Kategori arşivi: Hekim Saltık

NOKTA TV Programımız – 30 Ağustos 2021

Dostlar,

Bu gün, 30 Ağustos 1922 büyük utkusunun (zaferinin) 99. yılında, NOKTA TV’den Sayın Ezgi Yeşiltepe’nin konuğu olacağız.. / OLDUK..

Güncelleme : Program yapıldı, twitter’den izlemek için lütfen tıklayınız..
https://twitter.com/noktatv24/status/1432328844690616321?s=24

Youtube erişkesi (linki) : https://www.youtube.com/watch?v=Jd5KGlpPBiU

Konumuz, yukarıdaki görselde de belirtildiği üzere;

  • 30 Ağustos utkusu’nun 99. yılı ve güncel sorunlar.. 
  • Kovit-19 salgınının eriştiği güncel aşama..

Yayını canlı olarak aşağıdaki adreslerden izleyebilirsiniz
https://www.youtube.com/noktatv24 ve @Noktatv24 (twitter)

99. YILINDA 30 AĞUSTOS’un, 9 EYLÜL 1922’nin GÜNCEL ANLAMI

başlıklı yazımızın da bu bağlamda okunması çok yerinde olacaktır.

İlgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 30 Ağustos 2021

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Bu önlemler ölümleri engelleyemez

Dr. Güray KILIÇ
İSTANBUL TABİP ODASI YÖNETİM KURULU ÜYESİ

Cumhuriyet, 27 Ağustos 2021

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası salgınla ilgili yaptığı açıklamalar hayal kırıklığı yarattı. Özelikle okulların açılması için alındığı ifade edilen önlemler sorunu çözmeyecek kısıtlama yerine getirilen PCR testi zorunluluğu bir dizi ek soruna yol açacaktır. Bu önlem paketi ile giderek artan vaka ve ölümleri azaltmak mümkün değildir.

  • Önlenebilir ölümlerin sorumlusu salgını yönetemeyenlerdir.   

Salgının gelmiş olduğu bu aşamada vakaların tespiti, temaslı takibi, izolasyon, karantina çalışmalarının iyice zayıflatıldığı, bulaşı engelleyecek toplumsal hareketlilikte kısıtlama vb. halk sağlığı önlemlerinin rafa kaldırıldığı, kişisel olarak da maske takmak, mesafeyi korumak türünden uygulamaların ise isteğe bağlı olduğu ve giderek de azaldığı herkesin malumudur.

AŞI YURTTAŞA GİTMELİ

Aşılamada sürecin başından bu yana yapılan yanlışlar nedeniyle toplumun önemli bir bölümünün hâlâ aşıyla buluşamadığı bilinmektedir. Uzunca bir süre yeterli aşı tedarik edilememiş olması, Sağlık Bakanı’nın aşı türleri konusunda yaptığı kafa karıştırıcı açıklamalar ve toplumun küçük bir bölümünde var olan aşı karşıtlığı buna katkı yapmışsa da esas sorun bu değildir. Yeterli aşının tedarik edildiği koşulda aşıyı toplumla buluşturmak ancak tüm boyutları ile tasarlanmış bir aşı kampanyası ile mümkündür.

Ülkemizde esas mesele aşıya erişimdeki sıkıntıdır. Aslında Türkiye’nin sağlık altyapısı ve sağlık çalışanları aşı konusunda fevkalade tecrübelidir (son derece deneyimlidir). Aşılamadaki bu karmaşa ve gecikme esas olarak organizasyon bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Devlet vatandaşı bizatihi (doğrudan) bulup aşılamak yerine vatandaşın akıllı telefonuna girip, internete bağlanıp e-nabızdan randevu almayı başarıp aşı olmasını beklemektedir. Oysa ülkemizde özellikle çocuk aşılama kampanyalarından edilen deneyimi, salgın döneminde yetişkinleri aşılamada kullanmak mümkündü. Bunun için, 1. Basamak sağlık kurumlarının, başta Aile Hekimliği olmak üzere etkin biçimde devreye sokulması gerekmektedir. Oysa bu merkezler aynen özel ve kamu hastaneleri gibi sadece başvuranın aşısının yapıldığı yerler olarak değerlendirildi. Oysa aile hekimliği birimlerinin, bağlı nüfuslarının aşılarını takip edip, sorgulayıp aşı olmaya teşvik etmesi, gerektiğinde bizzat aşı olmayanlara ulaşarak belli lokalizasyonlarda toplayıp aşı yapmaları gerekmektedir. Sağlık Bakanlığının kampanya tarzında belli bir dönem için 1. Basamağı etkin biçimde harekete geçirmesi, özellikle ülkenin aşı ilgisizliği gösteren yoksul, gelişmekte geri kalmış bölgelerinin aşıya erişimini artıracağı kuşkusuzdur.

GERÇEKÇİ DEĞİL

Aşı olmayanlara getirilecek kısıtlamalar ancak bu çerçevede devreye sokulabilir. Bizzat aşıyı etkin biçimde ve teşviklerle toplumla buluşturduktan sonra hâlâ birtakım kişisel kaygılarla

  • aşı yaptırmayanların toplum sağlığını tehlikeye atma hakları yoktur.

Salgın sona erinceye kadar bu önlemler devam etmelidir. Özellikle sağlık ve eğitim alanında çalışanlar olmak üzere kamu görevlileri için aşı uygulaması zorunlu olmalı, bundan imtina edenler (kaçınanlar) de salgın dönemi boyunca görevlendirilmemelidir.

Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada belirttiği aşı yaptırmayanlardan özellikle eğitim çalışanları için getirilen haftada iki kez PCR testi yaptırma, uçak, otobüs yolculukları, konser, sinema vb. toplu etkinlikler için negatif PCR gösterme koşulu bir dizi sakıncası yanında uygulanabilir de değildir. Temaslılar başta olmak üzere yaygın test yapmaktan imtina eden (kaçınan) bir sağlık yönetimi anlayışının bu türden önlemler için ücretsiz olarak PCR temin edeceğini (sağlayacağını) düşünmek doğrusu biraz fazla iyimser bir düşüncedir. Hızlıca PCR borsasının/piyasasının oluşacağı, hatta “sahte” testlerin temin edileceğini öngörmek zor olmasa gerektir. PCR maliyetinin ülkeye getireceği maddi yükün aşıdan çok daha yüksek olmasının yanı sıra, test sonuçlarının geç çıkmasının yaratacağı olumsuz sonuçları da cabasıdır. PCR testinin öncelikle filyasyonda kullanılması gerekmektedir.

ACİL EYLEM PLANI

Yetkililer, özellikle toplum hareketliliğinin artacağı güz aylarında salgının ulaşacağı düzeyi de düşünerek bir an önce kapsamlı bir program açıklamalıdır. Baştan beri başarı öyküsü yazmak adına gerçekleri gizleyerek yanlış strateji uygulayan iktidar, ülkenin son günlerde karşılaştığı bir dizi felaket sonrasında pandemiyi de olağan bir sorun boyutuna indirgemek isteyebilir.

1. Okulların açılması zorunludur, ancak bu insan yaşamı pahasına olamaz. Bu nedenle geç kalınmış da olsa eğitim alanındaki tüm bileşenlerin (12 yaşına kadar olan öğrenciler de  dahil olmak üzere) aşılarını tamamlamış olmaları zorunlu olmalıdır.

2. Aşılarını tamamlanmamış öğrenciler için hızlı testler ücretsiz olarak okul girişlerinde yapılabilir.

3. Okulların halk sağlığı önlemleri alınarak açılması gereklidir. Havalandırma, sınıf düzeni, ders saatleri, teneffüslerin süreleri teması olabilecek kadar azaltarak gerçekleştirilmelidir.

4.  Aşılama kampanyası belirli bir süre için özellikle 1. Basamağı etkin biçimde devreye sokarak ve ciddi kaynak ayırarak gerçekleştirilmelidir.

5. Aşı olmayanlara kısıtlamalar mutlaka yaşama geçirilmeli ve aşı kartında aşılarını tamamladığını gösterebilenler toplumsal hayata girebilmelidir.

6. Aşı tereddüdü yaratacak söylemlerden başta Sağlık Bakanı olmak üzere ilgili ve yetkililer vazgeçmeli.

Kötü yönetimden kaynaklanan önlenebilir ve fazladan ölümler kanıksanamaz.

Yönetememe krizinin aşı hali

author

Geçtiğimiz pazartesi günü, iki doz CoronaVac aşısı (Sinovac firmasının ürettiği inaktif aşı) sonrası bir doz BioNTech aşısı (Pfizer-BioNTech mRNA aşısı) olan sağlık çalışanları ve 65 yaş üstü yurttaşlarımız için dördüncü doz aşı randevuları açıldı, kısa süre sonra “yanlışlıkla açılmış” denerek kapatıldı. Randevusunu alıp aşısını olanlar oldu, diğerleri isteseler de randevu alamıyorlar. Şimdi tartışılıyor. Neden açıldı, neden kapandı? Sadece beceriksizlik mi? Bilim insanları aşı uygulamaları hakkında ortak görüş oluşturabilmek için daha çok veriye ve şeffaflığa ihtiyaç duyuyor. Sağlık Bakanlığı’nın iki farklı aşıda farklı uygulamalarla elinde birikmiş olan zengin verileri açıklaması gerekiyor. Ancak basın açıklamalarındaki bulanık ifadelerin ötesinde tatmin edici bilimsel veri gelmiyor.

Saatler içinde durdurulan dördüncü doz uygulamasından birkaç gün önce bir başka önemli açıklamanın da tereddütlere yol açtığını gördük. Sağlık Bakanı ellerindeki verilere göre en etkili aşı şemasının 3 doz CoronaVac uygulaması olduğunu söyledi. Ama bunu hangi bilimsel kıstaslara göre söyledi? Bilinmiyor ve alanın uzman kuruluşları haklı olarak soruyor. Bilim çevrelerinin sıkça önerdiği ve neredeyse iki aydır bir seçenek olarak uygulanan, iki doz CoronaVac aşısı sonrası bir doz BioNTech ile karşılaştırıldığında hangi sonuca, ne kadar daha etkili olmuştur? Özellikle şu sıralar asıl sıkıntıyı oluşturan Delta varyantının dolaştığı dönemde de aynı etkinlik görülmüş müdür? Bu soruların ardından, önceki gün bu kez Sağlık Bakanı iki yöntemin koruyuculuğunun “benzer” olduğunu ifade etti! Bir hafta önce biri üstündü, bir hafta sonra benzer oldular. Bunlar neden pek çok ülkede yapıldığı gibi bilimsel bir yayınla ortaya konamamakta, tüm dünya için değerli bilgiler esirgenmektedir?

Ne demeli, aşı tereddüdünün tartışıldığı, pek çok bilim dışı açıklamayla yurttaşlarımızın aşı olmama yönünde aklının çelindiği bir dönemde bu çelişkili uygulamalar hiç iyi olmuyor. Salgınla mücadelede en önemli unsurlardan birini, güveni sarsıyor.

BAŞKA ÜLKELERİN TALEPLERİNE GÖRE AŞI

Bu kadar da değil. Sağlık Bakanlığı bazı ülkelere girişte “sadece belirli aşı türleri” kabul edildiğinden, iki doz mRNA aşısı olmayı talep edenler için özel düzenleme yaptığını açıkladı. Sormamız gerekiyor, bu ülkelere gidenler iki doz mRNA aşısını talep edebilecek de gitmeyenler neden edemeyecek? En fazla risk altında olan sağlık çalışanı bile olsanız, ikinci doz mRNA aşısı yaptıramazsınız ama başka ülkeler istiyor diye yurt dışına çıkış için yaptırabilirsiniz, öyle mi? Böyle aşı politikası olmaz, beklediğimiz, bilimsel olanın ikna edici biçimde uygulanmasıdır.

Neyse, siz bu yönetememe hallerine bakıp sağlığınız için gerekli olan aşınızı yaptırmada tereddüt etmeyin. Güven duyabileceğimiz bilim insanlarımız, kurumlarımız var. Şu anda uygulanmakta olan tüm aşıların yararını gördüğümüzü, bunda yurttaşlarımızın şüphe etmemesini hep söyledik, söylemeye devam edelim. Aşıya rağmen hastalananlar oldu mu, evet oldu, ancak aşı hastaneye yatmayı ve ölümleri çok belirgin biçimde azalttı.

  • Aşılamanın başlamasıyla hekim ve sağlıkçı ölümlerinin durduğunu net şekilde görüyoruz.

Aşının yan etkisi mi, hastalanmanın ölümcül sonuçları ve bazı kişilerde bıraktığı hasarlarla karşılaştırılmaz bile. Kısa sürede aşıların gelişmesi bilimin gücüdür, değerlidir. Kıymetini bilmek ve aşı olma konusunda tereddüt etmemek gerekir.

Aşıda adaletsizlikler, milyarlarca insanın aşıya ulaşamaması mı, yaşadığımız düzenin en çirkin yüzlerinden biridir. Bununla mücadele yaşamın her alanındaki mücadelenin, sağlık hakkı mücadelesinin bir parçası olarak devam etmelidir.

İklim değişikliği: Ne yapmalıyız?

ayberOrhan AYBER
Cumhuriyet, 26 Ağustos 2021

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Ülkemiz için yapılması gerekenler.

a) Türkiye özellikle İç Anadolu bölgesinde buğday üretiminde çok aşırı kayıp yaşıyor, ayrıca Marmara Bölgesi’ndeki kuraklık ayçiçeği üretimini olumsuz etkiliyor.

Çevre mühendisi Evren Dindiren Dönmez “Türkiye iklim krizinden ilk etkilenecek ülke: bulunduğu coğrafya nedeniyle” diyor ve uyarıyor

  • “Çok ciddi önlemler alınması gerekiyor.”

b)Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı mutlaka kabul etmeli.
c) Türkiye tüm yoğunluğunu yenilenebilir enerjiye yönlendirmeli.
d) Türkiye de Z kuşağı iklim değişikliğinin riskini yaşayacak; onların derslerine iklim değişikliği konusunda kitaplar eklenmeli.
e) Ziraat Bankası gerçek görevine geri dönmeli ve Türk üreticilerinin traktörlerine haciz konmasını engellemeli, bugün ülkemizde ilk kurtarılacak olan üreticilerimizdir.
f) Şu an ülkemizde suyun yönetimi ile ilgili eski DSİ mühendisleri göreve davet edilmeli ayrıca enerji konusunda Necdet Pamir gibi uzmanlardan yararlanmalı.
g) Dünyada henüz bu büyük tehlike gereği kadar ciddiye alınmıyor gibi. Oysa en geç bir yıl sonra bütün dünyanın gerekli stratejileri uygulayabileceklerini düşünüyorum.
h) Sonuç için tahminlerim: Tüm dünya ülkeleri bir araya gelecekler.

Küresel güçler silah yapımına harcadıkları potansiyellerini ister istemez dünyamızı kurtarmaya harcayacaklar…

Kapitalizm denen 20 ve 21. yüzyılın en tehlikeli yapısı tarihin çöplüğüne gidecek.

BEDEL YİNE DAR GELİRLİYE

Küresel iklim değişikliğinin bedelini yoksul da varlıklı da ödeyeceğinden gelir dağılımı adaletsizliğinden dünya arınacak.

Yeni bir dünya düzenine (daha adil, daha eşitlikçi)  hazırlanalım…

Dünyamızı bekleyen büyük tehlike küresel iklim değişikliği ve buna bağlı olarak aşırı hava olayları.

Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal’e sormuşlar:

Sizin sözleriniz ile bilimsellik çelişirse hangisini tercih etmeliyiz?

  • “Hiç tereddüt etmeden bilimden yana olmalısınız” demiştir.

Bizler de bilimin yol göstericiliğinden ayrılmamalıyız.

BM İKLİM RAPORU NE DİYOR?

66 ülkeden 234 bilim insanının beş yıl süren çalışması ile hazırlanan rapordan alıntılara göre:

İtalya bilinen tüm dönemlerin en sıcak gününü yaşadı 48.8 derece…

Almanya da hiç görülmemiş su baskınlarında 160 kişi yaşamını kaybetti…

Sibirya ormanları halen yanıyor…

Cezayir’de yangınlar çok arttı; söndürme çalışmalarında ordu mensubu 65 kişi yaşamını yitirdi…

Kanada ormanları yanıyor ve Kanada hükümetinin bu yangınları söndürmeye gücü yetmiyor; yüzlerce kişi sıcaklardan yaşamını kaybetti…

ABD’de Kaliforniya yangınları halen devam ediyor. Su, ormanlardan daha değerli hale geldi…

Sıcak mevsimler uzayacak soğuk mevsimler kısalacak.

Üretici %60 zarara uğrayacak.

===============================
Dostlar,

Öncelikle “İKLİM FACİASI” (Climate Disaster) ile yüzleşmek zorundayız. Artık “küresel ısınma” falan değil. O aşamalar geride kaldı : Faciayı yaşıyoruz!

Yapılacaklar belli.. Sera gazları hızla azaltılacak, yenilenebilir enerji neredeyse tek kaynak olacak.
Mutlaka daha TASARRUFLU yaşamayı öğreneceğiz; herkes karbon ayak izini en aza indirecek.
Akıldışı hızlı, gereksiz, yersiz, aptalca ve sürdürülemez Nüfus artışını mutlaka ve hızla frenleyeceğiz… Her aileye 1 çocuk..
….
Küresel seferberlikle. BM öncülüğünde uzman kuruluşlarla; DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü), UNEP (BM Çevre Programı), FAO (BM Gıda Tarım Örgütü)….

İnsanlık aklını un ufak edip çiğnemedi ya !
(Peynir ekmekle yemedi… demedik, artık peynir lüks, çok pahalı!)

Elbette en belli başlı (makro) önlem küresel vahşi kapitalizmin ölçüsüz kâr hırsıyla dünyaya saldırısını dizginlemek gerek.

  • Dünya fahişesi değil bu kapitalist – emperyalist zibidilerin.

Tersine, Kızılderili Reis Franklin Pierce’in taaa 1854’te ABD Başkanına yazdığı gibi,

  • Dünya bize atalarımızdan emanet, çocuklarımıza devredeceğimiz.

    Büyük ATATÜRK ne denli yerinde uyarmıştı :

  • Bizi mahvetmek isteyen emperyalizm ve bizi yutmak isteyen kapitalizm ile savaşımı meslek edinmiş insanlarız.. 

Sevgi ve saygı ile. 27 Ağustos 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

SICAK GÜNDEM TV Programımız

Dostlar,

Bu günkü TV konuşmamızı izlemek için tıklayınız :
https://www.youtube.com/watch?v=GcjczBmya58 
***
Bu gün, 26 Ağustos 2021..
Hem Büyük Selçuklu Hükümdarı Alpaslan ordularının Bizans (Doğu Roma) İmparatoru Romen Diyojen’i yenerek Anadolu’ya girişlerinin 1050. yılı hem de Mustafa Kemal Paşa‘nın emperyalist orduların maşası Yunan işgalcilerini Anadolu’dan süpürmek için 1922’de başlattığı Büyük Taarruz‘un 99. yıldönümü.
Anadolu’yu 1050 yıl önce Türklere açan, Türk Yurdu yapan atalarımız gibi, 100 yıl önce emperyalist işgal ve yok oluştan bizleri kurtaran Mustafa Kemal Paşa ile silah – dava arkadaşlarını, tüm şehit ve merhum gazilerimizi ölçüsüz, ödenemez bir minnet ve şükran ile selamlıyoruz.

Dünya aleme bildirimimizdir                        :

  • Anadolu – Lozan Adlaşması ile çizilen Ulusal And (Misak-ı Milli) sınırları biz Türklerin tapulu – tabulu yurdudur, vatanıdır.
  • 17. Türk Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, bu topraklarda sonsuza dek başı dik ve özgür yaşayacaktır, yaşatılacaktır; hedefi Büyük ATATÜRK koymuştur; ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİNİ AŞMAK! Güncel sıkıntılar geride bırakılacaktır. Tarihin başka bir seçeneği yoktur, olamayacaktır da..
  • Eski deyimle “cümle alem” bu şaşmaz eytişimsel (diyalektik) gerçeği iyice bellemelidir.

Horasan Erenlerinin, orta Asya Türkmenlerinin Anadolu’yu Türkleştirmek üzere büyük atağı.. Alpaslan Ordusu’nun sağ kanat komutanı Saltık Paşa.. (Alpaslan’ın dileği ile Erzurum’da Saltukoğulları Devletini kurarak arkadan saldırıları engellemişler, 132 yıl boyunca, Moğol saldırılarına dek  devletlerini yaşatmışlardır.. ailemizin köküdür..)
***
En azından son 800 yıldır Ön Asya’ya / Anatholia’ya Batı’lı tarih kaynakları TURCHIA demekteler. 1071’den 250 yıl kadar sonra Anadolu’da Türkleştirmenin başarıldığı anlaşılıyor, kabul ediliyor. Nasıl, askeri güçle demografik yapıyı değiştirerek..

Dikkat           ; günümüzde de Türkiye’ye benzer bir demografik operasyon -henüz- açıktan askeri güç kullanılmadan dayatılmakta. AKP İktidarı hem teşne hem de kendi kendini mahkum etmiş durumda. Açıkları ve ekonomik çöküntü nedeniyle yakayı kökten Atlantik ötesine kaptırmış, tutsaklaşmış durumda ne yazık ki..
***
SICAK GÜNDEM Youtube kanalından yayın yapan Sn. Burcu Uğur, bu gün bizimle bir TV söyleşisi yapacak.. 3 “Sıcak Gündem” maddesi belirlendi..


Bir uzman konuk; 3 sıcak gündem              :

1. 26 Ağustos Büyük Taarruz’un 99. yılı
2. Kovit-19 salgını kritik dönemeçte mi?
3. Ulusun sağlığı nicedir?

3 temayı yaklaşık 15’er dakika olarak işlemeye çalışacağız.

Kovit-19 küresel salgını (pandemisi) kritik bir dönemeçte Türkiye ve Dünya için. Durum özenle irdelenmeli.

Ve Ulusumuzun sağlığı… Halk / Toplum Sağlığı ne durumda?
Bunca çok yönlü örselenme (travma) karşısında tablo nedir ve neler yapılmalıdır??

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 26 Ağustos 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

TELE1 TV Programımız – 24 Ağustos 2021

Dostlar, 

24 Ağustos 2021 Salı günü sabah saat 09:00’da TELE1 TV‘de Sn. Murat Taylan’ın konuğu olacağız. / OLDUK…  38 dk. süren programı izlemek için lütfen tıklayınız :

https://www.youtube.com/watch?v=RVAo5h47_ho


Salgın, 11 Mart 2020’den bu yana 18. ayında ve son veriler ürkütücü!

23 Ağustos 2021akşamı açıklanan “resmi” veriler yukarıda. Son 24 saat içinde yeni tanı alan 18.857 olgu / vaka / Kovit-19 hastası ve bu hastalığa kurban verilen, çoğu önlenebilir 232 can!

Ya gerçek sayılar?? Bir türlü açıklanmayan, gizlenen ama birkaç katı!?

Dün (23.8.21) Sağlık Bakanı Dr. F. Koca’ya şu tweet iletisini yolladık :

  • Sağlık Bakanı Dr. Koca’ya;
  • Sevgili meslektaşım; 1 Temmuz’dan bu yana salgın tırmanıyor.
  • 54 günde ölen-hastalanan GERÇEK sayıyı sen biliyorsun.
  • Bir de yetersiz filyasyon-sürveyans yüzünden yakalanamayanlar var.
  • Günlük 200+ ölüm. Durum korkunç!
  • Nereye dek vaazla götüreceksin bu işi?
    (https://twitter.com/profsaltik/status/1429816187358175237?s=20)

Bu tweet iletimiz (26.8.21; 03:15) 340 bin kezden çok okundu..

Salgın yönetiminde sistematik hata ve eksikler giderilmeden sürdürülüyor.

AKP iktidarı, bu can pazarında bile politik başarı çıkarma peşinde.

Ne söylesek, ne yazsak olmuyor, AKP = RTE bildiğini okuyor!?

Sağlık Bakanı her gün aynı içeriği değişik sözcüklerle evire çevire yineliyor :
Tedbir + aşı…

Oysa Epidemiyolojik olarak, yönetsel olarak yapılacak pek çok şey yapılmıyor ya da eksik, yanlış yapılıyor.

Aşılama verileri adeta açık artırmaya çıkarılmış, panayır havasında.
Ne var  ki salgın bu aşılama oranlarını takmıyor!
Nedendir bu yaman çelişki, Sağlık Bakanlığı’nın bu derde devası yok!
Aşı karşıtlarının ekmeğine yağ sürülüyor.
Halka “sorun bitti..” havası verildi, şimdi bu yanlış koşullama kırılamıyor.
Temmuz’da maskeleri çıkaracağımızı Bakan ve birkaç bilim kurulu çoook erkenden öngördüler maşallah (!!)..

TÜİK, Mayıs’tan bu yana 4 ay bitmek üzere, 2020 ölüm istatistiklerini açıklamıyor, açıklayamıyor. Muazzam bir fiyasko örtülmeye çalışılıyor. Resmen 54.765’i bulan toplam Kovit-19 ölümleri iken, yaşanan en az 3 katı gerçek ölümleri açıklayamıyor! 1 Temmuzda 80 bin olan aktif hasta sayısı her gün yükseliyor, 6 katına yaklaşıyor, 455.373 oldu. Günlük ölüm 42 idi, 232 oldu, o da 6 kata tırmandı. Ne oluyoruz? Durup sorgulamak ve yanlışları, eksikleri..  bulmak gerekmez mi ?! Yarım milyona yakın virüs taşıyan insan toplumda!

  • Salgın ve yönetimi öksüz!

AKP Türkiye’yi nasıl yönetiyor / yönetemiyorsa, salgın da aynı durumda.

Haziran boyunca uyarmıştık, 1 Temmuz’da kısıtlar tümüyle kaldırılırsa 4. dalga sonbaharı bile beklemez diye! Öyle de oldu. 4. dalga tırmanışta, 2, dalgayı geçmek üzere..

Üstteki 2 çizim incelendiğinde, aktif / havuzdaki hasta sayısının günlük yeni tanı konan hasta sayısındaki artışla açıklanamayacak ölçüde yüksekte gittiği görülüyor. Bu önemli, aktifleşen hastaların negatifleşmesi – iyileşmesi (ya da ölmesi) ile havuzu terk etmesi gecikiyor, havuzda kalma süresi uzamış durumda. Neden? Bakanlık bu önemli sorunun ayırdında mı? Nedenleri incelenerek adımlar atıldı mı?

Ölüm sayıları neden bu denli can yakıcı? Neden kamuoyuna açıklanmıyor?

Bu dertten de AKP’den bir an önce kurtulmadan sıyrılmak hiç kolay gözükmüyor.

Yurttaşlar, iktidardan hayır yok; iş başa düşmüş durumda, derdine yan ve

1. Aşı ol, oyalanma, safsataları bırak, kendini, sevdiklerini ve toplumu koru!
2. Standart maske – 2 m uzaklık – el hijyeni – kapalı mekanların doğal havalandırılması – kapalı mekanlarda olabildiğince kısa kalma.. 5 önleme uy!

Salgının başından beri hiçbir öngörümüzde yanılmadık.
Tek 1 hecemiz bile yanlışlanamadı.
Sözümüze kulak ver, web sitemizde yazdıklarımızı, tweet ve face iletilerimizi, paylaş, gerçekleri öğren.
İktidar kendi başının telaşında, salgın ise saldım çayıra Mevlam kayıra.

Mart 2020’den bu yana 367. konuşmamız olacak, tüm bunları paylaşacak ve Sn. Murat Taylan’ın sorularını yanıtlayacağız.. İlgi ve bilginize.

Sevgi ve saygı ile. 24 Ağustos 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

 

 

HALK TV Programımız – 21 Ağustos 2021

Dostlar,

Türkiye gündem kor alev. Her yan ağır sorun.
Neden çok açık, AKP = RTE iktidarı; bilerek – bilmeyerek ülkemizi tükettiler!

Konuşmamızın 1. ve 2. bölümünü izlemek için tıklayınız (toplam 26 dk):
https://www.youtube.com/watch?v=fBlWEcYqjEM
https://www.youtube.com/watch?v=lkUGzpOHhoU

İlk 3 çeyrek saatte katıldığımız program derecelemede (rating) gene 1. oldu! Ulusumuza gerçekleri anlatacağız hep. HALK TV ve Sn. Fatih Ertürk’e her hafta bizi bu programa ilk ve sürekli konuşmacı aldıkları için ve destekleyen halkımıza içten teşekkür ediyoruz. AYDINLANMA kazanacak!

***
– Ülke nüfusunun 1/10’una tırmanan görülmemiş “yurttaş olmayan nüfus”.
Bu insanlara Uluslararası Hukuk diliyle mülteci de, sığınmacı da göçmen de denemez. O yüzden, “geçici koruma statüsü“ne alınan “yurttaş olmayan nüfus” nitelemesini yeğliyoruz.

AKP = RTE iktidarının göçmen politikası demografik yapıyı dönüşümsüz ve çok ağır biçimde alt üst edecek nitelikte, üstelik orta erimde.. 1-2 onyıl içinde! 19 yıldır iktidarda olan bir siyasal kadronun bu olağanüstü ağır bedelleri öngör(e)memesi olanak dışı. Öngör(e)miyor ise GAFLET, tersi İHANETTİR!

– 28 Temmuz’da başlayan ve 3 haftayı geçen önlenemeyen / söndürülemeyen yaygın orman yangınları..

– Ekonomideki kara delikler, ülke kaynaklarının yurtdışına akıtılması, yüksek enflasyon, işsizlik, yoksullaşTIRma..

– Demokratik – laik- sosyal Hukuk devletinin neredeyse bitirilmesi; temel hak ve özgürlüklerin OHAL’den öte eylemli olarak (fiilen, de facto) sınırlandırılması.

– Dış politikada süren beceriksizlikler, düzeysizlikler, ağır fatura.. Etyopya Başbakanının Mustafa Kemal ATATÜRK hakkında olumlu sözlerinin sözde çevirmenlik yemini etmiş bir şarlatan tarafından çeviride kasıtlı olarak atlanması ve bu sözcüklerin herkesçe duyulduğunu bile hesap edemeyen zeka fukaralığı.

– Yurttaşların can ve mal güvenliğinin kalmaması.

– AKP döneminde yapılan yolların çökmesi, köprülerin yıkılması, havaalanı pistlerinin çatlaması, HES’lerin patlaması…. imar rantı iştahının doymazlığı ile talan edilen doğal çevre ve geleceğimiz.

– Eğitimdeki bilinçli çökertme ve üniversite giriş sınavlarında dökülen yüzbinlerce genç.. buna karşın yurt dışına nitelikli beyin göçü; yeni sömürgeleştirme!

– Nüfus artışının akıl almaz biçimde teşviki ile Ulusun kalabalık – niteliksiz bir sürüye yozlaştırılmak istenmesi ve zavallı ve ilkel çobanlık hevesleri.

– Yandaşlara ihale, vergi bağışıklığı, birkaç maaşlı işler, kamuda kritik konumlar..

75-80 yaş üstü emekli generallerini hapse atan bir ülke.. Oysa 28 Şubat 1997 kararları resmen MGK Kararına dönüşmüş hukuksal belge, devlet arşivinde. 28 Şubat MGK kararlarını Başbakan N. Erbakan ve Yardımcısı T. Çiller imzaladı. Bu kararlar Abdullah Gül tarafından bir genelge işle işleme kondu. Başına “28 Şubat Kararları” denmeksin halk onayına sunulsa ne denli oy alır acaba?

Veee, yönetilemeyip sokağa bırakılan sahipsiz, ÖKSÜZ – YETİM SALGIN! Ölüm sayısının günde 200’leri aştığı, her gün 20 binler dolayında yeni hasta..
***
Yanıtı verilmesi gereken yakıcı soru, Türkiye’nin bu lanetli ve kurgulu kuşatmaya nereye dek dayanabileceği, tüm koşulları fazlasıyla oluşan MEŞRU DİRENME HAKKINI ne zaman ve nasıl kullanacağıdır.

  • Ulusa önderlik, öncülük edilmesi ve örgütlenmesi kaçınılmaz ve ertelenmez bir tarihsel yükümlüktür. TBMM içi ve dışı toplumsal muhalefet hızla organize olmak durumundadır.
  • Yarın çok geç” uyarısını hak edecek güncel topludurumdan (konjektürden) daha tipik olanı deneyimlenmemiş olsa gerektir ancak günümüz Türkiye’sinde yaşanmaktadır.
    ***
    Tüm bunlar en çok 30 dakikalık bir TV programında nasıl konuşulabilir ki!? 20 Ağustos 2021 akşamı verileri aşağıda. Günlük ölüm sayısı 200 gibi devasa bir rakamı aşkın. Günlük yeni olgu / vaka / hasta sayısı 20 bin! Hastalığa yakalanan her 100 kişiden 1’i ölüyor (%0.9). Bu oran nedense dünya ortalamasının yarısı!

Dünyada günlük tanı alan yeni olgu sayısı tırmanıyor.. Bu rakam 20 Ağustos 2021 günü 700 bine çok yaklaştı. Türkiye’ye, nüfusuna göre bu toplamın kabaca %1,1’ü düşmesi beklenirken, nerdeyse 3 katı düşmekte. Evet, dünyada da tırmanış var ama bizde 3 kat daha hızlı! Niçin ?? Bunca aşılama (?!) varken?? Delta varyantı yaygınlığının %93’lere vardığını Dr. Koca’dan daha yeni öğrendik!

6,2 milyona varan toplam olgu / vaka / hasta sayısı ile dünyada 7. sıradayız ama nüfusumuz bakımından 17. sıradayız. Hastalık yükü dünya otalamasının üstünde! Komşumuz İran Dünya 2.si, Rusya ise dünya 8. si.. İran’dan Afgan göçmen akıyor, Rusya’dan da turist..

Almanya ve İngiltere Türkiye’yi kırımızı listede tutmakta, ABD ise en üst düzey olan 4 / Kırımızı alarm kümesine koydu ülkemizi ve yurttaşlarına “gitmeyin” dedi!

Geçtiğimiz hafta, önceki haftaya göre dünyada Kovit-19 ölümleri yaklaşık %1 azalırken, bizde %42 arttı! Niçin? Neler oluyor??

Aktif hasta sayısı 441,472’ye ulaştı! Yani iyileşenden çok yeni hastamız var!
1 Temmuz 2021’de tüm kısıtlar kaldırıldığında toplam aktif hasta sayısı 80 bin idi, 50 günde 442 bine vurdu, 5,5 kat büyüdü! Neyi seyretmekteyiz?
Ölümler, 1 Temmuz 2021’de tüm kısıtlar kaldırıldığında 42 idi, 50 günde 232’ye erişerek neredeyse 6’ya katlandı. Salgını yönetebiliyor muyuz gerçekten??

Alttaki çizimde (grafikte) 4. dalga çok net olarak görülmekte, 2. dalgayı aşmak üzere. 1 Temmuz 2021 kararı ile tüm kısıtları kaldırarak bu sonucu bile bile iktidar politik seçimini yapmıştır.


Salgın Epidemiyolojik ilkelerin gereği olarak değil, politik – popülist – ekonomik – turistik gerekçelerle sözde yönetilmekte, özde sahipsiz bırakılmaktadır, ÖKSÜZDÜR!

Ölenlerin resmi toplamı 54 bini geçmiştir ve Dünya Sağlık Örgütü bu sayıları 3 ile çarpma gereğini vurgulamaktadır. Nitekim TÜİK, hala 2020 ölüm istatistiklerini açıkla(ya)mamıştır, siyaset kurumu gerçekleri saklamaktadır.
***
Zaman ölçüsünde bunları, yeni gelişmeleri, aşı karşıtlığını konuşacağız / KONUŞTUK

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 21 Ağustos 2021

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Delta varyantının daha hızlı yayılmasının sebebi

authorÇAĞHAN KIZIL

Bilim insanlarının sorduğu soru şu:
  • Neden Delta varyantı diğer virüs formlarından hızlı ilerliyor? Bunun yanıtı şu an için net değil ancak elimizde bazı bilgiler var.

Pandemide yeni bir dalganın yükselişi ile karşı karşıyayız. Bir önceki dalgadaki en yüksek günlük ortalama vaka sayısı 830 bin civarında iken şu andaki yükselen dalgada günlük 640 bin sınırını aşmış durumdayız.(1) Yaz ayları içinde azalması öngörülen vaka sayılarına rağmen yaşanan hızlı yükseliş, sonbaharın yüksek bir virüs yüküyle başlayacağının işaretçisi. Önceki dalgalardan farklı olarak, elimizde aşılar ve aşıların koruyuculuğu var. Ancak aşılamanın dünya üzerindeki yaygınlığı düşünüldüğünde henüz genel bir bağışıklığa ulaşmaktan çok uzak olduğumuzu söyleyebiliriz. Dünya nüfusunun %31i en az 1 doz aşı oldu, %16’sı tam aşılandı. Günlük 36 milyon doz aşı yapılmasına rağmen, dünyada düşük gelirli ülkelerdeki aşılama oranı sadece %1,2.(2)

  • Bu düşük aşılamanın ve virüsün yeni dalgalar halinde dünya üzerinde kendini çoğaltmasına izin vermemizin bize getireceği sonuç, yeni virüs formlarının ve varyantların ortaya çıkması olacak.

Hâlihazırdaki pandemi dalgasının en önemli bileşeni Delta varyantı olarak adlandırdığımız virüs biçimi. Önceki virüslerden ve diğer varyantlardan Delta‘yı ayıran özellik, daha hızlı yayılması. Salgının hız aldığı bölgelerde Delta varyantının oranı % 100’e yaklaşmış durumda. Bilim insanlarının sorduğu bir soru su:

  • Neden Delta varyantı diğer virüs formlarından daha hızlı ilerliyor?

Bunun yanıtı şu an için net değil ancak elimizde bazı bilgiler var. Öncelikle Delta varyantı daha hızlı yayılmasına karşın, hastalık şiddetinde bir artış sağlamıyor. Bu iyi haber. Önceki Alfa varyantına benzer bir hastalık seyri gerçekleşiyor. Ancak Delta‘nın en önemli özelliklerinden bir tanesi bu virüsle enfekte olanlarda virüs yükünün insan vücudunda daha hızlı artırması. Çin’de yapılan çalışmada, Delta varyantı ile enfekte olan kişilerde virüsün vücutta yüksek seviyelere ulaşıp bulaştırıcılığın başlaması dört gün sürerken diğer SARS-CoV-2 varyantlarıyla hastalanan kişilerde bu süre altı gün (3). Delta varyantıyla enfekte olan kişilerde viral RNA değerlendirmesinde de Delta varyantının genetik yapısı olan RNA’sı, diğer varyantlara oranla 1000 kat daha fazla. (3) RNA analizi virüsün kendisi ve enfekte etme kapasitesi ile birebir örtüşen bir değerlendirme değil ancak bu gözlemlerin bize anlattığı, Delta varyantı bir şekilde diğer varyantlara oranla kendini vücuda girdikten sonra daha hızlı üreterek yüksek seviyelere ve bulaştırıcılığa ulaşabiliyor. Bu nedenle, semptomatik hastalığın ortaya çıkmasından önce bulaştırıcılık seviyesi ve süresi de Delta varyantı için diğer virüs çeşitlerine oranla yaklaşık iki kat daha fazla.

AVANTAJ SAĞLIYOR

Peki, Delta varyantı neden önceki virüslere oranla bu avantaja sahip? Bunun nedeni tam bilinmemekle beraber Delta varyantında bulunan bazı mutasyonların insan hücresine girmekte ve kendini çoğaltmakta virüse avantaj sağladığını düşündürüyor. Bu avantaj, virüsün yaşam döngüsündeki fizyolojik bazı olayların daha etkin şekilde gerçekleştirilmesi ile ilgili olabilir. Bunlardan bir tanesi virüsün hücreye girmek için kullandığı S proteininin kesilmesi ile ilişkilendirilmiş durumda. Virüs, S proteinini ile insan hücrelerindeki yüzeyi tanıyor ve bu protein ikiye kesilip kendi RNA genetik materyalini insan hücresi içine aktarılıyor. Bu kesim ne kadar etkiliyse  virüsün genetik yapısının hücre içine aktarılması o kadar etkin hale geliyor. (4) Bazı deneylerde gösterildiği üzere Delta varyantının taşıdığı bir mutasyon olan P681R, orijinal virüsten daha etkili bir kesim mekanizmasına işaret ediyor. (5) Bu etkin mekanizma ise solunum yollarında daha fazla virüs oluşabilmesine imkân tanıyor. Bazı virologlara göre ise bu mutasyonun tek başına Delta‘nın daha hızlı yayılmasını açıklaması mümkün değil. Örneğin bu mutasyon önceki Alfa varyantında da var ancak yayılımın daha hızlı gerçekleştiği Delta’da farklı bazı mutasyonların da bu hızlı yayılma ve daha etkili enfekte etme surecine katkıda bulunması imkan dahilinde. Bunun yanında, Delta varyantının, önceki varyantlarda görülmeyen ve akciğer içinde öbeklenen virüs parçacıkları oluşturduğu da gösterildiği düşünülünce, var olan mutasyonlar ile yeni biyolojik özellikler kazanan Delta varyantının patojenik etki mekanizması da çeşitleniyor olabilir.(6)

AŞILILAR DA ETKİLENİYOR

Delta varyantı, aşılanmış kişilerde de enfekte ettikten sonra semptomatik hastalık gösterebiliyor. Bu oran oldukça düşük olmasına rağmen, Delta varyantının aşı etkinliğine karşı küçük de olsa bir avantaj sağladığını gösteren bir durum. Amerika Birleşik Devletleri‘nde yapılan çalışmada 156 milyon aşılanan kişiden 153 bininde virüs enfeksiyonu gözlendiği bildirildi. Bu, yaklaşık %0.09 oranına eşit.(7) Enfekte olma oranına bakıldığında ABD’de virüsle hastalanma oranı tüm nüfusun yaklaşık %10’u.

  • Bu, aşılamanın, hastalanma oranını 100 kata yakın düşürdüğünü gösteriyor.
  • Bir diğer pozitif gösterge ise, aşılanan ve enfekte olan kişilerdeki hastaneye yatma ve ölüm oranlarının çok daha düşük olması.

Bu bize şunu anlatmakta: Delta varyantı, önceki varyantlara oranla kendine daha hızlı yayılma ve daha etkili enfekte etmek için bir avantaj sağlamış durumdaŞu anda dünyada yaşadığımız dalganın ana etkisini bu avantaj sağlamış gibi görünüyor. Ancak aşılar özellikle mRNA aşıları, bu varyanta karşı da oldukça etkili.(8) Burada aşılamanın Delta varyantını nasıl etkilediğine de değinmek gerek. Aşılamadan sonra vücut bir antikor tepkisi gerçekleştiriyor ve uzun vadede bu antikor tepkisi azalırken bağışıklık hafızası yaratılarak virüsle tekrar karşılaşıldığında vücudun daha hızlı hareket etmesi sağlanıyor. Aşılama, hastalanmadan bu hafızaya sahip olmamızı sağlıyor. Ancak Delta varyantı, bu antikorların ana saldırısından kendini sıyırabilecek bazı mekanizmaları da geliştirmiş durumda.(9,10) İşte bu nedenle aşılanan bazı kişilerde de yeniden semptomatik enfeksiyonlar görülebiliyor ancak belli etmekte yine fayda var ki

  • aşılar bu enfeksiyonları rağmen hastaneye yatışlar ve ölümleri yüksek oranda önlüyor.

Fakat Delta varyantının aşılanmamış kişilerdeki etkisi ve aşılanmamış toplum kesimlerindeki yayılıma etkisi önceki virüslerden daha fazla. Bu nedenle, aşılanmamış kişilerde daha şiddetli hastalığa yol açmasa bile daha fazla insanı enfekte edeceği, daha fazla insanın hastaneye yatıp daha fazla insanın yaşamını kaybedeceğini öngörmek maalesef yanlış olmayacak.

Önümüzde;
– etkili aşılama ile ulaşılan toplum bağışıklığı,
– toplumsal yayılım dinamiklerinin önlenmesi için
– virüs varlığının dikkatlice kontrol edildiği bir kapalı alan hareketliliği ve
– dünyada henüz sadece %16 olan tam aşılanmanın hızlı şekilde artırılması sorumluluğu var.

Delta varyantı şu anda mücadele ettiğimiz varyant ve kendi biyolojik özellikleri dışında toplumsal hareketliliğin de büyük etkisi ile yayılıyor.(11)

  • Eğer pandeminin devamına izin verirsek, yeni varyantlara da imkân vermiş olacağız.

Aşılama ve bağışıklık için bunun ne anlama geldiğini de o varyantların biyolojik yapılarını anlayabildiğimizde söyleyebileceğiz.

(1) https://www.worldometers.info/coronavirus/
(2) https://ourworldindata.org/covid-vaccinations
(3) https://virological.org/t/viral-infection-and-transmission-in-a-large-well-traced-outbreak-caused-by-the-delta-sars-cov-2-variant/724
(4) https://www.cell.com/molecular-cell/fulltext/S1097-2765(20)30264-1
(5) https://doi.org/10.1101/2021.06.30.450632
(6) https://doi.org/10.1101/2021.06.17.448820
(7) https://www.kff.org/policy-watch/covid-19-vaccine-breakthrough-cases-data-from-the-states/
(8) https://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa2108891
(9) https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2021.07.14.21260307v1.full.pdf
(10) https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2021.07.28.21261295v1
(11) https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(21)01358-1/fulltext

AŞI KARŞITLIĞI : NEDENLER VE ÇÖZÜMLER..

Dostlar,

15 Ağustos 2021 Pazar günü akşam 21:00’de HALKÇI DOKTORLAR‘ın konuğu olduk. Meslektaşımız Sn. Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu ile aşı karşıtlığını irdeledik. Konumuz şöyle idi :

  • AŞI KARŞITLIĞI : NEDENLER VE ÇÖZÜMLER..

1,5 saat boyunca kapsamlı olarak sorunu değerlendirdik. Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu bir çocuk hekimi ve Alerji – İmmünoloji yan dal uzmanlığına da sahip Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesinde. Ercan hocamızın sorularına yanıt vermeye çabaladık. Çalışmamızı aşağıdaki gibi duyurmuştuk.

HALKÇI DOKTORLAR adına Prof. Küçükosmanoğlu da şu görseli paylaştı :


(Hemen ekleyelim, aşı şişesinin tutuluşu yanlış görselde. Sol el başparmağı aşı şişesinin kapağında olmayacak, şişenin gövdesini tutacak. Bu biçimiyle şırınga iğnesinin başparmağa değerek sterilliğini yitirme riski var…)
***
Biz sorunu aşağıdaki görseller üzerinden açıkladık ve çözüm önerileri sunduk:



Tüm dünyada 4. dalganın ürkünç (vahim) yükselişi aşağıdaki çizelgede (grafikte) izleniyor.

 

Türkiye’de 4. dalga ölümlerinin tırmanışı aşağıdaki çizelgede..

Hızla tırmanan 4. dalga nedeniyle ülkemizde aktif Kovit-19 hasta sayısı 400 bini aştı!

1,5 saatlik kapsamı söyleşi, HALKÇI DOKTORLAR’ın “NEYSE O” sosyal medya hesapları üzerinden canlı yayınlandı :

https://youtu.be/ma6CoSSYDtE

https://www.facebook.com/halkcidoktorlar/videos/135589972087434/

https://twitter.com/profsaltik/status/1426919506069307393?s=20

Yukarıdaki adreslerden izlenebilir kapsamlı söyleşi.

“Halkçı Doktorlar” emekçisi meslektaşlarımıza, onlar adına söyleşi olanağını 4. kez yaratan Sn. Prof. Ercan Küçükosmanoğu’na ve ilgi gösterenlere teşekkür ederiz. 16 Ağustos 2021 günü ise YENİÇAĞ Gazetesinde yine AŞI KARŞTLIĞI konusuna odaklanan bir başka söyleşimiz oldu ve bu gazetede yayınlandı başka uzmanların da görüşleri ile :

YENİÇAĞ GAZETESİ’NE AŞI ÇEKİNCESİ, KARŞITLIĞI BAĞLAMINDA DEMECİMİZ

Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 17 Ağustos 2021

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

YENİÇAĞ GAZETESİ’NE AŞI ÇEKİNCESİ, KARŞITLIĞI BAĞLAMINDA DEMECİMİZ

YENİÇAĞ GAZETESİ’NE AŞI ÇEKİNCESİ, KARŞITLIĞI BAĞLAMINDA DEMECİMİZ

Yeniçağ Gazetesi muhabirlerinden Sn. Halil Yatar bizimle bir söyleşi yaptı ve aşağıdaki metin oluştu. Dün de (16.08.2021) YENİÇAĞ’da başka uzmanların da görüşleri ile yer aldı.
***

  • 1796 yılında çiçek aşısı ile birlikte aşının insanların yaşamına girdiğini belirten Halk Sağlığı ve Sağlık Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, “225 yıldır insanlık aşıları biliyor ve uyguluyor. 225 yıldır aşılarla insanların yaşamı kurtarılıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre özellikle çocuk aşıları ile her yıl en az 3 milyon çocuğun ölümü ve engelli kalmasını engelleniyor. Şimdiki kuşakların pek bilmediği çocuk felci hastalığını aşı ile yendik. Aşılar, sağlıklı insanlara hasta olmaması için yapılıyor.
  • Dolayısı ile çok yüksek standartlarda tıbbi ürünler. İlaçlardan daha güvenilir. Çünkü, örneğin bir kanser ilacını sınırlı sayıda kanserli hastaya veriyoruz tüm topluma vermiyoruz. Tüm topluma kullanılacak ilaç ve aşılarda bu güvenlik daha da üst düzeye çıkıyor. Dünya genelinde kabul edilmiş çok yüksek standartlar var.
  • Aşılar çok güvenilir ve etkili tıbbi ürünlerdir.” dedi.

Koronavirüs aşılarına karşı çıkanların tezlerinin gerçekçi olmadığını belirten Saltık,

  • “Koronavirüs aşısına karşı çıkanların tezlerinden biri bu aşıların çok kısa sürede bulunduğu için güvenilir olmadığı ve ileride ne olacağının bilinmediği yönünde. Bu tez doğru değil. En az 10 yıldır bilinen mRNA teknolojisi üzerine oturtuldu Kovit-19 aşıları. Bu mRNA aşıları üzerinde zaten çalışılıyordu kanser tedavisi için. Bilinen bu yöntem, Covid-19 aşısına uyarlandı. Çin’de üretilen aşı, zaten ölü (inaktif) virüs teknolojisine dayalı ve çok öteden beri biliniyor. Rusların yaptığı aşılar ise vektör aşılar yani grip aşıları gibi aşılar.
  • Uygulamaya çok hızlı karar verildiği yönündeki tezler de doğru değil. Evre 1, Evre 2 ve Evre 3 çalışmaları yapıldı. Özellikle Evre 3 çalışmalarında her aşı en az 40 bin gönüllüde değişik ülkelerde denendi ve olumlu etkileri, güvenliği gözlendi.
  • Salgını yangın koşullarına benzetebiliriz, normal koşullarda değiliz. En az 4 milyonu aşkın insan yaşamını yitirirken 200 milyonu aşkın insan Kovit19’a yakalandı. Dünya Sağlık Örgütü, FDA %50’nin üzerinde koruyuculuğu olan aşılara acil kullanım onayı verdi. Kovit-19 aşıları bu hastalığa yakalanmanızı en az %50 engelliyor; yakalansanız bile ölüm riskini çok daha yüksek oranda düşürüyor. Bu yabana atılacak bir koruma değil.” ifadesini kullandı.
  • Aşı karşıtlarının uzun dönemde ne olacağını bilmiyoruz tezinin de doğru olmadığını belirten Saltık, “Aşıların beklenmeyen ve istenmeyen yan etkileri genellikle 2 ay içinde ortaya çıkıyor. Kovit-19 aşıları 2 aydan çok uzun süre gözlenmiş oldu ve ciddi olumsuzluk belirlenmedi. Ufak tefek yan etkiler oldu ama bunların aşının sürdürülmesine engel olmayacak ölçüde olduğuna uluslararası bağımsız bilim kurumları ve Dünya Sağlık Örgütü karar verdi. Şu anda kullanımda olan aşıların hiçbirinin sağlık sakıncaları yüzünden uygulaması durdurulmadı.” dedi.
    Aşı karşıtlarının bir başka tezi ise aşıların kısır bıraktığı yönünde savlar. Bu da gerçekliği yansıtmıyor. 225 yıldır birçok ülkede milyarlarca insan aşı oldu ve doğurganlık inanılmaz bir hızla sürüyor. Öyle ki, artık dünya bu nüfusu kaldıramaz duruma geldi. Yani kısırlık tezleri de gerçeği yansıtmıyor. Eğer insanları kısırlaştırma çalışmaları yapılsa, daha etkin ve yaygın yöntemler kullanılırdı. Dünya nüfusu anormal çoğalıyor!” dedi.Yonga (Çip) yerleştirilerek insanların dinleneceği tezinin ise akla mantığa ziyan olduğunu belirten Saltık,
  • “İnsanlara çip takılarak dinlenileceği tezi çok uçuk. Zaten insanlar cep telefonları ile dinlenebilir, izlenebilir. Kaldı ki dünya politikasında, ülke politikasında etkisi olmayan milyarlarca insanın dinlenmesinin zaten hiçbir değeri yok tam tersine maliyeti var.” ifadesine yer verdi.Aşının salgını durdurmadığı tezini de değerlendiren Saltık,
  • “Hiçbir aşının zaten % 100 koruyucu olmadığını hep söylüyoruz. Koruyuculuğu %90 olan bir aşıyı 100 kişi olursa 10’u yine hastalanacaktır. Aşı yapılmayan insanların ise % 100’ü hastalanabilir. Demek ki aşı koruyor ve salgını durdurabilir.” diye konuştu.Aşı karşıtı insanlar bu tutumlarını yaygınlaştırırsa bulaş zincirini kıramayacağımızı belirten Saltık,
  • “Bulaş zincirini kıramamak demek, bir insandan başkasına hastalığın geçmesi demek ve mutasyon da bu sırada oluyor. Genellikle mutasyonlar olumlu yönde olmuyor. Hatta Koronavirüs mutasyonlarının hepsi olumsuz ve daha bulaşıcı, daha ölümcül oldu. Her yeni mutasyon daha ağır hastalığa dönüştü.
  • Dolayısı ile aşı olmak salt kişinin istencine bırakılamaz, tüm insanlığa karşı sorumluluktur.
  • Yeni mutasyonlar aşı karşıtlarının ürünü.
  • Yaygın, hızlı, etkin bütün dünya genelinde aşılamayı bir an önce yapmazsak bu bela daha da büyüyecek ve nereye varacağı belli olmaz.” ifadelerini kullandı.“Aşı olmak salt kişinin keyfine bırakılamaz” Bunun tüm insanlığa karşı kaçınılmaz sorumluluk olduğunun altını çizen Saltık, “Bu yaklaşım doğru değil. Çünkü bu hastalık yalnızca sizinle kalmıyor ve çevreye de bulaştırıyorsunuz. Az önce de söylediğim gibi,

    kırılamayan bulaş zinciri nedeniyle virüs sürekli mutasyona uğruyor.

    O yüzden aşıyı reddetmek temel bir insan hak ve özgürlüğü değil.

    Anayasamızın 12. maddesinde temel hak ve özgürlükler yazılırken aynı zamanda bu temel hak ve özgürlüklerin başkalarının yaşam hakkı ve özgürlüklerini kısıtlayamayacağı da vurgulanmaktadır. Dolayısı ile bu hak ve özgürlükler mutlak olmayıp sınırlıdır.

    Anayasamızın 56. maddesinin ilk cümlesi, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğunu yazıyor. Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşamak demek, herkesin aşılanması demektir. Dolayısı ile aşı olmayı reddedenler Anayasayı da çiğnemiş oluyor.

    Birey özerkliği, toplumun yüksek çıkarları karşısında daha az koruma görmekte ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bu yönde bir kararı var (Vavřička and Others v. the Czech Republic). Çekya’dan bir ailenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine aşı olmak istemedikleri yönünde başvurusunu haksız buldu.” dedi.

    Öte yandan mevzuatımız, işverenlerin çalışanların sağlık ve güvenliği için gerekli önlemleri almasını buyurmaktadır (6331 s. yasa m.13). Çalışanların da bunu işverenden isteme hakkı vardır karşılıklı olarak. Dolayısıyla aşı olmayarak çalışma ortamında başkaları için risk yaratan çalışanın işine 4857 s. yasa hükümlerince son verilebilir. Çalışan da aşısız başka çalışanlar nedeniyle sağlık – güvenlik önlemi alınmaz ise iş sözleşmesini kıdem tazminatı, ihbar tazminatını işverenden isteyerek sonlandırabilir 4857 s. İş Yasası m 24-25). Birçok ülke, belli mesleklerde aşıyı zorunlu tutmaya başladı. Aşı olmayanlara kimi önemli yaptırımlar, kısıtlar kondu.

    Bir fotoğraf ekleyelim : Çiçek aşısı olmayan ve olan 2 çocuk..

    Sevgi ve saygı ile. 17 Ağustos 2021

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
    Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
    www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
    facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

    Daha kapsamlı bilgi edinmek ve görselleri görmek için 1,5 saat süreli bu konudaki  söyleşimizi izleyebilirsiniz :

    http://ahmetsaltik.net/2021/08/17/asi-karsitligi-nedenler-ve-cozumler/