Etiket arşivi: Rifat Serdaroğlu

TÜRK TARİHİNİN KARA LEKESİ AKP

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Türk Tarihinde bilinmeyen olay sayısı çok azdır ama ders alınmayan o kadar çok olay vardır ki!
Tarihten ders almaya almaya, cehaletiyle övünen bir ülke haline geldik.
Ülke yönetimine ne zaman cahil kadrolar gelse, buna paralel olarak bürokrasi de cahil ve yetersiz kadroların eline geçmiştir. Sonuç çöküş, toprak ve özgürlüklerin kaybı ve devletin yıkımı!

Türkler olarak 16 büyük devlet kurmakla övünürüz ama on beş devletimizin yıkılmasına sebep olan şartları görmezden geliriz.
Şimdi de emperyalist ülkelerin planladığı, taşeronu AKP olan yıkım projesinin uygulama aşamasına gelindiği zamandayız.
2007 yılından beri kendisine “Aydın” nitelemesini yakıştıran kesimleri uyarmaya çalıştık. Gün geldi telefonuna çıkılmayan, görmezden gelinen, arkasından konuşulan adam muamelesine maruz kaldık. Çok şükür ki, bizim vatan sevdamızın yanında birer cüce olarak kalan bu sözde aydınlar yeni yeni gerçekleri görmeye başladılar!

Türk Aydını, Atatürk’ün vefatından hemen sonra başlatılan “Karşı Devrimi” doğru okuyamadı. Atatürk’ten sonraki kadroların içinden bazı isimleri cımbızla çekerek karalamaya çalışan basın mensupları var! Sadece bu konuda, İnönü-Bayar dahil Atatürk’ün yolundan ayrılanlar, kırsal kültür, siyasal ümmetçilik ve de özellikle Amerikan sömürgeciliği tarafından esir alınanlar oldu.

Bu esaret bizi 2022 yılında ahlaki ve entelektüel iflasa götürdü. Türk Aydınlarının çoğunluğu bu çöküşe doğrudan katılmasalar da, izlemede kaldılar ve ahlaki çöküntüyü normal bir olgu imiş gibi seyrederek dolaylı ortak oldular…
Türk Aydınının ve Türk Sermayesinin bu davranışı yeni değildir. Varlıklarıyla, demokratik rejimi ve Cumhuriyeti savunma refleksleri ters orantılıdır.
Klasik “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” durumu!

Atatürk, Anadolu’da “Reddi İlhak Cemiyetlerini” kurup, Kurtuluş Savaşımızın alt yapısını ve halkın katılımını hazırladıktan sonra, Ankara’ya geçmek ister. Paraları kalmamıştır. Arabasının tekerleri patlaktır, benzinleri yoktur. Bir arkadaşı kürk paltosunu satıp, yemek problemini çözer. Osmanlı Bankası borç para vermez. Bölge eşrafının da desteği yeterli olmaz. Bölgedeki (AS: Sivas’taki) Amerikan Okulunun Müdiresinden, bedeli daha sonra ödenmek üzere, 6 teneke benzin ve 2 adet iç-dış lastik alınır ve Ankara’ya doğru yola çıkılır!.

Türk Aydınının ve zengininin bu tutumu Atatürk’ün mücadelesini engelledi mi? Tabii ki hayır!

DOĞRU Partinin mücadelesi yavaşlatıp, durdurulabilir mi? Elbette ki hayır…
Cumhur ve Millet İttifaklarının favori Anayasası 1921 Anayasasıdır.
Vatanseverlerin, Atatürkçülerin, Cumhuriyetçilerin ise 1961 Anayasasıdır.

  • Çift Meclisli TBMM, Kuvvetler Ayrılığı, partilerüstü Cumhurbaşkanı, Yargı Bağımsızlığı, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Devlet Planlama Teşkilatı, sendika kurma hakkı, özerk üniversite, devrim yasaları 1961 Anayasasının sağladığı haklar idi. (DOĞRU Parti programını incelemenizi öneririz)

Önce 12 Eylül 1980 ve sonrasında siyasal ümmetçi-İhvancı AKP, tüm bu kurumlarımızı ve demokratik kazanımlarımızı yok etti.

Aziz Türk Milleti;

DOĞRU Parti olarak, Atatürk İlke ve Devrimlerinin, demokratik kazanımlarımızın daha çağdaş ve daha etkin olarak Türk Devletinde yeniden etkin olarak yer alması için, çok ciddi ve yoğun bir mücadele içindeyiz.

  • AKP’yi Türk Milletinin gücüyle sandığa kilitledikten sonra tüm demokratik haklarımızı geri alacağız.

Bizi görmezden gelenlere, AKP’nin uyguladığı basın ambargosuna rağmen, her ilde binlerce insanın katılımıyla kongrelerimizi yapıp, Büyük Kongreye doğru koşuyoruz. Başaracağız!

Bu arada, AKP’nin Türk Tarihine sürdüğü İKİ KARA LEKEYİ belirtmek isterim;

-Tarihimizde ilk kez, bir Cumhurbaşkanı için, “TÜRKİYE DIŞINDA USÜLSÜZ EDİNİLMİŞ MAL- PARA VARLIĞININ BELİRLENMESİ (Soygunun diplomatik dildeki adı) için yabancı bir ülke parlamentosu tarafından araştırma komisyonu kuruldu!

Ne, üç kıtada 624 yıl hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğunun 36 Padişahı, ne de Erdoğan’dan önceki 11 Cumhurbaşkanı döneminde böyle bir rezillik yaşamadık!

-T.C. Devleti AKP döneminde, “GRİ LİSTEYE” alındı.

Bu, Türk Devletinin “Teröre Finans Sağlayan Ülkeler- Kara Para ile mücadele etmeyen ülkeler- Uyuşturucu ile yeterli mücadele etmeyen ülkeler” arasına alındığını gösterir!

Atatürk, “Benim tek mirasım, akıl ve bilimsel düşüncedir” demişti.
Umarız bundan sonra bu sözün değerini daha iyi anlarız.

Kendilerini “Türk Milletinin aydını kabul eden” dostlar! Lütfen biraz cesaret…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 16 Mayıs 2022

DOKUNULMAZ ÜMMETÇİLER

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Ey Türk Gençliği,

Birinci vazifen Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. (Mustafa Kemal Atatürk)

  • Hiçbir faaliyetin, Türk Milli menfaatlerinin, Türk Varlığının, Devleti ve Ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk Milliyetçiliği, ilke ve devrimleri ve medeniyetçiliğinin karşısında koruma göremeyeceği ve Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamaz.
  • Bu Anayasa, Fikir-İnanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk Milleti Tarafından, demokrasiye aşık Türk Evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur. (T.C Anayasası Başlangıç Kısmı)

Biri Türk Devletinin Kurucu Önderi, diğeri Türk Milleti tarafından kabul edilmiş ve halen yürürlükte olan Anayasası tarafından, kendisini Türk Milletinin bireyi, T.C. Devletinin bir vatandaşı olarak kabul eden herkesi bağlayan iki ulusal mesajdır!

Türkiye Cumhuriyeti, ABD tarafından yurtdışındaki malları-paraları yüzünden rehin alınmış Erdoğan’ın, günlük halüsinasyonları ile 20 yıldır uğraşıyor!

– AKP yirmi yılda, her türlü kanunsuzluğu, ahlaksızlığı, soygunu yaptı.
– Cumhuriyetimizin yukarıda sayılan değerlerini bilerek ve planlayarak tahrip etti.

– Demokratik rejimin, Hukuk Devletinin, Laiklik İlkesinin üzerinde tepindi.
– Ekonomiyi soygunlarla, beceriksizlikle batırdı.
– Ortadoğu’nun ne kadar iti-uğursuzu-katili-hırsızı- sapığı-mikrop taşıyan pislikleri milyon-milyon katarlar halinde ülkemize sokulup; Türk Vatandaşlarını açlığa, sefalete, yoksulluğa attı.

AKP, sanki ülkemizin ve 86 milyon vatandaşımızın sahibi imiş gibi dilediği ihaneti yapıyor ama Türk Milletinin çoğunluğunu oluşturan “AKP Karşıtı Cephe” hiçbir eyleme geçmeden, AKP’nin bozduklarının düzeltilip düzeltilemeyeceğini tartışıyor!

  • Yıkan AKP, buna rağmen yerinde duran AKP, kendi hataları nedeniyle başkalarını suçlayan yine AKP!
  • Ceremesini çeken Türk Milleti!

AKP larvalarına kucak açan ve seyreden muhalefet! Sanki Siyasal, Ümmetçiler dokunulmaz varlıklarmış gibi!
Bu, çelişkiyi bu hakareti, bu ihaneti ve bu vurdumduymazlığı benim aklımın alması mümkün değil!
DOĞRU Parti olarak, yıllardır muhalefeti uyarmaya çalıştık. Bizi muhalefete muhalefet etmekle suçladılar. Ama dediklerimizin hepsi doğru çıktı.,

Aziz Türk Milleti;

Bir iktidar, Anayasayı kezlerce ihlal ederek, yasaları çiğneyerek, uluslararası yargı kararlarına uymayarak davranmakta ısrar ediyorsa, ona ülkede demokratik rejim varmış gibi muhalefet etmekle sonuç alamazsınız.

AKP’ye anladığı dilden konuşmak, anladığı şekilde davranmak, her türlü Anayasal ve Yasal direniş hakkımızı kullanarak, AKP’yi “Anayasal Sınırlar” içinde tutmak mümkün idi.

  • Çünkü Erdoğan sadece güçten ve paradan anlar.

Bunu en son Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı davasının, para karşılığı katillere satmalarından anlıyoruz.
Papaz Brunson, Deniz Yücel olaylarından biliyoruz. “Katil Devlet” dediği İsrail ile anlaşmasından ve Filistin davasını satmasından hatırlıyoruz.

Başını CHP ve İYİP ’in çektiği muhalefet, eğer bizi dinleselerdi, AKP ilk başlarda durdurulabilirdi. Artık mümkün değil gibi görünüyor!

AKP, ipini koparmış vahşi at gibi uçuruma doğru koşuyor!
Sırtında da Türkiye’yi uçuruma sürüklüyor!

Çare nedir diyorsanız, söyleyelim!

  • Cumhur İttifakı ve yandaşları dışında, tüm ulusal güçler biraraya gelmelidir.

İKİ konuda geniş ittifak yapılmalıdır:

– Birincisi, Türk Milletinin gönlüne sığacak CUMHURBAŞKANI ADAYI için ittifak!
– İkincisi, Sandık ve Milli İrade Hırsızlarına karşı, SEÇİM GÜVENLİĞİ ittifakı!

İki ittifak, derhal seçim sloganıyla, Anayasal çerçevede her gün büyük mitingler yapmalı ve gerçekleri Türk Milletine anlatmalıdır.

Bu, Türk Milletinin son şansıdır. Bu birliktelik için AKP Larvaları, FETÖ ve Said-i Nursi’yi önder kabul edenler ayıklanmalıdır.

  • Türk Milletinin her ferdi, Atatürk’ün ve Türk Milletinin emaneti olan Cumhuriyetimize sahip çıkmak zorundadır.

Tıpkı Genelkurmay Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, MİT Başkanı, Emniyet Genel Müdürü gibi!

Türk Milleti adına bu devlet görevlilerinin her adımlarının takipçileri olacağız…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 11 Mayıs 2022

ÇOKLU İHANET

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Dünyanın en güçlü eşkıyası tarafından “Eşbaşkanlık” madalyası (!) Oval Ofis’te eline verilen AKP (Arapçı-Kürtçü Parti), Türkiye’yi bir defa (kez) daha Sevr öncesi “Hasta Adam” durumuna getirdi!

  • Çevremiz leş yiyicileriyle doldu, hepsi saldırmak için iyice düşmemizi bekliyor.

Cumhuriyeti korumakla görevli kurumlarımızın başındakiler ve muhalefet partileri ya AKP ile aynı düşüncede olduklarından ya korktuklarından ya da bilgisizliklerinden, ihanete ortak oluyor.

HDP Milletvekili Ermenistan Ajanı bir pislik, Kurtuluş Savaşımızı yönetmiş Gazi TBMM’ye, sözde Ermeni Soykırımının tanınması ve Türk Komutanların adlarının vatan sathından silinmesi için kanun teklifi (yasa önerisi) verebiliyor!

ABD’li tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy’e göre, Osmanlı-Rusya savaşı sırasında 3 milyon Türk katledildi. Savaşta, Ruslarla beraber olan Ermenilerden de 600 bin kişi öldü! 3 milyon Türk’ü katleden Ermenilere bile, Türk’ün öz benliğinde bulunan hoşgörüyü esirgemeyen Türk Milletine ve ülkemizde kardeşlerimiz olarak yaşayan Ermeni kökenli vatandaşlarımıza yapılabilecek en büyük hakareti yapmaktan çekinmiyor!

Milli Bayramlarımıza katılmamaya özen gösteren, Türk Devletinin Kurucu Önderi Atatürk’e her fırsatta hakaret eden, minberden hakaret edilmesine izin veren AKP Genel Başkanından bu pisliğe üç gündür söylenmiş tek söz yok!

Ya Türk Milliyetçiliğini Saraya paspas yapan Püskevitçi’den ses var mı?

TBMM çoğunluğu AKP-MHP ikilisinin elinde değil mi? Ekmek yediği kaba pisleyen bu Türk düşmanının dokunulmazlığını kaldırmak için ne bekleniyor?

Ya sizler, Cumhuriyetimizin Cumhuriyet Savcıları?

Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanına “Terör Örgütü Yöneticisi” diye soruşturma açmayı, emekli Türk Komutanlarını, FETÖ’cü savcıların yarattığı yalan yanlış sahte bilgilerle zindana atmayı biliyorsunuz da, bu pisliğe neden dava açmıyorsunuz?

  • Türk Tarihine ve Türk Milletine yapılan bu ağır hakaret, sizin onurunuza dokunmuyor mu?

Pes be arkadaş!
Her gün ve her gece bu pisliği ekranlarına çıkaran CHP’nin Halk TV’si-Tele1’i-KRT’si, aynen böyle devam edin! Ne kadar Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı varsa hepsine ekranlarınızı açın. Cumhuriyet yıkıldıktan sonra, sanki televizyonlarınız elinizde kalacak!
AKP-MHP’yi Türk Milleti artık tanıdı, ne yaparlarsa yapsınlar ikisinin oyu %30’u geçmeyecek. İnanmayan bu yazıyı saklasın, seçimden sonra görüşürüz.

  • Tamam da, Bremen mızıkacıları gibi sürekli kakofoni yapan Millet İttifakı ne yapıyor?

İngiliz Bankerlerinin adamı ve Telekom dahil Cumhuriyetin tüm eserlerinin satıcısı, Millet İttifakının ekonomik kaptanı Ali Babacan Diyarbakır’da konuştu :

“Biz kuru kardeşlik sloganları atmıyoruz. Biz, eşitlik diyoruz. EŞİT VATANDAŞLIĞIN altını kalın bir çizgi ile çiziyoruz. Eşit Vatandaşlık olsaydı, bu topraklarda konuşulan hiçbir dil yok sayılmazdı” dedi!

Aziz Türk Milleti, izninizle, PKK Narko-Terör örgütünün tüm kongrelerinde T.C. Devletinden talep ettiği ve HDP’nin sürekli kullandığı “Eşit Vatandaşlık” ne demektir ve bundan ne istenir? Açıklayalım :

“Türk Vatandaşlığından vazgeçilmesi ve halkın etnik topluluklara bölünme isteğidir. Eşit Vatandaşlık, bireyler arasında eşitlik, yurttaşların eşitliği demek değildir. İstenen, etnik toplulukların Anayasamızda kimlik olarak tanınması, etnik anadillerin ulusal ve bölgesel RESMİ DİL haline gelmesi, tüm devlet ve toplum hizmetlerinde (ÇOKLU RESMİ DİL) kullanılması, seçimlerde parlamentonun ve belediye meclislerinin etnik topluluk kotaları temelinde oluşturulmasıdır.

Bosna-Hersek’te Dayton Antlaşmasıyla kurulmuş olan “Milliyetler Sistemine” geçilsin demektir. Elbette bu talebin olmazsa olmaz şartı, Anayasamızdan Türk Vatandaşlığının silinmesidir.”
İyi de, Türkiye’de herkes zaten eşit değil mi? Anayasamızın 10’ncu maddesi; “Herkes dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” Yetmez mi?

Babacan denen şapşik bir de tweet attı:

  • “Geçmişte yaşanan acıların faili biz değiliz. Hepimiz, karşılıklı anlayış çerçevesinde, birbirinin yarasını sarmaya çalışan Anadolu insanları olmalıyız. Bu vesileyle, Ermeni halkının bugün derinden hissettiği acıyı anlıyor, 1915’te hayatını kaybeden Osmanlı Ermenilerini anıyorum.”

Şimdi sorulması gereken soru şudur :

Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Akşener; Sizler de Babacan gibi mi düşünüyorsunuz?
“Hayır, düşünmüyoruz” diyorsanız, PKK ağzı ile konuşan AKP Larvalarıyla ne işiniz var?

  • “Türkiye’ye Said-i Nursi gibi bir önder gerek” diyen Gültekin Uysal ile ne işiniz var?

Hem bizim önderimiz Atatürk’tür diyeceksiniz, hem PKK ve Tarikat artıklarıyla iş tutacaksınız! İşte bunu Türk Milleti yemez. DOĞRU Parti olarak biz buna izin vermeyiz. Açıklamanızı bekliyoruz! Yoksa hepinizi üst üste koyup, bir seferde sandığa gömeceğiz!

FOX TV’nin Sayın Yöneticileri;
Televizyonunuzun sahibi “İngiliz Sermayesi” bunu biliyoruz. Ama siz Türkiye’de yayın yapıyorsunuz. Sabah akşam Babacan ve Davutoğlu’nu çıkartıyorsunuz. Yürürlükteki Anayasamız sizi bağlamaz mı? Kendinizi Anayasamızın üstünde mi görüyorsunuz?
DOĞRU Parti, Cumhuriyete, Demokrasiye ve Atatürk’e bağlı Büyük Türk Milletiyle birlikte bu emperyalist oyunu mutlaka bozacaktır. Göreceksiniz.

Sağlık ve başarı dileklerimle, 25 Nisan 2022

TÜRK MİLLETİ AKP’Yİ AFFETMEYECEK

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
16 Şubat 2022

TÜRK MİLLETİ AKP’Yİ AFFETMEYECEK

AKP, Siyasetteki ahlakı bitirdi!
AKP dönemini izleyen gençlerimiz, siyasetin çalmak, soymak, rüşvet almak, haksız yere zengin olmak diye zannediyorlar! AKP’den sadece bunu gördüler!

AKP, en büyük ihaneti İslam’a yaptı;
Barışa, sevgiye, kardeşliğe, güzel ahlaka, bilim ve akla çok önem veren İslam Dinine, AKP hırsızlık yaparak, devleti soyarak, hırsızları ve soyguncuları yargıdan kaçırarak, en büyük kötülüğü yaptı. Gençlerimiz artık Cuma günleri dahi camiye gitmez oldu!

AKP, Sığınmacılar belasını başımıza sardı;
AKP önderliği, BOP Eşbaşkanlığı görevini üstlenerek ve bununla gurur duyarak, çok iyi ilişkiler kurduğumuz Suriye ile aramızın açılmasına sebep oldu. Sınırlarımızı kasten açık tutarak, El-Kaide militanlarının Suriye’ye serbestçe girip çıkmasına ve sığınmacıların ordular halinde vatanımıza girmesine izin verdi. Çocuklarımıza sağlık-beslenme-eğitim olarak gitmesi gereken milyarlarca dolar, “Vatanını korumaktan kaçan” sığınmacılara verildi, verilmeye devam ediliyor!

AKP, Geleceğimizi de yedi, bitirdi;
Cumhuriyetin tüm eserlerini sattı. Ülke borcunu tam dörde katladı.
İngiliz tefecilerine ülkeyi soydurdu. Hazine garantili işlerle, ancak önümüzdeki 20-25 yılda ödeyebileceğimiz borca soktu!

Peki, Türk Milleti kendisine bu kötülükleri yapan AKP’yi affetmeyecek de, sığınmacılar belasını başımıza saran AKP artığı Davutoğlu ile başta TELEKOM olmak üzere Cumhuriyetin tüm fabrikalarını iki-üç yıllık gelirleri karşılığına satan Babacan’ı affedecek mi? Elbette ki affetmeyecek!

Aziz Türk Milleti;
DOĞRU Parti olarak bizim kişilerle işimiz olmaz. Hele Türk’e, Türklüğe düşman olanlarla hiç işimiz olmaz. Bizler bugünkü DOĞRU davranışımızla uyarı görevimizi yerine getiriyoruz. CHP’ye ve İYİ Partiye

  • “Yapmayın, böyle devam ederseniz, ülkeyi CIA uşağı FETÖ’nun kucağına tekrar atarsınız, oyuna geliyorsunuz” diyoruz!

İster anlarlar, anlamazlarsa da sonucuna katlanırlar!

Dostum, Yüksek İslam Enstitüsü Mezunu İlahiyatçı yazar ve DOĞRU Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Sedat Şenermen’ın gönderdiği bir bilgiyi paylaşmak isterim;

Kur’an’da İslam’ın şartı sadece beş değildir. Kur’an’daki tüm hüküm içeren ayetlerin her biri İslam’ın şartıdır. Bunlar, Allah’ın emir ve yasaklarının tamamıdır, ki beş yüz’e yakındır. Düşmanı tanımak, ona boyun eğmemek, onunla işbirliği yapmamak farzdır, İslam’ın şartıdır. Allah, insan ve cin şeytanlarının, insanın ve insanlığın yeminli düşmanı olduğunu belirtiyor. Bireysel ya da bölgesel veya küresel şeytanlara boyun eğmemek hem İslam’ın hem imanın şartıdır.

Türk Milletine, Türk Devletine, onu Cumhuriyet değerleri üzerinden oluşturan Atatürk’e düşmanlık edenler, ülkemizin devletimizin milletimizin gizli-açık tüm düşmanlarına hizmet edenlerdir. Cumhuriyetin kurucu değerlerine bakmak gerekiyor. Bunlar Rahmani mi, şeytani mi?

Rahmani ise, ki hiç şüphesiz ki öyledir, bu değerleri yıkmaya çalışanlar kimlere hizmet etmiş oluyorlar?”

Görüldüğü üzere, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak, hem insan olarak hem de inanan biri olarak bizlerin görevidir…

Milli Andımız da bizler için vazgeçmeyeceğimiz değerimizdir, Atatürk’ün Türk Milletine armağanıdır!

Davutoğlu ve Babacan ikilisinin bu konudaki görüşü şudur;

  • “Andımız uygulaması,1930’lu yılların otoriter zihniyetinin (Atatürk Dönemini kastediyor) bir ürünüdür. Vesayetçi sistem (Cumhuriyet Dönemine diyor) ve zihniyetle yürütülen mücadele çerçevesinde, 2013 yılında pedagoji ’ye aykırı bulunarak kaldırılmıştır!”

İşte AKP larvaları! Bu iki kafa “Milli Andımızın” okunmasını pedagoji ‘ye aykırı bulur ama 4-6 yaşındaki bebelere Arapça Kur’an ezberletmeyi, onları birer Taliban Militanı gibi yetiştirmeyi pedagoji’ ye uygun bulurlar…

İşte Yeni CHP’nin vazgeçemediği ortakları…

Sağlık ve başarı dileklerimle.

HEM ARSIZ HEM HIRSIZ

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı
11.12.2021

Arsız kişi gücü eline geçirdiğinde, adalet de susturulmuşsa, haklı olan suçlu durumuna düşer!
Arsız kişi durmaz ve suç işlemeye, insanları ezmeye devam eder!
Arsız kişi, suçlarının ortaya çıkmaması, çalmaya devam edebilmesi için sürekli kavga, kargaşa ortamına ihtiyaç duyar.

Adalet yok, Polis de Arsız’dan yana ise, ne yapacaksınız da hem Arsız’dan kurtulacaksınız, hem de suç işlemeden huzura kavuşacaksınız?

Öncelikle, Arsız kişi gibi düşünüp onun nelerden çekindiğini bulacaksınız. Arsız’ın korktuğu, karşısında birlik olunması ve açıklıktır. Eğer, demokrasisi gelişmiş ülkelerdeki gibi polisin, yargının gelip görevlerini yapmalarını beklerseniz, çok beklersiniz ve çok üzülürsünüz.
İlk işiniz mahallenizdeki namuslu insanlarla biraraya gelip, güçlerinizi birleştirmektir.
Arsız kişiyi, kırmadan dökmeden etkisiz duruma getirip elindeki gücü (silahı) alacaksınız ve polise teslim edeceksiniz. Yasal protesto haklarınızı kullanıp haklarınızı ve sorumluluklarınızı bilen bireyler olarak herkese olayı duyuracaksınız, polisin ve adalet mekanizmalarının düzgün çalışmalarını sağlayacaksınız…

Bu anlatılan basit bireysel bir sorun!
Ama ülkenizi, seçimle işbaşına gelip bir organize suç örgütüne dönüşen bir parti yönetiyorsa daha organize ve dikkatli olup elinizi çabuk tutmanız gerekir.
Ülkenizde, anayasayı, hukuk devletini, laikliği, özgürlükleri askıya alan bir yönetime karşı, Danimarka’da muhalefet yapar gibi davranırsanız, hem Arsız-Hırsız takımını azdırırsınız, hem de özgürlüğünüzü kaybedersiniz.

Şu gerçeği hep aklınızda tutun:

Ortaçağ kalıntısı tarikat-cemaat-ihvan ve Muaviye kafalı yobazlar nasıl ki “Cumhuriyeti yıkıp, İran tipi bir din devleti kurmayı” kendileri için hak olarak görüyorsa, bizlerin yani vatanseverlerin-demokratların-Atatürkçülerin-hukuk devleti ve laik cumhuriyeti-kadın erkek eşitliğini savunanların da Cumhuriyeti korumak gibi çok kutsal bir hakkımız ve görevimiz vardır.

Genelkurmay Komuta Heyeti “Lozan’ı, Montrö’yü” savunan Atatürkçü Amiral ve Generalleri suçlayacak kadar ihanet içinde olabilir. Yüksek Yargı, Yüksek Seçim Kurulu, Emniyet, MİT kendi milletinin aleyhine çalışabilecek kadar Saray’a bağlı olabilir.
Tüm bu olumsuz şartlar karşısında asla umutsuzluğa kapılmayacak ve tek güç kaynağımız olan Türk Milletine gerçekleri anlatacağız. Hem de sokak-sokak, ev-ev, fert-fert gerçekleri anlatacağız.

Türk Milleti, kendi sesiyle uyumlu, namuslu siyasetçilerin sesini çok çabuk anlayacaktır. Tıpkı Kurtuluş Savaşında Atatürk’ü anladığı gibi…

Tüm Milletini ayağa kaldırdığımızda, onun gücünü yanımıza aldığımızda, tüm hırsız-katil-yobaz-emperyalist devletlerin paralı uşakları yer altına kaçacaklardır.

Sonra, Atatürk İlke ve Devrimlerinin devletimizde yeniden etkin olması sağlanacak ve hem ülkemizin yeniden imar ve inşasına milletimizle birlikte başlanacak, aynı zamanda devletimizi-milletimizi soyan Müslüman mintanı giymiş seccade şeytanlarının tümünden hukuk önünde hesap sorulacaktır.

Bunun için mutlaka ve mutlaka bir ve beraber olmamız şarttır.
Kimseyi dışarda bırakmadan sağlanacak birlik, başarının altın anahtarıdır…

DOĞRU Parti bu amaçla kurulmuş Milli bir Partidir.
Hiçbir şart koşmadan, bu birliğe katkı sağlarız.

Bu yapılmazsa ne olur?
Bu çete, herkesi tek-tek avlar. Çünkü bunların utanmaları yoktur. Tarihimizin en büyük casusluk olayı olan “Kozmik Oda” hırsızlığına izin verip yapanlar, herkesi casuslukla suçlar ve zindana atar.
Türk Devletine “Barzani-PKK/PYD” işbirliğiyle ihanet edenler, dürüst siyasetçileri bir sahtekar polis, bir tetikçi Savcı ile sahte deliller üretip zindana atar.
FETÖ denen CIA uşağı ile 11 yıl aynı yatağa giren alçaklar, Atatürkçü siyasetçileri FETÖ’cu diye damgalayıp hapsederler.

Tüm deneyimlerimle ve tüm samimiyetiyle söylüyorum ki; bu çağrımıza yanıt vermeyen küçük kafalılar, Cumhuriyetimizin yıkılmasına neden olurlar.

  • Demokratik rejim ve Cumhuriyet yıkıldıktan sonra, partiniz olsa ne olur, olmasa ne olur?

Lütfen, aklımızı başımıza alıp, hırs ve küskünlükleri geriye atıp, her birimiz birer Kuvvacı gibi el ele verelim ve ülkemize yapılmakta olan emperyalist saldırıyı birlikte defedelim.
Sonra mı? Nam da, şan da, makamlar da sizlerin olsun!
DOĞRU Parti budur ve üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirecektir…

Not: Bugün Muğla’dayız. Sesimizi duymak isteyen herkesi bekleriz…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 11 Aralık 2021

İTİBAR KALDI MI?

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

7 Kasım 2021

İtibardan tasarruf edilmez” sözü, gerçekte doğru bir sözdür.

Fakat, itibarınız var ise!
AKP Genel Başkanı T.C. Devletinin itibarını o kadar düşürdü ki, itibarımız dünyada dip yaptı!

ABD Başkanı, “Demokrasi Zirvesi” isimli uluslararası bir toplantı düzenliyor,
107 ülkeyi davet ediyor ama içlerinde Türkiye yok!

Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna katılmak üzere New York’a giden Erdoğan’ı, aynı uçağın arka kapısından inip, ön kapıya koşarak giden Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu karşılıyor!

Fener Rum Patriği 23 Ekim – 3 Kasım arasında Amerika’yı ziyaret etti.
Patriği, ABD Başkanı Biden kabul etti ve görüştü.
Patrik, ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile de görüştü!

Kim bu Patrik?
Erdoğan’ın beğenmediği Lozan Antlaşmasına göre;
Patrik, T.C. Yasaları çerçevesinde idari açıdan Eyüp Kaymakamlığına, Fatih İlçesi C. Savcılığına ve İstanbul Valisine bağlıdır. Çoğu cemaatsiz olan 18 Metropolit tarafından yapılan seçimin onayını İstanbul Valisi verir.
Patriğin T.C. Devleti içindeki en yüksek dereceli muhatabı İstanbul Valisidir!

T.C. Cumhurbaşkanı’nı hiçbir Amerikalı yetkili karşılamayacak, ABD Başkanı zaman ayırmayıp görüşmeyecek ama, Türk Devletindeki en yüksek makamdaki muhatabı İstanbul Valisi olan Patrik, Başkan tarafından kabul edilecek…

T.C. Devletinin 12’nci ve 11’nci Cumhurbaşkanları hariç, hiçbir Cumhurbaşkanı böyle bir rezilliğe izin vermedi!

Yaaa Erdoğan, işte sana gösterilen itibar! İster tasarruf et, ister etme!

Azizi Türk Milleti;
Tarih bilmezliğin, kendi devletine “Çömez Devlet” demenin, ülkesinin tapusu olan antlaşmayı haksız olarak yerden yere vurmanın sonucunu birkaç cümle ile anlatmak isterim.
Fener Rum Patrikhanesi’nin Türkiye’de birkaç bin kişilik Rum Ortodoks cemaati var. Patrik, “Ekümenik” olarak tanınmak istiyor. Yani “Ben dünyadaki tüm Ortodoksların lideriyim, beni böyle tanıyın” demektedir.

Moskova Patrikhanesinin 200 milyon kişilik bir cemaati var ve Fener Patriğinin Ekümenik olarak tanınmasına Rus Devleti şiddetle karşı!

Bizim çok bilmiş Bademler, Rus Devleti ile ilişkilerimizin bozulmasını ister gibi, Ukrayna’nın, Fener Patriğinin yetki alanına girmesini istediler!

Fatih Sultan Mehmet’ten bu yana, devlet olarak kullandığımız bu koz, Bademlerin salaklıkları yüzünden Rus Devleti ile ilişkilerimizin gerilmesine neden oldu…

Ezik Bademler, bir Cihan Devleti olan T.C. Devletinin itibarına hep darbe vurdular.
11. CB Gül ve dönemin Başbakanı Erdoğan, Türkiye’yi ziyaret eden Suudi Kralı, Anıtkabir’e ve Çankaya köşküne çıkmamasına rağmen, Arap Kralın otel odasına koşarak gitmişlerdi! (T.C. Cumhurbaşkanı, yurt içinde kimsenin ayağına gitmez, gidemez. Herkes Cumhurbaşkanı’ nın ayağına gitmek zorundadır. Türk Devlet geleneği budur!)

Gül, Türkiye’ye gelen İngiltere Kraliçesi’nin, kendisini ziyaret etmemesine rağmen kaldığı gemiye, yani Kraliçe’nin ayağına gitmişti. Üstelik İngilizler gemide Türk Bayrağı asmamıştı!

12. CB Erdoğan, Lozan Antlaşmasına ve Türkiye’nin menfaatlerine aykırı olarak, her biri Türk Vatandaşı olması gereken Fener Metropolitlerinin yabancılardan seçilmesine izin vermişti.

12. CB Erdoğan, kendisine verilen “BOP Eşbaşkanlığına” kanarak, Irak ve Suriye’de milyonlarca Müslüman’ın katledilmesine, tecavüze uğramasına sebep olmadı mı?

Geçmişinizi bilmezseniz, Türk ve Müslüman düşmanlarının tuzaklarına düşersiniz. Sonunda da, değil 3 tane, 300 tane Sarayınız olsa da tarihe, ülkesine ihanet etmiş adam olarak geçersiniz. Yazık, çok yazık…

Not;
Yarın, zaman bulabilirsek şu Patrikhane gerçeğini bir daha anlatalım. Çünkü bu konu önümüzdeki yıllarda başımızı çok ağrıtacak.

