetti. Devletin Bakan’ının sözüydü bu; güvenecektik elbette.
Ama TBMM Şiddet Araştırma Komisyonu dışında bugüne dek hiçbir şey yapılmadı.

14 Mayıs Genelgesi’yle Sağlık Bakanı, yöneticilere, sağlık kuruluşlarında
risk analizi yapılması gerektiğini hatırlattı. Ardından KKKA’dan Dr. Mustafa Bilgiç’i, SABİM savunmasından da Dr. Melike Erdem’i yitirdik.

“Yıllarca sağlık alanında şiddet yoktur.” diyen Sağlık Bakanı, bu genelgeyle 113
Beyaz Kod Şiddet Bildirim Hattı’nı kurdu.

İşte oraya gelen saldırı bildirimlerinin sayısı:

14 Mayıs 2012’den 30 Mart 2013’e dek toplam şiddet bildirimi: 7773.

Bunun 5345’i sözel, 2428’i fiziksel şiddet.

Bunun 4403’ü hekim, 3370’i hekim dışı sağlık personeline.

Bunun 3976’sı kadın, 3120’si erkek sağlık personeli. (677 cinsiyet belirtilmemiş ihbar)

En çok bildirim İstanbul (1676), en az bildirim Bayburt (5).

Sistemin hizmete girdiği tarihten bu yana, Ankara ilinde toplam 561 vaka.

Bunun 406’sı sözel, 155’i fiziksel.

Bu verilere göre şiddete uğrayan sağlık çalışanlarının %56’sı kadındır.

Bu verilere göre SÖZLÜ şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunanların %70’i kadındır.

Bu verilere göre FİZİKSEL şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunanların %60’ı kadındır.

Bu saldırıların önemli bir bölümü ÖLÜMCÜL olabilecek nitelikte.
Satır, bıçak, tabanca, linç girişimi.

Daha dün gece Sami Ulus Hastanesi’nde bir hastane güvenlik görevlisi,
döner bıçaklı saldırıya uğradı.

860 lira aylıklı, iş güvencesiz çalışan bu taşeron şirket işçisi arkadaşımızın yüzü tanınmayacak hale getirildi. Ölebilirdi!

  • Hekime, sağlık çalışanına yönelik şiddetin bitmesi için Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nu, TTB’yle ve öbür sağlık örgütleriyle işbirliği yapmaya çağırıyoruz. Selefinin düştüğü hataya düşmesin.

Bir meslektaşımızı daha yitirmeye tahammülümüz yok.
Dayak yeme korkusu altında sağlık hizmeti verilmez.

TCK’ya Sağlıkta Şiddeti Önleme maddelerinin bir an önce eklenmesini bekliyoruz.

Değerli Basın Emekçileri,

Sağlık alanında giderek artan şiddeti protesto etmek,

Yetkililerin dikkatini çekmek,

Ölüm yıldönümünde Dr. Ersin Arslan’ı ve bütün şiddet kurbanı sağlık çalışanlarını anmak üzere

YARIN,

17 NİSAN 2013 ÇARŞAMBA GÜNÜ

TÜM YURTTA

KAMU, ÖZEL, ASM’LER DAHİL HİÇBİR SAĞLIK KURULUŞUNDA

ACİL, YATAN HASTA, KANSER ve DİYALİZ HASTALARI DIŞINDA

SAĞLIK HİZMETİ VERİLMEYECEKTİR.

Yurttaşlarımızın da kendilerine sağlık hizmeti veren sağlık çalışanlarına, hekimlerine destek ve katkı vermelerini, bizlere yardımcı olmalarını bekliyoruz.

Kamuoyuna duyururuz.

17 Nisan Ankara Anma Programı

11:30  Çalıştığımız hastanelerin, ASM’lerin bahçesinde toplanılacak,
Ersin ve öbür yitiklerimiz için saygı duruşunda bulunulacak

12:30 İbni Sina Hastanesi bahçesinde buluşulacak ve Sağlık Bakanlığı’na yürünecek

13:00 Bakanlık önünde basın açıklaması yapılacak

Tüm gün:

Yakalarımıza siyah kurdele ve ATO’nun dağıttığı “kırık kalpleri” takacak,

  • Hastalarımızla sağlığı, sağlıkta dönüşümü, şiddeti konuşacağız. 

Ankara Tabip Odası’nın, Beyaz Kod ALO 113 Birimine yönelttiği sorular çerçevesinde elde ettiği veriler şöyledir: 

Beyaz Kod Birimi Alo 113 sistemi hizmete girdiği tarihten bu yana
(14 Mayıs 2012–30 Mart 2013)

1. Birime gelen toplam başvuru sayısı 7773’tür. Şiddet başvurularının 2428 tanesi fiziksel şiddet, 5345 tanesi sözel şiddettir.

2. Birime en çok İstanbul ilinden başvuru gelmiştir. İstanbul’dan gelen toplam başvuru sayısı 1676’dır. Bu başvuruların 1135 tanesi sözel, 541 tanesi fiziksel şiddettir.

3. Alo 113 sistemi hizmete girdiği tarihten bu yana en az Bayburt ilinden başvuru gelmiştir. Bayburt’tan gelen toplam başvuru sayısı 5’tir. Bu başvurulardan 3 tanesi sözel, 2 tanesi fiziksel şiddettir.

4. Başvuran sağlık çalışanlarının 4403’ü hekim, 3370’ü hekim dışı sağlık personelidir.

Başvuran toplam 7773 sağlık çalışanının; 3120’sisi erkek sağlık çalışanı,
3976’sı kadın sağlık çalışanıdır. (677 adet cinsiyet verisi bulunmayan kayıt vardır.)

Bu verilere göre şiddete uğrayan sağlık çalışanlarının %56’sı kadındır.

5. Beyaz Kod Birimi Alo 113 sistemi hizmete girdiği tarihten bu yana Ankara ilinden gelen şiddet başvurularının aylara ve şiddet türlerine göre sayısal değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

14 Mayıs 2012 – 31 Aralık 2012 Arası Şiddet Bildirim Başvuruları

Ankara 2012 Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık TOPLAM
Sözel Şiddet 58 62 38 36 40 25 29 288
Fiziksel Şiddet 22 17 15 18 14 5 9 100
TOPLAM 80 79 53 54 54 30 38 388

1 Ocak – 30 Mart 2013 Başvuruları

Ankara2013 Ocak Şubat Mart TOPLAM
SözelŞiddet 44 31 43 118
FizikselŞiddet 17 14 24 55
TOPLAM 61 45 67 173

7. Sözlü şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
kadın sağlık görevlilerinin sayısı 285’tir.

8. Sözlü şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
kadın sağlık çalışanlarının 188’i hekim, 97’si hekim dışı sağlık çalışanıdır.

9. Sözlü şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
erkek sağlık çalışanlarının sayısı 120’dir.

10. Sözlü şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
erkek sağlık çalışanlarının 108’i  hekim, 12’si hekim dışı sağlık çalışanıdır.

Bu verilere göre SÖZLÜ şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunanların %70’i kadındır.

11. Fiziksel şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
kadın sağlık çalışanlarının sayısı 95’tir.

12. Fiziksel şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
kadın sağlık çalışanlarının 53’ü hekim, 42’si hekim dışı sağlık çalışanıdır.

13. Fiziksel şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
erkek sağlık çalışanlarının sayısı 61’dir.

14. Fiziksel şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan
erkek sağlık çalışanlarının 40’ı hekim, 21’i hekim dışı sağlık çalışanıdır.

Bu verilere göre FİZİKSEL şiddet nedeniyle Ankara ili sınırları içinden
ihbarda bulunanların %60’ı kadındır.

15. Ankara ili sınırları içinden ihbarda bulunan sağlık görevlilerinin yineleyen (mükerrer) ihbar başvurusu sayısı 1’dir.

16. Ankara ili sınırları içinden gerçekleşen ihbarlar doğrultusunda Sağlık Bakanlığı
245 olgu ile ilgili hukuksal süreç başlatmıştır.

Dr. Ersin Arslan’ın Gereçek Katili : Piyasacı Sağlık Hizmetleri ve Aktörleri


Dr. Ersin Arslan’ın Gereçek Katili : Piyasacı Sağlık Hizmetleri ve Aktörleri

Dostlar,

Değerli Hekim Meslektaşlarım,
Değerli Hekimdışı Sağlık Çalışanları,
Sevgili halkımız,

Genç meslektaşımız Dr. Ersin Arslan, geçtiğimiz yıl 17 Nisan 2012 günü Gaziantep’te, 17 yaşında bir genç tarafından arkasından bıçaklanarak ŞEHİT EDİLMİŞTİ…

Dr_Ersin_Arslan_unutturmayacagiz

30 yaşına bile girememişti henüz..

Aradan 1 koca yıl geçti. Sevgili Ersin’in 20’li yaşlarında dul kalan genç eşi,
babasız – öksüz kalan bebeğini 1 yaş daha büyüttü..

Bu dönemde sağlık çalışlanlarına dönük şiddet dur(ul)madı, dur-du-rulmadı..

  • AKP’nin sermaye güdümünde yoz sağlık politikaları,
    halkı aldatmayı sürdürdü.

Çirkin popülizmin arka yüzünü sağlık kuruluşlarında acı biçimde deneyimleyen halk,
TV reklamlarının yanılsamasında hedef şaşırarak, engellenmişliğinin kör öfkesini
sağlık çalışanlarına kusmayı sürdürdü..

Artık görelim                                 :

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM masalı Haziran’da 10. yılını bitiriyor.

Bu dönemde sağlık hizmetleri hemen hemen tümüyle piyasalaştırıldı.
DB ve IMF istemleri (dayatmaları!) nerdeyse virgülüne dek uygulandı.

Çok çok özetle;

1. Dün sağlık hizmetlerinin halk eden öznesi olan yurttaş MÜŞTERİ‘ye,
2. Dün sağlık hizmetlerinin yükümlüsü Devlet, sermayenin sopalı tahsildarına,
3. GSS (Genel Sağlık Sigortası!) halkın değil sermayenin kazancının sigortasına..

dönüştü.. GSS yoğun bakımda.. 2012’de 20 milyar TL açık verdi. Genel bütçeden açık kapatıldı. Ama bu kez merkezi yönetim bütçesi 31 milyar TL açık verdi. Artık delik yama tutmuyor. SGK batmasın ve GSS yoğun bakımda da olsa sürsün diye siyasal fiyaskoyu göze alamayan AKP hükümeti, bu kez genel bütçede ciddi açık veriyor. Toplam bütçe açığının 2/3’ünün nedeni Genel Sağlık Sigortası!

Dolayısıyla önümüzdeki birkaç yılda, Devlet sağlık hizmeti sunumundan da finansmanından da hemen hemen tümüyle çekilecek ve halkı bu pahalı – özel sağlık sistemiyle başbaşa bırakacak..

Örn. akaryakıtta, doğalgazda olduğu gibi; Başbakan RTE kalkacak,

“Biliyorsunuz bu hizmetleri biz vermiyoruz.. Bizim dışımızda, piyasa koşullarında fiyatlar oluşuyor..” deyiverecek.. Az kaldı..

O zaman zorunlu sağlık hzimetinin / zorunlu sağlık sigortasının bedelini ödeyebilmek için acaba nelerimizi nelerimizi satacağız acaba??

Bunu vahşi özelleştirmeyi deneyen ve geri dönmek için çırpınan ülkelerde görüyoruz :

– Genceceik kızlar, kadınlar sokak başlarında ellerindeki postere “HIRE ME” yazarak bekleşiyor..

– İnsanlar organlarını mafyaya haraç mezat kaptırıyor..

– Tarla, traktör, ev, dükkan, banka hesabı.. neyiniz varsa haczedilerek el konuyor..

Yazık bu ülkeye ve halka..

Bu politikaları güdenler, günde “bol” vakit namazlarını da,
türbanlarını da eksik etmiyorlar!?

Dr. Ersin Arslan’ın gerçek katilleri (ceza hukuku deyimi ile “asli fail”) söz konusu insansız, kâra tapan, kapitalist – moneter kökü dışarıda sağlık politikaları ile ülkemizdeki uygulayıcılarıdır.

Eline bıçak alarak 80 yaşını aşmış dedesinin ölümü halinde kesilecek
“yaşlı aylığı”ndan (2022 sayılı yasa.) yoksun kalmak istemeyen aile ve tetikçisi
17 yaşındaki “çocuk” olsa olsa ikinci sorumlulardır (ceza hukuku deyimi ile “fer’i fail”).

Bu halk elbet uyanacak. Dileriz çok geç olmasın..

*******************

TTB’nin, sağlık çalışanlarına yönelen şiddetin önlenmesi çin somut yasal düzenleme önerileri yaşama geçiril(e)medi AKP hükümetince..

TTB ve çok sayıda uzmanlık derneği ve sağlıkla ilgili örgüt, bu gün, 16 Nisan 2013 günü gazetelere bir ilan verdiler..

Bu metin aşağıda..

Sağlık çalışanları yarın, bu haklı isyanlarını dışa vurmak üzere, ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak İŞ BIRAKACAKLAR..

GREV yapacaklar..

Halkımızdan da gerekli desteği ve dayanışmayı pek haklı olarak bekliyoruz..

TTB_logosu

Siddet_sona_Ers!n_poster_16.4.13

Eylemi bütünüyle destekliyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
16.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Türkiye’nin İlaç ve İlaç Harcamaları Sorunsalı


Türkiye’nin İlaç ve İlaç Harcamaları Sorunsalı

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. F. Cankat Tulunay, Ankara Üniv. Tıp Fak. Farmakoloji (kısaca İlaçbilim) Anabilim Dalından emekli bir hocamız. İlaç konusunun nezaketi nedeniyle, Klinik Farmakoloji Derneği bünyesinde son derece yararlı çalışmalarını sürdürmekte.

İLAÇ, stratejik ve kritik bir alan. Türkiye her yıl ilaç için milyarlarca dolar (Oransal olarak ABD’nin 3 katı olmak üzere toplam sağlık giderinin yaklaşık 1/3’ü dolayında!) harcama yapıyor ve özyeterliğini de giderek yitiriyor. Dışa bağımlı ithalatçı bir ülke oluyor. Aşağıdaki çizimde, AKP döneminde nasıl hızla böyle bir çöküşün (KüreselleşTİRİLMEnin!) yaşandığını izliyoruz..

Ilac_gideri_dengesi_yerli_disalim

Sağlık ve ilaç giderlerimiz başdöndürücü biçimde artarken bu harcamalarda başat rol oynayan ilaç, tıbbi malzeme ve tıbbi teknoloji alanında dışa bağımlılığımız alabildiğine derinleşiyor. Fabrikadan çıkan ilaç, kullanıcıya erişene dek maliyeti, araya giren dışalımcı (ithalatçı), dağıtımcı, depocu.. yüzünden çok çok artıyor.. Oysa SSK,
pek çok ilacını kendi fabrikasında üretiyor ve aracısız, sigortalılarına ulaştırıyordu. 2005’te kapatıldı! Niye??

Üstelik; Uluslararası Eczaneler Birliği (FIP) 2. Bşk. D. Tromp’a göre Doğru ilaç kullanımı yalnızca % 50 oranında ! (Antalya, Uluslararası Hasta Güvenliği Kong., 28.03.08)

Oysa Akılcı ilaç kullanımı için   :

1. Medikasyonun (İlaç kullanımının) gerekip gerekmediği 1 kez daha düşünülmelidir.
2. Jenerik ilaç yazılmalıdır (herhangi bir marka değil, kimyasal içerik yazılırsa,
Eczacı en ucuz olanını verecektir; toplamda %20 tasarruf sağlanabilir..).
3. Medikasyonun (İlaç kullanımının) doz ve süresi çok titiz ayarlanmalıdır.
4. Kullanıcıların ilaçlarını doğru kullanmaları mutlaka sağlanmalıdır.
5. Hekimler çok iyi Farmakoloji eğitimi almalı, ilaç fiyatlarını bilmelidir.
6. Antibiyotik kullanımı için direnç testleri yapılmasına çok çaba harcanmalıdır.
7. Ülkede tanı, sağaltım ve hastalık izlemin için standart protokoller geliştirilmeli
ve bilgisayar temelli uygulanmalıdır.

DÜNYADA EŞİ YOK!

Prof. Tulunay hocaya göre :

  • SGK tarafından dünyada eşi görülmemiş bir ‘ÖDEME KOMİSYONUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNERGE’ taslağı ikinci kez tartışmaya açıldı. Geri ödeme komisyonunda ilaç firmalarının kurduğu dernekler ön plana çıkarken, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği gibi kuruluşlar ve konuyla 1. derecede ilgili diğer dernekler yok sayıldı. Dünyada ilaç firmalarının söz sahibi (oy hakkı) olduğu başka bir geri ödeme kurumu bulunmamakta. TEB ve TTB ise derin uykularına devam etmekte.
  • Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu; İlaç ve Eczacılık Daire Başkanı başkanlığında doktor, eczacı, ekonomist, istatistikçi, uzman epidemiyolog ve farmakolog meslek gruplarından seçilen üyelerden oluşur. Yukarıda belirtilen meslek gruplarından olmak üzere komisyonda Kurumu temsilen 7 (yedi) kişi, Sağlık Bakanlığını temsilen 2 (iki) kişi, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığını temsilen birer kişi, akademisyenler arasından Başkanlıkça biri tabip olmak üzere yukarıdaki meslek gruplarından belirlenecek 2 (iki) kişi ile İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası, Türkiye İlaç Sanayi Derneği, Gelişimci İlaç Firmaları Derneği ve Araştırmacı İlaç Firmaları Derneğini temsilen birer kişi asıl üye olarak bulunur. Asıl üye kadar aynı meslek gruplarından yedek üyeler de belirlenir.’ (http://www.klinikfarmakoloji.com/index.php?q=node/1178, 04/04/2013)

*****

Niye böyle, ne yapılmalı ??

«Çok Taraflı Yatırım Anlaşması» (retorik tuzağa dikkat!)
(MAI : Multilateral Agreement for Investment) şöyle buyurmakta :

  • “Üretimde kullanılacak ham madde ve ara malda birincil önceliğin üretimin yapıldığı ülke olması ya da belli bir oranın bu ülkeden karşılanması ilkesinin yerine, fiyatının düşük olduğu yerden dışalımına (ithaline) bıraktırmasını..”
    (gibi yakıcı konuları içermekte..)
* İlk olarak, 13.8.1999’da taraf olunan bu Anlaşma’dan ne yapıp edip kurtulmalı.
(Her ne denli, “Anlaşmayı imzalayan devletler, 5 yıl süre ile anlaşmadan çıkamayacak ve çıktıktan sonra da 15 yıl tüm anlaşma kurallarını uygulamak zorunda olacaklardır!?!” içerikli akıl tutulması ürünü maddeleri olsa da!..)
* Yine ne yapıp edip SSK’nın kapatılan ilaç fabrikasını SGK yeniden açmalı.
* TSK kendi ilaç üretimini geliştirerek sürdürmeli.
* Yerli ilaç sanayisi desteklenmeli ve hammadde üretimi artırılmalı.
* Türkiye AŞI üretebilmeli.
* Yukarıda sıralanan AKILCI İLAÇ KULLANIMI, ülke genelinde gerekirse seferberlik ilan edilerek yaşama geçirilmeli. Jenerik ilaç yazımı sağlanmalı.
* Koruyucu sağlık hizmetleri her-ke-se sürekli ve etkin olarak kamusal kapsamda verilmeli ki; ilaca ola gereksinim azaltılabilsin.
* Topluma sağlık eğitimi verilmeli; sağlıklı ve güvenli bir çevre için (Anayasa md. 56) çaba harcanmalıdır.
* Gerçekte ilaç olan pek çok ürün OTC (Over The Counter) olarak tanımlandı ve ruhsatı Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na verildi. İlaca göre çok kolay ruhsatlandırılabilen bu ürünler, çok miktarda ve hiçbir denetim olmadan kullanılmakta.
Yakın gelecekte çok ciddi halk sağlığı sorunları doğurması kaçınılmaz olan bu sorun mutlaka denetim altına alınmalı. Gerçekte bu harcamalar da ilaç harcaması,
üstelik gereksiz, sağlıksız hatta tehlikeli düzeyde..
Son olarak; 

Türkiye’nin, ABD’deki FDA (Food & Drug Administration) benzeri bilimsel ve yönetsel açıdan mutlaka ÖZERK bir Ulusal Gıda – İlaç Kurumu olmalı.
Siyaset bu alanı özerk bilimsel yapıya bırakmalı. Ne yazık ki, 663 sayılı yasa gücünde kararname ile Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırılırken (2.11.12), Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Bakanlık bünyesinde özerk olmayarak yapılandırıldı (md. 27).
Gıda işleri de 2004’te çıkarılan 5179 sayılı Gıda Yasası ile Sağlık Bakanlığından
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na verilmişti. Bu seçim, 5996 sayılı yenilenen Gıda Yasası (13.06.2010’da aşamalı olarak yürürlük aldı.. ) ile de sürdürüldü.
Özerk kurumsal yapılanmaya ne yazık ki gidi(e)lmedi..
Unutulmasın; Demokrasi özerk kurumların kolonları üstünde yükselir..
Türkiye’nin sağlık giderleri ve onun içinde ilaç giderleri, doğrudan Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanının ağzından, “Sürdürülebilir” değildir. 2012 konsolide Merkezi Yönetim Bütçesi verilerine göre SGK salt sağlık giderlerinde 20 milyar TL açık vermiştir (toplam bütçesi 141 milyar TL). Bu açık tutarı, genel bütçenin toplam açığının 2/3’üdür!
Akıllı bir planlama ile tasarruf zorunludur.Ancak bu girişim yalnızca “moneter sıkıyönetim” ile başarılamaz.Bir dizi sosyal, yapısal düzenlemeyi, kamusal sorumluluğu gerektirir.

Ne var ki, SGK öylesine kurgulandırıldı ki; elinde IMF-DB dayatmalarıyla
sınırlı moneter önlemler dışında ne yazık ki kayda değer tasarruf politikası aracı yok! Ciddi açık vermeye, ülkeyi borçlandırmaya, genel bütçe açığının ana nedeni olmaya devam ediyor.

  • GSS (Genel Sağlık Sigortası) böylesine hastalıklı yapılandırıldı ve
    halkımızın değil; özel sağlık sektörünün sigortası olma işlevini üstlendi!
Lütfen dikkat buyurulsun;
  • GSS (Genel Sağlık Sigortası) = Özel sağlık sektörünün sigortası..
diye “lanetli bir denklemi” huzura getiriyoruz..
Dosyayı pdf olarak arşivlemek ya da okumak için lütfen tıklayınız :

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 6.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Sağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı Yasası ve Getirip-Götürdükleri


Dostlar
,

Türkiye bindirilmiş bir kıyamate, sürükleniyor bilinmez (meçhul) bir alamete.. (fırtınaya!)

Bu karmaşa ortamında, 2 hafta önce son derece kritik bir yasa daha TBMM’den AKP’lilerin oylarıyla geçirildi. Önceki gün, bir bayan AKP’li vekilin belirttiği gibi
(Samsun, adını vermeyelim..) “anlamadan elimi kaldırıp indiriyorum..” itirafı bağlamında bu YIKIM YASASI da yüce Mecli’imizden geçti, geçirildi.

AKP’li vekillerin % 90’ının bu yasanın neler götüreceğini (getirecekleri de var mı??)
“kabul oyu” vercek düzeyde anladıklarından ciddi olarak kuşkuluyuz.

Peki bu demokrasi mi?
Yüce Meclis işlevini mi yerine getiriyor, saygınlığı mı tükeniyor?

Ya Cumhurbaşkanlığı makamı?? Orası da bu “telaşeci başı” nın yangından
mal kaçırma serüvenine gözü kapalı katılmayı sürdürecek mi?

Nereye dek??

Ülke gümbür gümbür başımıza çöktüğünde elimizde bir seçenek kalacak mı?

Bu konuda sitemizde daha önce de birkaç yazıya yer verdik. (http://ahmetsaltik.net/saglik-el-yakiyor/, 26.2.13; http://ahmetsaltik.net/sehir-hastaneleri-icin-yargi-engelini-asma-yasasi-cikariliyor/, 22.2.13)

Türk Tabipleri Birliği elinden geleni yaptı. 21 Şubat 2013 günü TBMM önünde basın açıklaması yapıldı, yasa tasarısının olağanüstü büyük sakıncaları ve getireceği yıkım, uzman görüşleri bağlamında açıklandı.. TBMM’ye çağrı yapıldı. Örneğin TTB’den bir brifing alınmasını önerdik biz..

TTB Genel başkanı, -Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımız- Prof. Dr. Özdemir Aktan imzasıyla tüm vekillere bir mektup yazıldı.. (http://ahmetsaltik.net/12369/, 21.2.13)

Kayalara çarpıp dönüyor..

  • Peki; AKP kimi dinliyor ?

Yanıt : AKP yalnızca DB (Dünya Bankası) ve IMF’yi dinliyor.
Onlar da ABD-AB’nin, küresel sermayenin sözcüleri..
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM dedikleri bu..
Kökü dışarıda bu politikaların tümü.

Bu yasa ile Sağlık Bakanlığı adeta tasfiye ediliyor.
Ne hizmet, ne tesis ne de çalışan.. Denetim de göstermelik.. hatta o da özel..
Hepsi sermayeye devredilecek hem de milyarlarca TL rantla..
ABD’den daha yabanıl (vahşi) bir sağlık sistemi ülkemizi bekliyor.
Balayı dönemi bitti..

Soylu (necip!) halkımız, her zaman olduğu gibi gene çooook geç uyanacak, uyanabilirse!

