Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Halil Çivi şiiri : KARAR, YARAR ve ZARAR…

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

 

Kaderini kendin yazmak istersen,
Cahilin aklını alanları gör.
Hileyi, tuzağı bozmak istersen,
Alnının terini çalanları gör.
Xxx
Kibirlenip azanlara yüz verme,
Halka kuyu kazanlara yüz verme,
Birliğini bozanlara yüz verme,
Dinbazlık fitnesi salanları gör.
Xxx
Rüşvet çarklarında dümen tutanı,
Halkını aldatıp haram yutanı,
Çıkar için dostlarını satanı,
Buruştuturup çöpe atanları gör.
Xxx
Ahlaksız yaşayıp ahlak satanlar,
Çıkar pazarında cirit atanlar,
Para için her çöplükte ötenler,
Vara, yoğa çamur atanları gör.
Xxx
Üretim çarkını döndüremeyen,
Enflasyon hızını indiremeyen,
Mutfak yangınını söndüremeyen,
Yalana, dolana batanları gör.
Xxx
Eğitimi amacından saptıran,
İlahlaşıp el ve etek öptüren,
Sakalını dinbazlara kaptıran,
Ahlaktan, imandan kopanları gör.
Xxx
Kin, nefret üstüne siyaset yapan,
Halkın yaşamından tamamen kopan,
Gösteriş, fiyaka yoluna sapan,
Yoksulu yokluğa salanları gör.
Xxx
Suçsuz insanlara iftira atan,
Haram kazançları bal gibi yutan,
Mazlumu dışlayıp zalimi tutan,
Vatan, bayrak nutku atanları gör.
Xxx
Hak, hukuk, adalet gelsin diyorsan,
Haklılar hakkını alsın diyorsan,
Adalet borusu çalsın diyorsan,
Kumpasla hapiste yatanları gör.
Xxx
Halkın kararıdır, her oy kutsaldır,
Yanlış yere vermek büyük vebaldır.
Çağdaş demokrasi en güzel haldır,
Rejimin çarkını bozanları gör.
Xxx
Akıl, bilim, laikliği dışlayan,
Arapçılık vahasında kışlayan,
Türk diline karşı günah işleyen,
Arap harflerine tapanları gör.
Xxx
Atatürk’ü, devrimleri yok sayan,
Sadakayla geçineni tok sayan,
Halkın kazancını halka çok sayan,
İşçiyi, memuru silenleri gör.
Xxx
Halil Çivi der ki, karar milletin,
Akılcı olursan, yarar milletin,
Yanlışlık yaparsan, zarar milletin,
Halkı karpuz gibi bölenleri gör.
Xxx


Prof. Dr. Halil Çivi / Çiğli, İzmir

Ülkemiz düşmanlar tarafından işgal edilseydi…

Image

Dr. Sedef Kabaş

Türk bayrağını tanımazlardı

Türk ordusuna kumpas kurarlardı

Askeri liseleri, askeri hastaneleri; harp okullarını, harp akademilerini kapatırlardı

Türkiye sınırlarını korumasız bırakırlardı

Ülkeyi milyonlarca sığınmacı ile doldururlardı

Türkçe “öldü” deyip, aşağılarlardı

Milliyetçiliği ayaklar altına alırlardı

Milli bayramları yok sayarlardı

Milli tarihi ders kitaplarından ayıklarlardı

Kurumlardan “T.C.” simgesini kaldırırlardı

Ulusal kahramanları “hain”, hainleri “kahraman” yaparlardı

Milli birlik duygusunu yok etmek için toplumu kutuplaştırıp, halkı birbirine düşman kılarlardı

Ülkenin fabrikalarını, bankalarını, madenlerini, kupon arazilerini, limanlarını, koylarını yabancılara yok pahasına satarlardı

Yerli tohumu yasaklar; tarlaları imara açar, halkı ithal gıdaya mahkum kılarlardı

TL’yi tarihinin en değersiz parası durumuna düşürüp, ülkeyi borç batağına sokarlardı

Yargı sistemini çökertip, adalete güveni zayıflatırlardı

Eğitim sistemini çökertip, cehaletin ferasetini cazip (çekici) kılarlardı

Sömürü düzenini asla sorgulamayacak zihni ve vicdanı zincirlenmiş nesiller (kuşaklar) yaratırlardı

Liyakat sahibi (Yaraşır) uzman kadroları görevden alırlar; yerlerini kendilerine biat eden kifayetsizler ile doldururlardı

Ülkeyi uluslararası uyuşturucu ticaretinin merkezi yaparlardı

Yolsuzluk, talan ve yağma düzeni ile ülke kaynaklarını kuruturlardı

Kadınları öldürenleri; çocuklara sistematik tecavüz edenleri cezasız bırakırlardı

Çocukların günde 1 yumurta yiyemediği, gençlerin iş bulamadığı, emekçilerin açlık sınırının altında yaşadığı bir ülke oluştururlardı

Akıl dışı ekonomi politikaları ile Merkez Bankasının tüm rezervlerini tüketip; ülkeyi tefeci faizi vererek kredi bulmaya mahkum eder, ekonomik iflasa kapı açarlardı

Ülkenin en değerli hazinesi yetişmiş, meslek sahibi aydın kesimleri ötekileştirip; sanatçılara, aydınlara, gazetecilere, yazarlara karşı yıldırma politikası uygularlardı

Toplumu sindirmek için yoğun baskı uygulayıp, korku iklimi yayarlardı

İşgale karşı çıkıp, sesini yükseltenleri fütursuzca hapse atarlardı

Kontrol ettikleri medya sayesinde tüm bunların üstüne kendilerini bir de “kurtarıcı” olarak sunarlardı.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 24 Mayıs 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

  • Son dört yılın bütün iğneleri,
    sandığa gitmeyerek
    Suriyelilerin, tarikatların-cemaatlerin
    oyuna mahkum olmayı kabul eden demokrasi özürlülere..
    .


DESTEK

Doğu Perinçek ikinci turda RTE’yi destekleyeceklerini açıkladı.

RTE oy küpüne düştü!..

UYUM

RTE, Yasama ve yürütmenin uyumlu çalışması ile verimin artacağını, onun için kendisinin seçilmesi gerektiğini söyleyerek oy istiyor.

Demokrasiden tek damla pay almamış tek adamlığa devam istemi…

ÇÖZÜM

AKP’li Mehmet Metiner, “Ey HDP’ye oy veren çözümden yana sağduyulu kardeşlerim! Partiniz Meclis’e girdi. Orada temsilciniz var. İkinci turda Erdoğan’a yüksek bir destek sununuz ki, yeni bir sürecin aralanmasına imkan sağlayasınız.”

RTE meydanlarda CHP-HDP iş birliğini suçlayarak oy toplamıştı ya, işte…

DEĞİŞİM

Bahçeli’nin yardımcısı Yıldıray Çiçek, “Mecliste Hizbullah istemiyoruz!” sloganı atan Fenerbahçe taraftarına “Embesiller, kansızlar” dedi.

Futbol Federasyonu, FB’yi kötü tezahürat nedeniyle ceza kuruluna sevk etti.

Terimler de kirlenip yer değiştiriyor…

HAKARET

13 yaşındaki bir çocuk cumhurbaşkanına hakaretten yargılanıyor.

Adam halkın yarısından çoğuna sürekli hakaret ediyor, dokunulamıyor.

Buna da adalet deniyor…

İLKE

Göçmenlerin geri gönderilmesi, Anayasa’nın değişmez maddeleri vb. milliyetçi taleplerle  (istemlerle) vatandaştan oy isteyen Sinan Oğan, 2. turda RTE‘yi destekleyeceğini açıkladı.

İlke bahane, bagajda şaibe, pazarlık şahane…

MİLLİYETÇİ

CHP‘yi HDP’yle işbirliği ile ve ABD-NATO’cu olmakla (haklı olarak) suçlayarak milliyetçiliğini sorgulayan ancak;

  • BOP eşbaşkanlığından gurur duyan,
  • ABD başkanının fırçasına gıkı çıkmayan,
  • Suriye’de askerimizi vuran Putin’in kapısında özür dilemek için maraba gibi beklemeyi içine sindiren,
  • S-400 sistemlerini ABD korkusu yüzünden çalışır duruma getiremeyen,
  • Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını gümbür gümbür söyleyen,
  • Türk’ü anayasadan çıkarmak isteyen; bayrağımızı, Atatürk’ü içine sindiremeyen yobazlarla ittifak kuran,

 RTE’ye milliyetçi ve emperyalizm karşıtı diye sarılanlara bayılıyorum.

Gönülden kutluyorum…

MONTAJ

RTE, sözcüsü Kalın, bakanı Kurum, PKK’nın Kılıçdaroğlu’nu destekler gösterildiği videonun montaj olduğunu kabul ettiler, ama kullanımını doğru buldular.

FETÖ kumpas davalarının ortakları…

Mülteci akını bir ABD projesidir

Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu
ataolbehramoglu@gmail.com
24 Mayıs 2023, Cumhuriyet

 

Yurdumuza başta Suriye olmak üzere Ortadoğu ülkelerinden, Afganistan’dan mülteci akınının bir ABD emperyalizmi projesi olduğunu düşünüyorum.

Batı ülkeleri yönetimleri de bu projeyi destekliyor ya da umursamıyorlar.

Hepsinin ortak yanı Türkiye ve Türk düşmanlığıdır.

İngiltere’nin Türk düşmanı başbakanı Lloyd George, “Türkler Avrupa’nın Kızılderilileridir, Avrupa’dan kovulmalıdırlar” demiş, fakat bu “Kızılderililer” o dönemin baş emperyalisti İngiltere’nin desteğindeki Yunan ordusunu bozguna uğratınca Yunan Başbakanı Venizelos’la birlikte bu ırkçı sözün sahibi de koltuğunu kaybetmişti.

Lloyd George adında özdeşleşen düşmanlık daha sonraki baş emperyalist Amerika Birleşik Devletleri’nin “Uygarlıklar Çatışması” teziyle hortlamış oldu. (AS: Prof. Samuel Huntington’a bu adla kitap yazdırıldı. Neden “Uygarlıklar Barışı” tema olarak seçilmedi NATO/ABD tarafından?? )

Aslında hortlamadı, hep vardı.

Batı, Osmanlı’yı hiçbir zaman kendinden saymamış, başkası olarak, düşman olarak, hasım olarak görmüştür.

Türk düşmanlığı, Türkün yabancı ve düşman oluşu, Batılının kafasında, bilinçaltında, Osmanlı’dan, belki daha da öncelerden günümüze süregelmiştir.

Batı Osmanlı’yı da Türk olarak görmüş, öyle adlandırmıştır.

Bulgaristan’ı turist olarak gezdiğinizde en sık rastladığınız sözcük “Turetskaya iga / Türk boyunduruğu”dur… Neden hiç değilse Osmanlı boyunduruğu demiyorsunuz uyarınıza verilecek yanıtları yoktur. Öyle öğretilmiş, öyle devam ediyor.

Turcofob /Türk fobisi” sözlüklerde yer alan yerleşik bir deyimdir.

Türk sözcüğünü, “Türk milleti” kavramını, çağdaş bir bilinçle, barışçı ve Aydınlanmacı bir akılla ışıldatan, dünya toplumunun, dünya milletlerinin eşit bir bileşeni olarak tarih sahnesine çıkaran kişi Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.

Sonrasında kapıdan kovulan emperyalizm bacadan girmeyi başarmış, büyük Türkiye olmak hedefinin yerini küçük Amerika olmak uşak ruhluluğu almış ve sonunda da Huntington gibilerin sahte uygarlıklar çatışması tezleriyle Türklerin ve Türkiye’nin Batı’dan kapı dışarı edilmesi yönünde, “Sizin burada ne işiniz var, gidin Ortadoğu’da İslamın lideri olun” türünden havuç göstererek kandırma masalları, aldatma çabaları başlamıştır.

  • Bugün Türkiye’de cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişi, Büyük Ortadoğu Projesi adlı saldırgan, istilacı projenin ülkemizdeki temsilcisi olduğunu kendi ağzıyla söylemiştir.
    (AS: BOP haritası Türkiye’yi de parçalıyor, salt istilacı değil..)

Ülkeyi şirket yönetir gibi yöneteceğini söyleyen de yine kendisidir.

Vatan şirket, yurttaş müşteri değildir.

Kaldı ki Türkiye, büyük bir tarihin üstünde yükselen çağdaş ve genç bir ülke, Türk milleti de yüzlerce yıl bir arada yaşamış; aradaki çatışmalar, yaşanan acılar ne olursa olsun, tasada ve sevinçte çoğu kez birlikte olmuş bir halklar sentezinin (bireşiminin) adıdır.

Büyük Ortadoğu Projesi denilen emperyalist saldırı ve istila projesi çökerken yüzlerce, belki binlerce çocuğumuzun yaşamına mal oldu.

Şimdi bu acıların sorumluları ülke yönetimine yeniden talip (istekli) oluyor.

Sorumsuz tek adam yönetiminin devamı için milletin kasasından milyarlar harcanıyor.
Yer gök propaganda afişleriyle donatılıyor.
Şantaj, tehdit, yalan, din istismarcılığı görülmedik ölçüde azgınlaşmıştır.

Türkçe bilmeden, parayla satın aldıkları ya da bedavadan kondukları yurttaşlığın verdiği hakla bu kişiye ve çevreye oy verilmesi, tarihimizde ve herhalde bütün milletlerin tarihinde ilk kez görülen bir şeydir.

  • Demek benim çocuğumun, torunumun, çocuklarımızın, torunlarınızın yazgıları, gelecekleri; tarihimizle, bugünümüzle, kaygılarınızla, millet olma duygumuz ve bilincimizle bir ilgisi bulunmayan kişilerin oylarıyla belirlenecek, öyle mi?

Böyle bir şey kabul edilemez. Sonuçlarının yasallığı da bence tartışmalıdır, tartışılmalıdır, tartışılacaktır.

Devam edeceği de söylenen mülteci akınının bir tesadüf olmadığına; milletin niteliğini bozup değiştirmeye, Türkiye’yi Ortadoğulu yapmaya yönelik emperyalist projesin bir parçası olduğuna kuvvetle ve samimiyetle (içtenlikle) inanıyorum.

Bu projenin destekçilerine, uygulayıcılarına verilecek her oy, Türkiye’ye, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk milletine; çocuklarımızın, torunlarımızın, gelecek kuşakların mutluluğuna, ülkenin bağımsızlığına karşı verilmiş bir oy olacaktır.

Başta Orta Anadolu’nun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kıraç topraklarının çocukları olmak üzere; dedeleri, onların da babaları ve dedeleri Çanakkale’de, Sakarya’da şehit düşmüş ailelerin bugünkü çocukları, o şehitlerin komutanlarına hakaret eden, Atatürk’ü utanmazca ve alçakça lanetleyen emperyalist yardakçılarına oy verirlerken kendi şehit atalarının hatıralarına hürmetsizlik etmiş olmayacaklar mı?

Gerçekleri görmek için ülkemiz bütünüyle bir Ortadoğu sömürgesi oluncaya kadar beklemeleri mi gerekiyor?

O zaman çok geç olmayacak mı?

