Etiket arşivi: Türk Toraks Derneği

Türk Toraks Derneği (TTD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Ortak Basın Açıklaması

Türk Toraks Derneği (TTD),
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları

Derneği (KLİMİK) ve
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER)
Ortak Basın
Açıklaması – 13.12.2021

COVID-19 pandemi mücadelesinde bizler göğüs hastalıkları, halk sağlığı ve infeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanları olarak bireysel ve toplumsal düzeyde mesleğimizin bizlere yüklediği sorumluluğun gereğini yapmaya çalışmaktayız. Bu üç uzmanlık alanını temsil eden Türk Toraks Derneği (TTD), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) ve Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) olarak ülkemizin COVID-19 pandemisinden en az zararla çıkabilmesi için elimizden gelen katkıyı sunuyoruz. Bugüne kadar tüm adımlarımızı bu yaklaşıma uygun attık ve bundan sonra da atmaya devam edeceğiz. Kamu otoritesi olarak Sağlık Bakanlığı’nın biz uzmanlık dernekleri ve sağlık çalışanlarının meslek örgütleriyle yakın ilişki kurması halinde pandemi mücadelesinin daha başarılı sürdürüleceğine inanıyoruz. Aşılama hizmetleri pandeminin kontrol altına alınmasında yaşamsal bir öneme sahiptir. Türkiye’nin kendi aşısını üretmesi hem COVID-19 pandemisini kontrol altına alabilmek için hem de gelecekte karşılaşılması olası pandemiler ve biyolojik tehditlere karşı hızlı yanıt
verebilmek için hayati öneme sahiptir. Bu bağlamda, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’ ndeki aşı üretim çalışmalarının, gerekli yatırımlar bir an önce yapılarak tekrar başlatılmasının stratejik bir gereklilik olduğunu vurgulamak istiyoruz.

COVID-19 enfeksiyonunu yakından izleyen bilim insanları olarak sürecin en başından bu
yana aşı çeşitliliğinin önemini vurguladık. Zaman içerisinde inaktive virüs aşısının yanı sıra
etkililiği en yüksek olan mRNA aşılarının da ülkemiz insanları için ulaşılabilir hale gelmesini olumlu karşıladık. Önce sadece inaktive aşı ile yola çıkılıp, daha sonra yaklaşım değişikliğine gidilmesi ile ülkemizde farklı aşı uygulamaları gerçekleşti. Bir grup insanımıza iki doz inaktive aşıdan sonra mRNA aşısı bir doz veya iki doz olmak üzere uygulanırken bir grup insanımız üç doz inaktive aşı oldu. Halen milyonlarca vatandaşımız sadece bir veya iki doz inaktive aşı ile aşılanmış durumdadır. Fiili durum olarak ortaya çıkan farklı aşı uygulamalarının farklı yaş ve risk grupları için koruyucu etkilerinin saptanması ve en uygun aşılama yönteminin somut ve güvenilir verilere dayalı olarak ortaya konması çok yararlı olabilirdi. Ne yazık ki elektronik ortamda büyük veri toplayabilen Sağlık Bakanlığımız bu verilerin analizinin yaparak sonuçları paylaşmamış veya analizini yapacak ekiplerle verileri paylaşmamıştır. Konunun uzmanı dernekler olarak ülkemizdeki aşı uygulama verilerinden sonuç çıkarmaya yönelik daha fazla bilimsel katkıda bulunabilecekken bu verilere hiç erişemedik ve bu büyük veri yığını hiç değerlendirilemedi.
Gözlemlerimize ve uluslararası literatüre dayalı olarak biliyoruz ki, ülkemizde uygulanan inaktive virüs aşısının özellikle yaşlı ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde ağır hastalık ve ölümden koruma oranları düşüktür. Halen yüksek düzeyde seyreden COVID-19 ölümlerinin
içinde 2 doz Coronavac olan yaşlıların sayısının oldukça yüksek olması bunu desteklemektedir. Bu nedenle yaşlı ve bağışıklığı baskılanmış kişilerde inaktive virüs aşılarından vazgeçilerek, primer aşılamada yaşlılarda iki doz, bağışıklığı baskılanmışlarda 3
doz olacak şekilde mRNA aşılarının önerilmesinin, hastalığın neden olduğu ölümlerin azaltılmasında etkili olacağını düşünmekteyiz. Ek olarak aşılanma oranı oldukça düşük olan
gebelerde, COVID-19’un neden olduğu ciddi ölüm oranı artışının önlenebilmesi için, gebe aşılamasına özel önem verilmesini ve acil kampanyalar düzenlenmesini zorunluluk olarak görmekteyiz. Sağlık Bakanlığı bu konuda kişilerin kendi kararlarını vermelerini teşvik ederek aslında doğru kararın gölgede kalmasına yol açmaktadır.

Ülkemizde yürütülen aşılama kampanyasının, başlangıçta beklenenden çok yüksek orandaki
aşı tereddüdü nedeniyle oldukça yavaşlamış olduğunu büyük bir üzüntüyle gözlemlemekteyiz. Bu yavaşlama, yürütülmekte olan kampanyanın yüksek orandaki aşı tereddüdünü gidermede yeterli olmadığını düşündürmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın topluma telkinde ve uyarıda bulunmanın ötesinde stratejiler geliştirmesi gerektiği açıktır. üÜlkemizde çeşitli aşı geliştirme çabalarının olmasını mutluluk ve umutla izliyoruz. Yeni aşı
geliştirme araştırmaları konusunda emek veren bilim insanlarımıza ve bu araştırmaları destekleyen kamusal iradeye teşekkür ediyoruz. Aşı geliştirmenin yoğun emek verilen bir süreç olduğunu biliyoruz. Ancak ne yazık ki başta inaktive virüs aşısı (Turcovac) olmak üzere halen ülkemizde sürdürülmekte olan aşı araştırmalarının devam eden ya da tamamlanan aşamaları hakkında bilim camiası olarak yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu konuda farklı kaynaklardan kamuoyuna yansıyan veya bizlere ulaşan sınırlı bilgiler kafa karışıklığına neden olmakta ve bizleri tereddüde düşürmektedir.

Faz III aşaması başlamış olan Turcovac aşısının hatırlatma dozu olarak uygulanacağı bir başka çalışmanın daha yürütülmekte olduğu bilinmektedir. Her iki çalışmanın da somut verileri henüz açıklanmamıştır. Buna karşın Sağlık Bakanı tarafından Turcovac için Acil Kullanım Onayı başvurusunun yapıldığı açıklaması soru işaretlerine yol açmaktadır. Henüz Faz III aşaması sürmekte olan bir aşının hatırlatma dozu çalışması verilerine veya Faz III çalışmasının küçük ölçekli bir erken aşama verisine dayalı olarak Acil Kullanım Onayı alması durumunda bu “onay” bilimsel olarak tartışmalı olacaktır. Ayrıca, Omikron varyantının küresel riski yeniden üst düzeye çıkardığı bugünkü koşullarda, sürmekte olan çalışmaların sonuçları da yeterli bilgi sağlayamayacak, bunlara ek olarak yeni varyant karşısındaki immünolojik yanıtın da değerlendirilmesi gerekecektir. Durum böyleyken, araştırma sonuçları henüz bilim camiası ile paylaşılmamışken, kamuoyuna bu aşının güvenli ve etkili olduğunun gösterilmiş olduğuna dair açıklamalar yapılması, özellikle ülkemizin var olan koşulları altında aşıya karşı güvensizliği, aşı tereddüdünü tetikleme tehlikesini doğurmaktadır.

Bu tür mesajlar toplumda yeterli kanıt olmadan acele adımlar atıldığı algısının yayılmasına yol açabilir ve hem ülkemizin üreteceği aşılara hem de genel olarak aşılama hizmetlerine zarar verebilir. Bu konuların tümünü ele almak ve önerilerimizi sunmak üzere Sağlık Bakanlığı’ndan görüş alışverişinde bulunabileceğimiz bir toplantı düzenlemesi talebimize maalesef yanıt verilmemiş ve beklentimiz karşılıksız kalmıştır. Biz hekimler, diğer mesleklerden farklı olarak aynı etik ilkelere bağlı bir büyük camiayız. Hepimiz, her uygulamamızda, “önce zarar vermemek” ve “yararlı olmak” ilkesinde buluşabilmeliyiz. Pandemi mücadelesinde bütün gücüyle çalışan konunun tarafı üç uzmanlık derneği olarak, günü geldiğinde ülkemizde üretilen aşıların da güvenli ve etkili olduğunu büyük bir gururla topluma duyurmak istiyoruz.

Kamu otoritesinin açıklamalarının toplumdaki güvenilirliğinin yeniden sağlanması, aşı karşıtı söylemlere malzeme sağlanmaması ve çok önemli bulduğumuz yerli aşı çalışmalarının kısa vadeli bazı beklentiler uğruna zarar görmesinin önlenmesini diliyoruz. Önümüzdeki süreçte aşı araştırmaları hakkında var olan bilgilere ulaşmamız, aşı uygulamaları ve mevcut veriler konusunda şeffaflığın sağlanması ve katılımcı karar süreçleri ile akılcı stratejiler üretebilmemiz için iş birliği talebimizi sürdüreceğimizi ve Sağlık Bakanlığı’ndan çağrımıza yanıt beklemeye devam ettiğimizi, basın ve kamuoyuna duyururuz.

Türk Toraks Derneği
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği

Toraks Derneği açıklamasını okuyun

Emre Kongar
Emre Kongar
ekongar@cumhuriyet.com.tr 
03 Ağustos 2021, Cumhuriyet

Yerim uygun olsaydı, yazının başlığı 

  • “YANGINLARDAN TÜRK-KÜRT DÜŞMANLIĞI ÜRETMEYİN;
  • TÜRK TORAKS DERNEĞİ’NİN AÇIKLAMASINI OKUYUN” 

olacaktı. Mecburen kısa kestim.
***
Bütün doğal felaketleri ve son COVID-19 salgınını bile kendi ideolojisi lehine kullanmasını bilen iktidar, son orman yangınlarından da 2023 seçimlerine giderken uygulamak istediği gerginlik stratejisi için, yararlanmak istiyor:

2023 seçimlerinden önce, 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 seçimleri arasında uyguladığı gerginlik stratejisini de devreye sokmak isteyen iktidar, özellikle Türk-Kürt kimlik farklılığını kullanmak istiyor.

Bu nedenle, hem dinci vakıflarla kurban derisi rekabetinden dolayı yok ettiği Türk Hava Kurumu’nun (THK) uçaklarının kullanılamamasından ve başka benzer ihmalkârlıklardan kaynaklanan yetersizliklerini, bu yangınları sabotaj iddialarına bağlayarak örtbas etmeye çalışmakta… Hem de bu tür iddialarla seçim öncesi gerginlik stratejisini uygulamaya çalışmaktadır.
***
Yangınları doğru değerlendirmek ve mücadeleyi de doğru çizgiye oturtmak için olayı doğru anlamak gerekir.

Türk Toraks Derneği “Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu”nu açıklaması bu konudaki doğru değerlendirmeyi sunuyor; aşağıda bu açıklamadan aldığım bazı paragrafları paylaşıyorum:

Ülkemiz, Dünyamız ve Geleceğimiz Yanıyor

Rekor düzeyde seyreden sıcak ve kuru havaların ardından son dört gündür Türkiye’nin 30 farklı ilinde 107 orman yangını meydana geldi. Ülkemizin Akdeniz Bölgesi’ndeki ormanlar yanarken, İtalya, İspanya, Yunanistan, Tunus ve Lübnan’da da ormanlar yanıyor.

Ormanlarımız, topraklarımız, derelerimiz, denizlerimiz, atmosfer ve ekosistemimiz neo-liberal politikaların ve şirketlerin yağma planlarına feda ediliyor.

Ormanlardaki maden ve taşocakları, arazi yağması, turizm ve enerji tesisleri üzerinden yürüyen rant çılgınlığı yaşamımızı yok ediyor.

Musilaj, sel felaketleri, orman yangınları, Salda Gölü tahribatı, flamingo faciası ve yüzlerce diğer doğa tahribi aynı yaklaşımın sonuçlarıdır.

Orman yangınlarının çıkmasında iklim krizi belirleyici bir öneme sahipken, yangınların birer felakete dönüşmesinde hükümetlerin orman yangınlarını önlemek için aldıkları önlemlerin düzeyi ve etkinliği de büyük öneme sahiptir.

İklim krizinin tetiklediği sıcak dalgaları ve kuraklık orman yangınlarının temel nedenleri arasındadır.

İklim krizinin önceki yıllarda da Avustralya, Sibirya, Kaliforniya ve Kanada’da korkunç doğa tahribatına yol açan orman yangınlara neden olduğunu biliyoruz. Türkiye, rekor sıcaklıkların, sıcak hava dalgalarının şiddetinin, süresinin ve sıklığının arttığı, yüksek sıcaklıkların her yıl yeni rekorlar kırdığı ülkelerden biri.

  • Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 21. yüzyılda iklim değişikliği küresel sağlık için en büyük tehdittir.

Uygarlık tarihi boyunca iklim değişikliğine yol açan atmosferdeki CO2 2000 yıl süreyle 270-285 ppm. (milyonda bir partikül) arasındayken Sanayi Devrimi sonrası hızla artış göstermiş, 1985 yılında 350 ppm. iken 2020 Temmuz ayında 417.62 ppm. olan bu değer 2021 Temmuz ayında 417.70 ppm’e yükselmiştir.

2012 yılında yayımlanmış bir araştırmada, atmosferdeki CO2 konsantrasyonunu azaltmak için çok hızlı ve çok kapsamlı önlemler alınmazsa, dünya çapında yangın olasılığının 2010-2039 arasında %37.8 artacağı, 2070-2099 arasında ise %61.9 artacağı öngörülmüştür.

Orman yangınları ile mücadele etmenin tek yolu iklim kriziyle mücadeledir.

İklim krizi ile su kaynakları azalmakta, doğal bitki örtüsü tahrip olmakta, tarım potansiyeli, insan sağlığı etkilenmekte, bununla birlikte orman yangınları riski de artmaktadır.

Ülke olarak iklim krizi sorununu gündeme almalı ve fosil yakıtların olmadığı bir geleceği inşa etmeliyiz.

Ağaçları savunmak için, Akbelen Ormanı’nı, Eskence Vadisi’ni, Kazdağları’nı korumak için İkizdere’de, İkizköy’de, ülkemizin her yanında mücadele sürdürülürken içindeki tüm canlılarla birlikte binlerce dönüm ormanın, tarım alanları ve yaşam alanlarının kül olması canımızı yakıyor.

Tüm canlılar ve geleceğimiz ve çocuklarımız için Türk Toraks Derneği olarak iklim krizine karşı etkin politika üretmeye, Paris Antlaşması’nı yürürlüğe koymaya davet ediyoruz.”
***

Sevgili okurlarım;

Sn. Kongar’ın doğallıkla gazete yazısına koyamadığı ürkütücü görsel veri aşağıda..

TTD üyesi meslektaşlarımızı saygı ve şükran ile selamlıyoruz..

Dr. Ahmet Saltık
04.08.2021

Türk Toraks Derneği Olarak Bir Kez Daha Uyarıyoruz

Türk Toraks Derneği Olarak
Bir Kez Daha Uyarıyoruz

Resmi Twitter'da görüntüle

Değerli Üyelerimiz,

COVID-19 Pandemisi‘nin 8. ayı dolmuşken Türk Toraks Derneği olarak öneri ve uyarımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Açıklamamızın tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.

Sevgi ve saygılarımızla, 10.11.2020

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu

TTD Basın Açıklaması
https://www.toraks.org.tr/site/news/10095

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır…)
****

Kamuoyuna duyurumuzdur   :

COVID-19 Pandemisi tüm hızıyla sürmekte, yaşamlarımızı Mart-Nisan aylarından çok daha fazla tehdit etmektedir. Salgının ülkemize ulaşmasının üzerinden 8 ay geçti. Bu süre içinde ilan edilen rakamlara göre 390.000 kişi hastalığa yakalandı, 10.000’den çok yurttaşımızı da yitirdik.

  • Salgın şu anda İstanbul başta olmak üzere bütün Türkiye’ye yayılmış ve denetimden çıkmıştır.

Bu ifade birçok kurum tarafından kullanılmakta, sahada çalışan hekimler bizzat yaşamaktadır.
Öte yandan günlük yaşam olağan akışında seyretmekte, insanlar sokaklarda, toplu yerlerde, arkadaş-aile buluşmalarında, alışveriş merkezlerinde, çoğu zaman maskesiz ya da uygunsuz takılmış maskelerle dolaşmaktadır. İşyerleri açık, sanatsal gösteriler yapılmakta, toplu taşımalar (özellikle işe gidiş dönüş saatlerinde yoğun sıkışıklıklarla) ve şehirlerarası dolaşım hiçbir denetim olmadan sürmektedir.

Okullar açıldı, açılmayan sınıfların da açılması düşünülmektedir. Özellikle 5-14 yaş diliminde
vaka sayısı artmakta olup, bütün yaş dilimlerinde ağır vakaların ağırlığı ve ölümlerin görüldüğü bilinmektedir.

  • Ayrıca çocukların bulaştırıcı olduğu da unutulmamalıdır.
  • Avrupa’da ülkeler, vaka ve ölüm artışları nedeniyle sıkı önlemler almaktadır.
    Yeniden toplumsal hareket kısıtlamaları uygulamaya başlamışlardır.
    Yurttaşları için ülkemize seyahat kısıtlamaları getiren ülkelerin olduğu da bilinmektedir.

Ülkemizde bu denli hızlı bir tırmanış varken, alarm işaretleri belirginken, toplumda ve sağlık çalışanlarında ağır hasta ve ölüm sayısı hızla artarken, yoğun bakımların doluluk oranları salgın başından beri hiç olmadığınca kritik düzeye gelmişken artık önlemlerin alınmasında
daha çok gecikilmemelidir.

1. COVID-19 ile mücadele bireylerin sorumluluğuna bırakılmamalıdır.
2. Toplumsal hareketlilik kısıtlanmalıdır.
3. En az 2 hafta, hatta koşullar zorlanarak 1 ay tam kapanma gereklidir.
4. Okulların açılması ertelenmeli, yüz yüze sınavlar kesinlikle başlamamalıdır.
5. Sağlık ekonomik kaygıların üstündedir. Hasta olan kişiler zaten iş kaybına uğramaktadır. Toplumsal hareketlilik kısıtlaması, iş ve gelir kaybını önleyecek sosyal devlet uygulamaları ile bütünleştirilmelidir.
6. Sahanın gözlemlerinden hareketle toplam olgu sayılarının büyüklüğünden endişe etmekteyiz. Sağlık Bakanlığı’nın toplam olgu sayılarını şeffaflık içinde açıklamasının,
birçok açıdan önemi yanında toplumun önlemlere uymaya teşviki açısından da zorunlu olduğu düşüncesindeyiz.
7. COVID-19 sonrası hastaların izlenmesi, gereken tedavi ve rehabilitasyonları açısından planlamalar yapılarak sağlık kuruluşlarında birimler oluşturulmalıdır.
8.
Mevsimsel grip ve COVID-19 birlikteliği ölümcül sonuçlara yol açabilir. Bir an önce
sağlık çalışanları ve öncelikli gruplar aşılanmalı, tüm toplumun aşılanması için yeterli dozda aşı sağlanmalıdır.
9. Salgında 8 aydır sağlık çalışanları gece gündüz canla başla çalışmaktadır. Her gün
birkaç arkadaşımızı yitiriyoruz. Baştan beri talep ettiğimiz, COVID-19 sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabulünün yaşama geçirilmesi artık acil bir zorunluluk durumuna gelmiştir.

TÜRK TORAKS DERNEĞİ OLARAK BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ.

ÇIĞLIĞIMIZIN ÇOK GEÇ OLMADAN DUYULMASINI İSTİYOR, YETKİLİLERİ TOPLUMDA VE SAĞLIK ÇALIŞANLARI ARASINDA DAHA FAZLA KAYIP YAŞANMADAN ACİL ÖNLEMLER ALMAYA DAVET EDİYORUZ.
=============================
Dostlar,

TTD üyesi meslektaşlarımızla büyük ölçüde görüşbirliği içindeyiz.
29 Ekim 2020 günü, TTD’nce düzenlenen Halka yönelik çok kapsamlı eğitim etkinliklerinde
biz de çağrılı konuşmacı idik ve Sn. Prof. Dr. Fuat Kalyoncu’nun yönettiği oturumda

DÜNYA PANDEMİYİ NASIL YENEBİLİR?

başlıklı konuşmamızı yapmıştık. O konuşmada kullandığımız 10 yansıyı bir kez daha paylaşmak istiyoruz.

Sn. Prof. Kalyoncu’ya şöyle bir kurgu (mizansen) sunmuştum :

  • Ben DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) Başkanı olsaydım, siz de BM (Birleşmiş Milletler) Genel Sekreteri; sizi ziyaret eder, ne yapar yapar ikna eder, BM Gelen Kurulu ya da Güvenlik Konseyini toplantıya çağırmanızı sağlardım. Orada bir konuşma yapar ve bilimsel gerekçeleri ile

    Tüm dünyada eş zamanlı 14 günlük bir KÜRESEL KAPATMA çağrısı yapıyorum..

    derdim..
    ***

Benzer sözlerimizi 24 Ekim 2020 günü, BM’nin 75. kuruluş yıldönümünde Karantina TV konuşmamızda da seslendirmiştik ve geniş yankı almıştı.. Türkçe ve İngilizce bu çağrıyı yaydık.

AKP iktidarını bir kez daha uyarıyor ve ÇIĞLIKLARIMIZI / HAYKIRIŞLARIMIZI duymasını istiyoruz..

Salgın, KRİTİK BİR AŞAMAYA ULAŞMIŞTIR..

Aylar öncesinden sürekli uyardık, böyle giderse Eylül – Ekim ve sonrasında

Türkiye 14 GÜNLÜK TAM KAPATMAYA ZORUNLU KALABİLİR…

Bunun tüm hazırlıkları yapılmalı.. demiştik TV konuşmalarımızda ve web sitesi yazılarımızda, sosyal medya hesaplarımızda..

İstanbul Tabip Odası da bu gün çok benzer içerikli bir çağrı yaptı basın toplantısında.

Sanırız hatta korkarız ki zamanı geldi..

Sevgi ve saygı ile. 11 Kasım 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

 

 

 

 

COVID-19 SALGINI ile BAŞETMEK İÇİN : TÜM DÜNYADA EŞ ZAMANLI 14 GÜN TAM KAPATMA Çağrımız

COVID-19 SALGINI ile BAŞETMEK İÇİN :
TÜM DÜNYADA EŞ ZAMANLI 14 GÜN
TAM KAPATMA Çağrımız

Dostlar,

Geçtiğimiz 24 Ekim 2020, BM’nin (Birleşmiş Milletler) kuruluşunun 75. yıldönümü idi. O gün, sanal ortamlarda önemli yayınlar yapan KARANTİNA TV sahibi Sn. Recai AKSU bizimle bir söyleşi daha yaptı ve konuyu aşağıdaki gibi belirledik :

Birleşmiş Milletlerin 75. Kuruluş Yılında Küresel Sorunlarımız: Korona Salgını Örneği

65 dakika süren program daha sonra çok izlendi ve olumlu geribildirimler aldık..
Aşağıdaki erişke (link) ile izlenebilir, izlensin ve paylaşılsın dileriz..
http://ahmetsaltik.net/2020/10/26/katrantina-tv-programimiz-24-ekim-2020/
****
Ardından web sitemizde aşağıdaki yazıyı Türkçe ve İngilizce olarak yayınladık :

  • COVID-19 SALGININ DENETİMİ İÇİN ULUSLARARASI ÇAĞRI
    http://ahmetsaltik.net/2020/10/27/covid-19-salginin-denetimi-icin-uluslararasi-cagri/

Salgın, vahşi kapitalizmin kâr hırsıyla denetlenemiyor.

BM-DSÖ çağrısıyla, TÜM DÜNYADA
EŞ ZAMANLI 14 GÜN TAM KAPATMA
çağrısı yapıyoruz… Bu tarihsel bir adımdır.

INTERNATIONAL CALL FOR CONTROLLING
COVID-19 PANDEMIC

The COVID-19 pandemic cannot be controlled
by the brutal capitalism’s ambition for profit!

With the UN-WHO call, call for 14 DAYS FULL CLOSURE CONCURRENT ALL OVER THE WORLD. This is a historical step..

*****
Türk Toraks Derneği’nin düzenlediği, 2 gün süren halk için akciğer sağlığı sanal kongresinde de, çağrılı konuşmacı olarak aynı temayı paylaştık. Oturum başkanı Sn. Prof. Dr. Fuat Kalyoncu’ya BM Genel Sekreterliği rolü yükleyerek, biz de DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) Genel Başkanı rolünü üstlenerek (!) hülyamızı / ütopyamızı bir parça somutlayarak canlandırdık!

https://www.youtube.com/watch?v=cAX3WkFzbHw&feature=youtu.be
(Bizim sunumumuz 1 saat 20. dakikadan başlıyor, 25 dakika sürüyor..)
***
Bu önerimize, Sn. Prof. Dr. Bilsay Kuruç‘tan da değerlendirme geldi. Saygın bilim insanı
Prof. Kuruç’a teşekkür ederek özlü ve hep olduğu gibi öğretici what’s up iletisini izni ile
aşağıda paylaşıyoruz:
***
Değerli Dostumuz,

Sizin, Erinç’in yazısı ve TV söyleşinizden başlayan öneri ve çağrınız üzerine yorum yapmakta geciktim. Bazen zaman hızlanıyor galiba, yetişemiyorum!

Dünyanın 14 gün kapanması‘ insanın yaşama hakkının sahibince yapılabilecek
mükemmel öneridir.

Ancak, Bunu benimseyecek ülkeler arasında Türkiye’nin (onu yönetenlerin) yer alacağını sanmıyorum. Sosyal devlet için kaynak ayırma konusunda da! Rejimin özelliklerine aykırıdır.

Değerli Dostumuz,

Dünya merkez bankaları (başta ABD’nin FED’ i olmak üzere) 2008’den bugüne dek 972 kez faiz indirimi yaparak ‘para’ yı ucuzladıkça ucuzlatmışlar. Ve bu ucuzlayan paralarla satın alınmış 19 trilyon Dolar tutarındaki mali varlıkları (borç senetlerini) para basarak kendi bilançolarına alarak borçlanmayı teşvik etmişler!

Çünkü kapitalizm son 10 küsur yılda gitgide daha çok borç yaratarak işleyebiliyor! Dünyada da bizde de. Ve bu ilginç süreç sermayenin yaşam koşulu oldu. Bu senaryo sosyal devlete (ona pay ayrılmasına) olanak vermiyor, vermeyecek. Düşünün, bu süreç 17 trilyon Dolarlık bir ‘negatif getiri’ li  borç senedi hacmi yaratmış! Yani, ‘havadan’ yaratılan para ile. Bu para nereye gitmiş? Şirketlerin hisse senetlerine ve konuta. O nedenle, covid salgını Marttan sonra ABD’de kurban sayısını önce 100 bine, sonra 200 bine çıkarırken  Wall Street’te hisse senedi ve borç senedi piyasaları coştukça coşuyordu. Çoşku sürüyor, çünkü FED para basmayı sürdürüyor ! Sosyal devlet ? diye onlara sorarsanız, “O nedir ?” diyeceklerdir.

  • Kapitalizmin saygısız ve acımasız olduğunu öğrenemezsek, işte o zaman Cumhuriyeti kaybederiz.

Sevgi ve saygıyla, iyi akşamlar. 31 Ekim2020
*****
Büyük ATATÜRK uzuuun onyıllar öncesinde tarihe not düşmemiş miydi?

  • Bizi mahvetmek isteyen emepryalizm ve bizi yutmak isteyen kapitalizm ile savaşımı (mücadeleyi) meslek edinmiş insanlarız…

Sevgi ve saygı ile. 31 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisi kararının iptali için dava açıldı

Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisi kararının iptali için dava açıldı

TÜRK TORAKS DERNEĞİ GÜZ SEMPOZYUMU DÜZENLENDİ

Türk Toraks Derneği

06 EKİM 2020 — 

Heybeliada Sanatoryumu’nun Diyanet İşleri Başkanlığı’na tahsisi konusunun duyulması ardından bu yılın başında Derneğimiz tarafından başlatılan kampanyamıza, halkımız ve birçok sivil toplum kuruluşu ile basınımızın da ilgisi sonucunda, önce Diyanet İşleri Başkanlığı sonra da Sn. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından konunun iptal edileceği yönünde açıklamalar gelmişti. Ancak bu açıklamaların ardından henüz bir gelişme olmaması üzerine Türk Toraks Derneği, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Barosu, TMMOB Şehir Plancıları ve Mimarlar Odaları ile birlikte dün Diyanet İşleri Başkanlığına yapılan bu tahsis kararının (AS: yürütülmesinin) durdurulması ve ardından da iptali için dava açmıştır. İsteyen sivil toplum kuruluşları ve kişiler de bu davaya katılabileceklerdir.

Baştan beri devam eden bu süreçte imzalarınızla verdiğiniz destek ile çok yol katedildi. Bu gün imza sayısı 72.000’e yaklaşmış olup bu sayı ülkemiz için çok önemlidir. Heybeliada Sanatoryumu’ nun sonuçta Adalar ve İstanbul’da yaşayanlar için bir sağlık merkezi ve bir müze (Tüberküloz ve Tıp Müzesi) olması idealimiz sürmektedir. Öncelikle bizleri destekleyen sizlere, yanımızda duran halkımıza ve değerli basınımıza verdiğiniz destekler için çok teşekkür ediyoruz. Devam eden süreç hakkında sizleri bilgilendirmeyi sürdüreceğiz.

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu
========================================
Dostlar,

Bu çalışmayı biz de bütünüyle destekliyoruz..

Change.org ortamında açılan imza kampanyasına da imza koyduk..

Siz de destek verin, tarihimiz ve toplumsal belleğimiz yaşatılsın..

Heybeliada Sanatoryumu "siyah beyaz" - YouTube

Sevgi ve saygı ile. 08 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Türk Toraks Derneği’nin “COVID-19 ve Bilim” konulu bilimsel yazısı The LANCET’te

Türk Toraks Derneği’nin “COVID-19 ve Bilim” konulu bilimsel yazısı (‘Letter’) dünyanın en önde gelen tıp dergilerinden The Lancet’de yayınlandı.

Türk Toraks Derneği (@ToraksDernegi) | Twitter

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Dünyanın en eski ve en iyi bilinen genel tıp dergilerinden biri The Lancet bu haftaki sayısında Türkiye’deki pandemi süreci ve konuyla ilgili bilimsel çalışmalara yer verdi. Söz konusu yazının Türkçe çevirisine ve orijinaline ana sayfamızdaki
https://www.toraks.org.tr/site/community/news/10006 linkinden ulaşabilirsiniz. Yazıda ne anlatılıyor?

Yazıda, SARS-CoV-2 virüsünün 7 Ocak 2020 tarihinde Wuhan’da ortaya çıktığı ve hızla
dünyaya yayıldığı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart tarihinde pandemi ilan edildiği,
aynı tarihte Türkiye’de ilk vakanın rapor edildiği anlatılmaktadır. Yazıda ayrıca SARS-CoV-2
virüsünün genomik epidemiyolojik analizine göre Türkiye’deki tipinin İran ve Suudi Arabistan
kökenli olduğuna değinilmektedir.

Pandemi sürecinde Türkiye’de bildirilen olguların sadece PCR testi pozitif olan hastalara ait
olduğu belirtilip, resmi olarak bildirilenin üzerinde “artık ölüm” olması Dünya Sağlık Örgütü
tarafından belirtilen hastalık kodlama sisteminin kullanılmaması ile açıklanmaktadır.
Yine bu yazıda, pandeminin başlangıcında Bilimsel Danışma Kurulunun kurulması ile Sağlık
Bakanlığı, Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu ve Türkiye Sağlık Enstitülerinin bilimsel
araştırmayı teşvikinin çok takdir topladığı ifade edilerek ilerleyen süreçte konuyla ilgili meslek
kurumları ile işbirliği yapılmaması ve bilgi paylaşılmamasının, sağlık personelinin korunması
konusundaki eksikliklerin üzüntü yarattığı belirtilmektedir.

Pandemi konusunda yapılacak araştırmaların etik kurul onayı öncesi Sağlık Bakanlığı özel
iznine bağlanmasının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde rastlanmamış bir girişim olduğu, Türk
Toraks Derneği ve birçok bilim insanının araştırma talebinin gerekçesiz reddedilmesinin kaygı
ile karşılandığı ifade edilmektedir. Türkiye’de bilimsel araştırma yapma ve yazı yazmanın
anayasal bir hak olduğundan bahsedilerek bu konudaki taleplerin yetkili mercilere sözlü, yazılı
ve basın aracılığıyla ulaştırıldığı aktarılarak bu yazı aracılığıyla kararın yeniden
değerlendirilmesi talep edilmektedir.

  • Türk Toraks Derneği pandemi boyunca taleplerini kamuoyuna ve yetkililere açıkça
    sundu

Mart ayının ortasından bu yana Türk Toraks Derneği yönetimi;

-Hastalara tanı koyarken PCR testinin yeterli olmadığını, yüksek klinik şüphenin de tanısal değer taşıdığını,
– PCR testi güvenilirliğinin yüksek olmadığını,
– Dünya Sağlık Örgütü tanı kodlama rehberinin uygulanması gerekliliğini,
– Resmi hasta ve ölüm kayıtlarının artık ölüm verileri ile farklılık gösterdiğini,
– Sağlık çalışanlarının ve dernek üyesi göğüs hastalıkları uzmanlarının yeterince
korunamadığını,
– Ülke verilerinin ilgili meslek kurumları ile paylaşarak hastalık yükünün ve pandemi kontrol  planlanmasının yapılması gerekliliğini,
– Ülkeye özgü bilimsel çalışmaların hastalık yükü hesabı ve tedavi planlanması için elzem olduğunu,
-Başka ülkelerin verilerine ulaşılabilirken, ülkemizin verilerini bilemediğimizi,
-Bilimsel araştırma yapmanın anayasal hak olduğunu, etik kurulların tarafından onay
verilmesinin uygun ve yeterli olması gerektiğini,

yetkili makamlar ile ve basın aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmıştır.

Bu paylaşımlarımıza www.toraks.org.tr (https://www.toraks.org.tr/site/news/)

sayfamızdaki haberler arasından ulaşılabilir. COVID-19 mücadelesinde Türk Toraks Derneği’nin gerçekleştirdiği bütün etkinlikler Türk Toraks Derneği perspektifi olarak bir elektronik kitap hâlinde ISBN: 978-605-06717-1-1 numarası ile ana sayfasında yayınlanmıştır. Ulaşmak için https://www.toraks.org.tr/site/community/downloads/nDQxie_Cxq8IOotq linkine tıklayınız.

Ayrıca Turkish Thoracic Journal adlı dergide 10.5152/TurkThoracJ.2020.20174 DOI numarası
ile yayına kabul edilmiştir. Ulaşmak için https://turkthoracj.org/en/covid-19-pandemic-andthe-global-perspective-of-turkish-thoracic-society-131680 linkine tıklayınız.

Bütün bu çabalara, dernek üyelerimizin çalıştığı farklı merkezlerde izledikleri hastaların
verileriyle bilimsel araştırma makalesi ekleme girişimimize izin verilmemesi bilim dünyası
açısından önemli bir kayıp olmuştur.

Tıp Biliminin amacı, gerçekleri bulmak, sorunları doğru tanımlamak ve saptanan verileri genel
olarak doğru sağlık politikaları ya da bireysel düzeyde daha akılcı hasta yönetimi planlamalarını
uygulamak için kullanmaktır.

Bu süreç yalnızca bilimsel ve etik kurumlar tarafından denetlenir.

Ülkemizin deneyimleriyle bilimsel alana sunulacak her tür katkının pandemiyle mücadelede
Dünya için büyük önem taşıyacağı düşüncesiyle, araştırma yapmanın önündeki engellerin
kaldırılması talebimizi bir kez daha kamuoyu ve yetkililerle paylaşıyoruz.

Yazı Derneğimizin beş aydır yaptığı paylaşımların özetidir;
bilime, bilimsel özgürlüğe, bilim insanlarına saygımızın gereğidir.

Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.

Türk Toraks Derneği
==========================

Dostlar,

Türk Toraks Derneği’nin yukarıdaki açıklamasına ve çabalarına bütünüyle katılıyoruz..

  • Sağlık Bakanlığının SAKLANACAK verileri var halktan ve dünya kamuoyundan; bunu anlıyoruz bir kez daha açık açık.. 

    Hatta bu Bakanlığın kurduğu Bilimsel danışma Kurulundan bile!Bu Kurulun kimi üyeleri de turkuvaz tabloda açıklananın ötesinde bilgileri olmadığını kamuoyu ile paylaştılar..Bu durumda, adı geçen kurul gerçekten salt “ad hoc” bir kurul mudur, neden eli – kolu siyasal yetkece (otorite tarafından bağlanmıştır.. Turkuvaz tabloda son 2 haftadır yoğun bakımdaki entübe edilenler dahil hasta sayısını bile artık bilmiyoruz. Nasıl toplandığı belli olmayan 3-5 rakam her gün Sağlık Bakanının kişisel tweet iletisi ile kamuoyuyla sözde paylaşılmaktadır. Sağlık Bakanı artık basın toplantısı da yapmamakta, kendisine hiçbir soru yöneltilememektedir.

    Niçin !!??

Bu tablo, demokratik bir toplumda asla kabul edilemez. Türkiye’nin rejimi nedir??

Öte yandan, kamuoyu ile paylaşılandan öte veri sahibi olamayan bir Kurula, Bilimsel Danışma Kurulu bile denemez. Siyasetin güdümünde vitrine konan kimi uzmanlar denebilir belki de ve bu kişilerin genel geçer bilimsel yazın (literatür) temelli önermelerden başka katkısı olamaz, beklenemez.. İktidar bu olgunun kuşkusuz bilincindedir. Ancak Kurul üyelerinin, kendilerine yüklenen işlevle yetinmelerini anlamak olanak dışıdır.

  • Saray’da “has uzmanlardan” oluşan paralel bir kurul mu TEK ADAMA gereğini arz etmektedir?

Kaldı ki, 160 gününü dolduran salgının ilk dalgası hala sönümlendirilememiştir.

  • Olgu sayısı resmen 250 bini, ölüm sayısı da resmen 6 bini aşmıştır. Gerçek verilerin bunların çok üstünde olduğu su götürmez bir gerçektir.

Dolayısıyla salgın yönetimi başarısızdır; aynı yöntemler / hatalar sürdürülemez.

AKP İktidarı, salgın verilerine dayalı bilimsel araştırma yapılmasını özel izin koşuluna bağlamıştır ve başvurular reddedilmektedir; Anayasal hak çiğnenmek pahasına!

Nedir paylaşılamayan ve SAKLANIP – GİZLENEN ve ne amaçla??

Gelinen yerde, tıkanmayı aşmada Bilimsel Danışma Kurulu üyelerinin alacakları tutum ve kamuoyuna yapacakları çooook geciken bir açıklama belirleyici olabilecektir.

Öte yandan, bunca uyarılara ortadaki net başarısızlığa karşın, MASUM İNSANLAR, ÖNLENEBiLECEK İKEN ÖLÜRKEN…  iktidar neden salgın yönetimi girişimlerinde anlamlı düzeltmeler yapmamaktadır??

Bu soru derin ve ciddi olup, zihinleri giderek daha çok kurcalamaya başlamıştır.

Sevgi ve saygı ile. 18 Ağustos 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

 

Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü tarafından soruşturma açıldı

Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü tarafından soruşturma açıldı

Prof. Dr. Kayıhan Pala, soruşturmanın akademik özgürlük ile ifade özgürlüğüne karşı bir tutum olduğunu söyledi. Pala “Ben bu yolda yürümeye devam edeceğim” dedi.

Cumhuriyet, 07 Temmuz 2020

Koronavirüs salgını sürecinde bilimsel verilerden yola çıkarak yaptığı uyarılarla dikkat çeken bilim insanlarından Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında rektörlük tarafından “halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici” açıklamalar yaptığı iddiasıyla soruşturma başlatıldı.

Prof. Pala, 21 Nisan 2020 tarihinde Covid-19 salgınına ilişkin bir internet sitesine yaptığı açıklamaların ardından Bursa Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğü tarafından ihbar edildi. Pala’nın “halkı yanlış bilgilendirdiği” ve “paniğe yönlendirici açıklamalar yaptığı” iddialarını içeren ihbarı değerlendiren Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmanın sonunda “görevsizlik” kararı verdi. Görevsizlik kararının ardından savcılık, soruşturma dosyasını Uludağ Üniversitesi’ne gönderdi ve üniversite yönetimi Pala hakkında soruşturma başlattı. Aynı zamanda Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Grubu üyesi olan Prof. Pala, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, soruşturmanın akademik özgürlük ile ifade özgürlüğüne karşı bir tutum olduğunu söyledi. Pala, “Ben bu yolda yürümeye devam edeceğim. Bu konu aslına bakılırsa bana karşı değil, akademik ve ifade özgürlüğüne karşı bir tutum. Burada toplumun geniş kesimlerinin bir tutum alması lazım” diye konuştu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Twitter üzerinden yaptığı açıklamaları da anımsatan Pala, “Sağlık Bakanı dün bir tweet attı. Bursa’da çok ciddi bir vaka artışından yakındı. Bu halkı paniğe sevk etmekse bakan yapıyor bunu. Benden sonra bunu 3-4 kez yaptı. Dolayısıyla birisi epidemiyolojik öngörülerde bulunuyor ve gerçekleri söylüyorsa, bunun hakkında soruşturma açma tutumu ortaya konuyorsa buna toplumun geniş kesiminin yanıt vermesi lazım. Kişisel yanıtım zaten belli. Ben bundan sonra da bunları söylemeye devam edeceğim. Ben halk sağlığı uzmanıyım ve bilim insanıyım, hem halk sağlıkçı, hem bilim insanı olmanın getirdiği sorumlulukları yerine getireceğim. Geçmişte de getiriyordum bundan sonra da getireceğim” dedi.

2 DAVAYI KAZANDI 

Daha önce 2 soruşturma geçirdiğini ve davaları kazandığını belirten Prof. Pala, “Geçen yıl Uludağ Üniversitesi Rektörlüğünün dışarıdan profesör ataması yapmıştı. Ben de ona karşı dava açmıştım, davayı kazanınca rektör kendisini engellemeye çalıştığım iddiasıyla hakkımda soruşturma açmıştı. Savunmamı almadan ceza vermişti ve dava açmıştım. Davayı kazandım. 99 depreminden iki gün sonra TTB ile görevlendirilmiş ve Gölcük’e gidip 1 hafta kalmıştım. Bursa’ya geldiğimde Bursa Tabip Odası yönetim kurulu ile gördüklerimi açıklamıştım. O zaman da vali hakkımda suç duyurusunda bulundu, yine dava açıldı, sonunda beraat ettim” dedi.

‘BİLİM İNSANI SORUMLULUĞU İLE HAREKET ETTİ’

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu, Prof. Pala’ya destek açıklaması yaptı. Açıklamada, “Prof. Dr. Kayıhan Pala, salgının başından beri bilim insanı sorumluluğu ile hareket etmiş, toplumu aydınlatmaya çalışmıştır. İçinde bulunduğumuz salgın dönemleri dahil toplumu sağlıklı tutabilecek tek dayanağımızın bilim olduğu gerçeğinden hareketle, bunun da bilim insanlarının bu alandaki adanmışlıklarına, bilimsel birikim ve çalışmalarına, toplumu bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirmek için düşüncelerini ifade etme özgürlüğüne dayandığının bir kez daha altını çizme gereği doğmuştur. ”
================================================
Dostlar,

İktidar hata üstüne hata yapmayı sürdürüyor.
Geldiği yerde bunaldı ve tıkandı; Türkiye’yi de bunalttığı ve tıkadığı gibi.
Artık ayağına sıkıyor ve hem bunun ayırdında değil hem de engelleyemiyor.
Olacak şey değil.. Bursa Valisi ve Uludağ Üniversitesi Rektörü uygarlık tarihinde hakettikleri biçimde yer alacaklardır. Kendilerini esefle karşılıyoruz, onların yerine de utanıyoruz.
Tam tersine halka gerçek verileri vermeyip saklayarak, halkı aldatarak salgın yönetimi olur mu?
Gerçeği hafife alarak halkın da gereken özeni göstermemesinden kimler sorumlu??
Dün (6.7.20), Sağlık Bakanı Koca, açıklamasında şu itirafta bulundu :

  • 1.000’i aşan günlük yeni vakalarımızın sebebi, kurallara uyulmamasıdır. Bugünkü 16 can kaybına önlenebilir sebepler yol açtı.”

“Önlenebilir nedenlerden” 16 insanımız daha dün neden salgına kurban verilmiştir?? Bu önlenebilir ölümlerin sorumlusu salt kurallara uymayan bir bölüm halk mıdır? Salgının kötü yönetimi / Epidemiyolojik kurallar dışına çıkılması iktidarın sorumluluğu değil midir? Bu sorular sorulmayacak ve tartışılmayacak mıdır bu ülkede? Her şeye ama her şeye tek bir adam mı karar verecektir; hukuk – demokrasi, insan hakları, düşünce özgürlüğü, Anayasal haklar çiğnenerek??
****
HASUDER – Halk Sağlığı Uzmanları Derneği de bir destek açıklaması yaptı elbette :

“Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala hakkında “enBursa.com” isimli internet haber sitesinde “Koronavirüs Salgını ve Türkiye” programında yapmış olduğu açıklamaları nedeniyle “halkı yanlış bilgilendirme ve paniğe yönlendirici” açıklamalar yaptığı iddiası ile soruşturma açılmış olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.

COVID-19 ülkemizi de dünyadaki birçok ülke gibi çok derinden etkilemiş durumdadır. Prof. Dr. Kayıhan Pala hocamız bir Halk Sağlığı hocası ve aynı zamanda TTB COVID-19 İzleme Kurulu üyesidir. Her hekimin, ama en çok da Halk Sağlığı uzmanlarının bu dönemde pandemi ile ilgili görüşlerini paylaşmaları en önemli mesleki sorumluluklarıdır. Tam da şu anda bilimsel bilgi ve birikimlerin paylaşılması çok değerlidir.

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği olarak sayın hocamız hakkında açılan soruşturma sürecini kaygı içinde izliyoruz. Sürecin bu aşamaya gelmesinin bir yanlış anlamalar zinciri olduğunu umuyor ve açılan soruşturmanın bir an önce geri çekilmesini bekliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla arz ederiz. 02.07.2020”
****
TTB de elbette destek açıklaması yaptı, o metni web sitemizde yayınadık ve altında biz de düşüncelerimizi ekledik.. Bakılmasını dileriz :
http://ahmetsaltik.net/2020/07/01/iktidarin-salgin-politikasini-elestirmisti-prof-dr-kayihan-palaya-sorusturma/

Sevgi ve saygı ile. 07 Temmuz 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimci (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Yoksa siz hekimlerimize güvenmiyor musunuz?

Yoksa siz hekimlerimize güvenmiyor musunuz?

Yılmaz Özdil
SÖZCÜ, 1 Mayıs 2020

(A. SALTIK :  Aşağıdaki yazının da okunması dileğiyle.. http://ahmetsaltik.net/2020/05/02/istanbulda-iki-ayda-3-bin-600-fazla-olum-var/)

İstanbul’da geçen yıl vefat sayısı ne kadardı?
İstanbul’da bu yıl aynı günlerde ne kadar?

                        2019        2020

11 Mart            190             224
12 Mart            221             217
13 Mart            201             243
14 Mart            203             228
15 Mart            221             179
16 Mart            218             216
17 Mart            197             236
18 Mart            208             246
19 Mart            223             260
20 Mart            251             300
21 Mart            214             256
22 Mart            200             235
23 Mart            219             253
24 Mart            180             242
25 Mart            212             232
26 Mart            207             244
27 Mart            219             253
28 Mart            224             274
29 Mart            236             282
30 Mart            233             285
31 Mart            166             295

1 Nisan            231             307
2 Nisan            230             289
3 Nisan            186             348
4 Nisan            218             285
5 Nisan            201             326
6 Nisan            177             326
7 Nisan            203             339
8 Nisan            200             354
9 Nisan            213             335
10 Nisan          214             317
11 Nisan          211             302
12 Nisan          197             232
13 Nisan          197             376
14 Nisan          200             347
15 Nisan          180             322
16 Nisan          209             317
17 Nisan          225             299
18 Nisan          185             218
19 Nisan          214             219
20 Nisan          203             399
21 Nisan          195             309
22 Nisan          192             297
23 Nisan          202             257
24 Nisan          199             261
25 Nisan          209             272
26 Nisan          211             210
27 Nisan          192             349
28 Nisan          205             282
29 Nisan          197             289
30 Nisan          219             280

Maalesef gerçek sayılar bunlar.

  • Salgın “resmi olarak” başladığından beri, geçen yıla göre, sırf İstanbul’da
    3,705 fazladan ölüm var.

Üstelik bu yıl, ölümlü trafik kazaları neredeyse yok, ölümlü iş kazaları neredeyse yok.

Bu fazladan vefatların ölüm raporlarına “bulaşıcı hastalık” yazılıyor.

“Bulaşıcı hastalık nedir?” diye sorulduğunda, “grip veya zatürre de bulaşıcı hastalıktır” deniyor.

Halbuki, geçen yılın ölüm raporlarına bakıyoruz…
Geçen yıl, grip veya zatürreden ölenlere “bulaşıcı hastalık” yazılmamış!
Geçen yılın ölüm raporlarında bir tane bile “bulaşıcı hastalık” ibaresi yok!

  • Varlığıyla onur duyduğumuz Profesör Ahmet Saltık, Türkiye’nin koronavirüs salgınına karşı önlem almakta geç kaldığını, gerçeklerin halının altına süpürüldüğünü, devekuşu politikası uygulandığını, geçen yıllara göre ölüm sayılarında artış olduğunu, açıklanan resmi sayıların kuşkulu olduğunu söyledi… Ahmet Saltık, hekim.


Türkiye’deki her beş hekimden dördünün üye olduğu Türk Tabipler Birliği, Dünya Sağlık Örgütü’nün kodlarına göre raporlama yapılmadığını, böylece, ölüm sayılarının az gösterildiğini açıkladı… Türk Tabipler Birliği başkanı Profesör Sinan Adıyaman, hekim.

Son beş yılın ölüm sayılarını araştıran Türk Toraks Derneği, İstanbul’daki ölüm sayılarında geçen yıllara oranla ciddi artış olduğunu saptadı… Türk Toraks Derneği‘nin tamamı hekim.

Serdar Savaş’ın anlata anlata dilinde tüy bitti, açıklanan sayıların gerçeği yansıtmadığını, İstanbul’da mart ve nisan aylarında geçen yıllara göre ciddi ölüm artışı olduğunu açıkladı… Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Programı Direktörlüğü de yapan Serdar Savaş, hekim.

Profesör Gaye Usluer, değerli ağabeyim Uğur Dündar’ın demokrasi arenası’nda izah etti, Dünya Sağlık Örgütü‘nün kodlarına göre raporlama yapılmadığını, bu yüzden, açıklanan ölüm sayılarının gerçeği yansıtmadığını anlattı… Gaye Usluer, hekim.


Canan Kaftancıoğlu, koronavirüsten ölenlerin “bulaşıcı hastalık” ibaresiyle toprağa verildiğini, sırf İstanbul’da hayatını kaybedenlerin sayısının bile Türkiye genelinde açıklanan ölüm sayısından fazla olduğunu söyledi… Canan Kaftancıoğlu, hekim.

İzmir milletvekili Aytun Çıray, sağlık bakanının cevaplaması için Tbmm’de soru önergesi verdi, “koronavirüsten hayatını kaybedenlerin ölüm raporlarına başka hastalıklardan öldükleri mi yazılıyor, nisan ayında Türkiye’de ‘bulaşıcı hastalık’ ibaresiyle ölenlerin sayısı kaçtır?” diye sordu… Sağlık bakanlığı müsteşarlığı da yapan Aytun Çıray, hekim.

Hatay büyükşehir belediye başkanı Lütfü Savaş, Hatay’da yedi kişinin hayatını kaybettiğini, bunların sadece ikisine koronavirüs denildiğini, beşine “bulaşıcı hastalık” denildiğini açıkladı… Lütfü Savaş, hekim.

Ordu milletvekili Mustafa Adıgüzel çok çarpıcı bir katakulliye dikkat çekti, “covid testi negatif çıkan hastalar, vaka sayısına eklenmiyor, ama iyileşen hasta sayısına ekleniyor. Böylece, iyileşen hasta sayısı, yeni vaka sayısından fazla oluyor. Hasta kabul etmeden iyileştirdiğimiz onbinlerce insanla tıp tarihine geçeceğiz” dedi… Mustafa Adıgüzel, hekim.

Konya eski milletvekili Hüsnü Bozkurt o her zamanki vatan millet sevgisiyle dobra dobra sıraladı, “Tüik’in ölüm sayısı vermesini yasaklıyorlar, mezarlıklar müdürlüklerinin ölüm sayısı vermesini yasaklıyorlar, klinik tanılı vakaları saymıyorlar, Dünya Sağlık Örgütü’nün kodlarını kullanmıyorlar” dedi… Hüsnü Bozkurt, hekim.

E, hal böyleyken…

Sağlık bakanımız “ölüm sayılarını gizlemiyoruz” diyor.

“Yoksa siz hekimlerimize güvenmiyor musunuz?” diyor.

Halbuki biz de tam olarak bunu soruyoruz zaten.

Hekimlerimize güvenmiyor musunuz?

Türk Toraks Derneği, COVID 19’a bağlı ölümlerin yüksekliğinden endişe duyuyor

Son 5 yılın verileri karşılaştırıldı:
İki ilde, koronavirüs döneminde dikkat çeken ölüm artışları var!

İstanbul ve Trabzon’daki son 5 yılın ölüm verilerini karşılaştıran Türk Toraks Derneği, İstanbul’da %10, Trabzon’da ise %25’lik dikkat çekici artışlar saptadı. Dernek, “Türk Toraks Derneği, COVID 19’a bağlı ölümlerin yüksekliğinden endişe duyuyor” açıklaması yaptı.

https://www.toraks.org.tr/mobile/news.aspx?detail=5850.

Grafikleri görmek için yukarıdaki ya da aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklayınız..

Turk_Toraks_Dernegi_COVID19’a_bagli_olumlerin_yuksekliginden_endise_duyuyır

Son 5 yılın verileri karşılaştırıldı: İki ilde, koronavirüs döneminde dikkat çeken ölüm artışları var!

NYT (New York Times),
İstanbul’daki ölüm verilerini inceledi:

Gerçek sayılar açıklanmıyor mu?

Türk Toraks Derneği, iki kentteki yıllara göre ölüm verilerini incelediği araştırmasında bu yılın önceki yıllara kıyasla ölüm sayılarında önemli artışlar gösterdiğini saptadı. Dernekten yapılan açıklamada,

  • “Türk Toraks Derneği, COVID 19’a bağlı ölümlerin yüksekliğinden endişe duyuyor.”

dendi.

Türk Toraks Derneği, e-Devletteki defin verileri kullanılarak elde edilen 2020 yılına ait İstanbul ve Trabzon haftalık toplam defin sayılarını, aynı dönemdeki 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait toplam defin sayıları ile karşılaştırdı. Dernek, araştırmaya dayalı elde ettiği sonucu, “Sonuçta, 2020 yılındaki ölüm sayılarında öbür yılların aynı dönemine göre istatistiksel olarak anlamlı artış bulunmuştur.” ifadeleriyle yorumladı. Araştırmaya göre önceki yıllara göre

  • Ölümlerdeki artış, İstanbul’da %10, Trabzon’da %25 oranında.

Yapılan araştırmanın ayrıntıları şöyle:

Yapılan istatistiksel analizlere göre 2020 yılının özellikle 10. haftasından başlayarak İstanbul’da ölüm sayılarında haftalık %10 oranında bir artış gözlenmiş ve yılın 15. haftasında (6-12 Nisan 2020), toplam haftalık defin sayısının 2222’ye ulaştığı görülmüştür. Bu sayı, 2019 yılı için 1425 iken, 2018 yılı için 1460, 2017 yılı için 1464, 2016 için ise 1389’dur. Sağlık Bakanlığı, aynı haftaya ait Covid-19 nedenli ölüm sayısını tüm Türkiye için 624 olarak bildirmiştir.

TTB: Bakanlık koronavirüs ölümlerini DSÖ kodlarına göre raporlamıyor; ölüm sayıları az gösteriliyor

Belirttiğimiz dönemde İstanbul’da önceki yıllara göre her hafta ortalama 800 kişinin fazladan ölmesi, resmi verilere göre Covid-19 salgını nedeniyle gerçekleşen ölümlere bağlanamayacağından bu durum, ancak farkında olmadığımız bir felaketle ilişkili olabilir. Öyleyse yine de altta yatan neden mutlaka araştırılmalı, gerekli önlemler alınmalıdır.

Benzer biçimde 2020 yılı Ocak ayının ilk haftası ile Şubat ayının son haftası arasında 2016-2019 yıllarına göre Trabzon ilinde de ölüm oranında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artış gözlenmiştir. Defin istatistikleri incelendiğinde, 2020 yılının ilk 9 haftası için ölüm hızındaki haftalık artış % 25,3 oranında bulunmuştur. Trabzon ilindeki haftalık toplam ölüm sayısı, 9.haftada 102’ye ulaşırken aynı dönemler için 2016 ile 2019 yılları arasında bu sayı 31-45 arasındadır.

Sonuç olarak;

  • Türk Toraks Derneği, Covid-19 ile ilişkili ölüm istatistikleri ile açıklanamayan ve yukarıda belirttiğimiz sayısal verilerle ortaya koyduğumuz ölüm sayılarındaki artışı incelemeye almasını ve acilen bir yanıt bulunmasını yetkililerden talep etmektedir.

son-5-yilin-verileri-karsilastirildi-iki-ilde-koronavirus-doneminde-dikkat-ceken-olum-artislari-var-720063-1.

Grafikte İstanbul’da yılın 11. haftasında (10-16 Mart) ölüm sayılarının artmaya başladığı görüldü. 9 Mart-12 Nisan arasında 2016 yılında toplam 7076, 2017 yılında 7267, 2018 yılında 7302, 2019 yılında 7303 ölüm gerçekleşmiştir (4 yılın ortalaması 7237), 2020 yılında 9538 ölüm olduğu görülmüştür (5 haftada beklenenden 2301 kişi fazla).

son-5-yilin-verileri-karsilastirildi-iki-ilde-koronavirus-doneminde-dikkat-ceken-olum-artislari-var-720064-1.

Bütün yıl için son 5 yılın günlük ölüm sayıları ortalaması grafiğine bakıldığında da Nisan ayındaki ölüm sayılarına daha önceki yılların hiçbir döneminde ulaşılmadığı görülmektedir.

son-5-yilin-verileri-karsilastirildi-iki-ilde-koronavirus-doneminde-dikkat-ceken-olum-artislari-var-720065-1.

Grafikte Trabzon’da yılın 6. haftasında (3-9 Şubat) ölüm sayılarının artmaya başladığı görüldü. 3 Şubat – 12 Nisan arasında 2016’da toplam 324, 2017’de 345, 2018’de 320, 2019 yılında 254 ölüm gerçekleşmiştir (4 yılın ortalaması 311). 2020 yılında 895 ölüm olduğu görülmüştür (5 haftada beklenenden 584 fazla).

son-5-yilin-verileri-karsilastirildi-iki-ilde-koronavirus-doneminde-dikkat-ceken-olum-artislari-var-720066-1.

Bütün yıl için son 5 yılın günlük ölüm sayıları ortalaması grafiğine bakıldığında da şubat, mart ve nisan ayındaki ölüm sayılarına daha önce yılın hiçbir döneminde ulaşılmadığı görülmektedir.

DERNEK BAŞKANI BAYRAM: BU ŞÜPHE AÇIKLANMALI

Türk Toraks Derneği Başkanı Hasan Bayram, açıkladıkları verilerle ilgili Evrensel’e konuştu.

“Bu ölümlerin Covid-19 salgınıyla bir ilişkisi var mı?” sorusuna Bayram, kendilerinin de tam olarak bunun açıklanmasını istedikleri yanıtını vererek “İl ölçeğinde Kovid-19 nedenli ölümler açıklanmıyor. Türkiye çapında ölümler açıklansa bile bunu karşılamıyor.” dedi. Türkiye’de Kovid-19 nedenli ölümlerin PCR testinin pozitif çıkmasıyla kayıtlara geçtiğini belirten Bayram, İstanbul’daki bu dönem artan ölümler nedeniyle oluşan kuşkunun araştırılması ve resmi olarak açıklanması gerektiğini söyleyerek başka bir neden varsa da bunun da ortaya çıkarılmasını istedi.

HEKİM TEŞHİS ETMİŞSE KAYITLARA GİRMELİ
Türkiye’nin Dünya Sağlık Örgütü‘nün kodları doğrultusunda kuşkulu Covid-19 vakalarını bildirmemesini Sağlık Bakanı ‘PCR testinin olduğu ülkelerde ihtiyaç yok’ şeklinde savunmuştu. Bunun bir etkisi olup olmayacağının sorulduğu Bayram, “Bu konu Sağlık Bakanı’na sorulduğunda dinlemiştim. Bakan ustalıkla o soruyu başka yöne savuşturdu. Ben de hastalara bakıyorum ve akciğer tutulumu, zatürre olmasına karşın  PCR testinin sonucu negatif olabiliyor. Dolayısıyla PCR testi pozitif ya da negatif olabilir ama hekim Covid-19 olduğunu söylüyorsa bunun dikkate alınması gerekiyor. Ancak Bakanlık bunu yapmıyor. Başka ülkelerde de kimi sağlık otoriteleri salt PCR testi pozitif çıkanları dikkate alıyor. Bu da gerçeği yansıtmıyor. Biz, hastane kayıtlarına Covid-19 olarak girmişse ölüm kayıtlarına da girmesini istiyoruz” dedi.
Covid-19 dışında ölümlerdeki bu artışın nedeninin neler olabileceğinin sorulduğu Bayram, “Covid-19 dışında anormal ölüm ya da başka bir salgın durumu yok. Ancak bu dönem bazı hastaneler salgınla uğraştığı için diğer hastalar gözden kaçabilir. Mesela kişi kalp hastası ama salgından korkarak hastaneye gelmeyebilir. O durumlarda da artış olabilir. Bu artışın nedeni Bakanlık tarafından araştırılıp açıklanmalı..” ifadelerini kullandı.

Türk Toraks Derneği: 2 ildeki ölüm oranındaki artış kuşku uyandırıyor

Türk Toraks Derneği:
2 ildeki ölüm oranındaki artış kuşku uyandırıyor

Turk_Toraks_Dernegi_COVID19’a_bagli_olumlerin_yuksekliginden_endise_duyuyır

koronavirüs ölüm

Türk Toraks Derneği, 2 ilde ortalama ölüm oranlarında daha önceki yıllara göre önemli artışlar saptandığını, bunun kaygı ve kuşku yarattığını açıkladı. Gömme (defin) izni bilgileri kullanılarak elde edilen verilere göre, Trabzon ölüm oranlarında İstanbul’u geçti. İki kentin ölüm verileri incelendiğinde ölümlerde İstanbul’da %10, Trabzon’da %25 artış var. Özellikle İstanbul’da haftalık ölüm sayının 800 kişi artması, verilerin saydamlığını kuşkuya düşüren bir neden.

Türk Toraks Derneği’nin açıklaması aşağıdaki gibi :

Türk Toraks Derneği, sağlık istatistiklerine yönelik incelemeleri sırasında, iki ilimizdeki ortalama ölüm oranlarında daha önceki yıllara kıyasla önemli artışlar saptamıştır. Bu artışların COVID-19 ile ilişkili olabileceğinden endişe duyulmaktadır. Bu durumun açıklığa kavuşturulamaması durumunda sorunun derinleşebileceğinden kaygı duyularak söz konusu istatistik verilerini kamuoyunun dikkatine sunmaya karar vermiştir.

Ölümlerdeki artış, İstanbul’da %10, Trabzon’da %25 oranında!

E-devlet defin verileri kullanılarak elde edilen 2020 yılına ait İstanbul ve Trabzon haftalık toplam defin sayıları, aynı dönemdeki 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait toplam defin sayıları ile karşılaştırılmıştır. Sonuçta, 2020 yılındaki ölüm sayılarında öbür yılların aynı dönemine göre istatistiksel olarak anlamlı artış bulunmuştur.

RESMİ VERİLERDE 800 KİŞİ ÖLDÜ

Yapılan istatistiksel analizlere göre 2020 yılının özellikle 10. haftasından başlayarak İstanbul’da ölüm sayılarında haftalık %10 oranında bir artış gözlenmiş ve yılın 15. haftasında (6-12 Nisan 2020), toplam haftalık defin sayısının 2222’ye ulaştığı görülmüştür. Bu sayı, 2019 yılı için 1425 iken, 2018 yılı için 1460, 2017 yılı için 1464, 2016 için ise 1389’dur. Sağlık Bakanlığı, aynı haftaya ait Covid-19 nedenli ölüm sayısını tüm Türkiye için 624 olarak bildirmiştir.

Belirttiğimiz dönemde İstanbul’da önceki yıllara göre her hafta ortalama 800 kişinin fazladan ölmesi, resmi verilere göre Covid-19 salgını nedeniyle gerçekleşen ölümlere bağlanamayacağından bu durum, ancak farkında olmadığımız bir felaketle ilişkili olabilir. Öyleyse yine de altta yatan neden mutlaka araştırılmalı, gerekli önlemler alınmalıdır.

TRABZON’DA DA SONUÇLAR AYNI

Benzer şekilde 2020 yılı Ocak ayının ilk haftası ile Şubat ayının son haftası arasında 2016-2019 yıllarına göre Trabzon ilinde de ölüm oranında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artış gözlenmiştir. Defin istatistikleri incelendiğinde, 2020 yılının ilk 9 haftası için ölüm hızındaki haftalık artış % 25,3 oranında bulunmuştur. Trabzon ilindeki haftalık toplam ölüm sayısı, 9. haftada 102’ye ulaşırken aynı dönemler için 2016-2019 arasında bu sayı 31-45 arasındadır.

Sonuç olarak;

  • Türk Toraks Derneği, Covid-19 ile ilişkili ölüm istatistikleri ile açıklanamayan ve yukarıda belirttiğimiz sayısal verilerle ortaya koyduğumuz ölüm sayılarındaki artışı incelemeye almasını ve acilen bir yanıt bulunmasını yetkililerden talep etmektedir.

Grafikte İstanbul’da yılın 11. haftasında (10-16 Mart) ölüm sayılarının artmaya başladığı görüldü. 9 Mart-12 Nisan arasında 2016’da toplam 7076, 2017’de 7267, 2018’de 7302, 2019’da 7303 ölüm gerçekleşmiştir (4 yılın ortalaması 7237), 2020’de 9538 ölüm olduğu görülmüştür
(5 haftada beklenenden 2301 ölüm fazla!).

Bütün yıl için son 5 yılın günlük ölüm sayıları ortalaması grafiğine bakıldığında da Nisan ayındaki ölüm sayılarına daha önceki yılların hiçbir döneminde ulaşılmadığı görülmektedir.

BEKLENENDEN 584 FAZLA

Grafikte Trabzon’da yılın 6. haftasında (3-9 Şubat) ölüm sayılarının artmaya başladığı görüldü. 3 Şubat-12 Nisan arasında 2016’da toplam 324, 2017’de 345, 2018’de 320, 2019’da 254 ölüm gerçekleşmiştir (4 yılın ortalaması 311). 2020’de 895 ölüm olduğu görülmüştür (5 haftada beklenenden 584 fazla).

Bütün yıl için son 5 yılın günlük ölüm sayıları ortalaması grafiğine bakıldığında da Şubat, Mart ve Nisan ayındaki ölüm sayılarına daha önce yılın hiçbir döneminde ulaşılmadığı görülmektedir.

Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu