Etiket arşivi: Paran Kadar Sağlık

SGK ve GSS Çöküyor – Çökertiliyor…


SGK ve GSS Çöküyor – Çökertiliyor…

Dostlar,

AÜTF (Ankara Üniv. Tıp Fak.) Hastaneler Başhekimliğinden gelen ileti ve eki aşağıda..

*****

Değerli Öğretim Üyesi,

SGK tarafından 1.10.2014 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren
Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) değişikliği, SGK ile anlaşmalı tüm hastanelerde olduğu gibi Hastanelerimizde de kimi işlemlerin yapılmasını zorlaştıracak hatta olanaksız duruma getirebilecek, sonuç olarak hastalarımızın mağduriyetine yol açabilecektir.

Konuyla ilgili basında çıkan güncel haberler aşağıdaki linkte bilgilerinize sunulmuştur. Durumun düzeltilmesi için değişik platformlardaki girişimlerimiz sürmektedir.

Saygılarımızla.
AÜTF Hastaneler Başhekimliği

http://cep.hurriyet.com.tr/detay/27357158

*****

Hürriyet‘in kapsamlı haberi aşağıda..
Bu sitede yıllardır yazıyor, konferanslarda anlatıyor, derslerimizde işliyoruz..

2 önemli vurgu yapıyorduk :

1. Aile hekimliği çağdışıdır!
2. GSS (Genel Sağlık Sigortası) sizin sağlığınızın değil,
    sermayenin kazancının sigortasıdır!

GSS yürümüyor!..
Yoğun bakımda Merkezi Yönetim Bütçesinden ciddi aktarımlara karşın
(yıl yıl bütçenin 1/5’i dek!) yürümüyor..

SGK ve GSS yoğun bakımda yavaş yavaş ölüyor (iflas ediyor..)

“Toplanan primler = utanmaz EK VERGİLER” e karşın yeterli sağlık güvencesi yok!
Her geçen gün içi boşaltılıyor..

1.10.2008’de yürürlük aldığında (5510 sayılı SSGSS Yasası (SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU) katkı payı %20 idi..
Bugün tam 10 katı, %200!

Ayrıca pek çok kalemde ek ödeme = HARAÇ alınıyor, kimi sağlık hizmetleri ve ilaçlar kapsam dışında tutuluyor, kapsam dışına çıkarılıyor.. Örnekler öyle çok ki,
yaşayan herkes biliyor.. Örn. ağrısız doğum için yaklaşık 1000 TL ek ödeme..
Diş implantları kapsam dışı, bir yığın ilaç (OTC) öyle, laserle prostat operasyonu için
SGK 1 veriyorsa 2 de yurttaştan istiyor. Koroner stentlerin ilaçsız – mekanik olanını ödüyor..

Apaçık paran kadar sağlık!

Devasa SGK bütçesi (2014 içinde 200 milyar TL’ye yaklaşarak neredeyse
genel bütçenin yarısı!) bir türlü dikiş tutmuyor ve aktüaryal dengeler sağlanamıyor..

Temel nedenlerin başında koruyucu sağlık hizmetlerinin savsaklanması ve
DB – IMF güdümünde SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ile lüks ve pahalı sağaltım hizmetlerine yöneliş! Devlet eliyle sermayeye halkın cebinden, bütçeden korkunç rantlar aktarma!
Devlet sopalı tahsildar!

Moneter sıkıyönetim ile çıkış asla yok!

Çok acı bir tablo

SGK utanmadan, “Özel Sağlık Sigortası da olan genel sağlık sigortalımız” deyimini SUT (Sağlık Uygulama Tebliği) metinlerinde kullanmakta.. Kendi aczini itiraf ederek;

  • “Bana prim = haraç öde ama güvenme, ek özel sağlık sigortası – emeklilik sigortası yaptır…” diyor..

Yani katmerli Devlet – SGK soygunu!

İşte KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizm ve bu politikaların körü körüne uygulayıcısı AKP iktidarının 12 yıl sonra ülkeyi getirdiği batak!
Nereye dek ??
Duvara dayandınız..
Sağlıkta masallar çoktaaaan bitti.

Yazıklar olsun!

Halk artık iyice görecek çıplak gerçekleri..
Kamu sağlık kurumlarını (özellikle Tıp Fakültesi hastanelerini!) çökertmek ve
yurttaşı tümüyle özel sağlık sektörünün kucağına atmak..
Sonra ??
Sonra??

Çözüm     :

1. Kamu eliyle, koruyucu sağlık hizmeti odaklı ulusal sağlık hizmetleri sistemi..

2. Aile hekimliği – GSS – piyasacı sağlık sistemini terk etmek..

3. IMF – DB güdümünden çıkıp ulusal sağlık politikaları geliştirip uygulamak..

****

Bunları AKP yapabilir mi?

Tersini yapmak için iktidara getirildi!
Dolayısıyla çare, bir an önce bu gayrımilli iktidardan kurtulmak!
İlk durak Temmuz 2015 seçimleri.. AKP bunalıp öne almazsa..

Sevgi ve saygı ile.
10 Ekim 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK

www.ahmetsaltik.net

===================================================

Ameliyat masada kaldı

(http://cep.hurriyet.com.tr/detay/27357158)
Burak COŞAN
10 Ekim 2014
Sosyal Güvenlik Kurumu 1 Ekim 2014 itibarıyla ameliyat malzemelerine ödediği ücretlerde indirime gidince kamu hastaneleri malzeme alamaz hale geldi.
Özellikle beyin, kalp ve ortopedi gibi alanlarda birçok ameliyat malzeme yokluğundan iptal ediliyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) yayınladığı ve 1 Ekim’de yürürlüğe giren Sağlık Uygulama Tebliği hastalar için kabus oldu. Bazı malzemeler için SGK’nın ödediği ücretler yarı yarıya düşürülünce kalp, damar, kanser, ortopedi ve beyin gibi alanlarda malzemeler alınamaz hale geldi. Bu da beraberinde ameliyat iptallerini getirdi. Yasal nedenlerle kamu hastanelerindeki ameliyatlarda hastadan ücret alınamıyor. Ameliyat masraflarını kamu hastaneleri SGK’ya fatura ediyor. SGK’nın malzemeler için ödediği fiyatlar ile piyasa fiyatları arasındaki fark sorunun temel kaynağı. Bu durumdan birçok hastanın etkilendiğini ifade eden Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Aksoy, bayram sonrası bir hastanın bacak damarlarındaki tıkanıklığın açılacağı ameliyatı iptal etmek zorunda kaldıklarını söyledi. Bir başka hastanede ise kalp pili takılacak bir hastanın ameliyatının yapılamadığını dile getiren Aksoy, ameliyat sırası bekleyen vatandaşların mağdur edildiğini belirtti.

YÜZDE 50 FİYAT FARKI

SGK ve ameliyat malzemelerini getiren ithalatçı firmaların bir an önce anlaşması gerektiğine vurgu yapan Aksoy, “Çünkü SGK’nın verdiği fiyatlarla ithalatçı firmaların getirdiği ürünler arasındaki fiyat farkı bazı ürünlerde yüzde 50’leri buluyor. Örneğin kan akımı ölçümü yaptığımız tellerin fiyatı 1300 liraydı. Ancak SGK’nın verdiği fiyat 600 liraya düşürüldü. Fiyattan dolayı hiçbir ithalatçı firma da bu ürünleri getirmiyor. Düzenlenen ihalelere girmiyor. Komplike ve büyük ameliyatlarda yapılamaz durumda. Tam tıkalı damarları açtığımız teller de dahi fiyatlar düşürüldü” ifadelerini kullandı. SGK ile hastaneler arasında yapılan anlaşma gereği de aradaki fiyat farkının vatandaş tarafından karşılanamadığının altını çizen Aksoy, “Hekim olarak bu olaylara biz de müdahil olamıyoruz. Acil olan ameliyatları şimdilik yapabiliyoruz. Söz konusu malzemelerin tedarik etmek için vatandaşa ek malzeme aldırırsak cezalarla karşı kalıyoruz. Ya ithalatçılar fiyat düşürecek ya da SGK bir çalışma yapacak. Başka çaresi yok” dedi.

Ameliyatlarda kullandıkları ürünlerin en azından 3-5 yıl test edilmiş olması gerektiğini de ifade eden Aksoy, “Ucuza gelen ürünler de var. Ancak bu tip ürünleri ucuz ya da pahalı diye değil, test edilip edilmediği yönünde değerlendirmeliyiz. Test edilmemiş ürünleri vatandaşlarımız üzerinde deneme yapmamalıyız. Bu fiyat politikası ile test edilmemiş ürünlerle ameliyatlar yapılabilir” diye konuştu.

KALİTE ÖLÇÜLMÜYOR

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun maliyetleri azaltma baskısı altında hareket ettiğini dile getiren Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Reşat Bahat, yetkililerin bu işi deneme yanılma yoluyla yaptığını söyledi. Düzenlemelerin kendilerinin fikirleri alınmadan yapıldığının altını çizen Bahat, “Bunları yaparsak vatandaşın sağlığı ne olur’ diye düşünmüyorlar. Ucuz malzemeler konusunda kaliteyi ölçen birileri var mı yok mu belli değil. Vatandaşı düşünen yok. ‘Vatandaş neden Fransızlardan fazla muayene oluyor? Türkiye’de neden bu kadar çok ameliyat yapılıyor? Malzeme alımlarında neler yapmalıyız? Ya da vatandaş neden ameliyat esnasında iltihap kaptı?’ gibi soruların cevabını bulmak için değil, kestiğimiz bir fatura için bizi görüşmeye çağırıyorlar. 150-200’den fazla ürünün fiyatında indirime gittiler. Değişiklikleri karınca yazısıyla yazıp genelge yayınladılar” ifadelerini kullandı.

YENİ FİRMALAR TÜREDİ

Uzun yıllardır SGK’nın hastanelere ödediği ücretlerde bir artış yaşanmadığını belirten Türk Nöroşirürji Derneği Spinal Grup Başkanı Sedat Dalbayrak da, “Ameliyatlarda kullanılan malzemelerde indirim yapıyorlar. Bu kararla birlikte kaliteli üretim yapan firmalar ürünlerini vermiyor. Arkasından da bir takım firmalar türüyor onlar ihaleye giriyor, onların kalitesiz malzemeleri kullanılıyor. ‘İyi malzeme kullanalım kalanı vatandaş ödesin diyoruz’ onu da kabul etmiyorlar. Yapılan ameliyatı kullanılan malzemeyi ya da yapılan işi inceleyen yok, kaç ameliyat yaptığımız, kaç hastayı muayene ettiğimize bakıyorlar. Kalitesiz malzeme kullandırılmak istenmesinin tek sebebi de SGK’nın maliyetlerini azaltmak. O kadar çok poliklinik açıldı ki. Artık kimse yetişemiyor. Büyük firmalar verilen fiyatlar yüzünden ihaleler dahi girmiyor” diye konuştu. Ameliyatlar dün de ertelendi

Kalp damar cerrahisinde de büyük problemler olduğunu söyleyen Mehmet Aksoy, “Dünden beri de birçok ameliyat iptal edildi. Sadece basit ameliyatlar oluyor. Bugün (dün) bir hastanın tam tıkalı damarlarını açmamamız gerekiyordu. Ancak sadece az tıkalı olan bir damarını açabildik. Diğerini 1 ay sonra yapacağız. Hastayı iki kez ameliyat etmek zorunda kalacağız. Yarın yapılacak (bugün) damar içi ultrason cihazı gereken bir hastanın ameliyatını ileri bir tarihe erteledik. Çünkü söz konusu aleti alamıyoruz” diye konuştu.

‘ZAMAN ZAMAN AKSAMA OLUYOR
SAĞLIK Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İrfan Şencan, birçok hastanede ameliyatlarda kullanılacak malzeme bulunamadığı gerekçesiyle ameliyatların iptal edilmesiyle ilgili Hürriyet’e şunları söyledi: “SGK, doğal olarak ödeyici kurum olarak aynı malzemeyi daha ucuz fiyata satın almak ister. Bu malzemelerin hepsi sonuçta CE belgesine sahip. Çok kalitesiz malzeme konusu var ama çok abartılıyor. SGK da ‘aynı işi gören malzemeye daha az nasıl öderim’ diye düşünüyor. Bu gayet doğal. 300 liraya satılan malzemeye ‘100 lira öderim’ diyebiliyor. Bu rakam bulunurken zaman zaman bizim de şahit olduğumuz hatalar oluyor. Malzemeler toplu olarak alınırken, düşük rakam bulunabiliyor ama bir daha almak istediğinde o fiyata bulamıyorsun. Hastane alsa zarar ediyor. Firma ise ‘ne kadar ucuza verirsem hastaneler daha ucuza almak isteyecek’ diye satmak istemiyor. Hastane SGK’nın ödediği fiyata malzemeyi alamazsa Sayıştay’a hesap vermek zorunda kalıyor veya hastayla karşı karşıya geliyor. Hastanenin üzerinde ek yükler de var. Örneğin, Çocuk Esirgeme Kurumu payı, bilimsel araştıramalar payı, personele ödenen ek ücretler gibi. Bunlar yüzde 8’i bulabiliyor. Tamam hastaneler kâr etmesin ama zarar da etmesin. SGK ödemeyi ne kadar kısarsa, hastaneler o kadar zarar ediyor. Bu tür sorun yaşandığında da SGK ile mutabakatımız fiyatları tekrar gözden geçirme biçiminde oluyor. Zaman zaman aksamalar olduğu doğru. Bu gözden geçirmenin, fiyat revizyonları daha sık olması gerekir.” (Meltem ÖZGENÇ / ANKARA)

ÖZEL HASTANELERDE % 200 FARK ALINMASI NE DEMEKTİR??


ÖZEL HASTANELERDE % 200 FARK ALINMASI NE DEMEKTİR??


Dr. Ahmet SALTIK

ADD Bilim Kurulu
www.ahmetsaltik.net

Böylesine serbest piyasa denebilir mi?
Devletin memesinden düşmeyen “zavallı” sermaye!
Peki bu ultra lüks hastanelerde SGK ayrıca % kaç fark alınmasını uygun bulursa
özel sağlık sektörüne yeter?? % 300, 400, 500?? O zaman kamu kesiminde
nasıl ve ne nitelikte hizmet verilecek?? Asıl onların batırılmasına mı sıra gelecek? Rakipsiz serbest piyasa mı yaratılacak? Hani Liberal ekonomi?
Rekabetsiz, devletin memesinde, eli yurttaşın cebinde sermaye konsorsiyumları ile..
Bu arada SGK’nın yükümü ne olacak?
Zorunu genel sağlık sigortası işlevsiz mi kalacak!

Aşağıda bir “paran kadar sağlık” öyküsü okuyacaksınız.
Kısır döngüye dolanmış gidiyor..
SGK’nın ödediği bedeller salt özel hastanelere mi yetmiyor?
Bizim de öğretim üyesi olduğumuz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanelerine yetiyor mu? Hayır.. 2500 dolayında yatağı olan Türkiye’nin en büyüğü hastane işletmelerimiz “zararda” !

Bir de “5 yıldızlı otel standardında hastaneler” yapılıyor (Ankara’da 18 Eylül 2013’te Etlik’te ve 22 Ekim 2013’te Bilkent’te temelleri atıldı..), yabancı sermaye ortakları ile yandaşlar zengin edilecek!) “şehir hastaneleri” adı altında.. Devletin Anayasa’ya aykırı olarak karşılıksız tahsis ettiği hazine arazilerinde.. Bu binalara 30 yıllığına kiracı olmayı yine Devlet yükümleniyor. Yetmedi, % 70 doluluk güvencesi veriyor Devlet!?..
Yurttaşını hasta edip bu “5 yıldızlı sağlık uzay üsleri“ne (!) yollayacak herhalde!?)

 

sehir_hastaneleri

Böylesine serbest piyasa denebilir mi?

Devletin memesinden düşmeyen “zavallı” sermaye!

Peki bu ultra lüks hastanelerde
SGK ayrıca % kaç fark alınmasını uygun bulursa özel sağlık sektörüne yeter?? % 300, 400, 500??

O zaman kamu kesiminde nasıl ve ne nitelikte hizmet verilecek??
Asıl onların batırılmasına mı sıra gelecek? Rakipsiz serbest piyasa mı yaratılacak?
Hani Liberal ekonomi? Rekabetsiz, devletin memesinde, eli yurttaşın cebinde sermaye konsorsiyumları ile..

Bu arada SGK’nın yükümü ne olacak?
Zorunu genel sağlık sigortası (GSS) işlevsiz mi kalacak?!
Pekiiii, bunca yüksek SGK farkını kim ödeyebilecek??
SGK primlerine = ek vergiye ek oldukça yüksek primli özel sağlık sigortası yaptırabilenler ya da bu farkları cebinden ödeyebilecek ölçüde zenginler..

Demek ki kimlere yapılıyor bu hastaneler; garip – gurebaya değil, değil mi?

Şu AKP’nin RTE’sinin – RTE’nin AKP’sinin dilinden düşürmediği garip – gureba halkımız nereden sağlık hizmeti alacak??

SGK’nın gerçekçi olmayan, maliyetin altında geriödeme yaptığı kamusal sağlık kuruluşlarından.. Ayakta kalabilirlerse, iflas etmezlerse, batıp kapatılmazlarsa..
Veee, SKG’nın bedelini ödediği nitelikte!
Ya da SGK’nın ödediği bedele uygun nitelikte!

ABD sağlık modeli gözler önünde.. Yüz milyarlarca $’ı yutan ama halkın hala
50 milyonunu (1/6 nüfus) sağlık güvencesi dışında tutan, sağlık göstergeleri dünyada 37. sıralara dek gerilemiş bir ABD.. Yuttuğu 2,5 trilyon $ /yıl müthiş kaynağa karşın (dünyadaki toplam sağlık giderinin yaklaşık yarısı!) sefil ve vahşi..
ABD Ulusal gelirinin 1/6’sıyla semiren fakat hala vicdansız ve acımasız..
Ama kapitalist ve liberal, çoook kârlı özel sağlık sektörü ile ilaç – tıbbi teknoloji üreticileri için..

Başkan Obama bile bu Majino hattını aşamıyor.. ABD bütçesi felç edilebiliyor sermayenin Kongre’deki sözcüleri eliyle.. Devlete şantaj yapılıyor en ağır ve ahlaksız biçimde!

ÇÖZÜM                    :

  • Sağlıkta piyasa ekonomisinden vazgeçeceksiniz. 
  • Sağlık hizmetleri kamusal olacak.
  • Aslı – özü KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ – SAĞLIKLI TOPLUM olacak.
  • O zaman çoook pahalı olan sağaltıcı sağlık hizmetlerine gereksinim azalacak. Bunu da büyük ölçüde bütçeden karşılayabile-ceksiniz. 
  • Özel sağlık sektörüne yersiz ve haksız ayrılan kaynaklar ekonominin
    öbür kulvarlarına kaydırılarak daha verimli kullanılabilecek..
  • Kalkınma hızlanabilecek.. Hem de ek olarak, yaratılan “sağlıklı toplum” itkisiyle.

Peki bu kokuşmuş ve akıldışı (irrasyonel), gözü doymaz talan düzenini ne adına sürdüreceğiz?

Kapitalizmin ve babası Adam Smith‘in gül hatırı ve aziiiz ruhları hatırına mı?
Hiç gerek yok, olanak da yok!
Çünü liberalizmin babası ADAM SMITH, günümüz neo-liberallerinin saptırdıklarının tersini yazmıştı ünlü kitabı “The Wealth of Nations” da (1776)  :

 

  • “SAĞLIK HİZMETLERİ, PİYASAYA BIRAKILAMAYACAK DENLİ  ÖNEMLİ,
    KRİTİK HİZMETLERDİR.”

– Neo-liberal tosuncukların keyfi kaçacak ama gerçek böyle..
– Büyük büyük …dedenizin kemiklerini sızlatıyorsunuz haberiniz ola..
– Çıkmaz sokaktır.. Moneter (salt parasal yöntemlerle) çıkış yoktur bu yolda..
– Herkes aklını başına almalı ve Türkiye, koruyucu sağlık hizmeti omurgalı
Kamusal ağırlıklı sosyal sağlık hizmetlerine geri dönmelidir..
– 1961’de Prof. Nusret Fişek‘in öncülüğünde 27 Mayıs Devrimcilerinin getirdiği SOSYALLEŞTİRİLMİŞ SAĞLIK HİZMETLERİNE.. 224 Sayılı Yasa düzenine..
-Önünde sonunda oraya dönülecek, geciktikçe sermayeye aktarılan kamu kaynakları (vergilerimiz!) büyüyecek, halkın yoksullaşması ve sağlıksızlaş(tırlıl)ması da!

Marş marş!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 30.10.13

Dr. Ahmet Saltık
Ankara Üniv. Tıp Fak.
www.ahmetsaltik.net

Dipnot                              :

Sağlık Bakanı, müezzinoğlu Mehmet bey, işsiz kalan (!?) 7000 Yunan doktora patron olmaya, Türkiye’de iş vermeye heveslenmiş.. Göçmen (“suyun ete geçesi”!) damarı kabardı herhalde! 7000 de çevirmen; 14000! Yunanistan’dan 2. bir iç göç alımı (mübadele – “exchange” değil; “import” !) dalgası daha!

Bakan Mehmet bey, “Büyük Şefi”nin hayallerinin izinden giderek uçuk – fantastik tasarımları bir yana bıraksın ve piyasada yaşam kurtarıcı depo penisilin yokuluğuna çare bulsun. Bir kutusu beş TL’den ucuz ama yaşam kurtarıcı bu ilacın kâr payı düşük, sermaye zahmet (tenezzül?!) edip bu öksüz ilacı (orphan drug!) üretmiyor..
Bakan bey ne yapabiliyor seyretme dışında??
Çok yazık!
Halkın sağlığı ile utanmazca oynanıyor..

===================================================================

SAĞLIKTA FARKLARIN ARTIRILMASI HAKKINDA

Farklar Nereden Kaynaklanıyor?

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), verilen sağlık hizmetleri karşılığında kuruluşlara işlem başına bir bedel ödemektedir. Bu bedeller, SGK’nın Sağlık Uygulama Tebliği
(SUT) denilen listesinde yer almaktadır. Gerçekte SGK- SUT tarifeleri,
kamu kuruluşlarında verilen hizmetler için hazırlanmıştır.
Özellikle de devlet hastaneleri esas alınmıştır. Bu nedenle de, gerçek maliyetleri yansıtmamakta ve maliyetlerin altında bedeller ödenmektedir.

SGK- SUT bedelleri, genelde devlet hastaneleri için bile yetersiz durumdadır.
Özel kuruluşlar için ise tümüyle yetersizdir. Çünkü devlet hastaneleri personel maaşını maliyeden almakta, kira ödememekte, çeşitli vergi avantajları ve devlet subvansiyonlardan yararlanmaktadır. SGK’dan yapılan SUT ödemesi, gelirlerinin yalnızca bir bölümünü oluşturmaktadır.

Kabaca örnek vermek gerekirse, Sağlık Bakanlığı’nın toplamda SGK’dan aldığı miktar 2012 yılı için 14 milyar TL dolayındadır. Genel bütçeden aldığı ise 17 milyar TL dolayındadır. Yani toplamda oluşan 31 milyar TL dolayındaki gelir bütçesinin % 45’i SGK- SUT geliri olarak, % 55’i de genel bütçe geliri olarak oluşmaktadır. Başka bir deyişle, genel bütçeden aldığı gelir, SGK- SUT miktarına göre % 21 daha fazladır.
Bir anlamda, SGK- SUT bedeline göre genel bütçeden % 21 daha fazla fark almaktadır. Bu fark, kira ödememe, vergi ayrıcalıkları ve diğer desteklerle % 150’nin üzerine çıkmaktadır. 

Özel Kuruluşlarda Durum Nedir?

Özel kuruluşlar, yalnızca SGK’dan SUT bedelini alabilmektedirler. Eğer hastadan fark almazlarsa, bu bedelle aynı zamanda personel giderleri, kira, vergi ve tüm öbür bedelleri karşılamak zorundadır. Bu ise olanaksızdır. Bu durumda, devlet hastanelerinin yalnızca % 45 geliri kadar gelirle, tüm ihtiyaçlarını karşılamak ve faaliyetlerini sürdürmek durumunda kalırlar ve yarışamazlar.  Doğal olarak da iflasa sürüklenirler ve kapanırlar. Zaten bir bölümü  bu şekilde faaliyetine son vermiş durumdadır.

Farkların Öyküsü Nasıl Gelişti?

Durum böyle iken, bir önceki Sağlık Bakanı Recep Akdağ, nedendir bilinmez, özel
kuruluşların fark almaması konusunda diretti. Bu durum, özel kuruluşların ortadan kalkması anlamına geliyordu. Sonuçta, lütfedildi ve % 20 fark alabilmeleri kabul edildi. Sonraları, bu oran yoğun yakınmalarla % 30’a çıktı. Yakınmalar doğal olarak dinmedi,
tıp merkezleri için % 30’da kaldı, özel hastanelerde ise gruplanarak % 30- % 90 arasında kabul edildi.

Yakınmalar yine dinmiyor. Çünkü özel kuruluşlarla devlet hastaneleri arasında hala büyük bir gelir açığı var. Özel kuruluşların, devlet hastanelerinin gelir düzeyine erişebilmesi için, en az % 121- % 150 dolayında fark almaları gerekiyor. Geçmesi için demiyoruz, yalnızca bu düzeye gelebilmeleri için. Daha iyi olabilmeleri için ise, daha fazla fark almaları gerekiyor. % 200 ve daha fazlası gibi. Kalitede yarışan bazılarına,
% 200 fark da yeterli değildir.

Doc.Dr. Pasa Göktaş
pasagoktas@gmail.com via yahoogroups.com to hekimforumu

SAĞLIK OLSUN, SÖMÜRÜ OLMASIN…


Dostlar
,

TÜİK’in Türkiye Sağlık Harcamaları geçen hafta açıklaması üzerine
biz bir değerlendirme yapmayı tasarlarken, Van Atatürk Lisesi’nden arkadaşımız
sevgili
 Mustafa Sönmez, nefis bir irdeleme yaptı.

Batı cephesinde yeni bir şey yok!..

Yılllardır yazageldiklerimizle öngördüklerimiz bir bir, adım adım yaşama geçiriliyor.
Bu uğursuz öngörü issabeti bizim hünerimizden değil; varılmak istenen hedef belli.
Kokuşmuş, mide bulandıran yoz ve hemen tüm ABD’lilerin bir parça olsun düzeltmek için çırpındıkları sistemi Türkiye’ye dayatmak.. En son OBAMACARE yasası ve ABD’nin kilitlenen bütçesi ortada.

SGK yönergelerinde “tamamlayıcı özel sağlık sigortası da olan genel sağlık sigortalımız” biçiminde akıllara durgunluk veren tanımlamalar yer aldı geçen yıl Haziran’da.

Soygun Deli Dumrul‘u hasetten çıldırtacak boyutlarda..
Acı olan, soygunu sermaye adına yapan Devlet..

1. Ödediği vergi ile yurttaş, en temel hakkı ve devletin de en temel ödevi olan
sağlık hizmetine erişemiyor.

2. Bu amaçla zorunlu GSS dayatılarak PRİM = EK VERGİ alınıyor.

3. Bu da yetmiyor, 8-9 yerde katkı payı = haraç = devlet bıçak parası alınıyor.

4. Vakıf Üniversitelerinin hastaneleri dahil özel sağlık kuruluşlarından hizmet alabilmek
için ise faturanın ancak 1/3’ünü SGK’nın ödemesine boyun eğmek gerekiyor.

5. Bitmedi : Pek çok sağlık hizmeti, tedavi, ilaç, tıbbi girişim GSS dışı..
Örn. ilaçlı stentler, diş implantları.. TBMM üyelerine ise sınırsız destek!

Nasıl? Vatandaşın doğrudan cebinden ve de vergisinden yandaş yerli – yabancı sermayeye peş keş çekilen on milyarlarca Dolar ulusal kaynak..

Ve en çok hüzün veren boyutu; 90. sıralarda sağlık düzeyi..

Utandıran; koruyucu sağlık hizmeti verirMİŞ gibi yaprak hastalıklı – hastalandırılan toplum üzerinden kapitalimin maksimum kâr tunç yasasının yüzler kızarmadan işletilmesi..

  • Kahreden; kendi devletimizin küresel – yerli sermayenin sopalı tahsildarı konumuna dönüştürülüp indirgenmesi ile kendi yurdumuzda köleleştirilmemiz..

Elbet bu bezirgan harami saltanatı sonsuza dek sürmeyecek..
Halk uyanacak, uyandırılacak.. Hem de tez elden, başka çare yok!

Önemli not                      :

Toplam sağlık giderlerinin % 76’lar dolayında belirtilen kamusal karşılanma oranında sevgili Mustafa Sönmez de hata yapıyor. Verilen bu oranın içinde zorunlu GSS primi = ek sağlık vergisi ödeyen yurttaşın primleri de var. Bunlar SGK havuzuna girince kamusal kaynak olarak etiketleniyor.. Büyük olasılıkla bilerek böyle yapılıyor.

Bir de Devletin kamu işvereni olarak çalıştırdığı 3 milyona yakın personeli var.
Bu kişiler için “işveren” sıfatıyla zaten prim ödemek zorunda. Bunları da kamusal katkı saymak yanlış. 5510 sayılı yasa gereğince değişik yasalar kapsamında (örn. Yeşil Kart yasası, 2022 sayılı yasa vd.) prim ödeme gücü olmayanlara Devletin ödediği primler ile SGK açıkları için doğrudan bütçeden aktarımlar devlet katkısıdır. SGK’ya bu son gerekçe ile merkezi yönetim bütçesinden yapılan aktarımlar (transferler) ise tümüyle sağlık sigortası kapsamında olmayıp, Türkiye’de olan öbür 7 sigorta alanı içindir.
Sonuç olarak, sağlık giderlerinin toplam %75’leri değil tam tersine 1/4’leri (%25’leri!) doğrudan kamusal kaynaklarla karşılanmaktadır. Kalanı yurttaşın cebindendir ve
Devlet hem sağlık hizmeti üretiminden hem de finansmanından giderek çekilerek tasfiye edilmekte, yurttaşlar vahşi küresel sermaye karşısında yalnızlaştırlmaktadır.

PARAN KADAR SAĞLIK!

Bu hazin olguyu fark etmek (farkındalık!) çözüm için ilk zorunlu adımdır.

Sonra örgütlenmek.. Örn. SAĞLIK KOOPERATFLERİ kurmak
mücadelenin ara döneminde..

Sevgi ve saygı ile.
15.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

SAĞLIK OLSUN, SÖMÜRÜ OLMASIN…

mustafa söznmezKitap_698337

Mustafa SÖNMEZ
YURT, 14.10.2013

SAĞLIK OLSUN, SÖMÜRÜ OLMASIN…

Sağlığa Türkiye toplumu ne harcıyor?
Harcama, kalitenin göstergesi mi?

  • Harcadıkça daha mı sağlıklı bir toplum oluyoruz, yoksa tersi mi? 

Bu sorular günümüzde daha çok soruluyor. Soruluyor ama, sağlığa ne kadar harcadıysan, o kadar sağlığa önem veriyorsun, anlayışı hakim. O nedenle de,
sağlık endüstrisinin telkinleriyle, önce sağlık harcamaları araştırmaları yaptırılıyor.

Türkiye’de verilen şablona göre; bunu önce Sağlık Bakanlığı yapıyordu,
sonra TÜİK’in işi oldu.

NE HARCANIYOR?

Önceki hafta, TÜİK’in açıkladığı sağlık verilerine göre;

  • 2012’de Türkiye sağlığa 76 milyar TL harcamış.
  • Bu, 42 milyar $ demek. Yani, ulusal gelirin %5,4’ü.

Çok mu, az mı? Uluslararası karşılaştırmalara gidelim.

  • ABD’de sağlık harcamaları ülke gelirinin %17’sine yaklaştı. 

Kişi başına sağlık harcamasının yıllık boyutu 7300 $. Kişi başına yıllık geliri 40 bin $ dolayındaki çoğu AB üyesinde sağlık için ulusal gelirin %9-10’unun harcandığı bildiriliyor. OECD üyelerinden G. Kore’nin sağlık harcaması, ülke gelirinin %7’si olarak gerçekleşirken, Meksika’da %6, Türkiye’de ise %5,4.

NEDEN ARTIYOR?

Sağlığa yapılan harcamaların, 30 OECD ülkesinde %8’e yaklaşması, Türkiye’de bile %6 dolayına ulaşması; bir yönüyle, hastalıkların  artmasıyla,
hastalık üreten bataklığın büyümesi ile ilgili.

Dünya genelinde gidişat sağlıklı değil, bir kere.

Yaşanabilir bir dünya yerine,

– iklim değişiklikleri,
– çölleşme,
– kirli hava,
– suların kirlenmesi,
– kötü beslenme,
– tütün kullanımının azalmaması,
artan işsizlik sonucu yıpratıcı stresin ve
– daha başka olumsuz hastalık üreten koşulların gelişimi yönünde…

  • İş cinayetleri, iş hastalıkları ve yaralanmalar azalmıyor;
    işe yabancılaşma artıyor. 

Ya trafik cinayetleri?

  • Gelecek kaygısı, korkusu ile psikolojik rahatsızlıklar? 

Bu da, hastalıkların kaynağının kurutulması yerine,
hastalık üreten kapitalizm bataklığının büyümesi
ve ürettiği hastalıklara daha çok para harcanması demek elbette!

Öte yandan; bir yönüyle gelişme, daha uzun ve sağlıklı yaşama isteği,
dolayısıyla sağlık hizmetine erişimin artması da, harcamaları artırıyor.

Ama aynı zamanda bu artış, sağlığın metalaştırılması, sağlık üstünden kâr ve sermaye birikimi sağlama eğilimiyle paralel yürüyor.

Medikal ve ilaç sanayileri, pazarı enine ve boyuna derinleştirme çabasındalar.

  • Bir kamu hizmeti olması beklenen sağlık, hızla özelleştirilmekte;
  • sağlık, hasta hakları hiçe sayılarak istismar edildikçe,
    harcama rakamları da büyümekte.

TÜRKİYE’DE…

Bir ülkede sağlık harcamalarının artmasında bu etkenlerden hepsinin payı olabilir.

Türkiye’de OECD ortalamasının gerisinde olmakla birlikte, sağlık harcamalarının görece artmasında birçok etkenin ağır basmasından söz edilebilir.

Dış kaynakla ekonomiyi büyütme şansı bulan AKP iktidarının
bütçe gelirleri de arttı.

Yükselen ithalat ve tüketim üstünden alınan dolaylı vergiler de artınca,
sağlığa daha çok para çıktı.

  • AKP rejimi, sağlık hizmetinin arzını artırmanın oy getirdiğinin bilinciyle;
    hastaneye, hizmete erişimi kolaylaştırdı.

Hekimin, sağlık personelinin çalışma koşulları, hakları hiç dert edilmeden;
omuzuna basılarak, iş yükü ağırlaştırılarak yapıldı bu.

Yanı sıra, çoğu yandaşlar sektöre sokularak özel hastanecilik teşvik edildi.
SGK’dan özel hastanelere sevk kolaylaştırılarak ‘özel’e pazar yaratıldı.
Bu büyütülen pazardan, ithalata dayalı medikal ve ilaç endüstrileri de nasiplendiler
tabii ki…

Neoliberal sağlık politikaları, erişimi kolaylaştırmanın ardından;

– yavaş yavaş faturaya hastayı ortak etmeye,
cepten harcamaların payını artırmaya başladı.

Bunların sonucu olarak, hem kamu kaynaklarından sağık için harcanan pay arttı
hem de halkın cebinden harcamalar…

Genel sağlık harcamasının 2012’deki boyutu 76 milyar TL’yi bulurken;
2009 yılında %81 olan kamunun harcamadaki payı, 2012’de %76,8’e geriledi.
Geri kalan %23’e yakın harcamanın 16 puanı ailelerin harcamalarından,
7 puanı da özel sigorta şirketlerinin sağlık harcamalarından oluşuyor.

Haneler, her yıl biraz daha fatura ödemeye mecbur bırakılıyorlar.

Harcamaların karşılığı mal ve hizmet satışını; artan ölçüde özel hastaneler,  firmalar gerçekleştiriyor; sağlık endüstrisinin büyümesinden büyük kârlar elde ediyorlar.
Özel hastaneler, tıbbi cihaz satıcıları, ilaç endüstrisi pastadan en büyük payı alanlar.

NE OLACAK ?

Yakın gelecek için ise şunlar söylenebilir :

Ekonomi büyümeye devam etmez, tersine küçülür ise bütçe de küçülür.
İstihdam azalır, SGK prim gelirleri düşer. Bu, sağlık bütçesinin de küçülmesi demek olur. Kamu üstünden sağlığa erişimde niceliksel ve niteliksel daralmalar söz konusu olur. Bu durumda, hastane ve tedarikçilerin de pazarı daralır. Aileleri cepten harcamaya daha çok zorunlu tutarlar, faturayı aşırı iş yükü ve düşürülmüş maaşlarla
sağlık çalışanlarına çıkarırlar. Faturayı; gelir payını azaltarak eczacılara,
cepten harcamaya daha çok zorunlu tutarak, halka çıkartırlar.

Bu biline ve önlem alına…

Kamu – Özel Ortaklığı Hakkında Ankara Tabip Odasından Basın Açıklaması ve Düşündürdükleri


Dostlar,

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu‘nun çok önemli ve acı gerçekleri dile getiren
basın açıklamasına irdelemekte biraz geciktik. Araya Reyhanlı faciası girdi..

Bu önemli ve tarihsel değerdeki basın açıklamasını mutlaka okumalısınız… (http://ahmetsaltik.net/kamu-ozel-ortakligi-hakkinda-ankara-tabip-odasindan-basin-aciklamasi/, 23.5.13)

Siyasal iktidarın sağlık politikaları, IMF – DB – AB – ABD güdümünde her şeyi tarumar etmeyi sürdürüyor ne yazık ki.. Bu kadrodan ve dış güdümlü politikalarından bir an önce kurtulmadıkça ulusal kaynakların peş keş çekilmesi bitmeyecek..

“Kamu – Özel ortaklığı” hakkında web sitemizde daha önce de yazılar yazdık.
Örn. “Sağlıkta Kamu-Özel Ortaklığı Yasası ve Getirip-Götürdükleri” (http://ahmetsaltik.net/saglikta-kamu-ozel-ortakligi-yasasi-ve-getirip-goturdukleri/, 24.3.13)

Şubat 2005′te Anayasa’nın 56. maddesi gerekçe gösterilerek SSK’nın 40 yılda işçilerin alın terleri ile oluşturduğu 500’ü aşkın sağlık kuruluşu Sağlık Bakanlığı’na devredildi. (Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun, RG 19.01.2005,  sayı: 25705, yasa no : 5283).

Niyet bugünlerde artık iyice ortadadır :

  • Toptan yerli – yabancı yandaş sermayeye devir!

Benzetmek yerinde ise sermaye önce iç güveyi olarak alınacaktır
Kamu – Özel ortaklığı ile..

Sonra “damat bey” (Kamu!) her nasılsa erken ölecek, mirası da dul eşine kalacaktır..

Daha açığı ile, bir süre sonra Kamu, bu geçici – göstermelik ortaklıktan çekilecek ve
tüm kamusal sağlık kurumları, arsaları, binaları, donanımları ve de çalışanları ile

“İÇİNDEKİLERLE BİRLİKTE SATILIK KÖY” örneği “in toto” olarak (bütünüyle)

küresel sermaye ve göstermelik uzantılarına mitolojinin tanrılarına “altar” lardaki (sunak) gibi “holocost” (kurban) olarak sunulmuş olacaktır..

  • Halkın uyanması ve örgütlenerek bu kör talihine artık el koyması gerekiyor..

5510 sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası 1 Ekim 2008′de yürürlük aldığında, özel sağlık sektöründe yurttaştan alınan sağlık hizmeti katkı payı % 30 – 70 arasında idi. E sınıfından A sınıfına hastanelerde artan oranlı olarak.. Kısa süre önce üst sınır Bakanlar Kurulu kararı ile %90 oldu (yasada %100). Şimdilerde ise yasanın
73. maddesinde değişiklikle üst sınır %200′e çıkarılıyor. Teklif TBMM’de..
Örn. bademcik ameliyatı SUT’ta 400 TL.. 800 TL de yurttaş cepten ödeyecek!

  • Açıkça “PARAN KADAR SAĞLIK”!

Sözde “Kamu – Özel Ortaklığı” ile yapılacak 5 yıldızlı hastane (!)  hizmet bedellerini SGK’nın karşılamayacağı, karşılayamayacağı ortadadır. O halde buralardan
kim yararlanacaktır?

Ortalama yurttaş bu fahiş bedelleri ödeyemeyeceğine göre, üst katmanlar yararlanacaktır.

Kira bedelleri Döner sermayeden ödenecektir. Çekirdek kamu hizmeti idarededir
ama vergi ile finansman dışlanarak “bölüşüm hakkı” zedelenmektedir.
“Kullanan öder” dayatması bir tuzaktır.

  • O halde sağlık sisteminin finansmanı vergi temelli olmaktan çıkarılmaktadır.
    Bu durum açıkça Anayasanın 73. maddesine aykırıdır.

Ayrıca devletin arazisine, Anayasaya aykırı olarak üst hakkı (sınırlı ayni hak tesisi) yetkisi verilmektedir. Oysa Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerde “üst hakkı” kullanılamaz (İdare Hukuku uzmanı  Prof. Dr. Onur Karahanoğulları).

9 Mart 2013’te Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6428 sayılı
Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun iptali istemiyle Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Öncesinde Türk Tabipleri Birliği TBMM’deki görüşmelere davet edilmiş,
Yasa Tasarısı’na ilişkin hazırlanan görüş Plan ve Bütçe Komisyonu’na iletilmiş ve
TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan Komisyon görüşmelerinde bir sunum yapmıştı. (Tasarıya ilişkin TTB görüşü için http://www.ttb.org. tr/index.php/Haberler/kanuntasari-3556.html ). Ancak değişen hiçbir şey yok! Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu tarafından yasanının Anayasaya aykırılığına ilişkin hazırlanan rapor da CHP’ye iletildi.

Kamu kaynakları (Hazine arazileri), halkın vergisi, üst katmanlara 5 yıldızlı hizmet için kullanılmaktadır. Devlet, sermayeye ücretsiz özgülediği (tahsis ettiği) Hazine arazileri üzerinde yapılacak bu lüks binaların 30 yıllığına güvenceli kiracısı ve de
müşteri sağlayıcısı / garantörü olacaktır!?

Hani serbest piyasa idi? Risk alırdı, riskli girişkenliğinin bedeli idi kârı!?

Hani Adam Smith “Bırakınız yapsınlar / bırakınız geçsinler!”
(Laissez faire / Laissez passe) buyurmuştu Liberalizmin peygamberi olarak!

Devletin tanımı bu değildir!

JJ Rousseau’nun SOSYAL SÖZLEŞME’sindeki (Contrat de Social) “Devlet”
hatta 2500 yıllık Eflatun’un Devlet tanımının bile gerisine düşen bir vahşet ile
karşı karşıyayız.

İşte “Küreselleşme” dedikleri sefalet, gerçekte KüreselleşTİRme = Yeni Emperyalizm
tam da budur!

İngiltere’de bile bu süreç çok sıkıntılı (http://www.hm-treasury.gov.uk/d/ infrastructure_ new_ approach_to_public_private_partnerships_051212.pdf)

Bu denli sermaye yanlısı ve halk karşıtlığını Türkiye tarihinde hiçbir siyasal iktidarda görmedik..

Ankara Tabip Odası‘nın aşağıda tam metini verdiğimiz basın açıklamasını okuyunuz,
dehşetli soygunu rakamlarıyla göreceksiniz..

Türk Tabipleri Birliği’nin bu bağlamda açtığı imza kampanyasına destek vermek gerekiyor..

Ve de Anayasa Mahkemesi’nin SOSYAL DEVLETİ unutmaması.. (Md. 2 ve daha pek çok madde..)

Sevgi ve saygı ile.
23.5.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

ATO_logosu

 

 

Kamu – Özel Ortaklığı Hakkında Ankara Tabip Odasından Basın Açıklaması

Değerli Meslektaşımız,

Ankara Tabip Odası tarafından 11 Mayıs Cumartesi günü bir basın toplantısı gerçekleştirilerek, Kamu-Özel Ortaklığına ilişkin kamuoyuna yansıtılan rakamların gerçekliği tartışılmış ve sağlık alanında özelleştirme uygulamaları üzerine değerlendirmelerde bulunulmuştur.

Ankara Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özden Şener’in de katıldığı ve
Genel Sekreter Dr. Selçuk Atalay tarafından okunan basın açıklamasının tam metni aşağıdadır.

Saygılarımızla.

Ankara Tabip Odası 

ANKARA TABİP ODASI BASIN AÇIKLAMASI

11 Mayıs 2013 : Kamuoyunu Yanıltmayın

9 Mayıs Perşembe günü bir gazetede, “Sağlıkta 700 milyon lira tasarruf” diye bir haber okuduk. Açıklamayı yapan, Sağlık Bakanı değil YDA İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı.

Türkiye sağlık ortamı ile ilgili Sağlık Bakan’ının nezaretinde açıklamalar yapan YDA şirketi temsilcisi Hüseyin Arslan, “Arslan”lar ailesinin bir üyesi. AKP iktidarı boyunca çokça adından söz ettiren bu grup hakkında basın yayın organlarında haberler çıktı. Kendisini Mücahit Arslan olarak tanıtan, Başbakan’ın danışmanlığını yapan baba
İhsan Arslan’ın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşı olduğu ve bu dönem boyunca pek çok devlet ihalesini aldığı yazıldı.

Son 10 yılda Türkiye sağlık alanını her geçen gün biraz daha özel sektöre devreden
ve yeni Sağlık Bakanı ile dümeni iyiden iyiye özele kıran iktidar, doğal olarak alanın sözcülüğünü de özel sektör yöneticilerine devretmiş oldu. Mevcut iktidar için oldukça normal olan bu duruma, önümüzdeki yıllarda giderek daha çok tanık olacağımızı anlıyoruz.

İnşaat sektöründen şirket yöneticisi, iktidarın yürüttüğü Kamu Özel Ortaklığı konusunda şöyle buyurmuşlar:

“Kamu özel ortaklığı sayesinde devasa yatırımlar yapılırken kamuya en ufak bir yük getirilmemektedir.”

Gazetede çıkan sdemecinde, “Ankara’nın, dünyanın en büyük sağlık kompleksine
sahip olacağını” da söyleyen özel sektör yöneticisi, kamu-özel ortaklığı sayesinde
yılda 800-900 milyon TL kar edileceğini de belirtmiş.

Yalnızca Bina 319 Milyon TL

Sözü geçen haberde, Etlik Sağlık Kampüsü’nün devreye girmesiyle kamunun giderinin yıllık 200-250 milyon TL düzeyine düşeceği, yani kamunun 700 milyon TL tasarruf etmiş olacağı söylenmektedir. Bu bilgi ne yazık ki gerçek dışıdır.
Sağlık Bakanı’nın nezaretinde kamuoyu yanıltılmaktadır. Zira Ankara-Etlik’te yapılacak olan tesisin yıllık kira bedelinin 319 milyon TL olduğu bilinmektedir. Bu fiyatın içinde kuru binadan başka hiçbir şey yoktur.

Öte yandan, bu hesaplar bile güvenilir olmaktan uzaktır. “Kamuya yük olmayacak” diye bu ülkenin sağlık ortamını 25 yıl ipotek altına alacak olan “dünyanın en büyük
sağlık kompleksi” girişiminin hesabının şaştığını daha yenilerde hep birlikte gördük.

Sağlık Bakanlığı Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı tarafından yapılan
İstanbul-İkitelli Şehir Hastanesi ihalesinde, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan fizibilite raporu ile ihale komisyonu kararının onayladığı ihale tutarı arasında 468 milyon 322 bin 591 TL fark olduğu ortaya çıktı.

Devlet, özel sektöre fizibilite raporunun çok üzerinde ihale bedeli sunmuş!

Eğer doğruysa, yalnızca bu hesaba göre söz ettikleri 700 milyon tasarrufun çoğu gitmiş oldu.

Türkiye Sağlık Ortamı Ticari Bir Sırdır!

Bugüne dek yapılan ihaleler ile şirketlere ödenecek kira bedellerinin ne olduğu
resmi olarak açıklanmamıştır.

Kayseri 137 milyon, Ankara-Bilkent 289 milyon, Manisa 64 milyon, Konya-Karatay için 88 milyon TL yıllık kira belirlendiği basın yoluyla öğrenilmiştir.

Yozgat, Elazığ, İstanbul ve Mersin ihalelerindeki tutara ilişkin hiçbir bilgi bulunamamıştır.

Kira bedeli öğrenilebilen beş ihaledeki yıllık kiralar toplamı bugünün rakamlarıyla 898 milyon 770 bin TL’dir. Bu rakam, 25 yılda toplam 22 milyar 469 milyon 250 bin TL olacaktır. Toplam 45 projenin kira bedeli ve ihale karşılığının ise yüzlerce milyar TL tutacağı kestirilmektedir.

Bu Nasıl Bir Ortaklık?

Eski Sağlık Bakanı’nın memleketi Erzurum’da 2011’de 1.200 yataklı devlet hastanesinin yapılması işi 193 milyon 270 bin TL’ye ihale edildi. Aynı yıl
Kamu-Özel Ortaklığı yöntemi ile 1500 yataklı Kayseri Entegre Sağlık tesisi ihalesinde ise yalnızca bir yıllık kira bedeli 137 milyon 73 bin TL olarak belirlendi.
Yani Kayseri’de özel şirkete ödenecek bir buçuk yıllık kira ile
1200 yataklı bir hastanenin yaptırılmasının olanaklı olduğu görülmüş oldu.

Kamu özel ortaklığı diye söz edilen programın, kamu için çok kötü ama özel sektör için çok kârlı bir ortaklık olduğu açıktır. Bu işin sonunda ortaklardan kimin zararlı çıkacağı bellidir.

Kamuyu Kötüle, Özeli Süsle Püsle!

Kendisi de özel hastane patronluğundan gelen yeni Sağlık Bakanı’nın, Türkiye
sağlık ortamının özelleştirilme sürecini hızlandırmak niyetinde olduğu görülmektedir.
Bu amaçla kamu hizmetleri verimsiz, zarar eder gösterilerek, sermayeye peş keş çekmenin yolları oluşturulmaktadır.

Kamu Özel Ortaklığı modeli ile hastane yapımına başlanmadan evvel, Türkiye’nin
10 büyük hastanesinin finansal-mali analiz raporu hazırlanmıştır. Bunlardan birisi Numune Eğitim Araştırma Hastanesi’ninkidir. Hastanenin 2008 yılında gideri 141 milyon 604 bin TL’dir. Bu rakamın önemli bölümünü genel bütçeden gerçekleştirilen
personel giderleri oluşturmaktadır. Sözü geçen haberde, yılda yaklaşık 800-900 milyon TL dolayında olan hastane giderlerinden söz edilmektedir. Ne var ki, Numune dahil
7 hastanenin toplam giderleri hesaplandığında, rakamın kabaca 500 milyon TL dolayında olduğu görülmektedir.

Sağlık Hizmetini Binalar Vermiyor!

Bugün Etlik Entegre Tesisinin yapılacağı söylenen arazide kocaman bir hastane
boş duruyor. Bu binada artık sağlık hizmeti üretilmiyor.
Hastane personeli dört bir yana dağıtıldı. Birçoğu istifa etti, emekli oldu.

SSK tarafından 1997 yılında tamamlanan Etlik İhtisas Hastanesi, kurumun kendi arazisi üzerinde yapılmıştı. SSK’nın tüm malları Sağlık Bakanlığı’na “birleştiriyoruz işte,
ne güzel” diye aktarılırken (Şubat 2005), Etlik’teki bu çok değerli arazi de
Sağlık Bakanlığı’na alındı. Şimdi sermayeye 25 yıllığına verdikleri bu arazinin sahibi
bu ülkenin işçileridir. Sigortalı hastalara nefroloji, kardiyoloji, kalp-damar cerrahisi, hemodiyaliz gibi dallarda hizmet vermek için kurulan hastane, o tarihten kapatılana dek hem Ankara’ya hem de Ankara dışından gelen hastalara çok önemli hizmetler verdi. Daha 15 yıllık bir geçmişi olan Etlik İhtisas Hastanesi, yıkılmak üzere geniş arazisi ile birlikte 2012 Temmuz ayı sonunda Astaldi-Türkerler ortaklığına teslim edildi.

Etlik Kasalar ihalesi sonucunda Astaldi-Türkerler ortaklığının alacağı yıllık kira bedeli 319 milyon TL’dir. Kira bedeli her yıl TEFE/TÜFE oranında güncellenecek.
Toplamda devletin ödeme yapacağı tutar, bugünkü fiyatlardan 8 milyar TL olacak. Kampus içinde tüm inşaatlarla birlikte 2,4 milyar TL’lik yatırım yapılacak.
Bu paraya ek olarak Ankara’daki 11 hastane daha yok edilecek ve sözü geçen şirketlere devredilecek. Kira bedeli her yıl TEFE ya da TÜFE oranında güncellenecek.

Kira bedelleri güncellenirken katkı katılım paylarını da güncelliyorlar.
Maliye Bakanı Şimşek ne güzel demişti:

Güncelleme!

Bu ülkede vatandaştan alınanlar anında güncelleniyor ama vatandaşa verilenlerde güncelleme olmuyor.

Nereden Tasarruf Edeceksiniz?

Kamu Özel Ortaklığı ile 700 milyon TL tasarruf edileceği bilgisi gerçek dışıdır.
Bu ortaklıkla eğer Sağlık Bakanlığı 700 milyon TL tasarrufla harcamasını 200-250 milyon TL’ye indirecekse, nerelerden kesecektir? Personelden mi? İlaçtan mı?
Medikal aygtlardan mı? Tüketim gereçlerinden mi (sarf malzemelerinden mi)?
Taşeronun işçilerinden mi? Elektrik-su-gaz giderlerinden mi?

Kamuoyunu yanıltan tasarruf rakamlarında bu kalemlerden hiçbiri hesaba katılmamış, yalnızca inşaat firmasının alacağı kira bedeli düşünülmüştür. Özel sektörün,
hesabını “ben alacağıma bakarım” diye yapması doğaldır. Fakat Sayın Bakan da mı hesabı böyle yapmaktadır?

Biliyoruz ki, kapatılan ve taşınan hastanelerin bina kullanım hakları ihaleyi alan şirketlere veriliyor. Bu hastane binalarına ne olacak? AVM mi, otel mi, lüks konut mu, otopark mı, ne yapmayı planlıyorsunuz? Ankara’nın farklı yerlerinde halka yakın sağlık kurumlarını Ankara’nın bir ucuna taşıyorsunuz. Hastaların ulaşım giderlerini de
siz mi karşılayacaksınız?

Vatandaşın Cebinden Sermayeye…

Sağlık Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçesinin 14 milyar TL, döner sermaye bütçesinin ise
16 milyar TL olduğu ve yalnızca beş hastane inşaatı için ödenecek kira miktarı değerlendirildiğinde, 45 kamu özel ortaklığı projesi için Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi
ve döner sermaye gelirlerinin toplamının yıllık kirayı ödemeye yetmeyeceği anlaşılmaktadır.

Peki bu borçlar nasıl karşılanacak?

Adres ne yazık ki vatandaşın cebidir.

1999’da 4,9 milyar TL düzeyinde olan toplam sağlık giderleri, 2011’de yılında 76 milyar TL’ye yükseldi. Toplam sağlık giderinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) içindeki payı 1999’da %4,8 iken, 2011’de bu oran % 5,9’a çıktı. Şimdi bu denli artmış olan
sağlık giderlerine Çalışma Bakanlığı ve Maliye’den “dur” denmektedir.
Devlet gider (harcama) sınırını aşmış, bundan sonra vatandaşın sağlık giderlerini
kendi karşılayacağı bir düzeni inşa etmektedir.

Geçtiğimiz ay Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan değişiklik ile normalde ücret ödenmemesi gereken hizmetler, “istisnai sağlık hizmeti” adı altında
12’den 29 kaleme çıktı. Otelcilik hizmeti zamlandı.

İktidar partisi, 8 Mayıs 2013 günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlanan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasa Tasarısı” ile özel sağlık hizmeti sunucularında katılım paylarına % 200 zam yapıyor. Bu da yetmediği gibi; “Öğretim üyesinden sağlık hizmeti” adı altında sağlık alanını ücretlendirmeyi sürdürecekler. “Bıçak parası” diye yıllarca Türkiye gündemini meşgul edenlerin derdi, vatandaşın cebinden para çıkmaması değilmiş. Onların derdi, çıkan paranın nereye gittiği ile ilgiliymiş.
Eskiden çok sınırlı bir kesimin yararlandığı muayenehane sistemini,
aslında tüm vatandaşlar için zorunlu duruma getirdiler.

Anatomi Yetmez, Fonksiyon Gerek!
Yalnızca Para Konuşarak Sağlık Olmaz!

Mevcut iktidar, hayali olan kamu özel ortaklığı ile sağlıkta tüm sorunların çözüleceğini sanıyor! İnsan nasıl anatomisinden ibaret değilse, sağlık hizmeti de binalardan ibaret değildir. Türkiye sağlık ortamının sorununu hastane binalarına indirgemek eğer kötü niyetlilik değilse, bilgisizliktir.

– Bugün sağlık ortamında tıp eğitimi ve uzmanlık eğitiminin niteliği düşmüştür.
– Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet giderek tırmanmaktadır.
– Sağlık çalışanlarının özlük hakları her geçen gün tırpanlanmaktadır.
– Katkı-katılım payları düzenli olarak zamlanmaktadır.
-Hastalar hastane hastane gezmekte, hekimlerle 3-4 dakika görüşmelerde dertlerine derman bulamamaktadır.
– Hastanelerde destek hizmetlerin hepsi, yetersiz sayıdaki, sağlık bilgisi olmayan,
asgari ücrete talim eden taşeron çalışanlara teslim edilmiştir.
– Bugün hem vatandaş hem sağlık çalışanı zorda, Türkiye Sağlık Sistemi Hastadır!

Mevcut iktidar ve Sağlık Bakanlığı, mesailerini özel sektörün çıkarlarını korumak yerine halkın sağlık hakkını korumaya, vatandaşların sağlık hizmeti için para harcamamasına, nitelikli bir sağlık hizmeti için sağlık çalışanlarının koşullarını iyileştirmeye harcamalıdır.

Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu