Etiket arşivi: Barzani

AKP İKTİDARI HALK DÜŞMANIDIR

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Eğer bir iktidar zengini daha zengin, fakiri daha fakir hale getirmeyi kafasına koymuş ve gereğini utanmadan, arlanmadan yapıyorsa o iktidarın adı
Halk Düşmanıdır!”

Aynı iki yandaş müteahhide, ihalelerde farklı iki uygulama yapılırsa ve bu iki uygulamada da halk kazıklanmışsa, hem kamu zararı oluşacak suç işlenmiş olur hem de siyasi ahlak zarar görür.

Limak ve IC İçtaş, YK Enerji adıyla Yeniköy-Kemerköy Santrallerini ve Linyit İşletmeleri Şirketini 2014 yılında, 2,67 milyar Dolar karşılığında satın aldı.
O gün Dolar kuru 2,32 TL idi.
2 Ocak 2017’de YK Enerji, kalan 1 milyar 68 milyon Dolar borcunu, Dolar yükseleceği için, o günkü kur (3,53) TL’den çevirtip Türk Lirasına döndürdü ve 5 takside böldürdü.

Bu usulsüz ve kamu zararı doğuran işlemi kim mi yaptı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan karar verdi ve bir Kanun Hükmünde Kararname ile yaptı!
CHP MV Deniz Yavuzyılmaz, oluşan kamu zararının 566 milyon Dolar olduğunu hesapladı…
Aynı iki müteahhit, birçok hazine garantili DOLAR ödemeli iş aldılar.
Dolar, Erdoğan’ın ekonomi dışı uygulamalarıyla yukarı fırlayınca, devletin borcu durduğu yerde artmaya başladı. Milli Ekonomistler ve bizler Erdoğan’a şu teklifi yaptık;

“Yap İşlet projelerini karşılıklı anlaşma ile TL’ye çevirin. (Yeniköy-Kemerköy işinde olduğu gibi)
Hiç olur mu? O zaman yandaş müteahhitler zarar eder ve bu işlerden esas pay alan kişilerin avantası azalırdı! Olan halka oldu, Erdoğan bu anlaşmaların kılına bile dokunulmasına izin vermedi!

Bu yıl, “Dolarlı yandaş müteahhitlere” ödeyeceğimiz kur farkı 2,5 milyar Doları bulacak!
Kazıklanan, görevi Hazineyi doldurmak olan ve kendisine hiç hesap verilmeyen Türk Milleti oldu

AKP, her devlet işine “YOL BULUNACAK” bir iş olarak bakar.
Silah satışını artırmak için ülkede 25 milyon kişiye “Silah Bulundurma Ruhsatı” verdirir, AKP’lilerin çoğu silah alır. Kaçak silah satışları patlar ve 25 milyon adet kaçak silah ülkeye girer.

Peki, bu kaçak silahları kim ülkeye sokar ve satar? Elbette ki, avantasını vermek koşuluyla yandaş silah kaçakçıları!

Kaçak sigara olayı da böyledir. Sigara fiyatları artırılır, kaçak sigaraya kapı açılır. Kaçak sigaradan parayı Barzani’nin şirketleri kazanır, Türk Hazinesi vergi kaybına uğrar. Yine kazıklanan Türk Milleti olur.

İçkide de durum aynıdır Sınırları elek olmuş 13-17 milyon arası sığınmacının ülkeye girdiği yerden içkiler mi giremeyecek? Avantasını verdikten sonra!

Bu haram paralar, kaçakçılığa yol açanların ve yapanların boğazlarından hukuk yoluyla sökülüp alınacaktır.

Türk Milleti olarak, yine ayağa kalkarız, yine kazanırız.

  • Ama 22 yıl boyunca Türk Milletini aldatan, kazıklayan AKP İktidarı,
    dünya durdukça nefretle anılacaktır…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 03 Ağustos 2023

İHANETİN TELAFİSİ OLMAZ!

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Bu topraklarda yaşamak ve kalıcı olmanın iki şartı olduğunu daha önce söylemiştim. Tarihi, özellikle yakın tarihinizi çok iyi bileceksiniz ve insanınızı çok iyi tanıyacaksınız!
Ülkemize, bir emperyalist plan gereği süpürülen ve yerleştirilen yaklaşık 10 milyon sığınmacının ve hemen sınırımızın dibinde bekletilen 5 milyona yakın sığınmacı adaylarının, başımıza ne belalar açtığı, tedbir alınmazsa önümüzdeki yıllarda devletimizi batıracak güce kavuşacaklarını anlatırken, tarihten iki yaşanmış olaydan bahsedeceğim!
“Suriye ve Filistin Cephesinde yaralanmış iki bin Mehmetçik, Şam’daki hastaneye yatırılmıştı. Hastane dolmuş, Mehmetçikler avludaki sedyelerde tedavi sırası bekliyordu. Yeterli sağlık personeli, ilaç, narkoz yoktu.

  • Türk kanı içmeye yemin etmiş Arap Bedevileri hastaneyi bastılar ve herkesi kılıçtan geçirip katlettiler!”
  • “TBMM Zabıtları 1921 Mayıs-Haziran sayılarına göre, 1918 Eylül-Ekim aylarında Filistin-Sina cephesindeki yenilgi ile 15 bin Mehmetçik esir olarak, İngilizler tarafından İskenderiye’deki esir kamplarına gönderildi. Tehcirle Mısır’a gönderilen Ermeniler, bu kamplarda yönetici idiler.
  • Mehmetçikleri temizlenme bahanesiyle, dipçik darbeleriyle yıkanma havuzlarına attılar.
  • Havuzlara bol miktarda Krizol (Cresol) dökülmüştü!
  • Mehmetçiklerin büyük bir kısmı gözlerini kaybedip, kör oldular.”

Bu iki olay gibi yüzlerce alçakça katliam yaşandı!
Bu vahşetlerden yüz yıl sonra Türkiye’den iki ses geldi;
Erdoğan; “Köpekleri Arap diye çağıran zihniyet, Suriye’den gelenleri istemiyor. Geri göndermeyeceğiz!”
CB Başdanışmanı İbrahim Kalın; “Cumhuriyet, Arap düşmanlığı üretti!”
Bu anlayıştaki iki kişi bugün Türkiye’yi yönetiyor!
Barzani’ye, sıra gecesinde saz çalıp eğlendiren bir memur, Cumhuriyetimizi suçlayabiliyor!
Lütfen bu soruyu kendinize sorar mısınız?

  • Türkiye, emperyalistlerce işgal edilirse, sığınmacılar ve vatandaşlık satın alanlar kimi destekler?

Yanıt verelim : Osmanlı yıkılırken, İngilizlerin, Fransızların yanında yer alıp, Mehmetçiğe karşı savaşan Arap Kabileleri ne yaptılarsa, onu yapacaklardır. ABD adına savaşan ve Türkiye’ye gönderilen yüz binlerce genç Afganlı da (Özellikle Peştunlar), bize karşı savaşacaktır. Suriyeli sığınmacılar, şimdiden ülkemizdeki insanlarımızı tehdit etmeye başlamadılar mı?

“Sığınmacılar ülkelerine gönderilmelidir” diyen bizlere, bizi yönetenler şu yanıtı vermektedir;
Erdoğan; “Sığınmacıları geri göndermeyeceğiz. Onlar muhacir, biz ensar’ız!”

İbrahim Kalın; “Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti!”

Aziz Türk Milleti;

Sığınmacıların Türkiye gönderilmeleri ve AKP Hükümeti tarafından sınırlarımızın açılarak kabul edilmeleri, emperyalist bir planın uygulanmasıdır, dedik.

  • AKP, bu konuda hem ortaktır, hem de ihanet içindedir.

Türk Tarihine not düşmek için yazıyorum :

  • Suriye ve Sığınmacılar politikasının iki sorumlusu vardır; Erdoğan ve Davutoğlu!

Erdoğan; yurt dışındaki malvarlıkları, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Avrupa Savaş Suçları Mahkemesi (İŞID’ın kaçak petrolünün satılmasına göz yummak-SADAT faaliyetleri-Gri Listeye alınmamız) tarafından
tehdit edilmekte ve baskılara uymak durumundadır.

Davutoğlu; Bu konuda gerek Dışişleri Bakanı gerekse Başbakan ve AKP Genel Başkanı olarak, başımıza bu belaların gelmesinin esas sorumlusudur.
Peki, Davutoğlu ile ortak olmaya karar veren CHP ve İYİ Parti, ortaklarının bu ihanetini paylaşabilecekler mi?
Türk Milletinin şunu hiç unutmaması gerekir :

  • İhanetin Telafisi, Kahpeliğin Bahanesi Olmaz! Karar sizin…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 24 Mayıs 2022

BIRAKIN RAHAT RAHAT ÇAL IŞALIM

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Papaz iki metre ilerisinde bulunan Zangoç’a sormuş; Kutsal şarabı sen mi içiyorsun?
Zangoç’ta derin bir sessizlik!
İyice köpürmüş Papaz; Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?
Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!
Papaz; Olacak şey mi? İki adım öteden beni duymuyorsun.
Zangoç; isterseniz yer değiştirelim, anlarsınız. Yer değiştirmişler!
Bu kez Zangoç seslenmiş:
Kilise için toplanan yardım paralarını kim çalıyor?
Papaz kendi kendine söylenmiş; Evet yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor…

Bademler öyle bir yerdeler ki, orada ne ses ne duyum ne ahlak ne vicdan var!
-Kelime-i Şahadetten, Hz. Muhammed’in adını çıkaran CIA elemanu FETÖ’yü, din alimi saydılar.
-Türk Askerinin katili Barzani’yi ONUR Konuğu yaptılar. Türk Askerinin katili PYD Lideri Salih Müslim’i, Ankara’da kırmızı halıda karşıladılar! Abisine Gaziantep’te “İrtica Üniversitesi” açtılar. Suriyeli Haznevi tarikatına Gaziantep’te 67 bin metrekare Külliye inşa ettiler.
-Türk Ordusunu, Yüksek Yargısını hile ile, kumpas ile çökerttiler!
-Anayasayı ve Cumhuriyetin değerlerini çiğnediler!

ABD ile stratejik ortağız, dediler;
– Bush, askerimizin kafasına çuval geçirtti
– Obama beyzbol sopası gösterdi
– Trump, “Aptal Olma” diye resmi mektup yayınladı
– Biden, soykırım iftirasını sahiplendi ve Türk Milletini soykırımcı yaptı!

17/25 Aralık’ta lağım patladı, hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet ve yüzsüzlük rekor kırdı.
Reza Zarrab, Bakanları önüne yatırdı, Bakan veletlerini özel elemanı yaptı.

ABD Temsilciler Meclisi, “Sizin ülkeniz dışında paranız-malınız-yatırımınız var” diye araştırma açtı.

Devletten FETÖ’cuların bir kısmı çıktı. Yerine Menzilciler, Süleymancılar ve Mafya girdi.
Çöküş devrinin sembolü olarak “Marinaya Çökme” rezilliği yaşandı.
Mafya Lideri, Erdoğan’ın Bakanını “Video Manyağı” yaptı.
Binlerce yıllık bir Cihan Devleti olan “Türk Devleti” Mafya Devleti oldu.

Bademlerin bulundukları yerden bu olayların sesleri duyulmadı, görüntüleri yansımadı!
Siyasi ahlak ve vicdan da tükendiği için, hiçbir şey olmamış gibi Bademler yollarına devam ettiler. Papaz ile Zangoç’un devam ettiği gibi…

CB Erdoğan, Cumartesi günü muhalefete seslendi :

  • “Türkiye’nin yükselişinin önünü kesmek için bize sürekli çelme takıyorlar.
  • Yahu ürettiğiniz bir şey varsa onu anlatın. Ürettiğiniz bir şey yok.
  • Çekilin önümüzden de şöyle rahat rahat ve hızla çal ışalım!”

Türk Siyasal literatürüne, Türklükte ve Müslümanlıkta olmayan “Çalıyorlar ama çalışıyorlar”, “Çalıyorlar ama hiç olmazsa Besmele çekerek çalıyorlar” gibi rezillikleri yerleştiren Bademler, rahat rahat çal ışmak istiyorlar ha?
19 senedir rahat rahat çal ışıyorsunuz, yorulmadınız mı?

Türk Milleti artık Bademlerin gerçek yüzünü gördü!
Ayet salla Bakara’dan, oy topla fukaradan” diyen adamı Büyükelçi yapan Bademlerin en masum yaşları 0-2 yaş arasındadır. 2 yaşından sonra konuşmayı öğrendiler mi, kandıramayacakları insan yoktur. Çünkü yalan, yaz-kış bunların ağızlarında yuva yapmıştır. Aman dikkat!

Not 1; Hollanda basınından NRC’nin ve Avrupa Bağımsız Gazetecilerinin yazdığına göre, Binali Yıldırım’ın ve çocuklarının Malta ve Hollanda’da kayıtlı 30 (OTUZ) adet gemi, 17 Şirket, 2 Süperyat, Hollanda’da 7 taşınmaz ve 150 milyon AVRO tutarında serveti varmış.
Tüm Avrupa Basınının yazdığını, bende bir yazımda aktarmıştım.
Mahkeme beni, Binali Yıldırım’a yüklü bir tazminat ödemeye mahkum etti!
Tam da 43’ncü evlilik yıldönümümüzde!
Bunu niçin yazıyorum, biliyor musunuz? Yarın bu kararı verenden de, Binali’den de hesap sorarken, bana gelip, “Abi, büyüklük sende kalsın, düşene bir de sen vurma” diyen olursa, fena dalarım, şimdiden bilinsin istedim…

Not 2; Salı gününden itibaren (AS: başlayarak) Ankara’da, sonra yollardayız.

Sağlık ve başarı dileklerimle, 23 Mayıs 2021

KILAVUZU PERİNÇEK

KILAVUZU PERİNÇEK

Rifat Serdaroğlu

“Kılavuzu karga olanın, burnu boktan kurtulmaz” sözü, kılavuz seçiminde çok dikkat edilmesini öğütlemek için söylenmiştir.
Kılavuzun iyisini, bilenini seçmezseniz İlyas Salman filmindeki gibi
“İşte, Almanya’ya getirdik diye sizi Karadeniz sırtlarında” bırakıverirler.

Asrın Lideri AKP Genel Başkanının yanında beraber yola çıktığı arkadaşlarından kimse kalmayınca, dönmeyi seven kişileri yanında toplamaya başlamıştı.

HADEP Eski Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Metiner, HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, Barzani, Şivan Perver, Reza Zarrab, Yasin El Kadı, Mursi, Osman Öcalan, Bahçeli derken kılavuzlar kervanına Perinçek de katıldı! Hem de Başkılavuz olarak!

Reyiz daha da sıkışırsa, yurt dışından kılavuz getirebilir. Cem Uzan’ı ısıtmaya başladılar bile! Eh FETÖ zaten eski yol arkadaşı, o ne isterse Reyiz vermeye razı, sıkışıklık olursa o bile çağrılabilir.

Başkılavuz Perinçek, o kanaldan bu kanala koşup AKP’yi savunuyor! Hem de Timur’un filleri gibi!
Yalnız, Başkılavuz Perinçek’in bir kusuru var! Frenleri bazen tutmuyor.
Bir keresinde fren tutmayınca, soluğu taa Suriye’deki Bekaa Vadisinde Öcalan’ın yanında almıştı…

Geçen hafta Başkılavuzun frenleri yine boşaldı ve tarihe geçecek şu sözleri söyledi;
“Sosyal Medyada, özgürlüğün sınırlanmamasına tepki gösteriyorum. Devlet, Milli Diktatörlük Uygulamasına geçmelidir…”

Diktatörlerin çok çeşidini görmüştük ama “Milli Diktatör” modelini ilk kez görüyoruz! Diktatör milli olunca, diktatörlük vasfı ortadan kalkıyor mu?

Acıklı olan, Perinçek’in ne düşündüğü değildir, ne düşünürse düşünsün bizi ilgilendirmez. Esas acıklı olan, AKP’nin Perinçek’in aklına muhtaç hale gelmesidir. Bunu çok önemsiyorum.
Çünkü şu an Türk Devletini AKP Genel Başkanı ve yanındaki Saray ekibi yönetiyor. Dolaylı olarak Perinçek, Türk Devletine kılavuzluk yapıyor denebilir!

Türk Devletinin başında;
İki defa hapis yatmış, partisi Anayasa Mahkemesi tarafından “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu gerekçesiyle mahkum edilmiş, ABD Temsilciler Meclisi tarafından yurtdışındaki malvarlığının tespiti için karar alınmış, Sayın Erdoğan oturuyor.

Yardımcısı; Fuat Oktay;
Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızı dolandırılarak kurulan YİMPAŞ adlı şirkette yıllarca çalışmış, kardeşi Nihat Oktay da YİMPAŞ’ta muhasebe müdürü olarak görev yapmıştı. Çok sayıda YİMPAŞ mağduru vatandaş, paralarını geri alabilmek için mahkeme kapılarında ömür tüketmekteler.

Saray Sözcüsü;
Çocuklarının okul paralarını “Becerikli Abdullah” diye anılan Abdullah Tivnikli’ye ödettiğini kabul etmiş biridir, İbrahim Kalın. Türk Devletini ilgilendiren en gizli görüşmelerde bulunmaktadır.

Saray İletişim Danışmanı;
Evinin dibindeki vakıf arazisine, güzelleştirmek amacıyla çökmüş, kamelya-barbekü gibi sosyal donatıları vakıf arazisine kondurmuş bir çevre gönüllüsüdür. Kendisi “Büyük Devlet Adamı” olarak sayılmakta, evinin adresinden bahsetmek bile suç kabul edilmektedir.

Saray’da bu kadar önemli ve değerli adam varken, bu ekibe bir de Perinçek’in katılması bence gereksiz bir yatırımdır. Zaten her işimiz bozuk. Daha da bozmak için ilave militana gerek yok ki!
Çok sıkışılırsa, çağırın Bakara-Makara Egemen’i, Google’dan sallasın iki ayet, her şey karmakarışık olmazsa istediğinizi söyleyin…

Eyy Kindar ve Dindar Nesil;
Siz Osmanlı Torunu Bademlersiniz!
Yıkmakta sizin gibisi yoktur, yapmak işiniz değildir, karnınız hep toktur.
Fakir, çalmasını bilmediği için fakirdir, en iyi fikir sizin fikirsizliğinizdir.
Unutmayın, beraber ıslandık yağan yağmurda, eşek ölür kalır semeri…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 06 Temmuz 2020

ULUSAL DUYARLIĞIMIZI KAYBETTİK

ULUSAL DUYARLIĞIMIZI KAYBETTİK

Prof. Dr. Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com

Atatürk’e TBMM tarafından “gazi” unvanının verildiği tarih olan 19 Eylül “Gaziler Günü” olarak kutlanmaktadır, daha doğrusu kutlanması gerekmektedir..

Peki biz, gazilerimize hak ettikleri değeri veriyor muyuz?

Ne yazık ki bu soruya “evet” yanıtı veremiyoruz.

ABD de “Gaziler Günü” var: 11 Kasım. O gün Federal tatil günüdür ve tüm kentlerde gazilerin onuruna törenler düzenlenir; gazilerin kahramanlıklarından, özverilerinden övgü ile söz edilir Törenler medyada birinci haber olarak yayımlanır. Bu tarih dışında da her zaman, her yerde, havaalanlarında/ çarşıda/ sokakta vb. kamuya açık her alanda bir gazi görüldüğünde büyük saygı gösterilir, öncelik verilir, hatta alkışlanır.

Dün 19 Eylül idi. Hiçbir televizyon haberinde gaziler gününden, gazilerden söz edildiğini duydunuz mu? Bugünkü gazetelere bakın bakalım bir haber görebilecek misiniz? Biz, kamuya açık alanlarda karşılaştığımız gazilerimize saygı gösteriyor muyuz?

Oysa bizimkiler vatanımızı savunmak, ulusal birliğimizi/ bütünlüğümüzü korumak için canları pahasına savaşırken gazi oldular. Amerikalılar ise vatanlarını savunmak için değil, kapitalist emperyalistlerin dünyayı sömürmesi için Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta vd. yerlerde savaşırken gazi olmuşlar…

Yazıklar olsun, bize; ulusal kimlik bilincimizi yitirmişiz!..

* * *

Emperyalistlerin SEVR Antlaşmasındaki amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için, ulusal birliğimizi bozmaları, Atatürk’ün kurmak istediği “ulus devlet”imizi yıkmaları/ ülkemizi parçalamaları gerekiyordu. Bunun için önce ulusal kimlik bilincimizi yok etmeli idiler. Bu amaçla yıllarca sistemli bir biçimde çalıştılar. Kendilerine yardımcı olacak hainler bulmakta da güçlük çekmediler. Sonuçta ulusal değerlerimize duyarsız bir toplum olduk.

Askeri birliğin nizamiyesindeki bayrağımız gönderden indirilip yakıldı. Ülkemizi parçalamak isteyen teröristler davul zurna ile karşılanıp otobüslerin üzerinde zafer turları attı. Resmi televizyon kanalının her gün hava durumunu gösterdiği haritasında, ülkemizin doğu ve güneydoğusunu “Kürdistan” sınırları içinde gösteren Barzani, kırmızı halı ile karşılandı; iktidar partisinin kongresinde “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratıyla alkışlandı. Geçmişte Genç Cumhuriyetimizi yıkmak için devlete isyan etmiş hainler kahramanlaştırıldı/ heykelleri dikildi. İçimizdeki hainlerce, millet olarak “Ermeni katili” olmakla suçlandık/ suçlanıyoruz. Kurtuluş Savaşımızdaki hainler kahraman, kahramanlar hain ilan edildi. Ulusal birliğimizin harcı Atatürk’e ve annesine açıkça en ağır hakaretler edildi vs. vs. Hiçbirine, ulusça ayağa kalkıp gerekli tepki göstermedik. Hatta “keşke Yunan kazansaydı” diyen hainler devlet katında itibar gördü…

Öyle görülüyor ki emperyalistler epey yol aldılar ve amaçlarına erişmek üzereler…
* * *
Televizyonlarda her gün terör haberlerini izliyoruz: “çatışma çıktı ya da EYB patladı; şu kadar şehit, şu kadar yaralı…”

Üzülmeyenler de vardır ama genelde şehitlerimize üzülüyor ama yaralıları umursamıyoruz. Onların ellerine sanki diken battığını sanıyoruz. Oysa çoğu günlerce, hatta aylarca “keşke şehit olsaydık” diyecek ölçüde büyük acılar, ağrılar çekiyor, ameliyat üstüne ameliyat oluyorlar. Uzun süren tedavinin sonunda hastaneden ağır engelli olarak taburcu edildiklerinde toplumun duyarsızlığı ile karşılaşınca, ömür boyunca sürecek çok daha ağır acılar yaşamaya başlıyorlar…
Gaziler günü nedeniyle özel yazı yazma gereği duyan az sayıdaki yurtsever yazarlar arasında bulunan Sevgili Yılmaz Özdil dünkü (AS: 19.9.19, SÖZCÜ) yazısında, kendisi de gazi olan Sayın Koray Gürbüz’ün, gazilerin anılarını topladığı “UNUT MAYIN/ Gazilerin Gerçeği” (Kırmızı Kedi Yayınları, 2017) adlı kitabından alıntılar yapmış. Aşağıda bazı örnekler sunduğumuz, gazilerimizin yaşadıklarını ve duygularını anlamak için okuyun…
* * *
Yunus Kara: “Sol ayağım kömür olmuş, sağ ayağım diz üstünden kopmuş, üstümde sadece boş palaska kalmıştı. Şimdi haklarımız öylesine kısıtlı ki, istediğimiz protezi bile alamıyoruz, ayağımın canlısını verdim, sahtesini alamıyorum!”

Erol Ayhan: “Karaciğer, bağırsak, böbrek, kalp, ortopedi, beyin, sinir cerrahisi, üç ay içinde 41 ameliyat oldum, bacağımı diz üstünden kestiler, yıllar geçti, hâlâ vücudumdan şarapnel parçaları çıkıyor, biz gazileri biz gazilerden başka kimsenin anlamadığını gördüm.”

Erol Aydın: “Davul zurnayla gittim, koltuk değneğiyle döndüm, bazı insanlar ‘devletten maaş alıyorsun, daha ne istiyorsun?‘ diyorlar.”

Erhan Atik: “İnsanların duyarsız olması beni çok üzüyor. Kimi insanlar ‘bana ne, benim için mi vuruldun?’ diyor. Bu cümle beni bitiriyor.”

Fazlı Ersan: “Bir ortama girdiğimizde ‘gaziyiz’ diyoruz, vebalı gibi bakıyorlar. Artık polis bile gaziye saygı göstermiyor.”

Cengiz Özerden: “Belediye otobüsüne bir kez bindim, otobüs şoförü ‘geç geç bedavacı’ dedi, bir daha belediye otobüsüne binmedim.”

Bektaş Oruç: “Şehit için isyan etmiyorsun, gazi için isyan etmiyorsun, ‘bu çocuk 20 yaşında kör olmuş, kolu bacağı kopmuş’ demiyorsun, ne yapayım böyle halkı, ne yapayım böyle devleti!”

Yazının tümü için Yılmaz Özdil’in yazısını, (https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/senede-bir-gun-), gazilerin tümünün duygularını öğrenmek için Gazi Koray Gürbüz’ün “UNUT MAYIN” kitabını okuyun…

Onur ÖYMEN : Irak’ta üç adım

Irak’ta üç adımIrak’ta 3 adım

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Emekli Büyükelçi Onur Öymen Barzani yönetiminin referandumu sonrası ortaya çıkan durumu ve Türkiye’nin acilen atması gereken adımları Aydınlık’a değerlendirdi.

Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu sonrasında ortaya çıkan durum sonrası atılması gereken adımları sıraladı. Öncelikle “irade ve cesaret” gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Öymen, Irak’la yeniden masaya oturularak 1926 anlaşmasının teyit edilmesini ve Birleşmiş Milletlere bildirilmesini gerektiğini söyledi. Teröre karşı Türkiye, İran, Irak arasında koordinasyon sağlanması gerektiğini belirten Öymen, Irak’a teröre karşı kara harekatı yapılmasını önerdi.

Barzani’nin referandum kararının sürpriz olmadığını 2014’de dile getirdiğini, İsrail yöneticilerinin de bu karara desteğini açıkladıklarını belirten Öymen bundan sonra yapılması gerekenleri şöyle anlattı:

ÖNCE İRADE VE CESARET

Bugüne kadar bazı hatalar yapıldı. Kerkük kırmızı çizgimizdi. Barzani yönetimi Kerkük’e fiilen el koydu sesimizi çıkarmadık. Artık yeni hatalara tahammülümüz yok. Bu sorunu çözmemiz için önce bir irade ortaya konulmalı ve cesaretle işin üstüne gidilmeli.

1926 ANLAŞMASI

1926 Anlaşmasının 5. maddesi Türkiye-Irak sınırının değiştirilemeyeceğini öngörür. Ama şimdi bırakın sınırın değişmesini sınırın ortadan kaldırılması söz konusudur. Türkiye hemen Irak’la masaya oturmalı ve 1926 anlaşmasının aynen geçerli olduğunu teyit edip Birleşmiş Milletler’e bildirmelidir. Yapılan referandumun hukuki olarak geçerli olmadığını tescil ettirmelidir.

KARA HAREKATI

Referandum yapılan bölgede sürekli olarak Türkiye’ye saldırı düzenleyen bir terör örgütü var. Türkiye kezlerce uyarmasına karşın bölgedeki yetkililer toprakları üzerinde hakimiyet kuramadıklarını ifade ettiler. Bölgesinde hakimiyeti kuramayanlar şimdi bağımsız devlet olacaklarını iddia ediyorlar. Terör Türkiye açısından yaşamsal bir sorundur. Türkiye terörü bitirmek için kezlerce sınır ötesi kara harekatı yaptı. 2002 yılına gelindiğinde terör önemli ölçüde bitirilmişti. Bu başarı sınır ötesi kara harekatlarıyla sağlandı. Bölge kaynaklı terör saldırıları sürüyor. Ama son dönemlerde hiç sınır ötesi kara harekatı yapılmadı. Bir sefer yapılmaya kalkıldı, ABD engelledi. Hükümet direnemedi.

Hükümet Meclis’ten sınır ötesi harekat için yetki alıyor, ama kullanmıyor. Bu olmaz. PKK orada duruyor. Türkiye’ye yönelik saldırılarını sürdürüyor. Eskiden Kandil’delerdi, şimdi sınırımıza yakın başka yerlerde de kamp kurdular. Bu koşullarda yapılacak şey Irak’a karşı sınır ötesi karar harekatıdır. Tezkere çıkarılmış yetki alınmıştır. Gerçekleştirmek şarttır. Terörün kökü anca böyle kurutulur. Kara harekatı yapılmazsa terörün tasfiyesi gerçekleşemez. Yapılacak kara harekatı Barzani yönetimi için de bir mesaj olur.

IRAK VE İRAN’LA İŞBİRLİĞİ

Ortaya çıkan durumu çözmek için Irak Merkezi Hükümeti ve İran’la işbirliği daha da geliştirilmelidir. Terörün tasfiyesi için anlaşma yapılmalıdır. Teröre karşı mücadele için koordinasyon (AS: eşgüdüm) sağlanmalıdır. Irak askerlerinin Irak’ın kuzeyinde de bulunması desteklenmelidir. Sınır kapılarında merkezi yönetimin hakim olmasına destek verileceği açıklanmalıdır.

Ben 1995 yılında Demirel’in özel mektubunu İran Cumhurbaşkanı Rafsancani’ye götürmüştüm. Teröre karşı işbirliği konusunu içeriyordu. Karşılıklı güven sağlamaya önem verdik. Sonrasında bazı sıkıntılar yaşansa da ciddi işbirlikleri yapıldı.

100 YILLIK PROJE

Bağımsız Kürdistan yüz yıllık proje. Başta İngiltere olmak üzere Batı ülkelerinin isteği. Sevr anlaşması da bu projenin ürünüdür. Bu projeyi ABD de destekliyor. Barzani’nin Amerika ziyaretinde dönemin Başkan Yardımcısı Biden Barzani’ye, “Merak etmeyin biz ölmeden Kürt devletini göreceğiz” demiştir. Bu Kürt devletine destek değil de nedir?

  • Bölgede 2. İsrail kurulmaya çalışılıyor.

MUHALEFET NE YAPIYOR?

Önemli gelişmeler yaşanıyor. İktidar kuru sıkı beyanatları (AS: demeçleri) bırakmalı. Bu işi ciddi bir milli mesele (AS: ulusal sorun) olarak görmeli. Muhalefetin ise ne yaptığı belli değil. İlgili ülkelere karşı harekete geçmediler. “Yüzde 49’u bir arada tutma” gibi anlayışlar nedeniyle sessiz kalındığı görülüyor. Oysa ki bu konu milli bir konudur. Küçük hesaplar yapılacak zaman değildir. Siyasi hesaplar bir kenara bırakılmalıdır. Muhalefet bu anlayışla büyüyemez, tam tersine küçülür. Türkiye’de bazı çevreleri küstürmeyelim anlayışı Türkiye’nin büyük çoğunluğunun sana küsmesine yol açar. (AYDINLIK, 30.9.2017)
========================================
Dostlar,

AKP = RTE‘nin Kuzey Irak’ta bağımsızlık  halkoylaması sorununun yönetiminde turnusol kağıdı niteliğinde  ölçüt ve eylemler söz konusudur. Bunlardan başlıcalarını deneyimli – birikimli diplomat Sn. Dr. Onur Öymen özlü olarak sıralamışlar.

Ne var ki sorunun bu aşamaya gelmesinde AKP = RTE‘nin doğrudan katkısı söz konusudur. Nitekim Erdoğan gene kandırıldığını, bu kez öznenin FETÖ’den sonra Barzani olduğunu kamuoyu önünde itiraf etmiştir. Acı şaka bir yana, bu “kandırılmalar” artık kabul edilemez. Bir ülkenin – halkın geleceği ile böylesine oynanamaz. Çocuk işi değil, beceremiyorsan bırak git!

Son günlerde sitemizin manşetinde erişke (link) verdiğimiz 2 makalemizi anımsatalım :

AKP = RTE NEDEN İKBY – BARZANİ’ye KESİN – NET “HAYIR – YAPAMAZSIN” DİYEMİYOR ?

BARZANİSTAN HALKOYLAMASI; NE YAPMALI?

Yine de umut var mıdır acaba?

  • Ülkemizin BÖLÜNME EŞİĞİNE SÜRÜKLENDİĞİNİ görmüşler midir acaba??

Lozan’ın rövanşını almak üzere,
Sevr’in “100 yıllık bir ayraç sonrasında” kaldığı yerden uygulanmasının
Batı emperyalizminin vazgeçmediği iştahı – kararlılığı olduğunu AKP = RTE kavramış mıdır acaba??

Devletimizin beka refleksi devreye girmiş midir artık??
Göreceğiz. Tersine asla izin veril(e)meyeceği olgusu bir yana, Sn. Öymen ve bizim sıraladığımız öneriler AKP = RTE için, bu yaşamsal Kuzey Irak sorununda mihenk taşıdır.

Ne var ki Erdoğan, BOP Eşbaşkanlığı görevini üstlendiğini kezlerce kameralar önünde itiraf etmiştir. Bir yandan bu BOP Eşbaşkanlığı görevi = Büyük Kürdistan kurulması;
Bir yandan da ülkemizin ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü birbirine tümüyle zıt!
Erdoğan hangisini seçiyor bu aşamada?
Düne de dek ilkinde görevliydi, görevlendirilmişti ABD tarafından.
Şimdi tersini yapacaksa, 3. bir “kandırıldım” itirafı ile ÖZELEŞTİRİ vermeli ve bu görevi kesin olarak bıraktığını kamuoyuna net bir dille açıklamalıdır.

Bu 2 ucu moklu değneğin bir ucunda ‘İHANET var!

Vah zavallı Türkiye’m vah, bu durumlara da mı düşecektin, düşürülecektin!

AKP seçmeninin vicdanına ve sağduyusuna bu ürkünç (vahim) tabloyu acıyla ve kaygıyla sunuyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 02 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Tayyip Çin’de geziyor – şehit çocukları ağlıyor; Türker ERTÜRK : Katilleri biliyorum!

Tayyip Çin’de geziyor
şehit çocukları ağlıyor!

Tayyip_Cin'de_geziyor_sehit_cocuklari_agliyor_SOZCU_31.7.15

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türker ERTÜRK : Katilleri biliyorum!

Dostlar,

Her 2 görsel de bizim sözlerimize yer bırakmayacak netlik ve çarpıcılıkta…

Türkiye insanının hızla uyanması gerekiyor..

Uyku sürdükçe “kan uykusu” olacak…

Serdar AKİNAN‘ın yazarı olduğu “KAN UYKUSU” kitabında olduğu gibi..

Serdar AkinanKan Uykusu                  :

Konusu BİNLERCE ŞEHİT, MİLYARLARCA DOLAR KAYIP… YILLARDIR SÜREGELEN TERÖR SORUNUNUN ELBETTE, TARİHSEL, SİYASAL,
SOSYAL, EKONOMİK ONLARCA NEDENİ VAR… BU SORUNLAR YILLARDIR TARTIŞILIYOR. ANCAK KAN UYKUSU BU TARTIŞMALARI DEĞİL,
HAKKARİ ÖZELİNDE 1993-1995 YILLARI ARASINDA YAŞANANLARI
ELE ALIYOR. BİR KOMUTAN VE BİNLERCE MEHMETÇİĞİN DESTANSI MÜCADELESİNİ ONLARIN AĞZINDAN..

General Osman Pamukoğlu, 1993-95 arasında Hakkari Dağ ve Komando Tugayı ve Güvenlik Komutanlığı yaptı. Bu dönem, Hakkari’de PKK’nın omurgasının kırıldığı yıllardır. Genelkurmay Başkanı’nı çileden çıkaran haber.. Ejder Harekatı gece yarısı
neden durduruldu? Barzani‘ye bağlı karakolda kim vardı? Binlerce Mehmetçik İran topraklarından neden döndü? Amerikan jetleri Skorsky helikopterleri neden vurdu?
İki PKK’lı Osman Paşa’ya hangi sırrı verdi? Görev yaptığı süre içinde muharebeleri
bizzat yöneten ve fiilen çatışmalara giren Osman Pamukoğlu Paşa ve komutasındaki askerler, 778 günde yapılanları muharebelerin ayrıntıları “Kan Uykusu“nda ..

*****

20 – 22 yıl öncesine geri mi döndürülüyoruz???

Buna izin vermemeliyiz…

Sevgi ve saygı ile.
1 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Kabil’de bizi ABD vurdu!


Emekli Kurmay Albay Haydar Ateş:

Kabil’de bizi ABD vurdu!

Kabil'de_bizi_ABD_vurdu

Afganistan’ın eski Türk komutanı,
Kabil saldırısını Aydınlık’a değerlendirdi:

1. ABD araçları oradan geçmez
2. Taliban içindeki taşeron kuvvetler kullanılmış
3. Amaç Türkiye’yi savaşın içine çekmek

Mustafa Kaya
AYDINLIK
Haber portalı, 01.03.2015
http://www.aydinlikgazete.com/turkiye/emekli-kurmay-albay-haydar-ates-kabil-de-bizi-abd-vurdu-h63973.html

TALİBAN Afganistan’da ilk kez Türk askerini hedef aldı. Önceki günkü bombalı intihar saldırısında bir Türk askeri şehit oldu. Saldırı sonrası açıklama yapan Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahit, saldırıyı üstlendiklerini belirtti, ancak hedeflerinin Türk askeri olmadığını öne sürdü.

Saldırının zamanlaması ve oluş biçimi çok ciddi soruları da beraberinde getirdi. Türk askerine yönelik saldırı tam da ABD’nin Afganistan’dan tümüyle çekilme sürecine denk geldi.
Bu süreçte ABD, Türk askerinin Afganistan’da muharip görevlere katılması konusundaki ısrarını en üst düzeye çıkardı. IŞİD’e karşı mücadele gerekçesiyle Irak ve Suriye’de Türkiye’yi ateşe sürme girişimlerini yoğunlaştıran ABD’nin Afganistan’da da
Taliban üzerinden örtülü operasyonlara başvurduğu açık.

Akıllara gelen tüm bu soruların yanıtlarını bölgeyi en iyi bilen Türk komutanlardan biri olan Emekli Kurmay Albay Haydar Ateş verdi. Ateş, 2006 yılında Afganistan Türk Görev Kuvveti kurulduğunda Türk Birliği’nin ilk komutanıydı. Ayrıca Türkiye, Fransa ve İtalya’nın lider konumda olduğu NATO ISAF Kabil Bölge Komutanlığı’nın da ilk Türk komutanı. Ateş’in
son görevi ise Afganistan Türk Temsil Heyeti Başkanlığı’ydı. Ateş Afganistan’da görev yaptığı süre içerisinde ABD kuvvetlerinin Afganistan’ı nasıl karıştırdığını ve Türk askerini de bu sürece dahil etmek için neler yaptığını en üst düzeydeki tanıklıklarıyla bire bir yaşadı. Bir askerimizin şehit olduğu saldırı ile ilgili sıcak bilgiye dayalı açıklamaları ise önümüze konulan Afganistan resmini tümüyle değiştirebilecek nitelikte.

TALİBAN’IN BİR BÖLÜMÜ ABD’YE HİZMET EDİYOR

– Taliban belki ABD araçlarını hedeflemiş olabilir veya böyle bir plan yapmıştır.
Ancak Taliban’ın yapısı içinde farklı bir durum da var. Taliban ikiye ayrılmış durumda.
Bir bölümü ABD’ye hizmet ediyor. Muhtemelen bu saldırı ABD araçları için de planlanmış olsa, ABD kendi elemanları vasıtasıyla bu saldırıyı öğrenmiştir. Sonra o noktaya gidecek şahsın kan bedelini karşılayarak o bombayı Türk araçları için yönlendirmiş olabilir.

ABD ARAÇLARI O YOLU KULLANMAZ

– Çünkü ABD araçları o yolu neredeyse hiç kullanmazlar. Saldırı ile ABD bir taşla iki kuş vurma hedefinde. Bir yandan Türk halkını ve askerini Taliban’a karşı kışkırtıp silah kullanmaya zorlayarak kendi operasyonlarına ortak etme; aynı zamanda da Afgan halkını Türklere karşı kışkırtma şansı yakalama çabasında. Kanaatimce bu eylem bilerek Türk birliğine yöneltilmiştir. Üzerinde Türk bayrağı olan ve Türk Büyükelçiliği önünde duran araçlara hiçbir Afganlı yanlışlıkla saldırmaz.

AFGANİSTAN’DA BU İŞİN PAZARI VAR

– Afganistan’da yalnızca saldırı yapmanın bedeli 10 bin ABD Doları. İntihar saldırısının
bedeli ise 25 bin $. Bu para, o kişi ölünce ailesine ödeniyor. Yani bu alanda bir pazar oluşmuş durumda… İnsan yaşamının çok değeri olmadığı için aşiret reisi veya aile, bir kişiye bu görevi verip parayı alır.

ABD, Türk askerini hedef yapma peşindeydi.

Bu süreçte, Türkiye tarafından yazılı olarak koalisyon harekatına katılım konusunda yazılı bir deklarasyon olmadığı için, ABD ve İngiltere başta olmak üzere, Türk Komutanı olarak beni çok sıkıştırmaya çalıştıklarını söyleyebilirim. Türk Birliği’nin durumu sadece Genelkurmay Başkanı tarafından bir basın organına verilen beyanatla belirlenmişti. ABD bu nedenle sık sık bazı ABD’li askeri personelin “keşif” amaçlı olarak Türk askeri üniformasıyla ve Türk devriye araçlarına binerek devriyelere katılması konusunda ısrarlı teklifler yapmıştı. Örneğin İngiltere sözde keşif ve gözetleme için bazı İngiliz devriyelerinin Türk birliğinin konumlandığı Doğan Kampı’ndaki nöbet ve gözetleme kulelerinden yararlanması önerilerini getirmişti. Bunların gizli amacının, Türk üniforması altında devriye esnasında bilerek yapılacak büyük bir provakasyonla Afgan halkı nezdinde Türk birliğini çok zor durumda bırakmak veya Türk kampındaki kulelerden çevredeki halka ateş ederek büyük bir infial ve düşmanlık yaratmak olabileceğini değerlendirerek öneriyi reddettim. Hatta ABD özel birliklerinin Kabil bölgesinde operasyon yapmasını, tam bir terörist gibi davranan ABD’nin Blackwater isimli sözde güvenlik şirketinin elemanlarının cyaya gezmesini bile yasakladım.

Bu süreçteki tavrım ve yaklaşımım nedeniyle birçok olumsuz etkiye de maruz kaldım ve hatta Türk komutan olarak ABD Büyükelçiliği’ne yazılı nota vererek ulusal çıkarlarımızı ve saygınlığımızı korumaya çalıştım.

AYNI SENARYO SURİYE’DE DE DEVREDE

– ABD hedefine ulaşmak için her yolu deneyen bir ülkedir. Nasıl ABD El Kaide’yi kurup Afganistan’ı ve kimi ülkeleri biçimlendirmeye ve terör yoluyla hedeflerine ulaşmaya çalıştıysa, aynı yolla IŞİD’i de ABD ve İsrail birlikte kurmuştur. BOP (Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında Suriye ve Irak’taki hedeflerine bu yolla ulaşmayı hedeflemiştir.
IŞİD’e Suriye’de verilen görev, kargaşanın boyutunu büyüterek PKK’nın bu bölgede uzantısını daha da güçlendirmektir. Böylece Esad’ın karşısına güçlü bir Kürt yapılanması ortaya koymaktır. Şimdi IŞİD Suriye’de hükümet güçleri ile PKK arasında tampon görevi yürütmektedir.

IŞİD’e Irak’ta verilen görev ise Musul ve Kerkük bölgesindeki Irak Merkezi Hükümeti’nin gücünü zayıflatmak ve onu bölgeden uzaklaştırmak,
Barzani’nin Kerkük’te daha da güçlenmesini ve tam denetimini sağlamaktır.
ABD’nin hedefi bu bölgeye peşmerge ve askeri güçlerle saldırarak Musul’u sözde IŞİD’den geri alıp Barzani’ye teslim etmektir.

==============================

Dostlar,

Yurtsever ve ufuklu komutan, dostumuz Sn. E. Kurmay Alb. Haydar Ateş‘i,
Afganistan Türk Birliği komutanı iken sergilediği yetkin (dirayetli) yönetimi için
kutlamak isteriz.
Bu vesile ile yaptığı açıklama da önümüzü açan gerçeklerdir, teşekkür ederiz..

Türkiye, sözde stratejik (yoksa trajik mi?) müttefikinin bu arkadan vuran bilmem kaçıncı operasyonunu adamakıllı değerlendirmeli ve politikalarını gözden geçirmelidir.
(Muavenet savaş gemimizi de bilerek / gözdağı için vurup batırmadılar mı??)

Türkiye, “Ayı ile girdiği çuval” dan (yerleşik bir politik benzetmedir..)
çooook geç de olsa çıkmaya çabalamalıdır.
Ve de dış politikasında olup bitenleri NATO / ABD gözlüğü ile izlemekten vazgeçmelidir..
O NATO ki, kontrgerillası ile – gladyosu ile ülkemizde nice kanlı olayların kurucusu, cinayetlerin eli kanlı maşasıdır…

Ne hazindir ki, Türkiye Cumhuriyeti kendi ülkesinde kendi yurttaşlarının öldürülmesine
engel olamamakta, işleyeni gerçekte belli sözde “faili meçhul” cinayetler aydınlatıl(a)mamaktadır.

Ne uğrunadır bu sefil dış politika??

Türkiye, Bağımsız ve onurlu bir dış politika izlemelidir.
Türkiye, Küreselleşen emperyalist güçlerin maşası olmaktan çıkmalıdır.
Tam da tersine bölgesinde barış ve istikrarın güvencesi olmalıdır.
Komşu ülkelere ABD’nin koçbaşı olarak vekaleten saldıran bir taşeron ülke olmak,
Atatürk’ün Türkiye’sine asla yakışmamaktadır.
Unutulmasın ki, koçbaşı sürüyü mezbahaya taşıdıktan sonra kesim sırası kendsine gelmektedir.

Ve aklımıza düşmesini engelleyemediğimiz bir soru :

E. Kurmay Albay Haydar Ateş neden general ol(a)madı ??

Sevgi ve saygı ile,
01.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Rifat Serdaroglu : BAŞKANBAŞBAKANGENELBAŞKAN

Rifat Serdaroglu : BAŞKANBAŞBAKANGENELBAŞKAN

 Rifat Serdaroglu

Türk Milleti 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı seçecek, ilk kez oy kullanacak.
Adaylar, biri dışında henüz belli değil. Belli olan ise Başbakan Erdoğan

Erdoğan; kimilerine göre 12 yıl boyunca başarılı bir Başbakanlık yaptı.
Girdiği her seçimi kazandı. Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturdu, çağ atlattı.
Özellikle Sağlık alanında ve Dış Politikadaki uygulamalarıyla halkın desteğini
ve beğenisini aldı!

Kürtçüler, Numaralı Cumhuriyetçiler, Türk Milleti ve Atatürk Düşmanları,
İslam Devleti ve Hilafet Özlemcileri, Tarikatlar-Cemaatler, Ermenistan ve Rum Pontus Hayalcileri, BOP Destekçileri, Tesev-Soros Beslemeleri, koro halinde ellerindeki medya ve propaganda organlarıyla bu hayali “Başarı Öyküsünü” üfürüp durdular.

Biz de yıllardır,

  • Bu yapılan bir hayal ticaretidir, bu kişi demokrat değildir.
    Devleti yönetecek ehliyeti yoktur. Ülke süratle Federe İslam Devletine götürülmektedir. Hırsızlık-yolsuzluk-rüşvet tepeleri sardı,
    devletin en hassas birimleri işgal ediliyor, 
    Milli Ordumuza tuzak kuruluyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük borçlanması yapılıyor.
    Alınan borçlar, yatırım için değil tüketim için kullanılıyor.
    Ekonomi alarm zilleri çalıyor.”
     dedik durduk. Keşke yanılan biz olsaydık…

Geldiğimiz noktada, Erdoğan tam bir dikta yönetimi uygulamaya başladı.
İşine gelen Yargı kararlarını beğeniyor, işine gelmeyen bir karar çıkarsa,
Yargıç-Savcı-Mahkeme-Anayasa Mahkemesi-Hukuk Devleti demeden, bu makam ve kişilere en ağır hakaretleri yapıyor, yargı kararlarına saygı duymadığını, gerekiyorsa onlara da yasak koyacağını söylüyor.

Cumhuriyet Tarihinde ilk kez bir Başbakan, Yargı Erkine, “Yargı belası” dedi!
Bu kafaya, bu anlayışa “Demokrat” diyecek birinin aklından şüphe edilir.

Erdoğan şimdi bu anlayışını, Türkiye’ nin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı Makamına taşımak istiyor. Üstelik Başbakanlık ve Genel Başkanlık kimliklerini de yanında taşıyarak.

Değerli Okurlar;

Bir kişiyi dostlarınız arasına alırsanız, onun ailesini-yakınlarını da dostlarınız arasına katmış olursunuz.
Türk Milleti eğer Erdoğan’ı Çankaya Köşküne yani Atatürk’ün Evine çıkartırsa, beraberinde kimleri de oraya taşıyacak, bakalım mı?

*Erdoğan’ın ailesi, Vakıflarıyla-Gemicikleriyle-Medya Gruplarıyla-Sıfırlanan Milyarlarca Avrolarla-Villalarla-Pırlanta Dükkânlarıyla Çankaya Köşküne çıkacak.
*Yasin El-Kadı, Gülbettin Hikmetyar, Reza Zarraf, Hariri Ailesi, Seyid Kutub,
El Kaide, El Nusra da Çankaya Köşküne çıkacak.
*Barzani, Öcalan, Şivan Perver gibi Türk Milletine düşman kişiler de çıkacak.
*Ayakkabı Kutuları, Para Kasaları, Haram Havuzları, İmar Yolsuzlukları, Kupon-Cillop Araziler kol-kola Çankaya çıkacaklar.

Türk Milleti tüm bunların Çankaya’ya çıkmasına izin verecek mi?
Hiç tahmin etmiyorum, vermeyecektir.

Önümüzdeki günlerde ekonomik alanda ciddi sıkıntılar yaşayacağız.
Erdoğan istediği denli saklamaya, karartmaya çalışsın, deniz bitmiştir.
Türkiye Borç Batağındadır.
Son 10 yılda sektörlerin bankalara borcu, % 1173 artarak 1,2 Trilyon TL oldu.
Son 10 yılda Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla ise yanızca % 179 arttı.
(AS:Başbakan RTE 230 milyar dolardan 825 milyar dolara çıktığını söylüyor. 3,5 kat)
Son 10 yılda konut kredileri 32 kat, kredi kart borcu 31 kat, ihtiyaç kredileri 50 kat arttı.

Artık iç ve dış finans kuruluşları ve Bankalar, Türkiye’deki “Özel Sektör Projelerine” kredi vermiyorlar.
Erdoğan bu projeler için “Hazine Garantisi” vereceğini açıkladı.
Yani, “Türk Milletinin a..na k…m diyen sepetin yaptığı işler nedeniyle aldığı krediler ödenmezse, bunun borcu bizim vergilerimizle ödenecek!
Bu durum, çarkların böyle dönmeyeceğini, durma noktasına geldiğini gösteren
çok ciddi bir durumdur.

Ayrıca Başbakan Erdoğan, Türk Milleti ile “Hesap Kesmeden” hiçbir yere gidemez, gitmemelidir. Önce 12 senenin hesabını Türk Milletine verecek, sonra gidebilirse,
millet seçerse, gidecek.

Yalnız bir uyarım var:
Çankaya yokuşu çok diktir. Nefes darlığı olan, sırtında “Yolsuzluk-Kalpazanlık-
Resmi Evrakta Tahrifat- İhaleye Fesat karıştırmak” gibi dosyalar ve iddialar olan biri o yokuşu çıkamaz. Nizamiyenin önünde tıkanır kalır. Böyle tıknefes ve yükü çok ağır olan birinin çıkabileceği tek yokuş, Yüce Divan görevini yapan Anayasa Mahkemesi yokuşudur.

Not  : Bir yandan “Yargı Belası” , “Twitter Belası” , “Kuvvetler Ayrılığı Belası” ,
öbür yandan Haşhaşiler-Çeteler-Alçaklar-Şerefsizler Belası”, en son olarak da
“Tek Ceketlinin” açtığı davalar bizde akıl bırakmadı be kardeşlerim.
Hele bir de Bilal’in iki lafı bile anlayamaması ve sıfırlama operasyonundaki beceriksizliği, sinir sistemimi alt-üst etti. Bayramınızı kutlayamadım.
23 Nisan Milli Hâkimiyet ve Hayırlı Evlat Bayramının, hayırlara vesile olmasını
niyaz ederim. Allah yar ve yardımcınız olsun. En kalbî, böbrekî ve bağırsakî saygılarımı sunarım. Vakıflarımız tatil günleri de açıktır. Her türlü bağış kabul edilir. Hele peşin ve nakit verilirse, sevabınız iki kat artar. Âmin ve İnşallah…

Sağlık ve başarı dileklerimle 23 Nisan 2014
Rifat Serdaroğlu

Naci BEŞTEPE : ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 20 Kasım 2013


ÇARŞAMBA İĞNELERİ

portresi_kucuk

 

Naci BEŞTEPE

 

 

 

İSABET

AKP’nin Yozgat belediye başkan adayı kim?

Satılmış ERDOĞAN

GAVAT

Suay Karaman sormuş; karısını satana gavat denirse, ülkeyi satana ne denir?

Yanıtım;

Hain gavat

SIKMABAŞ

AKP iktidarı orduevlerinde sıkmabaşın / türbanın serbest olması için çalışma yapıyor.

Genelkurmay ne yapıyor?

Sıkma başını,

Al maaşını…

ENGEL

Diyanet engelli kadrolarına personel almıyor.

“Allah versin” demeyi yeğliyor…

KAMUSAL

Şırnak Belediyesi’nin PKK’ya yemek servisi yaptığı kaza olunca ortaya çıktı.

Jandarma üstünü kapatmaya çalıştı.

Kamu görevlileri yeni duruma çabuk alıştı…

UZLAŞMA

Anayasa Uzlaşma Komisyonu, iki yıllık çabadan sonra uzlaşamayarak dağıldı.

Anayasaya ne hacet, Sultan yasa dışı yaşamaya-yaşatmaya alıştı…

MÜJDE

İçişleri Bakanı 19 adet TOMA alınacağını müjdeledi.

Islanmayan vatandaşlar teşekkür mesajı çekmeli…

GÖREV

Barzani, “Kürtlerin ilk görevi birleşmektir.” dedi.

Söze ne gerek, eşbaşkan şimdiden ikisini birleştirdi… 

ÖZ-GÜL

RTE’ye meydan okuyan yiğit Arınç, Diyarbakır’da el ele kürsüye çıktı.

Öz-gül ağırlıklı somun pehlivanı…

KİNCİ

Denizli’de, AKP’nin polisi vatandaşın aracındaki Atatürk çıkartmasını sildirmek istedi.

Vatandaşlar direnince AKP gibi geriledi…

PARANOYA

ABD merkezli Bloomberg haber ajansı :
”Paranoyak laikler haklıymış;Türkiye’de işler değişti”

Bizim yumuşakçalara duyurulur…

FİRAVUN

Feto, RTE’ye “Firavun” dedi.

İltifat mı, hakaret mi etti… 

ALİ

RTE, torununa  Ali adını verdi.

Sıraya Abdullah (APO) ile Barzani girdi…

BAŞARISIZ

ABD Ankara Eski Büyükelçisi Abramoitz “Erdoğan başarısız” dedi.

Demek ki bazı işlerde gecikti…

TENCERE

Adana Valilik makamını dolduran Kambur İzzet’in torunu Coşşş,
gençliğinde İBDA-C ‘nin de temsilcisi imiş.

TÜRBANLILAR

Burdur İHL kız öğrencileri voleybol maçına türbanlı çıktı.

Saçları görülmedi çok şükür, önemli değil ama bacakları açıktı…

POLİS

AKP, dokuz yılda 15 bin kişiyi KPSS’siz polis yaptı.

Çanakkale zaferi için sınav şart mı?