Etiket arşivi: AKP’nin iktidar olduğu 14 Kasım 2002

Değersizleşen lira değil

Dostlar,

Sn. Bülent Esinoğlu dostumuzun acı finansal gerçeklerimizi işleyen yazısı..

Son günlerde sessiz sedasız yaklaşık %10 enflasyon yapıldı..
Hani ekonomimiz çooook istikrarlı idi??..

Süregelen 2007-8 büyük Dünya ekonomik bunalımı “teğet geçmişti” ??

AKP’nin iktidar olduğu 14 Kasım 2002‘den bu yana yaklaşık 11 yılda toplam enflasyon ne denli oldu acaba??

İktisatçı Sayın Dr. Mahfi Eğilmez‘in irdelemesine göre 2002-2012 dönemi ortalama yıllık enflasyon %9,3’tür (http://www.mahfiegilmez.com/2013/01/akpnin-on-ylnn-ekonomik-resmi.html, 25.8.13). İki basamağın hemen altındadır. 2013 verisi ile sanırız 11 yıllık ortalama 2 basamaklı olacaktır.. AKP’nin balon efsanesi bir kez daha çökecektir.

“Enflasyonu tek basamaklı yaptık” diye böbürlenenler gerçeği mi söylüyor?

AKP’yi sanırız, engellenemeyen ekonomi bunalım – çöküntü silip süpürecek. Ülkemize maliyeti çooook ağır olacak.. AKP’ye oy veren – vermeyen yoksulun beli iyice bükülecek.

“Tek basamaklı enflasyon” gerçek ise reel maliyeti nedir??
Toplumcu iktisatçılarımızdan yazılar bekliyoruz..

Teşekkürler Sayın Esinoğlu..

Sevgi ve saygı ile.
Tekirdağ, 25.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Değersizleşen lira değil

Bulent_Esinoglu_portresi

Bülent ESİNOĞLU
23.8.2013, bulentesinoglu@gmail.com

Türk Lirası, dolar karşısında %10, Euro karşısında %10’un da üzerinde değer yitirdi.

Yani aldığımız her şey, kullandığımız her aracın fiyatı en az %10 artacak.

Çalışanlar aynı süre çalışacak, ama kazandığımız ücretin alım gücü %10 azalacak.

Lira’nın kaybetmesi demek, halkın kaybetmesi demektir.

Paradan para kazananların hayatında bir değişiklik olmayacak.
Hatta sen %10 kaybetmişsen, birileri %10 kazanmış olacaktır.

Zaten krizler, bir anlamda, kapitalizmin yapısal halidir.
Krizler olacak ki, zenginler biraz daha zengin olsun.

Her kriz döneminde halk kaybeder; büyük sermaye kazanır.

Günümüze dönersek, Maliye Bakanı (Mr. Mehmet Şimşek) bir ay kadar önce, “Satacak devlet malı kalmadı” demişti!?

Halkın malını “babalar gibi satanların” hikâyesi neydi?
(Önceki Maliye Bakanı Kemal Unakıtan)

– Sermaye tabana yayılacak,

– Ürünler ucuzlayacak,

– Teknolojik gelişmeler olacak.

Hiçbir iddia gerçek olmadı.

Sadece talanlar gerçekleşti.

Özelleştirmeler yapılırken, yağmanın Türk halkına hazmettirilmesi için
bu yalanlar söylenmişti.

Peki, satacak devlet malı kalmadıysa, biz bu yamyamları doyurmak için ne yapacağız?

Halkın malına mülküne özelleştirmeler adı altında saldıranlar,
şimdi nereye saldıracaklar?

Nereye saldıracaklarını anlamak için, Yunanistan’a bakmak yeterlidir diye düşünürüm.

Yamyamlar, Yunanistan’da devletin tüm varlıklarına saldırdı.
Ancak yetmedi.

Emeklilerin maaşlarını %30 indirdiler. Yani emekli maaşlarına saldırdılar.

Binlerce insanı işten çıkardılar.

Ege Denizinde 8 tane adayı Almanlara değil ama Katar Şeyhlerine sattılar.

Olmadı emeklilik fonlarına saldırdılar.

Halk ayaklanmasın diye de, gene Alman parasıyla, konsantrasyon kampları gibi
Konuksever Merkezleri kurup, ideolojik koruma sistemleri yarattılar.

Eğer kulak misafiri olmuşsanız, bizde de İşsizlik Fonunda biriken paraları
borçların ödenmesi için kullanılabileceği konuşulmaya başladı.

“Allah korusun, ben emekliyim, çok şükür maaşımı alıyorum” diye kimse dua etmesin.

Öyle yediler, öyle içtiler, öyle borçlandılar ki, hiçbir şeyin garantisi kalmadı.

Zaten demiyorlar mıydı, “risk olmayan yerde başarı olmaz” diye…

Amerikan finans sitemine dâhil olan 60 ülkede, yukarıda saydığım tehditler,
herhangi birinin başına, her an gelebilir.

ABD Dolar basıp, bizim gibi ülkelere satarak,(zaten emperyalizm de
bu demektir) kendi bunalımlarını, bu altmış ülkeye transfer ediyor.

İran gibi Amerikan finans sistemini kabul etmeyen ülkelere de, AKP gibi iktidarları kullanarak ABD, ağır ekonomik yaptırımlar ve baskılar uygulattırıyor.

Türkiye’nin demir- çelik gibi üretim fazlası ürünlerini İran’a satmak yasaktır.

Türkiye’deki ağır ekonomik krizlerin başlıca nedenini şimdilerde sadece ABD dolarına bağlamak, manüplasyondan başka bir şey değildir.

Kendi ekonomik kararlarımızı kendimiz alamadığımız sürece,
başkalarının da krizlerinin bedelini ödemekten kurtulamayacağız.

Hem İran’ı zora sokuyorlar hem de bizi.

Siyaseten ve ekonomik olarak emperyalizme bağımlı politikaları benimseyen, işbirlikçileri seçtiğimiz sürece, krizlerden kurtulamayız.

14 Mart’ta 14 Acil İstem

Dostlar,

14 Mart 1827, Türkiye’de modern anlamda tıp eğitiminin başladığı tarihtir
(2. Mahmut dönemi).

Aynı zamanda İngilizler başta olak üzere emperyalistlerin işgaline direnen,
baş kaldıran Tıbbiye’nin şanlı geçmişine denk düşmektedir.

Ne acıdır ki, AKP’nin iktidar olduğu 14 Kasım 2002‘den bu yana,
10.5 yıldır sağlık sektörü geçmişinde hiç bunalmadığı kadar tıkanıklık içinde.

Prof. Erinç Yeldan‘ın tanımıyla “Tarikatlar koalisyonu AKP”, yerli – yabancı bağlaşıklarına rant aktarmaya mahkum.. Bu ana eksende yürütüldü sağlık politikaları.
Bunun için iktidara getirildi.

Sağlık giderleri misyon gereği katlanarak büyüdü / büyütüldü..

Bütçe açığına karşın, SGK’nin devasa açıklarına karşın..
Ülkemiz  borçlandırılarak bu haramzade politikalar ülkeye dayatıldı.
DB – IMF ikilisi reçeteyi yazdı, AKP sadık bir bende edasıyla uyguladı.

Özel sektöre, yerli ve yabancı sermaye “yürü ya kulum..” dendi. Bu şirketlere
ortak olundu. SSK’nin hastanelerine el kondu ve “tek elden yönetim” gerekçesiyle
(Anayasa md.56) özelleştirme talanına hazırlandı. Bu kurumlar makyajlandı,
sağlık çalışanları büyük ölçüde güvencesiz taşeron işverenin kölelerine indirgendi.

2 Kasım 2012’de Kamu Hastane Birlikleri adıaltında kulağa hoş gelen bir tuzakla, İŞLETMELEŞTİRİLDİ.. Artık Devletin, Cumhuriyet’imizin ilk yıllarındaki “Memleket Hastaneleri” sonradan “Devlet Hastaneleri” yok.. “Sağlık işletmeleri” ve başlarında şirketlerin CEO’ları var. O CEO’lar ki, işletmeleri kâr etmediğinde görevleri bitiyor..

120 bin dolayında sağlık çalışanı (her 4 sağlık çalışanından 1’i!) taşeron elemanı yapıldı. İş güvencesi yok, düşük ücretle ağır çalışma koşullarında sömürüye mahkum.

Artan sağlık giderleri karşılanamaz olunca da 9 kalemde ek ödemeler alınmaya başlandı yurttaştan. Sağlıkçılar “performans” denen ucube ile kıskaca alındı.
Halk dalkavukluğu yapılarak halk şımartıldı ve kaçınılmaz sorunların sorumlusu gösterilen hekimlere saldırtıldı, hekim cinayetleri birbirini izledi.

Hedef, kamusal sağlık sektörünü tasfiye ederek yerli-yabancı sermayeye
peş keş çekmektir. Bu süreçte yandaşlar da elbet nemalanacaktır.

Günümüzde, 1. derecenin 4. kademesinden emekli, en az 30 yıl kamuya hizmet vermiş bir uzman hekimin emekli aylığı 1000 $ dolayındadır. Yılda 12 bin $ eder.
Oysa geçtiğimiz hafta, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, kişi başına 13 bin dolar eşiğini aşarak “Zenginler Kulübü” ne girmek üzere olduğumuzu müjdeledi. Demek ki, emekli hekim olmak yoksulluğa düşmek oluyor.. Peki kimler “yoksul” değil??

Türk Tabipleri Birliği, tüm bu sorunları vurgulamak üzere aşağıdaki metni hazırladı.

Paylaşalım ve sağlığımıza sahip çıkalım..
AKP popülzmine kanmayalım.
Oportünist olmayalım.
Dayanışalım..

14_Mart_2013'te_14_ivedi_istem

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net