Etiket arşivi: Prof. Dr. Halil Çivi

Halil Çivi şiiri : YAZGI ya da FİNAL

ŞİİR KÖŞESİ…

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk şairi

 

 

YAZGI ya da FİNAL

İnsan soyu bunu bilir,
Ömür gelip geçer bir gün.
Kanat çırpma vakti gelir,
Can kafesten uçar bir gün.
Xxx
İster bey ol, ister paşa,
İster az, ister çok yaşa,
Yazılanlar gelir başa,
Her doğan can göçer bir gün.
Xxx
Koltuk, makam, şöhret biter,
Bu gün doğan, yarın gider,
Toprak her canlıyı yutar,
Zerre yapıp saçar bir gün.
Xxx
Ecel yok sanır bazısı,
Aşktır, paradır sızısı,
Değişmez Hakkın yazısı,
Son şerbeti içer bir gün.
Xxx
Ne oğlun kalır, ne kızın,
Ne kışın kalır, ne yazın,
Duyulmaz olur avazın,
Herkes kalır naçar* birgün.
Xxx
Yalan gelmesin diline,
Haram değmesin eline,
Sadık yaşa helaline,
Fırsat elden kaçar bir gün.
Xxx
Halil Çivi etme merak,
İnsanlıktan kalma ırak,
İyilik yap, eser bırak,
Ecel seni seçer bir gün.
Xxx
*- Çaresiz,
Xxx


Prof. Dr. Halil Çivi
06 Temmuz 2023, İZMİR

 

Prof. Dr. Halil ÇİVİ’den önemli notlar..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Köktendincilik ya da siyasal İslamcılık

Köktendincilik ya da siyasal İslamcılık öz ve biçim olarak Emevi, Muaviye tarzı arkaik ve otoriter bir siyasettir.

Bu siyasetin özü muhalefetsiz biat, biçimi de koşulsuz itaat ettirmektir.

Bu siyasette farklı fikir ve açılımlara yer yoktur.

Seçimi kazanmak, toplumun tümünü biat ve itaate zorlamaktır.

Bu tür yönetimlerde demokrasi ve seçim sadece biat ettirmenin biçimsel ambalajından ibarettir.

Çoğulculuğa ve “öteki” sayılanlarla ortaklaşa sevgi ve barış içinde yaşamanın erdemine inanmayan tekil (monist) inanca sahip yönetimlerden çoğulcu (plüralist), laiklik, hukuk devleti ve gerçek demokrasiye uygun tutum ve davranışlar beklenemez.

  • Bu nedenle muhalefetin ayrışmaya değil daha de genişleyerek büyümeye ve güçlenmeye ihtiyacı vardır.

Sayın K. Kılıçdaroğlu doğru siyaset yapmıştır. Kendisine hem kendi partisi, hem öbür muhalefet partilerince büyük haksızlıklar yapılarak iktidarın ekmeğine yağ sürülmektedir.

Gerçek demokrasi isteyip, çoğulcu bir demokratik yapı özleyenlerin demokrasi ve hukuk kurallarına uygun olarak demokratik güçbirliği yapmaları zorunlu ve kaçınılmazdır.
=======================================

BÜYÜK ve EVRENSEL ÜTOPYAM

Tüm insanlığın sözcük dağarcığından
– cebir,
– şiddet,
– kin,
– kibir,
– nefret,
– düşmanlık,
– yoksulluk,
– sefalet,
– zulüm,
– baskı,
– savaş,
– işkence,
– adaletsizlik,
– hukuksuzluk,
– haksızlık,
– din, mezhep, renk, cinsiyet… vb. insanları ayrıştırıp düşmanlaştıran tüm fikirler, eylemler ve sözcüklerin yok olduğu,
– yaşanın dünyanın cehennemsiz, gerçek ve adil, tam bir cennete dönüştüğü

bir gelecek düşlemenin kime ve neye zararı olabilir ki?

Hayal bile olsa; ben böyle bir güzel gelecek düşlemeyi sürdüreceğim.

Tıpkı herkesin birbirine kesin eşit ve tek can kabul edildiği Alevi-Bektaşi ütopyasındaki

Kırklar Meclisi” ve
Rıza Şehri” gibi..

BAYRAM KUTLAMALARI ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Eğer dünyadaki tüm ulema, ruhban ya da din adamları sınıfı, insanlara ilahi inançlar ve inanç pratikleri; yani Allah’ın varlığı, birliği, ibadetler ve yine Allaha karşı işlenecek büyük ve küçük günahlarla ilgili öğretiler kadar; ayrıca tarih boyunca siyasal iktidarlara verdikleri sınırsız destekler konusunda gösterdikleri büyük çabaların hiç olmazsa yarısını dinlerin ahlak pratikleri; yani insanların birbirlerine karşı adil davranmaları, hakları, hukukları, sorumlulukları, dayanışmaları, dürüstlükleri, cebir, şiddet, kin, nefret, öfke, yalanlar ve iftiralardan… uzak durmaları, sevgi, barış, estetik, edep, empati (özdeşim, duygudaşlık) ve kardeşlik duygularını harekete geçirmeleri, doğaya, çevreye ve tüm yaratılmışlara saygı ve sevgi duymaları yönünde kullansalardı; sanırım yaşadığımız dünya çok daha yaşanılır ve daha güzel olabilirdi.

Alevilerin büyük ozan Nesimi diyor ki:

  • Ey Nesimi, can Nesimi Hak insan aynındadır
  • Tüm mahlukatın (yaratılmışların) vebali ULEMA BOYNUNDADIR

Bayramlar insanların kendi egolarını (benliklerini), nefislerini tutkularını: her türlü eylem ve söylemlerini yargılama ve hesaba çekme fırsatlarını da içinde barındırır.

Yine bayramların, başta kendi anne ve babalarımız, yakınlarımız ve yardıma muhtaç (gereksinimli) komşularımız olmak üzere, hastalara, öksüzlere, yoksullara, kimsesizlere ve gariplere karşı olan toplumsal ve insani (insancıl) duyarlılıklarımızı artırmayı öğütler.

Eğer böyle bir evrensel ahlaklı, insancıl ve toplumsal duyarlılık yoksa o ülkede büyük bir ahlak ve kültür aşınması var demektir…

BU DUYGU VE DÜŞÜNCELERLE, HERKESİN BAYRAMI KUTLU OLSUN..

“İMDAT!” BORUSU

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

“İMDAT!” BORUSU

Akıl yollarını duman bürümüş,
Sarp dağlara dönmüş düzümüz bizim.
Bilim bahçesinde güller kurumuş,
Kış ayına dönmüş yazımız bizim.
Xxx
Mesleği yok, bin bir hayaller kurmuş,
Her bekâra, para, makam, mal sormuş,
Yatlı, katlı zengin eş arıyormuş,
Evde kalmış yaşlı kızımız bizim.
Xxx
Millet haksızlıktan, yalandan bıkmış,
Hak, hukuk, adalet rayından çıkmış,
Yoksulun kazancı zengine akmış,
Utanmaz, arlanmaz yüzümüz bizim.
Xxx
Taban fiyatları tutarsız olmuş,
Çiftçinin kazancı yetersiz olmuş,
Dokunan kumaşlar depoda kalmış,
Para etmez olmuş bezimiz bizim.
Xxx
Üretim çarkının mili kırılmış,
İşsizin, yoksulun beli kırılmış,
Hak arayan mahkemede yorulmuş,
Adalet arıyor gözümüz bizim.
Xxx
Özgür düşüncenin özü kısılmış,
Doğru konuşanın sözü kısılmış,
Şairin, ozanın sesi kısılmış,
Düzen tutmaz olmuş sazımız bizim.
Xxx
Eğri, doğru birbirine karışmış,
Alim, cahil aynı pistte yarışmış,
Kirli, temiz aynı izde buluşmuş,
Arapsaçı gibi izimiz bizim.
Xxx
Eğitim vapuru rotadan sapmış,
Çağdışı zihniyet makamlar kapmış,
Devlet, işi piyasaya bırakmış,
Ak mı, kara mıdır yazımız bizim.
Xxx
Devlet parti olmuş, parti de devlet,
Yandaş olanlara bol kepçe nimet,
Ulusun sırtına yüklenmiş külfet,
Yine sarpa sarmış yolumuz bizim.
Xxx
Yurtsever aydınlar gaflete dalmış,
Laik Cumhuriyet çok yara almış,
Halil Çivi ” imdat borusu ” çalmış,
Uzağı görmeli gözümüz bizim.
Xxx

Halil Çivi şiiri : ÇÜRÜME

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

ÇÜRÜME..

Ahlak pınarından su içmemiştir,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
İnsaf tarlasından hiç geçmemiştir,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
İftira çarkını hızlı çevirir,
Nice günahsızı yere devirir,
Dümencidir, her yalanı kıvırır,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Eli çok uzundur, haramı yoklar,
Dili çok kıvraktır, kendini aklar,
Burnu çok keskindir, çıkarı koklar,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Hak, hukuk, adalet yoluna gitmez,
Zalimi destekler, mazlumu tutmaz,
Haram bulaşmamış lokmayı yutmaz,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Parayı buldukça azdıkça azar,
Kadim dostlarına kuyular kazar,
İşine gelmezse hemen yan çizer,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Ekmeden biçmeye alışanlardır,
Fitne pazarında buluşanlardır,
Dalkavukluk için yarışanlardır,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Andına, sözüne güvenmek olmaz,
Garibin, öksüzün yaşını silmez,
Hatır – gönül, vefa ne imiş bilmez,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Utanmaz, arlanmaz iki yüzlüdür,
Kaba magandadır, çirkin sözlüdür,
Bakışı bulanık, şeytan gözlüdür,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Tezgahı kirlidir, işi kirlidir,
Serveti kirlidir, aşı kirlidir,
Ölse gitse, mezartaşı kirlidir,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Kılığıyla azizleri andırır,
Dinbazlık yaparak, halkı kandırır,
Hilebazdır, binbir dümen döndürür,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Yolun yokuşunu, düzünü görmez,
Çağdaş uygarlığın izini görmez,
Kemal Atatürk’ün özünü görmez,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx
Halil Çivi der ki, bu nasıl haldır,
Arıyı var eden yaptığı baldır,
Mazluma, zalimlik büyük vebaldır,
Aklı, fikri, ruhu kirli olanlar.
Xxx

17 Haziran 2023
Prof. Dr. Halil Çivi
Doğanbey / Seferihisar / İZMİR
================

BABALAR GÜNÜ KUTLAMASI

Yarın 18 Haziran 2023 Pazar. Anne ev ise baba da kaledir. Kale düşerse evi yıkmak kolaylaşır. Anne koşulsuz ve sınırsız sevgidir. Baba tükenmez güvencedir ve bitmeyen umuttur. Allah kimseyi küçük yaşta evsiz ve kalesiz, sevgisiz ve güvencesiz, yani annesiz ve babasız bırakmasın.
Tüm babaların ve baba adaylarının babalar günü kutlu olsun.

Halil Çivi

Prof. Halil Çivi’den Kısa Politika Notları

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

  • Eğer bir ülkede dinsel ve ırkçı kör cehalet ile siyasal ve ideolojik fanatizm işbirliği yaparsa o ülkeye huzur, barış ve istikrar gelmez.

***
Partilerin Mahalle seçimlerinde yargı denetimi yok. İl ve ilçe başkanları kendilerine karşı oy vereceği düşünülen üyeleri aidat (ödenti) eksikliği ya da başka bahanelerle (gerekçelerle) üyelikten atabiliyor. Böylece iktidar yanlısı delege ağaları doğuyor. Fikir, ideoloji tartışması olmuyor. Çarşaf liste yerine farklı blok listelerle üyeler arasında kamplaşma ve huzursuzluk yaratılıyor. Acil üye listesi düzenlenirken çakma üyelerle seçim manipüle edilebiliyor (yönlendirilebiliyor)

Kendi parti içi seçimini adil, ahlaklı ve dürüst yapamayan ya da yapmak istemeyen bir siyasal partinin, ulusal seçimde fırsat eşitliği ve adalet beklemesi ne denli tutarlı??

  • “Etme kulum, bulursun zulüm!”

CHP bir kişi partisi değildir; Ülkemizin Kurucu ideolojisinin mimarıdır.
Akla, bilime, hukuka, laikliğe ve sosyal demokrasiye dayalı bir fikir ve kitle partisidir…
Tartışmalar, fikir ve iktidar umudu veren politikalar üretme üzerine olmalıdır.
***

A- YOZ SİYASET

Hay dediler, huy dediler,
Çoğunluğa uy dediler.
Devlet malı deniz olmuş,
Domuz(1) olma, soy dediler.

B- GELİR DAĞILIMI

Haydan gelen huya gider(2).
Kodamanlar toya(3) gider,
Yoksulun yol parası yok,
Zenginimiz aya gider.

C- MAŞA (4)

Hay!!! diyerek koştururlar,
Huy!!! diyerek coşturururlar,
Dolduruşa gelenleri,
Çirkefe bulaştırırlar.
Xxx

(1)- “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” diye bir atasözümüz var.
(2)- Kolay (emeksiz) kazanan kolay harcar.
(3)- Toy; ziyafet, şölen, eğlence, düğün.
(4)- Maşa dururken elini ateşe sokmamak. Hukuk, ahlak dışı pis – kirli işleri cahillere yaptırmak.
– Kodaman, servet ve makam sahibi, sözü geçen, itibarlı.

İNSANLIK ve ÇAĞDAŞLIK DEĞERLER ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR : Niçin birbirimizi ötekileştiriyoruz?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Ey insan soyu, şunları hiç unutma :

Hiçbir insanı o insanın dini, mezhebi, tarikatı, cemaatı, ırkı, rengi, cinsiyeti, fizyolojik görünümü, ideolojisi, oy verdiği parti, tuttuğu takım, oturduğu kent, yaşadığı mahalle.. asla cehaletten kurtaramaz. Bu ve benzeri özellikler o kişiyi saygın, üretken, çalışkan ve iyi bir insan yapmaz. Başka bir anlatımla hiçbir insan Yahudi, Hıristiyan, Müslüman, Alevi, Sünni, ırkçı, milliyetçi, muhafazakar, sosyalist, komünist, X partili, Y partili, Avrupalı, Asyalı… diye, bu özelliklerinden dolayı iyi insan olamaz ve cehaletten kurtulamaz.

İnsanları çağdaş, kültürlü ve iyi insan yapan etkenler o insanın almış olduğu eğitimin toplam kalitesi (niteliği), fiziksel ve zihinsel emeğinin üretkenliği, hukuk, adalet, vicdan ve güzel ahlak anlayışı, dürüstlüğü, güvenilirliği, duygudaşlık (empati) yeteneği, yani insani düzgün karakteri onu iyi insan yapar. Doğal olarak kötü insanın kim olduğu konusunda da yukarıda sayılan olumlu niteliklerini tersine çevirerek konuyu yorumlamak olanaklıdır.

Ayrıca, sürekli olarak egoist (bencil) duygularla, kinle, kibirle, ve başkalarına hep tepeden bakarak yaşamak insanı cehaletten kurtarmaz. Bu ve benzeri duygular insana olumlu bir nitelik katmaz. İnsanların bilgi, eğitim, kültür sermayesi ile ahlak, vicdan, duygudaşlık, sevgi, barış ve kardeşlik duygularına olumlu katkılarda bulunmaz.

Öyleyse kıssadan hisse nedir?

İdeolojik tercihinden, dininden, mezhebinden, inanç yapısından, ideolojisinden, soyundan, cinsiyetinden, fiziksel özelliklerinden, gönül verdiği siyasal partiden, tuttuğu takımdan… bizden farklı tercihleri oldukları için aile bireylerimizle, akrabalarımızla, komşularımızla, iş ve çalışma arkadaşlarımızla… kötü olmamız ve onlara, kin, nefret ve düşmanlık beslememiz bizi ilkelleştirir. İyi insan ve dürüst yurttaş olmaktan uzaklaştırır. Bu ve benzeri yanlış tutumlar, sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik birliğimizi bozar. Toplumsal dokumuzda fay hatları oluşturur.

Ayrıca egoizm (bencillik) ve kibir bu duyguları taşıyanların yaşamlarına hiçbir kalite (nitelik) katmaz ve onların cehaletini gidermez. Olsa olsa, egoist (bencil) ve kibirli insanlari sevimsiz ve güvenilmez yapar.

ACABA TÜRKİYE’DE YENİDEN USSAl (RASYONEL) ve BİLİMSEL EKONOMİK KURALLARA ve ÖZERK KURUMLARA DÖNMEK OLASI MI?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Türkiye’ de 14 ve 28 Mayıs 2023’te yapılan iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimi sona erdi. Görevdeki siyasal iktidar değişmedi. Fakat dün gece Bakanlar açıklandı. Daha önce, siyasal iktidarın ekonomi yönetiminden ayrılmak zorunda kalan sayın Mehmet Şimşek, ekibiyle birlikte eski görevine geri döndü. Yeniden maliye bakanı oldu ve ekonomi yönetiminin sorumluluğu üstlendi.

Sayın Şimşek, bakanlık devir teslim törenindeki kısa açıklamasında; “Ekonomide rasyonel politikalara dönmekten başka seçenek yoktur” saptamasını yaptı. Bu çok doğru bir belirlemeydi. Sayın Şimşek’in söz konusu açıklamasının anlamı şudur:

  • Türkiye serbest (liberal) piyasa ekonomisine, klasik iktisat öğretisine ve ortodoks iktisat politikasına geri dönmek zorunda kaldı.
  • Çünkü Türkiye ekonomisi üretim, istihdam, enflasyon, gelir dağılımı, döviz kuru ve faiz oranları… açısından önemli açmazlara girmişti.

Önce bilimsel bir saptama yapalım : Peki, acaba bu ekonomik açmazın ana nedeni ne olabilir?

Bilindiği gibi, Türkiye’de görevdeki iktidar SİYASAL İSLAMCI bir iktidardır. Fakat

  • Siyasal İslamcılık ya da siyasal dinciliğin kendine özgü, denenmiş ve kanıtlanmış ussal (rasyonel) ve uygulanabilir bir ekonomi politikası yoktur.

Bu tür din odaklı siyasal iktidarlar, ekonomi politikalarını ancak klasik liberal, serbest piyasa ekonomisinden ödünç alarak varlıklarını sürdürebilirler. Türkiye’de de öyle olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte giderek serbest piyasa ekonomisi göz ardı edilmiş, başta faiz olmak üzere, fiyat denetimleri başlamış, kumanda ekonomisi belirtileri yaygınlaşmıştır. Ussal (Rasyonel) ve bilimsel ekonomi yönetiminden giderek uzaklaşılmıştır.

Peki Sn. M. Şimşek‘in ussal (rasyonel), klasik, geleneksel ve ortodoks politikası kalıcı olabilir mi?

Görevdeki tek kişilik, katı merkezci siyasal yönetimin bu yeni ussal (rasyonel), ortodoks iktisat politikasına sadık mı kalacağı, yoksa işler rayına girdikten sonra yeniden dinci (teokratik), usdışı (irrasyonel) ve heteredoks iktisat öğretilerine geri mi dönüleceğini zaman gösterecektir. Eğer tek kişi merkezli yönetim, Siyasal İslamcılık dürtüleri ile yeniden teokratik ve heterodoks ekonomi politikalarına geri dönüş yaparsa, sonuç yeniden hüsran ve düş kırıklıkları olabilir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, Siyasal İslamcılık ideolojisinin evrensel, ussal (rasyonel) bir iktisat öğretisi ve politikası yoktur. Zaten dinler de, İslamiyet dahil, insanlara bilim, üretim, teknoloji ve ekonomi öğretmek için değil; güzel ahlak, sevgi, barış ve dayanışma için gelirler.

Okuyucuların yoğun istekleri üzerine, varolan (mevcut) ekonomik gündem ve gelişmeleri de fırsat bilerek, İKTİSAT POLİTİKALARININ NİTELİK VE İÇERİKLERİ HAKKINDA özet açıklamalar yapma zorunluluğu doğdu. Denemeye çalışalım.

Klasik İktisat politikalarının temel amacı ekonomik kararlılıktır (istikrardır). Mal arzı ile mal talebi, hizmet arzı ile hizmet talebi, sermaye arzı ile sermaye talebi, para arzı ile para talebi, döviz arzı ile döviz talebi, kamu gelirleri ile kamu giderleri, emek arzı ile emek talebi… arasındaki dengesizlikleri ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Ancak bu dengesizlikler arasında mallar ve hizmetlerin piyasa fiyatları ile faiz oranları ve döviz kurları özel bir önem taşır. Daha dar anlamda İktisat politikası, FİYAT İSTİKRARI (mal, hizmet, faiz ve döviz fiyatlarının tutarlı dengesi) anlamına gelir.

Stratejik ya da taktik açıdan, iktisat politikaları,

  • Ortodoks iktisat politikaları ve
  • Heterodoks iktisat politikaları olarak ikiye ayrılır.

Ortodoks iktisat politikası, ekonomi biliminin gelenekselleşmiş klasik öğretilerine sıkı sıkıya bağlı kalınarak ekonomik dengesizliklere ve sorunlara çözüm üretme anlamına gelir.

Heterodoks iktisat politikası, ekonomi biliminin öğretilerine çok  bağlı kalmadan, dinsel, toplumbilimsel (sosyolojik) ve ekinsel (kültürel) değişkenleri de sisteme katmak demektir. Örneğin ekonomi biliminin klasik faiz öğretisini göz ardı etmek ya da faiz yasağı için faizle ilgili dinsel yasak öğretisini sisteme aktarmak heteredoks bir yaklaşımdır.

Kapsam ya da içerik olarak iktisat politikalarını da;

  • Para politikası,
  • Maliye politikası ve
  • Yapısal politikalar olarak üçe ayırmak olasıdır.

Para politikası demek; piyasadaki toplam para stokunu (arzını, emisyonu) azaltmak ya da çoğaltmak yoluyla arzı, talebi, tasarrufları ve kredi talebini etkilemek demektir. Eğer para ve kredi hacmi genişletilirse talep artar, fiyatlar yükselir, tasarruflar azalır, kredi talebi artar, faizler yükselme eğilimine girer. Tersine piyasadaki para ve kredi hacmi daraltılırsa durum tersine döner. Talep daralır, fiyatlar düşer, tasarruflar artar, kredi talebi azalır. faizler düşme eğilimine girer.

Maliye politikası demek, daha çok Keynesgil öğreti içinde kamu ya da devlet eliyle piyasadaki toplam kamu harcamalarını azaltarak ya da çoğaltarak toplam talebi etkilemek anlamına gelir.. Eğer vergiler artırılır, parasal ücretler sabit kalır ve kamu ihaleleri azaltılırsa kamu harcamaları kısılır ve piyasadaki toplam talep azaltılmış, piyasadaki fiyat artışları frenlenmiş olur. Tersine, kamu emekçilerinin aylıkları artırılır, vergiler düşürülür ve kamu ihaleleri hızlandırılırsa kamu harcamaları artmış, toplam talep yükselmiş, piyasa canlanmış olur.

Yapısal iktisat politikasına gelince:
Böyle durumlarda, doğrudan arza ve talebe değil, arz ve talebi oluşturan etmenlere ve girdilere müdahale edilir.
Üretimi ve verimi artırıcı, teknoloji geliştirici, tarımsal üretim alanlarını genişletici ve ıslah edici, ürün niteliğini (kalitesini) yükseltici, mesleksel ve teknik eğitimin niteliklerini geliştirici, araştırma ve geliştirme etkinliklerini (faaliyetlerini) destekleyici, istihdamı artırıcı, döviz gelirlerini çoğaltıcı, gelir dağılımını düzeltici, makro ve mikro ölçekteki üretim ve hizmet birimlerini etkinleştirici ve ussallaştırıcı (rasyonelleştirici)… vb. politikalar yapısal politikalar olarak adlandırılır.

EKONOMİK GÜVEN

Bu sayılan politik seçeneklere ek olarak, ekonomi politikasını yönetenlerin en önemli görevlerinden biri ve belki birincisi de iç ve dış ekonomik aktörlere, iş insanlarına GÜVEN VERMEKTİR.

Güven bireysel değil hukuksal ve kurumsal bir olgudur. Güven olgusunun temelinde de hukuka, ekonomik kurumlara ve adalete, yargı sistemine olan güven önemlidir. Bu güven kalıcı ve tartışmasız olmalıdır. Kanımca Türkiye’de, iç ve özellikle de dış piyasa aktörleri için, önemli bir güven eksikliği vardır.

Güven yoksa dış kaynak gelmez, yatırım riskli olur, uzun erimli (vadeli) reel yatırımlar yapılamaz.

Güven duyulması için ekonominin doğal işleyiş kurallarına uyulması, hukuk dışı işlere asla girilmemesi gereken kurumların başında da T.C. Merkez Bankası ve bankacılık sistemi – BDDK, TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), Üniversiteler, TMSF – Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu, SPK, yargı kurumu ve mahkemeler gelir. Saydam (Şeffaf) ve denetlenebilir bir ekonomik yapı kaçınılmazdır. Siyasal müdahale, telkin ve yönlendirmelere açık kurallar, kurumlar ve yöneticiler asla güven vermezler.

Ayrıca otoriter rejimlerdeki siyasal iktidarların hak, hukuk, adalet ve gerçek demokrasi ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olmaları, ülkelerindeki önemli kurumlara profesyonel mesleksel tam özerklik tanıyabilmeleri, iç ve dış piyasalar için kalıcı güven üretebilmeleri acaba ne denli olasıdır? Aynı riskli durum Türkiye için de söz konusudur.

Bana düşen, hiçbir ön yargıya kapılmadan Sn. Mehmet Şimşek ve takımına (ekibine), var olan ağır ekonomik sorunları yeniden düzene koyabilmeleri için, kendilerine başarı dilemektir. Çünkü toplumun, ailelerin, bireylerin, ekonomik kurumların ve iş insanlarının ivedilikle (acilen) varolan ekonomik sorunlarının çözülmesine gereksinmeleri vardır. İşlerinin hiç de kolay olmadığını biliyorum. Haydi kolay gelsin..

Son ve çok önemli bir not daha : Her türlü istikrar politikaları kemer sıkma politikaları demektir. Yani talep, gelir azaltıcı ve vergi artırıcı karar ve uygulamalardır. Bu politikanın ekonomik maliyeti de işçi, memur, emekli, küçük esnaf gibi dar gelirli olan insanların sırtına yüklenir. Dar gelirli kesimler önce enflasyonun ve daha sonra da istikrar politikalarının çifte maliyetini yüklenmek zorunda kalır.

14 ve 28 MAYIS 2023, CUMHURBAŞKANLIĞİ SEÇİMILERİNDEN ALINMASI GEREKEN DEMOKRASİ DERSİ NEDİR?

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Söz konu seçimi genelde, merkeziyetçi, otoriter, muhafazakâr, gelenekçi, ve Siyasal İslamcı Blok kazanmıştır. Bu doğrudur. Halkımıza ve ülkemize hayırlı olsun. Çünkü demokrasiler, genelde toplumların ektiklerini biçtikleri rejimlerdir. Ne doğrarsan aşına, o gelir kaşığına. Kime oy verirsen onun seni yönetmesine razı olacak ve gelecek seçimi bekleyeceksin…

Ancak bir de konuya hak, hukuk, adalet ve demokrasiyi öne çıkartan, daha özgürlükçü ve değişimden yana olan Millet İttifakı bloku açısından bakmaya çalışalım.

Eğer Türk toplumu, bu seçimlerde, bin bir türlü yalanlar, hileler, iftiralar, fırsat, güç ve olanak eşitsizliklerine karşın, Alevi kökenli bir siyasi lider olan sayın Kemal Kılıçdaroğlu‘na %48 oranında oy verebilmişse, bu toplum din, ırk ve mezhep etkenlerini, yani teokratik, feodal Ortaçağ zihniyetini büyük oranda geride bırakıp demokrasi sınavını kazanmış demektir.

  • Kötümser olmaya gerek yoktur.
  • Bu nedenle, laik ve demokratik cumhuriyet, hak, hukuk, adalet ideallerinden ve demokrasimizin geleceğinden umutluyum.

Bu nedenle, kötümserliği bir kenara bırakıp gelecekteki başarılar için umutlanmaya, güven tazelemeye, daha çok çalışmaya ve birleşerek gürleşmeye ve güç devşirmeye devam edelim.
Başarı yollarında yol kazaları olabilir. Ancak başarılar ve zaferler uzun erimli kazanımlardır.

Hiç unutmayalım; ışığın karanlığı aydınlatma gibi değişmez ve asla değiştirilemez bir özelliği vardır. Tıpkı bunun gibi, akıl ve bilimin de uzun erimde cehaleti tarihin çöplüğüne gömmek gibi üstün bir değiştirici ve dönüştürücü gücü söz konusudur. Batı toplumları bunu başarabilmişlerdir. Şimdi sıra Doğu toplumlarında, bizlerde…

Köle zihniyetli insanlar, özgürlüklerin erdemleri ve güzelliklerine; ekonomik, sosyal, kültürel olarak, aklen (ussal) ve zihnen yeterince hazır olamadıkları ya da hazır olmalarına yeterli fırsat verilmediği için özgürlüklerden korkar ve kaçarlar.

Fakat bu kaçışlar ebedi olamaz. Kölelerin ya da köle bilinçli insanların zihinlerinde de bir gün mutlaka aklın, bilimin, özgürlüğün, hukukun, adaletin ve demokrasinin şafağı atacak, zihinler aydınlanacak davranışlar rasyonelleşecek, insanın insana kul, köle olma devri sona erecektir.

Evrensel ahlaki, hukuki ve insani değerlerin, aklın ve bilimin izinden gidenler için karamsarlığa, kötümserliğe ve umutsuzluğa gerek yoktur.

Ulu Önderimiz M. K. Atatürk büyük bir Kurtuluş Savaşı kazanarak, yepyeni ve çağdaş bir devlet kurarak; bizlere çoşkulu bir vatan, bayrak ve millet sevgisi, mutlaka korunması gereken demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti, şaşmaz bir tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik reçetesi ve her konuda tüm maddi ve manevi kurtuluş, yükseliş için yurtta ve dünyada barış rotalarını göstermiştir. Eksiğimiz bu rotalara yeterince sahip çıkamamaktır.

Ancak bu seferki (kez) toplumsal bilinç tabandan, halktan geliyor. Halka mal olmuş değişimler ve devrimlerden asla geri dönülemez

Zaten yapmamız ve düzeltmemiz gereken de, daha bilinçli bireyler, daha uygar bir toplum, daha gelişmiş ve gönençli bir ülke ve daha demokratik bir yaşam için herkesin kendi üzerine düşeni yapmasıdır. Gereklerini yapabildiğimiz sürece enseyi karartmayalım.

Çaresiz değilsiniz. Çare ” SİZ” siniz.
===========================================
Dostlar,

Aşağıdaki görseli, biz ekledik. 29.05.2023

Eski ve halen HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder :

  • Bizi Kandil’e Erdoğan yolladı.

Ama aynı R.T. Erdoğan = AKP, Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2. turuna giderken CHP’yi
PKK – Kandil ile işbirliği yaptığı suçlaması için gerçek dışı montaj video yayınlattı ve TV’de bunu itiraf etti :

  • Erdoğan, montaj videoları kendi ağzıyla itiraf etti!

  • ‘Ama montaj, ama şu, ama bu…’

Bu vb. bir yığın manevra ile son derece adaletsiz ve baskıcı biçimde seçim “Sırrı Süreyya Önder ” görünüyor!!??..

Oysa bir seçimin en az 2 temel koşulu var : Özgürlük ve Adalet.

Bu “maç” burada biter mi??

Sevgi ve saygı ile. 29 Mayıs 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzm., Siyaset Bilimci
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

SİNAN OĞAN’IN BÜYÜK SİYASAL ve İDEOLOJİK U DÖNÜŞÜ ÜZERİNE KISA NOTLAR

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Vatanımızı kurtaran, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk:
– Teokratik ümmetçi din devletine son verdi.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu.
– Millet iradesini en üstün konuma yükseltti.
– Saltanatı kaldırdı,
– Hilafeti kaldırdı.
– Hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal bir ulus devlet kuruldu.
– Halkımız ümmetçilikten ve saltanata kul olmaktan kurtuldu.
– Hepimiz, ümmet yerine millet, saltanata kul olmak yerine özgür yuttaş ve birey olduk.
– Milliyetçi, milletini seven demektir.
Atatürkçü olmak, Atatürk milliyetçisi olmak demektir.
– Atatürk milliyetciliğı ırkçı değil tarihsel ve kültüreldir. Sınırsız vatan, bayrak ve millet sevgisine dayanır.
***
Türk Milleti kimdir?

ATATÜRK’E göre, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.

Devletin resmi kurtuluş ve kuruluş ideolojisi olan Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik ideolojini
devletten kovmaya çalışıp, onun yerine siyasal İslamcılık ya da siyasal dinciliğin ÜMMETÇİLİK ideolojini resmi devlet ideolojisi yapmaya çalışan Cumhur ittifakı saflarına koşan Sayın SİNAN OĞAN‘ı artık bu koşullarda ATATÜRKÇÜ saymak büyük bir tutarsızlık örneği olur.

Sinan Oğan’ın, Atatürkçülerden oy isteyip sonra ümmet ideolojisini savunanların saflarına katılması tam bir tutarsızlıktır.

Yapılan tam ve büyük bir u dönüşüdür, ideolojik ve siyasal çelişki örneğidir.

O’nun “ATATATÜRKÇÜ ve ATATATÜRK MİLLİYETÇİSİ” olduğunu sanıp, Sinan Oğan’a oy verenlere duyurulur.

Peki 2. turda sizler kimi destekleyeceksiniz?

  • Atatürkçüleri mi, siyasal dinci ve ümmetçileri mi?

KARAR SİZLERİN…
***
YOZ SİYASET DÜZENİ

Eğer kirli dönerse, siyasetin çarkları,
Milletini bölerse, dinbaz din odakları,
Hamaset üfürürse şöven fırıldakları,
Zengine meze olur, yoksulların hakları