Etiket arşivi: Zenginler Kulübü

Dünya Ekonomik Forumu uyarıyor

Dünya Ekonomik Forumu uyarıyor

Prof. Dr. Erinç Yeldan
Cumhuriyet, 31.01.2018

Zenginler kulübü diye de anılan Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) yıllık toplantıları geride kaldı. 1971’den bu yana toplanan örgütün bu yılki toplantılarının ana teması Parçalanmış Bir Dünyada Ortak Bir Gelecek Tasarlamak şeklinde belirlenmiş idi. Toplantıların ana vurgusu da bir yanda küresel kriz sonrası elde edilen yüksek büyüme hızları, bir yanda da gelir dağılımı ile etnik ve cinsiyet ayırımcılığına dayalı fırsat eşitsizliklerinin yarattığı sosyal dışlanma ve artan şiddet olguları idi.
* Yani: hızlı büyüyen, ancak parçalanmış bir dünya… 
Dünya ekonomisinin 2018’de, yani 2008 krizinden on yıl sonra, ilk kez potansiyel büyüme hızına ulaşacağı tahmin ediliyor. Ekonomik büyümenin yeniden sağlanmış olmasına karşın, sosyal kalkınma göstergelerinde izlenen çözülme ve gelir eşitsizliğindeki artış Forum katılımcıları kadar, tüm sosyal bilimcilerin de geleceğe yönelik endişelerini artırmakta. Bu bağlamda Dünya Ekonomik Forumu’nun bu seneki en önemli katkısı yeni geliştirilen bir sosyal göstergenin paylaşımı oldu: 
Kapsayıcı Kalkınma Endeksi (*) (Inclusive Development Index) ulusal ekonomileri salt gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) göstergesi ile değil, geliştirdiği 11 adet sosyal gösterge ile değerlendirmeyi amaçlıyor. 

– Büyüme,

– kalkınma, 
– kapsayıcılık,
– sürdürülebilirlik ve 

– nesiller arası eşitlik 

ana başlıklarından oluşan bu on 11 gösterge aracılığıyla milli gelir büyümesinin ötesinde daha gerçekçi ve anlamlı bir veri seti sunulmakta.  DEF Raporu’na göre sadece GSYH verilerine dayanan değerlendirmeler, yıllarca biriken sosyal eşitsizlik, çevrenin tahribatı ve gelecek nesillere miras bıraktığımız dünya kaynaklarının savurgan biçimde israfı gibi tehditleri göz ardı etmekte ve insanlığın gerçek sosyal refah kayıplarını gizlemekte. Bu sakıncaları bertaraf etmesi açısından söz konusu endeksin anlamı önemli -hele hele yerkürenin zenginleri tarafından iletilmekteyse…

***
Forum Raporu’na göre son beş yılda dünya ekonomisinin milli gelirler toplamı bağlamında “büyüme” gösteriyor olmasına karşın, söz konusu kalkınma endeksine göre 29 gelişmiş ülkenin 20’sinde sosyal kapsayıcılık göstergelerinin gerilediği; 74 kalkınmakta olan ülkenin 56’sında ise nesiller-arası eşitsizliğin artmış olduğu gözlenmekte. 
Kalkınma Endeksi verilerine göre, dünyada en kapsayıcı gelişmiş ülke olarak Norveç nitelendirilmekte. Öte yandan yükselen piyasa ekonomileri diye anılan ve hızlı büyüme sergileyen 30 ülke arasında sadece altısı “sosyal kapsayıcılık” göstergesinde ilerleme kaydetmiş; on üçünde mevcut durum korunmuş; on ülkede ise daha da kötüleşme yaşanmış. Birçok ülkede söz konusu endeksin alt bileşenlerinde çarpıcı farklılıklar gözlenmekte. Örneğin, “büyüme ve kalkınma” göstergesi bakımından ABD’nin 29 ülke arasında 10. sırada, ancak “kapsayıcılık” bakımından yirmi sekizinci, “nesiller arası eşitsizlik” bakımından da 26. sırada yer aldığı gözleniyor. 
Yükselen piyasa ekonomilerinde de benzer biçimde derin farklılıklar var. Örneğin Türkiye, Meksika, Endonezya ve Filipinler “nesiller arası eşitsizlik endeksi”nde daha olumlu sıralarda yer alırken; “kapsayıcılık”, “gelir eşitsizliği” ve “sürdürülebilirlik” göstergeleri bakımından gerilerde gözüküyor. 
Sonuç: Dünya Ekonomik Forumu, gezegenimizde sosyal refahın paylaşımı bakımından en önemli sorunun, ekonomistler ve siyasetçiler tarafından bir ulusun zenginliğini ölçmenin tek göstergesinin milli gelir verilerinden ibaret olarak gösterilmesi olduğunu vurguluyor. 
Büyüme, ne pahasına? 
(*) World Economic Forum,
https:// www.weforum.org/reports/theinclusive- development-index-2018

14 Mart’ta 14 Acil İstem

Dostlar,

14 Mart 1827, Türkiye’de modern anlamda tıp eğitiminin başladığı tarihtir
(2. Mahmut dönemi).

Aynı zamanda İngilizler başta olak üzere emperyalistlerin işgaline direnen,
baş kaldıran Tıbbiye’nin şanlı geçmişine denk düşmektedir.

Ne acıdır ki, AKP’nin iktidar olduğu 14 Kasım 2002‘den bu yana,
10.5 yıldır sağlık sektörü geçmişinde hiç bunalmadığı kadar tıkanıklık içinde.

Prof. Erinç Yeldan‘ın tanımıyla “Tarikatlar koalisyonu AKP”, yerli – yabancı bağlaşıklarına rant aktarmaya mahkum.. Bu ana eksende yürütüldü sağlık politikaları.
Bunun için iktidara getirildi.

Sağlık giderleri misyon gereği katlanarak büyüdü / büyütüldü..

Bütçe açığına karşın, SGK’nin devasa açıklarına karşın..
Ülkemiz  borçlandırılarak bu haramzade politikalar ülkeye dayatıldı.
DB – IMF ikilisi reçeteyi yazdı, AKP sadık bir bende edasıyla uyguladı.

Özel sektöre, yerli ve yabancı sermaye “yürü ya kulum..” dendi. Bu şirketlere
ortak olundu. SSK’nin hastanelerine el kondu ve “tek elden yönetim” gerekçesiyle
(Anayasa md.56) özelleştirme talanına hazırlandı. Bu kurumlar makyajlandı,
sağlık çalışanları büyük ölçüde güvencesiz taşeron işverenin kölelerine indirgendi.

2 Kasım 2012’de Kamu Hastane Birlikleri adıaltında kulağa hoş gelen bir tuzakla, İŞLETMELEŞTİRİLDİ.. Artık Devletin, Cumhuriyet’imizin ilk yıllarındaki “Memleket Hastaneleri” sonradan “Devlet Hastaneleri” yok.. “Sağlık işletmeleri” ve başlarında şirketlerin CEO’ları var. O CEO’lar ki, işletmeleri kâr etmediğinde görevleri bitiyor..

120 bin dolayında sağlık çalışanı (her 4 sağlık çalışanından 1’i!) taşeron elemanı yapıldı. İş güvencesi yok, düşük ücretle ağır çalışma koşullarında sömürüye mahkum.

Artan sağlık giderleri karşılanamaz olunca da 9 kalemde ek ödemeler alınmaya başlandı yurttaştan. Sağlıkçılar “performans” denen ucube ile kıskaca alındı.
Halk dalkavukluğu yapılarak halk şımartıldı ve kaçınılmaz sorunların sorumlusu gösterilen hekimlere saldırtıldı, hekim cinayetleri birbirini izledi.

Hedef, kamusal sağlık sektörünü tasfiye ederek yerli-yabancı sermayeye
peş keş çekmektir. Bu süreçte yandaşlar da elbet nemalanacaktır.

Günümüzde, 1. derecenin 4. kademesinden emekli, en az 30 yıl kamuya hizmet vermiş bir uzman hekimin emekli aylığı 1000 $ dolayındadır. Yılda 12 bin $ eder.
Oysa geçtiğimiz hafta, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, kişi başına 13 bin dolar eşiğini aşarak “Zenginler Kulübü” ne girmek üzere olduğumuzu müjdeledi. Demek ki, emekli hekim olmak yoksulluğa düşmek oluyor.. Peki kimler “yoksul” değil??

Türk Tabipleri Birliği, tüm bu sorunları vurgulamak üzere aşağıdaki metni hazırladı.

Paylaşalım ve sağlığımıza sahip çıkalım..
AKP popülzmine kanmayalım.
Oportünist olmayalım.
Dayanışalım..

14_Mart_2013'te_14_ivedi_istem

Sevgi ve saygı ile.
11.3.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net