  • Bu yasayı CHP’nin 9 Mart’tan başlayarak 60 gün geçmeden (Anayasa md. 151)
    Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi gerekiyor..

Kamu_ozel_ortakligi_yasası_Kosk'te_onandi_11.3.13

SAĞLIKTA KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞINA ONAY

Cumhurbaşkanı Gül, kamuoyundaSağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı Yasasıolarak bilinen yasayı yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi. (08 Mart 2013)

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre Gül, 6428 sayılı

  • ‘Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”u

RG’de yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi.

Gül’ün onayladığı yasa, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına gerek duyulan tesislerin ön fizibilite raporu ve belirlenecek standartlar çerçevesinde Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde, 30 yılı geçmemek üzere bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı kurulması (inşşat yapılması) yoluyla yaptırılması, varolan tesislerin yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırma ve geliştirme hizmetleriyle ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren kimi hizmetlerin gördürülmesine ilişkin ilke (usul) ve yöntemleri (esasları) belirliyor.

Hazine’nin tasarrufundaki bir arazide üst hakkı anayassamıza göre tanınabilir mi?

YENİ YASAYA GÖRE:

Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, Maliye Bakanlığı’nca yükleniciye bedelsiz olarak tesis edilecek Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde, sözleşmede belirlenecek bedel karşılığında kuruluş (tesis) yaptırabilecek. Bir kez daha soralım :

Hazine’nin tasarrufundaki bir arazide üst hakkı anayassamıza göre tanınabilir mi?

Yapım işlerine ilişkin ön fizibilite raporu ile belgeler, Sağlık Bakanı’nın imzasıyla
Yüksek Planlama Kurulu‘nun onayına sunulacak.

Yapım işlerinin ihalesi, Yüksek Planlama Kurulu’ndan yetkilendirme kararı alındıktan sonra gerçekleştirilecek.

Hastane yerleşkeleri, sağlık tesisi ve ticari hizmet alanlarından oluşacak. Bakanlık, kullanımında olan tesislerin yenilenmesi işlerini, tesislerdeki belli hizmetlerin sunulması, ticari hizmet alanlarının işletilmesi ya da bedelinin ödenmesi karşılığında yaptırabilecek.

Sözleşme özel hukuk hükümlerine bağlı olacak ve süresi, tesisin özelliklerine ve fizibilite raporuna bağlı olarak sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi dışında
30 yılı geçmemek üzere idarece belirlenecek.

Öbür Yasalardaki Değişiklikler

Yasa, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun‘da değişiklik yapıyor. Buna göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilmesi planlanan ve tutarı asgari 1 milyar TL olması öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmeleri ve yap-kirala-devret modeliyle gerçekleştirilmesi planlanan, tutarı asgari 500 milyon TL olan sözleşmelerde; sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili idareler tarafından devralınması hükmünün bulunması durumunda, söz konusu yatırım ve hizmetler için yurt dışından sağlanan finansman ve bu finansmana ilişkin mali yükümlülüklerin Hazine Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesine karar vermeye, üstlenime konu mali yükümlülüklerin kapsam, unsur ve ödeme koşullarını belirlemeye ilişkin ilke (usul) ve yöntemleri (esasları) düzenlemeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak.

Mali yıl içinde yüklenilecek (taahhüt edilecek) borç üstleniminin limiti, Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile belirlenecek. Bakanlar Kurulu, limiti bir katına dek artırmaya yetkili olacak.

Giderin kaydı için gerekli olan ödenek, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan yedek ödenek tertibinden karşılanacak. Müsteşarlık tarafından gerçekleştirilen üstlenim tutarları devlet dış borcu olarak kaydedilecek.

Dış borcun tahsisi yapılabilen idareler dışında kalan idarelerin yürüttüğü projelerden kaynaklanan borç üstlenimlerinde, ilgili idare Hazine Müsteşarlığı’na üstlenilen tutarda borçlandırılacak.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu‘na bağlı 2. ve 3. Basamak sağlık tesislerinin bağış, faiz ve kira gelirleri ek ödeme dağıtımında kullanılamayacak. Bu birimlerde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin cari yıldaki hizmet bedelinden ayrı olarak faturalandırılan ilaç ve her türlü tıbbi tüketim (sarf) gereci (malzemesi) gelirlerinin % 45’ini, döner sermaye gelirlerinin % 50’sini aşamayacak.
Sağlık çalışanlarının “performans” ödemeleri aşağıya çekilecek.

Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilana çıkılarak ihale süreci başlatılmış işler, mevcut ihale şartnamelerine göre sonuçlandırılacak. Ayrıca, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ihale süreci tamamlanmış olan veya devam eden işlere ait şartnamelerdeki, yüklenici tarafından yapılacak sağlık yerleşkesinin dışındaki taşınmazların ticari alan olarak işletilmek üzere yükleniciye verilebileceğine ilişkin hükümler uygulanmayacak ve sağlık yerleşkesi dışındaki taşınmazlar yükleniciye verilmeyecek, ihale iş ve işlemleri ile yapılmış olan sözleşmeler bu hükümler geçerli olmaksızın yürütülecek. Yani gene Kamu İhale Yasası dışında..

6428 sayılı bu yasa, 9 Mart 2013’te RG’de yayımlandı..

Yineleyelim :

  • 6428 sayılı bu yasayı  9 Mart’tan başlayarak 60 gün geçmeden (Anayasa md. 151)CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi gerekiyor..

Sevgi ve saygı ile.
24.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

14 Mart’ta 14 Acil İstem

Dostlar,

14 Mart 1827, Türkiye’de modern anlamda tıp eğitiminin başladığı tarihtir
(2. Mahmut dönemi).

Aynı zamanda İngilizler başta olak üzere emperyalistlerin işgaline direnen,
baş kaldıran Tıbbiye’nin şanlı geçmişine denk düşmektedir.

Ne acıdır ki, AKP’nin iktidar olduğu 14 Kasım 2002‘den bu yana,
10.5 yıldır sağlık sektörü geçmişinde hiç bunalmadığı kadar tıkanıklık içinde.

Prof. Erinç Yeldan‘ın tanımıyla “Tarikatlar koalisyonu AKP”, yerli – yabancı bağlaşıklarına rant aktarmaya mahkum.. Bu ana eksende yürütüldü sağlık politikaları.
Bunun için iktidara getirildi.

Sağlık giderleri misyon gereği katlanarak büyüdü / büyütüldü..

Bütçe açığına karşın, SGK’nin devasa açıklarına karşın..
Ülkemiz  borçlandırılarak bu haramzade politikalar ülkeye dayatıldı.
DB – IMF ikilisi reçeteyi yazdı, AKP sadık bir bende edasıyla uyguladı.

Özel sektöre, yerli ve yabancı sermaye “yürü ya kulum..” dendi. Bu şirketlere
ortak olundu. SSK’nin hastanelerine el kondu ve “tek elden yönetim” gerekçesiyle
(Anayasa md.56) özelleştirme talanına hazırlandı. Bu kurumlar makyajlandı,
sağlık çalışanları büyük ölçüde güvencesiz taşeron işverenin kölelerine indirgendi.

2 Kasım 2012’de Kamu Hastane Birlikleri adıaltında kulağa hoş gelen bir tuzakla, İŞLETMELEŞTİRİLDİ.. Artık Devletin, Cumhuriyet’imizin ilk yıllarındaki “Memleket Hastaneleri” sonradan “Devlet Hastaneleri” yok.. “Sağlık işletmeleri” ve başlarında şirketlerin CEO’ları var. O CEO’lar ki, işletmeleri kâr etmediğinde görevleri bitiyor..

120 bin dolayında sağlık çalışanı (her 4 sağlık çalışanından 1’i!) taşeron elemanı yapıldı. İş güvencesi yok, düşük ücretle ağır çalışma koşullarında sömürüye mahkum.

Artan sağlık giderleri karşılanamaz olunca da 9 kalemde ek ödemeler alınmaya başlandı yurttaştan. Sağlıkçılar “performans” denen ucube ile kıskaca alındı.
Halk dalkavukluğu yapılarak halk şımartıldı ve kaçınılmaz sorunların sorumlusu gösterilen hekimlere saldırtıldı, hekim cinayetleri birbirini izledi.

Hedef, kamusal sağlık sektörünü tasfiye ederek yerli-yabancı sermayeye
peş keş çekmektir. Bu süreçte yandaşlar da elbet nemalanacaktır.

Günümüzde, 1. derecenin 4. kademesinden emekli, en az 30 yıl kamuya hizmet vermiş bir uzman hekimin emekli aylığı 1000 $ dolayındadır. Yılda 12 bin $ eder.
Oysa geçtiğimiz hafta, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, kişi başına 13 bin dolar eşiğini aşarak “Zenginler Kulübü” ne girmek üzere olduğumuzu müjdeledi. Demek ki, emekli hekim olmak yoksulluğa düşmek oluyor.. Peki kimler “yoksul” değil??

Türk Tabipleri Birliği, tüm bu sorunları vurgulamak üzere aşağıdaki metni hazırladı.

Paylaşalım ve sağlığımıza sahip çıkalım..
AKP popülzmine kanmayalım.
Oportünist olmayalım.
Dayanışalım..

14_Mart_2013'te_14_ivedi_istem

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

HASTA HEKİM İLİŞKİLERİNDE GÜNCEL SORUNLAR..


Dostlar
,

Ağır sorunlarla dolu bir 14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası‘na daha giriyoruz..

Biz bu haftayı eğlenceler, balolarla kutlamayı çook uzun yıllardır unuttuk..

Özellikle son 10-11 yıldır.

“SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” masallarıyla kamuoyu adeta afsunlandı.

Çıplak gerçek saklandı, alalandı.. Halkımıza anlatamadık.

Anlatmamıza izin verilmedi.

Yazılı – görsel basın büyük ölçüde karşıt görüşlere kapatıldı.

Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ellerine sorular tutuşturulmuş,
alana tümüyle yabancı genç sunucuları arşısına alarak tek yanlı yanıltıcı propaganda yaptı. Bizlerle açık oturumlardan hep ama hep kaçtı.

Kamunun olanaklarıyla, özellikle TV’lerde yaldızlı “kamu spotları”
bal gibi reklam işlevli
beyin yıkama yapıldı..

  • Sonuçta hekim cinayetleri başladı..

Yurttaş müşterileştirildiğini,
Devletin de tüccarlaştığını ve de
Sağlık sisteminin yerli-yabancı sermayenin eline geçtiğini

anlayamadı..

Aşağıda, sayısız sorunlardan biri hakkında düzenlenen bir toplantı duyurusunu sunuyoruz.

  • HASTA HEKİM İLİŞKİLERİNDE GÜNCEL SORUNLAR..

Yararlı olmasını dileriz.

Halkımızın da katılmasını ve gidip orada deneyimlerini aktarmasını dileriz..

Biz, 14 Mart 2013 Perşembe günü saat 18:00’de ULUSAL KANAL‘da olacağız..

alt

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net


Dr. Ceyhun Atıf Kansu: Bilim doğayı insana çevirmektir hey oğul!


Dostlar
,

Meslektaşım Dr. Ceyhun Atıf Kansu, Cumhuriyetimizin sağlığına,
Türk çocuklarının sağlıklı olmalarına çoook anlamlı katkılar vermiş bir büyüğümüz.

Çook da duygulu..

Kızamık salgınlarından ölen bebelere yadığı KIZAMUK AĞIDI iyi bilinir..

Ondan bir ileti paylaşmak istiyoruz aşağıda :

  • Bilim doğayı insana çevirmektir hey oğul!

Ceyhun_Atif_kansu_Bilim_İnsai_Dogaya..

KIZAMUK AĞIDI şiirini daha önce sitemiz koymuştuk.

Okumak için aşağıdaki erişke (link) tıklanabilir..

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/06/Kizamuk_agidi.pdf

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Cumhuriyet’in Atatürk’lü Yıllarında Sağlık Hizmetleri ve Günümüz

Sevgili AÜTF Dönem 1 öğrencilerimiz,

6 Mart 2013 günü işlediğimiz

  • “Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetleri ve Günümüz”

konulu dersimizin yansıları güncellenmiş olarak aşağıdadır.

Yararı olmasını dileriz..

Cumhuriyet_Donemi_Saglik_Hizmetleri_ve_Gunumuz

Sevgi ve saygı ile.
10.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Besmeleyle kesilen ette mikrop olmaz!?

Besmeleyle kesilen ette mikrop olmaz!?

Milas İlçe Eğitim Müdürlüğü tarafından, özel bir eğitim kuruluşunun desteğiyle düzenlenen hizmet içi eğitim seminerinde katılan Hüseyin Tobi adlı konuşmacının,
Şam Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayı kaynak göstererek,
besmeleyle kesilen kurban etinin mikrop barındırmayacağını savunduğu bildirildi.
Eğitim-Sen ilçe temsilciliği tarafından yapılan açıklamada, “Eğitimde Pygmalion Etkisi”konulu seminerin geçen hafta yapıldığı belirtildi. Seminere, matemik, fen ve teknoloji öğretmenlerinin zorunlu olarak katılımı için, okulların yarım gün tatil ilan edildiği belirtildi.

Seminer konuşmacılarından Tobi’nin, akademik bir kariyeri bulunmamasına karşın “uzman” diye nitelendirildiği vurgulanarak şöyle denildi:

“Tobi, sunumunun ‘Besmele Etkisi’ başlıklı son bölümünde,

  • ‘Besmeleyle kesilen hayvanların etlerinde hiç mikrop ve bakteri bulunmamış, besmelesiz kesilen hayvanların etlerinde mikrop ve bakteriye rastlanmış’

dedi. İlçe milli eğitim müdürlüğünden, akademik niteliği olmayan kişilerin ‘uzman’ diye nitelendirilerek fetva vermesine ve insanların aklıyla dalga geçmesine
neden aracı olduklarının yanıtını istiyoruz.” (9 Mart 2013, Cumhuriyet)

========================================

Dostlar,

Bu söylem son derece tehlikeli,akıl ve bilim dışı..

Milas Milli Eğitim Müdürlüğü’nün her ne “uzmanı” ise, Bay Hüseyi Tobi’den başlayarak, zincirleme, Milli Eğitim Bakanı ve Hükümete dek herkes sorumludur.

Eğer bu saçma, hurafe fetvaya uyarak herhangi bir yurttaş sağlığını yitirirse,
siyasal ve tarihsel, insani sorumluluk hükümetin olacaktır.

Valilik, Milli Eğitim Bakanlığı derhal yönetsel soruşturma başlatmalıdır.

Milas Cumhuriyet Başsavcılığı derhal adli kovuşturma başlatmalıdır.

Her konuda ama her konuda konuşan Başbakan RT Erdoğan da çıkıp gürlemeli
ve bu tür saçmalıklara halkımızın inanmaması gerektiğini belirtmelidir.

Gıda Tarım Bakanı ile Sağlk Bakanı da derhal bir basın açıklaması ile
bu halk sağlığını açıkça ve pervasızca tehdit eden söylemin etkisini silmelidirler.

KURBAN BAYRAMI ve SAĞLIĞIMIZI KORUMAK..

(http://ahmetsaltik.net/kurban-bayrami-ve-sagligimizi-korumak/)

Başlığıyla bu sitede yer alan yazımıza bakılırsa, kurban etlerinden hangi ciddi hastalıkların insanlara bulaşabileceği görülebilir. Üstelik bu alanda söz söylemeye yetkili bir uzman – öğretim üyesi hekim olarak..

Sevgi ve saygı ile.
10.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net