Etiket arşivi: Gıda ve İlaç Kurumu – FDA (Food and Drug Administration)

Kanser Haftası, Sürdürülemeyen Harcamalar ve Ne Yapmalı??

Kanser Haftası, Sürdürülemeyen Harcamalar ve Ne Yapmalı??

Dostlar,

Her yıl Nisan ayı başında Kanser Haftası etkinlikleri düzenleniyor..

9. Kanserli Hastalar Kongresi, bu yıl Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
İbni Sina Hastanesi Hasan Ali Yücel Konf. Salonunda yapılacak.
Tarih 11 Nisan 2014 Cuma, sabahtan akşama dek gün boyu..

Programı görmek için lütfen tıklayınız..

9._Kanserli_Hastalar_Kongresi_11.4.14

Bu kongreler gerçekten çok yararlı oluyor. Kanserli hastalar ve yakınlarıyla bu alanın uzmanları bir araya gelerek gün boyu, çok boyutlu KANSER sorununu enine boyuna irdeliyorlar. Hastalar ve hekimler deneyimlerini paylaşıyorlar, duygudaş (empatik)
bir iletişim ortamı doğuyor.

“Kanser” artık neredeyse bir tür “kronik hastalık” niteliği kazandı.
2 nedenle :

– Çok yaygınlaştı
– Bu hastaların sağkalım (survival) süresi ve nitelikli yaşamı “epey” uzadı..

Bu arada bir şey daha oldu : Hastalığın sağaltımı giderek karmaşık ve pahalı olmaya başladı. “Kişiye özel” ve “hücre reseptörleri düzeyinde etkili” ilaçlar (Kemoterapötikler) ne yazık ki çok ama çok pahalı. Geçtiğimiz aylarda bir ilaç firması, “Zaten biz bu ilaçları yoksullar için üretmiyoruz..” bağlamında bir tümce kullandı ve epey eleştiri aldı.

Bu ilaçların geliştirilmesi ortalama 10 yıla varan bir süre alıyor ve yaklaşık 500 milyon $ dolayında harcama gerektiriyor. Bu AR-GE bedelini ancak büyük çokuluslu
(Multi-national) şirketler (ÇUŞ) karşılayabiliyor. Devletin Tıp / Eczacılık Fakültelerinin,
Gen ve Moleküler Biyoloji Bölümlerinin, Biyoteknoloji Enstitülerinin ya da hekim – eczacı meslek örgütlerinin (TTB – Türk Tabipleri Birliği ve TEB : Türk Ezacılar Birliği) bu tür bir yapılanması, girişim planı ve işleyişi yok.. Alan, -tıbbi tekonoloji gibi- tümüyle
küresel – uluslararası sermayeye devredilmiş durumda. Kamusal kurumlar
sınırlı denetim ve ruhsatlandırma işlevi görüyor. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı, ABD’de FDA (Food and Drug Administration) gibi.
Üstelik kanser ölümlerin %60’ı ve yeni kanser tanılarının yarıdan çoğu gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. Kimi kanser türlerinin sağaltımı olmasına karşın,
gelişmekte olan ülkelere girmesi gecikiyor.

Ülkemizde her yıl, yaklaşık yüz binde 200 dolayında bir kanser insidens hızı ile,
80 milyon nüfus için 160 bine yakın “yeni” kanser olgusu bekliyoruz. Dünyada ise,
7.5 milyar nüfus için bu rakam yaklaşık 15 milyon dolayında. Her yıl 8 milyon dolayında dünyalının da kanser nedeniyle öldüğü kestiriliyor (Globocan verileri). Toplam ölümler yaklaşık 60 milyon iken, hemen hemen her 7-8 ölümden 1’inin nedeni kanser..

Ölüm nedenleri içinde ilk sırayı çok utanç verici ama AÇLIK alıyor ne yazık ki.
Her yıl 11 milyon kadar dünyalı açlıktan ölüyor ve her 5-6 ölümden 1’i demek bu!
(DSÖ ve FAO verileri)

Sağaltım bedelleri öylesine tırmanıyor ki; neredeyse toplam sağlık giderlerinin %2-25’i bu sorun için yapılıyor. Yıllık harcama 1 Trilyon doları aşıyor. Türkiye’nin 2014 merkezi yönetim bütçesi 436 Milyar TL, yaklaşık 200 Milyar Dolar bile değil.. (33 Milyar TL’si de açık!). Dolayısıyla Dünyanın Kanser harcaması Türkiye bütçesinin 5 katını aşıyor. Türkiye’nin ise, elde güvenilir istatistikler olmamakla birlikte, benzer eğilimler içinde olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, toplam ulusal gelirinin yaklaşık %6’sını sağlık için harcayan ülkemizde, kanser giderlerinin bu toplamın 1/4’ü ya da 1/5’i olduğu kestirilebilir. 2013 için yaklaşık 850 Milyar $ olan TUG’in (Toplam Ulusal Gelir – GSMH) %6’sı olan 51 Milyar $ toplam sağlık giderinin 1/4-1/5’inin kanser harcaması olabileceği hesabıyla (TUG içinde % 1,2 -1,5), 10.2 – 12,75 Milyar $ gibi bir rakam hesaplanabilir.

Salt SGK’nın harcamalarından kalkarak yaklaşık bir kestirim güçtür. Özel sigortaların
ve cepten harcamaların, kayıt dışı giderlerin de dikkate alınması gerekir. Türkiye’de
tüm sağlık giderlerinin uluslararası muhasebe kurallarına uygun muhasebeleştirildiğini söylemek olanaksızdır. 2-3 onyıl kadar önce Türkiye’nin toplam sağlık gideri ulusal gelirin %2,5’i dolayında idi. Günümüzde bu rakam 2,5-3 katına koşmaktadır.
Salt güncel kanser harcamalarının bile yakın geçmişin toplam harcamalarının
yarısına erişmesi çok düşündürücüdür.

SGK, kanser harcamalarının 2030’da 458 Milyar Dolar’a tırmanacağı
öngörüsünde bulunmaktadır!

Sağlık Ekonomisi bakımından kaldırılamaz bir kanser yükü ile karşı karşıyayız.
Bir yanda yeni sağaltım yöntemleri ve çok daha sınırlı olmak üzere korunma önlemleri;
öbür yanda giderek artan yeni kanser olguları ve türleri; çok pahalılaşan sağaltım..

2 olgu yalınkılıç savaştalar adeta…
İnsanlığın geleceği kime ve neye emanet??
Çokuluslu küresel sermaye şirketlerine mi??
Özelleştirilmiş – piyasaya terkedilmiş kar sigortacılığı temelli sözde liberal özde vahşi sağlık şirketlerine mi??

Savaşımın hem tıbbi hem de sosyo-ekonomik kulvarda halk yığınlarıyla sürdürülmesi gerek. Hem Devletler asli sorumluluğuna davet edilmeli, hem kürsel şirketler insani sorumluluğa.. hem de

  • KANSERDEN KORUNMA ÖNLEMLERİNİN YAYGIN – ETKİN UYGULANARAK KÜRESEL ÖLÇEKTE POLİTİKALARLA DESTEKLENMESİNE.. mahkumuz!

Koruyucu sağlık hizmetlerini öne çekmeden başarı olanaksız!
Bu ise piyasaya terkedilmiş bir sistematikte hayal. Çünkü piyasanın tunç yasası MAKSİMUM KÂRDIR! İnsanlar daha çok hastalanmalıdır ki, hastalıklı yapı kâr etsin!
Sağlık hizmetlerinin kamu eliyle verilmesi, piyasanın çok sınırlandırılması ve önceliğin de kesin olarak KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNE VERİLMESİ GEREKİYOR.

Başka hiçbir çıkış yolu yok..
Bir an önce, hem de küresel boyutta bu politikalara yönelmemiz gerekiyor.

Zaten liberalizmin kurucu ideolojik babası Adam Smith de
aynen şöyle buyurmamış mıydı??

  • Sağlık hizmetleri piyasaya bırakılamayacak denli
    önemli ve kritik hizmetlerdir!

7 Nisan Dünya Sağlık Günü’nde “herkese sağlık” diliyoruz her şeye karşın..

Sevgi ve saygı ile.
7 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Gıda Güvenliği ve Hijyeni Sorunu Çözülemiyor..

Dostlar,

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Temmuz 2013 içinde kamuoyuna
4 alanda uyarı yayımladı web sitesinde..
(http://www.tarim.gov.tr/GKGM/Sayfalar/DuyurularDetay.aspx?rid=41&ListName=Duyurular&refId=, 27.7.13)

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yaptığı denetimler sonucunda ulaştığı bilgileri, 5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” 
md. 31/6 uyarınca kamuoyunun bilgisine sunabileceği kurala bağlanmıştır.

Bu bağlamda sözkonusu duyurular bal, et ürünleri, süt ürünleri ve takviye edici – destekleyici gıda ürünleri hakkında.

Söz konusu ürünlerin taklit ve tağşiş edilenleri (karıştırılan) ürün adları – markaları ve firma adlarıyla teşhir edilmekte..

Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

ifsa

Türkiye 80+ milyonluk bir ülke.. Ayrıca her yıl 30+ milyon turist geliyor..

Milyonlarca ton gıda ürünü üretilmek durumunda. Devasa üretim miktarlarının yanı sıra çeşit zenginliği de söz konusu.

Dolayısıyla

gıda güvenliği – hijyeni (sanitasyonu) ve
gıda güvencesi (yeterli – dengeli beslenme için güvenli gıdaya uygun bedelle
sürekli erişim hakkı) 2 temel sorun alanı..

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, denetim sonuçlarını zaman zaman kamuoyu ile ilgili yasa uyarınca paylaşmakta.

Türkiye’de gıda güvenliği ?? 

  • 40 bin gıda işletmesi, yarım milyon gıda satış noktası..
  • Salt 5 bin gıda denetçisi ?? Denetimde nitelik-nicelik sorunlu..
  • Kayıt dışılık, merdiven altı üretim ciddi sorun !
  • Hızlı, etkin ve caydırıcı bir denetim zorunlu.

Dolayısıyla Bakanlığın denetim hizmetleri öenemli – değerli ama çook çok yetersiz..
Yakalanabilen ve teşhir edilebilenler devede kulak örneğince..

Bu bakımdan, GIDA GÜVENLİĞİ TEMEL BİR KAMUSAL GÖREV olduğundan, denetim altyapısının insangücü ve teknik donanım olarak nitelik ve nicelik olarak
yeterli kılınması kaçınılmazdır!

Bu amaçla, ABD’de olduğu gibi bir Gıda ve İlaç Kurumu – FDA (Food and Drug Administration) oluşturulabilir, oluşturulmalıdır. Bu kurum bilimsel, yönetsel ve akçal (parasal – finansal) açılardan özerk – otonom olmalıdır.

Ancak bu sayede politik kaygılardan arınarak nesnel – bilimsel denetim hizmeti yürütülebilir. AKP döneminde 11 yıla varan sürede Sağlık Bakanlığı ve
Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı da yeniden yapılandırıldı.

663 sayılı yasa gücünde kararname (KHK) ile Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırıldı
(2 Kasım 2011) ve Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu adıyla bir “bağlı kuruluş” oluşturuldu.

Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı’nda da özerk bir ulusal gıda kurumu oluşturulmadı. Gıda denetimleri Sağlık Bakanığından alınarak Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı’na verildi. Bu yeniden yapılanmalar sürecinde FDA benzeri bir kurum kazandırılabilirdi Türkiye’ye.. AKP hükümeti özerk kurumlaşmalar istemiyor. Tüm ipler elinde olsun politikasında. Bu bağlamda TÜBA, TÜBİTAK, üniversiteler bile sınırlı özerkliklerinden büyük ölçüde yoksun bırakıldılar..

Oysa demokrasinn kolonları özerk kurumlardır.

Sonuç ortada.. toplumun gerilimini alma… İş yapıyor görünme..

Kocaman bir soru daha kafaları karıştırmakta :

  • Denetlenen ve teşhir edilen firmalar AKP yandaşı olmayanlar mı?

En etkili çözüm; ÖZERK ULUSAL GIDA – İLAÇ KURUMU kurmaktır!

Sevgi ve saygı ile.
27.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net