Etiket arşivi: ne mutlu Türküm diyene

VATAN SEVGİSİ

VATAN SEVGİSİ 

Suay Karaman

Suay Karaman
Konuk yazar

19 Eylül 2018’de İstanbul Kabataş Lisesi’nde 2018-2019 eğitim öğretim yılı açılış törenine katılan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Emeği, güneşin altında çalışan bir işçinin alın terinden öğreneceksiniz. Vatan sevgisini, Suriyeli bir muhacir çocuğun gözlerinden öğreneceksiniz. Kahramanlığı, Ömer Halisdemir gibi yiğitlerin cesaretinden öğreneceksiniz. Özveriyi, terör örgütünün kalleşçe şehit ettiği Aybüke öğretmenin fedakarlığından öğreneceksiniz.”

Türk milleti, vatan sevgisini Suriyeli bir göçmen (muhacir)  çocuğun gözlerinden öğrenemez. Çünkü vatanını terk eden Suriyelilerin çocuklarının gözlerinde vatan sevgisi yerine vatanına karşı görevini yapmamanın suçluluğunu ve başka bir vatanda sığıntı gibi yaşamanın ezikliğini görürüz.

Türk milleti, vatan sevgisini çok iyi bilir. Çünkü bizler vatan sevgisini Çanakkale’deki Onbeşlilerin gözlerinden, Seyit onbaşının gücünden öğrendik. Vatan sevgisini İnönü’den, Sakarya’dan, Kocatepe’den, Dumlupınar’dan öğrendik. Vatan sevgisini Kurtuluş Savaşımızda iz bırakmış kahraman Türk Kadınlarından öğrendik…

Bizler vatan sevgisini Namık Kemal’den, Tevfik Fikret’ten öğrendik. Vatan sevgisini Kuvayi Milliye şehitlerinden, gazilerimizden, eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ten öğrendik. Vatan sevgisini Nazım Hikmet’in “Kuvayi Milliye Destanı”ndan öğrendik.

Vatanseverlik, hürriyet, millet kavramlarını Türk düşün yaşamına ve edebiyatına sokan Namık Kemal, vatan sevgisini şu şekilde anlatmıştı:

  • “Süt çocukları beşiğini, çocuklar eğlendiği yeri, gençler geçimlerinin sağlandığı yeri, ihtiyarlar dünyadan ellerini-eteklerini çektikleri yalnızlık köşelerini, evlat anasını, baba ailesini ne türlü duygularla severse insan da vatanını öyle duygularla sever. İnsan vatanını sever. Çünkü vatan, öyle bir galibin kılıcı veya bir katibin kalemiyle belirsiz hatlardan, sınırlardan ibaret değil; millet, hürriyet, menfaat, kardeşlik, hakları kullanma, hakimiyet, atalara hürmet, aileye sevgi, çocukluk hatıraları gibi birçok yüce duyguların toplanmasından oluşmuş, mukaddes bir düşüncedir.”

İşte vatan sevgisi budur; bu sevgi her türlü koşulda büyük bir özveriyi gerektirir ve vatan için seve seve ölüme gitmeyi göz önüne alır.

Vatan sevgisini Atamızın Gençliğe Hitabesi’nden, Bursa Nutku’ndan öğreniriz. İstiklal Marşı’mızdan, şanlı al bayrağımızdan öğreniriz vatan sevgisini. Okullardan kaldırılan andımızı okumaya devam ederek öğreniriz. “Ne mutlu Türküm diyene” sözünün anlamını kavrayarak öğreniriz vatan sevgisini. Eğer vatan sevgisini mutlaka bir gözden öğreneceksek, işte o zaman şehit çocuklarının gözlerindeki yaşlardan öğreniriz, kahraman Mehmetçiğin cesaret dolu gözlerinden öğreniriz.

Karanlık ortaçağa takılarak, ılımlı İslam çığlıkları atıp, büyük işgal projelerine öncülük edenler vatan sevgisini bilmezler, bilemezler.

Emperyalizme karşı ülkesini kurtaran Kuvayi Milliye’cilerin torunlarına ve büyük önder Atatürk’ün gençlerine vatan sevgisini öğretmeye kalkanlara ise güler geçeriz.
===========================

Yaşşa Mustafa kemal Paşa çok yaşşşa..

Yaşşa Suay Karaman dostumuz, çoooook yaşşa..

Sevgi ve saygı ile. 01 Ekim 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BS
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

26 Ağustos 1922; Büyük Taarruz’un Komutanları

Dostlar,

İnsanlık tarihinin en önemli -meşru- savunma savaşlarının başında
belki de Türk Kurtuluş Savaşı gelir..

26 Ağustos 1922 sabahının köründe başlatılan BÜYÜK TAARRUZ , bu kalkışmanın bir tür finalidir..

Bu görkemli “Kutsal İsyan”ın (Hasan İzzettin Dinamo) elleri öpülesi komutanlarını Sn. Gülsev EYÜBOĞLU paylaşıyor..

Sevgi ve saygı ile.
Tekirdağ, 26.08.2018, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

=====================================

26-30 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZA KATILAN BÜYÜK BİRLİK KOMUTANLARI….

Izmir'e_Giris.39.9.1922

BAŞKOMUTAN: Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK)

GENELKURMAY BAŞKANIı :Birinci ferik Fevzi Paşa (ÇAKMAK)

BATI CEPHESİ KOMUTANI:Mirliva İsmet Paşa (İNÖNÜ)

1.ORDU KOMUTANI :Mirliva Nurettin Paşa.

2.ORDU KOMUTANI :Mirliva Yakup Şevki Paşa (SÜBAŞI)

1.KOLORDU KOMUTANI :Miralay İzzettin Bey (ÇALIŞLAR)

2.KOLORDU KOMUTANI :Miralay Ali Hikmet Bey (AYERDEM)

3.KOLORDU KOMUTANI:Miralay Şükrü Naili Bey (GÖKBERK)

4.KOLORDU KOMUTANI:Miralay Kemalettin Sami bey (GÖKÇEN)

5.KOLORDU KOMUTANI:Mirliva Fahrettin Paşa (ALTAY)

6.KOLORDU KOMUTANI:Mirliva Kazım Paşa (İNANÇ)

KOCAELİ Grup KOMUTANI:Miralay Halit Bey (KARSIALAN)

1.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Abdurrahman Nafiz Bey (GÜRMAN)

3.KAFKAS TÜMEN KOMUTANI:Miralay Kazım Bey (ORBAY)

4.TÜMEN KOMUTANI :Miralay Mehmet Sabri Bey (ERÇETİN)

5.KAFKAS TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Halit Bey (AKMANSÜ

6.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Hüseyin Nazmi Bey (SOLOK)

7.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Naci Bey (ELDENİZ)

8.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Kazım Bey (SEVÜKTEKİN)

11.TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay)Ahmet Bey (DERVİŞ)

12.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Osman Nuri Bey (KOPTAGEL)

14.TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Ethem Necdet Bey (KARABUDAK)

15.TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Naci bey (TINAZ)

16.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Aşir Bey (ATLI)

17.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Hüseyin Nurettin Bey

18.TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Mehmet Hulusi Bey (CONK)

23.TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Ömer Halis Bey (BIYIKTAY)

41.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Alaattin bey (KOVAL)

57.TÜMEN KOMUTANI:Miralay Reşat Bey (ÇİĞİLTEPE)

61.TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Salih Bey (OMURTAK)

1.SÜVARİ TÜMEN KOMUTANI:Miralay Mürsel Bey (BAKÜ)

2.SÜVARİ TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Ahmet Zeki Bey (SOYDEMİR)

3.SÜVARİ TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) İbrahim Bey (ÇOLAK)

14.SÜVARİ TÜMEN KOMUTANI:Kaymakam (Yarbay) Mehmet Suphi (KULA)

MÜRETTEP SÜVARİ TÜMEN KOMUTANI:Miralay Hacı ARİF (ÖRGÜÇ)

BATI CEPHESİ KURMAY BAŞKANI:Miralay Asım Bey (GÜNDÜZ)

Ekleme (Kayaalp Büyükataman’ın siteye yazısı) :

Albay Mazhar (BUYUKATAMAN)

1920-1923 yıllarında katıldığı türk Kurtuluş Savaşı’nda Yarbay rütbesi ile
176. Alay Komutanlığı

***********************

7000 YILLIK TÜRK BEŞİĞİ, KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU TÜRKİYE‘NİN VE BÜYÜK TÜRK MİLLETİ’NİN ÖLÜMSÜZ BAŞKOMUTANI ATATÜRK VE
ÖLÜMSÜZ KAHRAMAN YİĞİT KOMUTANLARININ AZİZ RUHLARI ÖNÜNDE;

MİNNETLE – SAYGI İLE

    DİZ ÇÖKÜYORUM

VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN..
… NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE-İNADINA İLELEBET

SAYGILARIMLA

Gülsev EYÜBOĞLU
26 Ağustos 2013

İsrail ‘Din devleti’

‘Din devleti’

Meriç Velidedeoğlu
Cumhuriyet, 03.08.2018
(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Geçen hafta perşembe günü sabahı İsrail meclisi “Knesset” İsrail’i, “Yahudi Ulus Devlet”, 
açıkça “Yahudilerin ulus devleti” olarak kabul ettiğini dünyaya duyurdu. (19.7.2018)

