Etiket arşivi: AKP’nin ‘Sağlıkta Dönüşüm’ projesi

100 BİN ÖLÜMÜN SORUMLUSU KİM?

Rıfat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı

DOĞRU Parti Kurucu ve GİK üyesi Op. Dr. Şahap İnmez, sağlıktaki son durumumuz için bir bilgi notu gönderdi. Sizlerle paylaşmak istedim.

Sağlık Sektörü, 9 Trilyon Dolarlık devasa getirisiyle, dünyada 1 numaraya,
Silah Sektörü, 6 Trilyon Dolar ile dünyada 2’nci sıraya,
Enerji Sektörü 3 Trilyon Dolar ile dünyada 3’ncü sıraya yerleşir!
(Yani, 6 Trilyon dolar ile öldürüyoruz, 9 Trilyon ile yaşatmaya çalışıyoruz, bu arada 3 Trilyon dolarlık enerji kullanıyoruz! Şaka-şaka)

Sağlık Sektörü, 30 yıl öncesine kadar 1 Trilyon Dolar ile 3’ncü sıradaydı.
Şimdi 9 Trilyon Dolar ile tam bir “Sağlık Emperyalizmi” oldu.

AKP’nin “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” doğal olarak kendi projesi değildir.
Çünkü AKP’de proje kafası yoktur. Yapsatçı kafası vardır.
1993 yılında Sağlık Bakanı olunca, bu projeyi TBMM’ye sunulmaya hazır
“4 Ana Kanun” şeklinde rahmetli Yıldırım Aktuna’dan devraldım.
Yaklaşık 3 ay boyunca, hem sağlıktaki paydaşlarımızla (TTB-TEB-Sendikalar gibi) bu yasaları tartıştık. Daha sonra 1 aya yakın bir süre de, Hazine-Maliye-DPT-Dünya Bankası Uzmanları ile projenin finans ayağını tartıştık.
Bana verilen raporu kısaca şöyle özetleyebilirim :

  • “Sayın Bakan, bu projeyi Bakanlar Kurulunda kabul ettirip, TBMM’de yasalaştırırsanız, partiniz çok oy alır, siz de siyasetin yıldız olursunuz.
    Fakat, sağlığı piyasalaştırıp, özelleştirerek halkımızın sağlığını “Sağlık Emperyalizminin” kucağına atarsınız. 4-5 yıl sonra da ülke bütçesi bu açığı karşılanmakta çok zorlanır!”

Benim kararım, bu projeyi Bakanlar Kuruluna sunmamak yolunda oldu.
Bugünkü durumu görünce o gün için doğru kararı verdiğimi görüyorum!
AKP ile aramızdaki en önemli fark budur. Onlar günlük siyasi çıkar uğruna ülkeyi ateşe atmaktan çekinmezler, bizler ise siyasi çıkar uğruna ülkemizi asla ateşe atmayız…

Geldiğimiz noktada, yıllık 200 Milyar TL olan sağlık harcamalarımızın 35 Milyar TL’si vatandaş tarafından ödenmektedir. O da şimdilik, her geçen gün artacak!
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun en büyük harcama kalemi sağlık harcamalarıdır.
SGK’ya 2015 yılında bütçeden aktarılan para 79 Milyar TL idi.
2020 yılında bu tutar tam 248,8 Milyar TL oldu. Tam %300!

Ülkemizde 579 Özel Hastanenin (çoğu yandaşların) en büyük müşterisi SGK’dır. Kamu hastane sayımız 860, üniversite hastanesi sayımız ise 63’tür.

AKP’nin, Türk Milletine attığı en büyük kazık 10 adet Şehir Hastanesidir.Müşteri garantili 10 Şehir Hastanesine 25 yılda 75 Milyar Dolar para ödeyeceğiz. Şu ana kadar 3,2 Milyar Dolar ödedik bile!

Bu harcamalara karşın sağlık hizmet kalitesi yerlerde sürünmektedir.
Bir örnek; Bizde yıllık bebek ölümleri oranı, Avrupa’nın tam 4 katıdır!

AKP, en son olarak Pandemi dönemini de her konuda olduğu gibi ranta çevirmiştir. Maske ve koruyucu ekipmanlarında (AS: donanımlarında) büyük rantlar elde edilmiştir. Bakanların, kendi işletmelerinden dezenfektan satın alanları görmedik mi?

AKP, Dünya Aşı Tedarik Zincirine (AS: COVAX) birkaç milyon TL yatırmadı! (Yatırsa aşı fiyatı belli olacak ve aşı üstünden para kazanamayacak idi!)

Komisyon oranında anlaştıkları Çin Sinovac aşısını getirtip, koruyuculuğu bile tartışmalı olan bu aşıları, Sağlık çalışanlarına ve +65 yaş üstüne yaptılar. Yüzlerce milyon doları ceplere indirdiler. Foyaları ortaya çıkınca ve AB ülkeleri bu aşıyı kabul etmeyince Alman Biontech aşısını getirdiler.

  • Zamanında bu aşılar alınsaydı, 3’ncü doz aşıya gerek olmayacak, 100 bin vatandaşımız ölmeyecekti.

Şimdi şunu söylemek hakkımız değil mi?

AKP, Pandemi sürecini bilinçli olarak kötü yöneterek ranta dönüştürmüş ve bu program sonucu 100 bin civarında vatandaşımız hayatlarını kaybetmiştir. (AS: 200 binin üstünde!)

100 bin ölümün tek sorumlusu AKP yönetimidir.

Aynen 8 gündür devam eden orman yangınlarının hala söndürülememesinin ve kaybettiğimiz canların, milli varlıklarımızın tek sorumlusu olduğu gibi!

AKP, ülkemizin başına gelmiş en büyük felakettir
ve dakika kaybetmeden demokratik yolla, yönetimden uzaklaştırılmalıdır…

Sağlık ve başarı dileklerimle. 04 Ağustos 2021

Paran olsa da öl sistemi!.

Paran olsa da öl sistemi!.

Ahmet TAKAN
YENİÇAĞ, 11.8.2019

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

İktidarın “rüya projesi”ydi şehir hastaneleri. Daha yolun başında sağlığımızı çökertir hale geldi. Devlet % 70 doluluk garantisi veriyor. Bu orana ulaşılamaz ise Hazineden para ödeniyor. Benim de başımdan geçti, şehir hastanelerine zorla hasta götürülüyor. Yaşam merkezlerinden çok uzak. Acil, engelli ve hasta yaşlılar için türlü zorluklar anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Ve bir dünya eksiklikler…

Tıp doktoru, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray ile başta şehir hastaneleri olmak üzere  sağlık sektörünün sorunlarını konuştuk. İşte o söyleşi;

Sayın Çıray, bir gazeteci olarak uzun zamandır AKP’nin sağlık politikalarından şikayetler alıyorum. Siz reform çalışmaları ile bilinen Sağlık Bakanlığı müsteşarlarından biriydiniz. 7 Bakan, 3 Başbakan ile çalıştınız. Sağlık politikalarında son durumu sizinle konuşmak istedim.

A.Ç: Teşekkür ederim. Sayın Takan, çok iyi bilirsiniz bir zamanlar sağlık muhabirleri olurdu ve milletimiz onların haberleri aracılığı ile sağlık sektörünün pratiğinde neler olup bittiğinden haberdar olurdu. Aksamaları tespit ederler, hatta manşetlere taşırlardı. Şimdi ise milletimizin  yalnızca cilalanmış sağlık politikalarından haberdar olmasına izin veriliyor. Halbuki sağlık politikalarında uzun zamandır işler hiç iyi gitmiyor. AKP’nin ‘Sağlıkta Dönüşüm’ projesi çok iyi başladı ancak fiyaskoyla sonuçlanıyor. Cilalı sağlık dönemi sona erdi. Artık göz boyamada sınıra dayandık.

–Bir ara AKP’nin oyunun yüksek çıkmasına etki eden en önemli faktör ‘Sağlıkta Dönüşüm’ projesiydi. Bu etki nasıl yaratıldı?

A.Ç: Sağ­lık Re­form Pa­ke­ti be­nim müs­te­şar ola­rak ba­şın­da bu­lun­du­ğum ekip­çe ha­zır­lan­mış ve kal­kın­ma pla­nı he­def­le­ri içi­ne alın­mış­tı. An­cak ha­ya­ta ge­çi­ril­me­si için “va­tan­daş­lık nu­ma­ra­sı­” ça­lış­ma­la­rı­nın bit­me­si ge­re­ki­yor­du. Sayın Akşener‘in başlattığı MERNİS de, AKP hü­kü­me­ti dö­ne­min­de bit­ti ve böy­le­ce adı Sağ­lık­ta Dö­nü­şüm Pro­je­si ola­rak de­ğiş­ti­ri­len uy­gu­la­ma­lar baş­la­tıl­dı. SSK ve dev­let has­ta­ne­le­ri tek ça­tı al­tın­da top­lan­dı, has­ta­ne ec­za­ne­le­ri ye­ri­ne ilaç­lar özel ec­za­ne­ler­den alın­ma­ya baş­lan­dı. Bu du­rum do­ğal ola­rak has­ta kuy­ruk­la­rı­nı azalt­tı. Sağlık politikalarında son derece başarısız olan Durmuş döneminden sonra ise bu hiz­met­ler va­tan­daş­larda çok büyük bir farkındalık ve doğal olarak memnuniyet yarattı.

–Sağlık hizmetlerinde kaliteyi belirleyen faktörler nelerdir?

A.Ç: Kaliteli sağlık hizmeti kolay ulaşılabilir ve hakkaniyetli olmalıdır. Sağlık politikalarında asıl olan, sağlık hizmetlerini halka en düşük maliyetle ve en kolay ulaşılabilecek şekilde organize etmektir. Sağlıkta etkinlik ve verimliliğin başlıca ölçüsü de budur. AKP iktidarına yön veren rantçı anlayış nedeniyle sürdürülemedi ve sağlık harcamaları Türk halkının üstüne ağır bir yük olarak bindi. Sağlıkta katkı payları alınmaya başlandı. Sağ­lık­ta da AK­P’­nin “yan­daş­la­ra peş ­ke­ş” zih­ni­ye­ti dev­re­ye gi­rin­ce de sis­tem çök­tü.

  • Şehir hastaneleri kesintisiz bir peş keş sistemidir.

Yükleniciye hazine arsasını veriyorsunuz, yetmiyor işletmeleri veriyorsunuz, yetmiyor şehir hastanelerine gitmeyi adeta zorunlu hale getirmek için önce çalışan hastaneleri çalışmaz hale getiriyor, sonra da kapatıyorsunuz. O da yetmiyor, şehir hastanesi müteahhitlerine aynı köprülerde verilen geçiş garantisi gibi yükleniciye hasta garantileri veriyorsunuz. İnsaf!

–Bu modelin dünyada başarılı olduğunu söylüyorlar…

A.Ç: Bir Sağlık Bakanı’nın devletin binalarını kendi hastane şirketleri üzerine geçirdiği bir ülkede her şey söylenebilir.

  • Şehir hastaneleri daha önce Dubai, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerde uygulanmış ve çok büyük kamu zararına neden olmuş bir modeldir.
  • Dolayısıyla da terk edilmiş, modası geçmiş, günümüz sağlık anlayışına tamamen aykırı bir modeldir.

Şehrin bir ucundaki hasta öbür ucuna gitmek zorunda olduğundan ulaşımı zordur.

  • Yani hastalar ambulanslarda can verecekler demektir.

Devasa oldukları için yönetilemezler. Hastalar koridorlanda kaybolurlar.

  • Bu sistem kesintisiz bir peş keş sistemine dönüşmüştür. Bunlar hastaneden çok otel.

Hem de iş görmek için 20 bin adım yürünmesi gereken bir otel. Bölümler arası çok uzak olduğu için acil hastaların yaşamları tehlikede. Özel şirketlere verilen laboratuvar hizmetleri de aksıyor. Büyüklük hastane enfeksiyonlarını artıracak.

–Bu iş Türk milletine amiyane tabirle söylersek kaça patlayacak?

A.Ç: 18 hastanenin toplam yatırım maliyeti 10.5 milyar dolar ancak ödenecek kira miktarı ise 30.2 milyar dolar. 20 milyar dolarlık büyük bir olay bu! Bu yıl hasta ve yol garantileri için bütçeye konulan miktar 9,5 milyar lira. Bu kimin cebinden çıkıyor?

    • AKP iktidarları sağlıkta ‘paran yoksa öl’ politikalarından, ‘paran olsa da olmasa da öl’ politikasına getirdi Türkiye’yi.

Dünyada yeni hastane konsepti (AS: kavramı), ulaşılabilir, yönetilebilir hastane konseptidir. Kentin her yanına dağılmış olmalıdır. Hastane kompakt olmalıdır ki, acil hastalara hemen ulaşılabilsin. Hasta polikliniklerde kaybolmasın. Bu hastaneler yeni yatak kapasitesi yaratmayacağı gibi, mevcut hastaneler kapatılarak hastanelere ulaşım zorlaşacak, vatandaşlarımız acil servise ulaşamadan yaşamını yitirecektir.
===========================================
Dostlar,

POST-MODERN İŞGAL ALTINDAKİ ÜLKEMİZ, AKP = RTE ve KURTULUŞ

26 Nisan 2012’de değerli meslektaşımız, tıbbiye yıllarından arkadaşımız Dr. Aytün Çıray, TTB önceki başkanlarından Dr. Eriş Bilaloğlu, o sırada FETÖ’nün kumpas davaları ile Silivri zindanlarına konan E. Org. Çetin Doğan‘ın eşi Nilgül Doğan’ın katılımı ile, Nurzen Amuran yönetiminde Dosya programında birlikte olmuştuk. Konumuz aşağıdaki gibiydi :

  • Hasta, Tutuklu-Hükümlü ve Hekim Hakları, Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet,

Şehir Hastanelerini biz tek 1 sözcükle tanımlıyoruz : TALAN!

  • Evet, Erdoğan’ın kendi deyimi ile hülyası, rüyalarını süsleyen ŞEHİR HASTANELERİ BİR TALANDIR! 

Kökü dışarıdadır ve asla yerli ve milli değildir. IMF – DB.. dayatmasıdır.
Başlangıçta salt, bedelsiz kamu arazisine hastane binası yapmak ve otelcilik – lokantacılık hizmeti ile sınırlıyken;
– giderek laboratuvar hizmetleri
– görüntüleme hizmetleri
gibi yüksek bedelli ve getirili tıbbi işlem ve hizmetlerden de Sağlık Bakanlığı çekildi.
Ardından, bunlar da yetmediğinden;
“maliyeti yüksek teknik hizmetler“ de eklendi peş keş ve rant ikramına..
Çok yüksek bedelli kiralar 25 yıl boyunca vergilerimizden ödenecek..
Bu proje kapsamında Sağlık Bakanlığına yeni bina da yaptırıldı.
Devletin kendi Bakanlık binasını inşa etme gücü yok!?

AKP iktidarı ile 17+ yılda bu sefil durumlara düşürüldük!
Sıhhiye’deki çok sayıda bina ve oldukça kapsamlı mekanlar şimdilik terk edildi..
Yakında, paha biçilmez maddi ve tarihsel değeri olan o yerleşke de bir biçimde yandaşlara ikram edilecektir AKP = RTE tarafından.

Dinci = Dini siyasete ve çıkarlarına acımasız ve ölçüsüzce alet eden AKP iktidarı, salt şimdiki kuşak yandaşlarını dünya nimetlerine boğmakla yetinmiyor.. Yandaşların çocuklarının hatta torunlarının bile geleceğini halkımızın sırtından güvenceye alıyor..

Elbette bu kesintisiz – kuşaklararası soygunun bedelli de salt şimdiki kuşak AKP yandaşı olmayanlar değil, onların çocukları hatta torunları… Böylesine uzun yansımalı soygunun siyaset tarihinde örneği yok gibi..

  • Türkiye’nin her yeri hem gerçek hem de mecaz anlamda tam bir YANGIN yei!

Ancak böyle giderse elde avuçta Türkiye kalmayacak!

  • Ülkemizin pek çok yerinde, asla rastlantı ya da kaza olarak açıklanamayacak yangınlar yaşanıyor..
  • Bu saldırıların – sabotajların mutlaka ve hızla engellenmesi gerek.
  • İktidar = RTE bu yakıcı sorunun ne denli ayırdında, bilemiyoruz.
  • Ancak kamuoyuna gerçekler açıklanmalı ve halkın da desteği ile, adeta seferberlik düzeyinde önlemler hızla alınmalıdır.

    Görüntünün olası içeriği: dağ, açık hava, doğa ve su

  • İktidarın suskunluğu ve eylemsizliği asla kabul edilemez..
  • Ülkemizde haraç – mezat satılmadık, yerli – yabancı yandaş sermayeye peş keş çekilmedik iktisadi kamu kurum – kuruluşu kalmadı. Yine de borca boğulduk özellikle son 17 yılda AKP iktidarı ile.
  • Şimdi Türkiye’nin doğal yer üstü ve yer altı kaynakları, ormanları, madenleri, suları, kıyıları talan edilerek, gelecek kuşakların yaşam hakkı çalınarak sözde yeni kaynaklar yaratmaya çalışıyor AKP.
  • Böyle giderse çok yakında Türkiye yaşanılır bir ülke olmaktan çıkacak.
  • Türkiye sıcak işgal altında olsaydı, bunca ağır zarara – yıkıma uğrar mıydı!?İşte KüreselleşTİR me = Yeni emperyalizm = Yeni Dünya Düzeni masalı budur ve ve 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr paçavrası, 100. yılında neredeyse post-modern sürümüyle yaşama geçirilmiştir.
  • Kinci Batı, Lozan’ın rövanşını alma derdindedir ve Türkiye apaçık bir post-modern işgal altındadır. 
  • Bu çok ağır ve asla kabul edilemeyecek olan tablonun temel sorumlusu AKP = RTE‘dir!
    Doğallıkla önce değerler yozlaştırılmış, ardından ekonomi çökertilmiş ve sonuç alınmıştır.

Sonuç olarak                              :

  • Türkiye ağır yaralıdır ve kan yitirmektedir; kitleler dinci tevekkülle uyutulmaktadır.
    Bu durum ölümcül bir durumdur ve ACİL MÜDAHALE ZORUNLUDUR!   
  • CHP, erken seçimin zamanı olmadığını söylüyor… Tersine, ACİLEN ERKEN SEÇİM  kaçınılmazdır bu iktidardan bir an önce kurtulmak için..
  • Yarattığı çok yönlü bunalımı çözmesini bu çok ağır sorunları yaratan AKP’den beklemek hayalcilik hatta gaflettir. Çözmeye çabalasın ve daha da yıpransın siyaseti ülkeyi ve halkı feda etmektir.
  • Yaygın mitinglerle halka çok acı ve çok ağır gerçekler açık seçik anlatılmalı ve  Cumhur ittifakı erken seçime zorlanmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 13 Ağustos 2019, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı,
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com