Kategori arşivi: Hekim Saltık

KARAR VERME ve COVİD’İN HATIRLATTIKLARI

KARAR VERME ve COVİD’İN HATIRLATTIKLARI

Prof. Dr. Utku ŞENOL
Radyoloji Uzmanı, Tıp Bilişimcisi (PhD)

Pandemi nedeni ile pek çok açıdan tarihsel bir dönem yaşıyoruz. Bu sürecin pandemi sonrasına da yansıyacağı köklü değişiklikler haklı olarak öngörülüyor. Bu yazıda pandemi aracılığı ile yaşamımızı etkileyen “karar verme” sürecini özellikle pandemi ve sağlık açısından örneklerle irdelemek istedim.

Kuşkusuz karar verme süreci gündelik yaşamımızın bir parçası, yalnızca sağlık alanı ile sınırlı değil. Ancak ister bireysel temelde ister toplumsal temelde olsun sağlık alanında karar verme, bir yandan diğer karar verme durumlarına benzerken bir yandan da kendine özgü özellikler içeriyor ve başlı başına bir bilim alanı.

BEKLENTİ TEORİSİ

Amor Tversky ile birlikte Daniel Kahneman’ın deneysel ve matematiksel psikoloji alanında uzun süre gerçekleştirdikleri çalışmaları “beklenti teorisi” olarak biliniyor. Bu teori karar verme süreci ile ilgili önemli çalışmalarda bulundu ve sosyal bilimlerden pozitif bilimlere birçok alanı etkiledi ve 2002 yılında Nobel Ekonomi ödülü aldı. Kahneman daha sonra yayınladığı ve bu süreci anlatan kitapta çalışmalarının savunma ve sağlık gibi alanlarda özellikle ilgilendirdiğini ifade ediyor. Sağlık alanında karar verme kuşkusuz anılan yazarların çalışmaları ile sınırlı değil. Ancak bu çalışma, sağlık alanında karar verme ile ilgili önemli açılım sağladı.

NASIL KARAR VERİRİZ?

Gündelik yaşamda karar verirken çok sayıda değişken kullanır insan. Bu değişkenleri kullandığını çoğu zaman fark etmez. Temel olarak karar verme sürecinin riski azaltan ve yarar sağlayan bir biçimde olması beklenir. Bu süreç esas olarak eldeki veriler, deneyim, birikim, alışkanlık, beklenti gibi durumlar üzerine şekillenir. Çok hızlı karar verme durumunda düşünme süreçleri “kısa devre” ile atlanabilir. Ancak bazı durumlarda uzun düşünme süreçleri eşlik eder bu sürece. İnsan yaşamında her iki durum da bir denge halinde olur, aksi takdirde yalnızca düşünmeden alınan kararlar ya da sürekli uzun düşünmelerle alınan kararlarla ilerleyemez insan. Bir örnek vermek gerekirse; bir araba yolculuğuna çıkacağınız bir yere giderken değişik biçimlerde plan yaparak, düşünerek belki de değişik araçlarla hesap yaparak bir karar verilir. Oysa, araba kullanırken önünüze aniden fırlayan bir çocuk olduğunda düşünme için fırsatınız yoktur. Bu denge halinin uç durumlara taşındığı zaman çeşitli sorunlar çıkması olasıdır.

SAĞLIK ALANI VE KARAR VERME

Sağlık alanı doğası gereği belirsizliklerle doludur. 19. yüzyılda yaşayan ve Kanıta Dayalı Tıbbın öncüsü sayılan Sir William Osler bunu “Tıp belirsizlik bilimi ve olasılık belirleme sanatıdır” diye ifade ediyor. Hekim ya da sağlık alanında karar verici grup, sürekli olarak belirsizlik ile mücadele eder. Bilerek, düşünerek, hesaplayarak ya da deneyimine göre yarar – zarar dengesini gözeterek bir tercih yapar. Ancak bu süreç göründüğünden daha karmaşık. Durumun önemi, belirsizliğin derecesi, zaman darlığı, kaynakların kısıtı gibi önemli ve zorlayıcı etkenler var. Bu durumlarda karar verme aşamasında “kısa yollar” devreye girer. “Heuristic” adı verilen bu kısa yollar ilerlemek için yararlı olabilir hatta yaşam kurtarıcıdır. Ancak insan doğası gereği, bu kısa yollar yanlış karar vermeye de yol açabilir. İnsanların kullandığı onlarca “kısayol” vardır. Sözgelimi, hekimin en son deneyimi ya da öğrendiği bir durum (ulaşılabilirlik kısayolu) devreye daha erken girme eğiliminde olan bir kısa yoldur ve yanıltıcı olabilir. Benzer olarak, yaşamı tehdit eden ya da çok önemli bir durum olasılığında, bu önemden dolayı hastalık, gerçek olasılığından çok daha fazla önem kazanır ve düşünülmesi gerektiğinden daha yüksek olasılıkla devreye girer.

Kuşkusuz bir hekim elinde hesap makinası ve eldeki veriler ile sürekli hesap yapmak durumunda değil. Birikim, deneyim, veriler, kanıtlar ve kısayolları harmanlayarak ilerler.

Sağlık alanında toplumsal temelde karar verilmesi gereken çok durum var. Aşılar, tedavi kılavuzları, kanser tarama programları bunlara kimi örneklerden. Bu durumlar çoğunlukla acil karar verme durumları değildir ve bilimsel verilerle desteklenerek çalışılır. Temel olarak yarar – bedel dengesi gözetilir. Sözgelimi kanser tarama programları, yararları yanı sıra maliyet, iş gücü hatta kimi durumlarda (mamografi gibi) zarar olasılığı var. Bu nedenledir ki her kanser için tarama programı önerilmez, yalnızca belirli kümelere önerilen ya da hiç önerilmeyen taramalar vardır. Hatta bu öneriler coğrafya, etnisite gibi durumlarla da değişebilir. Söz gelimi Eskimolar arasında meme kanseri olasılığı çok daha azdır, dolayısıyla bu bölgeye riskin yüksek olduğu coğrafyalardaki gibi bir tarama programı yapılmaz. Aşılar için de benzer durumlar var. Kuşkusuz “aşı” nın keşfedilmesi ve başarıyla uygulanması dünyayı olumlu etkileyen en önemli keşiflerdendir. Ancak “aşı aşıdır” deyip her aşı herkese yapılmaz. Yine eldeki bilimsel veriler üzerinde yapılan hesaplarla herkese önerilen aşılar olduğu gibi yalnızca belirli risk kümelerine önerilen aşılar bulunmaktadır.

Ancak bir başka durum daha vardır : “A kentinden B kentine, C hızı ile” ne denli sürede gideceğinizi rahatlıkla hesaplayabilirsiniz. Ancak sağlık alanında, doğadaki pek çok olayda ya da toplumsal, ekonomik vb. sorunlarda olduğu gibi pek çok durum 4 işlemin temel olarak kullanıldığı lineer (AS: doğrusal) yöntemlerle açıklanamaz. “Karmaşık sistemler” olarak adlandırılan bu durumun açıklanması “Kaos Teorisi” ile biçimlenmeye başladı ve 70’li yıllarda çok sayıda bilim alanına yepyeni açılım sağladı. Bu tür sistemleri kestirmek daha zor. Karar verici (hekim ya da bilimsel otorite) çoğunlukla lineer yaklaşımla hesap yapmaya eğilimlidir ve belirli bir kestirim aralığı ile karar verir. Ancak bundan daha çoğuna gereksinim var.

PANDEMİ ORTAMINDA KARAR

Pandemi süreci ile alevlenen tartışmalar, karar verme ekseninde odaklanmakta. Ancak içinde bulunduğumuz bu süreç sağlıklı karar verme açısından önemli dezavantajlar içeriyor. Yukarıda örneklendiği gibi, durumun ciddiyeti, aciliyeti, belirsizlik, veri eksikliği, deneyimde görece eksiklik yanı sıra toplumsal ve bireysel sağlıksız “kısa yollar” ve hatta ticari, siyasal, kültürel karmaşa etkileşmekte ve durum iyice karmaşık bir hal alıyor.

Bu arada anılması gereken başka bir durum, karar verme sürecinde niceliksel yöntemlerin yanı sıra kültürel etkenler de kaçınılmaz olarak var. Pandemi ortamında Çin ve genel olarak Batı yaklaşımı olarak gruplayacağımız bu yaklaşımlarda bunu gözlemlemek mümkün. 17. yüzyıldan sonra şekillenen ve bugünkü modern Batı biliminin temelini atan 400 yıllık yaklaşım ile binlerce yıllık geleneğin hakim (AS: egemen) olduğu Doğu yaklaşımı arasındaki farklılık dikkat çekiyor. Türkiye olarak her iki kültürün ortasında olan bir ülkede bu çatışma daha alevli. Çok genel bir yaklaşımla Batı pozitif bilimi nesnel verilere dayanan ve çok kabaca 1 ve sıfırlar üzerine şekillenmiş bir yaklaşım olarak ifade edilebilir ve bilimin temelidir. Ancak insan yaşamı, doğa olayları farklıdır ve tıpkı “karmaşık sistemler” varlığı gibi “bulanık(AS: fuzzy) alanlar var. Nitekim, 1964 yılında İranlı biliminsanı Zadeh tarafından bu eksiklik “bulanık mantık” olarak tanımlandı. Bulanık Mantık, 1980’lerden sonra bilgisayar bilimlerine de adapte edildi (AS: uyarlandı) ve pek çok gerçek yaşam sorununun çözümüne katkı sağladı. Bilgisayar bilimlerine bulanık mantık uyarlamasını yapan ülkelerin başında da Doğu kültürünü yakından tanıyan Japonya geliyor.

Pandemi süreci ile ilgili olarak gerek korunma önlemleri, gerek tedavi seçenekleri, gerek yönetsel süreçler, gerekse aşı yaklaşımı açısından ülkeden ülkeye farklı olan, hatta bazen aynı ülke içinde değişik zamanlarda belirsizlik zemininde alınan ve hızla değişebilen kararları görmekteyiz. Aşı çalışmaları bir umut olarak devam ediyor. Ancak içinde bulunduğumuz durum yukarıda anılan -belki zorunlu- nedenlerle sağlıklı bir zeminde yürümemektedir. Her ne olursa olsun, olağanüstü koşullarda olsak da, bilimsel temellere dayanan ve çok sayıda bakış açısını içeren sağlıklı bir karar verme süreci yaşanması gerekiyor. Bilimsel temellere dayalı ilaç çalışmaları yürürken, bir yandan durumun aciliyeti, önemi ve veri eksikliği gibi dezavantajlar var. Bu uygunsuz koşullarda, şimdiden sipariş edilen aşı miktarları ile dağıtılan umutlar, bilimsel zemine oturmamış verilerin “ön kabul” olarak ilan edilmesi hem bilim insanları, hem karar vericiler, hem otorite kuruluşlar, hem de toplum açısından bir baskı ögesi oluşturmakta ve açıkça “etik yanlışlar” ve “yanlılık” oluşturuyor. Bu süreçte bilim insanlarına, sağduyulu, bilimsel temel ekseninde tutum ve çalışma gibi bir görev düşüyor. “Çip takma” gibi gayrı ciddi, yersizliklere (kastedilen yakın gelecekte kullanılacak nano-robotlar değilse eğer) haddinden fazla önem vermek, çok disiplinli bakış açısı sunan hekimleri bu tür yersizliklerle ilişkilendirmek ve temel evrensel hekimlik değerlerine inanan ve bilimsel bakan hekimleri “aşı karşıtlığı” gibi ezberlerle etiketlemek doğru değil. Sağlık alanındaki çalışmalar, yansız, açık, hesap verebilir, etik ve faydacıl yürütülmeli ve bilimsel eleştiriye açık olmalıdır. Ayrıca bu süreçte pek çok disiplinden sağlık çalışanlarının yanı sıra söz sahibi kesimlerin görüşlerine de aynı derecede değer verilmeli.

Özetle; pandemiden sonra çok şey değişecek. İnsanlık bu savaştan insanlık birikimi, akıl, bilim, sağduyu, etkili iletişim ve katılım ile kurtulabilir. Yeter ki, bu belirsizliklerle dolu alanda, en uygun kararı vermek için gereken iklim sağlanabilsin.

Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Konferansı 2020 Sonuç Bildirgesi’ne Bakış

Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Konferansı 2020 Sonuç Bildirgesi’ne Bakış

Prof. Dr. İ. Melih Baş

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Kişisel olarak Eşbaşkan’lığını yürüttüğüm ve Rating Academy tarafından 24-26 Aralık 2020 tarihlerinde on line olarak düzenlenen ISLC2020 ( Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Konferansı – Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ), toplam 40 davetli konuşmacı, 5 ayrı panelde 20 panelistin sunumu ve 67 bildiri sunumu ile gerçekleştirildi. Kişisel olarak “Yeşil Finans” başlıklı bir bildiri sunumuyla da ayrıca katkıda bulunduğumu belirtmeliyim.

Farklı üniversiteler ve STK’ların desteklediği konferans kapsamında ATRVİTAL ismiyle bir on line sergi düzenlendi. Doç. Dr. Evren KARAYEL küratörlüğünde gerçekleştirilen sergide, farklı ülkelerden 105 sanatçıya ait eserler sergilendi. Toplam 260 sanatçı ve akademisyenin katkı sunduğu konferansı akademisyenler, öğrenciler, konuyla ilgili STK yönetici ve üyeleri ve önemli sayıda profesyonel izledi.

Konferansta Birleşmiş Milletler tarafından Gündem 2030 olarak da adlandırılan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bazında (AS: temelinde)oturumlar ve paneller düzenlendi. Konferansta ele alınan konular SKA 17’nin tümünü kapsayan bir çerçeveye oturdu.

Konferansta ele alınan konular sonucunda asgari müşterekler bağlamında aşağıdaki görüşler ortaya çıkmıştır :

1. Artık bir antroposen çağında ve kimilerince vurgulanan 6. Kitlesel Yokoluş Çağı’nda yaşamaktayız. Bu çağda toplumların refahı için ekonomik büyüme (ulusal gelir artışı) yeterli olmayıp, bütünsel – sürdürülebilir- kalkınma (ekonomik, sosyal, ekolojik) gerekmektedir. Belki de kimi konularda küçülme ve anti-endüstriyalist uygulamalar gerekmektedir, örneğin daha çok fosil yakıtlı enerji üretimi yerine enerji verimliliğine odaklanmak, endüstriyalist tarım yerine agro-ekolojiye odaklanmak gibi.

Bu anlamda “sürdürülebilir kalkınma” teriminin “sürdürülebilir kapitalist gelişme” olarak anlaşılması şeklindeki anlambilimsel tartışmanın aşılması sorunu çözüm beklemektedir.

Yeni bir yaşamın insan merkezli olmaktan öte ekoloji merkezli olması, insanların ve giderek toplumların doğaya egemen olma yerine doğanın -ekosistemin- bir parçası olma biçimindeki bir felsefeye dayanması gerektiği gerçeği kaçınılmaz gözükmektedir. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma kavramı yerine anlambilimsel tartışmaları da aşan biçimde SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM kavramı ve yaklaşımı daha ussal ve kapsayıcı gözükmektedir.

2. Sürdürülebilir yaşam için gerek örgün gerek yaygın eğitim aracılığıyla ekolojik okuryazarlık bağlamında bir paradigma değişimi gereklidir. Daha çok için hız ve haz odaklı toplum kavramı bırakılmalı yerine “yavaş ve daha az -minimalizm- toplumu” kavramı benimsenmelidir.
Bireyler ekolojik okuryazar olmakla, salt birer tüketici olmanın ötesine geçmeli; sürdürülebilir üretim-tüketim kapsamında önce birer üreketici (kendi gereksinimlerinin bir kısmını kendisi üreten kişi) olmalı, ardından isteklerine değil de gerçek gereksinimlerine odaklı bir yeşil tüketici olmalıdır. Şirketler artık sorumlu üretim (SKA 12) bağlamında ideal olarak ortakyaşar (simbiotik) stratejisine uygun olarak ESG (çevresel – sosyal – ekonomik yönetişimsel) sistemiyle çalışmalı ve saydam bir raporlama yapmalıdırlar.

İşletmeler ve devlet insanlara yaraşır istihdam sağlamak durumundadırlar (SKA 8), sanayi ve alt yapı çalışmaları da ekolojik –tutumlu– yenilik (SKA 9) felsefesi doğrultusunda yürütülmelidir. Bu amaçla izlenecek yolun adı kurumsal gelişim olup, bunun gerçekleşmemesi SKA’ların yaşama geçirilmesi olanaksızlaşacaktır.

3. Sürdürülebilir Yaşam için 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve bunların her biri için hedefler bir anlamda asgari program ve yol haritası olup, bunlar gelişmeye açıktır. Bu bağlamda BM İnsani Gelişme Endeksi 2020 Raporu’nda geliştirilen yeni modelden de yararlanılabilir.

4. Sürdürülebilir yaşam bağlamında 17 Amaç setinin kategorilendirilmesi konusunda çeşitli yaklaşımlar yapılabilmektedir. Bunlardan birine göre piramidin tepesinde Temiz Su ve Hijyen (SKA 6) ile Ulaşılabilir ve Temiz Enerji (SKA7) öncelikli SKA’lar olarak yer alıyor; piramidin ortasında İyi Sağlık ve İyilik Hali (SKA3), İnsana Yaraşır İş ve Ekonomik Büyüme (SKA 8), Sanayi, Yenileşim ve Altyapı (SKA 9), Sürdürülebilir Kentler ve Topluluklar (SKA11), Sorumlu Üretim ve Tüketim (SKA12), İklim için Eylem (SKA13), Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar (SKA16) destekleyici olarak yer alıyor. Piramidin tabanında yer alan Açlığa Son (SKA1), Sıfır Açlık (SKA2), Kaliteli Eğitim (SKA4), Cinsiyet Eşitliği (SKA5), Eşitsizliğin Azaltılması (SKA10), Suda Yaşam (SKA14), Karada Yaşam (SKA15) ise temeli oluşturuyor. SKA’lar için Ortaklık (SKA17) ise diğer tüm amaçların başarımı için taşıyıcı dalga işlevi niteliğinde!

5. SKA’lar aracılığıyla sürdürülebilir yaşamın sağlanabilmesi için en önemli SKA 17 (Amaçlar için ortaklıklar) olarak gözükmektedir. Sürdürülebilir yaşam için bireysel, ticari veya ticari olmayan kurumsal, ulusal ve uluslararası düzeylerde işbirliği gereklidir. Elbette bunun için güçlü adalet, kurumların ve barışın önemi (SKA 16) destekleyici bir rol oynayacaktır.

İşbirliği yapacak kurumlar konusunda kısmi ve tam kapsamlı amaç odaklı örgütlenmenin hızla genişlediği gözlenmektedir. Bunların kimileri yerleşik düzene çeki düzen vermek odaklı ve ticari oluşumlar (ENGO: Environmental Non-Governmental Organization) iken kimileri de daha radikal alternatiflere odaklanmaktadır. Bu konuda evrimciliğin yeterli olamayabileceği, daha devrimci olunması gereksinmesi ortadadır. Ülkemizin kurucu felsefesi Kemalizm’in temel ilkelerinden birinin devrimcilik olduğunu anımsa(t)mak yerinde olacaktır. Tam da bu nedenle yönetebilmek için her düzeyde ekolojik ayakizi ölçümü şarttır.

Dünyamızın içinden geçtiği COVID – 19 süreci, dünyayı bekleyen daha büyük bela olan iklim değişikliği (AS: iklim felaketi!) konusunu unutturmamalıdır. Bu konuda Paris Sözleşmesi’ni imzalamayan ABD’nin imzalaması beklenmektedir. Ülkemiz de henüz onaylayıp ulusal mevzuat haline getirmemiştir, bu durum da acilen çözülmelidir.

6. Sürdürülebilir yaşamın yönetimi için SKA 17’nin her biri için konan hedeflere ilişkin göstergeler ölçülmeli ve saydam biçimde raporlanmalıdır. Bu konuda BM’in SDG Tracker gibi takip programlarında ülkemizin kimi verilerinin olmadığı ya da gerçekçi olmadığı gözükmektedir. SKA’larla ilgili olarak ülkemizde Başkanlığa bağlı Strateji Ofisi ile oluşmuş dar organizasyonun ötesinde her Bakanlıkta bu konuyla ilgili bir birim oluşturulmalıdır. Kaldırılan Kalkınma Bakanlığı derhal yeniden kurulmalı ve çalışma stratejisi olarak Gündem 2030 (SKA 17) olmalıdır. Bu sorun ivedilikle çözülmelidir.

7. 17 SKA çalışmalarında odaklanılan kavram eşitsizlik olmalıdır (SKA 5, SKA 10). Tüm olumsuz durumların ana kaynağı budur: Uluslararası eşitsizlik, ulus içi eşitsizlik vd. Hatta sağlık ve iyi olma hali amacı (SKA 3) için bile böyle olduğu COVID-19 sürecinde net görülmüştür. Bu anlamda ortaya çıkmış “küresel tedarik zincirleri” sürdürülebilirliğin her boyutunda yıkıma yol açmaktadır. Bu nedenle “yerel üret-yerel tüket” sloganı esas alınmalı, uluslararası şirketlerin kâr odaklı tarım-gıda-sağlık üçgenindeki uygulamalarına son verilmelidir.

8. Ülkemiz dikey ve yanlış inşaata (ve mega projelere) ve aşırı kentleşmeye dayalı sermaye birikim modelini ivedice terkedip, sürdürülebilir yerleşme birimlerine odaklanmalıdır.

İlgilenen kişi ve kuruluşlar kaçırdıkları konferans oturumlarının bant kayıtlarına ve sunumların yer alacağı yayınlara Rating Academy’nin web sitesinden (https://rating.academy/) ulaşabilirler.
=================================
Dostlar,

Değerli arkadaşımız Sn. Prof. Dr. Melih Baş’ın yukarıdaki derlemesi son derece ustalıklıdır. Kendisiyle, Ulusal Kanal’ın gerçek bir Kemalist çizgide olduğu yıllarda ortak programlar yapmıştık.

Sn. Prof. Dr. Mehmet Şahin ile birlikte eşbaşkanlığını başarı ile yürüttüğü Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Konferansı 2020″ ye bizi de çağrılı konuşmacı olarak katmışlardır. Bu toplantıda 24 Aralık 2020 günü çevrimiçi (on line) olarak,

  • SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA ve TOPLUM SAĞLIĞI

başlıklı, 58 yansıdan oluşan, 30 dk. süreli bir konferans vermiştik. Bu sunumun video kaydına, Sn. Prof. Baş’ın yazısının sonunda verdiği https://rating.academy/  adresinden erişilebilir. Bizim  yansılarımızı ise kişisel web sitemizde yayınlamıştık aynı gün (Sürdürülebilir Yaşam ve Toplum Sağlığı – Prof. Dr. Ahmet SALTIK).

Bu arada, Sn. Prof. Baş’ın 07 Aralık 2020 günü Herkese Bilim ve Teknoloji dergisinde yayımlanan çok değerli bir başka makalesini önermek istiyoruz :

Ülkemize, insanlığa yararlı olmasını dileriz bu önemli toplantının ve çıktılarının.

Sevgi ve saygı ile. 28 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

Uzat Kolunu Türkiye: Aşı Hakkı ve Yükümü

Logo

Uzat Kolunu Türkiye: Aşı Hakkı ve Yükümü

26 Aralık 2020 Cumartesi  Saat: 17:00 (gerçekleştirildi, erişim aşağıda)

Toplantımızda ele alınacak kimi başlıklar:

  • Pandemide son durum, kurtarıcımız aşılar,
  • Neden “Uzat Kolunu Türkiye”?
  • Aşı, hak mı yükümlülük mü?
  • Aşıyı reddetme ki hayatı reddetme…
  • Aşı olmayanların olanlara karşı yükümleri…
  • Türkiye neden aşıda TAM BAĞIMLI?
  • Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu neden açılmıyor?
  • Türkiye’de neden Bağımsız – Özerk Bilimsel Kurumlar yok; bu sorun salgınla savaşı,
    aşı süreçlerini ve politikalarını nasıl etkiliyor?
  • Yanıtlarını aradığınız sorularınız…
  • Son söz

Ayrıca aşağıdaki sosyal medya hesaplarımız üzerinden de yayınlarımız izleyebilirsiniz:
https://www.facebook.com/medikal.akademi
https://twitter.com/MedikalAkademi


Bu çok kapsamlı program gerçekleştirildi, 84 dakika sürdü soru – yanıt ve katkılarla..

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereğinin yapılmasını dileriz. MEDİKAL AKADEMİ‘den Sağlık Hukuku Yazarı Av. Arb. Ümit Erdem ve Sağlık Yönetimi Bilim Uzmanı Dr. Feza Şen’e teşekkür ederiz. (Güncelleme: 27.12.20, 16:04)

İzlemek için lütfen tıklayınız..

https://youtu.be/gzTi-6J6eZk?t=5043

Sevgi ve saygı ile. 26 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

HALK TV Programımız – 26 Aralık 2020

Dostlar,

26 Aralık 2020 Cumartesi günü saat 19:10’da HALK TV’de olacağız / OLDUK..

Salgını, aşıları, mutasyonu, 2020’yi.. konuşacağız Sn. Fatma Nur AK ile; / KONUŞTUK

https://youtu.be/WPLrHTCAhuw

Bilgi ve ilginize ile sunarız. (Güncelleme : 27.12.20; 13:59)

Sevgi ve saygı ile. 26 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

TELE1 TV PROGRAMIMIZ : 24 Aralık 2020

24 Aralık 2020 Perşembe günü saat 22:00’da TELE1 TV’de olacağız / OLDUK

Mutasyonu, salgını, aşıları, 2020’yi konuşacağız Sn. Gökhan Kazbek ile.
Türkiye’nin Gündemi..

Kökü dışarıda, asla “yerli ve milli olmayan” “Sağlıkta Dönüşüm” dayatmasını,
– “Şehir hastaneleri talanını” ve adli kapitülasyonu, Lozan’ın delinmesini
– GSS’nın (Genel Sağlık Sigortası) halkın sağlığının değil ama sermayenim kârının sigortası olduğunu,
– Sağlık hizmetlerini doğuştan hak eden saygın özneler yerine Müşterileştirilmemizi

Prim = EK VERGİ ile sözde sağlık sigortasının Devleti halkın sırtında sopalı tahsildar kıldığını,
– Yerli – yabancı sermayeye rant aktarımına sağlıkta da AKP iktidarının mahkum olduğunu

– AKP ile Sağlık hizmetini HASTANECİLİK SANMA yanılgısına düşürüldüğümüzü
– Korona salgını savaşında neden bunca kurban verdiğimizi

– Salgın denetiminde sıkıştığımız şeytan üçgenini, 1. Basamağın çökertildiğini
– Aşı kıtlığı / yokluğu ve acil kulanım onayı sorununu
– Bundan böyle neler yapılması gerektiğini…

tüm çıplaklığıyla açıkladık.. (bizim katkımız 56. dakika sonrasında..)

(18) İşte AKP’nin bir bir ‘sağlıkta devrim’ yalanları – TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİ – YouTube

Bilgi ve ilginize ile sunarız. (Güncelleme : 26.12.20, 01:17)

Sevgi ve saygı ile. 24 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Koronavirüs aşısı üzerine ….

Koronavirüs aşısı üzerine ….

Oraj POYRAZ
Korona aşısı ile vücuda nanorobot enjekte edilebilir mi?

1) Henüz nano robot yoktur.
Olan şeyler mikro elektro optik makinalardır.
Nano ölçeği tek atomdan birkaç yüz atoma ulaşan boyutları anlatır.
Günümüzün modern mikro işlemcileri bile adı üstünde mikro boyuttadır.
Bunlar elbette zeka sahibi cihazlar değil. Tek tek çarklar, kaldıraçlar, elektrik motorları falan olsa bile mikro makinaların yine de toplam büyüklüğü mikron boyutlarını çok aşar.

Tek bir doz aşıyla yüzlerce mikro robot enjekte etme imkanı bu yüzden yoktur.
Aslında tek bir mikro robot bile enjekte edemezsiniz. Olsa olsa pirinç boyutlarında tek ve çok basit bir mikroçip enjekte edebilirsiniz. Mağazalardaki hırsızlık önlemi çipler gibi. Bu da zaten ayağa düşmüş bir iştir. Avrupa pek çok şirket kimlik teyidi (AS: doğrulaması) için bunu gönüllü olan personeline uyguluyor.

2) Nano ya da mikro antenler yoktur.
GSM şebekesine bağlanabilmek için gereken asgari anten boyu yine de santimetriktir.
Cep telefonlarımızın pilini parçalarsak orada baskılı devre olarak bir fraktal devre göreceksiniz. Bu anten devresi fraktaldır. İşte ondan daha küçük antenler ile GSM şebekesine ulaşamazsınız.

3) Kişisel verileriniz ise zaten toplanıyor.
Hem hükumet kurumları, hem veri madenciliği ve birleştirmesi  yapan küresel bilişim şirketleri bunu rahatça bunu yapıyor. Bu çok kolay, verimli bir yöntemdir.
Farkına bile varmıyorsunuz.

4) Kısırlaştırma aşıları ise zaten vardır.
Bill Gates’in meşhur konuşmasında bahsettiği aşı budur. Pek çok kadında kocalarının spermlerine karşı antisperm antikor oluşum bir kısırlık sebebidir. Bu durumdan esinlenerek, üreticiler antisperm antikor üreten aşılar yapmaya çabalamıştır. Bu aşılar yeteri kadar güvenilir bir kısırlaştırma aracı olmadığından ticari ürünler olarak piyasaya sürülmemiştir.
Çünkü bu aşılara güvenerek kendini kısırlaştıran gönüllülerde istem dışı hamilelikler yaşanmıştır. Aynı konferansta kısırlaştırma aşılarından başka, doğum kontrol yöntemlerinden de bahsedilmiştir.

Ülkemizde ve pek çok ülkede ise gönüllü olan kadınların tüplerinin bağlanması, erkeklerin ise vazektomi yoluyla kısırlaştırılması yasaldır.
Ve bu yöntem bir doğum kontrol yöntemi olarak uygulanmaktadır.

5) Dünya nüfusun artışı, ağırlaşan ekolojik sorunlar sürdürülemez bir durumdur.

Seçenekler bellidir. Ya insanlık nüfusu eğitimler, toplumsal kampanyalar yoluyla gönüllü olarak sürdürülebilir seviyeye indirilecektir. Ki Bill Gates bu yolu tercih etmiştir. Ya da her şey doğal şekilde gidişine bırakalacak, insanlık küresel bir açlık, kıtlık, kaynakların tükenmesi sorunu ile yüz yüze gelecektir. Bu durumda insanlığın başına gelecek olanlar kıyamet filmlerindekine benzer olacaktır.

6) Aşılar, ilaçlar ve ülkede olan her şey Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Yüce Galaksi Başkanımız, Sağlık Bakanlığı ve onun emrinde çalışan yüzbinlerce hekim ve sağlık çalışanının kontrolü (AS: denetimi) altındadır. Ülkede sağlık adına üretilen, her mal, hizmet ruhsatlandırılır. Her tanı ve tedavi aracı ruhsatlandırır. Başıboş bir şey yoktur. Tek tek şahıslardan şüphe edebilirsiniz. Ancak, kurumsal anlamda adına devlet dediğimiz bütünden şüphe etmemelisiniz.

7) T.C. dışında bütün uygar devletler, halklar, hükümetler ve onların denetim kuruluşlarının tarihin en büyük bir ihanetine suç ortaklığı yaptığını düşünmek ise dört dörtlük bir paranoid hezeyandır. Ülke çapında giderek yaygınlaşan aşı, ilaç, teknoloji, endüstri ve devlet düşmanlığı ve şüphelerinin makul bir açıklaması yoktur.

8) BM ve onun teşkilatları yeni dünyanın ihtiyaçların her zaman cevap veremeyebilir.
DSÖ ve diğer BM kurumları sizce yetersiz olabilir. Ancak bunların da bütün dünya hükümetleriyle birlikte küresel bir ihanete yardım ve yataklık ettiğini düşünmek de bir paranoyadır.

9) Mevcut Korona ilaçlarından birkaçı aslında bundan on yıl katar önce Kongo’da görülen Ebola virüs salgını için yine Bill Gates ve ekibince yapılan araştırmalardan elde edilmiştir.
Günümüzde yetersiz sayılan ve elimizdeki birkaç ilaç bu çabaların ürünüdür. Türk halkının ve dünya halklarının aslında bu çabalardan dolayı Bill Gates’e müteşekkir olması gerekirdi.

10) Aşı olmak ve ilaç kullanmak zorunlu değildir.
Lütfen ilaç kullanmayacak olanlar beyhude (AS: boşuna) ilaç almasınlar. Çünkü bu ilaçlar, özellikle de Flavipar (AS: Favipiravir) pahalı ve zorlukla temin edilen bir ilaçtır.
Kullanmayacaksınız almayın. Gerçek ihtiyaç sahipleri alsın.

Çin-Sinovac aşısını yaptıracak mıyız?

Çin-Sinovac aşısını yaptıracak mıyız?

Doç. Dr. İlker BELEK
Halk Sağlığı Uzmanı
https://drilkerbelek.blogspot.com/2020/12/cin-sinovac-assnyaptracak-myz.html 25.12.20

Sinovac firmasının bu kararı doğrudur. Zira Faz-3 denildiğinde tek tek ülkelerdeki çalışmalar değil, araştırmanın tamamı anlaşılır. Bu karar aynı zamanda Sinovac’ın bilimsel metodolojiye bağlılığının ve bilimsel titizliğinin bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir. Öte yandan, tüm umutlarını neredeyse yalnızca bu aşıya bağlayan AKP için iyi bir gelişme olmadığı da açıktır.

Ancak, Brezilya’nın kendi sonuçlarını açıklamayı üretici Sinovac firmasının isteğiyle ve Türkiye’yi beklemek üzere ertelediği anda, Türkiye “ara dönem” sonuçlarını 24 Aralık’ta Sağlık Bakanı’nın düzenlediği basın toplantısında Prof. Dr. Serhat Ünal’ın ağzından duyurdu.

Brezilya’nın sonuç açıklamayı ertelerken Türkiye’nin bunu nasıl yaptığı konusunda gelen bir soru üzerine, Sağlık Bakanı bu sonuçların bu aşıyla ilgili olarak tüm dünyaya ve Sinovac firmasına da yol gösterici olacağını söylemekle yetindi. Bakan’ın bu sözleri AKP’nin yine bir dünya lideri rolü oynamak istediğini düşündürür.

Üstelik aynı toplantıda Sağlık Bakanı “bizim sonuçlarımız bizim için önemli” gibi veciz bir ifadeyle, ne olursa olsun en kısa süre içinde aşıyı yapmaya başlayacakları izlenimini de vermiş oldu.

Basın toplantısında sunulan “ara dönem” sonuçlarıyla (1) ilgili olarak şu değerlendirmeleri yapmamız mümkün görünüyor:

1-Sunulan bulgular henüz 7.371 kişiye (4.759’u aşı ve 2.612’si plasebo grubunda olmak üzere) aittir. Oysa Türkiye’nin düzenlediği araştırma protokolünde hedef 13.000 kişidir.

2-İki hafta arayla iki doz aşı yapılmış olan gönüllü sayısı 3.400’dür. Bunların ikinci doz aşıdan sonra ne kadar süre izlenmiş oldukları belli değildir. İzlem süresi aşının koruyuculuğu ve güvenliği konusunda verilecek kararlarda önemlidir.

3-Aşının koruyuculuğuna karar verebilmek için ikinci dozdan sonra en az iki hafta zaman geçmesi gerekir. Bu koşulu yerine getiren gönüllü sayısı ise yalnızca 1.322’dir.

4-İşte bu 1.322 kişiden elde edilen verilere göre aşının koruyuculuk oranı %91 bulunmuştur. Toplam gönüllü sayısının 13.000 kişi olduğu dikkate alınırsa, 1.322 kişinin, koruyuculuk konusunda sonuca varmak bakımından ne kadar yetersiz olduğu anlaşılır.

5-Oysa 43.548 gönüllü üzerinde yürütülen Pfizer-BioNTech aşısının faz-3’üne ilişkin ara dönem sonuçları, iki doz uygulamayı da (aşı ya da plasebo) almış ve ortalama iki ay boyunca izlenmiş 37.796 gönüllüye ve bu gönüllülerde 170 vakaya ulaşıldığında 9 Ekim 2020’de analiz edilmiş ve 10 Aralık’ta NEJM dergisinde yayımlanmıştı. Sonuçlar ABD, Arjantin, Brezilya, Güney Afrika, Almanya ve Türkiye’deki 152 merkezden elde edilmişti. Araştırmanın dizaynı, yönetimi, veri toplaması, veri analizi, veri yorumlaması ve araştırma sonuçlarının yazımı Pfizer’ın sorumluluğundaydı.(16) Bu işler böyle, merkezi yürütülür. Türkiye ise Sinovac’ı beklemeden, son derece erken bir aşamada, kendi sonuçları üzerinden hareket etme stratejisini benimsemiş görünmektedir. Bu aceleci tutumun Sinovac aşısının faz-3’üne gölge düşüreceği, firmayı güç duruma sokacağı, aşıya karşı zaten mevcut olan tereddüt ve güvensizliği artıracağı açıktır.

6-Brezilya faz-3 araştırmasının protokolünde ara dönem sonuçların (interim preliminary efficacy analysis) açıklanması için belirlenmiş olan vaka sayısı 60’dır. Koruyuculuğa kesin karar verebilmek (primary efficacy analysis) içinse 151 vakaya ulaşılması hedeflenmiştir. Türkiye’nin araştırma protokolünde bu konu tanımlanmamış (önemli eksiklik) olmakla birlikte basın açıklamasında hedef vaka sayısı 40 olarak belirtildi. Bu sayının ara dönem koruyuculuk kararı için belirlenmiş sayı olduğunu düşünmemiz gerekir. Buna karşılık 1.322 kişide ulaşılan vaka sayısı yalnızca 29’dur (hedeften %27,5 eksik).

  • Bir başka ifadeyle, Türkiye aşının koruyuculuğuyla ilgili kararını asgari sayıdaki vaka sayısına bile ulaşmadan açıklamış oldu.

Sürdürülebilir Yaşam ve Toplum Sağlığı

Dostlar,

ULUSLARARASI ATILIMLI
SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM KONFERANSI 

kapsamında (24-26 Aralık 2020),

24 Aralık 2020 günü
saat 11:30 – 12:00 arasında 


“Sürdürülebilir Yaşam ve Toplum Sağlığı” 

başlıklı sunumumuzu aşağıdaki erişkeden eşzamanlı (canlı) olarak izleyebilirsiniz.

YOUTUBE: https://bit.ly/3jZiBcG   

Uluslararası katılımlı bu bilimsel toplantıda yaptığımız sunum aşağıda.
Tıklanıp izlenmesini, paylaşılmasını dileriz.

“Homo sapiens” in = İNSANOĞLU/KIZI‘nın, akıl dışı kapitalist / yağmacı hırsı ile   Gezegenimizden yok olması riski ile yüz yüzeyiz!

Sürdürülebilir kalkınma” (Sustainable development) artık eski bir masaldır..
“Sürdürülebilirliği” kalmamıştır; Gezegenimiz “imdat” çığlıkları içindedir.

20. yy’ın başında yaşadığımız 6. salgındır KOVİT-19 ve henüz başedemedik!
Aklımızı başımıza almaz isek başedeceğimiz de yoktur.

  • Kurtuluş reçetesi SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM‘dır (sustainable life).Homo sapiens (mankind), yeryüzünde sağkalım (sırvival) / BEKA eşiğindedir.Yansıları izleyin; görecek, anlayacak ve ezberlerinizi değiştireceksiniz..
    Dünyada tüm türler sayıca azalır / yok olurken; salt insanlar tavşanlar gibi üremeyi daha ne denli sürdürebilir?
  • Dünya “sonlu” değil mi, hangi sonsuzluğa dayanması beklenebilir??“HER AİLEYE 1 ÇOCUK” en temel yeni yaşam yasalarından..Doğaya, bilimsel yollarla keşfedilen yasaları üzerinden bir “fahişe” gibi davranmaya da kesinkes son.. Biz O’na mahkumz, dahası, “zorunlu parazit” konumundayız.

    Öyleyse temel yasa : BARIŞ İÇİNDE BİRLİKTE / “peaceful  co-existence” !

    SÜRDÜRÜLEBİLİR_KALKINMA_VE_TOPLUM_SAĞLIĞI__AHMET_SALTIK_24.12.2020

    Bilgi ve ilginize sunarız. (Güncelleme: 18:31)

Sevgi ve saygı ile. 24 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

KRT TV Konuşmamız – 24 Aralık 2020

Dostlar,

24 Aralık 2020 Perşembe günü saat 09:30’da KRT TV’de olacağız.

Mutasyon ve salgını konuşacağız Sn. Ülkü Çoban ile.

Bilgi ve ilginize ile sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 22 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

BİZİM TV Yayınımız : 22 Aralık 2020

Dostlar,

22 Aralık 2020 Salı günü saat 17:00’de BİZİM TVde olacağız.

Mutasyon ve salgını konuşacağız Sn. Lale Arslan ile. / KONUŞTUK..

İzlemek için lütfen tıklayınız..

Bilgi ve ilginize ile sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 22 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik