Siyaset ve eğitim

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
15 Mayıs 2023, Cumhuriyet

Dün gerçekleşen cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri, siyaset ile eğitim arasında doğrudan doğruya nasıl bir ilişki olduğunu bir kere daha kanıtladı.

Yaşanan ağır ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel sorunlara rağmen; AKP’nin ve MHP’nin seçim kampanyasını yalanlarla, iftiralarla, tehditlerle yürütmesine rağmen; AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, her söylemiyle ve eylemiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e düşman olduğunu, Cumhuriyetin temel ilkelerine, anayasada ifade edilen demokratik, laik, sosyal hukuk devletine karşı olduğunu kanıtlamış olmasına rağmen; Erdoğan’ın oyların neredeyse yarısını, bir ortaçağ ittifakı olan “Cumhur İttifakı”nın da oyların çoğunu almış olması, içinde bulunduğumuz toplumsal çürümenin ve çöküşün en büyük göstergesidir.
***

  • Eğer Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu, sorgulayan, araştıran, okuyan, her duyduğuna inanmayan; anayasanın, vatandaşlığın, hukukun, demokrasinin, laikliğin, adaletin ne olduğunu bilen; ahlakın, erdemin, dürüstlüğün değerini özümsemiş insanlardan oluşsaydı Erdoğan ve AKP, bu kadar yüksek oranda bir oy alamazdı ve kitlesel bir desteğe sahip olamazdı.

Bu sorun tek başına, muhalefetin yaptığı bazı hatalarla açıklanabilecek bir durum değildir.

  • Eğitim cephesindeki mücadeleyi kazanmadan, siyasi mücadeleyi kazanmak olanaklı değildir.

Atatürk bu nedenle cehaleti, Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike olarak görmüştü.

Cehaleti yenmeden, CHP’nin, başka siyasi partilerin desteği olmadan tek başına iktidara gelmesi de olanaklı değildir.

Türkiye’nin 81 ilindeki, 900’ü aşkın ilçesindeki ve on binlerce köyündeki eğitim sorunu çözülmeden, Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olması olanaksızdır.
***

Eğitim sorununun çözülmesi için, tüm vatandaşların nitelikli ve ücretsiz, nitelikli ve kamusal eğitimden yararlanabilmesi gerekmektedir.

Nitelikli eğitimin ücretli özel okullara terk edilmesi, Türkiye’de eğitimin önündeki en önemli sorunlardan birisidir.

  • Türkiye’de yoksulluk çeken onlarca milyon vatandaş, nitelikli eğitime ulaşamamaktadır.

Bunun dışında, eğitimin ezberlemeye değil, kavramaya yönelik bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.

Bir şeyi öğrenmek, o şeyi kavramakla ve anlamakla olanaklıdır. Bir şeyi ezberlemek, onu öğrenmek anlamına gelmez. Doğa bilimleri, sosyal bilimler, matematik, felsefe, edebiyat, dil, sanat gibi tüm alanlar için geçerlidir bu.

Son olarak, eğitimin dinselleşmesine son verilmesi gerekir.

  • Dinselleşmiş eğitim, kategorik olarak eğitim olamaz.

Din ile eğitim işleri, din ve devlet, din ve siyaset, din ve hukuk işlerinde söz konusu olduğu gibi, ayrı tutulmalıdır, dinin eğitimi esir alması önlenmelidir.

Bu reformların gerçekleşebilmesi için, müfredatla ilgili yapısal değişikliklerle birlikte, o müfredat üzerinden eğitim ve öğretim işlerini yürütecek nitelikli öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin yetiştirilmesi, ülkenin dört bir yanında, nitelikli öğretmen okullarının açılması gerekmektedir.

  • Eğitim sorunu çözülmeden, ekonomik ve siyasal sorunların da çözülemeyeceği, dün gerçekleşen seçimlerle bir kez daha kanıtlanmıştır.

Muhalefet bunu kavrayamadığı sürece, iktidara gelse bile, iktidarda uzun bir süre kalamayacaktır, anlık ve geçici sevinçlerle yetinecektir.


Not: Bu yazı resmi seçim sonuçları açıklanmadan önce yazılmış ve baskıya girmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir