Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

ATATÜRK’ÜN DİNE ve İSLAMA BAKIŞI NASILDI?

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

İki gün sonra kendilerine Kurtuluş, Kuruluş, bağımsız ve özgür bir ülke, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan bir Cumhuriyet ve bir dizi çağdaş devrimler borçlu olduğumuz ebedi önderimiz Atamızın Samsun’ ayak bastığı 104. yıl dönümü. Fakat ben bu kez, gençlerimizin sorularından yola çıkarak Devrimlerimizin az konuşulan ve doğru bilinmeyen bir başka önemli yönünü yazmak istiyorum.

Genç vatandaşlar, “Hocam , özellikle de dinbaz çevrelerde, Atatürk’ün dinle ilişkisi ve hatta din karşıtlığı konusunda birçok olumsuz söylenti, yazı ve görsel var. Atatürk’ ün dine ve özellikle de İslam dininine bakış açısı nasıldı?” diye soruyorlar.

Özetlemeye çalışalım.
Önce işin inanç ya da iman konusunu yanıtlayalım.

Hiç kimsenin elinde insanların dindarlık derecesini ya da dinsizliğini ölçen bir İmanometre – imanölçer aleti yoktur. İbadet, sakal, bıyık, giyim – kuşam gibi ritler salt bir dış görünüştür. İnsanların iç dünyalarını İnançlarını bilen, gören ve değerlendirecek olan yalnızca Allah’tır. Gerisi zan ve dedikodudan ibarettir. Ayrıca her insan inanç ya da inançsızlığının hesabını kullara değil, yalnızca Allaha verir. Gerisi zandır ve dedikodudur, Müslümana yakışmaz. Ayrıca İyi niyetten de yoksundur. Bu nedenle,

  • Atatürk’ün inancını sorgulamak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir.

Dindar bir vicdan, dürüst bir ahlak ve laik bir hukuk insanların inançlarını sorgulamaya fırsat vermez.

Atatürk’ün dine bakış açısını öğrenmenin en doğru yolu bu soruyu bizzat (doğrudan) Atatürk‘e sormaktır. Ancak kendisi bizlerden fiziksel olarak ayrıldığı için, bu sorunuzu Atatürk’ün Söylev ve Demeçlerine bakarak yanıtlamaya çalışayım. Atatürk’ün din ve İslamiyet hakkındaki fikir ve uygulamalarını Sayın Cihan Dura‘nın ATANAME kitabının 696 -98 sayfalarından birebir aktaracağım.

ATATÜRK DİYOR Kİ :(×)

“Ben dine, gerçek dine karşı olmadım. Aksine ona (dine) gerekli değeri verdim, onu vicdanlardaki kutsal yere yükselttim.

Ben İslam alanında da vukuf (derin bilgi) sahibiyim. Kur’anı, İslam tarihini iyi bilirim. Müslümanlığı çok dikkatle inceledim. Hazreti Peygamber’in yaşamını okudum. Dört ciltlik tarih hazırlanırken 4 Halife dönemini ben kaleme aldım. Benim bu yönüm dinci ve inkarcı yobazlar tarafından hep gizlenmiştir.

Gerçek din alimlerine saygı duydum, onlarda da saygı uyandırdım. Dine ve dindarlara yaşamımın hiçbir anında saygısız davranmadım. Mili Mücadelemizde de din alimlerinden büyük destek gördüm. Beni İslam’ın kurtarıcısı” olarak anıyorlardı.
” İslam’ın halaskâr (kurtarıcı) gazisi ünvanını vermişlerdi bana..

Dinde reformdu yapmak istediğim. İslam’ı cehaletin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir, dedim ve dinde yenileşmeyi, yeniden yapılanmayı gerçekleştirdim. Hurafe dinciliğini yıktım. Gerçek dine dönüşün ilk adımlarını attım.

İslam toplumunu nakilcilikten akılcılığa yöneltmek istedim.

Cağdaşlaşma yolunda ilk adımları atmasını sağladım. Dini hurafelerden (dinde olmayan ve dini bozan uydurmalardan), Arap-Acem (İran) kültüründen arındırmak, toplumu ve devleti dincilerin yönlendirmesini önlemek istedim.

İslam’ın, Allah ile aldatanlarca araç olarak kullanılmasına karşı çıktım. Müslümanla Tanrı arasındaki aracılığı kaldırmak, “Raaiyyeleşme” ye, sürüleşmeye, bundan beslenenlerin saltanatına son vermek istedim. Halkımı (ümmetten) millete dönüştürdüm. Yaptığım devrimlerle gerçek islamın özlemini gerçekleştirdim.

Benim arkadaşlarımla giriştiğim devrimin en hayırlı işlerden biri de halkımızın ne dediğini anlayarak ibadet etmesini, namaz kılmasını (Türkçe İbadet) sağlamak oldu. Türk Kur’an’ın arkasından koşuyordu. Fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyordu….

Evet, ezanları gürül gürül, üstelik halkın anlayacağı dilde Türkçe okuttum.

  • Allah Türkçe bilir!

Böylece dilimiz Türkçeyi yükseklere, minarelere çıkardım. Ezanları yasaklayacak olanlar işgalcı Yunanlardı. Onları bu topraklardan kovarak, ezanların susmasını önledim.

Elmalılı Hamdi Yazır‘a Kur’an tefsirini yaptırdım. Ardından 2. büyük adımı attım. 12 ciltlik Buhari tercüme ve şerhini (açıklamasını) yaptırdım… <Diyanet İşleri Başkanlığını kurdurdum; din ve mezheplere ilgili ibadet ve yönetim işlerini düzenlesin diye, imanla ilgili fıkıh kuralları hakkında Müslüman yurttaşlara bilgi versin diye… (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın) bir görevi de laikliği korumaktı. Zamanla tam tersi işler yaptı, o başka.

Müslüman Türk kadınının geleneksel (İslam öncesi Türk kültüründen gelen) haklarını ben yeniden tanıttım… Ben Türk kadınına, meslek sahibi olmanın, sanatın bilimin ve sosyal hayatın kapılarını açtım. O’nun (kadının) kendi rızası olmadan evlendirilmesini, dövülmesini, hor görülmesini yasalarla önledim. Bu düzenlemlerin hiçbiri İslam’a karşı, aykırı değildir.

  • Ben Türk İslam aydınlanmasının önünü açtım.

Müslüman Doğu; sadece inanmaktan, bilerek inanmaya, bilinçsiz dincilikten, bilinçli dindarlığa kanat açsın, benim öncülük ettiğim Aydınlanmaya borçludur.

İslam dünyası, taa Muaviye‘den beri, Kur’an’ın esas mesajının dışlandığı bir din yaşadı. Müslümanların esas sorunu İslam’ı yanlış anlamalarıydı. Ne var ki Müslüman, ne yanlış anlamaktan vazgeçti ne de yanlış İslamdan. Yüzyılların çıbanlaştırdığı bir dert bu. Çok ciddi bir neşter (bıçak) vurulmadan iyileşmezdi.
O neşteri ben vurdum ama değeri bilinmedi.”;
***
Evet, Atatürk bunları söylüyor.

Ben size kendi yorumlarımı değil, doğrudan Ulu Önderimiz Büyük Atatürk’ün yorumlarını sundum. Ancak O’nun dinler konusunda söylediklerinin hepsine hiç kuşkusuz kendi imzamı da atarım. Atatürk ne yapmış, hangi kararları almış ve hangi devrimleri yapmışsa o konularda tam ve derin bilgi sahibi olarak ve toplum yararı için yazmıştır. O’ nun aynı zamanda derin bir İslam din bilgini olduğunu hiç aklınıza getirmiş miydiniz?

Not: ayraç (…) içindeki yazılar benimdir.

  • HALKIMIZIN ve GENÇLERİMİZİN 19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR BAYRAMININ 104. YILI KUTLU OLSUN!

(×) DURA, Cihan, ATANAME, Doğu Kitabevi, İstanbul, 2019, ss. 696-98.

İKİNCİ TURDA NE OLACAK?

Aykut Erdoğdu: Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elindeAykut ERDOĞDU
CHP eski milletvekili

Az sonra yazacaklarım birçoğunuzun moralini bozacak…
Ama yazmak zorundayım…
Eğer durum değişmezse, bizi neyin beklediğini bilmeniz gerekiyor…
İçimi yakan kederi sizinle paylaşmak zorundayım…
Neler olacak anlatayım…

Hem döviz hem de faiz fırlayacak…

Dolar en az 30 TL… Faiz en az %50… Borsa çakılacak…
Dolar arttığında enflasyon zıplayacak…
Gerçek enflasyon yüzde 100’ün üzerine çıkacak…
Yani bugün ne alıyorsanız fiyatı iki katına çıkacak…

BANKALAR

Sizi herkes çok kârlı sanıyor… Oysa sermayeniz eridi… Üstelik mevduatlarınız kısa vadeli… Kredilerinizse uzun vadeli ve düşük faizli… Bir de zorla devlet kağıdı sattılar… Faiz ve kur yükseldiği an yandınız… Kredileriniz batacak… Çünkü Şirketler iflas edecek… Sermayeniz eriyecek…

KGF var devlet kurtarır diye seviniyorsunuz… Sizi kurtaracak devletin kendisi batmış… Yarın mudiler kapınıza yığıldığında vay halinize… Siz zararlarınızı karşılamak için müşterilerden daha çok faiz ve komisyon alacaksınız… Olan yine Millete olacak… Bunlar “Asrın Lideri” yüzünden olacak…

ŞİRKETLER

Bütçe iflas etmiş durumda…

Geçen yıl ödediğiniz verginin yarısı kadar ek vergiye hazır olun… Faizler ve kurlar artacak… Döviz borcunuz varsa yandınız… Ama bizim döviz gelirimiz var diye teselli bulanlar… Dünya küresel krizin içinde…

  • Türkiye dışlanmış bir ülke…

Eski günler yok artık…

  • TL borcu olanlar, faizler fırlayacağı için faizi ödeyememeye başlayacaksınız…

Üstüne Halkın yoksullaşması dolayısıyla satışlarınız düşecek… Borcunuz çoksa iflas edeceksiniz… Bizim banka borcumuz az bize bir şey olmaz diyenler… Halk yoksullaşacak ve satışlarınız düşecek… İflas etmiş Şirketlerden alacaklarınızı alamayacaksınız… Tefeci faiziyle kredi arayacaksınız ama bulamayacaksınız…

Kendini iyi durumda sananlar… Sizin 1 yılınız var… İkinci deprem sizi yıkacak… Mevduatlarını özel hesaplarında, borçlarını şirketleri üzerinde tutanlar… İnşallah bankada tuttuğunuz mevduatlara ulaşabilirsiniz… Siz paranızı bankada duruyor sanıyorsunuz… Ben pek sanmıyorum… İnanmıyorsanız gidip bankalardan dövizlerinizi isteyin… Şimdiye kadar “İstikrar Sürsün” diyenler…

Kurtulmak için Erdoğan ve adamlarının peşine düşeceksiniz…

Sizi kurtarmayacaklar… Çünkü siz çekirdek aileden değilsiniz…
Siz battığınızda hacizden satılacak malınızı ve mülkünüzü onların adamları alacak… Ganimeti yağmalamak için akbaba gibi başınızda bekleyecekler…

  • Çekirdek aileden olan Şirketler ve beşli çete yaşadınız…

İcra satışlarını takip için özel ekip kurun… Artık devlet bitti

Şimdi Milletin malını yağmalama zamanı…

İflas edecek Şirketler, unutmayın bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

ÇALIŞANLAR

Sizin zaten beliniz kırılmış durumda… Ama daha bitmedi… Belinizi kıranlar daha boynunuzu kıracak…

Enflasyonu düşük açıklamaya devam ederek sizi perişan edecekler…

Asgari ücretle çalışanlar şimdi yoksulsunuz… 6 ay içinde aç kalacaksınız

  • Beyaz yakalılar, şu gün asgari ücretli nasıl yaşıyorsa, 6 ay sonra siz de öyle yaşayacaksınız…

Diplomalarınıza yazık edecekler… Bu arada batan şirketlerde çalışanlar işlerini kaybedecek…

Reel işsizlik %30’a çıkacak…

Suriyelilere gün doğacak… Çünkü ayakta kalabilen Şirketler kaçak işçi çalıştırmaya başlayacak…

  • Çalışanlar açlık ve işsizlik korkusunu aynı anda yaşayacaklar…

Ağrı kesici gibi Xanax, Cipralex, Ativan alacaksınız… Özel okulda okuyan çocuklar devlet okullarına verilecek… Devlet okulunda okuyan çocukları aç bırakacaklar

Bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

EMEKLİLER

Sizİ aç bırakacaklar…

Çocuklarınız sizin elinize, siz çocuklarınızın eline bakacaksınız…

Çocuklarınız ve torunlarınız size taşınacak… Çünkü kiralarını ödeyemeyecekler… Torunlarınızın durumuna baktıkça sağlığınız bozulacak… Ama eczanede ilaç bulamayacaksınız… Çünkü ilaç ithal edecek döviz kalmayacak… En yakınlarınız ekmek parası isteyecek… Eskiden en azından Kurban Bayramı’nda et yerdiniz… Kurbanı da kırmız eti de artık rüyanızda göreceksiniz… Tavuk eti lüks olacak… Bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

ESNAF

Ne yapalım zam gelirse biz de zamlı satarız diye düşünüyor musunuz? Düşünmeyin… Çünkü büyük Şirketlerin cirosu düşünce daha çok üzerinize gelecekler… Halk yoksulluktan kırılacağı için tavuk döneri kimse yiyemeyecek… Çiğ köftecilerin işi artar… Adım başı çiğ köfteci açılacak… Kimse evinden çıkamayacağı için taksiye binemeyecek… 15 günde bir traşa gelenler, ayda bir gelecek… Tamirci çağırmaya parası olmayanlar, Youtube’dan usta izleyip kendileri tamirini yapacak… Kimse yeni kıyafet alamayacağı için bit pazarına nur yağacak… Bu arada masraflarınız katlanarak artacak… Teker teker dükkanlar kapanacak… İşsizler ordusuna yazılacaksınız… Çöp toplayanların bile işleri düşecek… Kimse alamayınca, çöp çıkmayacak… İşsizler çöp toplamaya başlayacak… Çöpte bile rekabet artacak…

  • Bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

İKİNCİ TUR

İkinci turu kazanır mıyız?
Kolay değil…
Son ana kadar mücadele edeceğiz…
Biz kazanırsak düzelir mi?
Hemen düzelmez ama en azından bir umut var…
Bir yıl dişimizi sıkarsak önümüz açık…
Her adımı planladık…

  • Ama “Asrın Lideri” ile umut yok… Zerre umut yok…

19 Mayıs’ın 104. yılında alınacak devrimci tavır

Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen
zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr
19 Mayıs 2023, Cumhuriyet

2020’de bu köşede yazdığım bir yazıyı şu satırlarla bitirmiştim.

“Türkiye, 1920’lerde çok ağır bir savaştan çıkmış, emperyalistleri kovmuş, yoksul ama bağımsızlığını kazandığı için geleceğe aklın ve bilimin ışığında umutla bakan bir ülkeyken…

Bugün her açıdan dışa bağımlı hale gelmiş, emperyalistlerle işbirliği yapan, hâlâ yoksul ve siyasal İslamın zifiri karanlığında umudu solan bir ülkedir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci ruhu bu ülkede yaşıyor diyebilmek için, onun mirasına sahip çıkmak için bu manzarayı tersine çevirmeliyiz.

Ve bu ‘Çöküş Dönemi’nde, bağımsız ve demokratik bir laik Cumhuriyet için sormalıyız:

BANDIRMA VAPURU NE ZAMAN KALKACAK?”

Bugün Mustafa Kemal Paşa’nın devrimi Anadolu’da örgütlemek üzere Bandırma vapuru ile Samsun’a çıkışının 104. yıldönümünde ise başlıktaki soruyu haykırarak soruyorum. Çünkü Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi ile karşı karşıyayız.

UÇURUMDAN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ

TBMM’de artık kadın haklarına temelde karşı olan, şeriatçı Hizbullah terör örgütünün uzantısı HÜDA PAR da temsil ediliyor!

Seçim aracında kadın adayın adına yer verip fotoğrafını sadece karanlık bir silüet olarak göstererek sansürleyen Yeniden Refah Partisi’nin TBMM’de artık beş milletvekili var.

  • 21 yıllık AKP döneminin yarattığı travmanın üstüne tarihin en sağcı ve gerici Meclis’i oluştu.

Muhalefetin yanlışlarını ve Millet İttifakı’nın baştan yanlış bir stratejisi olduğunu yıllardır yazıyorum. Çarşamba günkü yazımda da karşımızda AKP’nin kurduğu Karşıdevrim tarikatının olduğunu anlattım.

Ancak bu aşamada görmemiz gereken manzara şu: Uçurumdan önceki son çıkışa vardık!

28 Mayıs’ta önümüze tekrar bir sandık konulacak. Orada vereceğimiz oy, hem kendi hayatımızın hem de ülkenin gidişatını belirleyecek.

O nedenle, muhalefete dair eleştirilerimin hiçbirini unutmadan Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında yapılacak seçimde elbette Erdoğan’a karşı oy kullanacağım. 

‘KARŞIDEVRİM TARİKATI’NA HAYIR!

Çünkü ben anayasasında laik olduğu yazan bu ülkede artık siyasal İslamın püskürtülmesini istiyorum. Seçimden bir gün önce camiye gidip ezan okuyan, camide miting yapan, tarikatları ziyaret edip oy isteyen bir cumhurbaşkanının anayasaya aykırı olduğunu biliyorum.

“Şahsım devleti”nde yaratılan “reis” modeline ve partili cumhurbaşkanına karşıyım.

Abdülhamit gibi bir gericiyi, Necip Fazıl Kısakürek gibi bir Atatürk düşmanını kendisine rol model (modeli) olarak belirleyen bir cumhurbaşkanı istemiyorum.

10 yaşındaki çocuğun eline mikrofon verip ana muhalefet liderine “hain” dedirten, 15 yaşındaki evladı ölmüş bir anneyi mitingde yuhalatan bir cumhurbaşkanı istemiyorum.

Hakkını arayan çiftçiyi “Ananı da al git!” diye azarlayan, Gezi eylemlerine katılanlara sürtük, çürük diyen bir cumhurbaşkanı istemiyorum.

104 yıl önce 19 Mayıs günü ülke işgal altındayken devrimci direnişi örgütlemek için Bandırma Vapuru ile Samsun’a giden, canını ortaya koyarak Kurtuluş Savaşı’na liderlik eden, saltanatı ve hilafeti kaldırıp şeriat hukukuna son veren, TBMM’yi kurup Cumhuriyeti ilan eden, laikliği anayasaya sokan, ülkede bir kalkınma hamlesi başlatıp kadın haklarının öncülüğünü yapan bir lidere ve onun en yakınındaki silah arkadaşına “ayyaş” diyen bir cumhurbaşkanı istemiyorum!

Bu köşeye sığmayacak daha pek çok itirazım var. Son 21 yılda tanık olduğumuz yolsuzlukları, sömürüleri, adaletsizlikleri ve her alanda kurulan faşizan baskıyı da istemiyorum.

  • Bu nedenle oyumu Erdoğan’a hayır demek için kullanacağım.

Ondan sonra da halkı sermayenin, çetelerin, emperyalistlerin, tarikat ve cemaatlerin cenderesinden kurtarmak için, tüm devrimci ve ilerici güçlerin mücadelesine omuz vermeye devam edeceğim.

28 Mayıs’ta alınacak devrimci tavır,
sandığa gidip Erdoğan’a, karşıdevrime hayır demektir!

Cumhuriyet’in 2. yüzyılı için sandığa

İbrahim Ö.  Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu
Siyaset, 18.05.2023, BİRGÜN

Cumhurbaşkanı (CB) seçilebilmek için, « geçerli oyların salt çoğunluğu » gerekli. 14 Mayıs’ta  hiçbir aday, « salt çoğunluk » sağlayamadı. Bu nedenle, 28 Mayıs’ta 2. tur yapılacak ve seçim  kesinlikle sonuçlanacak. « Basit çoğunluk » yeterli : « geçerli oyların çoğunluğunu alan aday » seçilir.

Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı adayları olarak Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Erdoğan yarışacağına göre, hangi aday için daha çok seçmen sandık başına giderse o kazanacak.

Kılıçdaroğlu, kazanabilmek için, Erdoğan için gidecek olanlardan daha çok seçmeni sandığa götürebilmeli. Bunun için çok nedeni ve olanağı var. Nasıl ?

ÖZGÜR İRADE VE TEK KİŞİ

Kılıçdaroğlu yalnız değil: Başkanlar İmamoğlu ve Yavaş ile birlikte İYİ parti, Deva Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Parti ve Saadet Partisi var; genel başkanları CB yardımcısı olacak.

Bu yelpazede Erdoğan adaylığına göre ana fark olarak CB yardımcılarının belli olması, demokratik meşruluk  açısından pek önemli. Çünkü Erdoğan’ın ülkeyi kimlerle yöneteceği belirsiz.

Bu demokratik etken, 1. turda Millet İttifakınca yeterince vurgulanamadı ve kullanılamadı. Oysa, CB yardımcısı veya yardımcıları parlamenter rejimdeki başbakan kadar, hatta birçok yönden daha önemli. Seçmenlerin tercihinde kendilerini kimin veya kimlerin yöneteceklerini bilmeleri hayli etkili.

14 Mayıs’ta sandığa mesafeli seçmenin mazereti de kalmadı. Çünkü, milletvekili seçimleri için
-CHP’liler bakımından- en caydırıcı etken olan « listeler dayatması » ! sorunu şimdi geride bırakılmalı. Siyasal hata ve hukuki zaafları aşan bir soruya yanıt için sandık başına gidilecek:

  • Cumhuriyet, 2. yüzyılında nasıl şekillenecek ? 

Oylarını Kılıçdaroğlu’na veren seçmenler, bu sürece özgür iradesi ile katılacak.

Öteki tercih ise, tek kişinin biçimlendireceği 2. Yüzyılın  kendisine dayatılmasına rıza anlamına gelir.

İlk tercih için sandığa gidecekler yelpazesi oldukça geniş: Başta Emek ve Özgürlük İttifakı içinde yer alan Yeşil Sol Parti ve TİP gelmek üzere birçok parti ve sivil toplum örgütü…

GELECEK KUŞAKLAR…

İnsan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ekseninde şekillenecek olan 2. yüzyıl tasarımına öne çıkarılacak hedef, gelecek kuşakların hakları olmalı.

  • Çevre ve doğasıyla yaşanabilir bir ülke,
  • hukuk yoluyla demokrasi,
  • barış içinde birlikte yaşam, kısacası,
  • « çeşitlilik içinde birlik » için değişim

    isteyen bütün yurttaşlar, eşitlik-özgürlük ve laiklik için sandık başına gitmeli…

İstikrar gerekçesi neden tutmaz ? Ayrıca yazacağım, ama şimdilik şununla yetineyim :

Yasama – Yürütme ayrışması, istikrarsızlık etkeni olarak kullanılamaz. Çünkü, Yasama ve Yürütme, anayasal yetkilerini kullanacak. Bunların çerçevesini Anayasa belirliyor. Kaldı ki, ‘Yasama ve Yürütme ayrılığı’, 2017 kurgusunun ana gerekçesi idi.

YURTSEVERLİK GEREĞİ…

Özetle, 14 Mayıs dersi, gelecek kuşakların özgürlüğü için devleti ırk ve mezhep temelinde inşa faaliyetine ‘dur’ ! demeyi acil kılıyor.

Bu nedenle, artık seçime katılmama mazereti yok; ama katılma gereği için çok neden var…

Sözün özü, 2. oy, 2. haftanın sorunu değil, 2. yüzyıl sorunu…

Keyfi yönetimi frenlemek ve hukuk yoluyla demokrasi için verilecek oy, aslında Cumhuriyet’in Yüzyılına bedel oy olacak.

Anayasal-siyasal, tarihsel-kültürel ve doğal kazanım ve değerler tümüyle tahrip edilmeden ortak toplumsal ve ülkesel kazanımları sahiplenerek gelecek kuşaklara geçirmek için, dinler ve etnisiteler, toplumsal cinsiyet ve sınıflar ötesi, siyasal ayrışmalar ve bölgesel farklılaşmalar üstü bir yurttaşlık sahiplenmesi gerekli. Bu kayda değer toplumsal ortak paydaları genişletmek ve pekiştirmek gerekir.

Kişisel projelerin şekillendirdiği kişi+parti+Devlet birleşmesinin hedeflediği totalitarizm değil, ortak umut ve toplumsal özgür bir gelecek tasarımı için…

A. Erdoğdu: ‘Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde’

Devlet kurumlarında yaptıkları çalışmanın ayrıntılarını paylaşan CHP’li Aykut Erdoğdu, tablonun vahim olduğuna dikkat çekti. Hazine’nin içinin boşaltıldığını, Merkez Bankası’nın rezervlerinin ekside olduğunu ve devlet kadrolarındaki tarikat yapılanmasının boyutunu gözler önüne seren Erdoğdu, “Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde. En güçlü ekip HAKYOLCULAR” dedi.

Aykut Erdoğdu duyurdu: 'Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde'Eski CHP Milletvekili Aykut ErdoğduKemal Kılıçdaroğlu‘nun talimatı ile devlet kurumlarında yapılan çalışmanın sonucunu açıkladı.

Erdoğdu, 3 hafta süren çalışmaların ardından ortaya çıkan vahim tabloyu paylaşmama kararı aldıklarını, ancak kritik seçimin ikinci turuna günler kala tahribatın boyutunu aktarmanın kaçınılmaz olduğunu belirtti.

15 Temmuz sonrası devlet kadrolarındaki yapılanmaya dikkat çeken CHP’li Erdoğdu, FETÖ’cülerden boşalan kadrolara milliyetçi ve Atatürkçü isimlerin getirildiğini kaydetti.

Ancak AKP iktidarının bu kadrolara güvenmediği için, tarikatları da kadroya aldığına dikkat çeken Erdoğdu,

  • Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde. En güçlü ekip HAKYOLCULAR. Devlet adamlarını en çok rahatsız edense atanan ‘küçük prensler‘” dedi.

SONUÇLAR ÜRKÜTÜCÜYDÜ”

Erdoğdu, çalışmanın tüm ayrıntılarını, twitter hesabından şöyle aktardı:

  • “Bundan bir ay önce Genel Başkanımız Kemal Bey beni çağırdı. ‘Seçimi kazanmamız halinde neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Ankara’ya geç ve bütün kurumlardan uzmanları çağır. Bir heyet kur ve devletimizin durumunu, ilk ve ivedi işleri ve hasar tespitini çıkar’ diye talimat verdi. Ankara’da üç hafta süren çalışmalarımız sonucunda vahim bir tabloyla karşılaştık. Normalde bu çalışmanın sonuçlarını kesinlikle paylaşmayacaktık. Çünkü sonuçlar ürkütücüydü. Elden geldiğince sessiz sedasız halletmeye çalışacaktık.
  • Ancak geldiğimiz aşamada yaptığımız çalışmanın bazı sonuçlarını paylaşmak zorunda hissediyorum. Çalışmamızın sonuçlarının tamamını devletimizin ve milletimizin bekası için paylaşmayacağım. Bu çalışmamızın çoğunu açık kaynaklarla yaptık. Bu yazdıklarımın öneminin ve benim ve çalışma arkadaşlarım adıma yarattığı tehlikenin farkındayım. Sadece şunu hatırlatayım bizim genlerimizde Kuvay-i Milliye var. Ve biz bu ruhla gurur duyuyoruz. Bedel ödemek istemeyiz. Ama ödenecek bir bedel varsa da korkup kaçmayız.

MİLLİYETÇİ VE ATATÜRKÇÜ KADROLARA TARİKAT GÖZETİMİ!

15 Temmuz Hain Darbe Girişimi sonrası FETÖ’den boşalan kadroları dolduracak nitelikli kadroları olmadığı için Milliyetçi ve Atatürkçü kadrolarla çalışmak zorunda kalmışlar. Ancak bu kadrolara asla güvenmedikleri için her bir kuruma aileden gördükleri tarikat ve cemaatlerden personel yerleştirmişler. Mahrem işlerini yerleştirdikleri bu personel eliyle yürütüyorlar.

Bu personel aynı zamanda hiç güvenmedikleri ama çalışmaya mecbur oldukları Milliyetçi ve Atatürkçü personeli sürekli izliyor.

  • Şu an devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde. En güçlü ekip HAKYOLCULAR.

Devlet adamlarını en çok rahatsız edense atanan “küçük prensler”

“DEVLETİN DÜŞÜRÜLDÜĞÜ DURUMDAN RAHATSIZLAR”

Bu konuda yaptığımız çalışmanın bütün sonuçlarını paylaşamam.

Ancak şu kadarını söyleyeyim. Genel Kurmay Başkanlığımız, MİT Müsteşarlığımız ve Emniyet Genel Müdürlüğümüzde her kademede el üstünde tutmamız gereken kahramanlar var.

Bu kahramanlar siyasi baskılara direnerek ellerinden geldiğince görevlerini yapmaya çalışıyorlar. Zaten devletin güvenliğini bu kadrolar sağlıyor.

Devletin düşürüldüğü durumdan çok rahatsızlar. Her fırsatta bu durumu en üst makamlara iletiyorlar.

Polisimiz ve askerimiz sürekli bir soruşturma baskısı altında. Maalesef personel arasında ailevi sorunlar, geçim sıkıntısı, borçluluk, psikolojik sorunlar ve intiharlar çok yaygın.

Milli güvenliğimizi yakın tehdit altına sokan riskler var. Bu riskleri azaltacak diplomasi zayıf kalıyor. Özellikle

Ekonomimizin iyice güçsüz düşmesini ve
devletimizin daha da çürümesini bekleyen odaklar var.
En zayıf anımızda en olmaz taleplerle karşımıza çıkacaklar.

Durumun farkındayız. Ve sürekli takipçisi olacağız. Bu konuda son söz bizim Mehmetçiğimizin kanını satın alacak para daha basılmadı. Biz vekalet savaşlarının lejyoneri olacak Millet değiliz.

“MASAK TAMAMI İLE KÖR EDİLMİŞ”

Maliye tarafında çok fazla sorun yok. Vergi toplanma konusunda alt yapı kurulmuş. Ancak

  • Vergi ödemeyen imtiyazlı şirketler var.

Bunlara göz yumulması, vergi inceleme raporları sonuçlarının uygulanmaması, uzlaşma komisyonlarında bazı grupların vergilerinin silinmesi konusunda teknokratlarda büyük rahatsızlık var.

  • MASAK tamamı ile kör edilmiş. Uzmanlar çalıştırılmıyor.
  • MASAK’ın izleme yetkisi sadece siyasi işler için kullanıyor.

“SEÇİM DOLAYISIYLA HAZİNE BOŞALTILMIŞ”

Hazine’de tablo çok ağır. Kadrolar tarumar edilmiş. Bakan Yardımcıları işleri birkaç devşirme danışman ile götürüyor. Teknik kadrolar işlere karıştırılmıyor. Hazine’de gelir yönünden sorun yok vergi gelirleri gayet iyi. Ancak

  • giderlerde, borçlarda ve koşullu yükümlülüklerde korkunç bir artış var.
  • Seçim dolayısıyla Hazine boşaltılmış.

Yıllık bütçede öngörülen açığın neredeyse tamamı harcanmış.

Sadece BOTAŞ’ın birikmiş görev zararı 300 milyar liranın üzerinde.

EYT’den gelecek yük yaklaşık 200 milyar.

KKM pimi çekilmiş el bombası gibi bekliyor.

Deprem için en az 600 milyar lira ek kaynağa ihtiyacımız var.

  • Gelirlerin çoğu garanti ödemelerine gidiyor.

Hazinenin nakit parası var gibi görünüyor. Ancak bu mevduat kamu bankalarından çekilemiyor. Çünkü kamu bankaları kara deliğe dönmüş. Hazine parayı çekse faizler zıplıyor. Kamu bankaları ile ilgili detayları yazamıyorum. Şu kadarını söyleyeyim. Kurda veya faizde bir hareket olursa (ki olmak zorunda) yandık. Hem de ne yandık.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ : 17 Mayıs 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

2023 Milletvekili seçimleri sonuçlandı. Buna göre;

  • Devleti-milleti soyanlar, har vurup harman savuranlar, şatafat içinde yaşayanlar kazandı; halkın vergisine sahip çıkacağını söyleyenler kaybetti,
  • Mafya ile kol kola girenler kazandı; devlet düzeni isteyenler kaybetti,
  • Eş-dost-akraba kayıranlar kazandı; ailesini devlet işlerinden uzak tutanlar kaybetti,
  • Sadakate önem verenler kazandı; liyakate değer verenler kaybetti,
  • Okula, kışlaya, camiye siyaset sokan, Allah ile aldatanlar kazandı; temiz inançlılar kaybetti,
  • Depremde göçük altındaki yakınlarını kurtarmak için “Devlet nerede, Kızılay nerede, Asker nerede?” diye çırpınanları azarlayanlar, felakete kader diyenler kazandı; binlerce kilometre öteden yardıma koşanlar kaybetti,
  • Ormanlarımız yanarken seyredenler kazandı;
    makam uçaklarını satıp yangın söndürme uçağı alacaklar kaybetti,
  • “Çözüm” diyerek terör örgütü ile her türlü kirli pazarlığa girenler, tepki alınca geri dönüş yaparak yüzlerce evladımızın şehit olmasına sebep olanlar, örgüt ile resmen görüşenler kazandı; halkı teröristten ayıranlar kaybetti,
  • Muhalefeti sahte-montaj görüntüler ile terörle birlikte gösterme sahtekarlığı yapanlar kazandı; dürüst siyaset yapanlar kaybetti,
  • Milleti kutuplaştırıp düşmanlaştıran, birbirine saldırtanlar kazandı; kardeşlik, birlik isteyenler kaybetti,
  • Milliyetçiliği ayaklar altına alan, T.C.’yi Atatürk’ü silen, seçim dönemi milliyetçilik reklamı yapanlar kazandı; milletin birliğini esas alan Atatürk milliyetçileri kaybetti,
  • Yargıyı siyasetin ve partinin organı haline getirenler kazandı;
    bağımsız yargı oluşturmak isteyenler kaybetti,
  • Eğitimi tarikat – cemaatlere teslim edenler, eğitimi dinselleştirenler kazandı;
    çağdaş-laik eğitim isteyenler kaybetti,
  • Domuz bağı ile insanları diri diri betona gömenler kazandı;
    insancıl yaklaşım kaybetti,
  • Ekonomiyi çökerten, hazineyi kurutan, yiğidi kuru soğana halkı yardıma muhtaç edenler kazandı; yağmaya dur diyecekler, vatandaşa insanca yaşam olanağı sağlayacaklar kaybetti,
  • Kadına ‘karı” diyen, onu eve hapseden, erkekle yan yana getirmeyen, toplumda yer vermeyen, dövülmesini-sövülmesini hak görenler kazandı; eşit insan görenler kaybetti.

Özetle, kötüye gidiş kazandı; iyileşmeyi önerenler kaybetti.

Ancaaak, yaşam sürdükçe umut olacaktır. Umutsuzluk yaşamın sonudur.

Her son yeni bir başlangıç olacaktır.

Daha çoook seçimler, çoook yarışlar olacaktır.

Makamlar kimseye kalmayacaktır.

Haftanın tüm iğneleri, seçimi Millet İttifakı’nın kazanacağına inanan bana ve benim gibi düşünenlere…

KARAMSARLIĞA PAYDOS !!! DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMAK SİYASAL, HUKUKSAL ve AHLAKSAL ZORUNLULUK OLMUŞTUR

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Eğer demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde, özgürlük, adalet ve ekonomik refah (gönenç) içinde, hukukun üstünlüğü ve anayasa güvencesinde, kendi alt kimliğinle ve ötekileştirilmeden, sevgi, barış, huzur, kardeşlik duyguları, vatan, bayrak ve laik cumhuriyet sevgisi ile dolu olarak yaşamak ve yaşatmak istiyorsan:

  • KORKMA, UMUTSUZ OLMA VE DEMOKRATİK SİYASAL MÜCADELENDEN ASLA VAZGEÇME.
    2. TUR CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ İÇİN KENDİNE DÜŞENİ YAP. MUTLAKA SANDIĞA KOŞ VE MİLLET İTTİFAKINA OY VER.

Gerçek Atatürkçülerin, korkma, yılma, vazgeçme, sinme, siyasi mücadeleyi bırakma,  umutsuzluk, karamsarlık ve güvensizliğe düşme hakları yoktur.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi‘ni bir daha dikkatlice, doğru anlayarak tekrar ve tekrar okuyun. Muhtaç olduğun cesaret ve kuvveti kendi özünde, benliğinde ve vicdanında mutlaka bulacaksın.

Hiçbir yarışçı, yitirmek için yarışa girmez.
Tersine, gücünü ve aklını son limitine (sınırına) kadar (dek) kullanıp o yarışı kazanmaya çalışır.

Demokratik siyasal yarışlar da öyledir…
***
Bir anımsatma                               :

Türk-İslam sentezi demek, laikliğe aykırı olarak, Dini ırk ve miliyetçlik sosu ile soslayıp devlet yönetimine taşımak demek.

  • Cumhur ittifakı paydaşları Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı olan karşı devrim ittifakıdır.

Eğitim sistemimiz akıl, bilim ve özgürlük yerine, ezberciliğe dayanan, a’dan z’ye dogmatikleştirilmiştir.

Öğrenciler papağan gibidir. Düşüneni cezalandıran, yalnızca dogmatik söylenenleri tekrarlayan  (yineleyen) robot bireyler makbul…

Bir anımsatma daha                             :

Türkiye’deki eğitim sistemi, Atatürkçülüğün, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletini yerleştirmek ve pekiştirmek için devrimciliğin ideolojik aygıtı olmaktan çıktı.

Tamamıyla (tümüyle) karşı devrimlilerin dogmatik ideoloji aygıtına dönüştü…

Bunun son ve en etkin mimarları da Cumhur İttifakı‘nın bileşenleridir.

Selahattin Demirtaş’tan ‘sandıkta yapılan hileye’ ilişkin açıklama

Son Dakika:

Selahattin Demirtaş’tan ‘sandıkta yapılan hileye’ ilişkin açıklama

14 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve 2. tura kalan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin ardından birçok sandıkta yaşanan usulsüzlük ve sonuçların YSK sistemine yanlış girildiği yönündeki iddialar devam ediyor. Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından adım adım oyların nasıl çalındığını açıkladı.

cumhuriyet.com.tr

16.5.23, Cumhuriyet

(A. Saltık : Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Son Dakika: Selahattin Demirtaş'tan 'sandıkta yapılan hileye' ilişkin açıklamaTürkiye’de 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen ve ikinci tura kalan seçimlerin ardından çok sayıda ilde ‘usulsüzlük’ nedeniyle yapılan itirazlar sürüyor. 

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda sandıklarda yapılan hileyi ve alınması gereken önlemleri adım adım açıkladı.

AKP VE MHP’NİN ‘MUHALİF’ TAKTİĞİ

  • “Yıllardır hileyle nasıl seçim kazanıp ülkeye el koyduklarına dair tahminlerimi ve alınması gereken önlemleri sizlerle paylaşmak istiyorum.”
    diyen Demirtaş, şunları paylaştı:
  • “Oy sayımı ve birleştirmelerinde en önemli delil, ıslak imzalı sayım tutanağıdır. Bu tutanağı, sandık başkanı ve sandık kurulunun siyasi parti temsilcileri birlikte imzalar. Eğer tutanağa itiraz yoksa artık mühürlü oy çuvalı hiçbir aşamada açılıp yeniden sayılmaz.
  • Peki sandık kuruluna üye yazılanların hepsi gerçekte AKP-MHP taraftarı ise ve kendini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdırmışsa ne olur?
    İşte o zaman sandık başkanı dahil olmak üzere tüm sandık kurulu iktidar yanlılarından oluşmuş olur.”

Demirtaş, iktidar tarafları olup kendilerini muhalif partilerin temsilcisi olarak yazdıran kişilerin olduğunun altını çizerek oyların sayım aşamasında gözlemcinin olmaması durumunda muhalif parti olarak imza atıp, usulsüzlüğe itiraz etmeyeceklerini ifade etti.

“HİLELİ TUTANAKLAR İLK ETAPTA SİSTEME GİRİLMEZ”

Demirtaş, sosyal medya paylaşımına şöyle devam etti:

  • “Oylar sayılırken gözlemci de yoksa sayım tutanağını istedikleri gibi düzenleyip altına da Yeşil Sol Parti, CHP, İYİ Parti adına imza atarlar, itiraz etmezler ve bir örneğini muhalefet partilerinin ilçe binasına teslim ederler.
  • Muhalif partiler de kendilerine gelen bu tutanağa güvendikleri için itiraz etmezler, sisteme kaydederler. Böylece YSK verileri ile ıslak imzalı tutanaklar uyumlu görünür, hilenin nerede olduğu bir türlü bulunamaz.
  • Anadolu Ajansı açılışı yüksek orandan yapar ve Erdoğan’ın kesin kazandığı algısını yaratır.

“HER ŞEY YASAL VE USULÜNE UYGUN GÖRÜNÜR” AMA…

  • Hileli tutanaklar ilk etapta sisteme girilmez, birkaç saat veri akışı yavaşlatılır ve muhalefetin elinde sahteliğe ilişkin bir delil olup olmadığı, itiraz edip etmeyecekleri gözlenir.
  • Muhalefetin hileyi yakalayamadığı ve o sandıklara itiraz etmediği netleşince hileli tutanaklar da hemen sisteme girilmeye başlanır ve veri akışı yeniden başlar.

“SÜLEYMAN SOYLU” AYRINTISI

  • Böylece her şey yasal ve usulüne uygun görünür. Hileyi yakalamak artık imkansızdır.
  • Bu operasyon için merkezi bir dijital üs, bu üssün başında da Süleyman Soylu bulunur. Özellikle Karadeniz ve İç Anadolu sandıklarında bu operasyon yıllardır yapılır.
  • 20 bin sandığın her birinden 150 oy çalınsa 3 milyon oy eder ve bu sayı, seçimin sonucunu değiştirmeye yeter.

Bunları önlemenin tek yolu                                                 :

A) Sandık görevlilerini belirleyen ilçe yönetimleri tanımadıkları, emin olmadıkları hiç kimseye yetki vermemelidir.

B) Her sandıkta resmi sandık görevlisi dışında en az iki gözlemci görevlendirilmelidir.

Yıllardır bu şekilde Erdoğan’a seçim kazandırılıyor,
MHP %10 bandında tutuluyor.
Mutlaka başka hileler de yapılıyordur ama bunları bilemeyeceğiz maalesef.

Bu nedenle sadece sandıklara sahip çıksanız bile seçim kesinlikle kazanılacak.

Pes etmek yok.”

 

HZ. MUHAMMED’İN HZ. ALİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ SÖZLERİ (×)

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

1- Dünyada ve ahrette Ali benim kardeşimdir.
2- Ali bendendir; ben O’ndanım.
3- Ya Ali! Sen bana Musa’nın kardeşi Harun kadar yakınsın. Musa Tur’a giderken kavmine kardeşi Harun’u vekil bıraktığı gibi ben de seni vekil bırakıyorum. Ancak Musa’dan sonra peygamberlik vardı. Benden sonra peygamberlik yoktur. Sen halife olacaksın.
4- Ali hatadan sıyrılma kapısıdır. O kapıdan giren Müslüman oldu. Kapının dışında kalan kâfir oldu.
5- Ya Ali, sen Müslümanların kalplerine Allah tarafından indirilen bir dayanaksın.
6- Ali benim vücuduma oranla başım kadar kiymetlidir.
7- Ali’yi seven, şüphe yok ki beni sevmiş olur. Beni seven Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye düşman olan bana düşman olur, bana düşman olan ise hiç kuşkusuz Allah’a düşman olur.
8- Ali’nin dostu benim dostum, Ali’nin düşmanı da benim düşmanımdır.
9- Kim benim yaşamım gibi yaşamak benim gibi ölmek ve Rabbimin bana vaatte bulunduğu cennette kalmak isterse Talip oğlu Ali‘ye uysun.
10- Aliye sevgi arabozuculuktan kurtulmaktır.
11- Ali benim ilmimin kapısıdır. O ümmetime Hak yolunu gösteren güneştir. O’nu sevmek imandandır.
12- Aliye düşman olan Allah’a düşman olur.
13- Ali’ye söven hiç kuşkusuz bana sövmüş, bana söven de Allah’a sövmüş olur.
14- Ali’den ayrılan hiç kuşkusuz benden ayrılmış; benden ayrılan da elbette Allah’tan ayrılmış olur.
15- Talip oğlu Ali Allah’ı en iyi bilen insandır.
16- Terazinin bir kefesine gökler ve yer yüzü, öbür kefesine de Ali’nin imanı konulabilseydi, herhale Ali’nin imanı daha ağır basardı.
17- Ben kimin efendisi isem Ali’ de onun efendisidir.
18- Ya Fatıma, seni Ehlibeyt’imin en üstününe verdim.
19- Allah’ü Teâlâ, Fatıma’yı Ali”ye vermeyi bana emretti.
20- Ben hikmet eviyim, Ali de bu evin kapısıdır.
21- Ben ilim şehriyim, Ali de o şehrin kapısıdır. Bilgi isteyen Ali’nin kapısına gelsin.
22- Ben zamanımda kiminle harp edersem Kur’an’ın açık emrine uyarak savaşırım. Ali de Kur’an’ın manasına uyarak savaşır.
23- Ya Büride! Muhakkak ki benden sonra Ali sizin vekilinizdir. Ali’yi sev, onun gittiği yola git.
24- Ya Ali! Cennete girecek ilk dört kişi sen, ben, Hasan ve Hüseyin’dir.

Not : Yorumsuz olarak yine size 24 hadisten oluşan 24 ayar bir derleme yaptım. Umarım yararlı olur.
(×)- KIRIMLI, Recep Hikmet. Hazreti Ali’nin Liderlik Sırları. Erasmus Yayınları İstanbul 2018. ss.117-122

Siyaset ve eğitim

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
15 Mayıs 2023, Cumhuriyet

Dün gerçekleşen cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri, siyaset ile eğitim arasında doğrudan doğruya nasıl bir ilişki olduğunu bir kere daha kanıtladı.

Yaşanan ağır ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel sorunlara rağmen; AKP’nin ve MHP’nin seçim kampanyasını yalanlarla, iftiralarla, tehditlerle yürütmesine rağmen; AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, her söylemiyle ve eylemiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e düşman olduğunu, Cumhuriyetin temel ilkelerine, anayasada ifade edilen demokratik, laik, sosyal hukuk devletine karşı olduğunu kanıtlamış olmasına rağmen; Erdoğan’ın oyların neredeyse yarısını, bir ortaçağ ittifakı olan “Cumhur İttifakı”nın da oyların çoğunu almış olması, içinde bulunduğumuz toplumsal çürümenin ve çöküşün en büyük göstergesidir.
***

  • Eğer Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu, sorgulayan, araştıran, okuyan, her duyduğuna inanmayan; anayasanın, vatandaşlığın, hukukun, demokrasinin, laikliğin, adaletin ne olduğunu bilen; ahlakın, erdemin, dürüstlüğün değerini özümsemiş insanlardan oluşsaydı Erdoğan ve AKP, bu kadar yüksek oranda bir oy alamazdı ve kitlesel bir desteğe sahip olamazdı.

Bu sorun tek başına, muhalefetin yaptığı bazı hatalarla açıklanabilecek bir durum değildir.

  • Eğitim cephesindeki mücadeleyi kazanmadan, siyasi mücadeleyi kazanmak olanaklı değildir.

Atatürk bu nedenle cehaleti, Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike olarak görmüştü.

Cehaleti yenmeden, CHP’nin, başka siyasi partilerin desteği olmadan tek başına iktidara gelmesi de olanaklı değildir.

Türkiye’nin 81 ilindeki, 900’ü aşkın ilçesindeki ve on binlerce köyündeki eğitim sorunu çözülmeden, Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olması olanaksızdır.
***

Eğitim sorununun çözülmesi için, tüm vatandaşların nitelikli ve ücretsiz, nitelikli ve kamusal eğitimden yararlanabilmesi gerekmektedir.

Nitelikli eğitimin ücretli özel okullara terk edilmesi, Türkiye’de eğitimin önündeki en önemli sorunlardan birisidir.

  • Türkiye’de yoksulluk çeken onlarca milyon vatandaş, nitelikli eğitime ulaşamamaktadır.

Bunun dışında, eğitimin ezberlemeye değil, kavramaya yönelik bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.

Bir şeyi öğrenmek, o şeyi kavramakla ve anlamakla olanaklıdır. Bir şeyi ezberlemek, onu öğrenmek anlamına gelmez. Doğa bilimleri, sosyal bilimler, matematik, felsefe, edebiyat, dil, sanat gibi tüm alanlar için geçerlidir bu.

Son olarak, eğitimin dinselleşmesine son verilmesi gerekir.

  • Dinselleşmiş eğitim, kategorik olarak eğitim olamaz.

Din ile eğitim işleri, din ve devlet, din ve siyaset, din ve hukuk işlerinde söz konusu olduğu gibi, ayrı tutulmalıdır, dinin eğitimi esir alması önlenmelidir.

Bu reformların gerçekleşebilmesi için, müfredatla ilgili yapısal değişikliklerle birlikte, o müfredat üzerinden eğitim ve öğretim işlerini yürütecek nitelikli öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin yetiştirilmesi, ülkenin dört bir yanında, nitelikli öğretmen okullarının açılması gerekmektedir.

  • Eğitim sorunu çözülmeden, ekonomik ve siyasal sorunların da çözülemeyeceği, dün gerçekleşen seçimlerle bir kez daha kanıtlanmıştır.

Muhalefet bunu kavrayamadığı sürece, iktidara gelse bile, iktidarda uzun bir süre kalamayacaktır, anlık ve geçici sevinçlerle yetinecektir.


Not: Bu yazı resmi seçim sonuçları açıklanmadan önce yazılmış ve baskıya girmiştir.