Ve hemen ardından da -anımsanacağı gibi- “yolsuzluktan” yargılanan Başbakan Netanyahu“Mutlak bir çoğunluk, devletin ‘Yahudi karakterinin’nesiller boyunca aktarılmasına karar verdi, ‘Çok yaşa İsrail devleti!’ ” diyerek seslendi.
Kuşkusuz bu “Yahudi karakteri”ni belirleyen, “Yahudi şeriat (Halaka) kuralları” olduğu bilinir; dolayısıyla Başbakan, “İsrail bir din devletidir!” diyerek de vurguladı bu durumu.
Ve bu “dinsel” dile getiriş, “İsrail Devleti”nin kurulduğu toprakların yerli halkını hiçe sayıp, sınırlarının genişletilmesinin “nedeni” olarak hep kullanıldı, şimdi de kullanılmaktadır…
Öyle ki, İsrail’in sınırlarını, “Kızılırmak” büklümüne dek uzatarak, Anadolu’yu da içine alan ünlü “Yaşam Alanı” kuramı, “Ortadoğu”yu da, Batı Emperyalizmi’nin at koşturduğu bir alan olmasını sağlayan yine “dinsel” bir projedir; daha yakışan bir deyişle, “dinsel maskeli” bir projedir…
Dünya ülkelerine dağılmış olan “İsrailoğulları”nı, “Kutsal Kitap”ları, “AhdiAtik”te, kendilerine “vaat edilen, çeşmelerinden bal, süt akan” bugünkü topraklarına, Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonunda yerleştiren İngiltere -bu “sevabı” işledikten sonra- Ortadoğu’yu, dünyanın yeni jandarması “ABD”ye teslim etmiş olsa da, dinsel bağlamdaki bu emperyalist tutum sürdürülecekti, sürdürüldüğü görülüyor.
Öte yanda, İsrail meclisi “Knesset”in, Arap milletvekilleri Netahyahu’yu eleştirerek, “Siz bir ‘apartheid’ (ırk ayrımcılığı) yasasını geçirdiniz. Bu yasa ırkçıdır!” diye uyardılar…
Ayrıca, Komünist Partisi’nin Arap milletvekili de: “Yahudiler dışındaki bütün vatandaşları, ikinci sınıf vatandaş konumuna getirdiğini söyleyerek,‘…demokrasinin ölümü ilan edildi!’ ” dedi…
Bir “din devleti” olduğunu ilan eden İsrail’in, bu yapısından kaynaklanan ırkçı tutumuna, dolayısıyla Filistinlilere uyguladığı katliama, dahası, içeriden de yapılan bu ağır suçlamalara karşın, ABD’nin hâlâ İsrail’i savunmasının siyaset bağlamı dışında, başka bir anlamı olabilir mi?
“ABD”nin, bir “din devleti” olduğu, ülkedeki Hıristiyanlardan, Hıristiyan dininin bir mezhebi olan Protestanlığı kabul eden, “Protestanlar” tarafından kurulduğu konusu, şu günlerde dile getirildiği görülüyor; özellikle de tutucu Protestanlara “İncil” yazarlarına verilen “Evangelist” adından kaynaklanan Evangelist’ler dendiğinden söz ediliyor ve “ABD”yi kuranların bunlar olduğu belirtiliyor.
ABD’de, Başkan Trump’ın da katıldığı bu tartışmalar sürerken, İsrail’in, “Yahudi Ulus Devlet” olduğunu sağlayan yasaya, “Yahudi Ulus Devlet Yasası’na, yazının başında yer alan eleştirilere bir yenisi daha eklendi.
Maliye Bakanı Moshe Kahlon“ayrımcılığı ve din devletini yasal hale getirecek” bu yasaya itiraz etti; ardından Eğitim Bakanı da bu eleştiri kervanına katıldı.
Bu itirazların yapıldığı geçen hafta, ölen Filistinlilerin‘149’a ulaştığını bildiriyordu ‘TV’ler…
“Din devletleri”nin, insanlığa yaşattığı derin olumsuzlukların süreceği görülüyor.
Ne dersiniz?
======================================
Dostlar,

İSRAİL’de IRKÇI – SİYONİST DİN DEVLETİ İLANI ÇOK UTANDIRICIDIR

21. yy’da utandırıcı bir girişim İsrail’in yaptığı..
Tam anlamıyla “dinci ırkçılık“, özel olarak adı SİYONİZM!
ABD / ABD’li Evangelistler tam güç, bu küresel meydan okumanın ardında!?
Bu nasıl insan hakları savunuculuğu ise!?

İsrail’de Yahudi Şeriatı Halaka yaşama egemen olacaksa, bu ülkede yaşayan Yahudi olmayanlar kesin olarak “1. sınıf eşit yurttaş” olamayacaklardır.

Bu sonuç, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve BM Sözleşmesi başta olmak üzere sayısız uluslararası hukuk metnine açık biçimde aykırıdır.

Ayrıca “Yahudi” olma, biyolojik soybağına dayalıdır ve mutlaka Yahudi bir kadından doğma koşuluna bağlıdır. Sonradan bu ırkçı özelliğin kazanılması olanaklı değildir..

Şimdi dönüp Türkiye’ye bakalım.. Neredeyse 90 yıl önce Mustafa Kemal Paşa, 10. Yıl Söylevini bitirirken

  • “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sloganını kullanmıştır. (29 Ekim 1933)

Kemal Paşa‘nın kendi el yazısıyla 3 ayrı yerde “Türk Milleti” tanımı yaptığını biliyoruz.

  • “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına / ahalisine Türk Milleti denir.”..

Bu belirleme ve çağrı tümüyle gönüllü, uygarca, sosyolojik temelli, ırkçılık dışı ve gerçekçidir.

Anadolu halkını, etnik kökenlerini gözetmeden, çağdaş bir ulus devlet kurmaya çağrıdır. Emperyalizm karşısında başkaca seçenek yoktur; tersi durumda bölünüp parçalanma ile yutulma ve / veya emperyalizmin sömürgesi kukla devletçiklere dönüşme kaçınılmazdır.

Dolayısıyla ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ asla ırkçı olmayan, barışçı – dayanışmacı – birleştirici bir anti-emperyalist bir insan hakları savunma girişimidir. Kaldı ki, bu kurum –Ulus Devlet- Mustafa Kemal Paşa‘nın uydurması da değildir, imparatorlukların parçalanmasının ardından Dünyada geçerli olan devletleşme modelidir.

Türkiye’de bu gerçekçiliğin doğru algılanması, tüm Türkiye halkları = Türk Ulusu açısından yaşamsal önemdedir.

Dolayısıyla “eşit yurttaşlık” sözlerinin semantik tuzaklı büyüsüne kapılmadan ulusun birliği sağlanmalıdır. Bunun yolu “yurttaşların eşitliği” dir.. Ülkemizde, etnisiteleri farklı da olsa, anayasal olarak salt Türk yurttaşlarımız vardır ve bunlar yasa önünde eşittirler.

Anayasanın 66. maddesi toplumsa barışın güvencesi gibidir :

  • Madde 66 – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

Türk vatandaşlığı yasal koşulları oluştuğunda, başkalarınca kazanılabilmektedir. Örn. evlenme ile, ülkemizde belli değerde taşınmaz edinme…. Suriye’li göçmenlerin yaklaşık 1/100’ünün (35 bin dolayında) son birkaç yılda Türk vatandaşlığına kabul edilmesi gibi.. (TÜRK VATANDAŞLIĞI KANUNU, RG : 12.06.2009, sayı: 27256)

Günümüz ABD’si, çok sayıda farklı Avrupa halklarınca kurulmuştur. İngiliz emperyalizmi ile yıllarca bağımsızlık savaşı vermişler ve 1776’da Virginia Haklar Bildirgesi ile bağımsız devlete adım atmışlardır. Genelgeçer, en yaygın konuşulan dil olan İngilizce’yi tek “resmi” dil olarak benimsemiş ve uluslaşmaya koyulmuşlardır. ABD’nin 3. Başkanı (1801-1809) Thomas Jefferson, haklı biçimde övünerek salt bir devlet kurmadıklarını, ayrıca bir ULUS YARATTIKLARINI vurgulamaktadır.. Üstelik çok sayıda (onlarca!) farklı millet – dil – kültürden kalkarak.. Gerçekten de “Amerikan” halkı tam anlamıyla sentetiktir, yapay olarak üretilmiştir. Hiçbir ABD’li = Amerika yurttaşı = “Amerikan” bu durumdan yakınmacı değildir.

Resmi (official) = ana (basic)  = asıl (essential) = birincil (primary) dilleri kamusal alanda İngilizcedir.
“Anne” (mother) dili = doğuştan (native) dilleri çoook farklıdır ve bunlar da kamusal alan dışında özgürce kullanılmaktadır.
Ancak bilmektedirler ki, ABD olmalarını DİL VE ULUS BİRLİĞİNE borçludurlar.

Aktardıklarımızdan, Türkiye ve benzer biçimde etnik – dilsel – inanç eksenlerinde ayrıştırılarak iç savaşla parçalanmak ve sömürgeleştirilmek istenen pek çok ülke ve halk için çıkarılması gereken çok ders vardır.

Üstelik Türkiye’de ABD ölçüsünde etnik çeşitlilik söz konusu değildir. Çoğunluğun dili “resmi” dilimizdir. Anadolu’da yaşayan halkın ezici çoğunluğunun “Türk” olması nedeniyle, “Türklerin yurdu – diyarı” anlamında “Turchia” adı, 800+ yıl önce Batılı tarihçilerce konmuştur.

Emperyalizme direnmenin tek yolu ANADOLU HALKININ DİL VE ULUSAL BİRLİĞİ‘dir. Ve ancak böylelikle gerçek demokrasi kurulabilir..

Sevgi ve saygı ile. 05 Ağustos 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Mustafa Kemal’e hakaret ederken Akp hükümetine Yunan diyen Akp’li!

Mustafa Kemal’e hakaret ederken
Akp hükümetine Yunan diyen Akp’li!

 Yılmaz ÖZDİL

Türk nedir derseniz?
Şöyle tarif etmiş Atatürk

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

  • Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin
    yüksek tecellisine sahne oldu. Bu sahne, yedi bin senelik Türk beşiğidir. Bu beşik, tabiatın rüzgarlarıyla sallandı, beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı. Onları, tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu, şimşek oldu, yıldırım oldu, güneş oldu. Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
    ***
    Tüm etnik kökenleri bünyesinde barındıran “Ne Mutlu Türküm Diyene” kavramının,
    ruhu budur. Hal böyleyken… Akp gençlik kolları başkanı, yüreğindeki nefreti kusmuş, “birisinin babasının ve kendisinin doğum yeri Selanik’se, Selaniklidir, kimse Türk, Atatürk demesin, orijinali Yunan yani, Türk’e benzemiyor, keşke Atatürk olmasaydı” demiş. Bu arkadaşın iltihaplı mantığına göre, Akp hükümetinde Yunan bakan var demek ki… Çünkü Mehmet Müezzinoğlu Gümülcine doğumlu, babası da Gümülcine doğumlu… Bu durumda “evet” diyenler, Yunan hükümetine mi evet demiş oluyor?
    **
    Şimdi bakın…

“Sayın başkan,
Yaklaşık yedi asır boyunca yakın doğu ve orta Avrupa kanlı savaşlara sahne oldu. Mustafa Kemal Paşa‘nın milli hareketinin rakiplerine galip gelmesiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bu belirsizlik ve hoşgörüsüzlük ortamına son verdi. Bir milletin hayatında bu kadar kısa zamanda bu kadar köklü bir değişim, hakikaten nadiren gerçekleştirilebilmiştir. Teokratik bir rejim altında yaşayan, hukuk ve din kavramlarının birbirine karıştığı çöküş halindeki imparatorluk, tamamen hayat ve canlılık dolu, modern bir ulus devlete dönüştürüldü. Yakın doğu, gerçek bir barışın dayanağı haline geldi.
Türkiye’yle sürekli devam eden anlaşmazlıkların neticesinde kanlı savaşlara sürüklenmiş olan biz Yunanlar, Osmanlı imparatorluğunun halefi olan bu ülkede gerçekleşen derin değişikliğin etkilerini ilk hissedenler olduk. Küçük Asya felaketinden hemen sonra, savaştan bir ulus devlet olarak çıkmış olan, yeniden doğan Türkiye’ye, samimi barış arzusuyla elimizi uzattık, o da samimiyetle karşılık verdi. Barış için bu paha biçilmez katkıyı gerçekleştiren kişi, elbette,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa‘dır.
Bu yüzden, 1933 Yunanistan Hükümeti’nin lideri olarak, Mustafa Kemal Paşa’nın
Nobel Barış Ödülü’nün ayırtedici itibarıyla ödüllendirilmesini teklif etmekten onur duyarım.”

İmza?
Eleftherios Venizelos.
****
Evet… Mustafa Kemal Atatürk, sadece kahramanlığıyla değil, dehası ve evrensel vizyonuyla, dizlerinin üstüne çökerttiği düşmanlarının bile böylesine büyük saygısını kazanmış bir devlet adamıydı. Yunanistan başbakanı Venizelos, savaş meydanlarında ülkesini yenmiş, Anadolu’dan kazıyıp atmış, ordusunu denize dökmüş, Yunan ırkçılığının simgesi megalo idea’yı tarihin çöp tenekesine fırlatmış olan Atatürk’ü, 1934’te Norveç Nobel Komitesi’ne gönderdiği bu mektupla, Yunan halkı adına, Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti.
***
İnsani değerler bakımından, gırtlak gırtlağa geldiğimiz milletlere bile ilham veren bir karizmaydı Atatürk.
***
Türk adalarını Yunan’a bırakacaksın. Türk yoktur diyeni alkışlayacaksın.
Ne mutlu Türküm diyene‘li Andımıza tahammül edemeyeceksin.
T.C.’yi sileceksin… Sonra çıkıp Atatürk’e Yunan diyeceksin öyle mi?
***
Atatürk, bilimsel gerçek olarak, Oğuz Türkü’dür, yörüktür.
Bu kindar nesil nankörlüğü ise, işgalci mezaliminden kötüdür. (SÖZCÜ, 19.02.2017)
========================================
Dostlar,

Çok acıdır, AKP döneminde Mustafa Kemal ATATÜRK‘e ve Cumhuriyet değerlerimize saldırı hem nicel hem de nitel olarak kabul edilemeyecek dereceye ulaştı. Üstelik, yukarıdaki örnekte olduğu gibi olağanüstü bir bilgisizlik, kopkoyu bir cehalet ve/veya bilgi kirliliği temelinde.

Yoktan var ettiği bir Ulus tarafından bunca nankörlük korkarız Atatürk dışında bir başka önderin başına gelmemiştir. Ülkemizi tek başına yönetmede 15. yılına giren AKP fetret döneminin acı meyveleridir bunlar.. AKP Kasım 2002’de ABD tarafından bir proje ile iktidara getirildiğinde yeni doğan bebekler günümüzde 15 yaşına, 5 yaşında olanlar 20 ve 10 yaşında olanlar 25 yaşına girmiştir. Kopkoyu bir cehalet içinde Atatürk’e kin – nefret kusan bu genç de sorumlu yöneticilerce dayatılan nankör eğitim politikalarının ürünüdür.

Ne denli acı ki R.T. Erdoğan, “dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz..”, “.. dininizi ve kininizi eksik etmeyin..” anlamında sözler etmiş, eğitim sistemini başta olmak üzere yaşamın hemen her alanını yemyeşil tonlara boyayarak seküler – laik düzeni ciddi düzeyde aşındırmıştır.

Yukarıdaki sözleri eden Anamur AKP Genlik Kolları üyesi, açıkça AKP – RTE’nin çarpık, gerçek dışı, vefasız hatta nankör… eğitim politikalarının prototip bir kurbanıdır. AKP – RTE için 2 seçenek var : Ya izledikleri politikanın nasıl tehlikeli, kabul edilemez kerteye vardığını görerek hızla düzeltme yoluna gireceklerdir ya da kendilerince “hedeflerine” (!?) yaklaştıklarını saptayıp bayram edecek ve “durmak yooook, yola devam..” diyeceklerdir. İkincisi çıkmaz sokaktır, iflah etmez adamı.. İlkini kendilerine salık veririz.. O genç adına Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün aziz ve saygın anısından ve halkımızdan özür dileyerek hem de..

Sevgi ve saygı ile. 20 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Atatürk zehirlendi mi?


Atatürk zehirlendi mi?

 

Yılmaz Özdil

 

Yandaş gazete “Atatürk’ü İsmet İnönü zehirledi diye manşet attı ya…
Atatürk ve İnönü tarafı palavra ama, zehirlenme olduğu doğru!
* * *
17 Kasım 1938, saat 23.45
Dolmabahçe Sarayı
Atatürk’ün naaşı, muayede salonundaki katafalkta yatıyordu. İlk gün, 200 bin dolayında kişi, bayrağa sarılı tabutun önünden ağlayarak geçmişti. 2. gün hava çoktan kararmış, geceyarısı olmuştu ama, kuyruğun ucu hâlâ Ortaköy’deydi. 150 binden çok kişi ısrarla oradan ayrılmıyor, saraya girmek için sıra bekliyordu, insan seliydi.
*
Maalesef, izdihamdan dalgalanma oldu, durun ittirmeyin demeye kalmadı, giriş kapısının önünde, saat kulesi’nin çevresinde çığlıklar yükseldi, atlı polisler arkadan yüklenen kalabalığı dağıtana kadar iş işten geçti, facia oldu, insanlar sıkıştı, ezildi, 11 kişi yaşamını yitirdi.
*
Ertesi günkü gazeteler, hükümetin resmi tebliğini yazıyordu… Denizyolları işletmesi müdürü Raufi Manyas’ın kızı Bilun, 16 yaşındaydı. İstiklal caddesi 236 numarada oturan bayan Anna, 58 yaşındaydı. Bayan Roya Kişnir ve kızı Bella Kişnir, İstiklal caddesi Yıldız apartmanında oturuyorlardı. Bakırköy’den Hatice hanım, aşçıydı, 55 yaşındaydı. Kurtuluş’tan Diyamandi, sütçüydü, 40 yaşındaydı. Topkapı Arpaemini yokuşunda oturan Abdülhamid, 50 yaşındaydı. Aksaray Laleli’de oturan bayan Kevser Mehmet, 35 yaşındaydı. Tarlabaşı 19 numarada oturan Satenik Ohannes, 35 yaşındaydı. Saint Benoit Lisesi öğrencisi Paul Kuto, henüz 15 yaşındaydı. Ve, Beyoğlu Lüksemburg otelinde kalan Leon.
*
Müslüman, hıristiyan, musevi, Türk, Rum, Ermeni… “Ne mutlu Türküm diyene”ye dua etmek için, saygılarını sunmak için kuyruğa girmişlerdi. Ortak payda’ya ortak gözyaşı döküyorlardı.
*
E şimdi bakıyoruz…
*
Gayrimüslimden vazgeçtik, müslümanı bile senden-benden diye ayıran… Etnik kökeni boşverdik, kendisine biat etmeyenleri insan’dan bile saymayan… 77 yıl önce yanyanayken,
77 yıl sonra kızlı-erkekli aynı kuyrukta beklenmesine bile tahammül edemeyen…
Vedalaşmak için cenaze törenine gelenlerin kimlikleri ortadayken,
Atatürk’e hâlâ utanmadan “ırkçı” diyen bir zihniyet tarafından sürükleniyor Türkiye.
*
Kıssadan hisse.
Atatürk’ü elbette kimse zehirlemedi ama…
Özellikle son yıllarda “milletin nasıl zehirlendiğini” açıkça gösteriyor yukardaki liste!

Neden Vatan Partisi’nde Birleştik?

Neden Vatan Partisi’nde Birleştik?

Emekli Korgeneral Ayhan Taş

8 Mart 2015 Pazar günü Ankara’da gerçekleştirilen üye katılım töreninde 1354 kişi Vatan Partisi’ne üye oldu. Vatan Partisi’ne katılan Emekli Korgeneral Ayhan Taş’ın, katılım töreninde yaptığı konuşmanın tam metnini köşemize alıyoruz: 

Vatan Partisi teşkilatının değerli mensupları,

Yüreği vatan sevgisinin coşkusu ile yanan, Cumhuriyetimizin muhafızları,

Vatan Partisi’ne katılan değerli yurtseverler,

Gününüzü kutladığımız, gelecek sene daha başka bir coşkuyla kutlayacağımız, Cumhuriyetimizin temel taşı ve çimentosu, vefalı Türk kadınları,

Vatan Partisi’ne güvenini ve teveccühünü esirgemeyeceğini umut ettiğim, Türk milletinin asil kanlı vatandaşları,

Hepinizi Vatan Partisi’nin en yeni üyesi kimliğimle selamlıyor, saygılarımı sunuyorum.

VATAN NASIL ELDE EDİLDİYSE ÖYLE KORUNACAKTIR

Sözlerimin başında Başkomutanımız değişmez ve değiştirilemez önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ve O’nun yakın arkadaşlarını minnet ve şükranla yad ediyorum. Atamızın mirası vatan topraklarımızın korunması ve kollanmasında canlarını feda etmiş aziz şehitlerimize Allah’tan rahmetler diliyorum.

Geçtiğimiz bir haftada 6 kahramanımızı vatan semalarından kutsal vatan toprağına şehitlik onuru ile uğurladık. Ailelerinin derin acılarını paylaşıyor, şehitlerimize vatanları ile ilgili ideallerini gerçekleştireceğimizin sözünü vererek, rahmetler diliyorum.

Biz Türkler, dünyada toprağını, yurdunu, coğrafyasını vatana dönüştürmüş ender ve önder milletlerden biriyiz. Ancak, coğrafyadan vatana giden yolun güllerle kaplı olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu yolda, Sevr’in patronları ve destekçileri ile emperyalist güçlerin ülkemin bağrına dek sokulabilmiş güçlü orduları var iken; bizim ise güçlü imanımız, azim ve kararlılığımız ile kurtuluş için filizlenmiş umutlarımız vardı.

Azim ve kararlılıkla umudunun arkasından giden yüz binlerce şehidimizin kanları ile sulanan bu coğrafya işte böylece vatan oldu. Vatan nasıl elde edildiyse öyle korunur ve korunacaktır. Bu nedenle Türk milleti vatan hizmetini kutsallaştırmıştır.

VATAN PARTİSİ’NDE BİRLEŞME NEDENLERİ

Neden ve niçin vatanda, başka bir deyişle Vatan Partisi’nde birleştik?
Sizlerin de hissiyatına tercüman olacağını zannettiğim sebeplerim şunlardır:

1. Atatürkümüzün bizlere emaneti Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Altı Ok’la simgeleştirdiği Cumhuriyet’in temel ilkelerini ilelebet muhafaza, müdafaa ve yaşatmak için Vatan’dayım.

2. Dünyada pek az ülkeye nasip olmuş ulusal devlet kimliğimizi, Türk ulusu kimliğimizi taviz vermeden sürdürmek için Vatan’dayım.

3. ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkemizin elden gitmekte olduğunu görüyoruz. Ülkemde bölünmüşlük ve iç savaş istemediğim, komşularımızla milli menfaatlerimizin korunduğu bir barış ortamında yaşamak istediğim için Vatan’dayım.

4. Bulunduğumuz coğrafyada emperyalist güçlerin oyunlarına ortak olmamak ve güzel ülkemin bir karış toprağının bu oyunun bir parçası olarak kullanılmasını istemediğim için Vatan’dayım.

  1. Milli birlik, beraberlik, kardeşlik ve toprak bütünlüğümüzün devamını temin etmek için Vatan’dayım.
  1. Atatürk ilke ve inkılapları ile yoğrulmuş milli eğitim anlayışımızın yeniden tesisi, ortaçağ için değil, gelecek aydınlık çağlar için ilim ve irfanı rehber edinmiş çağdaş Türk nesilleri yetiştirmek için Vatan’dayım.
  1. Ülkemin gözbebeği Ordusuna kurulan kumpasları ve kirli oyunları başından beri gören, Ordusunun güzide evlatlarına en çok sahip çıkan, komutanlar evlerine dönmeden Silivri zindanının önündeki çadırını terk etmeyen gerçek yurtseverlere olan gönül borcumu ödemek için Vatan’dayım.
  1. Milli ordusunu sevmeyen milletlerin, bir gün yabancı orduları beslemek mecburiyetinde kalacaklarına inandığım için, Ordusunu çok seven Vatan’dayım.
  1. Din kutsal ve gerekli bir değerimizdir. Ülkemde dindarların dinini rahatça yaşayabilmeleri için, yobazların safsata ve söylemlerinden kurtulabilmeleri için, dinimiz üzerinden ticaret ve siyaset yapılmasını istemediğim için Vatan’dayım.
  1. Ülkemde; kadın-erkek ayrımından, cinsiyet ayrımından ve ayrımcılığından, din, dil, ırk farklılığı yaratacak ve bizleri ayrışmaya götürecek düşünce ve söylemlerden; çocuk haklarının istismarından, tecavüzlerden ve cinayetlerden ve suçsuz insanlara cezaevlerinde çile çektirilmesinden bıktığım için Vatan’dayım.
  1. Alınan dış borçların yükünden ülkemin milli kaynaklarını en iyi şekilde kullanarak kurtulmak için, dış borçları kazanılmış gelir gibi göstererek kişi başına milli gelirimizi 15 bin dolar (AS: kişi başına/yılda) gösteren yalancılardan kurtulmak için Vatan’dayım.
  1. İşsizlikten kimsenin yüzüne bakamaz olmuş, 3 milyon insanımızın yüzünün gülmesi için Vatan’dayım.
  1. Emekçinin, esnafın, öğretmenin, memurun, emeklinin, sağlıkçının, zanaatkârın ve sanatkarın, madencinin, işçi ve taşeron işçisinin ve daha milyonlarca insanımızın refahı, mutluluğu için güvenli ve onurlu yaşayacağı günlere kavuşacağı ümidimi taşıdığım Vatan’dayım.
  1. Çiftçimin, köylümün, emeği ile kendi kendine yeterli ülkeden biriyken, hayvan yemini bile ithal eden ülke durumundan kurtulmak için, bahçeden 30 kuruşa yalvararak satılan portakalı ve benzeri ürünlerimizi markette 300 kuruşa (AS: Kabzımal mafyası iktidarla ortak mı??) yedirenlerden hesap sormak için Vatan’dayım.

VATAN SANCAĞINDA BİR ARI OĞULU GİBİ

Daha yüzlerce örnek vererek sebeplerimizi ifade edebiliriz. Sizler de bunları çoğaltabilirsiniz. Ancak söz konusu olan vatanın bütünlüğü, bölünmezliği, birlik ve kardeşliği ise diğerleri teferruattır.

Sözlerimi bitirirken, Vatan Partisi’ne katılımınız için sizleri kutluyorum. Vatana hayırlı uğurlu olsun.

Yüce Türk milletinden de bir kerecik olsun hiçbir şeyin etkisi altında kalmaksızın düşünmesini ve aydınlık günlerin hayalinin Vatan Partisi ile gerçekleşebileceğini bilmelerini ve Vatan Partisi saflarında, Vatan sancağında bir arı oğulu gibi çoğalmasını yürekten diliyor ve umut ediyorum. 8 Haziran 2015 günü

‘Ey vatan gözyaşların dinsin kazandık çünkü biz’,

diyebilmek için; ‘Siyasal görüşümüz ne olursa olsun, ortak kaygımız Vatan olsun.’

Ne mutlu Türküm diyene!

**********

Emekli Korgeneral Ayhan Taş kimdir?

6 Mart 1947’de Konya Akşehir’de doğdu. 1966’da Kara Harp Okulu’ndan Topçu Asteğmeni olarak mezun oldu. 1967 yılında Topçu ve Füze Okulu’nu Teğmen rütbesiyle tamamladı. Erzurum, Kandilli’deki ilk kıta görevinden sonra Kara Harp Okulu’na öğrenci takım komutanı olarak atandı. 1976 yılında Kara Harp Akademisi’ni Kurmay Yüzbaşı olarak bitirdi ve kurmay subay olarak sırası ile Genkur. KH. Kara Harp Okulu, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyesi, ABD Kurmay Koleji eğitimi, Yeni Delhi (Hindistan) Askeri Ataşeliği ve Topçu Alay Komutanlığı’ndan sonra generalliğe terfi etti.

General olarak; 4 yıl Tugay Komutanlığı, 2 yıl 3. Ordu Kurmay Başkanlığı, 3 yıl Topçu ve Füze Okul Komutanlığı ve 4 yıl Kolordu Komutanlığı yaptı ve 2006 yılında 6. Kolordu Komutanı görevinden Korgeneral rütbesiyle emekli oldu. Evli ve 2 çocuk sahibi olup, Fransızca (orta) ve İngilizce bilmektedir.

Doğu Perinçek 
AYDINLIK, 10 Mart 2015
http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/makaleler/neden-vatan-partisi-nde-birlestik-13059

Rıfat Serdaroğlu: TORUN TORBA BİR ARADA


Dostlar
,

Yurtsever ve yürekli insanımız Sn. Rifat Serdaroğlu‘nun aşağıdaki yazısı bize,
Yüce ATATÜRK‘ün çok önemli bir uyarısını anımsattı.
Bu sözü sitemizin girişinde (manşetinde) tutuyoruz sürekli :

  • “Efendiler, sırası gelmişken, aziz Milletime şunu tavsiye ederim ki;
    başının üzerine çıkaracağı adamların kanındaki öz cevheri
    çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an bile geri kalmasın.”

Bir de aşağıdaki uyarıyı..

ATA_ic_cephenin_suskunlugu

 

 

 

Dileriz, Ulusumuz çok geç kalmadan her 2 kulvarda da “gereğini” yapsın..

Sevgi ve saygı ile.
26 Kasım 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===============================================

 

TORUN TORBA BİR ARADA

portresi

Rıfat Serdaroğlu
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 1-2-3-4. maddeleri ve Devrim Yasalarının korunmasını emreden 174. maddesi yürürlükte iken, T.C. Başbakanlık koltuğuna oturtulan kişi nasıl böylesine ihanete varacak davranışlarda bulunabilir?

Sorumlu bir yönetici, nasıl olur da ülkesinin birliğini bozacak,
ülkeyi bir iç savaşa sürükleyecek politikalar uygular?

Adamın işi-görevi buysa, dedesinden babasından bunu öğrendiyse bal gibi yapar.
Daha beterini de yapar!

Bugün şu Dede – Torun ilişkilerine birlikte bakalım;

-Adamın dedesi, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, Cumhuriyet Devrimlerine karşı çıktıysa, Potamya’da askere gitmemek, devlete vergi vermemek için isyan edip
yakıp yıktıysa, TORUN da aynı işi yapmayı sürdürür.

O torun, Avrupa’da gariban Müslümanlardan toplanan sadaka paralarıyla
siyaset yaparsa, üstelik gerçeği bilmeyen – toplumun problemleriyle ilgilenmeyen – okumayan- öğrenmeyen kişiler tarafından ülkenin tepe noktalarına getirilirse,
ihanetin katmerlisini yapar!

Niçin şaşırıyorsunuz ki?

– Adamın dedesi, Cumhuriyetin fidan gibi bir asteğmeni KUBİLAY’ı kör bıçakla ensesinden kestiyse ve o adam dedesinin yolundan yürüyorsa, ihanetin daniskasını yapar.

Başka bir hainin torununu da, T.C. Başbakanlık binasındaki makamında
davul-zurna ile ağırlar!

Niçin şaşırıyorsunuz ki?

-Adamın dedesi ve dedesinin babası Hazar Yahudileriyle beraber Kafkaslarda Müslüman -Türk katliamı yaptıysa ve sen de bu kuşağın torununu ülkenin tepe noktalarından birine oturttuysan, adam Türkiye’yi bölmek isteyen Ermeni çetelerinin adamını kendisine danışman yapar.

Cumhuriyete-Laiklik ilkesine- Demokrasiye- çağdaşlığa düşman olup, kendi Şeyhliğini ve gücünü korumak için binlerce zavallıyı silahlandırıp, devlete isyan ettiren ve
binlerce cana kıymış eşkıyanın torunlarının ayaklarına gider.

Niçin şaşırıyorsunuz ki?

İhanetin nedeni olmaz, hainin sütünde vardır ihanet!
Ama her ihanetin mutlaka bir bedeli olur!

Bu hainler için;

Cumhuriyet Dönemi, zulüm dönemidir!
Cumhuriyeti kuran Atatürk ve arkadaşları, işkenceci – asimilasyoncu – inkârcı
ve din düşmanıdırlar!

Bu hainler için;

Muaviye yanlıları Yezid taraftarları!

Öcalan ve Kandildeki çıyanlar!

İngiliz Ajanı-Feodal Derebeyi-Şeyh Bozuntusu Çete Reisi Şeyh Said!

Amerika’nın maaşlı memuru diktatör – binlerce Türk Askerinin katili Barzani!

İngiliz Ajanı Yunanistan elemanı İskilipli Atıf Hoca!

Damat Ferit-Bedirhanlar Özallar-Topbaşlar-Kalyoncular-Halid-i Bağdadi-
Seyit Taha-Berzenciler- Reza Zarraf gibiler, makbul adamlardır…

Ne demiş atalarımız; Hoca hocayı tekkede, it iti dakkada bulur!

Bu kafadaki adamlardan Demokrasi-Hukuk Devleti-Dürüstlük bekleyen insanlara
çok şaşırıyorum.

Bunlar demokrasimizin, Türklüğün, Türk Vatanının, Türk Milletinin sırtına yapışmış sülüklerdir.

Bunlara “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazan levhalar batar, derhal indirtirler!
Fakat PKK ve Kürdistan paçavralarının asılmasına ses çıkarmazlar!

Geçmişte yaşanan acı olayları çarpıtırlar ve Türk Devletine-Cumhuriyetin Kurucularına hakaret ederler. Ama 54 bin insanımızın yaşamını söndüren yılan çetesi ile görüşürler!

Türk Ordusunun Genel Kurmay Başkanını “Terör Örgütü Lideri” diye zindana atarlar, PKK Narko-Terör örgütünün lideri ile kucak kucağa olurlar.

Türk Milleti ayağa kalkmadığı, kendi haklarına, kendi demokrasisine sahip çıkmadığı takdirde bu ihanet düzeni Türkiye parçalanıncaya kadar devam eder.

Herkes demokratik yollarla hakkını-hukukunu korumayı, direnmeyi, demokratik tepkisini kullanmayı öğrendiğinde bu şarlatanlar layık oldukları Ortaçağa kaçacaklardır.

Tekrar tekrar söylüyorum: Çare var, çaresiz değilsiniz.
Çare sizsiniz…

Rıfat Serdaroğlu : SEN DE TÜRKSÜN OGLİİİM!


SEN DE TÜRKSÜN OGLİİİM !

portresi_gulen


Rıfat Serdaroğlu
 

Bak Keko;

Irkçılıktan- ve Etnik Kökene göre Milliyetçilik yapılmasından nefret ederim.
“Popülasyon Genetiği” adlı bilim dalı, ırkçılığın ve etnik milliyetçiliğin
bilimsel anlamda hiçbir dayanağının bulunmadığını kanıtlıyor.


Hele hele türümüz olan Homo Sapiens’in, 200 bin yıllık uzun yürüyüşünün belki de
en önemli geçiş yolunu oluşturan ve dünyanın en melez coğrafyası olan Anadolu ve Ortadoğu’da etnik milliyetçiliğe kalkışmak, içinde yaşadığınız vatana ve

  • “TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!” 

gibi herkesi kucaklayan bir anlayışı bizlere armağan eden Atatürk’e ve akla ihanettir.

(Not : Serdaroğlu burada “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk halkına..” diye yazmış. Doğrusu “Türkiye halkına..” olacak; düzelterek yazdık..)

Sana bu gerçekleri anlatmanın bir yararı olacak mı bilmiyorum ama ben yine de yazayım ki, ileride “Bilmiyordum abi, bilsem yapar mıydım?” demeyesin!

Delinin şeyine tutunduğu gibi sen de “Kürt Halkı – Kürdistan” diye tutturmuş gidiyorsun.

Kendine de Beşir Atalay – Davutoğlu ve Erdoğan gibi kafa dengi arkadaşlar bulmuşsun.

  • Aklın sıra, vatanımızı bölüp, bölgede ikinci İsrail olarak konumlanacak
    “Kürdistan Devletini” kuracaksın!?

Sırtını da PKK denen uyuşturucu kaçakçısı örgüte ve Peşmergelerin başı olan Barzani’ye dayamışsın. PKK ve Barzani’nin arkasına geçip, onlara arkadan
destek veren İsrail ve Amerika’yı görmezden gelirsin.

Sırtını dayadığın Barzani ve Peşmergeleri ile PKK militanlarının tüm güçleri ile savaşmalarına karşın, IŞİD militanları karşısında nasıl perişan olduklarını
görmedin mi?

ABD havadan bombaladı, İngilizler para-silah yardımı yaptı, yine de IŞİD militanları Barzani’nin çok güvendiği Peşmergeleri tekme-tokat kovaladı.

Bak Keko;


Seni dolduruşa getirenlere kanıp,
Amerikalının – İngiliz’in piyonu olmaktan vazgeç
.

Sana Türkiye’den ve Türklerden başkası yar olmaz.
Aklını başına topla.
Sana kimi tarihi gerçekleri anlatayım; ister inan, ister inanma!

Sayın Arslan Bulut’un köşesinde yazdığına göre (AS: Yeniçağ),

Antropolog ve Sosyolog Dr. Mustafa Aksoy, Kürtçe yayın yapan Nur Cemaati’ne yakın Kürtçü-İslamcı “Nûbihar Dergisi” (İlkbahar Dergisi) kapağında çok güzel ve otantik bir halı-kilim damgası görür. Derginin yazı işleri müdürünü arar ve kendisine o damganın, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Kürtler arasında en çok kullanılan bir damga olduğu söylenir.

Daha sonra, bir davet üzerine Taşkent üzerinden Kazakistan’a gider. Daha Taşkent Havaalanından çıktığında sokaktaki bir elektrik direğinde Nûbihar Dergisi kapağındaki damgayı görür. Aynı damga ve benzerlerini Taşkent’ten Çimkent’e (Kazakistan’a) giden yol boyunca çok yerde görür.

Öyle ki, insan elinin değdiği her yerde o damga vardır. Çok geçmeden Nûbihar Dergisinin Yazı İşleri Müdürünün “Kürtlere ait dediği damganın” Kazak Türklerinin
Milli Damgası olduğunu öğrenir…


Değerli araştırmacı Rahmetli Servet Somuncuoğlu da, Hakkâri’nin Gevaruk Yaylasına çıkıp kaya resimlerini fotoğraflamış, görüntülemiş, oradaki damgalarla Kazakistan’daki damgaların birliğini ortaya çıkarmıştı.

Dr. Mustafa Aksoy ise halı ve kilimlerden yaşamın her alanındaki sanat eserlerine dek
bugün de yaşayan o damgaları fotoğrafladı ve bilimsel olarak yorumladı.
Böylelikle farklı bir yoldan giderek yalnızca Türklerin şifrelerini değil,
Kürtlerin şifrelerini de çözmüş oldu.

Dr. Aksoy şöyle diyor :

Bilindiği gibi Kürt Tarihi konusunda çalışan Kürtçü araştırmacılar, dilden hareketle Kürtleri Farsların bir boyu olarak kabul ederler. O zaman şu sorulara yanıt vermeliler :

-Kürtler, halı ve kilimlerde neden Farsların kullandığı damgaları ve düğümü değil de, hep Türklerin damgaları ve düğümleri kullanmışlardır?

-Kürtlerde Koçbaşlı mezar taşları ve balballar (Orta Asya Türklerinde mezarların üzerine, ölen kişinin yaşamda iken öldürdüğü düşman sayısı kadar konan taştan heykeller) varken, Farslarda neden yoktur?


-Tunceli ve Hakkâri’deki halı ve kilimlerde kullanılan damgaların, Sibirya’ya dek olan Türk Kültür Coğrafyasında birebir aynılarının kullanılması çok önemlidir.

Türk Düğümü denen “Çift Düğümün” ayrılmaz bir kardeşliği ifade ettiği ise,
birlikte yaşamanın en güzel kanıtıdır.


Anladın mı Keko?


Kuşaklar boyu birlikte yaşadığın kardeşlerini, yalnızca Amerika-İngiltere gibi
emperyalist devletlerin petrol çıkarı için satma be kardeşim.

Beyni, yıllarca kullandığı eroin yüzünden erimiş olan Öcalan denen caniyi de, dedesinden-babasından bu yana Kürtleri köle gibi kullanan Barzani adlı çete reisini de kopart ensenden be kardeşim!

Bugün “Kürtçü Hareketin” önderliğini yapan çoğu Toprak Ağası-Aşiret Reisi-Şeyh olan BDP Milletvekillerini iyi tanı. Bunların birinin ağzından

“Toprak Reformu”,
“Kadın-Erkek Eşitliği”,
“Kalkınma-İmar”,
“İş-istihdam”…

gibi sözleri duydun mu?

Bunlar yıllardır TBMM’de bulunurlar. Bunlardan bölgeye, Allah rızası için bir çeşme yaptıranı gördün mü? Göremezsin, çünkü seni esas sömürenler bunlardır.
Bunlar kendi ceplerinden başka bir şey düşünmezler!


Uyan be Keko;


Gerçek düşmanını gör.
Sana binlerce yıldır gönlünü açan kardeşlerini daha fazla kırma yahu!

Bak binlerce yılın öncesinden bakan tarih sana ne diyor :

SEN DE TÜRKSÜN OGLİİİM…

===================================================

Dostlar,

Sayın Rifat Serdaroğlu’nun kalemi ve yazıları artık yam anlamıyla “dem aldı”!

Ustalaştı.. Türkiye’nin zor koşulları usta bir yazar yonttu..

İşte çarpıcı bir diyalektik örnek..

Zekası ve birikimi, deneyimi, yurtseverliği..
O’nu keskin ama aklıcı, sert belki ama gerçekçi ve sevecen bir biçeme taşıdı.

İçerik olarak Türk – Kürt kardeşliği bağlamında söyleyecek çok şey ve verilecek onlarca, belki de yüzlerce örnek var ama biz Sn. Serdaroğlu’nun yazısının tadına bir şey katmayalım. O’na çooook teşekkür ederken, büyük ATATÜRK‘ün bu bağlamda
son derece önemli bir sözünü ekleyelim hoşgörünüzle :

  • “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir. Bugünkü Türk milleti siyasî ve içtimaî camiası içinde kendilerine
    Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır.
    Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar,
    -birkaç, düşman âleti mürteci, beyinsizden başka- hiçbir millet ferdi üzerinde üzüntüden başka bir tesir yapmamıştır. Çünkü bu millet
    fertleri de umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe,
    ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar.”

Rıfat Serdaroğlu : SENİN KAFANIN İÇİ UCUBE!


SENİN KAFANIN İÇİ UCUBE!

portresi_gulen

Rıfat Serdaroğlu
18.8.14 

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a oy veren, sözüm ona “ÜLKÜCÜLER!”

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a dolaylı oy veren sözüm ona “ULUSALCILAR!”

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a oy veren “BÜYÜK SERMAYE SAHİPLERİ!”

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a oy veren, Orta Anadolu’nun-Karadeniz’in-
Doğu Anadolu’nun sözüm ona “MUHAFAZAKÂR- MİLLİYETÇİ” insanları!

Eyy “Ne güzel konuşuyor-çok da yakışıklı-kampanyanın yıldızı” diyerek
PKK temsilcisi ve Öcalan’ın postası Selahattin Demirtaş’a oy veren zavallı oğlaklar!

Eyy 10 Ağustos’ta aday beğenmeme mazeretinin arkasına saklanıp Anayasal görevini yerine getirmeyen ve sandığa gitmeyen, 14-15 milyon dolayındaki sözüm ona
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları!

Sizler eserinizle öğünebilirsiniz.
Hepiniz bu hareketinizle Tayyip Erdoğan’ı CUMHURBAŞKANI seçtiniz.
Sizlere mübarek olsun!

Şimdi sizlere bir görev düşüyor :

İstisnasız hepiniz, elinize birer tane PKK bayrağı ve Öcalan posteri alıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan – Başbakan Erdoğan – Genelkurmay Başkanı Özel ve
tüm T.C. bürokratlarının izni ve oluruyla, Diyarbakır-Lice’de dikilen PKK’lı teröristlerin liderlerinden Mahsum Korkmaz’ın heykeline yüz sürmeye gidin…

Yolda karşınıza çıkacak, “bu vatan için canını veren evlatlarınızın yattığı”
ŞEHİTLİKLERİ de ezin, darmadağın edin yolunuza öyle devam edin!

Bu hareketinizle zaten o mübarek şehitlerin ruhlarını acıttınız.
Hiç olmazsa kabirlerinde bile rahat bırakmadığınız, o şehitleri daha çok aldatmayın!

Sizler rahat edin diye seve-seve ölüme koşan bu gençler sizlere ne kötülük yaptılar ki, onları bir de sizler öldürdünüz!?

Size son bir şey daha söyleyip, o heykelin GERÇEK HEYKELTIRAŞI Erdoğan’a dönelim;

Her Millet müstahak (AS: yaraşır) olduğu kişilerce yönetilir. Böcek olmayı baştan kabullenenlerin, ezildiklerinde yakınma hakları yoktur…”

Eyy Heykeltıraş Erdoğan;

Hatırlar mısın?
Dünyaca ünlü heykeltıraşımız Mehmet Aksoy, Kars Belediyesinin aldığı bir kararla, Kars’a “İnsanlık Anıtı” adı verilen bir heykel dikmişti.

Sen de aynen, Taliban’ın Afganistan’da BUDA heykellerini yıktığı gibi,
“UCUBE” deyip o heykeli yıktırmıştın. Hatırladın değil mi?

Şimdi, sende Türk Milletine karşı bir parça saygı kaldıysa, PKK ve Öcalan’dan korkmuyorsan, Lice’deki bu GERÇEK UCUBEYİ” yıktırırsın…

Yalnızca bu kadarla da bitmez!

Bu ihanet simgesi UCUBE, oraya bir gecede dikilmedi.
Böyle bir hazırlığın yapıldığını aylardır ben biliyorum da, senin gözden Hakan Fidan – Özel Paşan – Valin – Emniyet Müdürün Kaymakamın bilmiyorlar mıydı?

Hepsini derhal görevlerinden alıp, anında mesleklerinden atmalısın.

Senin yolsuzluk-hırsızlık soruşturmalarını “Savcılık emriyle” yapan Polisleri mesleklerinden atmayı biliyor ve beceriyorsun da, Türk Vatanının bağrına saplanmış
bu ihanet anıtını diktirenlere hadlerini bildirmeyi mi beceremiyorsun?

O zaman Cumhurbaşkanı koltuğunda nasıl oturacaksın?

Türk Milletinin birliğini nasıl sağlayacaksın?

Türkiye’de devlet egemenliğini nasıl gerçekleştireceksin?

Eyy Türk Milleti;

Türkiye Cumhuriyetinin bağrına, “İHANET ANITI” dikiliyor, sen ne yapıyorsun?
Bu ihanet seni rahatsız etmiyor mu?

Eyy AKP Milletvekilleri, sizler hangi milletin vekillerisiniz?

Eyy Siyasal Parti Genel Başkanları, sizler ne düşünüyorsunuz?
İki tane demeç  vererek bu işi de geçiştirecek misiniz?

Eyy anlı-şanlı köşe yazarları, havuz medyasının kalemini satan sözüm ona yazarları, vicdanınızı da mı sattınız, vatan sevgisinin kırıntısı da mı kalmadı?

Bu ihanete izin verenler, göz yumanlar, “Ne Mutlu Türküm Diyene!” yazısını kaldırtıp, “İHANET ANITINI” diktirenler, dağa-taşa bebek katili Öcalan’ın adını yazdıranlar, sizlerin hepinizin kafalarınızın içi UCUBE’ ye dönmüş.

Yazıklar olsun…

Not      : Her biri anne-baba-anneanne-babaanne-akademisyen-yazar-öğretmen olan arkadaşlarım “Işıltılı Replikler” isimli bir amatör tiyatro topluluğu kurdular.

“İmkânı olan ile İhtiyacı olanı” birleştirecek bu iyilik köprüsü, 20 Ağustos 2014 akşamı saat 21 de, Alaçatı-Açık Hava Tiyatrosunda “Artiz Mektebi” adlı oyunu,
geliri Ege Çağdaş Eğitim Vakfına devredilmek üzere, sahneye koyacaklar.
Hepinizi bekliyoruz.

-Elin itleri, Türkiye’nin göbeğine “İhanet Anıtı” dikiyorlar,
Alaçatı’nın CHP’li Belediyesi, bu Sosyal Yardım Projesinin afişlerini asmıyor!

Sayın Kılıçdaroğlu, siz bu işe ne dersiniz?”

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a oy veren, sözüm ona “ÜLKÜCÜLER!”

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a dolaylı oy veren sözüm ona “ULUSALCILAR!”

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a oy veren “BÜYÜK SERMAYE SAHİPLERİ!”

Eyy 10 Ağustos’ta Erdoğan’a oy veren, Orta Anadolu’nun-Karadeniz’in-Doğu Anadolu’nun sözüm ona “MUHAFAZAKÂR- MİLLİYETÇİ” insanları!

Eyy “Ne güzel konuşuyor-çok da yakışıklı-kampanyanın yıldızı” diyerek
PKK Temsilcisi ve Öcalan’ın postası Selahattin Demirtaş’a oy veren
zavallı oğlaklar!

Eyy 10 Ağustos’ta aday beğenmeme mazeretinin arkasına saklanıp
Anayasal görevini yerine getirmeyen ve sandığa gitmeyen, 14-15 milyon dolayındaki sözüm ona Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları!

Sizler eserinizle öğünebilirsiniz.
Hepiniz bu hareketinizle Tayyip Erdoğan’ı CUMHURBAŞKANI seçtiniz.
Sizlere mübarek olsun!

Şimdi sizlere bir görev düşüyor;

İstisnasız hepiniz, elinize birer tane PKK bayrağı ve Öcalan posteri alıp, Cumhurbaşkanı Erdoğan- Başbakan Erdoğan-Genelkurmay Başkanı Özel ve tüm T.
C Bürokratlarının izni ve oluruyla, Diyarbakır-Lice’de dikilen PKK’lı teröristlerin liderlerinden Mahsum Korkmaz’ın heykeline yüz sürmeye gidin…

Yolda karşınıza çıkacak, “bu vatan için canını veren evlatlarınızın yattığı” ŞEHİTLİKLERİ de ezin, darmadağın edin yolunuza öyle devam edin!

Bu hareketinizle zaten o mübarek şehitlerin ruhlarını acıttınız.
Hiç olmazsa kabirlerinde bile rahat bırakmadığınız, o şehitleri daha fazla aldatmayın!

Sizler rahat edin diye seve-seve ölüme koşan bu gençler sizlere ne kötülük yaptılar ki, onları bir de sizler öldürdünüz!

Size son bir şey daha söyleyip, o heykelin GERÇEK HEYKELTIRAŞI Erdoğan’a dönelim;

Her Millet müstahak olduğu kişilerce yönetilir.
Böcek olmayı baştan kabullenenlerin, ezildiklerinde yakınmaya
hakları yoktur…”

Eyy Heykeltıraş Erdoğan;

Hatırlar mısın?
Dünyaca ünlü heykeltıraşımız Mehmet Aksoy, Kars Belediyesinin aldığı bir kararla, Kars’a “İnsanlık Anıtı” adı verilen bir heykel dikmişti.

Sende aynen, Taliban’ın Afganistan’da BUDA heykellerini yıktığı gibi, “UCUBE” deyip o heykeli yıktırmıştın.
Hatırladın değil mi?

Şimdi, sende Türk Milletine karşı bir parça saygı kaldıysa, PKK ve Öcalan’dan korkmuyorsan, Lice’de ki bu GERÇEK UCUBEYİ” yıktırırsın…

Sadece bu kadarla da bitmez!

Bu ihanet sembolü UCUBE, oraya bir gecede dikilmedi.
Böyle bir hazırlığın yapıldığını aylardır ben biliyorum da, senin gözden Hakan Fidan- Özel Paşan- Vali’n-Emniyet Müdürün-Kaymakam’ın bilmiyorlar mıydı?

Hepsini derhal görevlerinden alıp, anında mesleklerinden atmalısın.

Senin yolsuzluk-hırsızlık soruşturmalarını “Savcılık emriyle” yapan Polisleri mesleklerinden atmayı biliyor ve beceriyorsun da, Türk Vatanının bağrına saplanmış bu ihanet anıtını diktirenlere hadlerini bildirmeyi mi beceremiyorsun?

O zaman Cumhurbaşkanlığı koltuğunda nasıl oturacaksın?

Türk Milletinin birliğini nasıl sağlayacaksın?

Türkiye’de devlet hâkimiyetini nasıl gerçekleştireceksin?

Eyy Türk Milleti;

Türkiye Cumhuriyetinin bağrına, “İHANET ANITI” dikiliyor, sen ne yapıyorsun?
Bu ihanet seni rahatsız etmiyor mu?

Eyy AKP Milletvekilleri, sizler hangi milletin vekillerisiniz?

Eyy Siyasi Parti Genel Başkanları sizler ne düşünüyorsunuz?
İki tane beyanat vererek bu işi de geçiştirecek misiniz?

Eyy anlı-şanlı köşe yazarları, havuz medyasının kalemini satan sözüm ona yazarları, vicdanınızı da mı sattınız, vatan sevgisinin kırıntısı da mı kalmadı?

Bu ihanete izin verenler, göz yumanlar, “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısını kaldırtıp, “İHANET ANITINI” diktirenler, dağa-taşa bebek katili Öcalan’ın adını yazdıranlar, sizlerin hepinizin kafalarınızın içi UCUBE’ ye dönmüş.

Yazıklar olsun…

Not    : Her biri anne-baba-anneanne-babaanne-akademisyen-yazar-öğretmen olan arkadaşlarım “Işıltılı Replikler” adlı bir amatör tiyatro topluluğu kurdular.

“Olanağı olan ile gereksinimi olanı” birleştirecek bu iyilik köprüsü, 20 Ağustos 2014 akşamı saat 21:00’de Alaçatı-Açık Hava Tiyatrosunda “Artiz Mektebi” adlı oyunu, geliri Ege Çağdaş Eğitim Vakfına devredilmek üzere, sahneye koyacaklar.
Hepinizi bekliyoruz.

-Elin itleri, Türkiye’nin göbeğine “İhanet Anıtı” dikiyorlar, Alaçatı’nın CHP’li Belediyesi, bu Sosyal Yardım Projesinin afişlerini asmıyor!

Sayın Kılıçdaroğlu, siz bu işe ne dersiniz?”

=========================================

Dostlar,

Sn. Rifat Serdaroğlu’nun gırtlağına dek geldiği anlaşılıyor..
Bize göre biraz sert ve ağır olmuş ama içeriğine özde katılmamak olası mı?

Tunceli’de seçim öncesi halka beyaz eşya dağıtan Vali (Devletin ? Hükümetin=??) Kırklareri’de de benzersiz icraatini sergiliyor.. Kentin ana caddesine Atatürk fotoğrafları asılmasına izin vermiyor’? Belediye başkanı ve kentin milletvekilleri halkla birlikte sokakta oturma eylemi yapıyorlar..

Bu ne cüret ve bu ne utanmazlıktır??

Lice’de ise elinde suç aleti, nice canlara – Mehmetlere kıydığı kaleşnikofu ile bir
PKK önderinin yontusu dikiliyor.. Ve bunlar hükümetin, RTE’nin bilgisi dışında  haaa??

Tam da O’nun (RTE’nin) bilgisi içinde ve desteği ile, koruması ile oluyor bunlar..

Daha CB seçilmesinin ilk günlerinde.. Kürt oylarına teşekkür olmalı..??!
Hele bir de Atatürk’ün koltuğuna otursun, “yarı başkan” olsun;
asıl o zaman göreceğiz Cumhuriyet Türkiye’sine yıkıcı darbeleri..

Şakası bir yana, gidiş hiç ama hiç iyi değil ve bu vahim suç tablosuna ses çıkarmayan başta AKP yetkilileri ve yargının tepesindeki makam ve kişiler,
çok ağır bir tarihsel ve hukuksal sorumluluk altına giriyorlar..

Sayısız kez bu bağlamda AKP’ye uyarılar yazdık bu siteden.
Ancak hiç etkili olMAdığını görüyoruz.
AKP köprüleri atmış kafasındaki hedefe kilitlenmiş gibi..
Bu gidişin sonu hayır değil.
Bu güne dek, 90 yıldır Cumhuriyet’le uğraşan herkes blmedelini ödedi.
Bundan böyle de ödeyecektir, hukuksal hesabını verecektir.
T.C. Büyük Atatürk‘ün buyurduğu ve hedefe bir ok gibi dönüşümsüz attığı üzere sonsuza dek “payidar kalacaktır” (yaşayacaktır)..

Duyduk – duymadık denilmeye…

Sn. Serdaroğlu’nun bu yazısını servis edenlerden Sn. T.C. Oraj Poyraz ise
bir “boykotçu” olduğunu itiraf ederek kapsamlı bir açıklama koymuş iletisine..

Bu içeriği okumak için lütfen tıklar mısınız??

SENIN_KAFANIN_ICI_UCUBE_CB_SECİMİ_BOYKOTCULARINA_ORAJ_POYRAZ’IN_YANITIYLA

Sevgi ve saygıyla.
18.8.2014, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

 

 

 

Naci BEŞTEPE : NEREYE KADAR HÜSEYİN MÜMTAZ ?


Dostlar,

Em. Tümg. Naci Beştepe Paşa çok haklı olarak epey “içerlemiş” halk deyimiyle..
Ve aşağıdaki epey uzun yazıyı yazmış..
Bir belgesel gibi.. Uzunca ama bir solukta olunuyor ve insana greçek tarih dersi veriyor.

Son gelişmeler gerçekten sabır zorlar dereceye ulaştı.
Ülkemizdeki önemli etnik kümelerden biri adına sözde etnik milliyetçilik yapan birilerinin artık frene basmaları ve hadlerini görmelerinin zamanı gelmiş ve geçmektedir.

Ülkenin hükümeti ve başbakanı, Batı güdümünde, bu etnik kümeye – kardeşlerimize, hiçbir ulus devlette görülmemiş ölçüde ödünler verdiler. Hazret yerel seçim kazansın, Cumhurbaşkanı olsun… diye %5 dolayındaki oy için ülkenin %95’inin geleceği
tehlikeye atılıyor.

Artık gerçekten yeter,, duyuyor musunuz, yeter, artık yeter!

Yazu zaten yeterince uzun.. Biz daha çok uzatmayalım..

Sevgi ve saygı ile.
7 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================

NEREYE KADAR HÜSEYİN MÜMTAZ ?

portresi_kucuk

 

 

Naci BEŞTEPE
4 Haziran 2014 

 

220px-KazimKarabekirPasha

15. Kolordu Kom. Kazım Karabekir Paşa

Belliydi..

2012 “Newroz”unda Van’da açılan “Bizi 7.2 yıkmadı, TC’nin ne haddine!” pankartı
kara saplı bir hançer gibi belleğimde saplıdır.
Oysa depremden sonra Türkiye’nin her köşesinden Türkler yardıma koşmuştu,
bakın depremin gazetelerine.

Türkiye’nin her köşesindeki o Türkler; 1999’da Türkiye’nin batısını yıkan depremde, doğudan otobüslere doluşup deprem bölgesine üşüşen yığınlara rağmen
bunu yapmıştı..

Bakın zamanın gazetelerine..

Demek “TC”, “Van’ı yıkmak” istiyordu ha?
Ama belliydi..
Kışlalardan Muğlalı’nın (AS. Org. Mustafa Muğlalı) adı kaldırıldığı zaman
yeteceğini mi zannetmiştiniz?
Dağlardan
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazısının kaldırıldığı zaman
yeteceğini mi zannetmiştiniz?
Memleketin bir köşesinde, devlet dairelerinde Türk Bayrağı asılıyor mu, asılamıyor mu?
Türk askerini kışlanın içine çekince yeteceğini mi zannetmiştiniz?

Sıra geldi anıtlara, heykellere..
Ağrı’nın yeni seçilen Belediye Başkanı Sakık (AS:
HDP’li Sırrı Sakık),
kentin merkezinde Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan ve “Utanç abidesi” dediği pilotlar anıtını kaldıracaklarını; Kazım Karabekir’in adının yer aldığı mahalle, cadde
ve k,m, sokakların da adını değiştireceklerini söylemiş.

AĞRI MERKEZDEKİ ABİDE (Hava şehitliği anıtı)

Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan hava şehitliğinin kaldırılacağını söyleyen Sakık, 1930’larda düşen ve içindeki iki pilotun öldüğü uçağın Kürtleri bombalamak için havalandığını savunmuş. Anıtın Kürtler arasında, “Utanç abidesi” olarak anıldığını belirten Sakık, “Bu kentte ilk gözüme batan bu utanç abidesidir. Sordum dediler ki, ‘Evet, bu 1930’larda Kürtleri bombalayan pilotların abidesidir. Kimileri övünç abidesi olarak alabilir, biz utanç abidesi olarak görüyoruz. Buralarda çok acılar yaşanmış. 1930’larda burada insanlar katledilmiş. Katliamı gerçekleştirenlerin anıtları,
uçakların pervaneleri bir abide olarak burada, Ağrı halkının her gün yüzleştiği ve
her gün Ağrı halkının gözünün içine batan o pervaneleri, o utanç abidelerini bu kentten kaldıracağız.” demiş.

“Mustafa Muğlalı Kışlası da parlamentodaki tepkiler, halkımızın tepkisi nedeniyle kaldırıldı. Mustafa Muğlalı’nın Muğla’da bir caddede hâlâ adı var. Biz, bunlara müsaade etmeyeceğiz. Kürt çocukları o abideleri gördüklerinde, ‘eğer çare yoksa yol çaredir’ diyerek kendilerini isyanın adresi olan dağlara atıyorlarsa, barışı inşa edeceksek, bunları bir an önce ortadan kaldırmalıyız. Bu konuda herkesin duyarlı olması gerekir. Herkes barışı büyütecek adımlar atmalıdır. Bu kentte buna benzer caddeler var. Kazım Karabekir gibi, onlarcası var. Bu coğrafyanın ruhu ile örtüşmeyen cadde ve sokaklardır, bu tür utanç abidelerinin kaldırılmaları gerekir.” diye de devam etmiş..

Önce Muğlalı, sonra Karabekir.. Sırada kim var?

“Coğrafyayı” ayırıyor, “Bu coğrafyanın ruhu ile örtüşmeyen cadde ve sokaklar,
utanç abideleri” diyor..

Muğla’daki caddenin adına bile karışıyor.
Bir buçuk yıla sıkışan Yerel, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri sürecinin;
içine sokulduğumuz bu duruma değeceğini mi düşünüyorsunuz?

Hüseyin Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde Van’a önemli eğitim yatırımları yaptı. Yörede sevilen bir isimdi. Geçen hafta Van Ticaret Odası’nın öncülüğünde,
rekorlar kitabına girecek “Van kahvaltısı” planlandı.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile birlikte alana kalabalık bir koruma ordusuyla geldi. Çelik, konuşma yapması için kürsüye davet edildi. Davet edilişi, konuşması ve oradan ayrılışı 6 dakika bile sürmedi.
Çünkü, Çelik konuşurken, yuhalanıyor, taşlanıyor, PKK’nın başı Abdullah Öcalan lehine sloganlar atılıyor, zafer işaretleri yapılıyordu.

Kahvaltı için gelenlere kumanya dağıtıldı. Orada, adeta BDP’nin mitingi yapılıyordu.

Hüseyin Çelik; zamanında “yöre halkının duygularına tercüman olarak” Muğlalı’nın adını askerin kışlasından kaldırtan isimdir. Şimdi o da “çözüm süreci” diyor.
Diyor ama bir zamanlar törenlerle karşılandığı, halkın arasında rahatlıkla dolaşabildiği Van’da; şimdiki “çözüm süreci”nde maruz kaldığı muamele budur.

Geliyoruz “sürecin” Ulu Hakan Abdülhamit Han versiyonuna,
çağdaş
“Hamidiye Alayları” paragrafına..

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 1 Haziran’da yenilenecek belediye başkanlığı seçimlerinde partisinin adayına destek vermek için Bitlis’in Güroymak İlçesi’ne gitmişti.

Muş’tan karayoluyla Güroymak’a gelen Davutoğlu, önce bir kahvede partililerle kahvaltı yaptı. Daha sonra İlçe Başkanlığı balkonundan konuşarak; Güroymak’ın kendileri için çok önemli olduğunu belirtip seçimi kazandıkları gün şükür secdesine kapanacaklarını söyledi.

Güroymak’ın Kürtçe adı Norşin’i kullanan Bakan Davutoğlu, Güroymak’ın ilim irfan diyarı olduğunu belirterek, “Norşin bizim kalbimizin mübarek diyarıdır. Burayı kaybetmeye tahammülümüz olamaz.” dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de benzer nedenlerden dolayı bölgede idi.

Seçim bölgesi ve memleketi Batman’da incelemelerde bulunan Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek, Seyit Bilal Türbesi’nin bulunduğu Gercüş’ün Vergili Köyü’ne
eski adının verildiği tabela takma törenine katıldı. Şimşek, törende şöyle dedi:

“Türkiye’nin farklılıklarını zenginlik görüyoruz. Temel, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve demokratik hakların genişletilmesi konusunda mesafe katettiğimize de inanıyorum. Bugün sembolik bir adım atıyoruz. Hükümetimizin Meclis’te kabul ettiği demokratikleşme paketinde isimleri zamanla değiştirilen ve Türkleştirilen köylerimize eski isimlerin iadesini sağladık.

Yâni “zamanla Türkleştirilen” köylerimiz tekrar “Kürtleştiriliyor”..

Maliye Bakanı Şimşek, Kürtçe’de “Vergisiz” anlamına gelen Becirman köyüne
uzun yıllar büyük haksızlık yapıldığını da belirterek, şöyle konuştu:

“Osmanlı döneminde Becirman vergiden muaf tutulan bir yerdi. Ancak, bu isim daha sonra Türkçe olarak Vergili diye değiştirilmiş. Orjinal ismiyle ters bir anlam taşıyordu. Köylülerin verdiği kararla, Bakanlar Kurulunda bu ismin onaylanmasıyla bu köy
tekrar orjinal ismine kavuştu.”

“Haksızlık” nerede? Köyün Osmanlı döneminde vergiden muaf tutulması mı, Cumhuriyet döneminde Türkçe tabela asılması mı, Türkçe isminin “vergili” olması mı?
Elin değmişken Sayın Bakan, köyü “eskisi” gibi şimdi de vergiden muaf tutsaydın ya!

Lâfı hiç dolandırmayalım.

Bakan kendi eliyle Kürtçe tabela asarken; başka bir bakan bambaşka bir terminoloji
ve düşünce örgüsü içinde “Norşin’i kaybetmeye tahammülünün olmadığını”
ifade ederken…

Neyin mücadelesini, tartışmasını, kavgasını yapıyoruz?

Peki; Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Mehmet Akif İnam’ın, Erbil’de düzenlenen
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin 39’uncu kuruluş yıldönümü törenine katıldığını;

Aynı “törene” KCK’nın Kandil’deki lider kadrosunda yer alan isimlerden
Zeki Şengali’nin de katılmış olduğunu…
.

..biliyor muydunuz?

Biz daha neyin ve nasıl mücadelesini, tartışmasını, kavgasını yapıyoruz?
Dün Muğlalı, bugün Karabekir..
Duracaklarını mı zannediyorsunuz?
Yarın kim bilir sıra kimde ve nerede?

Karabekir neden önemlidir ve Karabekir’in “en büyük suçu/yanlışı” nedir,
biliyor musunuz?

Mustafa Kemal; “Kurtuluş Savaşı-TBMM Hükümeti-Türkiye Cumhuriyeti” amacıyla çıktığı kutlu yolun Erzurum durağından önce “Padişah Fermanı” ile 9’uncu Ordu Müfettişliği’nden azledilir.
Artık “sivil”dir.
Erzurum Kolordu Komutanı Karabekir’e; “Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklaması”nı emreden bir telgraf çekilir.
Karabekir, “sivil” Mustafa Kemal’i üniformasıyla karşılar, “dimdik ve asla eğilmeden,
tam bir asker gibi” selamlayarak;

“Kumandamda bulunan zabitin ve efradın hürmet ve tâzimlerini arza geldim. Siz bundan evvel olduğu gibi bundan böyle de bizim muhterem kumandanımızsınız. Emrinizdeyim Paşam.”

der ve Erzurum Kongresi’nin düzen ve askeri güvenini sağlar.

Cumhuriyet’e giden yol açılmıştır.. Karabekir’in “suçu” işte budur.

Kars İstasyonu’nda bir vagon sergilenir.
Rusya ile 13 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Kars Antlaşması’nın ardından
Rus heyetince dönemin 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya hediye edilmiş “Beyaz Vagon”dur, o vagon.

1878′de “93 Harbi” sırasında Rus Çarlığına kaybettiğimiz Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum’u Eylül 1920′de kurtarıp, Türkiye’nin doğu sınırlarında Misak-ı Milli’yi gerçekleştirdikten sonra kendisine TBMM tarafından 31 Ekim 1920′de Ferik (Korgeneral) rütbesi verilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa,

“Kâzım Karabekir Paşa ve adamları Kurtuluş Savaşı’nda
canları pahasına savaşarak galip geldiler. Bu galibiyet sadece onların değil,
bütün Türk milletinin galibiyetidir” demiştir.

Doğu’da, halk arasında adı “Doğu Fatihi”dir.

Bu satırların yazarı, ortaokul öğrencisi iken Erzincan ve Erzurum’da “sâde vatandaşın” evlerinde duvarlara asılı Karabekir fotoğrafları görmüştür.

İşte Sakık’ın; Karabekir’i “coğrafyanın ruhu ile örtüştürememesinin” asıl nedeni budur.

Hâlbuki Karabekir, “Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum’u Eylül 1920′de” Cumhuriyet coğrafyası ile bütünleştirmiştir.

Karabekir’in, “son durak” mı olduğunu zannediyorsunuz?

Dün Muğlalı, bugün Karabekir; yarın sırada kim var? 

4 Haziran 2014

57’İNCİ ALAY HER YERDE! HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ!