Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

OTORİTER ve TOTALİTER REJİMLERDE OLASI TOPLUMSAL ÇÜRÜME BELİRTİLERİ

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

OTORİTER ve TOTALİTER REJİMLERDE OLASI TOPLUMSAL ÇÜRÜME BELİRTİLERİ

EĞER:
– Özgür düşünce yasaklanırsa AKIL ÇÜRÜR.
– Korku kültürü yaygınlaşırsa SÖZ- SOHBET-İÇTENLİK ve İNSANA GÜVEN ÇÜRÜR.
– Özgürce yazmak yasaklanırsa MEDYA ÇÜRÜR.
– Kutsal din duyguları bireysel, ticari, ailevi, siyasi ve kurumsal çıkarlara alet edilirse İNANÇ ÇÜRÜR.
– Tencerede aş, sofrada ekmek… bulundurma sıkıntısı doğarsa AİLE ÇÜRÜR.
– Sağlık, eğitim, istihdam, iş ve gelir güvencesi zayıflarsa TOPLUM ÇÜRÜR.
– Evrensel insan hakları, din ve vicdan özgürlükleri kısıtlamışsa HUKUK ÇÜRÜR.
– Eğitimciler, akıl, bilim, özgür araştırma hakları, fırsat eşitlikleri ve olanaklarından yoksun bırakılırsa EĞİTİM SİSTEMİ, YANİ ZİHNİYET ÇÜRÜR.
– Haksızlık, yolsuzluk, liyakatsızlık ve hırsızlıklara göz yamulursa AHLAK ÇÜRÜR.
– Yurttaşlar arasında ırk, din, mezhep, siyasal kanı, bölge ve cinsiyet ayrımları yapılırsa VİCDAN VE TOPLUMSAL BÜTÜNLÜK ÇÜRÜR.
– Devletin varlığı, halk sağlığı ve toplum güvenliğine zarar vermeyen her konuda özgürce örgütlenme, parti kurma ve görüş bildirme olanakları kısıtlanmışsa DEMOKRASİ ÇÜRÜR.
– Yargıçların özgürce karar verme olanakları kısıtlanmış ya da baskılanmışsa YARGI ÇÜRÜR.
– Bir ülkedeki siyasal iktidarlar anayasal yetkilerinin dışına taşarak keyfi siyasal, ekonomik ve hukuksal kararlar üretebiliyorlarsa REJİM ÇÜRÜR.
– Siyasal iktidarı elinde bulunduranlar hak-hukuk-adalet ve liyakat ilkelerinden ayrılmışlarsa DEVLET ÇÜRÜR.

Çünkü devletin temeli de, ideolojisi de, ahlakı da adalet ve hukuktur.

Bu hukuk teokratik rejimlerde dinsel hukuk; laik, sivil ve çağdaş rejimlerde doğrudan toplum tarafından seçilen millet vekillerinin özgürce birlikte oluşturdukları laik ve sivil hukuktur.

Yani ulusal istenç ya da milli iradedir.

Keyfi hukuk ise Hitler, Mussolini ve Stalin gibi diktatörlerin yalnızca ve yalnızca kendilerine özgü olarak ürettikleri bir basķı ve sindirme hukuku(!) olabilir.
***
Atatürk bu ülkenin hem aklı, hem kalbi, hem hukuku, hem ahlakı, hem ruhu ve hem de ebedî geleceğidir.

O’na kötülükle uzanan eller ve kolları yöneten beyinler küflenmiştir, koftur.

Bu çağın aklı ve bilimini göremeyen ve geleceği olmayan cahil ve adi zihniyeti lanetliyorum.

“Yetersiz bakiye!”

author

 

Modern zamanların, hayatımızın bir parçası haline getirdiği bu toplutaşıma anonsunu her duyduğumda, Türkiye’yi ve dünyayı yöneten ve yönlendirenlerin içine düştükleri durumu hatırlıyorum.

Hâkim sistemin, yaşamı doğrudan etkileyen düzenin yetersizliğinin ve çarpıklığının, nasıl her geçen gün ortaya çıktığından söz ediyorum. İnsanlığa refah ve mutluluk vaat eden ama yeryüzünü bir cehenneme çeviren kapitalizm adlı baş belası virüsün yarattığı ölümcül bir akıbeti anlatmaya çalışıyorum.

Bugün, ülkemizde 7’den 70’e herkesin gece gündüz konuştuğu en önemli gündem maddesi, dayanılmaz hale gelen mal ve hizmet maliyetleri ile bunları suratımıza birer şamar gibi çarpan faturalar. En başta da enerji faturaları.

Aslında, o meşhur deyimle “vergilerimizin bize yol-su-elektrik olarak dönmesi” gereğinin yerine getirilmemesinden kaynaklanmıyor mu bu durum?

En temel ve vazgeçilemez gereksinimler olan suya, elektriğe, doğal gaza, iletişime, toplu ulaşıma, eğitime, sağlığa neden para ödüyoruz? Neden bu temel mal ve hizmetler, bize ödediğimiz vergiler karşılığında bedava sunulmuyor?

Tek nedeni var.

Kapitalizmin, bunların “özelleştirilmesi halinde oluşacak rekabetçi ortamda, daha da ucuzlayacağı” yalanını, toplumun beynine alçakça zerk etmiş olması. O ünlü “Devlet elektrikle, suyla, otobüsle, telefonla uğraşmaz” yalanı, yıllar önce tedavüle sokulurken uyaranları “geri kafalı, dinozor ruhlu, çağdışı devletçiler” olarak suçlayanlar, bugün neden söz edildiğini anlayabiliyorlar mı?

Sanmıyorum.

O “geri kafalı” dediğiniz insanların, yani insanı, emeği ve insanoğlunun hakça üretip hakça paylaşımını savunan, yani sosyalizme inananların söylemi, hayatın bugünkü gerçekleri karşısında bir kez daha kanıtlanıyor. Başta elektrik, su, gaz olmak üzere temel gereksinimlerin (vergiyi mükelleflerden doğrudan ve dolaylı çuvalla toplayan) devlet tarafından karşılanmayıp açgözlü hırsız özel sektöre peş keş çekilmesi sonucu faturaların ulaştığı utanç verici seviyeyi bugün “sistemi hâlâ savunanlar” da bal gibi görüyorlar.

Evini ısıtamadığı, enerjiyi minimum gereksinimin bile altında kısıtlamak zorunda kaldığı, suyu neredeyse damla damla kullanabildiği için hayat seviyesini düşürmek zorunda kalan insanların yaşadığı durum açıkça bir halk sağlığı felaketidir”.

Aynı şekilde, internete dökecek çuval dolusu parayı bulamayan gençlerin başına gelen de, bir “eğitim ve aydınlanma karşıtı sabotaj” değil midir?

Toplu ulaşımı bile kullanmaya kesesi yetişemeyen kitlelerin acz içinde evlerinde oturmak zorunda kalmaları da ağır bir “insan hakkı ihlali ve seyahat özgürlüğünün kısıtlanması” ndan başka nasıl tanımlanabilir?

Bu manzara ortada dururken, emekçi kitlelerin, bırakın yoksulluğu, açlık, hatta kölelik (neredeyse angarya) düzeyinde ücretlere layık görülmesi, utanmazca bir cinayet değil de nedir?

Bugün dünyayı ve Türkiye’yi yönettiğini sanan ama her attığı adımda “Yetersiz bakiye” hatta “Geçersiz kart” anonsunu hak eden çapsız rejimlerin, bu sistemin yürüyemeyeceğini bir an önce kabul etmesi gerektiği ortada iken, kabul etmeyeceklerini biz de biliyoruz.

  • Emekçilerin son günlerde ülkenin her yerinde yükselen ve çığ gibi büyüyen hak mücadelesi ve direnişleri, işte bu gerçeklerin haykırıldığı ve kaçınılmaz olarak toplumun her kesimine yayılan bir çığlığın ilk tınılarıdır.

Başta ülkenin sol-sosyalist güçleri olmak üzere, rejimin-sistemin bu kokuşmuşluğunu, çaresizliğini en geniş kitlelere yayabildiği bir dayanışmanın önemi ortadadır. Muhalefetteki “düzen partilerinin” de “masada oturma düzeni, protokol görüşmeleri takvimi vb.” gündemlerle vakit harcayarak toplumu oyalamaya çalışacaklarına, bu onurlu mücadeleye destek vermek için ne yapılacağına kafa yormak gibi bir görevi vardır.

Hiç kuşkusuz, önümüzdeki (hızla yaklaşmakta olan) seçimin sonucu, bıçağı kemiklerinde hisseden yoksul ve çaresiz kitlelerin taleplerine kimin sahip çıktığına göre şekillenecektir.

O halde, çare bellidir.

Mücadele, daha kararlı mücadele ve daha yüksek sesle hak talebine sahip çıkmak.

Kapitalizmin “Yetersiz bakiyesi” sıfırın altına düşmüşken tarihe gömülmek şeklindeki akıbeti yaklaşmaktadır.

ATATÜRK HEYKELİNİ YIKMAK

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

ATATÜRK HEYKELİNİ YIKMAK

3 Şubat 2022’de, Samsun’daki Atatürk heykeline saldırıldı.

İki kişi heykeldeki atın ayaklarına urgan bağlayıp araçla çekerek yıkmaya çalıştı.

Halkın tepkisi üzerine kaçtılar.

Kısa süre içinde polis failleri yakaladı. Gözaltına alındılar.

İfadeleri alınınca bırakılırlar. (AS: “şimdilik” tutuklandılar…)

Olaya başta ADD olmak üzere Demokratik Kitle Örgütleri ve Samsun halkı tepki gösterdi.

Heykelin çevresinde kenetlendiler. Gece boyu ayrılmadılar.

SEMBOL

Samsun’daki Atatürk heykeli milli mücadeleye kalkışmanın sembolüdür.

Şahlanmış at üstündeki Atatürk kurtuluşun kararlılığını gösterir.

O sembol Samsun şehri ile özdeşleşmiş ve Samsun’un sembolü olmuştur.

Samsun da milli mücadelenin başlangıcının sembolü olmuştur.

Samsun’da görev yapanlara, Samsun’u ziyarete edenlere o heykelin küçültülmüş benzeri anı olarak verilir.

Benim evimde de var.

Çok değerlidir. Gurur vericidir.

ŞAİR DİYOR Kİ

Ey milletim
Ben Mustafa Kemal’im
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim
Hala en hakiki mürşit değilse ilim
Kurusun damağım dilim
Özür dilerim

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi.

Şair Süleyman Alpaydın 2002’de yazdığı “YIKIN HEYKELLERİMİ” adlı şiirine böyle başlamış.

Bu şiiri 2007’de ADD Samsun Şubesi’nin bir toplantısında okumuştum.

O kadar ilgi çekmişti ki toplantıya katılan herkese tıpkıçekim yapılıp dağıtılmıştı.

NEDEN SALDIRIRLAR?

Şiir güncelliğini koruyor. Hatta pekiştiriyor.

Ancak heykelini yıkmak isteyenler, şairin seslendiği Atatürk’ün düşüncelerini benimseyenler değil de ona karşı olanlar.

Neden?

Çünkü Atatürk herkesin birey, yurttaş olmasını istedi.

Dinin vicdanlarda kalmasını; siyasette, ticarette, kamusal işlemlerde kullanılıp sömürü aracı yapılmamasını istedi.

Allah’a kulluk yapması gereken insanların padişahın veya ona özenenlerin kulu veya kılı olmasını istemedi.

Özgür düşünceli, aydın, vicdanlı, insanı merkeze alan insanlar olmasını istedi.

Dinini istediği gibi uygulayan ama kimseye reklam etmeyen, kimseyi de kendi gibi olmaya zorlamayan olgun insanlar olmasını istedi.

Bu düşünceler yobaz tayfanın hoşuna gitmedi. Gitmez elbette.

Basit büfeciden holding patronuna dek daha dindar olduğunu gösterip müşteri çekmek, kazançlarını kolayca artırmak istemezler mi?

Siyaseten bir yerlere gelmek isteyenler daha çok dindar olduğunu gösterme yarışına girmezler mi?

Nerede olursa olsun bir post kapmak için dinsel kimliği öne çıkarmazlar mı?

Tarikatlar, cemaatler, cinci hocalar saf inançlı insanları sömürerek dünyalıklarını yapmak istemezler mi?

Özlediyseniz fesi peçeyi
Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi
Hala medet umuyorsanız
Şıhtan şeyhten dervişten
Şifa buluyorsanız
Muskadan üfürükçüden

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

BİRLİĞİMİZE SALDIRI

Samsun Valisi olaydan sonra yaptığı açıklamada “Saldırı birliğimize yapılmıştır” dedi.

Çok isabetli vurgulamış vali bey. Atatürk bizim Türk milleti olarak birliğimizin kurucusudur.

Dindarı-dinsizi, zengini-fakiri, etnik kökeni ne olursa olsun “Türküm” diyen herkesi bir bayrak altında eşit insanlar olarak bir araya getirmiştir.

Bölücü, ayrıştırıcı olmamıştır. Her yurttaşı kucaklamıştır.

Devletin en üst, en saygın makamına geçip “bunlar bana kötülük yapmıştı, sürmüştü, rütbemi sökmüştü” vb. mağduriyetleri ile geçmişe dönük kin-nefret söylemleri yapmamıştır.

Hain Ali Kemal’in oğluna bile “hain” dememiş ve devlet görevi verilmesini engellememiştir.

Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı

Unutun tüm dediklerimi
Yıkın diktiğiniz heykellerimi

TÜKENMEZ MUSTAFA KEMALLER

Herkesin bilmesi gereken bir gerçek var : Bu ülkede din gerçek anlamda yerini almadıkça, dindarlar aydın olmadıkça yobazlık ve Atatürk düşmanlığı tükenmez.

Ama daha önemli bir gerçek daha var bu ülkede Mustafa Kemaller hiç tükenmez.

Çünkü o aydınlıktır. Bilim ve akıldır.

Özgürlüktür.

Tam bağımsızlıktır.

Bireydir, yurttaştır.

Tek kelimeyle adamdır…

Şiir : SEN, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’SÜN

ŞİİR Köşesi

SEN, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’SÜN

Sen, Gazi  Mustafa Kemal  Atatürk’sün.
Sen, tüm uluların ulusu en ulu Türk’sün.
Sen, kutsal İstanbul’un İkinci Fatih’isin.
Sen, bu ülkenin dahilerinin en dahisisin.

Sen, bu yurdu kurtaran, kuran, koruyan, kalkındıran, yücelten öndersin.
Sen, bu ulusu kendi canından ve kanından bile çok seven bir lidersin.
Sen, tüm yurda  ve ulusa  Yüce Tanrı tarafından gönderilmiş ulu armağansın.
Sen, ölümsüzlüğe omuzlar üzerinde taşınarak uğurlanan ulusal kahramansın.

Sen, Yurtta Barış Cihanda Barış diyen en büyük askersin.
Sen, tüm haksız savaşlara karşı koyan dahi vatanseversin.
Sen, bilim ve fen, sanat ve edebiyat, aydınlık ve uygarlık sevdalısısın.
Sen, insan ve Altı Ok, hak, hukuk ve adalet, ahlak ve fazilet aşığısın.

Sen, Mondros’u ve Sevr’i yenerek yerle bir edip yok eden dahisin.
Sen, Türkiye’ye Lozan’da çıkarılan ulu tapunun gerçek sahibisin.
Sen, insanı, halkı, vatanı seven herkesin ebedi öncüsü oldun.
Sen, tüm erkeklerin ve huri meleklerin kalbine taht kurdun.

Sen, Senin Askerler’in olan bizler için en derin sevgi, saygı ve özlemsin.
Sen, tüm erkek ve kadın yurttaşlar için ebedi elem, kaygı ve söylemsin.
Sen, asla ve kat’a unutulmayacaksın ve unutturulmayacaksın.
Sen, sonsuza dek yaşatılacak, kutlanacak hatta kutsanacaksın.

Gönül Pınar Atacı
04 Şubat 2022

KIRIMA DÖNÜŞEN SALGIN, EKONOMİK ÇÖKÜŞ : Suçlu İktidar ve Acımasız Gündem Oyunları..

Dostlar,

4 Şubat 2022 günü akşam saat 20:00’de Karantina TV’de Sn. Recai Aksu’nın Önce İnsan programına konuk olduk. Konu şöyle saptanmıştı :

  • KIRIMA DÖNÜŞEN SALGIN, EKONOMİK ÇÖKÜŞ :
    Suçlu İktidar ve Acımasız Gündem Oyunları..

Omicron varyantı Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) 24 Kasım 2021’de Güney Afrika tarafından bildirildi. Botswana kaynaklı varyantın Kasım başlarında evrimleştiği söylenebilir. Bu son varyantın genellikle hafif seyirli gidişi önverilerle gözlenince bir iyimserlik havası oluştu ve çok bulaşıcı bu varyant ile hızla doğal bağışıklık elde edilebileceği düşünüldü. DSÖ ciddi uyarılarda bulundu, “Omicron’un salgının sonu olacağının asla söylenemeyeceği” gibi.. Hızlı bulaşın yeni varyantlara kapı aralayabileceği ve evrimleşecek yeni varyant(lar)ın daha da tehlikeli olabileceği..

Sağlık Bakanı Dr. Koca, Kovit-19 salgının başında olduğu gibi (2020 başları), birkaç hafta Türkiye’de Omicron varyantı görülmediğini söyledi.. Dünyada çok hızlı yayılım oldu ve doğallıkla ülkemize de, “geç de olsa” geldi. Delta varyantı baskınlıkla dolanımda iken günlük “resmi” olarak 20 binin altına çekilen yeni olgu sayıları ve günlük 120’lere gerileyen ölüm sayıları tırmanmaya başladı.

Aralık 2021 boyunca 5323 insanımızı salgına kurban verdik. 2022 başından 4 Şubat’a dek 5703 (Sakarya Savaşında 5713 şehidimiz oldu) insanımızı yitirdik Kovit-19 nedeniyle. Omicron dalgasının 2 ayda ülkemize faturası 11,026 ölüm oldu “resmi” verilerle. Büyük Taarruz’da 2318 şehidimiz var. 2 büyük savaşta toplam 8021 şehit verdik (kayıplar dışında). 66 günde ortalama 168 ölüm! Sağlık Bakanı Dr. Koca ise “endişeye yer olmadığını” yinelemekte günlük basmakalıp tweet iletileri ile. Bu nasıl bir anlayıştır, kavramak olanaksız.

4 Şubat 2022 günü verileri aşağıda : 111,157 yeni olgu ve 248 ölüm! (Gerçekte daha yüksek!)


Salgın yönetimi, Halk Sağlığı / Epidemiyoloji bilimi ilke ve yöntemleriyle değil, iktidarın siyasal seçimleri ile yapılmaya çalışılmakta. Temel yönelim, her durumda BAŞARILI GÖRÜNME.. Hiçbir olumsuz eleştiri ya da algıya yer yok bu takıntıda ya da koşullanmada..

Sayısal veriler büyük çelişkiler içinde. Yoğun bakım yatakları tama yakın dolu. Halk ve sağlık çalışanları yorgun, bitkin. Çok sayıda sağlık emekçisi de Kovit’e yakalanıyor ve hizmet baskısı artarken çalışanlar azalıyor. Muhalefet soruna yeterince ilgili olmaktan uzak. Unutturulmak isteniyor, kanıksatılmak isteniyor, “doğal” karşılansın isteniyor, “kader” deniyor gerekirse. Bakan Dr. Koca, Şubat sonu, Mart ortası salgının inişe geçeceğini varsayıyor; KUMAR!

Uluslararası kural ve standartlara göre “aşı” niteliği kazanmayan TURKOVAC’ı övüyor Bakan Koca, “kendi gücümüz var” diyor ve anımsatma dozu olarak bununla devamı öneriyor.  Oysa ortada bir aşı yok! Korkunç bir tablo! Bir ulusun yaşamı, iktidarın çıkarına feda edilebilir mi??

Sorunu ayrıntılarıyla işledik..

Ekonomik çöküntüyü, ülkenin talan edilişini, ülke sermayesinin İslamcı kesime kaydırılışını, yıllık enflasyonun TÜİK’e göre %48’e varmasını, emekçi halkın sömürülmesini.. işledik.

AKP iktidarı ağır suçlu.. hem de çok ağır suçlu. Klasik yöntem GÜNDEM OYUNLARIna başvurmak. İşte bunlardan biri Sedef Kabaş’ın hapse atılması. Kavala’nın AİHM ve Avrupa Konseyi uyarısına karşın tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmemesi.. derken Samsun’da Atatürk’ün anıtsal yontusuna halatlı – kamyonetli yıkma saldırısı.. Ülkenin sinir uçlarıyla oynayarak daha da kutuplaştırmak ve asıl sorunlardan uzaklaştırmak..

MOBESE‘ler İstanbul BŞB Başkanını izleyip hukuk dışı biçimde yandaş basına servis ederken, Samsun’da Ata’nın yontusuna yıkma girişimini görmüyor!? Halat bağlanıyor, kamyonetle çekiliyor, halat kopuyor ve alçak saldırganlar kaçıyor. Yurttaşlar ihbar edince polis geliyor. Önceden istihbarat alınamamış mıdır, 15-20 dk. sürmesi olağan saldırı MOBESE’den nasıl görülmemiştir ya görülüp sonlanması mı beklenmiştir?? AKP iktidarı bunları yanıtlamalıdır.

Öte yandan, içerideki başarısızlığı – çöküşü sözde dengelemek üzere Erdoğan Kiev’de ve dış politika gerçekliklerinden (real politics) bütünüyle kopuk biçimde Rusya – Ukrayna arasında arabuluculuğa soyunuyor!!?? Erdoğan’dan bir kınama yok.. Parti sözcüsü Ö. Çelik’in cılız sözleri oldu olaydan 1 gün sonra. Vali, Emniyet Md., MİT yetkilisi görevlerinde.. Erdoğan sessiz..

Amaç ne?? Ülkede kutuplaşmayı daha da keskinleştirip sokak eylemlerini tahrik etmek mi? Ardınan da OHAL ilanı ve OHAL altında genel seçimle bir kez daha zorlama seçim almak mı?

Tüm bunları kapsamlı olarak irdeledik ve soruları yanıtladık. Yaklaşık 80 dakika..

İzlemek için lütfen tıklayınız : https://www.youtube.com/watch?v=02I5tcup1gw

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

 

 

Samsun’da Atatürk nöbeti

Samsun’da Atatürk nöbeti

ODA TV, 03 Şubat Perşembe 2022, 22:36
Samsun’da Atatürk Anıtı’nın bulunduğu park alanına araçla giren saldırganların halat bağlayarak
anıtı yıkmaya çalışmasına tepkiler büyüyor…

Samsun’un İlkadım ilçesi Kale Mahallesi´ndeki Atatürk Anıtı, 2 kişinin saldırısına uğradı. Atatürk Anıtı’nın bulunduğu park alanına araçla giren saldırganlar, halat bağlayarak anıtı yıkmaya çalıştı.

Emniyet güçlerinin belirlediği 2 kişi gözaltına alındı.

Gündüz saatlerinde yaşanan olayın ardından Samsun Valiliği de yaptığı açıklamada “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün milli mücadele yolunda ilk adımı attığı şehrimizin simgesi haline gelmiş olan Atatürk Anıtına (Onur Anıtı) yapılan bu saygısızlığı asla kabul etmiyoruz. Kolluk birimlerimiz ilgili aracı tespit etmiş olup bu davranışı gerçekleştirenler en kısa zamanda yakalanacaktır” dedi.

AKŞAM NÖBET TUTULDU

Öte yandan heykelin başında akşam saatlerinde yaklaşık 100 kişi nöbet tutarak saldırıya karşı protesto gösterisi düzenledi.

Meşalelerin yakıldığı heykelin başında İstiklal Marşı okundu ve sloganlar atıldı.

GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI

Ortaya çıkan güvenlik kamerası görüntülerinde saldırganların ciple parka geldikleri görülüyor. Saldırganlar anıtı urganla çekip yıkamayacaklarını anlayınca, yaklaşık 6 dakika sonra telaşla araçlarını parktan uzaklaştırarak kaçıyor.

Şüpheli şahısların Samsun nüfusuna kayıtlı olduğu öğrenildi.

MAHİR ÇAYAN’DAN ATATÜRK NÖBETİ

Samsun’da Atatürk heykeline yönelik saldırı sonrasında gösterilen tepki ve protestolar ise 68 kuşağının Atatürk’e olan bağlığını hatırlattı.

O dönemde İzmir’de bir gericinin Atatürk heykeline saldırması devrimcilerin tepkisine neden olmuş, İzmir, Ankara, İstanbul’da bulunan Atatürk heykelleri önünde ‘Atatürk’e bağlılık nöbeti’ başlamıştı. Ankara’daki ilk nöbeti de Mahir Çayan’ın başkanlığındaki Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü tutmuştu. Mahir ve arkadaşları heykel önünde yapılan basın açıklamasında ise şu görüşlere yer vermişti:

  • Büyük kurta­rıcı Atatürk’ün büstüne saldıran, yeşil bayrak isteyen gerici, korkunç zihniyet AP döneminde tekrar hortladı. (…) Çirkin politikacı, yurtsevmez politikacı yıllardır Atatürk ilkelerine dil uzatmış, karşı çıkmıştır. Ve yıllardır bu yurt­sevmezlere dur diyen çıkmamıştır. Ve nihayet bu korkunç düşünce, ilerici güçlerin potansiyeli olan yüce Ata’nın büstüne saldırmıştır. Biz, bu çirkin saldırılara araç olan uyutulmuş zaval­lı kişilere değil, bu anlayışın bilinçli, çıkarcı sözcülerine sesleniyoruz. Kuv­vetini Atatürk devrimlerinden alan bir gençlik örgütü olarak biz, SBF Fikir Kulübü, tüm bu yurtsevmez hareketin karşısında sonuna dek direneceğiz ve Ata’nın büstüne kadar uzanmaya cü­ret eden ellerinizi kıracağız.’”

 

DENİZ GEZMİŞ’TEN MUSTAFA KEMAL YÜRÜYÜŞÜ

Bir diğer örnek ise 68 kuşağının en önemli eylemlerinden biri olarak kabul edilen ve yine Samsun’da geçen bir yürüyüştü. Deniz Gezmiş ve arkadaşları

  • Samsun’dan Ankara’ya Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşü

nü düzenlemişti.

Aralarında Deniz Gezmiş’in yanı sıra Hüseyin Cevahir, Cihan Alptekin’in de bulunduğu 24 devrimci genç, 30 Ekim 1968’de Samsun’dan Ankara’ya yürüyüş başlatmıştı.

Yürüyüşün ismi, ‘Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü’ydü. Başlangıcından itibaren pek çok engelle, saldırıyla karşılaşan yürüyüş 10 Kasım’da Ankara’da Anıtkabir’de sona erecekti.

Kamuoyuna, yürüyüşün amacı şu satırlarla açıklanmıştı:

  • 1919’da başlayan Mustafa Kemal devrimi kendisinden sonra gelen yöneticiler tarafından amacından saptırılmış, Cumhuriyetin bütün kurumları yozlaştırılmıştır. Bugün Türkiye’miz dünyada ilk antiemperyalist ve antikapitalist devrimi gerçekleştiren Mustafa Kemal’e rağmen yabancıların desteklediği karşıdevrimcilerin etki alanına girmiştir. Biz Mustafa Kemal gençliği olarak, saptırılan devrimi rayına oturtmaya azimliyiz, kararlıyız. Bugün başlayan yürüyüşün amacı budur.”

HEYKELİN TARİHÇESİ VE ANLAMI

Onur Anıtı, Samsun’un İlkadım ilçesindeki Atatürk Parkı’nda yer alan ve şehrin simgesi hâline gelen anıttır. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı noktaya dikilen anıt Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı sayılan bu anı simgeliyor.

Anıtın heykeli Samsun Valisi Kâzım Paşa tarafından Samsun halkı adına Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’e 1927 yılında sipariş edilmiş, aynı yıl 19 Mayıs günü kaidenin resmî temel atma töreni yapıldı. 1928 yılında Viyana’da başlayan heykelin yapım süreci 1931 yılında sonlanmış ve heykel kaidesine 29 Ekim 1931 tarihinde dikildi. 15 Ocak 1932 tarihinde anıtın resmî açılışı yapılarak cumhuriyet tarihinin on üçüncü anıtı, Heinrich Krippel’in ise Türkiye’deki dördüncü anıt çalışması oldu.

Tunçtan yapılmış olan heykelin yüksekliği 4,75 metre, taş blok kaidenin yüksekliği 4,10 metre olarak tasarlandı. Tüm anıtın yüksekliği ise 8,85 metredir.

Samsun Valisi Kâzım Paşa’nın ortaya attığı fikrin ardında 19 Mayıs 1927 tarihinde Kâzım Paşa’nın katıldığı kaidenin temel atma töreniyle de anıtın inşa süreci resmen başlatıldı. Anıt için daha önce Ankara Ulus’taki Zafer Anıtı’nın inşası için açılan yarışmayı kazanan Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel ile 37 bin dolar karşılığında anlaşılarak eseri yapması istendi.

Heinrich Krippel, heykeldeki vücut ölçüleri ve surat kompozisyonunda daha önceki çalışmaları için Mustafa Kemal’in Ankara’daki ikâmetine giderek aldığı ölçüleri esas almış, heykelin çalışmalarını da Türkiye’de gerçekleştirmiştir.

Heykelin tunç döküm işlemleri ise 1928 yılında Viyana’daki Vereinigte Metallwerke dökümhanesinde başlamış ve 1931 yılında 32 parça hâlinde sonlanmıştır. Döküm aşamasından sonra temizlik ve rötuş işlemleri için dökümhanede birleştirilen anıt bu işlemlerin de tamamlanmasının ardından tekrar sökülerek her bir parça ayrı ayrı Türkiye’ye getirilmek üzere sandıklandı.

Hamburg’dan Deutsche Levante-Linie kumpanyasının Nicea vapuru ile taşınan anıtın parçaları 15 Ekim 1931 tarihinde Samsun’a ulaştırıldı. Samsun’a ulaşan heykelin parçalarının monte edilme işlemleri hemen başlatılarak Avusturyalı bir mühendisin de yardımıyla 29 Ekim 1931 tarihinde heykel kaideye monte edilerek günümüzdeki halini aldı.

İşte Samsun’dan bu akşamki fotoğraflar:

Odatv.com 03 Şubat 2022
ADD web TV, chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/viewer.html?pdfurl=https %3A%2F%2Fwww.add.org.tr%2Fwp-content%2Fuploads%2F2022%2F02%2FSamsunda-Ataturk-nobeti.pdf&clen=297325&chunk=true 

Ecevit hükümeti mi, Erdoğan “yönetimi” mi istikrarlı?

Ecevit hükümeti mi, Erdoğan “yönetimi” mi istikrarlı?

“Kabine değişikliği gayet tabiidir” diyen CB Erdoğan, bunu değişen koşullara bağlıyor. Buna karşılık, hükümet istikrarsızlığı gerekçesiyle kaldırdığı parlamenter rejimi, kaos dönemi olarak karalamayı sürdürüyor. Bilgi kirliliği yaratılarak geçmişi karalama, monokrasi için meşrululuk aracı.

Hükümet istikrarı ve siyasal istikrar kavramları farklılaşsa da, monokratların hükümet istikrarına verdikleri anlam bakımından bir karşılaştırma, demokratik rejime dönüş için ufuk açıcı.

Son koalisyon olarak 57. Hükümet ve tek kişi yönetiminde kaç bakan değişti?

SAYILAR

Parlamenter rejimin DSP-MHP-ANAP’tan oluşan Ecevit Başbakanlığındaki son koalisyon (güçbirliği) hükümeti (1999-2002), 19 devlet ve 17 hizmet olmak üzere toplam 36 bakan/lık ile yola çıktı. 8’i hizmet, 13’ü devlet olmak üzere 21 bakan değişti. (Bu sayıya, partiden de çekilen 10 DSP’li bakanın istifası dahil; ama, son üç ay seçim dönemi değişiklikleri değil).

Devlet bakanlıklarını kaldıran Erdoğan, 16 hizmet bakanlığı ile yola çıktı ve 8 bakan değişikliği yaptı; bakanlık sayısını 17’ye çıkardı (2018-2022)
Görüldüğü gibi yaklaşık 3 yıl 6 aylık zaman diliminde, sayı olarak karşılaştırılabilir değişiklik var.

Üstelik artık ne hükümet var –haliyle koalisyon da yok– ne de güvenoyu.

Hükümet istikrarı için eğer ölçüt, hükümet ve bakanların değişmesi ise, her konuda tek başına karar verilen Erdoğan döneminin Ecevit dönemine göre daha istikrarsız olduğu açık.

NEDENİ

Hangi bakanın neden gittiğini, yenilerinin hangi özellikleri nedeniyle tercih edildiğini bir kişi dışında kaç kişi biliyor?

Değiştirme nedenlerini ve değişecekleri;
TBMM üyeleri bilmiyor,
AKP-MHP vekilleri bilmiyor,
Acaba diğer bakanlar ne kadar biliyor?
Özetle, kim biliyor bir bilen dışında?
Örneğin, “değişen” hangi koşullar, Adalet Bakanı’nın değişmesini gerekli kıldı?

SORUMLU/SORUMSUZ

Ecevit Hükümeti, üç parti arasında hassas dengeler üzerinde duruyordu; üstelik Meclis’e karşı sorumluluk vardı.

Erdoğan, Ecevit+36 bakanın birlikte kullandığı yetkiler ötesinde devleti temsil yetkisine de sahip, TBMM önünde sorumluluğu yok; bakanlar, yemin ve bütçe dışında Meclis’e uğramıyor bile. Saray’dan kopuk olan bakanlar, birbirinden de kopuk…

SİYASAL İSTİKRAR

57. Hükümet döneminde Bakanlar Kurulu 116 kez toplandı. İlk toplantı, hükümetin güvenoyu aldığının ertesi günü olan 29 Mayıs`ta, son toplantı ise 6 Kasım 2002’de veda amacıyla yapıldı. TBMM de pek yoğun çalıştı ve önemli düzenlemeler gerçekleştirdi.

Tek kişi yönetimi, “fiili kabine” toplantıları dışında hangi karar düzeneklerini kullandı?

Hükümet istikrarına göre daha geniş bir kavram olan siyasal istikrar bakımından,

  • Tek kişi yönetiminin Türkiye’yi içine sürüklediği bunalım,
    2001 krizinden çok daha derin ve kalıcı.

HUKUK/PARALEL

Yapısal sorun ötesinde, Anayasa ve hukuka yürürlükteki haliyle bile saygı göstermemek de, başlıca neden: ‘Kabine’ diyor Erdoğan, ne ki bu kavramın hukuki dayanağı yok. Bakanlar arasında dayanışma bir yana birbirinden ne denli kopuk oldukları, hatta birbirine ne kadar karşıt söylem ve duruşlarda oldukları, bütçe görüşmelerinde açıkça gözlenebiliyor.

Görevden “Af” da hukuki dayanaktan yoksun? Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı, “bakanları atar ve görevlerine son verir”.

Oluşumuna katkıda bulundukları paralel yapının varlığını resmen teşhir edenler, bu kez, yine hukuk dışında kendi paralel yapılarını kurdular: Bakanlar için, hukuk ve liyakat bir yana, nedeni ve gerekçeyi bile ortaya koyma gereği duymayan “her yerde hazır ve her şeye nazır kişi” nin, bürokratları atarken ve görevden alırken ne denli öznel, keyfi ve yanlı tercihlerde bulunduğu kolaylıkla anlaşılabilir.

YENİDEN KURULUŞ İÇİN…

“İstikrar”, yıkım gerekçesi olarak kullanıldı…

Şimdi sıra, demokratik parlamenter rejime dönme gerekçesi olarak, monokrasinin neden olduğu “kaos”u kullanma zamanı.

Yüz yıl önce Kurtuluş-Kuruluş, yaklaşık 5 yıl sürdü; Türkiye’nin 5 yılını heba eden Saray’dan seçim yoluyla kurtuluş ve kuruluşun ilk ve ön koşulu; bunun öncülüğünü yapan (başta CHP/HDP/İYİ P. ve diğer) partilerin, yakın geçmiş üzerine yaratılan “bilgi kirliliğini temizlemek” le yola koyulmaları…

Tarihsel Deneyimlere Göre RÜZGARLAR ve ÇARKLAR

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Tarihsel Deneyimlere Göre
RÜZGARLAR ve ÇARKLAR

Kölelik rüzgârı efendilerin,
Teokrasi rüzgârları krallar, şahlar ve sultanların,
Feodalite rüzgârları derebeylerin,
Liberalizm rüzgârları kapitalistlerin,
Sosyalizm rüzgârları emekçilerin,
Demokrasi rüzgârları azınlıklar ve aydınların,
Dindarlık rüzgârları ulema ve ruhban sınıfının,
Eşitlik ve adalet rüzgârları halkların,
Ekonomik refah rüzgârları halkın yaşam düzeyini yükselmek isteyen vicdanlı iktidarların,
Laiklik rüzgârları inanç demokrasisi, din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerin,
Akıl ve bilim rüzgârları bilim insanlarının,
Feminizm rüzgârları entellektüel kadınların,
Cehalet ve hurafe rüzgârları muskacı, üfürükçü ve falcıların,
Kaos- karmaşa rüzgârları anarşist ve teröristlerin,
Siyaset rüzgârları muhteris siyasetçilerin,
Faşizm rüzgârları ise halk düşmanı zorba iktidar sahiplerinin;
ÇARKLARININ DAHA HIZLI DÖNMESİNE YARAR.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 02 Şubat 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

FUZULİ

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, İmamoğlu’na destek veren dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say için nezdimizde CHP şakşakçısı bir şarlatandan öteye değer ifade etmeyen Say, artık fuzuli say’ılmaktadır.” ifadesini kullandı.

Fuzuli bir açıklama…

BEKA

Perinçek, Gazeteci Sedef Kabaş’ın sözleri ile ilgili ”Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan bir eylem var. Bu hakaret olayı milli devleti aşağılama kampanyasının bir parçası.”

Bahçeli’den geçme “beka” sendromu…

KIVIRTMA   

RTE, Sezen Aksu’ya yönelik söyledikleri için, ”Dilini koparma ifadesini bir kişinin şahsına yönelik değil kutsallara karşı yönelik bir tavır olarak ifade ettim” dedi.

Çevir imam, kaz yanmasın!..

YEMEK

İBB Başkanı İmamoğlu’nun yoğun kar yağışı sırasında İngiltere Büyükelçisi ile balıkçıda yemek yemesi gündem oldu.

İmamoğlu’nun buluşmasına ait MOBESE kayıtları yayımlandı.

  1. İmamoğlu’nun böyle bir günde yabancı elçi ile yemek buluşması aymazlıktır. Hatadır.
  2. Yandaş medyanın İstanbul’un her yerindeki ulaşım sorununun sebebi İBB imiş gibi gösterme çabası halkı kandırmaktır. Sahtekarlıktır.
  3. İmamoğlu’nun MOBESE kameraları ile izlenmesi ve görüntülerinin yayımlanması tüm yurttaşların bireysel özgürlüğüne saldırıdır. Suçtur…

DEDİKODU

Bakan Soylu, İmamoğlu’nun MOBESE kayıtları ile ilgili soruya, ”Dedikodu değil iyiliğin zamanı” yanıtı verdi.

Kayda alıp/aldırıp yayımlayanların yaptığı…

AKIM

RTE, Kar yağışı sırasında yemeğe giden İmamoğlu’nu eleştirirken “Biz karargahımızı kurar AKOM’dan izlerdik” dedi.

İmamoğlu AKOM’un RTE döneminde olmadığını, Gürtuna döneminde başladığını açıkladı. Bu ilk değil;

  1. 1983 doğumlu kızı 1979’da kapısına not yazmıştı
  2. 1982’de kurulan üniversiteden 1981’de diploma almıştı
  3. 1981’de açılan cezaevinde 1981’de işkence görmüştü
  4. 2002’de kurulan partisi 1992’de üniversite açmıştı.

Yani Akom derken…

ÇİĞNEME

Sedef Kabaş konuşunca Adalet Bakanı Gül RTE’ye kalkan oldu, yargıyı etkileyici konuşma yaparak hukuku çiğnedi.

İşin içinde, hatta başında kimlerin olduğunu iyi değerlendirmemiş olmalı ki İmamoğlu’nun MOBESE görüntüleri yayımlanmasını FETÖVARİ bulduğunu ve kişisel verilerin korunması gerektiğini söyledi.

Çiğnendi…

ADALET

Bakan Gül MOBESE kayıtlarının yayımlanmasına karşı çıktı görevden alındı.

Yeni bakan Bekir Bozdağ, RTE’nin adalet programını yaşama geçirmek için çalışacağını açıkladı.

Nasıl bir adalet anlaşılıyor değil mi?..

İLİŞKİ

RTE, ”Öcalan’ın, Demirtaş’ın oradan verdiği mesajlarından rahatsız olduğu ortada bir gerçek” dedi.

Beylerin iletişimi iyi…

MİLLİYETÇİ?

MHP Kocaeli İl Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Erhan Kopuk, Gaffar Okkan hakkında Facebook hesabından yaptığı paylaşımında “Gaffar Okkan yerin ateş olsun, cehennem mekanın olsun” ifadelerini kullandı.

Bu MHP’liler milliyetçi mi?..

VURGUN

Kılıçdaroğlu, 3 Nisan 2018’de 3.2 milyar TL’ye verilen ihalenin iptal edilerek 2020’de 9.2 milyar TL’ye tanıdık bir müteahhite (AS: yükleniciye) verildiğini açıkladı.

Millet kaybetti de kim/ler kazandı?..

SUÇ

TÜİK, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) yöneticisi Veysel Ulusoy hakkında, ‘kişilik haklarını ihlal ettiği’ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

Yalanı açığa çıkarma suçu!..

ZAM

Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası’nın (EPGİS) verilerine göre, 2021 yılında akaryakıta 79 kez zam yapıldı.

Millet konuşur, AKP yapar…

DÖNÜŞ

İçişleri ve Ulaştırma Bakanları kar yağışı sonrası inceleme yapmak üzere geldikleri İstanbul’da “dünya harikası” ilan ettikleri İstanbul Havalimanı’na inemediler. Anlamsız yere boşalttıkları Atatürk Havalimanı’na indiler.

Sonunda mutlaka Atatürk’e dönecekler…

NASRETTİN HOCA

Üç yıllık İstanbul Havalimanı’nın kargo binasının çatısı kardan çöktü.

Ulaştırma Bakanı “Zaten yıkacaktık” dedi.

Nasrettin Karaismail Hoca…

İMAM

Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na başkan yardımcısı ve İlim Yayma Vakfı yöneticisi getirildi.

Türkiye Uzay Ajansı Başkanlık Müşavirliği’ne sebze üretim mezunu atandı.

Nerede makam, oraya imam…

GAZ

RTE, Rize’deki konuşmasında gaz sorunu olmadığını her türlü tedbiri aldıklarını söyledi.

Öyleyse gaz kaçıran var…

FETÖCÜ

Aydınlık’tan manşet ”Bozdağ adalet bakanı oldu FETÖCÜLER rahatsız.”

Muhterem hoca efendiye saygısızlık!..

YETER

Tarım ürünleri ithalatı için “Paramız var ki alıyoruz” diyen Tarım ve Ormancılık Bakanı Pakdemirli Türkiye’nin kendi kendine yeterli olduğunu açıkladı.

Yetersiz bakan, hayalimdeki Türkiye…

ÇOCUK

RTE, Trabzon’daki törende 10 yaşındaki çocuğa mikrofon verip Kılıçdaroğlu’na “hain” dedirtti.

Ayağa düşüş…
***

SORUYORUM                                     ???

  1. 128 milyar Dolar nerede?
  2. 20 Aralık 2021 gecesi döviz bozdurarak vatandaşın sırtından vurgun yapanlar kimlerdir?

Bunlara bilgi sızdıran kimdir?

  1. Bakan Ruhsar Pekcan ve diğer bakanların/yakınlarının devlete mal satmasının (hem de bozuk ve fahiş fiyatla) soruşturulması neden engellendi?
  2. Sedat Peker’in suçlamaları kamuoyunda karşılık bulmasına karşın niçin araştırılmıyor? Uyuşturucu kaçakçılığının üzerine neden gidilmiyor?

Sedat Peker’in susturulması karşılığında BAE’ye ne verildi?

  1. Orman yangınlarının sebepleri ve ihmali olanların soruşturulması TBMM’nde neden engellendi?

Yangınlar kasıtlı mıydı?

  1. Yurt dışına para aktararak vergi kaçıranlardan hesap sorulmayacak mı? Yasal engel çıkarılmayacak mı?..

Konferans : İKLİM, ORTAM KOŞULLARININ SİSTEMATİĞİ

Dostlar,

ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Bilim Kurulu Başkanı Sn. Prof. Dr. D. Ali ERCAN, 3 Şubat 2022 gecesi zoom ortamında bir konferans gerçekleştirdi. Konu,

  • İKLİM, ORTAM KOŞULLARININ SİSTEMATİĞİ idi..

    Çevre kirlenmesi ve türev sonuçları alarm vermeye başladı.
  • Salgın hastalıklar,
  • açlık,
  • artan yoksulluk,
  • çevresel hastalıklar,
  • İKLİM FACİASI… başlıca başlıklar..

Unutulmasın, Covid-19 bir çevresel hastalıktır, çevrenin hoyratça kirletilmesinin ürünüdür.

Prof. Ercan bir doğa bilimci, Çekirdek Fiziği uzmanı. Çok kapsamlı sunumu yetkinlikle gerçekleştirdi. 117 yansının paylaşılmasının ardından soru ve katkılarla 3 saati buldu. Youtube ya da ADD web ortamında paylaşmaya çalışacağız.

Yansıları izlemek için lütfen tıklayınız :  İKLİM ve ORTAM KOŞULLARININ SİSTEMATİĞİ

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2022

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik