Etiket arşivi: Rifat Serdaroğlu

FARKINDA MISINIZ? AKP SİZİ SOYDU!

FARKINDA MISINIZ? AKP SİZİ SOYDU!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

AKP, 4 Ekim’de mazota 7 kuruş zam yaptı.
Aynı AKP, 5 Ekim’de aynı mazota 13 kuruş zam yaptı!
Yani iki gün üst üste sizi soydu! Çünkü dövizdeki artış, hazinemizin başındaki damadı ilgilendirmiyor!

AKP, Somali’nin IMF’ye olan borcunu (32 milyon 200 bin TL) size ödetti!
Aynı gün Somali Başkent Mogadişu Limanının işletmesini “Albayrak Ailesi” aldı!

Sizler yani tüm Türk Milleti, 18 yıllık AKP (BOP Eşbaşkanı) ile dönem-dönem ortakları olan, FETÖ-Bahçeli-Perinçek-Çiller-Ağar-Çakıcı-Peker’den oluşan bu ekibe tam tamına “Dolaylı-Dolaysız-Servet-Vergi Dışı Normal Gelir-Faiz, Rant-Fon Geliri-Özelleştirme Geliri, olarak 4 Trilyon 340 Milyar Dolar VERGİ ÖDEDİNİZ!

Sizin dedeleriniz, nineleriniz, babalarınız, anneleriniz ise 1923-2002 yılları arasındaki 79 yılda görev yapan 57 adet Hükümete, aynı şekilde tamı tamına
779 Milyar Dolar VERGİ ÖDEDİLER!
Yani sizin 18 yılda ödediğinizin yaklaşık altıda biri kadar daha az ödediler!

Dedeleriniz- babalarınız, büyükleriniz, doğru-dürüst-namuslu-çalmayan-çaldırmayan-din istismarı yapmayan yöneticileri seçtikleri için, sizin ödediğiniz paranın çok daha azına; Dev Barajlar, Deniz Limanları – Havalimanları – Kara ve Demiryolları – Fabrikalar – Enerji Hatları – Keban – Karakaya – Atatürk olmak üzere 250 baraj, 1000 Gölet – Sümerbank – Petkim – Tüpraş -Etibank – Şeker, Çimento, Kağıt Fabrikaları, Hastaneler, bugün çok ucuza geçtiğiniz Köprüler -Otoyollar – Yüzlerce Maden İşletmesi size hizmet etmek için yapıldı…

Siz, 2002’den bu yana tercihinizi hep AKP’den yana kullandınız!
AKP, 4 Trilyon 340 Milyar Dolar paranızın tamamını harcadı.
AKP, Cumhuriyetimizin tüm eserlerini sattığı gibi, 237 Milyar Dolar da
AÇIK VERDİ!

Amerikan Doları 2020 yılbaşından bu yana, Avro-Yen- Pound-Kanada Doları-İsveç Kronu-İsviçre Frangı karşısında %3,5 oranında DEĞER KAYBETTİ. (M. Eğilmez)
TL ise aynı dönemde Amerikan Doları karşısında %42 oranında
DEĞER KAYBETTİ…

  • Bu DOĞRU rakamlar, AKP’nin sizi soyduğunun net ifadesidir.

Hadi devam edelim : AKP, “Deprem Vergisi” diye sizden toplanan 140 Milyar TL’nin tamamını, Suriyelilere verdi!
Sizler depremde en yakınlarınızı kaybettiniz, öldünüz ama Suriyeliler bedavadan rahat yaşıyor!
Türk Ordusunun yıllardır Suriye’de bulunmasının bedeli 150 Milyar Dolardan fazladır! Ne için? Sizlerin güvenliği için mi?

  • Hayır, IŞİD gibi Radikal örgütlere alan açmak ve onları korumak için!
  • Suriyeliler Türkiye’de eğlenirken, sizlerin çocukları Suriye’de can veriyor!
  • AKP, Suriye’deki Radikal örgüt üyeleri için, sizin paranızla binlerce ev yaptırıp, bedava dağıttı!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çakma Çanta” kullanan eşi Emine Erdoğan da, aynı yerde “50 adet” ev yaptırıp soydaşlarına hediye etti!
Hadi Türklere ev yok, anladık! Türkiye’nin Araplarına niçin bedava ev yok?

Hiç kusura bakmayın!
Sizler, DOĞRU’da toplanmazsanız, destek vermezseniz, AKP yerinde durmaya ve
sizi soymaya devam edecek. Takdir sizlerindir…

Not;
dogruparti.org.tr adresinden bizi takip edebilirsiniz.
https://cobanatesihareketi.com/karar/farkinda-misiniz-akp-sizi-soydu

Sağlık ve başarı dileklerimle 06 Kasım 2020

BAYRAM KURBAN OLSUN SANA BADEM

BAYRAM KURBAN OLSUN SANA BADEM

Rifat Serdaroğlu
03 Ağustos 2020

Ülkede, akıllılar korkudan bir yerlere saklandı, meydan aklı kıt olanlara kaldı. Aklı kıt olanlar da bir türlü tatmin olmuyor, AKP ne verse doymuyorlar!

Böyle beleş yaşanan bir ülke nerede var?
Futbol diyorsun, ligden düşmek yok. Var mı? Hadi sıkıysa düş bakalım.
Okul diyorsun, sınıfta kalmak yasak, çocuk boş kağıt verse de kalmak yok.
Suriyeli diyorsun, her ay cebine harçlık konuyor, hastane-ilaç- gençlere üniversiteye girmek sınavsız. 5 üniversitenin kapıları Suriyelilere açık ve beleş.
Konkordato diyorsun, ilan etmek yasak ve ihanetle eşit.
İflas desen, o zaten yasak. Git devlet bankasına kredin hazır.
Merkez Bankası matbaası çalışanları mutlu. 24 saat çalışıp fazla mesai alıyor, çocuklar. Bankamatik desen, paraların hepsi gıcır gıcır.

O zaman haydi hep beraber; Beleş hayat oh ne rahat, ver oyunu rahat yat…

Sizlere, Zaytung adlı siteden yardım alıp, birkaç tane bayram şekeri ikram edeceğim!

AKP’nin Türkçeyi en güzel konuşan ve “Hiçbir şey olmasa bile, mutlaka bir şey oldu” sözüyle tarihe geçen Ali İhsan Yavuz yeni tweet’iyle TT oldu;

  • “Eyy dış güçler; Bayrağımızı indiremeyecek, ezanımızı susturamayacak, prontırımızı bozamayacaksınız.”(AS: “prontırımızı” değil “promptırımızı” olacak..)

Elinde kılıçla minbere çıkmayı adet edinen Şeyhülislam bozuntusu Ali Delibaş, bu adetini günlük hayatta da sürdürünce fena yaralandı. Elinde kılıçla zırhlı mersedesine binmeye çalışan Ali Delibaş, kılıcı kendi kasığına sapladı! Kılıcın malum yere batmadığı, kişinin hayati tehlikesinin olmadığı, yeni Diyanet İşleri Basın Danışmanı Abdülnedim Şener tarafından duyuruldu…

Cuma Namazında, kılıç bulamayan bir imam, minbere bıçakla çıktı. Minberden, cemaat içinde  kendisini dolandıranları gören imam, hutbeyi bırakıp adamlara saldırdı. Olay sonu dört kişi yaralandı, imam kayıplara karıştı.

TÜİK denen ucube, Turizm gelirlerimizi arttırmak için devreye girdi.
Bayram ziyareti için Suriye’ye gezmeye giden ve onlar Suriye’de iken aylıkları banka hesaplarına yatan Suriyeli sığınmacılar, TÜİK tarafından “Yabancı Turist” olarak sayılacak! Öyle şey olur mu filan demeyin! Adamlar Türkiye’de toplayıp, her bayram Suriye’ye para bırakıyor. Bundan iyi turist mi olur? Ama bu sepetler bize değil, Suriye’ye turist!

Çocuğunu FETÖ okuluna gönderdiği için, işten atılan Bayram Bekar, açtığı davayı kazandı.
Zaten bekar olan ve çocuğu olmayan Bayram, olmayan çocuğum için beni işten attılar, böyle adalet olur mu, diye ağladı…

Temel, yaklaşmakta olan minibüse kendisini de alması için el kaldırır.
Şoför, parmaklarını birbirine değdirerek “Çok Kalabalık” diye işaret eder.
Bunun üzerine Temel, başparmağını, işaret ve ortaparmağının arasına sokarak şoföre doğru sallar. Acı bir fren ve şoför minibüsten atlayıp, Temel’in boğazına yapışır;
Şoför; Ben sana minibüs çok kalabalık işareti yaptım, ama sen bana o işaretle hakaret ettin!
Temel; Yanlış anladın uşağım. Sen bana çok kalabalık deyince ben de sana,
beni de araya sıkıştırıver demek istedim da…

Sakın sizler de beni yanlış anlamayın. Her gün böyle güleceğinizi de sanmayın. Bunlar iyi günleriniz. Yatın kalkın, adam ata binemiyor diye dua edin. Yoksa her Cuma Ayasofya’ya gidişte göreceğiniz manzara şu olurdu;
En önde Çiller’in beyaz atına binmiş Reyiz!
Arkasında, teneke başlıklı duşakabinoğullarının koruma alayı ve mehteran!
Sonrasında Saray’ın kadrolu Ramazan Davulcuları.
Arkalarında, aynı Saray faytonuna binmiş titrek Bahçeci, Timur Berinçek, Pakdil Hulusi ve Susurluk Mehmet!
En son sırada ise, Kılıçdaroğlu ve dostları!
Hangi yürek dayanır bu manzaraya?

Sağlık ve başarı dileklerimle. 

EBLEH Mİ / HAİN Mİ?

EBLEH Mİ / HAİN Mİ?


Ali Erbaş denen FETÖ’cu sefil fani
; Diyanet İşleri Başkanlığı resmi sitesinde yayınlanan 24 Temmuz 2020 tarihli hutbenin yazılı metninin dışına çıkarak Atatürk’e açıkça hakaret etti! Suç işledi!
Hutbe metninde, İstanbul’u İngilizlerin işgalinden kurtarıp tekrar Türk Milletine armağan eden Atatürk’ten bahsetmedi bile…

Zaten ibadete açık olan Ayasofya’nın, tekrar ibadete açılması sırasındaki ortamın heyecanı içinde, orada bulunan T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan – Ülkücü Bahçeli – Yimpaş Fuat – Pakdil Hulusi- Görünmeyen Paşa Yaşar gibi devlet büyükleri, Atatürk’e hakaret edildiğini anlamamış olabilirler!

Türk Milletinin gözü önünde, Türk Devletinin kurucusuna yapılan ağır hakaret, aynı anda ve hemen her yerde, özellikle de sosyal medyada yazıldı, kınandı!

Aradan iki gün geçti;
Ali Erbaş denen FETÖ’cu sefil fani, “Ben Atatürk’e hakaret etmedim” deyip, Türk Milletinden özür dilemedi! Atatürk’e, bilerek ve isteyerek hutbede yer vermediğini, bilerek ve isteyerek hakaret ettiğini kabul etmiş oldu.

Atatürk’e yapılan hakareti ilk başta fark edemeyen devlet büyükleri, aradan iki gün geçtikten sonra uyanıp, Atatürk’e hakaret eden Ali Erbaş’ı kınadılar mı? Kınamadılar!

O zaman, Ayasofya’da bulunan devlet büyükleri, karar vermek zorundadırlar!
Ya söyleneni anlamayacak kadar zeka özürlü olduklarını kabul edecekler,
Ya da, Atatürk hakkında aynen sefil fani Ali Erbaş gibi düşündüklerini kabul edecekler!
Bunun başka bir şekli, yolu yoktur.

Takiyye’den, başları sıkışınca Atatürk’ün adının arkasına sığınan sahtekârlardan, düşündüğünü mertçe söyleyemeyen ödleklerden bıktık.
Özellikle de, Atatürk’ün giydiği üniformayı giyip, Atatürk’e küfreden meczupların önünde eğilen, sahte Atatürkçü paşalardan bıktık!

Bir kere olsun;

  • “İçinizdekini açıkça ifade edip, biz Atatürk’ten nefret ediyoruz. Çünkü hilafeti kaldırdı. Bizim askere gitmeme, halkı dinle dolandırma, vergi vermeme hakkımızı elimizden aldı. Biz de tekrar “Din Devleti” kurup, hilafeti geri getirmek için çalışıyoruz” deseniz ya!

Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı;

Türk Milletinin onurlu ve sorumlu bir bireyi olarak size yine ve bir daha sesleniyorum;
Assam’daki son toplantının konuşmaları, sitelerinde duruyor. İslam Anayasasının yazımı bitti. Mehdi bekleniyor. Tüm AKP Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanları ve bürokratları bu toplantılarda başroldeler. Türk Devletinin kurucusuna, suç olmasına rağmen hakaret ediliyor. Anayasamızın 174’üncü maddesi İstanbul’da çiğnendi.
Sarıklı-cübbeli binlerce militanın, bir kadına nasıl saldırdıklarını gördük.

Tüm bunlar sizin görev alanınıza girmiyor mu? Anayasa sizi bağlamıyor mu?
Lütfen bir açıklama yapın;
Ya, “Korkularınız yersizdir. Biz Anayasal sorumluluğumuzu biliyoruz. Cumhuriyet’in bekçisiyiz” deyin ve gereğini yapın; ya, “Görevimi yapamıyorum, korkuyorum” deyin, ya da “Ben de FETÖ’cu Ali Erbaş gibi düşünüyorum” deyin. Ama mutlaka konuşun, susmayın!

Aziz Türk Milleti;
Yıllardır sizlere, badem çetesinin neler yapabileceğini anlatmaya gayret ettim.
Umarım, artık anlamış ve görev bilincine yani vatan savunmasına hazırsınızdır.
İnşallah, Afganistan’da – Belücistan’daki gibi adı “Hakikat Medresesi” olan fakat erkek çocuklarının zorla çalıştırıldığı genelevleri görmek zorunda kalmazsınız…

Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…

Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Temmuz 2020

Rifat Serdaroğlu

ALENİ HAKARET!

ALENİ HAKARET!

Türk Sanat Dünyasının iki duayeni Müjdat Gezen ve Metin Akpınar hakkında Halk Arenası programındaki sözleri nedeniyle, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, “Cumhurbaşkanına Alenen Hakaret” suçundan 1 yıl 2’şer aydan, 4 yıl 8‘er aya kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istendi! (Yazının tam burasında, telefonla emniyete davet edildim. 15 Aralık 2019 tarihinde Sakarya’da iki bin kişinin katılımıyla bir salon toplantısı yapmıştık. Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı 2020/11439 no ile hakkımda, Cumhurbaşkanına-oğluna-damadına hakaret ettiğim iddiasıyla soruşturma açmış. İfademizi verdik. Hayırlısı!)

Cumhuriyet Savcılarımızın tamamı (AKP teşkilatlarından gelenler hariç) akıllı ve bilgili kişilerdir. Sayın Savcılarımızın mizahi yönlerinin eksik olması, onların iş yükünü artırır. Mizahı gülmeyi, espriyi, takılmayı bir anlasalar, inanın adliyenin yükü çok azalacak.

Halbuki, mizah zekanın zekatıdır.
Mizahı anlamak, uygulamak için sadece akıl yetmez, zeka da şarttır. Hem de en pırıltılısından!

Bugün izin verirseniz, zaytung’tan da alıntılayarak biraz mizah yapalım. Bakalım hakkımızda yine soruşturma açılacak mı?

Aleni Hakaret;
Müjdat Gezen ve Metin Akpınar duruşma sırasında Yargıca şunu sorsalar!
Sayın Yargıç, biz ülkemizin en çok izlenen programında düşüncelerimizi açıkça aktardık. Aleni Hakaret diye hakkımızda dava açıldı! Gizli Hakaret var mıdır ve nasıl yapılır?

Bilim Kurulu;
Virüs vaka sayılarının artması üzerine Bilim Kurulu toplandı. Altı saatlik toplantı sonunda, Konut Kredi Faizlerinin bir miktar daha düşürülmesi yönünde tavsiye kararı çıktı!

Vakıfbank 1;
Bu yıl 66’ncısı düzenlenen Tarihi Yağlı Vakıfbank Olağan Genel Kurul toplantısı Edirne’de yapıldı.
Rakiplerini tek-tek deviren  Hamza Yerlikaya, Yönetim Kurulu Başpehlivanı oldu.
Eski Başpehlivan AKP’li Aksu, “Bu işte şike var, Hamza çok genç, ben onu nasıl yenerim ki” diyerek Bankalar Birliğine şikayet etti!

Vakıfbank 2;
Vakıfbank Bergama Şubesine, kredi başvurusu için gelen Bulgar göçmeni Hüsmen ağayı, rakibi Bulgar Kerzakov sanan Hamza Yerlikaya, Hüsmen ağayı başarıyla banka dışına atarak, göğsümüzü kabarttı!

Vakıfbank 3;
Okulu son senesinde bırakıp, Kırkpınar Yağlı Güreşlerine hazırlanmaya başlayan ODTÜ Ekonomi öğrencisi Mete Öte, ilk hedefim Vakıfbank Şube Müdürlüğü, sonrası performansıma bağlı, amacım tepeye kadar gitmek, dedi.

TBMM Başkanı seçildi;
Hiçbir etkinliği olmayan bir makam, hiçbir etkinliği olmayan biri tarafından dolduruldu…

Bölünmüş Barolar;
Baroların bölünmesiyle ilgili “Hukuku bitirecek hamle” itirazları, ülkede hala bitirilecek bir hukuk olduğu yönündeki umutları yeşertti.

Görev Türk Dil Kurumunda;
Bir haberi okurken en az 7-8 kez “Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Talimatlarıyla” ibaresini kullanmak zorunda kalan TRT ve Haram Havuzu medyası haber editörleri, (SCRTET) kısaltmasını kullanmak için TDK’na başvurdular…

Sayın Savcılarımız;
Anayasa delik deşik olmuş, Merkez Bankası net döviz rezervlerimiz eksiye düşmüş, hukuk devleti bitirilmiş, Eğitim tarikat ve cemaatlere bırakılmış, hazine garantili işler bütçeyi yutmuş, işsizlik-yolsuzluk-hırsızlık almış yürümüş, Baraj kaybolmuş baraj!
Bunlardan size ne? Girin Zaytung’a, neşeniz yerine gelsin…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 09 Temmuz 2020
Rifat Serdaroğlu

KILAVUZU PERİNÇEK

KILAVUZU PERİNÇEK

Rifat Serdaroğlu

“Kılavuzu karga olanın, burnu boktan kurtulmaz” sözü, kılavuz seçiminde çok dikkat edilmesini öğütlemek için söylenmiştir.
Kılavuzun iyisini, bilenini seçmezseniz İlyas Salman filmindeki gibi
“İşte, Almanya’ya getirdik diye sizi Karadeniz sırtlarında” bırakıverirler.

Asrın Lideri AKP Genel Başkanının yanında beraber yola çıktığı arkadaşlarından kimse kalmayınca, dönmeyi seven kişileri yanında toplamaya başlamıştı.

HADEP Eski Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Metiner, HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, Barzani, Şivan Perver, Reza Zarrab, Yasin El Kadı, Mursi, Osman Öcalan, Bahçeli derken kılavuzlar kervanına Perinçek de katıldı! Hem de Başkılavuz olarak!

Reyiz daha da sıkışırsa, yurt dışından kılavuz getirebilir. Cem Uzan’ı ısıtmaya başladılar bile! Eh FETÖ zaten eski yol arkadaşı, o ne isterse Reyiz vermeye razı, sıkışıklık olursa o bile çağrılabilir.

Başkılavuz Perinçek, o kanaldan bu kanala koşup AKP’yi savunuyor! Hem de Timur’un filleri gibi!
Yalnız, Başkılavuz Perinçek’in bir kusuru var! Frenleri bazen tutmuyor.
Bir keresinde fren tutmayınca, soluğu taa Suriye’deki Bekaa Vadisinde Öcalan’ın yanında almıştı…

Geçen hafta Başkılavuzun frenleri yine boşaldı ve tarihe geçecek şu sözleri söyledi;
“Sosyal Medyada, özgürlüğün sınırlanmamasına tepki gösteriyorum. Devlet, Milli Diktatörlük Uygulamasına geçmelidir…”

Diktatörlerin çok çeşidini görmüştük ama “Milli Diktatör” modelini ilk kez görüyoruz! Diktatör milli olunca, diktatörlük vasfı ortadan kalkıyor mu?

Acıklı olan, Perinçek’in ne düşündüğü değildir, ne düşünürse düşünsün bizi ilgilendirmez. Esas acıklı olan, AKP’nin Perinçek’in aklına muhtaç hale gelmesidir. Bunu çok önemsiyorum.
Çünkü şu an Türk Devletini AKP Genel Başkanı ve yanındaki Saray ekibi yönetiyor. Dolaylı olarak Perinçek, Türk Devletine kılavuzluk yapıyor denebilir!

Türk Devletinin başında;
İki defa hapis yatmış, partisi Anayasa Mahkemesi tarafından “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu gerekçesiyle mahkum edilmiş, ABD Temsilciler Meclisi tarafından yurtdışındaki malvarlığının tespiti için karar alınmış, Sayın Erdoğan oturuyor.

Yardımcısı; Fuat Oktay;
Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızı dolandırılarak kurulan YİMPAŞ adlı şirkette yıllarca çalışmış, kardeşi Nihat Oktay da YİMPAŞ’ta muhasebe müdürü olarak görev yapmıştı. Çok sayıda YİMPAŞ mağduru vatandaş, paralarını geri alabilmek için mahkeme kapılarında ömür tüketmekteler.

Saray Sözcüsü;
Çocuklarının okul paralarını “Becerikli Abdullah” diye anılan Abdullah Tivnikli’ye ödettiğini kabul etmiş biridir, İbrahim Kalın. Türk Devletini ilgilendiren en gizli görüşmelerde bulunmaktadır.

Saray İletişim Danışmanı;
Evinin dibindeki vakıf arazisine, güzelleştirmek amacıyla çökmüş, kamelya-barbekü gibi sosyal donatıları vakıf arazisine kondurmuş bir çevre gönüllüsüdür. Kendisi “Büyük Devlet Adamı” olarak sayılmakta, evinin adresinden bahsetmek bile suç kabul edilmektedir.

Saray’da bu kadar önemli ve değerli adam varken, bu ekibe bir de Perinçek’in katılması bence gereksiz bir yatırımdır. Zaten her işimiz bozuk. Daha da bozmak için ilave militana gerek yok ki!
Çok sıkışılırsa, çağırın Bakara-Makara Egemen’i, Google’dan sallasın iki ayet, her şey karmakarışık olmazsa istediğinizi söyleyin…

Eyy Kindar ve Dindar Nesil;
Siz Osmanlı Torunu Bademlersiniz!
Yıkmakta sizin gibisi yoktur, yapmak işiniz değildir, karnınız hep toktur.
Fakir, çalmasını bilmediği için fakirdir, en iyi fikir sizin fikirsizliğinizdir.
Unutmayın, beraber ıslandık yağan yağmurda, eşek ölür kalır semeri…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 06 Temmuz 2020

ARINÇ-ERDOĞAN-GÜL VE ÜÇLÜ İHANET

ARINÇ-ERDOĞAN-GÜL VE ÜÇLÜ İHANET

Arınç-Erdoğan-Gül ve Üçlü İhanet

Rifat Serdaroğlu

Devlet yönetmek, zor iştir. Önce devletini sevmek gerekir!
Bu görev, otelde T.C. Cumhurbaşkanlığı postunu, Suudi Kral’ın ayaklarına sermekle olmaz.
Bu görev, ederinden çok pahalı ihaleler yapıp, süper zengin olmakla olmaz.
Bu görev, Asteğmen Kubilay’ın kafasını kesen dedenin, intikamını almak için Türk Ordusuna iftira atmakla olmaz.
Devlet yönetmek, göreviniz gereği verdiğiniz sözlü-yazılı emrin sonucuna katlanmaktır.
Aralık 2009’da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast yapıldı iddiasıyla, FETÖ’cu Savcı-Yargıçlar (Şu an kaçaklar) Türk Devletinin “Devlet Sırlarının” bulunduğu Kozmik Odaya girmek istediler.
Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a gider ve Kozmik Odadaki belgelerin dışarı sızması halinde, çok ciddi olaylar yaşanacağını söyler.
Bülent Arınç; Paşa, Paşa! Faili meçhul cinayetlerin sırrı o odada saklı. Kozmik Odaya girilmesine kimse engel olamaz, der.
Başbuğ, daha sonra Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Abdullah Gül’e gider;
Abdullah Gül; Paşam, Devletin Savcılarına, Hakimlerine güvenmiyor musunuz? Açın, der.Başbakanı Erdoğan’a

Başbuğ, en son olarak dönemin  gider ve durumu anlatır.
Erdoğan; Bizden saklayacak neyiniz var? Niye böyle yapıyorsunuz? Açın, der.
Bunun üzerine Başbuğ, görevli Tümgeneral Selahattin Kısacık’a “Açın, verin oraların hesabını” diye emir verir.
Cumhurbaşkanı-Başbakan-Başbakan Yardımcısı üçlüsünün “Kozmik Oda Açılsın” emirleri üzerine, binlerce yıllık Türk Devletinin belgeleri, 2229 yıllık geçmişi olan Türk Ordusunun bilgi ve belgeleri, FETÖ kanalıyla, CIA ve PKK Narko-Terör Örgütünün eline geçer…
Aylar önce, Türk Ordusunun 26. Genelkurmay Başkanı Başbuğ şunları söyledi;
Kozmik Odadaki belgelerin yabancı istihbarat örgütleri ve terör örgütlerinin eline geçmesiyle, devletin istihbarat örgütlerine ve terör örgütlerine sızdırdığı 813 (Sekiz Yüz On Üç) vatan evladı öldürüldü…
Geçen hafta, Türk Ordusunun emekli Korgenerali Erdoğan Karakuş şunları söyledi;
Kozmik Odanın açılmasıyla, 813 (Sekiz Yüz On Üç) evladımız öldürüldü!
Yetkili iki Türk Ordusu Komutanı, bu iddialarını basına ve Türk Milletine açık olarak yaptılar. Bu korkunç iddialar karşısında;
11. Cumhurbaşkanı, sustu!
12. Cumhurbaşkanı ve Dönemin Başbakanı, sustu!
Dönemin Başbakan Yardımcısı, sustu!
Askeri Okulları kapatan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, sustu!
MİT Başkanı Emekli Başçavuş, AKP Milletvekili Adayı Hakan Fidan, sustu!
Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, sustu!
Bu kişilerin çoğu ile bendeniz mahkemelik oldum. Sanki ben emir vermişim gibi!
Bu sorumlu ve yetkili kişiler şunu diyemediler;
“Sayın Başbuğ ve Sayın Karakuş yalan söylüyorlar! Türk Milletinin 813 evladı öldürülmemiştir. Bu bir iftiradır. Yargıya başvuracağız!”
Atasözümüz ne diyor? Sukut, ikrardan gelir!

Değerli Okurlar;

Bu yapılan Türk Tarihine, Türk Devletine, Türk Milletine, Türk Ordusuna ihanettir. Hem de topluca yapılan organize bir ihanettir.
Çoban Ateşi İktidarında bu katliama sebep olanların tamamı yargılanacak, yargılama canlı olarak televizyonlardan yayınlanacak, mahkeme salonuna sadece şehit olan 813 evladımızın çocukları dinleyici olarak alınacaktır.
Yazıyı Büyük Atatürk’ün sözü ile bağlayalım;

  • İhanetin nedeni olmaz, bedeli olur.
  • O bedel, ihanet edenlere mutlaka ödettirilir…
    Not; Kozmik Odaya girilmesi için emir veren üç kişi de şu an hayatta.

Bugün için Barolarla, Tabip Odalarıyla uğraşmak mı önemli, yoksa Türk Devletine yapılan ihanetin sorumluluğunu üstlenmek mi? Sizce?

Sağlık ve başarı dileklerimle, (05 Mayıs 2020)

BADEMLER KARAR VERDİLER

Bademler Karar Verdiler

BADEMLER KARAR VERDİLER

Rıfat Serdaroğlu
02 Mayıs 2020
https://www.medyasiyaset.com/bademler-karar-verdiler/

Bademlerin bilinen niyetleri, halkın “tabak gibi” dediği ayın on dördü gibi belli oldu. Son RTÜK saçmalıkları ve tutuklamalar bunun işaretini verdi.

Türk Milleti ile savaşmaya karar verdiler.
Yıllardır döşedikleri taşların istikameti de açık olarak belli oldu.
Bademlerin istikameti, İran tipi bir İslam Devleti

Başarabilirler mi?
Böyle giderse başarırlar!
Bu ülkede Askeri Okullar kapatılırken, Askeri hastaneler yok edilirken, Türk Ordusuna cemaat-tarikat artıkları doldurulurken, Suriye’de – Libya’da Türk Ordusu El-Nusra militanlarıyla birlikte savaştırılırken, üstelik bu ihanetler kendi generallerimizin Bademlerle işbirliği ile yapılırken, Türk Milletinin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş görevdeki BİR ORGENERAL bile ses çıkaramıyorsa korkuyorsa, başarırlar…

Yarın bu general müsveddeleri, tıpkı Boğaz köprüsünde olduğu gibi, insanlarımız Sadatçı militanlar- Suriyeli katiller- mafya elemanları tarafından öldürülmeye başlandığında, Badem de Türk Genelkurmayına “Hiçbir asker sokağa çıkmayacak” diye emir verdiğinde, emre uyarlar ve insanların katledilmesini utanmadan seyrederler…

Bu ülkede, vatandaşın can ve mal güvenliğinden birinci derecede sorumlu Emniyet Genel Müdürlüğü, zimmetindeki yüz binden fazla uzun namlulu otomatik silahı kaybediyorsa (!) Emniyet Teşkilatı, tarikat yuvası haline dönüşüyorsa ve kendilerini sadece Bademleri korumakla görevli olarak görüyorsa, başarırlar…

Bu ülkede Bademler tarafından hemen her gün Anayasa çiğnenirken, yasalara uymamak günlük olay haline gelmişken, Savcıların ve Yargıçların bir kısmı Bademlerin her dediğini emir kabul edip yerine getirirken, insanlar hapishanelerde suçsuz yere yatarken, hukuk devleti yok edilirken, görevdeki bir Yüksek Yargıç itiraz sesi çıkarmıyorsa, başarırlar…

Humeyni Devrimi sonucu İslam Devleti İran’a bu şekilde geldi. Peki, neler oldu?
Geldiği gün, öncelikle o generaller ve Polis şefleri öldürüldü!
Kadın Yargıçları çarşafa sokup, eve kapattılar. Yerlerine Kadıları koydular.
İran’ın aydınları-gazetecileri-üniversite hocaları ya öldürüldü ya düzene uydular.

Türk Milletini ayağa kaldırması gereken muhalefet partileri, Bademlerin uydusu haline gelmişse,gerçeklerden kopmuşlar ve muhalefette olmaktan mutlularsa, güle oynaya başarırlar…

Olmaz mı diyorsunuz? Başaramazlar mı diyorsunuz?

En az “Kozmik Oda” kadar önemli “Türk Tarih Kurumunun” başına kimi getirdiler, farkında mısınız?
Ahmet Yaramış adlı kişi, Atatürk düşmanlarıyla el ele olan biridir.
Mustafa Armağan gibi “Atatürk Düşmanı” biriyle konferanslar veren biridir. İskilipli Atıf gibi, Atatürk’ü kafir ilan edip öldürülmesi için fetva veren, Kuvvai Milliye ve taraftarlarına kafir diyen İngiliz Muhipleri üyesini öven biridir.

  • Bu atama açıkça Türk Devletine ve Türk Milletine hakarettir.

Bunu yapan Bademler, her şeyi yapar.
Çare, Anayasamızın bizlere verdiği demokratik direnme hakkımızı kullanıp, bu İhvan saldırısının önüne Türk Milletinin direncini koymaktır.

İşte Çoban Ateşi Hareketi bu günler için kuruldu!
Herkes sahip çıkacak. Kenardan seyretmeyecek. Bu mücadele bir siyasi mücadele değildir. Yapılacak olan mücadele Türk Milletinin var olma mücadelesidir.

Biz bu mücadeleyi gücümüz tükenip, yere düşünceye kadar yapmaya amadeyiz.

Takdir Yüce Türk Milletinindir.

SÜLALE DEVRİ BİTİYOR

SÜLALE DEVRİ BİTİYOR

Rifat Serdaroğlu

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Komutanı, ilk kez paraşütle atlayacak Temel’e emir tekrarı yaptırıyormuş;
“İlk önce sarı ipi çekeceksin esas paraşütün açılacak, açılmazsa mavi ipi çekeceksin yedek paraşütün açılacak, açılmazsa kırmızı ipi çekeceksin imdat paraşütün mutlaka açılacak, yere inince seni cip bekliyor, biner alaya gidersin!” Temel ya Allah deyip dört bin metreden kendini atmış. Sarı ipi çekmiş paraşüt açılmamış. Mavi ipi çekmiş yine açılmamış. Son çare kırmızı ipi çekmiş açılmayınca; “Ula bu komutanın hiçbir dediği tutmadı. Bir de aşağıda cip beklemiyorsa, işte o zaman yandık…”

Tek özelliği Erdoğan Ailesinin damadı olmak olan Berat Albayrak’ın yeteneğini,

  • kayınpederinin evindeki paraları sıfırlama çalışmaları

sırasında görmüştük.

  • Bütün aile yirmi dört saat paraları taşıdı, evdeki paraları sıfırladı.

Kayınbabası, damadını işsiz kalmasın diye Türk Hazinesinin ve Maliyesinin başına oturttu. Acemi nalbant mesleği komşunun eşeğinde öğrenir örneğinde olduğu gibi, ticareti Türk Milletinin hazinesinde öğrensin diye!

Çocukcağız işi öğrenmek için çırpındı, kendini paraladı, manken kızımıza bile danıştı ama nafile. Şubat Ocaktan, Mart Şubattan, Nisan Marttan daha iyi olacak dedi, olmadı!
Dolar düşecek dedi, düşmedi! Aksine çıktı namussuz.
İşsizlik azalacak, 2,5 milyon kişiye iş bulacağız dedi, inadına işsiz sayısı arttı. (AS: 2019 yılı içinde 2,5 milyon yeni istihdam yaratılmadığı gibi, 932 bin kişi işsiz kaldı!)
Yaptığı 2020 yılı bütçesi, Nisan ayı tamamlanmadan patladı. Yine ve yeni bir bütçe yapacak, inşallah!
Damat uğraştı, didindi Merkez Bankasındaki net döviz rezervini sıfıra indirdi! İkinci sıfırlama başarılarını böyle göstermiş oldu!

Temel’in komutanının dediği gibi, Damadın da her dediği yanlış çıktı. Damada tavsiyemiz şudur;
Her devrin sonu vardır. Sülale devrinin de sonu göründü. Sıra akşamdan yenen hurmaların hesabının verilmesine gelmekte. Mecbur hesap verecek. Her imzanın, her ihalenin, her özelleştirmenin, Varlık Fonunu nasıl batırdığının hesabını verecek, hiç kaçarı yok!
Yargılanma sırasında sakın ola ki “Ben bilmem babam bilir” veya “Ben babam ne dediyse onu yaptım” demesin. Hiçbir hukuk sisteminde böyle savunma olmaz.

Damadın durumu bu! Ya kayınpeder nasıl?
Türk Milletindeki itibarı, benzini birmiş uçak gibi baş aşağı gitmekte! Yurtdışında itibarı tükendi! Trump, Putin, Merkel, Suudi Araplar selamı kesti. Hele

  • ABD Temsilciler Meclisinin, yurtdışındaki mal ve paraları araştırmaya başlaması, kayınpederi çok gerdi.

Önüne gelene bağırıyor! Saraylara sığmamaya başladı.
Ne davet eden var, ne de ziyaret eden! Koskoca Saraya Ramazan davulcularından başka gelen yok!

Bu durum zaten bozuk olan sinir sistemini daha da zedeliyor. Yapması gereken tek yol kaldı. İnşallah onu yapar ve ülkeyi daha fazla üzmez.

İhvan-Muaviye kafasını ben 1976 yılından beri takip ederim. Çoğunu kendilerinden daha iyi tanırım. Kayınpederin neler yapabileceğini de aşağı yukarı tahmin edebiliyorum. İzninizle onu da yarın yazalım…

Sağlık ve başarı dileklerimle. 30 Nisan 2020
================================
Dostlar,

Birkaç not da biz düşmek istiyoruz :

1. 2020 bütçesi 1,1 Trilyon TL ve bunun 140 milyar TL’si borç faizi..

  • DİKKAT; 2020 Bütçesindekİ her 8 TL’den 1’i FAİZ!2. 2020’de beklenen ulusal gelirin %23’ü borç olarak ödenecek.. (Yaklaşık 800 milyar $ bekleniyordu, en az %20 daha eksik gerçekleşeceğinden emin ve endişeliyiz..)

    3. COVID-19 salgını ile boğuşurken, hastalıklı ve bitkin ekonomi nedeniyle TL hızla değer yitiriyor $ ve €… uçuyor.. Son 1 ay içinde $ 6 TL’den 7 TL’ye ulaştı.

    4. 18 yılda en az 18 yandaş Dolar milyarderi üretti AKP..

    Unutulmasın lanetli deckle:

  • 1 $ milyarderi = 1 milyon Yoksul!

5. AKP = RTE, salgın nedeniyle halktan para istedi, devlet memurlarına salma salındı bağış adı altında ama kendisinin yarattığı Dolar  gönüllü bağış istemedi!

6. AKP = RTE, mücbir sebep gerekçesi ile milyarderlerinden gönüllü bağış iste(ye)medi; kimin iktidarı olduğunu bir kez daha gördük. Köprüler, Marmaray, Şehir hastaneleri, havaalanları.. çok az kullanıldığı / kullanılmadığı halde, döviz cinsinden bu yandaş yüklenicilere (müteahhitlere) dibi delik bütçeden ödemeler askıya alınmadı, TL’ye dönüştürülmedi..

7. Erdoğan‘ın canı öyle tatlı, öyle tatlı ki, sarayına kendini hapsetti, 23 Nisan’ın 100. yılında bile insan içine çık(a)madı, sarayında masum çocuklarla adeta evcilik oynadı.. Kabine toplantıları bile sanal ortamda..

8. COVID-19 salgınının etkili ve hızla söndürülmesi için 14 günlük tam kapatma kararını bir türlü al(a)madı Hazine tamtakır olduğundan; böylece salgın uzadığı gibi daha çok hasta, daha çok  ölüm ve ekonominin ayağa kalkamayacak ölçüde felç edilmesi ile yüz yüzeyiz; bu bedeli ödüyoruz.

9. Ülkede demokrasinin D’si kalmadı.. TBMM, ülke yangın yeri iken tatilde.. DİB, dini kişisel görüşlerine alet ederek kimi insaları günahkar.. ilan ederken, bunu kınayan 2 Baro hakkında C. Başsavcılıkları soruşturma başlattı!

10. Birleştirici ulusal politikalar kaçınılmaz iken AKP = RTE, Ulusa Sesleniş konuşmaları altında muhalefete, karşıt düşüncelere en ağır sözleri, hakaretleri, korkutmayı, sopa göstermeyi.. sürdürdü.. Karşıt TV kanallarına RTÜK sopasıyla bezdirici – yıkıcı yasaklar, cezalar yağdırıldı..
****

Tarih yineleniyor… tıkanan siyasal iktidarlar giderek daha baskıcı oluyor, ne ki bu tutumları sonlarını hızlandırıyor.

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

KUTLAMAYI HAK ETMEK GEREK

KUTLAMAYI HAK ETMEK GEREK

Rifat Serdaroglu

Tam yüz yıl önce, 23 Nisan 1920’de en büyük Türk Devriminin temeli atıldı.
23 Nisan 1920, Ulusal Egemenliğimizin tescillendiği yer olan TBMM’nin açılışının ve bugünün Türk Çocuklarına armağan edilişinin üzerinden tam tamına BİR ASIR geçti!

Yanıtını bulmamız gereken soru şudur;
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, ilan edildiği günkü özelliklerini koruyor mu?

Türk Milleti olarak, devletimizin kurucularının bizlere armağan ettikleri “Ulusal Egemenliğimizi” koruyabildik mi? Geliştirebildik mi? Büyük Atatürk ve Türk Devletini kuranlara layık olabildik mi?

Yoksa, Ulusal Egemenliğimizin simgesi olan TBMM ve Cumhuriyetimiz, günümüz Muaviyeleri ve İhvancıları tarafından, yüzü gözü parçalanmış ayakları kırılmış bir hale mi getirildi?

Dostum M. Tınaz Titiz‘in bir çalışması var. Sizinle paylaşıp yukarıdaki soruya yanıt arayalım;
Tınaz Titiz, her biri 23 karakter uzunluğunda 23 ifadeyi paylaşmış.
Bu 23 ifadeye sahipsek, kendimizi kurucularımızın emanetine sahip çıkmış sayabiliriz.
O zaman 23 Nisan’ı kutlamaya hakkımız var demektir!
Bir eseri, bir bayramı kutlayabilmek için, ona sahip çıkıp, onu hak etmek gerekir.
Aksi, AKP Genel Başkanı gibi inanmadığı halde Anıtkabir’e çıkıp orada “Sap gibi” durmaya benzer!

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı;

1-Türkiye’de söz hakkı bende
2-Geleceği garanti etmektir 
3-Kendi kararlarımı veririm 
4-Tercihlerinde özgür olmak 
5-Tercihine karıştırmama 
6-Tercihlerini yapma hakkı 
7-Bayrağını koruyabilirlik 
8-Yönetenleri azletme hakkı 
9-Seçimlerine karıştırmama 
10-Varlığını sattırmama gücü 
11-Dayatmalara dur diyebilme 
12-İşgalciye hayır diyebilme
13-Toprağını koruyabilirlik
14-Ortak irade ile yönetilmek
15-En yüce değer egemenliktir
16-İnsanlık onuru ile yaşamak
17-Ulusa saygının ifadesidir
18-Ulusa gösterilen saygıdır
19-TC’ne gösterilen saygıdır
20-Ulusun herkesçe tanınması
21-TC’nin resmen tanınmasıdır
22-Cumhur karar vericidir
23-Seçimime karışma nokta

Bir tane de Çoban Ateşi Hareketinden gönderelim;

  • BÜYÜK ATATÜRK’Ü SEVMEKTİR

Sağlık ve başarı dileklerimle..

23 Nisan 1920 + 100 Yıl!

TÜRK MİLLETİNE

TÜRK MİLLETİNE

Çoban Ateşi Hareketi Genel Başkanı
Rifat Serdaroğlu

Dünya, çok ciddi sonuçları olabilecek bir virüs salgını ile karşı karşıyadır. Ülkemizin de içinde bulunduğu bu durum, hepimizin el ele vermemizi gerektiren ulusal ve uluslararası bir sorundur.
Bu sorunun boyutlarının yakın gelecekte başımıza neler getireceği, ülkeyi ve dünyayı nelerin beklediği gerçekten çok belirsiz ve vahimdir.

Yapılan bilimsel araştırmalar sonucu görünen şudur:
Virüsün etkileri Temmuz ayında azalacak, ancak Ekim ayında daha şiddetli olarak ortaya çıkacaktır. Aşı çalışmalarının sonuçlanması en iyimser şartlarda 18 ay dolayında olacaktır.

  • Ölümlerin artması, insanları bekleyen açlık-kıtlık olasılığı ve yoksulluk, beraberinde yağma-talan- sokak eşkıyalığına yol açacak, can ve mal güvenliği tehlikeye girecektir.

Olayın bu boyutlara gelmesini önlemek için dünya, Birleşmiş Milletler düzeyinde, tüm dünyada uygulanacak genel önlemleri almalı ve takibini yapmalıdır.

Türkiye özelinde gördüğümüz şudur :
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini uygulamaya çalışan gerek seçilmiş Siyasetçilerin gerek atanmış Bakanlarının gerekse de Bürokratlarının yani devletimizin, böylesi biyolojik saldırılara karşı herhangi bir hazırlığı, planlaması maalesef yoktur.
Türk Ordusunun bu konudaki hazırlıkları da “Kozmik Odaya” FETÖ’nün sokulması ile yok edilmiştir. Kurumlar arasında bir uyum bulunmamaktadır. Bu durum hem kaynak israfına, hem de istismara yol açmaktadır.

Türk Devletini şu an yönetenler derhal akıllarını başlarına almalı, salgın olayını “Siyasi Çıkar” sağlama çabalarından çıkarmalı, kurumları ve insanları bölmekten çekinmeli, hayal ile iş yapmaktan vazgeçmeli, tüm kurumları-belediyeleri-STK’ları kapsayan,

  • Bilimin-uzmanların öncülüğünde bir “Ulusal Plan” ortaya koymalıdır.

Böylelikle, çok başlılık ve israf önlenecek ve destekler gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmış olacaktır.

Bunlar yeter mi? Elbette ki yetmez!
Bizler, sorumlu bireyler olarak üzerimize düşeni, şikayet etmeden yapmalı, sağlık ve hijyen kurallarına tam olarak uymalıyız

Çoban Ateşi Hareketi Gönüllüleri olarak önerdiğimiz, “Harcama Yönünden Sosyo-Ekonomik Tedbirler”  ve “Gelir Artırıcı Tedbirler” çalışmamızı kamuoyumuza takdim ediyoruz;

Harcama Yönünden Sosyo-Ekonomik Tedbirler                  :

1)Bu mücadeleden başarıyla çıkmak için, 15/ Nisan/ 2020 ile 15/ Temmuz/ 2020 arasındaki üç ay boyunca ülkede her şeyin dondurulması gerektiğini düşünüyoruz.

2)Bu sürede hiçbir Banka, 15/ Nisan/ 2020 tarihine kadar olan bireysel ya da ticari kredi ve kredi kartı borçlarına ana para aynı kalmak kaydı ile faiz çalıştırmamalı ve ödemeler 15/Temmuz 2020’den sonra kendi orijinal tarihlerinde başlamalıdır. (Hazine Maliye Bakanlığı-BDDK-Bankalar Birliği)

3)Geliri 2.500 TL altındaki ailelere, üç ay boyunca Elektrik-Su-Gaz bedava verilmelidir. (Geçmiş yıl ortalamaları kadarı ücretsiz olacak. Bunu geçenler aradaki farkı ödeyecek) (Enerji Bakanlığı-EPDK-BOTAŞ-Dağıtım Şirketleri-Belediyeler)

4)Ev ve İşyeri sahiplerinden üç ay için kira almamaları istenecektir.
Kiracılarından kira bedeli almayan kişi ve kuruluşlar, mülklerinin bir yıllık gelir vergisinden muaf tutulmalı, devlet de kiradan stopaj talep etmemelidir. Belediyeler 2020 yılı emlak ve çevre vergisi almamalıdır. (Gelirler Genel Müdürlüğü-Belediyeler Birliği)

5)Tahmini sayısı, 4 Milyon hanede oturan yoksul ailelerimize e-devlet kayıtlarından bakılarak üç ay, ayda 1.500 TL nakit yardım yapılmalıdır.(Hazine ve Maliye Bakanlığı-Valiler-Kaymakamlar-Belediyeler-Muhtarlar)

6)Hiç kimsenin işçi çıkarmasına izin verilmemelidir. 3 ay sonra her şey sıfır noktasında olduğu yerden başlatılmalıdır. (Çalışma Bakanlığı-Sendikalar)

7)Hammadde ithalatında vergi alınmamalı, ihracatta teşvikler aynen devam etmelidir. (Ticaret Bakanlığı-TÜSİAD-TOBB)

8)Borsada hızlı düşüş yaşayan sektörlerin, fırsatçıların (Özellikle Yabancıların) eline geçmesini önlemek için gerektiğinde devlet, hisse almalı şirketlerimizin durumu düzeldiğinde bedeli karşılığında sahibine devretmelidir.(Maliye Bakanlığı-BİS)

9)Başta Kanal İstanbul olmak üzere, tüm kamu yatırımlarından
2020 yılı için vazgeçilmelidir. Devam edenler ÜÇ AY süreyle durdurulmalıdır. (Cumhurbaşkanlığı)

Gelir Arttırıcı Tedbirler                                 :

1)Bugüne kadar imtiyazlı vergi olanağına sahip Kuyumculuk ve Değerli Taş Firmalarından, 2019 Mali yılı sonuçlarına göre yıllık
50 Milyon TL satış geliri elde eden şirketlerden %5,
20 Milyon TL satış geliri elde eden şirketlerden %2,5,
1 Milyon TL elde edenlerden de %1 olarak ve BİR defaya mahsus olarak “Dayanışma Vergisi” alınmalıdır. (Maliye Bakanlığı-TOBB)
Ayrıca, yıllık 250 Bin TL üstünde gelir gösteren iş dünyasından ve şahıslardan, BİR defaya mahsus olmak üzere, 2019’da ödedikleri verginin %5’i tutarında yardım yapması talep edilmelidir.

2)BİR Milyon TL üzerinde değere sahip YAT-Lüks Otolardan BİR defaya mahsus olarak, değerinin %5’i tutarında Dayanışma Vergisi alınmalıdır. Ayrıca Lüks Tüketim mallarının ithalatından da üç ay boyunca aynı oranda vergi alınmalıdır. (Maliye Bakanlığı-İç İşleri Bakanlığı)

3)Kamudaki araç kullanımına sınır getirilmelidir. Bakanlar dışında hiçbir devlet memuru, makam aracı kullanmamalıdır. (Devlet Denetleme Kurumu)

4)Her türlü Vakıf ve Dernek-Cemaatlere aktarılan yardımlar kesilmelidir. Bunların menkul-gayrimenkulleri ile nakit kaynaklarının %50’si Hazineye aktarılarak, virüsle mücadelede kullanılmalıdır.

5)Hazine garantisi verilerek inşa edilen otoyol-köprü müteahhitlerine bu yıl ödenmesi gereken bedelin ödenmeyerek, önümüzdeki yıllara yayılmalıdır.

6)Sosyal Yardım Fonundaki 70 Milyarın Üç aylık tutarı 17,5 Milyar TL etmektedir. Bu para virüs salgını için kullanılmalıdır.

7)Devlet, şahıs ve şirketlerin bankalardaki vadeli hesaplarından ANA PARASINA DOKUNMADAN, üç aylık faizini borç olarak almalıdır. Bu alınan borcun iadesi 2021 yılında yapılmalıdır.

8)Tüm bu önerilerin görüşüleceği yer, Ekonomik ve Sosyal Konseydir. Tasdik yeri ise TBMM’dir. Arzu edilirse, deneyimli arkadaşlarımızla katkı koyacağımız bilinmelidir.

Bu yollarla elde edilecek gelir, yoksullara dağıtılan paranın yanı sıra, TARIMDA KENDİ KENDİMİZE YETMEK için, üretilen ürün üzerinden, çiftçiye ALIM GARANTİSİ verilerek, tüm tarım girdilerinde %50 İNDİRİM olacak şekilde kullanılmalıdır. Kalan miktar, artan sağlık harcamalarının karşılanmasında, stratejik şirketlerimizin desteklenmesinde kullanılmalıdır.

9)Son olarak tüm bu tedbirleri ve harcamaları içeren ve Bakanlar Kurulunu yetkilendiren, ÜÇ AYLIK bir GEÇİCİ BÜTÇE yapılmasını ve bu bütçenin TBMM’de onaylanmasını öneriyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı;
Bugünkü sistemde siz onay vermezseniz, bu önerilerimizin gerçekleşmeyeceğini biliyoruz.
Siz de lütfen şunu bilin;
Böylesine açık ve geliştirilebilir nitelikteki ve ayakları yere basan önerileri hayata geçirmek, genel ve yerel her kurumumuzu ve tek-tek her insanımızı bu mücadeleye katmak sizi küçültmez.
Aksine büyütür. Atalarımızdan bizlere kalan çok değerli bir söz vardır; “Taç Giyen Baş Akıllanır” diye!
Sorumluluk ve yetki sizde. Ya bu önerileri veya daha iyilerini yapar Türk Milletini bu zor günlerden çıkarırsınız ya da yalnızca AKP Genel Başkanı olarak davranır ve yıkıma neden olursunuz.

Çoban Ateşi Hareketi olarak, 15 Temmuz 2020’ye kadar muhalefet görevimizi askıya alıyoruz. Başarılı olursanız, sizi alkışlarız.
Bu önerilerimizi tartışmadan reddederseniz ve insanlarımızın ölümüne, işlerini kaybetmelerine, yoksullaşmalarına sebep olursanız, 15 Temmuz 2020’den sonra, şimdiye kadar görmediğiniz şiddetteki muhalefet hareketini başlatırız.

Karar sizin, takdir Yüce Türk Milletinindir.

  • Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene!
    08 Nisan 2020