Etiket arşivi: TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ’NE AÇIK MEKTUP

TTB : Savaş Bulaşıcı Hastalıklarla da zarar veriyor


Dostlar
,

Meslektaşlarımız, TTB (Türk Tabipleri Birliği) Halk Sağlığı Kolundaki
Halk Sağlığı Uzmanı hekim arkadaşlarımıza son derece ciddi ve kapıya dayanmış bir tehlikeye işaret etmekte ve çok yerinde önerilerde bulunmaktadırlar.

Biz de AKP Hükümetini ve özellikle Sağlık Bakanlığını uyarmak isteriz :

TTB açıklaması yerinde ve bilimsel olarak doğrudur.
Gerekli önlemler Sağlık Bakanlığı – Hükümetçe hızla alınmalıdır.
Bir de bu bulaşıcı hastalıklar yüzünden toplum olarak acı faturalar ödemeyelim.
Başta çocuklar olmak üzere engelli – felç kalmasınlar, erkenden yaşamdan kopmasınlar.

Önemli olan bir başka husus da, salt yangın çıkınca söndürmek – söndürmeye çabalamak değil, yangın çıkmaMAsı için koruyucu sağlık hizmetlerini örgütlemektir.
Bu yaz 3200+ kızamık olgusunun kayda alındığı bir “mini – orta boy kızamık salgını” yaşadığımızı anmsayalım- unutmayalım, ders çıkaralım..
Bağışıklama hizmetlerini kesinkes ihmal etmeyelim..

  • Ülkemizdeki Suriye’li sığınmacıların sayısı 1 milyonu hatta
    kimi kaynaklara göre
    2 milyonu aşmış durumdadır!

Bu insanların tüm Türkiye’ye yayılmış, ezici bir çoğunluğu son derece olumsuz
yaşam koşulları içinde ve çok yoksuldurlar. Tablo çok ağır bir insanlık dramıdır ve
başta BM Sığınmacılar (Mülteciler) Yüksek Komiserliği olmak üzere
(UN Refugees High Comissionary) soruna ivedilikle el atmak zorundadırlar.

Önemli bir not                                                 :

  • AKP, bu insanların çaresizliklerini, yaklaşan 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde oya dönüştürme girişimine ASLA yönelmemelidir!
    Bu çok immoral – etik dışı, yasa dışı bir tutum, açık suç olur ve ülkemizde
    seçim güvenliğini kökten kaldırarak iç istikrarımızı ciddi biçimde bozabilir.
  • Bu sığınmacılara ASLA vatandaşlık hakkı verilmemelidir!
  • Her türlü insancıl yardıma EVET ama T.C. Vatandaşlığı o denli ucuz değildir..
  • AKP Suriye’de iç savaş kışkırtıcılığını hatta açık – örtülü iç savaş destekçisi politikalarını derhal bırakmalı ve o ülkede barış için çaba harcamalı, bu talihsiz sığınmacların bir an önce ülkelerine dönmelerinin
    ortamı sağlanmalıdır.


*****
Evrensel, kurtarıcı sağık hizmeti ilkesini anımsatalım :

  • Her-ke-se, hemen, her yerde, sürekli, etkin ve yaygın,
    kamusal koruyucu sağlık hizmeti! 

Henüz başkaca bilimsel ve yönetsel reçete keşfedilmedi!

Üstelik salt bilimsel bir gerçek ve bizlerin önerisi – dileği olmanın ötesinde
pek çok uluslararası hukuk metnine, ülkemizi de bağlayacak biçimde girmiş olarak..
(Bkz. Sağlık Mevzuatı – Turkish Health Legislation başıklı AÜTF ders notlarımız..
http://ahmetsaltik.net/2013/11/04/saglik-mevzuati/)

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 9.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=========================================

TTB_logosu

Savaş Bulaşıcı Hastalıklarla da zarar veriyor!

Suriye’de çocuklar felçli. Savaş Bulaşıcı Hastalıklarla da zarar veriyor.

Türkiye’deki çocuklar da tehdit altında. Hazır mıyız?

TTB Basın Açıklaması, 8 Kasım 2013, Ankara

Emperyalist müdahale ile kışkırtılan Suriye’deki savaş yalnızca silahlarla ölümlere, yaralanmalara yol açmıyor. Gün geçtikçe artan bulaşıcı hastalıklarla da
acı yüzünü gösteriyor. Kızamık, şark çıbanı, sıtma, kuduz, ishaller ile gündeme gelen bulaşıcı hastalıklara bir yenisi daha eklendi: ÇOCUK FELCİ.

Tarihin tozlu sayfalarında yerini almak üzere olan, yirmi beş yıldır Türkiye’de görülmeyen ÇOCUK FELCİ, savaşa bağlı temel sağlık hizmetlerinin çökmesi ile yeniden kapımızda, hem de büyük bir salgınla…

1999’dan beri Suriye’de görülmeyen çocuk felci, bağışıklama hizmetlerinin aksaması ile salgına yol açtı. Bölgeye virüsün nereden geldiği bilinmemesine karşın,
çocuk felcinin endemik olduğu ülkelerden gelenlerle (Pakistan kaynaklı El Kaide – 
El Nusra askerleri vb.) Suriye’ye ve sınır illerimize taşınabileceği olasılığı gündeme alınmalı, mutlaka araştırılmalıdır.

Neyse ki, Sağlık Ocaklarımızın çabası ile Türkiye’den kazınan çocuk felci hastalığına karşı alınması gereken önlemler konusunda deneyimli sağlık çalışanlarımız hala var. Etkili bir aşı var. Yaşanmış başarılar var. Bununla birlikte bizi endişelendiren Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle yaşanan sorunlar.

İki yıldır mücadele ettiğimiz Sıtma ve Kızamık salgınlarında karşımıza çıkan yapısal sorunlar ve Sağlık Bakanlığı’nın salgınları sağlık çalışanlarından ve halktan gizleyen tavrı.

Artık biliyoruz ki, aile hekimlerine kayıt olmamış bebeklerimiz var ve %95’in üzerindeki resmi bağışıklama oranları, kızamık salgınında öğrendiğimiz üzere,
gerçekçi değil.

Buna, sayıları her geçen gün artan Suriye’li sığınmacıları da eklediğimizde,
salgın tehdidine karşı daha özenli, daha hızlı ve daha katılımcı bir çalışma yürütmemiz kaçınılmaz gözüküyor.

  • Savaşa bağlı yıkımının daha da artmaması için Sağlık Bakanlığı’nı gerekli önlemleri ivedilikle alıp uygulamaya, hekimlerimizi hangi basamakta çalışıyor olursa olsun Sağlık Bakanlığı’nın bu görevini yerine getirmesine katkı vermeye, yurttaşlarımızı sağlık örgütünün yürüttüğü önleme çalışmalarına uyumla katılmaya çağırıyoruz.

TTB bu süreçte Halk Sağlığının korunması için katkı ve işbirliğine hazır ve isteklidir.

Son olarak şunu da paylaşmak istiyoruz :

AKP hükümetinin, ülkemizde ve bölgede halkın sağlığına ciddi tehditler oluşturan savaşı körükleyen politikalardan ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan vazgeçme konusunda siyasal sorumluluk göstermesini tarihsel bir adım olarak bekliyoruz.

Salgın tehdidine karşı öncelikli önerilerimiz                     :

1.       Sınır illerimiz başta olmak üzere DSÖ önerileri kapsamında riskli gruplara bağışıklama çalışmalarının bir an önce başlatılması gerekmektedir.

2.       Sağlık çalışanlarının konu ile ilgili bilgilendirilmesi yaşamsal önem taşımaktadır. Kızamık salgınında 90’a yakın sağlık çalışanı kızamık hastalığına yakalanmıştır. Sağlıklı olmayan hizmet veremez, hizmet verdiklerini de hasta eder.

3.       Sorunun ciddiyetinin kamuoyu ile paylaşılması, semptomların halk arasında önemsenmesini sağlayacak, erken tanı ve sağaltım (tedavi) olanağını artıracaktır.

4.       Sağlıkta Dönüşüm Programı nedeniyle koruyucu hizmetlerde çalışan
sağlık personeli sayıları yetersiz düzeydedir. Koruyucu hizmetler (bağışıklama,
aile planlaması, çevre sağlığı vb.) kamu ya da özel birçok kurumda atomize olarak sunulmaktadır. Bu nedenle polio ve kızamıkla mücadelede Sağlık Bakanlığı’nın
sağlık örgütünde (Aile Sağlığı Merkezleri, Toplum Sağlığı Merkezleri, Halk Sağlığı Müdürlüğü, Devlet Hastaneleri, Eğitim- Araştırma Hastaneleri, Üniversite Hastaneleri, Referans laboratuvarları, Özel sektör) eşgüdümü ve Basamaklararası dayanışmayı sağlaması önemlidir. Benzer biçimde yeterli miktarda temiz içme ve kullanma suyu temini konusunda belediyelerle işbirliği sağlanması da mücadele için kritik öneme sahiptir.

5.       Sağlık alanındaki meslek örgütleri ve akademilerle işbirliği sağlanmalıdır.

6.       Savaş nedeniyle zorla yerinden edilenlere yapılacak koruyucu çalışmaların yoğunlaştırılması, özellikle kamp dışı sığınmacıların (mültecilerin) bağışıklama çalışmalarının mahallelerde yapılması sağlanmalıdır. Bu sırada yinlenen (mükerrer) aşılamaları önlemek için kayda dikkat edilmesi gerekmektedir.

7.       Mahallelerde yaşayan sığınmacılara gezici sağlık ekipleriyle düzenli ve sürekli koruyucu sağlık hizmetleri yaşadıkları yerlerde sunulmalıdır.

8.       Bildirimin önündeki bürokratik engeller hafifletilmeli, filyasyon (kaynak bulma) çalışmaları ve temaslı izlenmelerine yönelik sabit ve yeterli sayıda personel görevlendirilmelidir.

9.       Sınır il ve ilçe TSM’ler (Toplum Sağlığı Merkezleri), yönetsel açıdan deneyimli sağlık çalışanları ile desteklenmelidir.

10.   Sınırlardan giriş, çıkışlarda bağışıklama hizmetlerinin güçlendirilmesi,
kaçaklık korkusunu aşan yaratıcı uygulamalar geliştirilmesi gerekmektedir.

11.   ROJOVA’ya ilaç- aşı – gıda ambargosunun bir an önce kaldırılması;
başta kuduz, kızamık ve polio aşıları olmak üzere ROJOVA başta olmak üzere
Suriye hükümetine destek olunması…

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Türk Tabipleri Birliği’ne İzmir Tabip Odası ve bizim çağrımız..

Dostlar,

Tümüyle paylaşarak, İzmir Tabip Odası’nın açlık grevleri ve TTB’nin (TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ) tutumu hakkıındaki açık mektubunu sizlerle paylaşmak istiyoruz.Bu konuda sitemizde “BDP ve Terör Örgütüne 10 Öneri” götürmüştük :

BDP ve Terör Örgütü PKK’ya 10 Maddelik Çağrımız..
(http://ahmetsaltik.net/licede-catisma-1-sehit/ .. tıklayarak okuyabilirsiniz..) 

Kaldı ki, bu istemler salamlama tekniği ile teker teker ve sürekli ileri taşınarak sürdürülmektedir.

Son istem bellidir; ülkemizden ayrılarak BOP kapsamında, gerçekte ise en az 100 yıllık bir proje olarak Sevr’den hatta daha öncesinden beri planlanan bölgesel kukla Kürt devleti (güncel boyutuyla İsrail’in büyütülmesi), bölge ülkelerinin (Türkiye, İran, Irak ve Suriye bölünerek güçsüzleştirilmesi ve itibarsızlaştırılması) ve başta petrol, bu bölge kaynaklarına el konulmasıdır.
Bu yolda her şey ama her şey, AÇLIK GREVLERİ DAHİL ağır duygu sömürüsü mübahtır.Devlet aklını ve toplumsal sağduyuyu bu yolla teslim almaya dönük tüm girişimler meşru ve ahlaki midir?
TTB yöneticileri olup bitenlerin ardalanını değerlendirememekte midir?
Burada olabildiğine siyasallaşan TTB; 19 Mayıslarda, 29 Ekimlerde ve
10 Kasımlarda nerededir?
Seyşel adalarında tatile mi çıkmışlardır?
Bu nasıl bir “YANSIZLIK” tır ???
Bu denli açık çifte standardı, doğrusu TTB Merkez Konseyi’nde yer alan,
dostluklarımızın olduğu (Konsey Başkanı sınıf arkadaşımızdır..), her biri ayrı ayrı
birer değer olan meslektaşlarımıza gerçekten yakıştıramıyoruz. Orada nasıl bir politik-manyetik alan var ki, bu yakından bildiğimiz, yurtseverliklerinden kuşku duymadığımız dostlarımız böylesine “farklı bir kollektif tutum” benimseyebilmektedirler, anlamakta çok ama çook zorlanıyoruz.
Daha çok uzatmadan -ve de olasılıkla sertleşmeden- İzmir Tabip Odası Başkanı kardeşim sevgili Suat gibi (Kaptaner) bağlayalım :
  • Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştıran olumsuz tutumlarınızı
    tekrar değerlendirmenizi, hekimlerin büyük çoğunluğunun duyarlılıklarına
    ve görüşlerine de hürmet etmenizi diliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
16.11.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

İZMİR TABİP ODASI

15.11.2012 Internet Haber Bülteni

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ’NE AÇIK MEKTUP

 Sayı    : 12-3597-01                                                                  İzmir, 15.11.2012
TTB Merkez Konseyi’nin Sayın Üyeleri,

Sizlerin BDP ve PKK’nın kullandığı deyişle  “tutsak” diye tanımladığınız,
ayrılıkçı örgüt üyeliği iddiasıyla mahkum olan veya tutuklanan kişilerce yürütülen ve
son olarak BDP milletvekillerinin de katıldığı açlık grevleri konusunda aldığınız tutumun, hekimleri odalarımızdan uzaklaştırdığı ve örgütümüze büyük zarar verdiği kanısındayız.

Hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde açlık grevinde bulunan kişilerin sağlık sorunlarına eğilmek, sağlık ve yaşam hakkı zemininde üzerimize düşenleri yapmak görevimizdir. Hekimler olarak, açlık grevinde bulunan kişilerin dil, din, ırk veya sınıfına göre değerlendirme yapmamız da etik ilkelere aykırıdır.

Ancak, hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde
açlık grevinde bulunan kişilerin sağlık sorunlarına eğilmek ile
açlık grevinde bulunan kişilerin taleplerine sahip çıkmak farklı konulardır. 

Talepler açıktır :

1. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecritin kaldırılması
2. Anadilde savunma hakkı ve
3. Anadilde eğitim hakkının tanınması.
Açıkça saptanmalıdır ki; bu talepler PKK’nın uzun süredir öne çıkardığı
siyasal talepleridir. Bunlar için yapılan açlık grevleri, ülkemizi ve ulusumuzu bölme siyasi faaliyetinin önemli bir ayağıdır ve bir üst düzeye çıkarılmasıdır.

Sizler ise taleplerin içeriğini, amaçlarını ve sonuçlarını adeta hiç değerlendirmeden, AKP hükümetine çağrıda bulunarak, açlık grevine gidenlerle “geç olmadan diyaloga geçme” çağrısında bulunuyorsunuz. Hatta İstanbul’da eylem yapıp bu taleplere
sahip çıkıyorsunuz.

Bu taleplere hekimler adına mı sahip çıkıyorsunuz?

Ayrıca iddia ettiğiniz gibi ortada bir diyalog eksikliği de yoktur. Tam tersine söylenilen bütün keskin sözlere ve atışmalara karşın,  ABD ve İngiltere gözetiminde başlatılan Oslo görüşmelerinden beri ciddi bir diyalog varlığı bizzat iktidar yöneticileri ile muhatapları tarafından basında dillendirilmektedir.

AKP hükümet sözcüsü de talepler konusunda duyarlı olduklarını ve samimiyetle çözmek istediklerini açıklamıştır.

AKP, “biz verdik”, PKK “biz verdirdik” çabası içindedir,
bir ön alma yarışı görülmektedir.

Dikkat edilmelidir ki, yaratılan toz duman ortamında AKP hükümeti,
ülkemizi bölünmeye götürecek ve “eyaletler yasası” diye anılan bütünşehir / büyükşehir yasasını TBMM gündemine getirmiş ve yasalaştırmıştır.

Hekimlik meslek ilkeleri ve insanlık evrensel değerleri zemininde yapılması gerekenler farklı bir konudur. Yapılmalıdır ve elden geldiğince yapılmaktadır.
Bu bizim yeminimizin gereğidir.

Ancak meslek örgütü yöneticilerinin görevi,  görünenin ötesini de görmek,
göstermek ve buna göre bir tutum almaktır.

“Yansız” gibi görünmek ve açık tutum almamak da, aslında bir tutum almaktır.
Bu olumsuz bir tutumdur ve sonuç olarak yanlışa hizmet etmektedir.

Ne yazık ki 19 Mayıs, 29 Ekim ve son olarak 10 Kasım’da aldığınız sözüm ona “yansız” tutum da böyledir.

Ulusal konularda duyarsız kalıp, web sayfalarınızda bir satır olsun yer vermezken; günlerdir en üst düzeyde sürdürdüğünüz açlık grevleri konusundaki “duyarlılığınız”
ve “eylemleriniz”in hekim topluluğu tarafından nasıl algılandığını değerlendirmenizi öneriyoruz.

Size bu mektupla açık bir çağrıda bulunuyoruz :

Meslek örgütümüz yöneticileri olarak bu tutumunuzu devam ettirdikçe, meslek örgütü güçsüzleşmeye ve geniş hekim topluluğundan uzaklaşmaya devam edecektir.

Sizlerin bu yaklaşımı yalnızca TTB Merkez Konseyi’ne değil, tüm Odalara
mal edilmektedir. Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştırmaktadır.
  • Hekimleri Tabip Odalarından da uzaklaştıran olumsuz tutumlarınızı
    tekrar değerlendirmenizi, hekimlerin büyük çoğunluğunun duyarlılıklarına
    ve görüşlerine de hürmet etmenizi diliyoruz.

İZMİR TABİP ODASI 
YÖNETİM KURULU