Kategori arşivi: Hekim Saltık

Sağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı Yasası ve Getirip-Götürdükleri


Dostlar
,

Türkiye bindirilmiş bir kıyamate, sürükleniyor bilinmez (meçhul) bir alamete.. (fırtınaya!)

Bu karmaşa ortamında, 2 hafta önce son derece kritik bir yasa daha TBMM’den AKP’lilerin oylarıyla geçirildi. Önceki gün, bir bayan AKP’li vekilin belirttiği gibi
(Samsun, adını vermeyelim..) “anlamadan elimi kaldırıp indiriyorum..” itirafı bağlamında bu YIKIM YASASI da yüce Mecli’imizden geçti, geçirildi.

AKP’li vekillerin % 90’ının bu yasanın neler götüreceğini (getirecekleri de var mı??)
“kabul oyu” vercek düzeyde anladıklarından ciddi olarak kuşkuluyuz.

Peki bu demokrasi mi?
Yüce Meclis işlevini mi yerine getiriyor, saygınlığı mı tükeniyor?

Ya Cumhurbaşkanlığı makamı?? Orası da bu “telaşeci başı” nın yangından
mal kaçırma serüvenine gözü kapalı katılmayı sürdürecek mi?

Nereye dek??

Ülke gümbür gümbür başımıza çöktüğünde elimizde bir seçenek kalacak mı?

Bu konuda sitemizde daha önce de birkaç yazıya yer verdik. (http://ahmetsaltik.net/saglik-el-yakiyor/, 26.2.13; http://ahmetsaltik.net/sehir-hastaneleri-icin-yargi-engelini-asma-yasasi-cikariliyor/, 22.2.13)

Türk Tabipleri Birliği elinden geleni yaptı. 21 Şubat 2013 günü TBMM önünde basın açıklaması yapıldı, yasa tasarısının olağanüstü büyük sakıncaları ve getireceği yıkım, uzman görüşleri bağlamında açıklandı.. TBMM’ye çağrı yapıldı. Örneğin TTB’den bir brifing alınmasını önerdik biz..

TTB Genel başkanı, -Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımız- Prof. Dr. Özdemir Aktan imzasıyla tüm vekillere bir mektup yazıldı.. (http://ahmetsaltik.net/12369/, 21.2.13)

Kayalara çarpıp dönüyor..

  • Peki; AKP kimi dinliyor ?

Yanıt : AKP yalnızca DB (Dünya Bankası) ve IMF’yi dinliyor.
Onlar da ABD-AB’nin, küresel sermayenin sözcüleri..
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM dedikleri bu..
Kökü dışarıda bu politikaların tümü.

Bu yasa ile Sağlık Bakanlığı adeta tasfiye ediliyor.
Ne hizmet, ne tesis ne de çalışan.. Denetim de göstermelik.. hatta o da özel..
Hepsi sermayeye devredilecek hem de milyarlarca TL rantla..
ABD’den daha yabanıl (vahşi) bir sağlık sistemi ülkemizi bekliyor.
Balayı dönemi bitti..

Soylu (necip!) halkımız, her zaman olduğu gibi gene çooook geç uyanacak, uyanabilirse!

  • Bu yasayı CHP’nin 9 Mart’tan başlayarak 60 gün geçmeden (Anayasa md. 151)
    Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi gerekiyor..

Kamu_ozel_ortakligi_yasası_Kosk'te_onandi_11.3.13

SAĞLIKTA KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞINA ONAY

Cumhurbaşkanı Gül, kamuoyundaSağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı Yasasıolarak bilinen yasayı yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi. (08 Mart 2013)

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre Gül, 6428 sayılı

  • ‘Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”u

RG’de yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi.

Gül’ün onayladığı yasa, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına gerek duyulan tesislerin ön fizibilite raporu ve belirlenecek standartlar çerçevesinde Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde, 30 yılı geçmemek üzere bağımsız ve sürekli nitelikte üst hakkı kurulması (inşşat yapılması) yoluyla yaptırılması, varolan tesislerin yenilenmesinin sağlanması ve bu projeler için alınacak danışmanlık, araştırma ve geliştirme hizmetleriyle ileri teknoloji ya da yüksek mali kaynak gerektiren kimi hizmetlerin gördürülmesine ilişkin ilke (usul) ve yöntemleri (esasları) belirliyor.

Hazine’nin tasarrufundaki bir arazide üst hakkı anayassamıza göre tanınabilir mi?

YENİ YASAYA GÖRE:

Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, Maliye Bakanlığı’nca yükleniciye bedelsiz olarak tesis edilecek Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde, sözleşmede belirlenecek bedel karşılığında kuruluş (tesis) yaptırabilecek. Bir kez daha soralım :

Hazine’nin tasarrufundaki bir arazide üst hakkı anayassamıza göre tanınabilir mi?

Yapım işlerine ilişkin ön fizibilite raporu ile belgeler, Sağlık Bakanı’nın imzasıyla
Yüksek Planlama Kurulu‘nun onayına sunulacak.

Yapım işlerinin ihalesi, Yüksek Planlama Kurulu’ndan yetkilendirme kararı alındıktan sonra gerçekleştirilecek.

Hastane yerleşkeleri, sağlık tesisi ve ticari hizmet alanlarından oluşacak. Bakanlık, kullanımında olan tesislerin yenilenmesi işlerini, tesislerdeki belli hizmetlerin sunulması, ticari hizmet alanlarının işletilmesi ya da bedelinin ödenmesi karşılığında yaptırabilecek.

Sözleşme özel hukuk hükümlerine bağlı olacak ve süresi, tesisin özelliklerine ve fizibilite raporuna bağlı olarak sözleşmede belirtilen sabit yatırım dönemi dışında
30 yılı geçmemek üzere idarece belirlenecek.

Öbür Yasalardaki Değişiklikler

Yasa, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun‘da değişiklik yapıyor. Buna göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilmesi planlanan ve tutarı asgari 1 milyar TL olması öngörülen yatırım ve hizmetlere ilişkin uygulama sözleşmeleri ve yap-kirala-devret modeliyle gerçekleştirilmesi planlanan, tutarı asgari 500 milyon TL olan sözleşmelerde; sözleşmelerin süresinden önce feshedilerek tesisin ilgili idareler tarafından devralınması hükmünün bulunması durumunda, söz konusu yatırım ve hizmetler için yurt dışından sağlanan finansman ve bu finansmana ilişkin mali yükümlülüklerin Hazine Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesine karar vermeye, üstlenime konu mali yükümlülüklerin kapsam, unsur ve ödeme koşullarını belirlemeye ilişkin ilke (usul) ve yöntemleri (esasları) düzenlemeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak.

Mali yıl içinde yüklenilecek (taahhüt edilecek) borç üstleniminin limiti, Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile belirlenecek. Bakanlar Kurulu, limiti bir katına dek artırmaya yetkili olacak.

Giderin kaydı için gerekli olan ödenek, Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan yedek ödenek tertibinden karşılanacak. Müsteşarlık tarafından gerçekleştirilen üstlenim tutarları devlet dış borcu olarak kaydedilecek.

Dış borcun tahsisi yapılabilen idareler dışında kalan idarelerin yürüttüğü projelerden kaynaklanan borç üstlenimlerinde, ilgili idare Hazine Müsteşarlığı’na üstlenilen tutarda borçlandırılacak.

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu‘na bağlı 2. ve 3. Basamak sağlık tesislerinin bağış, faiz ve kira gelirleri ek ödeme dağıtımında kullanılamayacak. Bu birimlerde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin cari yıldaki hizmet bedelinden ayrı olarak faturalandırılan ilaç ve her türlü tıbbi tüketim (sarf) gereci (malzemesi) gelirlerinin % 45’ini, döner sermaye gelirlerinin % 50’sini aşamayacak.
Sağlık çalışanlarının “performans” ödemeleri aşağıya çekilecek.

Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilana çıkılarak ihale süreci başlatılmış işler, mevcut ihale şartnamelerine göre sonuçlandırılacak. Ayrıca, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ihale süreci tamamlanmış olan veya devam eden işlere ait şartnamelerdeki, yüklenici tarafından yapılacak sağlık yerleşkesinin dışındaki taşınmazların ticari alan olarak işletilmek üzere yükleniciye verilebileceğine ilişkin hükümler uygulanmayacak ve sağlık yerleşkesi dışındaki taşınmazlar yükleniciye verilmeyecek, ihale iş ve işlemleri ile yapılmış olan sözleşmeler bu hükümler geçerli olmaksızın yürütülecek. Yani gene Kamu İhale Yasası dışında..

6428 sayılı bu yasa, 9 Mart 2013’te RG’de yayımlandı..

Yineleyelim :

  • 6428 sayılı bu yasayı  9 Mart’tan başlayarak 60 gün geçmeden (Anayasa md. 151)CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi gerekiyor..

Sevgi ve saygı ile.
24.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

14 Mart’ta 14 Acil İstem

Dostlar,

14 Mart 1827, Türkiye’de modern anlamda tıp eğitiminin başladığı tarihtir
(2. Mahmut dönemi).

Aynı zamanda İngilizler başta olak üzere emperyalistlerin işgaline direnen,
baş kaldıran Tıbbiye’nin şanlı geçmişine denk düşmektedir.

Ne acıdır ki, AKP’nin iktidar olduğu 14 Kasım 2002‘den bu yana,
10.5 yıldır sağlık sektörü geçmişinde hiç bunalmadığı kadar tıkanıklık içinde.

Prof. Erinç Yeldan‘ın tanımıyla “Tarikatlar koalisyonu AKP”, yerli – yabancı bağlaşıklarına rant aktarmaya mahkum.. Bu ana eksende yürütüldü sağlık politikaları.
Bunun için iktidara getirildi.

Sağlık giderleri misyon gereği katlanarak büyüdü / büyütüldü..

Bütçe açığına karşın, SGK’nin devasa açıklarına karşın..
Ülkemiz  borçlandırılarak bu haramzade politikalar ülkeye dayatıldı.
DB – IMF ikilisi reçeteyi yazdı, AKP sadık bir bende edasıyla uyguladı.

Özel sektöre, yerli ve yabancı sermaye “yürü ya kulum..” dendi. Bu şirketlere
ortak olundu. SSK’nin hastanelerine el kondu ve “tek elden yönetim” gerekçesiyle
(Anayasa md.56) özelleştirme talanına hazırlandı. Bu kurumlar makyajlandı,
sağlık çalışanları büyük ölçüde güvencesiz taşeron işverenin kölelerine indirgendi.

2 Kasım 2012’de Kamu Hastane Birlikleri adıaltında kulağa hoş gelen bir tuzakla, İŞLETMELEŞTİRİLDİ.. Artık Devletin, Cumhuriyet’imizin ilk yıllarındaki “Memleket Hastaneleri” sonradan “Devlet Hastaneleri” yok.. “Sağlık işletmeleri” ve başlarında şirketlerin CEO’ları var. O CEO’lar ki, işletmeleri kâr etmediğinde görevleri bitiyor..

120 bin dolayında sağlık çalışanı (her 4 sağlık çalışanından 1’i!) taşeron elemanı yapıldı. İş güvencesi yok, düşük ücretle ağır çalışma koşullarında sömürüye mahkum.

Artan sağlık giderleri karşılanamaz olunca da 9 kalemde ek ödemeler alınmaya başlandı yurttaştan. Sağlıkçılar “performans” denen ucube ile kıskaca alındı.
Halk dalkavukluğu yapılarak halk şımartıldı ve kaçınılmaz sorunların sorumlusu gösterilen hekimlere saldırtıldı, hekim cinayetleri birbirini izledi.

Hedef, kamusal sağlık sektörünü tasfiye ederek yerli-yabancı sermayeye
peş keş çekmektir. Bu süreçte yandaşlar da elbet nemalanacaktır.

Günümüzde, 1. derecenin 4. kademesinden emekli, en az 30 yıl kamuya hizmet vermiş bir uzman hekimin emekli aylığı 1000 $ dolayındadır. Yılda 12 bin $ eder.
Oysa geçtiğimiz hafta, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, kişi başına 13 bin dolar eşiğini aşarak “Zenginler Kulübü” ne girmek üzere olduğumuzu müjdeledi. Demek ki, emekli hekim olmak yoksulluğa düşmek oluyor.. Peki kimler “yoksul” değil??

Türk Tabipleri Birliği, tüm bu sorunları vurgulamak üzere aşağıdaki metni hazırladı.

Paylaşalım ve sağlığımıza sahip çıkalım..
AKP popülzmine kanmayalım.
Oportünist olmayalım.
Dayanışalım..

14_Mart_2013'te_14_ivedi_istem

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

HASTA HEKİM İLİŞKİLERİNDE GÜNCEL SORUNLAR..


Dostlar
,

Ağır sorunlarla dolu bir 14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası‘na daha giriyoruz..

Biz bu haftayı eğlenceler, balolarla kutlamayı çook uzun yıllardır unuttuk..

Özellikle son 10-11 yıldır.

“SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM” masallarıyla kamuoyu adeta afsunlandı.

Çıplak gerçek saklandı, alalandı.. Halkımıza anlatamadık.

Anlatmamıza izin verilmedi.

Yazılı – görsel basın büyük ölçüde karşıt görüşlere kapatıldı.

Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ellerine sorular tutuşturulmuş,
alana tümüyle yabancı genç sunucuları arşısına alarak tek yanlı yanıltıcı propaganda yaptı. Bizlerle açık oturumlardan hep ama hep kaçtı.

Kamunun olanaklarıyla, özellikle TV’lerde yaldızlı “kamu spotları”
bal gibi reklam işlevli
beyin yıkama yapıldı..

  • Sonuçta hekim cinayetleri başladı..

Yurttaş müşterileştirildiğini,
Devletin de tüccarlaştığını ve de
Sağlık sisteminin yerli-yabancı sermayenin eline geçtiğini

anlayamadı..

Aşağıda, sayısız sorunlardan biri hakkında düzenlenen bir toplantı duyurusunu sunuyoruz.

  • HASTA HEKİM İLİŞKİLERİNDE GÜNCEL SORUNLAR..

Yararlı olmasını dileriz.

Halkımızın da katılmasını ve gidip orada deneyimlerini aktarmasını dileriz..

Biz, 14 Mart 2013 Perşembe günü saat 18:00’de ULUSAL KANAL‘da olacağız..

alt

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net


Dr. Ceyhun Atıf Kansu: Bilim doğayı insana çevirmektir hey oğul!


Dostlar
,

Meslektaşım Dr. Ceyhun Atıf Kansu, Cumhuriyetimizin sağlığına,
Türk çocuklarının sağlıklı olmalarına çoook anlamlı katkılar vermiş bir büyüğümüz.

Çook da duygulu..

Kızamık salgınlarından ölen bebelere yadığı KIZAMUK AĞIDI iyi bilinir..

Ondan bir ileti paylaşmak istiyoruz aşağıda :

  • Bilim doğayı insana çevirmektir hey oğul!

Ceyhun_Atif_kansu_Bilim_İnsai_Dogaya..

KIZAMUK AĞIDI şiirini daha önce sitemiz koymuştuk.

Okumak için aşağıdaki erişke (link) tıklanabilir..

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2012/06/Kizamuk_agidi.pdf

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Cumhuriyet’in Atatürk’lü Yıllarında Sağlık Hizmetleri ve Günümüz

Sevgili AÜTF Dönem 1 öğrencilerimiz,

6 Mart 2013 günü işlediğimiz

  • “Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetleri ve Günümüz”

konulu dersimizin yansıları güncellenmiş olarak aşağıdadır.

Yararı olmasını dileriz..

Cumhuriyet_Donemi_Saglik_Hizmetleri_ve_Gunumuz

Sevgi ve saygı ile.
10.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Besmeleyle kesilen ette mikrop olmaz!?

Besmeleyle kesilen ette mikrop olmaz!?

Milas İlçe Eğitim Müdürlüğü tarafından, özel bir eğitim kuruluşunun desteğiyle düzenlenen hizmet içi eğitim seminerinde katılan Hüseyin Tobi adlı konuşmacının,
Şam Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayı kaynak göstererek,
besmeleyle kesilen kurban etinin mikrop barındırmayacağını savunduğu bildirildi.
Eğitim-Sen ilçe temsilciliği tarafından yapılan açıklamada, “Eğitimde Pygmalion Etkisi”konulu seminerin geçen hafta yapıldığı belirtildi. Seminere, matemik, fen ve teknoloji öğretmenlerinin zorunlu olarak katılımı için, okulların yarım gün tatil ilan edildiği belirtildi.

Seminer konuşmacılarından Tobi’nin, akademik bir kariyeri bulunmamasına karşın “uzman” diye nitelendirildiği vurgulanarak şöyle denildi:

“Tobi, sunumunun ‘Besmele Etkisi’ başlıklı son bölümünde,

  • ‘Besmeleyle kesilen hayvanların etlerinde hiç mikrop ve bakteri bulunmamış, besmelesiz kesilen hayvanların etlerinde mikrop ve bakteriye rastlanmış’

dedi. İlçe milli eğitim müdürlüğünden, akademik niteliği olmayan kişilerin ‘uzman’ diye nitelendirilerek fetva vermesine ve insanların aklıyla dalga geçmesine
neden aracı olduklarının yanıtını istiyoruz.” (9 Mart 2013, Cumhuriyet)

========================================

Dostlar,

Bu söylem son derece tehlikeli,akıl ve bilim dışı..

Milas Milli Eğitim Müdürlüğü’nün her ne “uzmanı” ise, Bay Hüseyi Tobi’den başlayarak, zincirleme, Milli Eğitim Bakanı ve Hükümete dek herkes sorumludur.

Eğer bu saçma, hurafe fetvaya uyarak herhangi bir yurttaş sağlığını yitirirse,
siyasal ve tarihsel, insani sorumluluk hükümetin olacaktır.

Valilik, Milli Eğitim Bakanlığı derhal yönetsel soruşturma başlatmalıdır.

Milas Cumhuriyet Başsavcılığı derhal adli kovuşturma başlatmalıdır.

Her konuda ama her konuda konuşan Başbakan RT Erdoğan da çıkıp gürlemeli
ve bu tür saçmalıklara halkımızın inanmaması gerektiğini belirtmelidir.

Gıda Tarım Bakanı ile Sağlk Bakanı da derhal bir basın açıklaması ile
bu halk sağlığını açıkça ve pervasızca tehdit eden söylemin etkisini silmelidirler.

KURBAN BAYRAMI ve SAĞLIĞIMIZI KORUMAK..

(http://ahmetsaltik.net/kurban-bayrami-ve-sagligimizi-korumak/)

Başlığıyla bu sitede yer alan yazımıza bakılırsa, kurban etlerinden hangi ciddi hastalıkların insanlara bulaşabileceği görülebilir. Üstelik bu alanda söz söylemeye yetkili bir uzman – öğretim üyesi hekim olarak..

Sevgi ve saygı ile.
10.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Sağlık el yakıyor!

Dostlar,

Ve sağlık hizmetlerinin perişan durumu..

  • IMF-DB dayatmalı sözde SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM masalı bitti.

Balayı dönemi kapandı.

Acı faturalarla karşılaşan halkımızın artık gözlerinin açılması tesellimiz mi olsun ??

2012’de SGK Bütçesi’nin sağlık kalemi yaklaşık 20 milyar TL açık verdi.
Merkezi Yönetim Bütçesinden SGK’ya aktarım (transfer) 70 Milyar TL’yi buldu
(kamu çalışanlarının işveren olarak primleri dahil). Bu muazzam rakam SGK bütçesinin yarısına, genel bütçenin ise 1/5’ine karşılık. Bütçe açığının 2,5 katı..
Toplam borç faizlerinin 2 katı. Toplam kamu yatırımlarının ise kezlerce katı..

Bizzat önceki Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer‘in ağzından, finansal açıdan “sürdürülemez”. Bakan Dinçer, birkaç yıl öncesinden “radikal tedbirler alacağız” buyurmuştu.. Yavaş yavaş çıplak kral gözükmeye başladı.

Buyurun, yarattığınız devi doyurun..
Öylesine devasa (hipertrofik) bir özel sağlık sektörü oluşturuldu ki,
buyurun gözünü doyurun..

ABD benzer hatayı yaptı, ulusal gelirinin %16-17’sini her yıl sağlığa harcamak zorunda kalıyor. 2012’de bu rakam yaklaşık 2,2 trilyon $ oldu. Savunma (saldırı mı desek!?) harcamalarının 3 katı! Muazzam sağlık harcamalarına karşın en az 20 milyon / 305 milyon ABD’li yoksul gariban sistem dışı (30 milyon gariban ABD’liyi minimal güvence ile Nisan 2010’da Obama kapsama aldı..) ve ABD sağlık düzeyi göstergeleri ile dünyada 37. sırada. Tam bir fiyasko.. İnanılmaz düzeyde verimsiz kaynak kullanılıyor.

Türkiye’nin de sağlk harcamaları AKP’nin iktidar oluşundan bu yana nominal (rakamsal) olarak 4-5 katına, ulusal gelirdeki payı olarak 2 katına vardı ama dünyada sağlık düzeyi bakımından 90. sıralardayız!? Salt ilaç harcamalarımız TSK’ya ayırdığımız kaynaklara yaklaşıyor.. Ulusal gelirden payları sırasıyla % 2,1 ve 2,3!

Soru ve sorun çıplaktır                          :

  • AKP sağlık politikalarıyla kimler zengin edilmektedir?
  • Sağlıkta onlarca milyar $ kimlerin kasasına aktarılmaktadır?
    Niçin ve bu muazzam rantın siyasal karşılığı nedir?
  • AKP’nin ve hükümetin başı RT Erdoğan, “şehir hastaneleri” projesinde
    neden bu denli aceleci ve hırçındır?
  • Kamu-özel ortaklığı” nın uygulandığı ülkelerde yarattığı yıkımın farkında olan
    kaç AKP’li vekil vardır? TTB’den bir brifing almaya ne buyururlar??
  • Yerli-yabancı sağlık şirketleri konsorsiyumlarında kimlerin ne oranda
    payı vardır?
     Başbakan’ın 1. derece yakınları ve önde gelen AKP’liler ile
    Sağlık Bakanlığı kurmaylarının 1. derece yakınları bu projelerde pay sahibi olmadıklarını açıklayabilirler mi??

Artık “necip” halkımızın da gözünün açılmasının zamanı gelmedi mi?

Çözüm                            :

– Ulusal sağlık politikalarıdır..
Sağlık yurttaşa hak, devlete de ödevdir.
Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik vermeden ne sağlık faturasının üstesinden gelinebilir ne de sağlıklı bir toplum yaratılabilir..
Yalnızca yerli-yabancı özel sağlık sektörüne halkın sırtından kaynak aktarılır..
Dış ve iç borçlar büyür ve de
aile başına 3-5 çocukla bu ülke kalkınmaz, BA-TAR!

Artık bu yalın ve acı gerçeği görelim..
Belletenlerinin DB-IMF olduğunu, işbirlikçilerinin de AKP kadroları olduğunu..

Bir şeyi daha asla unutmayalım :

  • “ Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman üzerinde durulacak
    ulusal sorunumuz dur. Çünkü Cumhuriyet; düşünsel, bilimsel ve bedensel bakımdan güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister.”  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

“Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı” salt teknik bir politika sorunsalı ve hedefi olmayıp; Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesidir de..

Sevgi ve saygı ile.
26.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Sağlık el yakıyor!

Hükümetin “sağlıkta dönüşüm” projesi bir ayda zam yağmuruna yol açtı

  • Son bir ayda sağlık hizmetlerine % 57 zam yapıldı.

Yılbaşından bu yana diş, ameliyat, tahlil ve doğum gibi sağlık uygulamalarının
ücreti arttı. En dikkat çekici artışsa % 209’la laboratuvar tahlil ücretlerinde görüldü.
% 129 artışla ultrason, oransal olarak 2. en çok fiyatı artan sağlık kalemi oldu.

Başbakan 3-5 çocuk çağrısında bulunmayı sürdürüyor ama doğum ücretleri de büyük zam gördü. Normal doğum 2012 yılı Aralık ayında 393.51 TL iken bu rakam 2013 yılı Ocak ayında 732.99 TL’ye yükselerek % 86 arttı. Sezaryen de yaklaşık % 30 zamlandı.

  • Hükümetin “sağlıkta dönüşüm” projesi çerçevesinde son bir ayda
    sağlık hizmeti ücretleri % 57 arttı

Bu zam hasta eder

AKP hükümeti, sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyen vatandaşın cebine el attı.

Yılbaşından bu yana diş tedavisi, ameliyat, tahlil ve doğum gibi sağlık uygulamalarının ücreti arttı. En dikkat çekici artışsa % 209’la laboratuvar tahlil ücretlerinde görüldü.

ANKA’nın haberine göre, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı Türk Sağlık-Sen,
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerini kullanarak sağlık fiyatlarında
Aralık 2012 ile Ocak 2013 dönemi arasında uygulanmaya başlanan zamları derledi.

Araştırmaya göre, sağlık hizmetlerine ulaşmak ortalama % 57.8 zamlandı.
Bu dönemde diş tedavisi, ameliyat, tahlil ve doğum ücretleri yükselirken düşen yalnızca muayene ücreti oldu.

Laboratuvar ücretinde 
rekor artış

TÜİK verilerine göre yapılan araştırmaya göre, sağlık hizmeti fiyatlarında en dikkat çeken artış % 209 ile laboratuvar tahlil ücretlerinde oldu. Geçen yıl sonunda 4.7 TL olan tahlil ücretleri bu yıl başında 14.7 TL’ye çıktı. % 129 artışla ultrason ücretleri oransal değerlendirmede 2. en çok artan sağlık kalemi oldu.

Diş çekme ücretiyse 2012 yılı aralık ayında 24.98 TL iken bu rakam 2013 yılı ocak ayında 47.83 TL’ye yükselerek % 91 arttı.

Diş dolgu ücreti 2012 yılı aralık ayında 35.62 TL iken bu rakam 2013 yılı ocak ayında 77.90 TL’ye yükselerek % 118 arttı.

Silivri Cezaevi’nden böyle çıktı..

Dostlar,

Yüz kızartıcı bir tablo ile karşı karşıyayız..
Bir ölüm olayı 3 yıl sonra öğrenebiliyoruz..

Uygar ülkelerde en azından 2 bakanı (Adalet ve Sağlık) koltuğundan edecek bir
utanç tablosu.. Hatta hükümeti.. Ülkemizde ise bu makam sahipleri şerbetli..

Bakalım, “beğenilmeyen” ve “yenisi” yapılarak ülkenin parçalanmasına /
başkanlık totaliterliğine yol açabilecek 1982 Anayasası ne diyor ??

V.  Devletin temel amaç ve görevleri  

Madde 5 – Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,
kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

Anayasa’nın sağlık hakkıyla doğrudan ilgili 56. maddesine bakalım :

Sağlık, çevre ve konut
A.  Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması

Madde 56 – Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.   Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin
ve vatandaşların ödevidir.

  • Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; … amacıyla sağlık kuruluşlarını .. planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Tıp dilince “purpura fulminens” denilen ölümcül kanamalı döküntüye yol açarak
22 yaşındaki infaz koruma memurunun ölümüne yol açan hastalık
(Hantavirüs enfeksiyonu; Hantavirüs Renal Sendromlu Hemorajik Ateş),
açıkça iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması sonucudur.

  • Büyük olasılıkla meslek hastalığıdır!

Avrupa Sosyal Şartı (Avrupa Sosyal Şartı), 1961’de çıkarılmış ve Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden Türkiye, tam 28 yıl sonra, kimi çekincelerle bu uluslararası hukuk belgesine taraf olmuştur. Bu Konvansiyon’un 3. maddesi,

  • Tüm çalışanların sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı hakkı olduğunu vurgular..

Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca bu metin Türkiye’yi bağlar ve
iç hukukta yasa hükmündedir. Hatta iç yasalardan üstündür ve dahası,
Anayasa’ya aykırılığı da ileri sürülemez!

Başkaca uluslararası ve ulusal mevzuat metinleri de rahatlıkla eklenebilir.

Söz konusu infaz koruma memurunun ölümünde işyeri ortam koşullarının incelenmesi ve varsa Devletin kusurunun ortaya konması gerekir.

Bu amaçla aile, yaşadığı yerdeki C. Başsavcılığına başvurmalıdır.
Maddi – manevi giderim (tazminat) alabilirler. Çalışma statüsüne bağlı olarak
(4857 sayılı İş Yasası ya da 657 sayılı yasa..) bir dizi hukuksal hakları tanımlıdır.

Silivri Cezaevi’nden sorumlu C. Savcılığı da kendiliğinden inceleme başlatabilir.

Konu TBMM’ye de bir soru önergesi ile getirilmeli, hatta Adalet Bakanlığı
res’en soruşturma başlatmalıdır.

  • Yaşam hakkı kutsaldır ve
  • devletin en başta gelen görevlerinden biri
    yurttaşlarının can güvenliğini sağlamaktır.

Bu ayıp Türkiye’ye ağır gelir.

Acı bir örnek olmalı ve ders çıkartılarak benzer olaylar önlenmelidir.
Kurbanın ailesi, geride bıraktıkları, bakmakla yükümlü oldukları
asla mağdur edilmemelidir.

Sevgi ve saygı ile.
25.2.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Silivri Cezaevi’nden böyle çıktı

Ergenekon ve Balyoz davalarıyla gündeme gelen Silivri Cezaevi’nde görevli bir infaz memurunun 2010 yılının Mart ayında Hantavirüs nedeniyle ölmesi,
Yoğun Bakım Dergisi’nin son sayısında ele alındı. Dergide 22 yaşındaki
infaz memurunun ailesinin izniyle ilk kez fotoğrafı da yayınlandı.

Aşırı yorgunluk, yaygın ağrı, bulantı, kusma, genel durum bozukluğu şikayeti ile
Silivri Hastanesi’ne kaldırılan infaz memuru, yakınmalarının sürmesi üzerine
Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne kaldırılmıştı. İnfaz memuru birkaç gün içinde
iç organlarında başlayan kanamalarla yaşamını yitirmişti. Gizlenen olay ABD’de yayınlanan “Centers for Disease Control and Prevention” dergisinde Türk bilim adamlarının 2011 yılının Mart ayında yazdığı makaleyle ilk kez ortaya çıkmıştı.

GÜNEŞ ALMAYAN, HAVALANDIRILMAYAN..20 Aralık 2012’de çıkan Yoğun Bakım Dergisi’nin 210-6 sayfalarında “Hantavirüs Renal Sendromlu Hemorajik Ateş:
Olgu Sunumu ve Derleme” başlıklı makalede söz konusu infaz koruma memurunun durumu ele alındı. GATA doktorlarından Yunus Oktay Atalay, Kamer Dere, Hüseyin Şen, Zafer Küçükodacı, Yalçın Önem, Sezai Özkan, Güner Dağlı imzalı makalede; Silivri Cezaevi ve infaz memuru “İstanbul il merkezinin 67 km batısında ormanlık alanda ve yeterince güneş almayan, iyi havalandırılmayan bir kurumda güvenlik görevlisi olarak çalışan 22 yaşındaki erkek hasta” ifadeleriyle tanıtıldı.

FARELERDEN BULAŞIYOR

Söz konusu makalede hastalığın farelerden bulaştığı şöyle anlatıldı:

“Hantavirüs, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına neden olan Bunyaviridiae ailesine mensup RNA virüsleridir. İnsana bulaş, öbür bunyaviridae ailesi virüslerden farklı olarak artropodlarla değil kemiricilerledir (rodent). Rodentin infekte tükürük veya çıkartılarıyla bulaşmış gıdaların alınması, infekte materyalle temas veya idrar, dışkı
ve salyalarıyla infekte partiküllerin solunması sonucu hantavirüs infeksiyonu
ortaya çıkabilmektedir. Rodentler arasında ve rodentten insana bulaşta en sık sorumlu yol aerosollerdir. İnsanlar rodent ısırması sonucu da infekte olabilmektedirler.”
Hastalığın neden Silivri Cezaevi’nde görüldüğü ise söz konusu makalede şöyle anlatıldı:
“Bu rodent daha çok meşe, kayın ağaçlarının bulunduğu ormanlık alanlarda yaşamaktadır. Geriye dönük yaptığımız araştırmada olgumuzun çalıştığı işyerinin
(Silivri Cezaevi) bulunduğu mevkinin yakınlarında, meşe ağaçlarından zengin ormanlık alanların bulunduğu öğrenildi.”


KIRIM KONGO’DAN DAHA TEHLİKELİ

Konu üzerine görüşlerine başvurduğumuz makalenin yazarı Doktor Yunus Oktay Atalay, hastalığın nedenine ilişkin şöyle konuştu:

“Tam kesin bir şey söylemek mümkün değil. Mevcut hastalığa ilişkin farelerden
şüphe edilebilir. Cezaevinin yeterince güneş almaması, iyi havalandırılmaması hastalığı hazırlamış olabilir.” 
Makaleyi Türkiye’de söz konusu vakayla tekrar karşılaşacak doktorlara deneyim olması için yazdıklarını söyleyen Atalay, kendilerinin hastaya izole odalarda baktıklarını, hastanın yaşadığı yerlerde virüsün bulaşma riskine karşılık  önlem alınması gerektiğini söyledi.Hantavirüsler üzerine çalışan Böcek Uzmanı ve Ziraat Yüksek Mühendisi
Derya Ulaşoğlu, Hantavirüsün Kırım Kongo ile aynı aileden olduğunu söyledi.
Ulaşoğlu, “kanamalı ateşe neden oluyor. Kemirgenlerin ısırması dışında hava ve toz yoluyla da bulaşıyor. Daha tehlikeli olmasının nedeni bu. Hastalığın yayılmasında
Silivri Cezaevi’ndeki hijyenik olmayan şartlar da etkili” ifadelerini kullandı.
Ulaşoğlu, hastalığın önlenmesi için yapılması gerekenleri şöyle anlattı:
“Profesyonel olarak plastik kaplarla fare kontrolü yapılmalı. Temizlik işini profesyonel şirketler devralmalı. İstenirse, alınması gereken önlemleri hiçbir karşılık beklemeden gider raporlarım.”
Barış Terkoğlu
Odatv.com
25.2.13

Şehir Hastaneleri İçin “Yargı Engelini Aşma Yasası” Çıkarılıyor

 
Dostlar,

21 Şubat 2013 günü, bizim de katıldığımız bir eylemden kesitler..

“Kamu-Özel Ortaklığı” ile ilgili bu sitede epey yazı var..

Sağlık Bakanlığı da tasfiye ediliyor ve artık bu Bakanlık sağlık hizmeti sunmayacağı gibi sağlık kurumu ve sağlık personeli sahibi (istihdam edicisi / kamu işvereni) de olmayacak..

Bakanlık çekilip yerine sermeye / şirketler (yerli + yabancı) sürülecek.

Yandaşlar halkın sırtından zengin edilecek..

Tek sözcükle “FECİ” bir yasa..

AKP bunu da yapacak mı?

Kararlılar..

Çünkü AKP’li vekillerin ezici bölümü “biat kültürü” müridi.

Bu zinciri kurabilecekler mi?

Bu bildiriyi okusalar?

Ya da Yasa taslağını okusalar??

TTB Başkanı’nın kendilerine yazdığı mektubu okusalar?

TTB’den bir brfing alsalar??

Halkımız da olup biteni görse ve sağlık hakkına sahip çıksa?

21.2.13 günü 12:30 – 13:00 arası TBMM Dikmen kapısı önünde bir avuç yurtsever sağlıkçı bu gerçeklerş haykırmaya çalıştık.

Satılık basın gene yoktu.

AKP’nin de ülkemizin de encamı hayrola diyelim..

Sevgi ve saygı ile.
22.2.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================

TTB_logosu

Şehir Hastaneleri İçin “Yargı Engelini Aşma Yasası” Çıkarılıyor

Başbakanın “kuvvetler ayrılığı yüzünden bu fakirin 6 yıllık hayali gerçekleşmiyor”, “yargı son derece lüzumsuz şeylere takılarak engel oluyor, projeler yürümüyor” dediği efsane ‘Şehir Hastaneleri’ sürecinde yeni bir aşamaya gelindi. Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı iptal davalarında yargının yürütmeyi durdurma gerekçelerini ortadan kaldırmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa çıkarıyor!

Bu amaçla çıkarılan Kamu Özel İşbirliği yasa tasarısının görüşmeleri TBMM’de başladı. Başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere Sağlık Meslek Örgütleri 21 Şubat 2013 tarihinde TBMM Dikmen Kapısı önünde basın açıklaması yaparak, Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı protesto etti.

Basın açıklamasına, Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ile aralarında Prof. Dr. Hülya Güven’in de bulunduğu bazı CHP’li milletvekilleri de destek verdi. Basın açıklamasında, TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, Türk Dişhekimleri Birliği 2. Başkanı Serdar Sütçü, SES Genel Başkanı Dr. Çetin Erdolu, Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ve CHP Milletvekili Hülya Güven birer konuşma yaptı. Konuşmalarda, yasanın geri çekilmesi istenerek, vicdanı olan tüm milletvekilleri

  • “5 Yıldızlı Soygun Yasası”na‘HAYIR’ demeye çağırıldı.

BASIN AÇIKLAMASI
21 Şubat 2013

Duydunuz mu? Türkiye Büyük Millet Meclisi Bir Yasa Çıkarıyor!

İşte O Yasa İle Tasarlanan ‘Kamu-Özel Ortaklığı’nın
Gerçek Yüzünü Biliyor musunuz?

1-         Devlet Hastaneleri “Kamu-Özel” adı altında özelleştirilip şirketlere devrediliyor.

2-         “Beş yıldızlı otel konforu”, söylemiyle, altından kalkılamayacak kiraların, sağlık hizmet bedellerinin, katkı, katılım paylarının kapısı ardına kadar açılıyor.

3-         Bütün sağlık çalışanlarının iş güvencesi yok ediliyor, şirket taşeronlarının işçisi haline getiriliyor.

4-         Bütün sağlık çalışanlarının döner sermaye gelirlerinden yapılan ek ödemelerine el konularak, kuşa çevriliyor. Açlık sınırındaki maaşları artırılmıyor.

Sağlık hizmetini, sağlık çalışanlarının haklarını, yani sağlığı bir bütün olarak değiştirecek ve özelleştirmenin önünü tümüyle açacak Kamu Özel Ortaklığı Tasarısı TBMM gündemine getirildi, görüşmeleri de hızla başlatıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınan Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı’nı görüşürken gerçekleri bilmeleri için bütün milletvekillerine mektup yazdık.  Ancak gördük ki iktidar partisine mensup milletvekilleri mektubumuzu okumamışlar ki böylesi korkunç bir yasaya sahip çıkıyorlar.

Şimdi bizler, bu kez sağlık çalışanlarının örgütleri olarak topluma, bütün üyelerimize ve hala yüreği doğruya ve iyiye kapanmamış milletvekillerine sesleniyoruz;

Bu kanun tasarısındaki yöntem dünyada da bazı ülkelerde uygulanmış,  sağlık alanında, felaketlere yol açmış bir yöntemdir.

Uygulanan ülkelerdeki sonuçlarından yola çıkarak; yüreği ve vicdanı insandan, toplumdan yana olan herkes demektedir ki; Kamu Özel Ortaklığı sağlığa zararlıdır. Sağlık çalışanına da, sağlık hizmeti alacak olana da zararlıdır.

Peki, yararı kime? 2020 yılında dünyada bu yöntemden 7.5 trilyon dolar gelir elde etmeyi hedefleyenlere.

Uluslararası tekellerin ve yerli ortaklarının, karlarını daha da arttırmak için, sağlık çalışanlarını kanıyla canıyla daha fazla sömürmesi yasalaştırılıyor.

Tasarının içine kanun teklifi ile ekledikleri üç madde ile sağlık çalışanlarının zaten düşük, güvencesiz ücretlerine el koyuyorlar. 209 Sayılı Yasa’nın 5. maddesinde yapılan değişikliklerle sağlık çalışanlarına döner sermaye gelirlerinden yapılacak ek ödemelerini düşürüyorlar. Bunu nasıl yapıyorlar? Kanundan “Personelin katkısıyla elde edilen döner sermaye gelirlerinden” ibarelerini çıkarıp, “bu birimlerde görevli personele yapılacak ek ödeme toplamı, ilgili birimin cari yıldaki hizmet bedelinden ayrı olarak faturalandırılan ilaç ve her türlü tıbbi sarf malzemesi gelirlerinin yüzde 45’ini, diğer döner sermaye gelirlerinin ise yüzde 50’sini aşamaz” şeklindeki zor anlaşılır cümleleri ekleyerek…

Halkımıza da sesleniyoruz;

Cebinizden para vermeden, “5 Yıldızlı Otel Konforu”nda olacağı söylenen bu hastanelerden sağlık hizmeti alamayacaksınız.

Hastaneden elde edilecek gelirleri işleten şirket aldığı halde, kirasını, her türlü damga vergisini,harçlarını ve KDV ‘sini devlet yani SİZLER ödeyeceksiniz…

Hastanenin arazisi hazineden yani sizden ama karı işletende olacak.
Açıkçası hastanenin tüm giderleri sizden ama karın sahibi özel şirketler olacak.

Devlet tüm giderleri üstlenirken kârını niçin işletmeci şirkete vermektedir?

Sağlığı hekim, sağlık çalışanları sağlayacak, koruyacak ama hiç söz hakları olmayacak. Patron ne emrettiyse onu yapacaklar. Üstelik emeğin değerini sadece yine patronlar değerlendirecek.

Sağlık hizmetini ‘köleleştirilmiş’ sağlık çalışanı üretecek, hastanenin masraflarını, kirasını,vergisini devlet eliyle SİZLER ödeyeceksiniz ama karını patron alacak.

Bir kez daha hatırlatıyoruz                    ;

Tasarıdaki hükümle tüm tıbbi hizmetlerin de şirketlere devredilmesinin önü açılıyor, ihaleyi alan şirketlerin hastaneleri yönetmesine, hatta ihaleyi alan şirketlere kredi verecek çok uluslu finans kuruluşlarının, uygun görmeleri durumunda hastanelere el koyup yönetmesine izin veriliyor.

Sağlık çalışanlarının iş güvenceleri bütünüyle yok edilip taşeron işçisi haline dönüştürülüyor.

Şehir hastanesi ihalelerini alan şirketlere sanki otoyol işleteceklermiş gibi
toplumu hasta etmek üzerinden %70 doluluk oranı vaat ediliyor.

Hastanelerimize el koyacak şirketlerin gelirleri daha da artsın, kira ödemeleri garanti altına alınsın diye çalışanların ek ödemelerine el konuluyor, buradan hizmet alacakların giderek daha çok katkı katılım payı vermesinin önü açılıyor.

Bu yöntemle yalnızca adında “kamu” kalan hastaneler “işletilmeye” başlanınca, hastaların hastalıkları “gelir getiriyorsa”  ve maliyeti ucuzsa tedavi hizmeti verilmesi
söz konusu oluyor, “karlı” olmayan yani yaşlı, yoksul ve ağır hastaların gerçek tedaviye ulaşmasına engeller bir yasa  getiriliyor.

Üstelik bütün bunlar Türkiye’de halihazırda kullanımda 122.399 (salt Sağlık Bakanlığı’nın) hasta yatağı olmasına, yapımı süren 27 binden fazla yatak olmasına ve ulaşılmak istenen yatak sayısı olan 147 bin hedefine kısa sürede borçlanmadan ulaşılacak olmasına rağmen yapılıyor.

Plan Bütçe Komisyonu’nda Sağlık Bakanı 37 projede toplam 43. 193 yatak yenilemesi yapılacağını ve bunun için 18 milyar 250 milyon TL fizibilite raporu hazırladıklarını söyledi. Bu hesaba göre bir hasta yatağı 422. 522 TL’ye geliyor! Böylesine akıl almaz yüksek rakamların ayrıntılarına dair bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bugüne kadar yapılan 14 ihalenin sadece ödenecek yıllık bina kullanım bedeli tutarı, Sağlık Bakanlığı merkez teşkilatı bütçesi kadar olmasına rağmen bu yöntem getiriliyor…

İhale alan şirketlerin alacakları kredilere ve bunların her türlü ek masrafına doğrudan Hazine garantisi veriliyor, her türlü Damga Vergisi ve Harçtan bağışık, KDV’den muaf tutuluyor, torunlarımız bile borçlandırılıyor.

Hastanelerin dışında Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu kendi hizmet binalarında dahi şirketlerin kiracısı haline getiriliyor.

Biz bunları istemiyoruz, Bu tasarının neler getireceğini, neleri götüreceğini bilen hiç kimse buna ‘evet’ diyemez.

Milletvekillerimizi bu “5 Yıldızlı Soygun Yasası”na‘HAYIR’ demeye çağırıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği

Türk Dişhekimleri Birliği

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)

Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası

Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Çalışanlarının Sözü Sendikası

Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği

Türk Hemşireler Derneği

Türk Psikologlar Derneği

Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği

Kamu Özel İşbirliği Yasası’nı protesto için TBMM Önündeyiz..

ATO_logosu

Kamu Özel İşbirliği Yasası’nı protesto için TBMM Önündeyiz..

Değerli Meslektaşımız,

Başbakan RT Erdoğan’ın;

– “..Kuvvetler ayrılığı yüzünden bu fakirin 6 yıllık hayali gerçekleşmiyor..”,
– “..yargı son derece lüzumsuz şeylere takılarak engel oluyor, projeler yürümüyor..”

dediği efsane Şehir Hastaneleri sürecinde yeni bir aşamaya gelindi.

Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı iptal davalarında yargının yürütmeyi durdurma gerekçelerini ortadan kaldırmak için, TBMM bir yasa çıkarıyor!

Bu amaçla çıkarılan Kamu Özel İşbirliği Yasasının görüşmeleri başladı.

  • Bu yasayla Sağlık Bakanlığı; kendi merkez binalarında bile kiracı oluyor.
  • Sağlık çalışanları, ihaleyi alan şirketlerin işçisine dönüştürülüyor.
  • Bu da yetmezmiş gibi, sağlık çalışanlarının ürettikleri hizmet karşılığında aldıkları döner sermaye gelirlerine el konuyor.

Türk Tabipleri Birliği, sağlık alanındaki öbür Birlik, Sendika ve Derneklerle birlikte
bu yasanın geri çekilmesi istemiyle yarın saat 12.30’da TBMM önünde bir
basın açıklaması yapacaktır.

Gerçekleştirilecek basın açıklamasına siz değerli meslektaşlarımızın da katılımını bekliyoruz.

Saygılarımızla

Ankara Tabip Odası 

Tarih: 21 Şubat 2013 Perşembe saat: 12.30
Yer: TBMM Dikmen Kapısı önü