Sağlık ve başarı dileklerimle, 07 Kasım 2021

 

TERÖRİST KEBAPÇI / DİNDAR ANAYASA / YARGIÇ BİLAL

Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Bahçeli, partisinin grup toplantısında “Kebapçıları terörist” ilan etti!
Bahçeli’nin konuşması şu gerçekleri ortaya çıkardı :
Bahçeli’nin konuşmalarını başkaları yazmaktadır.
Bahçeli, yazılan metinleri kontrol etmeden camdan okumaya çalışmaktadır.
Bahçeli, başkasının yazdıklarını bile doğru okuyamamaktadır.
Bahçeli, psikolojik yorgunluğa bağlı “Demans” hastasıdır.
Bahçeli gibi rahatsızlığı olan birinin, devlet işleri ile ilgilenmesi, koalisyon ortağı olması, karar vermesi doğru değildir. Kendisine, her gün kebap yemesi karşılığında kesin istirahat verilmelidir…
***
Dindar Anayasa;

Gerek dindar anayasa, gerek anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmesi, gerek laiklik ilkesinin anayasadan çıkartılmasını isteyenler CB Erdoğan’ın en yakın çalışma arkadaşlarıdır.
Bu kişiler, Erdoğan’dan izin almadan değil anayasa değişikliği hakkında konuşmayı, izinsiz tuvalete bile gidemezler.

  • Erdoğan, Anayasanın ilk 4 maddesi hakkında ne düşünmektedir?

Ama, fakat, belki olmadan açık-açık dürüstçe Türk Milletine anlatmalıdır.

Erdoğan tarafından “koçbaşı” olarak öne sürülenler kimdir?

  • SADAT Başkanı Adnan Tanrıverdi, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, TBMM eski başkanı İsmail Kahraman!

Bunlara sormak gerek:
Sizler güya dindar oldunuz da ne oldu?
Sözde dindarsınız ama, ülkede “Siyasi Ahlak” yerlerde sürünmekte!
Sayıştay raporlarına düşen hangi hırsızlıklara, yolsuzluklara karşı çıktınız?
Suçsuz yere hapislere atılan, askeri öğrencilere mi sahip çıktınız?
Suçsuz yere zindana atılan 85 yaşındaki emekli Paşalara mı acıdınız?

  • Anayasanın da, devletin de dindarı olmaz!

Esas olan insan olmaktır.
Hazine garantili ihaleler sayesinde, devletin uğradığı milyarlarca dolar zarar için ses çıkarttınız mı?
Dindar oldunuz da, haksızlığın adaletsizliğin kitabını yazdınız!

Önce kendinizi düzeltip, gerçek dindar olun!
Harama el uzatanlardan uzak durun!
Bırakın Anayasayı dindar yapmayı, önce kendiniz “İnsan” olmayı deneyin.

Tarihten ders almadınız, Türk Milletinden ders almadınız, insanlıktan nasibinizi almadınız!
Sizler mi Türk Milletine akıl vereceksiniz?

  • Önce dürüst olun ve servetlerinizin hesabını verin.

Yazıyı bağlarken yalnızca dikta rejimlerinde görülecek bir olayı yaşadık.
Şehzade Bilal Oğlan’ın Vakfı’nın kullandığı İstanbul Belediyesine ait bir bina için ilgili mahkeme “Tahliye” kararı verdi. Devletin polisleri, Saray ve Saray köpekleri tarafından mahkeme kararını yok sayarak, tahliye (AS: boşaltma) engellendi!

Bundan böyle, mahkemelerde işi olan vatandaşların önce Bilal Oğlana müracaat
etmeleri ve gerekli bağışı yaparak işlerini anında halletmeleri mümkündür.
Yargıç ve Savcıları da kovalım, gitsinler!
Madem kararları bir b.ka yaramıyor, boşa maaş vermeyelim! Yuh olsun, yuh!

Sonları ibretlik olacak. Bu kadar suçu ve günahı hiçbir vicdan kaldırmaz, kaldıramaz. Sabır taşı değil, sabır dağı olsa dayanmaz, çatlar…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 07 Ekim 2021

100 BİN ÖLÜMÜN SORUMLUSU KİM?

Rıfat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

DOĞRU Parti Kurucu ve GİK üyesi Op. Dr. Şahap İnmez, sağlıktaki son durumumuz için bir bilgi notu gönderdi. Sizlerle paylaşmak istedim.

Sağlık Sektörü, 9 Trilyon Dolarlık devasa getirisiyle, dünyada 1 numaraya,
Silah Sektörü, 6 Trilyon Dolar ile dünyada 2’nci sıraya,
Enerji Sektörü 3 Trilyon Dolar ile dünyada 3’ncü sıraya yerleşir!
(Yani, 6 Trilyon dolar ile öldürüyoruz, 9 Trilyon ile yaşatmaya çalışıyoruz, bu arada 3 Trilyon dolarlık enerji kullanıyoruz! Şaka-şaka)

Sağlık Sektörü, 30 yıl öncesine kadar 1 Trilyon Dolar ile 3’ncü sıradaydı.
Şimdi 9 Trilyon Dolar ile tam bir “Sağlık Emperyalizmi” oldu.

AKP’nin “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” doğal olarak kendi projesi değildir.
Çünkü AKP’de proje kafası yoktur. Yapsatçı kafası vardır.
1993 yılında Sağlık Bakanı olunca, bu projeyi TBMM’ye sunulmaya hazır
“4 Ana Kanun” şeklinde rahmetli Yıldırım Aktuna’dan devraldım.
Yaklaşık 3 ay boyunca, hem sağlıktaki paydaşlarımızla (TTB-TEB-Sendikalar gibi) bu yasaları tartıştık. Daha sonra 1 aya yakın bir süre de, Hazine-Maliye-DPT-Dünya Bankası Uzmanları ile projenin finans ayağını tartıştık.
Bana verilen raporu kısaca şöyle özetleyebilirim :

  • “Sayın Bakan, bu projeyi Bakanlar Kurulunda kabul ettirip, TBMM’de yasalaştırırsanız, partiniz çok oy alır, siz de siyasetin yıldız olursunuz.
    Fakat, sağlığı piyasalaştırıp, özelleştirerek halkımızın sağlığını “Sağlık Emperyalizminin” kucağına atarsınız. 4-5 yıl sonra da ülke bütçesi bu açığı karşılanmakta çok zorlanır!”

Benim kararım, bu projeyi Bakanlar Kuruluna sunmamak yolunda oldu.
Bugünkü durumu görünce o gün için doğru kararı verdiğimi görüyorum!
AKP ile aramızdaki en önemli fark budur. Onlar günlük siyasi çıkar uğruna ülkeyi ateşe atmaktan çekinmezler, bizler ise siyasi çıkar uğruna ülkemizi asla ateşe atmayız…

Geldiğimiz noktada, yıllık 200 Milyar TL olan sağlık harcamalarımızın 35 Milyar TL’si vatandaş tarafından ödenmektedir. O da şimdilik, her geçen gün artacak!
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun en büyük harcama kalemi sağlık harcamalarıdır.
SGK’ya 2015 yılında bütçeden aktarılan para 79 Milyar TL idi.
2020 yılında bu tutar tam 248,8 Milyar TL oldu. Tam %300!

Ülkemizde 579 Özel Hastanenin (çoğu yandaşların) en büyük müşterisi SGK’dır. Kamu hastane sayımız 860, üniversite hastanesi sayımız ise 63’tür.

AKP’nin, Türk Milletine attığı en büyük kazık 10 adet Şehir Hastanesidir.Müşteri garantili 10 Şehir Hastanesine 25 yılda 75 Milyar Dolar para ödeyeceğiz. Şu ana kadar 3,2 Milyar Dolar ödedik bile!

Bu harcamalara karşın sağlık hizmet kalitesi yerlerde sürünmektedir.
Bir örnek; Bizde yıllık bebek ölümleri oranı, Avrupa’nın tam 4 katıdır!

AKP, en son olarak Pandemi dönemini de her konuda olduğu gibi ranta çevirmiştir. Maske ve koruyucu ekipmanlarında (AS: donanımlarında) büyük rantlar elde edilmiştir. Bakanların, kendi işletmelerinden dezenfektan satın alanları görmedik mi?

AKP, Dünya Aşı Tedarik Zincirine (AS: COVAX) birkaç milyon TL yatırmadı! (Yatırsa aşı fiyatı belli olacak ve aşı üstünden para kazanamayacak idi!)

Komisyon oranında anlaştıkları Çin Sinovac aşısını getirtip, koruyuculuğu bile tartışmalı olan bu aşıları, Sağlık çalışanlarına ve +65 yaş üstüne yaptılar. Yüzlerce milyon doları ceplere indirdiler. Foyaları ortaya çıkınca ve AB ülkeleri bu aşıyı kabul etmeyince Alman Biontech aşısını getirdiler.

  • Zamanında bu aşılar alınsaydı, 3’ncü doz aşıya gerek olmayacak, 100 bin vatandaşımız ölmeyecekti.

Şimdi şunu söylemek hakkımız değil mi?

AKP, Pandemi sürecini bilinçli olarak kötü yöneterek ranta dönüştürmüş ve bu program sonucu 100 bin civarında vatandaşımız hayatlarını kaybetmiştir. (AS: 200 binin üstünde!)

100 bin ölümün tek sorumlusu AKP yönetimidir.

Aynen 8 gündür devam eden orman yangınlarının hala söndürülememesinin ve kaybettiğimiz canların, milli varlıklarımızın tek sorumlusu olduğu gibi!

AKP, ülkemizin başına gelmiş en büyük felakettir
ve dakika kaybetmeden demokratik yolla, yönetimden uzaklaştırılmalıdır…

Sağlık ve başarı dileklerimle. 04 Ağustos 2021

BİR ADIM SONRASI MAZHAR OSMAN!

Rifat Serdaroğlu

Eyy Fani Badem;
Bu güne kadar ne elde etiyseniz, hangi makama geldiyseniz “Demokratik Rejim” ve Türk Milletinin hoşgörüsü sayesinde oldu.
Fakat geldiğiniz günden beri sizi yücelten demokrasiyi, özgürlükleri yıkmak için çalışıyorsunuz. Tıpkı kendisini doğuran anasının rahmini bıçaklayan “Katil Bebek Chucky (Çaki)” gibi…

Ülkedeki gelir dağılımındaki eşitsizliği, fukaralığı, üzerine din sosu da ilave ederek, kendilerini sistem dışına itilmiş hisseden kitleleri aldatıp, ABD desteğiyle peşinize taktınız ve bu kesimi sürekli olarak hem istismar ettiniz hem de oy ambarı olarak kullandınız!

22 yaşında, “Milli Görüş” yani “Siyasal İslam” temsilcisi MSP’nin İstanbul İl Gençlik Kolu Başkanı seçildiniz. 1978’ de “Akıncılar” adıyla gençlik örgütü kurdunuz. Metin Külünk ile birlikte, gençleri eğitim için İran’a gönderdiniz.
6 Eylül 1980’de 26 yaşında iken, Konya’da düzenlediğiniz “Kudüs’ü Kurtarma Mitinginde” Hilafet Sancağı açtınız ve İstiklal Marşımız okunurken yere oturarak protesto ettiniz.

  • 31 yaşında, El-Kaide lideri-uyuşturucu Baronu Gülbettin Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturdunuz!

Siyaset basamaklarında yükselirken çeşitli tarikat ve cemaatlere destek verdiniz.
2002 yılından itibaren FETÖ Silahlı Terör örgütünü devletimizin en hassas birimlerine soktunuz.

İslam adının, terörle birlikte anılmasını sağlayan Mısır’daki İhvan terör örgütüne destek verdiniz. Ardından Suriye’ye göndermek üzere, çok sayıda El-Kaide ve türevlerinden oluşan terör örgütlerini ülkemizde topladınız.
Bu kafa kesici sapıkları savaştırdınız, tedavilerini ücretsiz olarak Türkiye’de yaptırdınız. Bu pislikleri Libya’ya da gönderdiniz. Hala oradalar ve maaş alıyorlar!

Tüm bunları açık-açık yaptınız ve üstelik çok zengin olduğunuz iddia ediliyor!
Kıbrıs’a gittiniz ve şu sözleri sarf ettiniz;
“Türkiye’nin, Taliban inancıyla alakalı ters bir yanı yok!”

Eyy Fani Badem;
Makamınız ne olursa olsun, tüm Türk Milletinin inancını değerlendirmek gibi ne bir yetkiniz, ne de bir bilginiz var. İslam’da bir ruhban sınıfı mı yaratmaya çalışıyorsunuz? Siz kimsiniz ki, benim inancım hakkında karar verebiliyorsunuz? Yetinmediniz, Türk Milletinin inancını Taliban denen sapık katillerin inancı ile bir tutuyorsunuz? İnançlarımız arasında nasıl ters bir yan yok?

Bakın Taliban denen sapıklar Afganistan’da neler yaptı?
-Kadınların çalışması, kız çocuklarının okula gitmesi ve eğitimi yasaklandı.
-Bütün okullar medreseye döndürüldü.
-Kadınlara peçe, erkeklere takke ve sakal zorunluluğu getirildi.
-Yüzü görünen kadınlar kırbaçlandı.
-Televizyonlar kapatıldı. Fotoğraf, görsel yayın ve müzik yasaklandı.
-Tüm bilgisayarlar TV olarak kabul edilip parçalandı.
-Erkeklere en yakın camide 5 vakit namaz kılma mecburiyeti getirildi.
-İdamlar ve el kesmeler, Cuma namazından sonra halkın iştirakiyle yapıldı.
-Yapılan kötülükleri ve işkenceleri burada anlatamam. Yürek dayanamaz!

Şimdi bizim inanışımızın bu sapıkların inancı ile ne ilgisi var, söyler misiniz?

Ama, sizin inancınız ile Taliban inancı uyum içinde ise
onu da açıkça söyleyin.

Çünkü çok tehlikeli bir noktadasınız. Bundan sonra bir adım daha giderseniz, akıl sağlığınız hakkında ciddi şüpheler oluşacaktır…

Yetti artık, inanın yetti…

Sağlık ve başarı dileklerimle 22 Temmuz 2021
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

YENİ ÇÖZÜM SÜRECİ!

18 Temmuz, 2021 Rıfat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

Önce HDP içindeki “ Ak Güvercin” lakaplı yeni akil insanları konuşturdular;
“Eğer Kürt sorununu çözecekse, bir defa daha AKP ile işbirliğine hazırız…”

Sonra İmralı’ya, özür ve işbirliği mesajı taşıyan heyeti gönderdiler.
Eşzamanlı olarak Kandil’deki PKK Baronlarına da, özür heyeti gitti!
En son Gergerlioğlu’nun milletvekilliği de iade edildi!
Üstüne üstlük, İsrail ile de tekrar kanka olundu!
Eksik kalan Saray Ordusu, Afganlı ve Suriyelilerle tamamlandı!
“Kürt Devletinin” kurucu babaları ABD ve İsrail de görüşmeleri destekledi!

Yakında Barzani’yi yine “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlatıp,
Diyarbakır Meydanında, kömür karası boyalı saçlı Şivan ve AKP’den aday olunca PKK kurşunu ile çolak kalan İbo ile megri-megri diye şarkı söylerken görürsek şaşırmayalım! Özgül ağırlık Bülent’i de “Ağlayan Karga” figürü olarak sahneye aldık mı, tamamdır…

Mademki yaşanan acılar ve ihanetler çabuk unutuluyor ve böyle kolayca özür dileniyor, PKK tarafından hayatları, umutları, gelecekleri ellerinden alınan insanlarımız, sadece Tek Adam rejimi uğruna unutuluyor, ben de bu güne kadar çok yüklendiğim,

  • eski kokainman, Kürtçe bilmeyen, ama anası Türk, esas adı Artin Agopyan olan tecavüzcü Apo’dan herkesin önünde özür dilemek istiyorum;

Seni, yeni arkadaşın Eşbaşkan’dan bu kadar yıl ayrı tuttuğumuz için,
Seni, 54 bin insanın canını almak zorunda bıraktığımız için,
Seni, Türk Devletinin 400 milyar Dolarını yok etmek zorunda bıraktığımız için,
Barış olsun diye Türkiye’nin bir bölümünü sana hemen vermediğimiz için,
Seni, daha önce anlayıp Kürdistan’a “Başkan” yapmadığımız için,
çok-çok özür dilerim.

Kusura bakma Apo. Biz, T.C.’nin MİT Müsteşar Yardımcısının (Bugünkü MİT Başkanı), senin Oslo’daki elemanlarına “Sizinle savaşan Ordu, şimdi içerde” dediği ve yeni arkadaşının onu korumaya aldığı an anlamalıydık, kimin gerçek hain olduğunu!

Özür dileriz Apo. Biz, T.C.’nin Genelkurmay Başkanının “Terör Örgütü Başkanı” olmak suçundan zindana tıkıldığı, senin çapulcularının “Şeref Localarında” devletin valisi tarafından ağırlandığı an anlamalıydık, senden daha koyu hainler olduğunu!

Bağışla bizi Apo! Biz, senin militanların T.C.’nin sokaklarından geçerken sinirlenmesinler diye, Türk Bayrağını kaldırın emrini veren Subayların var olduğu ve kendi silah arkadaşlarına bile ihanet eden komutanların olduğu bir ordunun bu halinden bir halt olmayacağını baştan anlamalıydık, seni boşuna uğraştırdık be Apo!
Kurmay aklının, sümüklü bir hocaya yenildiği an anlamalıydık üniformasını satan Paşaların olduğunu!

Anlayamadığım bir konu var Abduş. Sen bir “Özeleştiri” yapıp bizi aydınlat.

  • Sen Marksist-Leninist-Kürtçü-Ateist bir Narko-Terör örgütünün önderisin.

Arkadaşın Eşbaşkan ise Siyasal İslamcı, İhvancı biri!
*Nasıl oluyor da; İkiniz de Emperyalist Devletlerin işbirlikçileri olabiliyorsunuz?
*Nasıl oluyor da; İkiniz de Avrupa Birliğine taparsınız?
*Nasıl oluyor da; İkiniz de Atatürk’ten nefret edersiniz ve Dinciler-Kürtçüler olarak birlikte Atatürk’e “Deccal” dersiniz?
* Nasıl oluyor da; Şeyh Said – Seyid Rıza- İskilipli Atıf Hoca – Derviş Memed ikiniz için “Kahraman” sayılır?
*Nasıl oluyor da; İkiniz de “Türk Milleti” , “Türk Devleti” diyemezsiniz?

Bunlar benim kafamı karıştırıyor?
Madem bu kadar fikir birliği içindesiniz, adeta ruh ikizi gibisiniz, neden ayrı-ayrı partileriniz var be Apo? Bu kadar masraf, bu kadar adam, ne gerek var?
Birleşin, biriniz Başkan diğeriniz Başbakan olun, gül gibi geçinip gidin!

Abduş Heval;
PKK’ya karşı savaşan ve çok şehit veren “Köy Korucuları” var ya, artık korunacak bir şey kalmadığına göre bunların hepsini kovun. Yerlerine, “Yeni Barış Sürecini” korumak için senin militanları getirin. Bunlara dolgun maaş-sosyal güvence ve TOKİ’den ev verin, mutlu olsun çocuklar!
Artan olursa Belediye Zabıtası yapın ama bunlar da silahlı olsunlar.
Ne olur ne olmaz değil mi Abduş?
Kandil’deki komuta heyetini de, topunu birden “Maldiv Adalarına” gönderin, adamların popoları denize girsin, biraz medeniyet görsünler!

Tüm bunları gerçekleştirirken yanlışa düşmeyesiniz diye, önce bir “Pilot Bölge” belirleyin, önce orda test edin, sonra Türkiye’de uygulayın.
Örneğin, “Bayrak” konusunu çözmek için, elinize PKK bayraklarını,
Öcalan’ın posterlerini alın, gidin Kuzey Irak’a Barzani ağabeyinize bunları anlatın. “Biz, senin bayrağın olmadan, PKK bayrağı ile Erbil’de bir miting yapmak istiyoruz” deyin. Bakın size nasıl demokratikçe yaklaşacak ve kucaklayacak?
Ne bayrağın sopası, ne denize girecek, ne de oturacak poponuz kalır!..

Sağlık ve başarı dileklerimle.