Etiket arşivi: Türk Eğitim-Sen

Aşısız 300 bin öğretmen ya aşı olmalı ya da bu kamusal alandan çekilmelidir

authorÜNAL ÖZMEN
ozmenu@gmail.com

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

İktidar yanlısı öğretmenlerin üyesi olduğu Eğitim Bir Sen, öğretmenlere aşı zorunluluğuna olduğu gibi zorunlu test uygulamasına da karşı çıkıyor. İtirazını da AİHM ve Anayasa Mahkemesinin “İhtiyari olmayan tıbbi bir müdahale olarak zorunlu aşının özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil ettiğine dair kararı”na dayandırıyor. Eğitim Bir Sen itirazının, vücut bütünlüğünün korunması gibi tıbbi veya kişilik haklarıyla ilgili olmadığını, aşı karşıtlığının inanç meselesinden kaynaklandığını biliyoruz. Tersi olsa bile hukuktan bulduğu argüman ne kişi hakkını ne de inancını destekler niteliktedir. Çünkü kamu görevlisinin kamusal hizmetini riskli hale getiren eylemi özel hayata dair değildir. Özel hayatına saygı gösterilmesini bekleyen öğretmenden karşısındaki 42 öğrenci ve ailesinin yaşam hakkına saygılı olması beklenir.

Nitekim Eğitim Bakanı, Covid-19 pandemisine karşı okullarda alınması gereken tedbirler ile ilgili yaptığı açıklamada, açıkça çocukları öğretmenlerden korumak gerektiğini söylüyor. “Dünyadaki veriler, çocuklardan yetişkinlere bulaş oranının, yetişkinlerden çocuklara bulaş oranına göre çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla eğitim öğretimi sürdürebilmemiz için öğrencilerimizi korumamız gerekiyor.” diyor bakan. Bu bilgi doğru ve bakan net ifadelerle dile getirdiği bu görüşte ise ondan öğretmenlere aşı zorunluluğu getirmesini beklersiniz, ama değil. Bilime ait bu tespiti konumu gereği sarf ediyor ve bir soluk ardından “Aşı zorunlu değil, süreç gönüllülük esasına göre işliyor.” diyerek kendi görüşünü dile getirme, taraftarlarını yatıştırma ihtiyacı duyuyor.

Aşı karşıtlığının bilimsel gerekçesi olamaz; o nedenle sağa doğru baktıkça bilimden uzaklaşıldığı ve aynı oranda aşı karşıtlarının sayısının arttığı görülür. Bunu eğitim sendikalarında da görmek mümkün: En sağdakini (Eğitim Bir Sen) gördük; onun bir berisindeki Türk Eğitim Sen ise aşı karşıtlığını üstü örtük bir şekilde dile getiriyor. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan, uygulanabilir görmediği PCR test zorunluluğunun “Aşıyı teşvik için getirildiğini” düşünüyor. Öğretmenlerden haftada iki kez istenecek PCR testinin zorunlu tutulmasına karşı olan Eğitim İş “Bilimsel veriler eşliğinde aşıya ikna çalışmaları yapılmalıdır.” görüşünde. Öğretmeni bilimsel veriler kullanarak aşıya ikna edeceksek işimiz var demektir! Net bir fikirle karşılaşmak için biraz daha sola bakmak gerekiyor: Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul “Velilerin çocuklarını okula güven duyarak gönderebilmeleri için tüm eğitim ve bilim emekçilerinin aşılanması gerektiğini” açıkladı. Biraz muğlak olsa da bu ifadeden, öğretmenlerin zorunlu aşıya tabi tutulmaları gerektiği anlamı çıkarılabilir.

İnancından ötürü aşı olmak istemeyenleri sistemin dışına atmak kaydıyla kendi haline terk edelim. Ama PCR testine karşı olan öğretmen çoğunluğunu ne yapabiliriz? Uygulanamazmış! Uygulanamaz diyerek karşı çıkma yerine, uygulanabilir test yöntemlerini savunmak, Sağlık ve Eğitim Bakanlığını buna zorlamak gerekmez mi? Tükürük veya diğer vücut sıvılarıyla yapılan moleküler testler 20 saniyede sonuç veriyor. Birçok ülkede uygulanan bu yöntem neden Türkiye’de de uygulanmasın.

Öğretmenlere aşının zorunlu olmasını savunan Beyaz Saray Sağlık Başdanışmanı Fauci’nin “Okul sezonuna girerken büyük bir dalganın ortasındayız. Durum çok ciddi” tespitinin sadece ABD için geçerli olmadığını, durumun bizim için de oldukça ciddi olduğunu bilmek ve ona göre davranmak zorundayız.

  • Az değil, 300 bin öğretmen aşısız. Kimse başkasını kendi riskine ortak etmemeli, bu öğretmenler ya aşı olmalı ya da bu büyük kamusal alandan çekilmelidir.

En kısa ömürlü yalan: Tüm önlemleri aldık!

Eğitim Bakanı Mahmut Özer “Okullarda alınması gereken tüm önlemleri aldık.” dedikten sonra üç okul müdürünü aradım:

Biri (lise) “Bin 600 öğrencimiz var, bin maskemiz… Sınıf mevcudu ortalaması 42…”

İkincisi (ilkokul) “Ankara Büyükşehir Belediyesinden gelen bir koli temizlik malzemesi var. Henüz Milli Eğitimden birşey gelmedi.”

Üçüncüsü (Ortaokul) “Maske ve hijyen malzemelerini velilere aldıracağım. 140’ı Suriyeli bin öğrencim var, sınıf ortalaması 30. Süreci bir müdür yardımcısı ile yürüteceğim. Okulda hizmetli yok!”
=========================
Dostlar,

Kovit-19 salgını almış başını gidiyor. Günde 300’e yakın “resmi” ölüm!
Denetlenemeyişinde temel etmenlerden bir aşılama yetersizliği, TOPLUM BAĞIŞIKLIĞININ gerekli yüksek düzeye (>%90) erişemeyişi.

İnsan davranışlarına, hak ve özgürlüklerine doğal sınır BAŞKALARINA ZARAR VERMEMEKTİR.

İdeal olanı, ayrıca, davranışlarımızın başkalarına yarar sağlamasıdır.

Kişi özerkliği mutlak değildir ve daha yüksek bir değer için sınırlanır. Ek olarak, insan hak ve özgürlüklerinin kullanımının adaletsizlik doğurmaması da gereklidir.

AİHM’nin, Çekya’dan bir başvuruyu geri çevirdiğini ve Devletin aşıları zorunlu kılabileceğini kararlaştırdığını da belirtelim.

Ayrıca yazıda değinilen Anayasa Mahkemesi kararları 2 bireysel başvuruya dayalı olup takvimli – programlı çocuk aşılarına ilişkindir.  AYM, çocuklarına bu aşıları yaptırmak istemeyen 2 başvurucuyu haklı bulurken, bu aşıları zorunlu kılan yasal düzenleme olmadığına (Çiçek aşısı dışında) dayanmıştır. Oysa salgın koşullarında gerekli aşıyı zorunlu uygulamaya elveren hüküm, 1593 s. Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 72. maddesinde açıkça yer almaktadır. Bu amaçla yeni bir yasal düzenleme gerekmediği gibi, AYM kararı da böylesine çarpıtılamaz.

İnanç, aşıyı red için geçerli gerekçe sayılamaz; ne yani, İslam dini aşı olmayarak başkalarının ölmesine neden olmaya izin mi vermektedir? Böyle din anlayışı olmaz!

Salgın azgın iken aşıdan kaçmak katil / öldürme eylemiyle eşdeğerdir.

Öneri / çözüm                                    :

  • 1593 s. Umumi Hıfzıssıhha Yasası’nın 72. maddesine dayalı bir Cumhurbaşkanı kararı ile zorunlu aşı uygulaması başlatılmalıdır!

Sevgi ve saygı ile. 04 Eylül 2021, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net          profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Gazi, öğretmen, pusula…

Gazi, öğretmen, pusula...

Gazi, öğretmen, pusula…

Yeniçağ, 24 Kasım 2019

Atatürk Bursa’dadır ve onu İstanbul’dan ziyarete gelen bir küme öğretmene seslenirken şunları söyler;

“Bayanlar, baylar…
Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için, ortam hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacaksınız, yaşatacaksınız ve kesinlikle başarıya ulaşacaksınız… Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi izleyeceğiz ve sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız…”Tarih 24 Mart 1923…

Büyük Önder, Kütahya lisesinde öğretmenlere seslenirken söyle konuşur;

“Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur… Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir. Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür… Bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek… İrfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim…”

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk işgalin, yağmanın yanı sıra gericiliğin- yoksulluğun ve geri kalmışlığın da yenildiği Kurtuluş Savaşı‘nın ardından bu kez Aydınlanma Devrimi‘nin başarıya ulaşması için çaba gösterirken, bu uğurda en çok mücadele eden insanların öğretmenler olduğunun bilincindeydi… Gazi, işte o yüzden sık sık okulları ziyaret eder, sınıflarda öğrenci ve öğretmenlerle sohbet eder, eğitim ve öğretimin Türkiye’nin geleceği için ne denli yaşamsal olduğunu anlatmaya çalışırdı… İşte bu yüzden Atatürk‘ün, bütçe görüşmeleri sırasında aldığı tavır da eğitim-öğretim- okul ve öğretmene ne denli önem verdiğini bir kez daha gözler önüne serer…

Yıl 1923… Meclis’te vekil maaşları tartışılırken dönemin Maliye Bakanı olan Gümüşhane Milletvekili Hasan Fehmi Ataç, Atatürk‘e, “Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?” diye sorar… Gazi Paşa kısaca düşünür ve şu yanıtı verir;

  • “Öğretmen maaşlarını geçmesin…”

Eğitimciler çıkmazda…

Ve yıl 2019… Türkiye, Aydınlanma mücadelesinin engellerle karşılaştığı bir süreçte sübyan mekteplerinden tarikat medreselerine dek eğitimin kuşatıldığı bir dönemi yaşarken, Tevhid-i Tedrisat Devrim Yasası üzerinde yaşanan erozyon da ülkenin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını engellemeyi sürdürüyor… 600 bin öğretmen adayı iş beklerken, iktidar acilen atanması gereken 200 bin öğretmenle ilgili de bir şey yapmıyor… Ve tam da bu sırada Türk Eğitim-Sen‘in 6 bini aşkın öğretmenle yaptığı anketin sonuçları yalnızca öğretmenlerin içinde bulunduğu sarsıcı ortamı değil, eğitim-öğretim sürecinin nasıl darbe aldığının sonuçlarını da gösteriyor… Ankete katılan öğretmenler 3800 lira ile 5000 lira arasında aylık aldıklarını açıklamışlar…

Ankete katılanların %30.8’inin kredi kartlarıyla yaptığı harcamalar maaşlarının yarısına denk geliyor… Öğretmenlerin % 63’ünün bankalara kredi borcu var, %67’si birikim yapamıyor. Öğretmenlerin %49.2’si en çok gıda ürünlerine yapılan zamdan etkilendiğini ifade etmiş, %38’den çoğu kirada oturuyor. Ankete katılanların %95.4’ü toplu sözleşmede yapılan zam oranlarının ekonomik yitiklerini karşılamadığını söylemiş.

Son yıllarda okullarda yaşanan şiddet olaylarının sonuçları da ankete yansımış… Çünkü öğretmenlerin %56.9’u okulda kendini güvende duyumsamadığını söylemiş, %49’u bir ile 7 kez arasında şiddetle karşılaştığını açıklamış… Öğretmenlerin %11.9’unun psikolojik sorunlar  -sinirli olma durumundan yakındığı da ortaya çıkmış. İşte bu yüzden ankete katılanların %94.1’i mesleği nedeniyle yıprandığından yakınmış…

Ve tabi ki öğretmenlerin %84.6’sı iş güvencelerinin tehdit altında olduğunu ifade etmiş… Ankete katılanların %41.7’si Türkiye’nin en büyük sorunu olarak ekonomik sorunlarla işsizliği görürken; % 27.8’i yandaş kayırmacılık, liyakatsizlik, %21.1’i eğitimde yaşanan sorunlar, %8.1’i terör ve güvenlik tehdidi, % 0.1’i sağlıkta yaşanan sorunlar yanıtını vermiş. Anket sonuçlarını Yeniçağ’a değerlendiren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Öğretmenlerimiz ehliyetsiz ve liyakatsiz insanların iş başına getirilmesinden büyük rahatsızlık duyuyor.” demiş…

Ata’nın gösterdiği hedef…

Evet; bu gün 24 Kasım… Yani Öğretmenler Günü… Çünkü Millet Mektepleri‘nde kara tahtanın başına geçerek dersler veren ve 1924 yılında Ankara’da toplanan öğretmenler kurultayında, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diye seslenen Atatürk’e Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928 günü yaptığı toplantıyla, “Ulus Okulları Başöğretmenliği” ünvanını verdi… Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmenliğini 24 Kasımda kabul etti…

Öğretmenlik mesleğinin ne denli yaşamsal olduğunu bilinciyle, Aydınlanma Devrimi‘ni yüceltmeye çalışan Atatürk, mesleğin vefalı çalışanlarından övgü ile söz etmiştir… Öğretmenlere seslenirken yaptığı şu konuşma da bunun önemli kanıtlarından biridir :

  • “Benim asıl anlatılacak yanım, öğretmenliğimdir… Topluma, milletime ben öğretmenlik yapabiliyorsam, beni onunla anlatın… Yoksa kazandığım, yaptığım öteki işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir.”

Evet; Atatürk‘ün 100. doğum yıldönümü nedeniyle, 1981’den başlayarak 24 Kasımlar “Öğretmenler Günü” olarak kutlanıyor… Gazi‘nin aşağıdaki konuşması ise son yıllarda işsizlik, siyasal baskı, gericilik, geçim sıkıntısı ve en çok da can güvenliği tehdidi altında yaşamaya çalışan öğretmenlere yine de umut ve enerji veriyor :

  • “Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz… Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister… Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.”
  • “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”

Cumhuriyetin tüm öğretmenlerinin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun…

Danıştay, ‘Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etti

Danıştay, ‘Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etti

Danıştay 8. Dairesi, ilköğretim okullarında uygulanan “Öğrenci Andı”nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etti.
Türk Eğitim-SenMilli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin ” Öğrenci Andı” başlıklı 12. maddesini yürürlükten kaldıran düzenlemenin iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı.
Danıştay 8. Dairesinin oy çokluğuyla aldığı kararda, ” Öğrenci Andı ” başlıklı yönetmelik maddesinin, 8 Ekim 2013 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1. maddesiyle kaldırıldığı hatırlatıldı.

Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi gereği idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda hukuka uygun olan uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması gerektiği belirtilen kararda, idarenin haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılmasının sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına geleceği bildirildi.

Hukuk güvenliğinin; normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, idarenin de düzenleyici işlemlerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı ifade edilen kararda, öğrenci andının 1933’ten bu yana uygulandığı kaydedildi.

Metinde yer alan kavram ve ilkelerin Anayasa’da anlamını bulan kavram ve ilkeler olduğu, milli eğitim sisteminin kanun ve yönetmelikle belirlenen, düzenlenen temel amaçlarını ortaya koyduğu belirtilen kararda, “İdari istikrar oluşturacak biçimde çok uzun zamandır bütün devlet okullarında ve hatta özel okullarda genç nesillerin anayasal vatandaşlık temelinde aidiyetini güçlendiren ve öğrencilerde değer oluşumuna katkı sunan ve her sabah ders başlamadan önce okutulması şeklinde uygulanan öğrenci andının kaldırılması, ancak bu değişikliği hukuka uygun kılacak bir bilimsel gerekçeye dayanması halinde olanaklıdır. Aksi tutum, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir.” denildi.

Kararda, dava konusu düzenlemeyle öğrenci andının kaldırılmasını gerekli kılacak idarece yaptırılmış eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından değerlendirmeler içeren dava dosyasına sunulmuş araştırma, inceleme ve tespit bulunmadığı da bildirildi.

KARAR

Söz konusu öğrenci andının uygulanmaya başlamasından itibaren dayanağını teşkil eden anayasal ve yasal kurallarda bir değişiklik olmadığı gibi bu kuralları şekillendiren ve metinde de yer alan toplumsal değer yargılarının ve ilkelerin değişmesinin de mümkün olmadığı aktarılan kararda, şu tespitlere yer verildi:

“Dava konusu kararı hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak yeterli bilimsel gerekçenin bulunmadığı, Türk Devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibarıyla sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikteki öğrenci andının kaldırılmasına ilişkin değişikliğin haklı ve hukuksal temellere dayandırılmadığı anlaşıldığından dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.

Kaldı ki davalı idarenin savunma dilekçesinde dile getirdiği andın uygun olmayan hava koşulları ve fiziki koşullarda dahi söylenmesine ilişkin olarak ileri sürdüğü hususlar, öğrenci andının özüne ilişkin olmayıp icra ediliş şekline ilişkin olup, iddialar andın kaldırılmasını gerekli kılacak nitelikte görülmemiştir.” (Cumhuriyet internet, 18.10.18)
=============================

Dostlar,

Sonucu sevinçle karşılıyor, emeği geçenlere teşekkür ediyoruz..

AKP’nin de asla inatlaşmamasını ve Yüksek Yargının kararının gereğini içtenlikle yerine getirmesini  öneriyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 18 Ekim 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com