TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ‘nden..
Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 4. Ulusal Kongresi
Yarın ve izleyen gün.. 16 ve 17 Kasım 2013 günlerinde..
AÜTF Morfoloji yerleşesinde…
Sevgi ve saygı ile.
15.11.2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ‘nden..
Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 4. Ulusal Kongresi
Yarın ve izleyen gün.. 16 ve 17 Kasım 2013 günlerinde..
AÜTF Morfoloji yerleşesinde…
Sevgi ve saygı ile.
15.11.2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Dostlar,
İzmir’den çok değerli meslektaşımız Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Op. Dr. Ceyhun Balcı, aşağıdaki çok uyarıcı yazısını bizimle paylaştı..
İçimiz acıyarak paylaşıyoruz..
Sağlık Bakanlığı çok ciddi sınavla karşıyadır.
Sorumsuz dış politikanın faturası umulmadık boyutlara uzanıyor.
Tek bir çocuğun bile polio (Çocuk felci) yüzünden ölmesi ya da engelli (sakat!) kalmasının ağır vebali AKP hükümetinin ve O’nun gözü kara BOP eşbaşkanı,
talihsiz Türkiye’nin Başbakanı R.T. Erdoğan’ındır!
Bir an önce dönmeye bakın; yarın çoook geç olabilir..
Sevgi ve saygı ile.
14.11.2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
================================================
BİR MİKROBUN DİRİLİŞİ
Op. Dr. Ceyhun BALCI
Suriye kaynaklı çocuk felci olgularına odaklanmakta yarar var. T.C. Sağlık Bakanlığı Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarısını görmezden gelememiş ve 0-5 yaş çocuklarının önceki aşı durumlarına bakılmaksızın aşılanması için harekete geçmiş görünmektedir. Öncelik Suriye sınırındaki yerleşimlerimiz olmakla birlikte, tüm yurt risk altındadır. Örneğin, İzmir’de bile yollarda Suriyelilere rastlamak olağandışı bir durum olmaktan çıkmıştır.
İnsanlık adına da trajik bir durumla karşı karşıya olduğumuza kuşku yoktur.
Polio (çocuk felci), sığır vebası ve çiçekten sonra kökü kurutulmaya yakın olunan üçüncü hastalık olmaya çok yakındı. 2012’de dünya ölçeğindeki polio olgu sayısı 223’tür. Bu listede Suriye yer almamıştır. Oysa, son aylarda yalnızca Suriye kaynaklı
13 olgu söz konusudur.
Sayıları az da olsa polio olguları önceki yıllarda ağırlıklı olarak Afrika kaynaklıdır. (http://www.polioeradication.org/Dataandmonitoring/Poliothisweek.aspx)
Bu listede yer alan Pakistan ve Afganistan iki Asya ülkesi olarak ayrıcalıklı konumdadır. Özellikle Pakistan’da Polio eradikasyonu için çalışan uluslararası kökenli sağlık çalışanlarının köktendinci örgütlerce engellendiği ve hatta öldürüldüğü de
bilinmeyen bir durum değildir!
Suriye’de hortlayan polio başta en uzun sınır komşusu olan Türkiye olmak üzere
tüm Ortadoğu’yu riske sokmuştur.
Komşularla sıfır sorundan başlayıp, stratejik derinliğe inen sonunda da
“değerli yalnızlık”ta karar kılan Türk dış politikası içine düştüğü durumdan
çark etmeye çabalarken; bu sorumsuz ve anlaşılmaz siyaset hiç beklenmedik bir başka duvara çarpma noktasındadır.
Tam da bu noktada Jared Diamond’un çok bilinen yapıtı “Tüfek, Mikrop ve Çelik” anımsanmalıdır.
İki yıldır Suriye devletine karşı açık tutum alan Türkiye, cankurtaranlarla silah ve militan taşıma serüveni uykusundan kucağındaki çocuk felci bombasıyla uyanacak mıdır? Tüfek ve çelik mikropla karşılık bulmuş olmaktadır.
On beş yıl aradan sonra çocuk felciyle bir kez daha karşılaşma olasılığı,
Türkiye’de bu hastalığın kökünün kurutulması sürecinde yapılan özverili çalışmaları da yerle bir etme olasılığını gündeme taşımış oldu.
Şam’da Emevi Camisi’nde namaz kılma sevdası,
çocuk felcinin ürpertici yüzüyle karşılaşmıştır!
Ülke yönetmenin ne denli ciddi bir iş olduğu; yönetenlere önemli sorumluluk yüklediği
bu trajik gelişmeyle bir kez daha anlaşılmış olmalıdır.
Bu aşamada Türkiye’nin sorundan aşılama ve başka korunma yollarıyla uzak durma çabaları öne çıkacaktır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile gerçekleştirilen devrim (!) koruyucu ve önleyici sağlık anlayışının da ipini çekmişti. Çökertilmiş bu unsurun
polio ile savaşımda sınanacak olması da bir başka önemli noktadır.
Son bir saptama :
Pakistan neresi Suriye neresi? Pakistan, dünyada köktendinci militan yetiştirilen
verimli tarlalardan birisi! Bizim de sınırlarımızın kevgir olduğu bu dönemde ora kökenli yıkıcıların Suriye’ye topraklarımız yoluyla geçtikleri yolundaki haberler
bilmem bir şeyler anlatabilir mi?
Kızamıktan sonra çocuk felci!
Bunun adı küme düşmek değilse nedir?
Dr. Ceyhun BALCI
14.11.2013
Dostlar,
TTB’den (Tük Tabipleri Birliği) 2 meslektaşımız ve bir hukukçu çalışma arkadaşımız
son derece emekli bir çalışmaya imza attılar..
SORU VE YANITLARLA SAĞLIKTA KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI
Hazırlayanlar : Av. Özgür Erbaş, Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, Dr. Bayazıt İlhan
Sevgili Cavit Kocaeli Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalından.
Sevgili Bayazıt ise TTB Genel Sekreteri, Ulucanlar Göz Hastalıkları Hastanesi Uzmanı.
Aslında çalışma Aralık 2012 tarihli.. Sizinle paylaşmakta geciktik. Fakat bu sorunu sitemizde epey işledik farklı yazılarımızla. Topluca bu metni de paylaşalım..
Geldiğimiz – sürüklendiğimiz yer 1 yıl sonra daha somut = daha ürkünç (vahim)!
Önsöz şöyle bağlanıyor :
Kamu – Özel Ortaklığı (Public Private Partership – PPP) yasası yürürlükte ve
Türkiye genelinde Kent Hastanelerinin inşaatına başlandı. Ankara’da Etlik ve Bilkent’te..
Kent – Şehir Hastanelerini de epey yazdık sitemizde..
AKP gözü kara bodoslama gidiyor – sürükleniyor dış güdümle..
24 soru ve 24 sayfalık bu değerli teknik metni bir kez daha topluca okumak ve savaşıma omuz vermek gerek.
Kurban Bayramı öncesi özel sağlık kuruluşlarının fark oranının % 200’e çıkarıdığını da gözeterek. Bunu da yazdık (30.10.13) :
(http://ahmetsaltik.net/2013/10/30/ozel-hastanelerde-200-fark-alinmasi-ne-demektir/)
Dolayısıyla, para bulunur da 5 yıldızlı otel konforunda (5 yıldızlı sağlık hizmeti değil otel! Niçin acaba??) hastanelere kavuşursak (!) artık % kaç fark ödeneceğini varın siz kestirin..
Ya da SGK‘nın bu hastanelerde hizmet bedelinin % kaçını ödeyeceğini??
1/4, 1/5, 1/3?? Hangisi hangisi?
SGK katkısı böylesine marjinalleşecekse o kurum zorunlu sağlık sigortası
yapmış olur mu?
Ya da Ülkemizde GSS’den (Genel Sağlık Sigortası) söz edilebilir mi??
TTB’nin sözünü ettiğimiz önemli raporunu okumak için lütfen tıklayınız..
Kamu_Ozel_Ortakligi_Soru_ve_Yanitlarla
Bu lüks hastanelerde yabancı hekim de çalıştırılabilecek..
Büyük ATATÜRK ne buyurmuştu ?
1. Devletin EN BİRİNCİ GÖREVİ sağlık hizmetleridir.
2. Beni TÜRK HEKİMLERİNE emanet ediniz..
Aramızdan bedensel olarak ayrılışının 75. yılında bunları yazmak istemezdik.
Hele Sağlık Bakanlığı’nın adından T.C. simge harflerinin sökülmesi girişimini..
Midemiz bulanıyor ve lanetliyoruz!
Burası ne Cumhuriyeti peki ey AKP’liler?
T.C. nerenize batıyor?
Daha da çarpıcı soralım : T.C. yerine ne koymayı tasarlıyorsunuz?
AFİD Mİ??
ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ mi??
Kursağınızda kalacak!
Yüce ATATÜRK rahat uyusun, kutsal emanetini sonsuza dek yaşatacağız!
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 10.11.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Dostlar,
Meslektaşlarımız, TTB (Türk Tabipleri Birliği) Halk Sağlığı Kolundaki
Halk Sağlığı Uzmanı hekim arkadaşlarımıza son derece ciddi ve kapıya dayanmış bir tehlikeye işaret etmekte ve çok yerinde önerilerde bulunmaktadırlar.
Biz de AKP Hükümetini ve özellikle Sağlık Bakanlığını uyarmak isteriz :
TTB açıklaması yerinde ve bilimsel olarak doğrudur.
Gerekli önlemler Sağlık Bakanlığı – Hükümetçe hızla alınmalıdır.
Bir de bu bulaşıcı hastalıklar yüzünden toplum olarak acı faturalar ödemeyelim.
Başta çocuklar olmak üzere engelli – felç kalmasınlar, erkenden yaşamdan kopmasınlar.
Önemli olan bir başka husus da, salt yangın çıkınca söndürmek – söndürmeye çabalamak değil, yangın çıkmaMAsı için koruyucu sağlık hizmetlerini örgütlemektir.
Bu yaz 3200+ kızamık olgusunun kayda alındığı bir “mini – orta boy kızamık salgını” yaşadığımızı anmsayalım- unutmayalım, ders çıkaralım..
Bağışıklama hizmetlerini kesinkes ihmal etmeyelim..
Bu insanların tüm Türkiye’ye yayılmış, ezici bir çoğunluğu son derece olumsuz
yaşam koşulları içinde ve çok yoksuldurlar. Tablo çok ağır bir insanlık dramıdır ve
başta BM Sığınmacılar (Mülteciler) Yüksek Komiserliği olmak üzere
(UN Refugees High Comissionary) soruna ivedilikle el atmak zorundadırlar.
Önemli bir not :
*****
Evrensel, kurtarıcı sağık hizmeti ilkesini anımsatalım :
Henüz başkaca bilimsel ve yönetsel reçete keşfedilmedi!
Üstelik salt bilimsel bir gerçek ve bizlerin önerisi – dileği olmanın ötesinde
pek çok uluslararası hukuk metnine, ülkemizi de bağlayacak biçimde girmiş olarak..
(Bkz. Sağlık Mevzuatı – Turkish Health Legislation başıklı AÜTF ders notlarımız..
http://ahmetsaltik.net/2013/11/04/saglik-mevzuati/)
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 9.11.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
=========================================
Suriye’de çocuklar felçli. Savaş Bulaşıcı Hastalıklarla da zarar veriyor.
Türkiye’deki çocuklar da tehdit altında. Hazır mıyız?
TTB Basın Açıklaması, 8 Kasım 2013, Ankara
Emperyalist müdahale ile kışkırtılan Suriye’deki savaş yalnızca silahlarla ölümlere, yaralanmalara yol açmıyor. Gün geçtikçe artan bulaşıcı hastalıklarla da
acı yüzünü gösteriyor. Kızamık, şark çıbanı, sıtma, kuduz, ishaller ile gündeme gelen bulaşıcı hastalıklara bir yenisi daha eklendi: ÇOCUK FELCİ.
Tarihin tozlu sayfalarında yerini almak üzere olan, yirmi beş yıldır Türkiye’de görülmeyen ÇOCUK FELCİ, savaşa bağlı temel sağlık hizmetlerinin çökmesi ile yeniden kapımızda, hem de büyük bir salgınla…
1999’dan beri Suriye’de görülmeyen çocuk felci, bağışıklama hizmetlerinin aksaması ile salgına yol açtı. Bölgeye virüsün nereden geldiği bilinmemesine karşın,
çocuk felcinin endemik olduğu ülkelerden gelenlerle (Pakistan kaynaklı El Kaide –
El Nusra askerleri vb.) Suriye’ye ve sınır illerimize taşınabileceği olasılığı gündeme alınmalı, mutlaka araştırılmalıdır.
Neyse ki, Sağlık Ocaklarımızın çabası ile Türkiye’den kazınan çocuk felci hastalığına karşı alınması gereken önlemler konusunda deneyimli sağlık çalışanlarımız hala var. Etkili bir aşı var. Yaşanmış başarılar var. Bununla birlikte bizi endişelendiren Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle yaşanan sorunlar.
İki yıldır mücadele ettiğimiz Sıtma ve Kızamık salgınlarında karşımıza çıkan yapısal sorunlar ve Sağlık Bakanlığı’nın salgınları sağlık çalışanlarından ve halktan gizleyen tavrı.
Artık biliyoruz ki, aile hekimlerine kayıt olmamış bebeklerimiz var ve %95’in üzerindeki resmi bağışıklama oranları, kızamık salgınında öğrendiğimiz üzere,
gerçekçi değil.
Buna, sayıları her geçen gün artan Suriye’li sığınmacıları da eklediğimizde,
salgın tehdidine karşı daha özenli, daha hızlı ve daha katılımcı bir çalışma yürütmemiz kaçınılmaz gözüküyor.
TTB bu süreçte Halk Sağlığının korunması için katkı ve işbirliğine hazır ve isteklidir.
Son olarak şunu da paylaşmak istiyoruz :
AKP hükümetinin, ülkemizde ve bölgede halkın sağlığına ciddi tehditler oluşturan savaşı körükleyen politikalardan ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan vazgeçme konusunda siyasal sorumluluk göstermesini tarihsel bir adım olarak bekliyoruz.
Salgın tehdidine karşı öncelikli önerilerimiz :
1. Sınır illerimiz başta olmak üzere DSÖ önerileri kapsamında riskli gruplara bağışıklama çalışmalarının bir an önce başlatılması gerekmektedir.
2. Sağlık çalışanlarının konu ile ilgili bilgilendirilmesi yaşamsal önem taşımaktadır. Kızamık salgınında 90’a yakın sağlık çalışanı kızamık hastalığına yakalanmıştır. Sağlıklı olmayan hizmet veremez, hizmet verdiklerini de hasta eder.
3. Sorunun ciddiyetinin kamuoyu ile paylaşılması, semptomların halk arasında önemsenmesini sağlayacak, erken tanı ve sağaltım (tedavi) olanağını artıracaktır.
4. Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle koruyucu hizmetlerde çalışan
sağlık personeli sayıları yetersiz düzeydedir. Koruyucu hizmetler (bağışıklama,
aile planlaması, çevre sağlığı vb.) kamu ya da özel birçok kurumda atomize olarak sunulmaktadır. Bu nedenle polio ve kızamıkla mücadelede Sağlık Bakanlığı’nın
sağlık örgütünde (Aile Sağlığı Merkezleri, Toplum Sağlığı Merkezleri, Halk Sağlığı Müdürlüğü, Devlet Hastaneleri, Eğitim- Araştırma Hastaneleri, Üniversite Hastaneleri, Referans laboratuvarları, Özel sektör) eşgüdümü ve Basamaklararası dayanışmayı sağlaması önemlidir. Benzer biçimde yeterli miktarda temiz içme ve kullanma suyu temini konusunda belediyelerle işbirliği sağlanması da mücadele için kritik öneme sahiptir.
5. Sağlık alanındaki meslek örgütleri ve akademilerle işbirliği sağlanmalıdır.
6. Savaş nedeniyle zorla yerinden edilenlere yapılacak koruyucu çalışmaların yoğunlaştırılması, özellikle kamp dışı sığınmacıların (mültecilerin) bağışıklama çalışmalarının mahallelerde yapılması sağlanmalıdır. Bu sırada yinlenen (mükerrer) aşılamaları önlemek için kayda dikkat edilmesi gerekmektedir.
7. Mahallelerde yaşayan sığınmacılara gezici sağlık ekipleriyle düzenli ve sürekli koruyucu sağlık hizmetleri yaşadıkları yerlerde sunulmalıdır.
8. Bildirimin önündeki bürokratik engeller hafifletilmeli, filyasyon (kaynak bulma) çalışmaları ve temaslı izlenmelerine yönelik sabit ve yeterli sayıda personel görevlendirilmelidir.
9. Sınır il ve ilçe TSM’ler (Toplum Sağlığı Merkezleri), yönetsel açıdan deneyimli sağlık çalışanları ile desteklenmelidir.
10. Sınırlardan giriş, çıkışlarda bağışıklama hizmetlerinin güçlendirilmesi,
kaçaklık korkusunu aşan yaratıcı uygulamalar geliştirilmesi gerekmektedir.
11. ROJOVA’ya ilaç- aşı – gıda ambargosunun bir an önce kaldırılması;
başta kuduz, kızamık ve polio aşıları olmak üzere ROJOVA başta olmak üzere
Suriye hükümetine destek olunması…
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Dostlar,
İNTERNET ve ÇOCUK temalı
Çocuk ve Bilgi Güvenliği Kongresi duyurusu için lütfen tıklar mısınız??
Çocuk ve Bilgi Güvenliği Kongresi – DAVETİYE
Sevgi ve saygı ile.
2.11.13, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Sivas Şehidi Dr. Behçet AYSAN Şiir Ödülü ve Anma Töreni
Dostlar,
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta lanetli Madımak otelinde (Şimdi müze..) yakılan
33 yurtsever aydın – sanatçıdan biri de meslektaşımız Dr. Behçet Aysan idi..
Rahmetli Dr. Aysan aynı zamanda şairdi.
“BİR EFLATUN ÖLÜM” adlı şiirini okumak için lütfen tıklar mısınız??
Meslek örgütümüz TTB (Türk Tabipleri birliği), Dr. Aysan adına her yıl şiir yarışması düzenleyerek O’nu ve hatırasını anıyor, yaşatıyor sağolsun..
Bu yılki anma ve ödül töreni 6 Kasım 2013 akşamı, Çankaya Belediyesi
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (Kennedy Cd. no 4, ABD Büyükelçiliği karşısı)..
Katılım, ilgi duyan herkese açık..
İlgi ve bilginize sunarız..
Duyuru posteri aşağıda..
Sevgi ve saygı ile.
30.10.13, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
KAMUSAL ALANDA DİNSEL KİSVEYE HAYIR!
Kamuoyuna ve meslektaşlarımıza,
Dinsel bir kisve olan türbanın son olarak
TBMM kalesini düşürmüş olması,
son günlerin önde gelen gündem maddesi olmuştur!
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu içtihat nitelikli kararlar ve
o kararların dayanağı Anayasa yerli yerinde dururken yaşanan gelişmeler yasadışıdır!
Oluşturulan oldu-bitti ikliminde dinsel kisvelerin sağlık ortamında hizmet veren
kamu görevlilerince de taşınır hale geldiğini kaygıyla izlemekteyiz!
Gerekçesi her ne olursa olsun türban konusunda TBMM’yi de teslim alan
dayanaksız uygulama özgürlük olamaz!
Çağdaş bir ülkenin ve çağa uygun bir yaşam süren ulusun güvencesi olan laiklik ilkesinin yerle bir edilmesi anlamına gelen bu gelişmeye karşı sesimizi yükseltmeyi,
tepki göstermeyi kaçınılmaz bir görev sayıyoruz!
Türkiye Cumhuriyeti bu (türban) tuzağa düşürülmemeli,
güncel politika ve oy kaygılarına kurban edilmemelidir!
Bu nedenle, yalnızca yönetenleri değil, onların uygulamalarını denetlemekle yükümlü
muhalefeti de göreve çağırıyoruz!
Saygılarımızla.
3.11.13, İzmir
İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Adına
Dr. Suat KAPTANER
Başkan
3 Kasım 1990….
3 Kasım 2013..
23 yıl geçti aradan..
Türkiye’de SOSYAL TIP AKP tarafından yerle bir edildi..
Eşsiz Halk Sağlığı önderi
Prof. Dr. Nusret H. FİŞEK‘e
özlem ve saygı ile..
Sevgi ve saygı ile.
1.11.13, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Dostlar,
AÜTF Dönem 6’da son sınıf öğrencilerimize (İnt. Dr.) 1 aylık Halk Sağlığı stajları sonunda sunmak üzere birer seminer konusu veriyoruz.
Bunlardan birini kamuoyu ile de paylaşmakta yarar var :
SAĞLIKTA KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞI VE ŞEHİR HASTANELERİ
İlgi ve bilginize sunarız.
Başbakan RT Erdoğan’ın “hayalleri” nin ardalanını / içyüzünü göreceksiniz..
31 yansıdan oluşan özlü sunuyu izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki)
tıklar mısınız?
Sevgi ve saygı ile.
1.11.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
ÖZEL HASTANELERDE % 200 FARK ALINMASI NE DEMEKTİR??
Dr. Ahmet SALTIK
ADD Bilim Kurulu
www.ahmetsaltik.net
Böylesine serbest piyasa denebilir mi? |
Aşağıda bir “paran kadar sağlık” öyküsü okuyacaksınız.
Kısır döngüye dolanmış gidiyor..
SGK’nın ödediği bedeller salt özel hastanelere mi yetmiyor?
Bizim de öğretim üyesi olduğumuz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanelerine yetiyor mu? Hayır.. 2500 dolayında yatağı olan Türkiye’nin en büyüğü hastane işletmelerimiz “zararda” !
Bir de “5 yıldızlı otel standardında hastaneler” yapılıyor (Ankara’da 18 Eylül 2013’te Etlik’te ve 22 Ekim 2013’te Bilkent’te temelleri atıldı..), yabancı sermaye ortakları ile yandaşlar zengin edilecek!) “şehir hastaneleri” adı altında.. Devletin Anayasa’ya aykırı olarak karşılıksız tahsis ettiği hazine arazilerinde.. Bu binalara 30 yıllığına kiracı olmayı yine Devlet yükümleniyor. Yetmedi, % 70 doluluk güvencesi veriyor Devlet!?..
Yurttaşını hasta edip bu “5 yıldızlı sağlık uzay üsleri“ne (!) yollayacak herhalde!?)
Böylesine serbest piyasa denebilir mi?
Devletin memesinden düşmeyen “zavallı” sermaye!
Peki bu ultra lüks hastanelerde
SGK ayrıca % kaç fark alınmasını uygun bulursa özel sağlık sektörüne yeter?? % 300, 400, 500??
O zaman kamu kesiminde nasıl ve ne nitelikte hizmet verilecek??
Asıl onların batırılmasına mı sıra gelecek? Rakipsiz serbest piyasa mı yaratılacak?
Hani Liberal ekonomi? Rekabetsiz, devletin memesinde, eli yurttaşın cebinde sermaye konsorsiyumları ile..
Bu arada SGK’nın yükümü ne olacak?
Zorunu genel sağlık sigortası (GSS) işlevsiz mi kalacak?!
Pekiiii, bunca yüksek SGK farkını kim ödeyebilecek??
SGK primlerine = ek vergiye ek oldukça yüksek primli özel sağlık sigortası yaptırabilenler ya da bu farkları cebinden ödeyebilecek ölçüde zenginler..
Demek ki kimlere yapılıyor bu hastaneler; garip – gurebaya değil, değil mi?
Şu AKP’nin RTE’sinin – RTE’nin AKP’sinin dilinden düşürmediği garip – gureba halkımız nereden sağlık hizmeti alacak??
SGK’nın gerçekçi olmayan, maliyetin altında geriödeme yaptığı kamusal sağlık kuruluşlarından.. Ayakta kalabilirlerse, iflas etmezlerse, batıp kapatılmazlarsa..
Veee, SKG’nın bedelini ödediği nitelikte!
Ya da SGK’nın ödediği bedele uygun nitelikte!
ABD sağlık modeli gözler önünde.. Yüz milyarlarca $’ı yutan ama halkın hala
50 milyonunu (1/6 nüfus) sağlık güvencesi dışında tutan, sağlık göstergeleri dünyada 37. sıralara dek gerilemiş bir ABD.. Yuttuğu 2,5 trilyon $ /yıl müthiş kaynağa karşın (dünyadaki toplam sağlık giderinin yaklaşık yarısı!) sefil ve vahşi..
ABD Ulusal gelirinin 1/6’sıyla semiren fakat hala vicdansız ve acımasız..
Ama kapitalist ve liberal, çoook kârlı özel sağlık sektörü ile ilaç – tıbbi teknoloji üreticileri için..
Başkan Obama bile bu Majino hattını aşamıyor.. ABD bütçesi felç edilebiliyor sermayenin Kongre’deki sözcüleri eliyle.. Devlete şantaj yapılıyor en ağır ve ahlaksız biçimde!
ÇÖZÜM :
Peki bu kokuşmuş ve akıldışı (irrasyonel), gözü doymaz talan düzenini ne adına sürdüreceğiz?
Kapitalizmin ve babası Adam Smith‘in gül hatırı ve aziiiz ruhları hatırına mı?
Hiç gerek yok, olanak da yok!
Çünü liberalizmin babası ADAM SMITH, günümüz neo-liberallerinin saptırdıklarının tersini yazmıştı ünlü kitabı “The Wealth of Nations” da (1776) :
– Neo-liberal tosuncukların keyfi kaçacak ama gerçek böyle..
– Büyük büyük …dedenizin kemiklerini sızlatıyorsunuz haberiniz ola..
– Çıkmaz sokaktır.. Moneter (salt parasal yöntemlerle) çıkış yoktur bu yolda..
– Herkes aklını başına almalı ve Türkiye, koruyucu sağlık hizmeti omurgalı
Kamusal ağırlıklı sosyal sağlık hizmetlerine geri dönmelidir..
– 1961’de Prof. Nusret Fişek‘in öncülüğünde 27 Mayıs Devrimcilerinin getirdiği SOSYALLEŞTİRİLMİŞ SAĞLIK HİZMETLERİNE.. 224 Sayılı Yasa düzenine..
-Önünde sonunda oraya dönülecek, geciktikçe sermayeye aktarılan kamu kaynakları (vergilerimiz!) büyüyecek, halkın yoksullaşması ve sağlıksızlaş(tırlıl)ması da!
Marş marş!
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 30.10.13
Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
www.ahmetsaltik.net
Dipnot :
Sağlık Bakanı, müezzinoğlu Mehmet bey, işsiz kalan (!?) 7000 Yunan doktora patron olmaya, Türkiye’de iş vermeye heveslenmiş.. Göçmen (“suyun ete geçesi”!) damarı kabardı herhalde! 7000 de çevirmen; 14000! Yunanistan’dan 2. bir iç göç alımı (mübadele – “exchange” değil; “import” !) dalgası daha!
Bakan Mehmet bey, “Büyük Şefi”nin hayallerinin izinden giderek uçuk – fantastik tasarımları bir yana bıraksın ve piyasada yaşam kurtarıcı depo penisilin yokuluğuna çare bulsun. Bir kutusu beş TL’den ucuz ama yaşam kurtarıcı bu ilacın kâr payı düşük, sermaye zahmet (tenezzül?!) edip bu öksüz ilacı (orphan drug!) üretmiyor..
Bakan bey ne yapabiliyor seyretme dışında??
Çok yazık!
Halkın sağlığı ile utanmazca oynanıyor..
===================================================================
SAĞLIKTA FARKLARIN ARTIRILMASI HAKKINDA
Farklar Nereden Kaynaklanıyor?
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), verilen sağlık hizmetleri karşılığında kuruluşlara işlem başına bir bedel ödemektedir. Bu bedeller, SGK’nın Sağlık Uygulama Tebliği
(SUT) denilen listesinde yer almaktadır. Gerçekte SGK- SUT tarifeleri,
kamu kuruluşlarında verilen hizmetler için hazırlanmıştır. Özellikle de devlet hastaneleri esas alınmıştır. Bu nedenle de, gerçek maliyetleri yansıtmamakta ve maliyetlerin altında bedeller ödenmektedir.
SGK- SUT bedelleri, genelde devlet hastaneleri için bile yetersiz durumdadır.
Özel kuruluşlar için ise tümüyle yetersizdir. Çünkü devlet hastaneleri personel maaşını maliyeden almakta, kira ödememekte, çeşitli vergi avantajları ve devlet subvansiyonlardan yararlanmaktadır. SGK’dan yapılan SUT ödemesi, gelirlerinin yalnızca bir bölümünü oluşturmaktadır.
Kabaca örnek vermek gerekirse, Sağlık Bakanlığı’nın toplamda SGK’dan aldığı miktar 2012 yılı için 14 milyar TL dolayındadır. Genel bütçeden aldığı ise 17 milyar TL dolayındadır. Yani toplamda oluşan 31 milyar TL dolayındaki gelir bütçesinin % 45’i SGK- SUT geliri olarak, % 55’i de genel bütçe geliri olarak oluşmaktadır. Başka bir deyişle, genel bütçeden aldığı gelir, SGK- SUT miktarına göre % 21 daha fazladır.
Bir anlamda, SGK- SUT bedeline göre genel bütçeden % 21 daha fazla fark almaktadır. Bu fark, kira ödememe, vergi ayrıcalıkları ve diğer desteklerle % 150’nin üzerine çıkmaktadır.
Özel Kuruluşlarda Durum Nedir?
Özel kuruluşlar, yalnızca SGK’dan SUT bedelini alabilmektedirler. Eğer hastadan fark almazlarsa, bu bedelle aynı zamanda personel giderleri, kira, vergi ve tüm öbür bedelleri karşılamak zorundadır. Bu ise olanaksızdır. Bu durumda, devlet hastanelerinin yalnızca % 45 geliri kadar gelirle, tüm ihtiyaçlarını karşılamak ve faaliyetlerini sürdürmek durumunda kalırlar ve yarışamazlar. Doğal olarak da iflasa sürüklenirler ve kapanırlar. Zaten bir bölümü bu şekilde faaliyetine son vermiş durumdadır.
Farkların Öyküsü Nasıl Gelişti?
Durum böyle iken, bir önceki Sağlık Bakanı Recep Akdağ, nedendir bilinmez, özel
kuruluşların fark almaması konusunda diretti. Bu durum, özel kuruluşların ortadan kalkması anlamına geliyordu. Sonuçta, lütfedildi ve % 20 fark alabilmeleri kabul edildi. Sonraları, bu oran yoğun yakınmalarla % 30’a çıktı. Yakınmalar doğal olarak dinmedi,
tıp merkezleri için % 30’da kaldı, özel hastanelerde ise gruplanarak % 30- % 90 arasında kabul edildi.
Yakınmalar yine dinmiyor. Çünkü özel kuruluşlarla devlet hastaneleri arasında hala büyük bir gelir açığı var. Özel kuruluşların, devlet hastanelerinin gelir düzeyine erişebilmesi için, en az % 121- % 150 dolayında fark almaları gerekiyor. Geçmesi için demiyoruz, yalnızca bu düzeye gelebilmeleri için. Daha iyi olabilmeleri için ise, daha fazla fark almaları gerekiyor. % 200 ve daha fazlası gibi. Kalitede yarışan bazılarına,
% 200 fark da yeterli değildir.
Doc.Dr. Pasa Göktaş
pasagoktas@gmail.com via yahoogroups.com to hekimforumu