SİNAN OĞAN’IN BÜYÜK SİYASAL ve İDEOLOJİK U DÖNÜŞÜ ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Vatanımızı kurtaran, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk:
– Teokratik ümmetçi din devletine son verdi.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu.
– Millet iradesini en üstün konuma yükseltti.
– Saltanatı kaldırdı,
– Hilafeti kaldırdı.
– Hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal bir ulus devlet kuruldu.
– Halkımız ümmetçilikten ve saltanata kul olmaktan kurtuldu.
– Hepimiz, ümmet yerine millet, saltanata kul olmak yerine özgür yuttaş ve birey olduk.
– Milliyetçi, milletini seven demektir.
Atatürkçü olmak, Atatürk milliyetçisi olmak demektir.
– Atatürk milliyetciliğı ırkçı değil tarihsel ve kültüreldir. Sınırsız vatan, bayrak ve millet sevgisine dayanır.
***
Türk Milleti kimdir?

ATATÜRK’E göre, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.

Devletin resmi kurtuluş ve kuruluş ideolojisi olan Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik ideolojini
devletten kovmaya çalışıp, onun yerine siyasal İslamcılık ya da siyasal dinciliğin ÜMMETÇİLİK ideolojini resmi devlet ideolojisi yapmaya çalışan Cumhur ittifakı saflarına koşan Sayın SİNAN OĞAN‘ı artık bu koşullarda ATATÜRKÇÜ saymak büyük bir tutarsızlık örneği olur.

Sinan Oğan’ın, Atatürkçülerden oy isteyip sonra ümmet ideolojisini savunanların saflarına katılması tam bir tutarsızlıktır.

Yapılan tam ve büyük bir u dönüşüdür, ideolojik ve siyasal çelişki örneğidir.

O’nun “ATATATÜRKÇÜ ve ATATATÜRK MİLLİYETÇİSİ” olduğunu sanıp, Sinan Oğan’a oy verenlere duyurulur.

Peki 2. turda sizler kimi destekleyeceksiniz?

  • Atatürkçüleri mi, siyasal dinci ve ümmetçileri mi?

KARAR SİZLERİN…
***
YOZ SİYASET DÜZENİ

Eğer kirli dönerse, siyasetin çarkları,
Milletini bölerse, dinbaz din odakları,
Hamaset üfürürse şöven fırıldakları,
Zengine meze olur, yoksulların hakları

Oy çalma şampiyonası!

Cumhuriyet tarihinin “en önemli seçimleri” olarak nitelenen oylama 14 Mayıs 2023 Pazar günü yapıldı. Milletvekili seçimleri tamamlandı, Cumhurbaşkanı seçimiyse 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tura kaldı.

Seçim öncesi yaşanan kaygıların başında sandıklarda yapılabilecek hileler geliyordu. Hiç kimse de “yok canım iktidar böyle bir şey yapmaz” diyemiyordu.

Akıllarda 16 Nisan 2017’deki rejimi toptan değiştiren Anayasa Referandumu vardı.

Hem yasalara hem de Anayasa’ya aykırı olarak “arkası mühürsüz oy pusulaları kullanıldı. İktidarın değişiklik talebi sandıklara gömülmek üzereyken saat 16.00’da yarım sayfa bile olmayan kargacık burgacık el yazısıyla yazılan AKP dilekçesi, sadece 20 dakika sonra 16.20’de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından kabul edildi!

Bu durum çok açık biçimde referandumu “yasa dışına” itmişti. Kabul edilmesi mümkün değildi. Arkası mühürsüz (yasa dışı) ne kadar oy sandıklara boca edildi tam olarak öğrenilemedi. Bütün bu oyunlara, yasa ve anayasa dışılıklara karşın oylama kıl payı (%51) ile kabul edildi. Türkiye bir “oldu-bitti” ile demokrasiden uzaklaştı. Bu “oldu-bitti”yi organize edenler de kabul ediyordu. Son derece veciz biçimde de kamuoyuna açıklıyorlardı:

-Atı alan Üsküdar’ı geçti!
***
14 Mayıs 2023 Pazar günü ise Atı alan Üsküdar’ı geçemedi! Sandıkta kaldı. Aynı şeyi milletvekili seçimleri için söylemek güç!

Oyları çalanlar topluca Üsküdar’ı geçtiklerini iddia ediyorlar. Oysa durum hiç de onların kabul ettirmeye çalıştıkları gibi görünmüyor.

  • O kadar çok hile hurda, yalan dolan, oy gaspı ortaya çıktı ki, yenilir yutulur gibi değil…

***
Birkaç örnek vermeden geçmek olmaz.

Aydın’da Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (YSP) -sıkı durun- tam 36 bin 313 oyu geçersiz sayıldı! Bunun 20 bin 253’ü milletvekili seçimi için kullanılmıştı, 16 bin 60’ı da Cumhurbaşkanı seçimi için sandığa atılmıştı.

Şanlıurfa Harran’a bağlı Minare Köyünde CHP’nin sandık kurulu üyeleri dövülerek sandıktan uzaklaştırılmışlar ardından da oy verme işlemi başlamadan pusulalardaki Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafı altına “EVET” mührü makine hızıyla basıldı. Bu anın görüntülerini
CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı paylaştı.

Hakkâri merkezde 1094 numaralı sandığın Sayım Döküm Cetvelinde Yeşil Sol’un aldığı 229 oy,  Sandık Sonuç Tutanağında AKP’ye yazıldı.

Şanlıurfa Haliliye’de 1120 numaralı sandıkta Yeşil Sol’un aldığı 82 oy Adalet Birlik Partisi hanesine kaydedildi.

İstanbul Sarıyer Ortaokulunda “kimliği belirsiz” kişiler sayımı bitmiş sandıklardaki ağzı mühürlü çuvalları açarak oyları yerlere döktüler.

Bir şey daha ekleyelim… İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, seçim günü, Sabah yazarı Mahmut Övür’e “tahminini” açıklamış:

“Cumhurbaşkanı seçimi %49,5 gibi biter, çok uğraştık ama yarım puan
ileri götüremedik! Meclis’te ise rahatız.
Cumhur ittifakı 320-325 arası milletvekili çıkarır.” 

Bire bir hepsini önceden bilmiş Soylu!

Dikkat edilirse 14 Mayıs’ın siyasi sonuçları değil de sandık oyunları öne çıkıyor.

İlerde bugünlerin tarihi yazılırken tek kulvarda tek hedef için tek başlarına koşanlara ithafen şöyle denilecektir:

-Oy çalma şampiyonası!

ERDOĞAN VE BAHÇELİ’YE ASLA OY VERİLMEZ, VERİLMEMELİ

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
23 Mayıs 2023

Türk Devletleri, binlerce yıllık Türk Tarihinde çok ihanetler gördü.
Cumhuriyet tarihi boyunca, silahlı kalkışmalar, Bölücü-Kürtçü PKK Narko-Terör örgütü, karşı devrimciler, dinci silahlı terör örgütleri, emperyalist devletlerin ve bunların iç-dış uşaklarının ihanetlerini gördük.

Tüm bu ihanetlerin en büyüğü, demokratik rejimin özgürlük ortamından yararlanarak 21 yıldır iktidar olan “Siyasi Ümmetçiler ve Bahçeli” ortaklığı ile kabul edilen İKİZ YASALAR adlı bölünme yasalarıdır.

Bir daha anlatalım                              :

Tarih 15 Ağustos 2000’de (Gölcük-Yalova depreminden 1 yıl sonra) Türk Devleti New York’ta, Türk Milleti tarafından İKİZ YASALAR olarak adlandırılan Uluslararası Sözleşmeyi imzaladı.
Başbakan Ecevit idi. Yardımcıları ise Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli (57. hükümet). İkisi öldü, Bahçeli yaşıyor!

Bahçeli, Genel Seçime daha 1,5 yıl varken, 3 Kasım 2002’de Erken Seçim istedi.

10 Aralık 2002’de, henüz MV olmayan Erdoğan, Beyaz Saray Oval Ofis’te ABD Başkanı George Bush ile görüşerek, hem BOP Eşbaşkanlığını hem de İkiz Yasaları imzalamayı kabul etti.
İkiz Yasalar denen 4867 ve 4868 sayılı yasalar 4 Haziran 2003’te Başbakan Erdoğan’ın isteğiyle TBMM’de onaylandı. Tüm muhalefet seyretti!

İkiz Yasalar Sözleşmesinin 1’nci maddesini takdim ediyorum :

1) Bütün HALKLAR kendi geleceklerini tayin etme hakkına sahiptir.
Bu hak gereğince halklar kendi SİYASAL STATÜLERİNİ özgürce kararlaştırırlar ve
EKONOMİK-SOSYAL-KÜLTÜREL gelişmelerini özgürce sağlarlar.

2) Bütün halklar kendi amaçları doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine dayanan ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler.
Bir halk hiçbir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olanaklardan yoksun bırakılamaz.

3) Bu sözleşmeye taraf olan devletler, halkların kendi kaderini tayin etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir.

Aziz Türk Milleti,

İkiz Yasalar, vatanının-milletinin- devletinin BÖLÜNMESİ için
emperyalist devletler tarafından hazırlanıp,
Erdoğan-Bahçeli tarafından yaşama geçirilen bölücü yasalardır.

Sinan Oğan da tıyneti gereği, bu anlaşmayı yapanların kucağına atlamıştır.
Ne pahasına mı? Yok canım, kalbinizi bozmayın sakın!
Sinan’ın ayağı kaymış ve yanlışlıkla Erdoğan- Bahçelinin kucağına düşmüştür…

DOĞRU Parti olarak bizler, her türlü yanlışına rağmen ve kendisine doğru yolu gösteren bizleri tanımamakta ısrar eden Kılıçdaroğlu’na OY VERECEĞİZ.

Oyumuza yine sahip çıkmazsa ve kaybederse, and olsun ki O’nu da sokağa çıkamaz hale getireceğiz…

Sağlık ve başarı dileklerimle.

Zafer mümkün!

Güncel 21.05.2023, BİRGÜN

 

Seçimlerde hile yapıldığı, bu hilenin ya da halk iradesinin çalınmasının daha oylar sandığa girmeden yapıldığına ilişkin iddiaların doğruluğu hemen hemen kesin gibidir.

  • Çünkü, kullanılan 4 milyon 200 bini aşkın oy şaibeli,
  • 20 bini aşkın sandık sonuçlarının ise sorunlu olduğuna ilişkin, güçlü kanıtlara dayalı itiraza
  • Yüksek Seçim Kurulu henüz tatmin edici bir yanıt vermiş değil.

Bu durumu akılda tutarak belirtirsek eğer; hile, iftira, oy hırsızlığı, kara propaganda, tehdit ve devlet olanaklarının adaletsiz şekilde kullanılmasına karşın, iktidar güçleri %50 barajını aşamadı ve yenilgiye uğradı. Asıl gerçek budur.

Ancak, sol dahil, Türkiye’nin muhalefet güçleri seçimin ilk turda kazanılacağına ya da en azından ilk turun önde bitirileceğine ilişkin öyle derin bir inanca ve öngörüye sahipti ki, bu durum gerçekleşmeyince yaşanan hayal kırıklığı da o ölçüde büyük oldu.

Peki, bu inanç ve öngörü temelsiz ya da yanlış mıydı? Hayır!
Çünkü Saray’ın doğrudan güdümündeki biri hariç (dışında), neredeyse bütün kamuoyu araştırmaları Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu söylüyordu. Ayrıca, yaşamın olağan akışı, sokakların ve meydanların nabzı da aynı işareti veriyordu. Siyasal inisiyatif muhalefete geçmişti. Dolayısıyla, her şey ve herkes bizi yanıltıyor olamazdı. Ancak, beklendiği ve ilan edildiği gibi -öncesi ve sonrasıyla- ne seçim güvenliği tam olarak sağlanabildi ne de oylar/sandıklar etkin bir şekilde korunabildi. Saptanması gereken ilk olgu budur.

İkinci olgu ise muhalefetin lider kadrolarının da tıpkı sıradan seçmenler gibi derin bir şaşkınlık yaşayarak adeta paralize olmalarıydı. Kriz iyi yönetilemedi. Etkin ve hızlı siyasal kararlar verilemedi. Dolayısıyla kamuoyu ve sandık görevlileri yönlendirilemedi.

  • Oysa asıl kaybeden (yitiren), halktan bütün hile ve seçim sahtekârlıklarına karşın güvenoyu alamayan iktidar güçleri ve İslamofaşist ittifaktı.

Bu durumun saptanıp gereğinin hızla yapılamaması, moral üstünlüğün kaptırılmasına yol açtı.

Erdoğan, yenildiği halde “balkon konuşması” yaptı, muhalefet ise basın toplantısı… Tersi olmalıydı. Hızlı siyasal karar almak, bazı tarihsel dönemeçler ve momentumlarda yaşamsal önem taşır. Bir-ikisi dışında bağımsız medya organları, özellikle muhalif televizyon kanalları da süreci doğru kavrayıp, etkin bir müdahalede bulunamadı. Ancak, yine de bağımsız medyanın varlığı sonucu oyun bozulabildi. Diğer bir ifade ile “atı çalan” Üsküdar’ı geçemedi. Oysa niyet, %50’nin biraz üzerindeki bir oranla da olsa, ilk turda zafer ilan etmekti.

Tepkiden korktular ve yapamadılar. Ayrıca, öyle büyük bir suçluluk duyusu içinde olmalılar ki, ikinci turu kabullenmek zorunda kaldılar. Yakalanmaktan çekindiler.
***
Şimdi yapılacak şey; olup bitenleri daha serinkanlı şekilde değerlendirerek, hataları saptamak ve eksiklikleri gidermektir. Diğer bir ifadeyle; zamanın sıkıştığı bu dar dönemde hızla ikinci tur için izlenecek strateji ve taktikleri saptamaktır. Bunun yapılmaya çalışıldığını görüyorum, bu iyi. Ama işin “el yordamıyla” kotarılmak istendiğini de izliyorum, bu da kötü.

Unutulmamalı ki, ortada muhalefet açısından bir yenilgi yok. Bu akıldan hiç çıkarılmamalı.

  • Tam tersine, siyasal İslamcı iktidar ve islamo-faşist ittifak bakımından  bir bozgun var.

Ancak bu durum hızla saptanamadığı ve etkili bir karşı atak geliştirilemediği için, yukarıda da işaret edildiği gibi, moral üstünlük gerici-faşist bloka kaptırılmış oldu. En büyük kayıp budur.

Cumhur İttifakı’nın seçimlerde aldığı beklenmedik sonucun bir nedeni;
– hile,
iftira kampanyası,
– kara propaganda,
– oyların çalınması ve
– devlet olanaklarının adaletsiz/eşitsiz şekilde kullanılması ise;
– diğeri de seçmen davranışlarını belirleyen temel etkenin değişmesidir.

Bu değişimin muhalefet güçleri ve sol tarafından yeterince görülememesi, en az oy sandıklarının korunamaması kadar, hatta ondan daha da önemlidir.

Bu ülkede ABD ve NATO yönlendirmesiyle yaklaşık son 70 yıldır izlenen dinselleştirme siyaseti; Cumhuriyet’in modern, aydınlanmacı ve ilerici değerlerinin adım adım tasfiye edilmesi, insanların sınıfsal, yani sosyo-ekonomik konumları ile siyasal tercihleri arasındaki pozitif ilişkiyi kopardı. Yurttaşlar, sosyal/sınıfsal konumlarından hareketle ve siyasal bilinçleriyle değil, inançları ile oy kullanmaya başladı. Diğer bir ifadeyle (başka bir anlatımla), yurttaşların sosyo-ekonomik konumlarıyla seçmen davranışları arasında negatif (tersine) bir ilişki oluştu.

  • Sırf, “anlı (alnı) secde görüyor” diye kendi cellatlarına oy veren bir seçmen kitlesi oluşturuldu.

Siyasal tercihleri belirleyen temel etken, bu tarihsel kesitte ekonomi ve yoksulluk gibi olgular olmaktan büyük ölçüde çıkarak, geleneksel kültür, etnik-dinsel değer ve duyarlılıklardan oluşmaya başladı. Sonuçta yoksullar, kendilerini ezen efendilerinin arkasından gitmeye, onları –çektikleri bütün acılara karşın- desteklemeye yöneldi. Giderek toplumsallaşan bir “gönüllü kulluk” yaratıldı. Aklı ve vicdanı teslim alınmış insanların önüne sandık konulunca, onların tercihi farklı olamazdı.
***
Cumhuriyet’in kurumlarını, onun ima ve temsil ettiği değerleri, laikliği savunmasız ve sahipsiz bırakan sol ve Cumhuriyetçi çevreler, esas olarak CHP, bu sürecin asıl failidir. Saldırı altındaki Cumhuriyet, yurtseverlik bilinci ve tutumu ile laik değerler sahipsiz bırakıldı.

Oysa iktidar mücadelesi salt ekonomik talepler üzerinden sürdürülemez. Son seçimin, yani 14 Mayıs’ın ortaya koyduğu tablo bunun en açık kanıtıdır. İdeolojik ve kültürel bir mücadele yürütmeden, hiçbir siyasal mücadeleyi kazanamazsınız. Siyaset sosyolojisinin temel, ama sanırım zor kavranan yasası budur.

  • Eğer bir ideolojik ve kültürel mücadele yürütmezseniz, “anlı (alnı) secde görenleri” yenmeniz zordur.

Dolayısıyla muhaliflerin, AKP ve siyasal İslamcıların değer eksenli ideolojik saldırıları karşısında, “din düşmanı” görünmek korkusuyla geri çekilmek yerine, bu alanda açık bir mücadele yürütmeyi göze almak gerekiyor. Aynı şekilde, bugün kaba bir milliyetçilik ile boşluğu doldurmaya çalışmak yerine, zamanında tutarlı bir anti-emperyalist yurtseverlik siyaseti izlenseydi tablo farklı olurdu.

  • Gericilik ve faşizm ile bilim ve akılcılık eksenli kararlı bir ideolojik, kültürel, siyasal mücadele yürütülmeden başarı kazanmak imkânsızdır.

Bunun din ya da inançlara saygı ya da saygısızlıkla bir ilgisi yoktur. 14 Mayıs seçimlerinde ortaya çıkan tablonun tek olmasa bile temel nedeni budur.

Farkında mısınız, onlar rahattı. Hiçbir etik ya da ahlaki kaygı duymadan mücadele ettiler. AKP yönetimi, kendi dar dinci programını bütün topluma dayatma hakkının olduğuna inanıyordu. Çünkü onlar, kutsal bir davayı temsil ettiklerine, Allah’ın kelamının (Nass) gereğini yaptıklarına ve bizatihi bu davanın kendilerine mutlak bir haklılık kazandırdığına inanıyordu. Öyle de davrandılar.

Artık siyasal aymazlık ve ahmaklığın alemi yok!

Hiçbir şey için geç değil.

Bir tarihsel başarıya ihtiyacımız var.

Yapabiliriz!

O halde bütün gücümüzle 28 Mayıs’a yüklenelim.

“SEÇİMLE GELEN KRALI KUTSALLAŞTIRMA AYİNİ”

portresiLütfü KIRAYOĞLU
Elektrik Müh. (İTÜ)

“… Başkan seçiminde hem kral hem de KUTSALLAŞTIRMA töreninin payı vardır. Bu hem bir seçim mekanizması hem de bir meşrulaştırma hizmetidir.”

” Basın, Radyo, televizyon, sokak afişleri ve çeşitli propaganda araçları gibi bütün aracı kuruluşlar dikkati adaylar üzerinde toplarlar. Arkadan büyük bir cumhuriyet bayramının gösterişli ve gürültülü ayinleri sökün eder. Yurttaşlar sandık başına bir dinsel törene katılır gibi giderler ve belirli şekillere uyarak oy pusulasını sandığa atarak oy vermiş olurlar.”

“Sandık kapandıktan sonra uzun bir bekleyiş dönemine geçilir ki radyo ve televizyonlar tahminlerle sonuçlara yaklaşmaya çalışırlar. Mikrofonlarda veya kameralar karşısında politikacılar, büyük gazeteciler, seçim sosyolojisi uzmanları karşı karşıya geçip, seçim sonuçları geldikçe bunları yorumlamaya, değerlendirmeye, gizlemeye, yönetmeye çalışırlar.”

“Yayın stüdyolarında bir bayram havası vardır. Tiyatronun, sinemanın, müzik dünyasının, sporun ve edebiyatın ünlü kişileri politikanın adları ile karşılaşırlar. KUTSALLAŞTIRMA töreni bir sirk karmaşıklığına bürünür. Sokaklarda, gazete idare yerlerinde, politik merkezlerde ışıklı panolar, dev ekranlar, hoparlörler verilen mücadeleyi adım adım halkın önüne serer. Birçok meraklılar dostlarını ‘seçim partisine‘ davet eder ve onları zengin sofralar ve ilginç sohbetlerle ağırlarlar…”

“Başkanlık seçiminin yönü, onu onun daha önemli olan KUTSALLAŞTIRMA yönünü maskelememelidir. Bu seçim, egemenliğin kayıtsız şartsız sahibi olan halkın kendi otoritesini hükümdara devrederek yurttaşların itaatinin temeli olan meşruiyeti ona kazandırmasıdır. Her iradenin Tanrıdan geldiğini ve Tanrının tek hakim olduğunu kabul eden çağlarda krallar için yapılan KUTSALLAŞTIRMA törenlerinin yerini, bugün çoğunluk oyları almıştır. Onun temel niteliği budur. Yurttaşlar cumhuriyetçi hükümdara sadece hükümet etme yetkisini devretmekle kalmaz…” (Prof. Maurice Duverger, Seçimle Gelen Krallar)

Tam 50 yıl önce böyle yazmış.

Haftaya bugün ne yapacaksınız?

Emre Kongar
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları
21 Mayıs 2023, Cumhuriyet

Haftaya bugün… 28 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçiminde… Nasıl oy kullanacaksınız?

Kime oy vereceksiniz: Lidere mi… kendinize mi?

Ben kendime, bugüne kadar (dek) savunduğum değerlere ve ilkelere oy vereceğim!
***
1) Atatürk’e, onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne inandığım için…

Hangi lider Atatürk’ü ve Cumhuriyeti savunuyorsa, ona oy vereceğim.

2) Demokratik Rejim’i savunduğum için…

Hangi lider Demokratik Rejim’i savunuyorsa ona oy vereceğim.

3) Hukuk Devleti’ni ve adaleti savunduğum için…

Hangi lider Hukuk Devletini, adaleti savunuyorsa ona oy vereceğim.

4) Laikliği savunduğum için…

Hangi lider laiklikten yanaysa ona oy vereceğim.

5) Yargı bağımsızlığına inandığım için…

Hangi lider yargı bağımsızlığını savunuyorsa ona oy vereceğim.

6) Tek kişi yönetimine inanmadığım için…

Hangi lider tek kişi yönetimine karşı ise ona oy vereceğim.

7) Din ve mezhep politikalarının ayrımcı olduğuna inandığım için…

Hangi lider din ve mezhep üzerinden politika yapmıyorsa ona oy vereceğim.

8) Irkçılık ve azgın milliyetçilik politikalarının ayrımcı olduğuna inandığım için…

Hangi lider ırkçılık ve azgın milliyetçilik üzerinden politika yapmıyorsa ona oy vereceğim.

9) Kavgaya değil, uzlaşmaya inandığım için…

En az kavgacı olan, uzlaşmayı en çok savunan lidere oy vereceğim.

10) Savaşa değil, barışa inandığım için…

Yurtta barış, cihanda barış diyen lidere oy vereceğim.

11) Sosyal Devlet’ten yana olduğum, sömürüye karşı olduğum için…

Sosyal Devleti savunan, gelir ve servet dağılımını dar ve sabit gelirlilerden yana düzeltecek ekonomik ve mali politikaları uygulamayı vaat eden lidere oy vereceğim.

12) Hırsızlığa karşı olduğum için…

Dürüst lidere oy vereceğim.

13) Kamu malının yağmasına karşı olduğum için…

Kamu malını koruyan lidere oy vereceğim.

14) Yeşilden yana, betonlaşmaya karşı olduğum için…

Yeşili koruyan, betonlaşmaya karşı olan lidere oy vereceğim.

15) Terbiyeden ve nezaketten yana olduğum için…

Terbiyeli ve nazik olan, küfür ve hakaret etmeyen lidere oy vereceğim.

16) Dünya ile rekabet edebilecek, sorgulayıcı ve çağdaş eğitimden yana olduğum için…

Çağdaş, sorgulayıcı eğitimden yana olan, dogmatik, ezberci eğitime karşı olan lidere oy vereceğim.

17) Bilim, sanat, edebiyat ve kültür alanlarında yaratıcılıktan, özgürlükten, özerklikten ve özgünlükten yana olduğum için…

Bilimde, sanatta, edebiyatta, kültürde, yasaklara karşı olan özgürlükçü lidere oy vereceğim.

18) Üniversite özerkliğinden yana olduğum için…

YÖK’e karşı olan lidere oy vereceğim.

19) Medya özgürlüğünden yana olduğum için…

Medya özgürlüğünü savunan, gazetecileri hapse atmayan, RTÜK ve BİK gibi kuruluşları sadece (yalnızca) meslek ahlakını denetleyen ve siyasal iktidardan bağımsız olan kurumlar haline getirecek lidere oy vereceğim.
***
Ve seçimi ister benim oy verdiğim lider kazansın, isterse rakibi…

Kendime, bütün ömrüm boyunca savunduğum değerlere oy verdiğim için, vicdanım rahat bir biçimde gece mışıl mışıl uyuyacağım!

Ve seçimi ister benim oy verdiğim lider kazansın, isterse rakibi…

  • Ertesi sabah yine Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti için mücadeleye devam edeceğim.