Etiket arşivi: Aykut Erdoğdu

İKİNCİ TURDA NE OLACAK?

Aykut Erdoğdu: Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elindeAykut ERDOĞDU
CHP eski milletvekili

Az sonra yazacaklarım birçoğunuzun moralini bozacak…
Ama yazmak zorundayım…
Eğer durum değişmezse, bizi neyin beklediğini bilmeniz gerekiyor…
İçimi yakan kederi sizinle paylaşmak zorundayım…
Neler olacak anlatayım…

Hem döviz hem de faiz fırlayacak…

Dolar en az 30 TL… Faiz en az %50… Borsa çakılacak…
Dolar arttığında enflasyon zıplayacak…
Gerçek enflasyon yüzde 100’ün üzerine çıkacak…
Yani bugün ne alıyorsanız fiyatı iki katına çıkacak…

BANKALAR

Sizi herkes çok kârlı sanıyor… Oysa sermayeniz eridi… Üstelik mevduatlarınız kısa vadeli… Kredilerinizse uzun vadeli ve düşük faizli… Bir de zorla devlet kağıdı sattılar… Faiz ve kur yükseldiği an yandınız… Kredileriniz batacak… Çünkü Şirketler iflas edecek… Sermayeniz eriyecek…

KGF var devlet kurtarır diye seviniyorsunuz… Sizi kurtaracak devletin kendisi batmış… Yarın mudiler kapınıza yığıldığında vay halinize… Siz zararlarınızı karşılamak için müşterilerden daha çok faiz ve komisyon alacaksınız… Olan yine Millete olacak… Bunlar “Asrın Lideri” yüzünden olacak…

ŞİRKETLER

Bütçe iflas etmiş durumda…

Geçen yıl ödediğiniz verginin yarısı kadar ek vergiye hazır olun… Faizler ve kurlar artacak… Döviz borcunuz varsa yandınız… Ama bizim döviz gelirimiz var diye teselli bulanlar… Dünya küresel krizin içinde…

  • Türkiye dışlanmış bir ülke…

Eski günler yok artık…

  • TL borcu olanlar, faizler fırlayacağı için faizi ödeyememeye başlayacaksınız…

Üstüne Halkın yoksullaşması dolayısıyla satışlarınız düşecek… Borcunuz çoksa iflas edeceksiniz… Bizim banka borcumuz az bize bir şey olmaz diyenler… Halk yoksullaşacak ve satışlarınız düşecek… İflas etmiş Şirketlerden alacaklarınızı alamayacaksınız… Tefeci faiziyle kredi arayacaksınız ama bulamayacaksınız…

Kendini iyi durumda sananlar… Sizin 1 yılınız var… İkinci deprem sizi yıkacak… Mevduatlarını özel hesaplarında, borçlarını şirketleri üzerinde tutanlar… İnşallah bankada tuttuğunuz mevduatlara ulaşabilirsiniz… Siz paranızı bankada duruyor sanıyorsunuz… Ben pek sanmıyorum… İnanmıyorsanız gidip bankalardan dövizlerinizi isteyin… Şimdiye kadar “İstikrar Sürsün” diyenler…

Kurtulmak için Erdoğan ve adamlarının peşine düşeceksiniz…

Sizi kurtarmayacaklar… Çünkü siz çekirdek aileden değilsiniz…
Siz battığınızda hacizden satılacak malınızı ve mülkünüzü onların adamları alacak… Ganimeti yağmalamak için akbaba gibi başınızda bekleyecekler…

  • Çekirdek aileden olan Şirketler ve beşli çete yaşadınız…

İcra satışlarını takip için özel ekip kurun… Artık devlet bitti

Şimdi Milletin malını yağmalama zamanı…

İflas edecek Şirketler, unutmayın bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

ÇALIŞANLAR

Sizin zaten beliniz kırılmış durumda… Ama daha bitmedi… Belinizi kıranlar daha boynunuzu kıracak…

Enflasyonu düşük açıklamaya devam ederek sizi perişan edecekler…

Asgari ücretle çalışanlar şimdi yoksulsunuz… 6 ay içinde aç kalacaksınız

  • Beyaz yakalılar, şu gün asgari ücretli nasıl yaşıyorsa, 6 ay sonra siz de öyle yaşayacaksınız…

Diplomalarınıza yazık edecekler… Bu arada batan şirketlerde çalışanlar işlerini kaybedecek…

Reel işsizlik %30’a çıkacak…

Suriyelilere gün doğacak… Çünkü ayakta kalabilen Şirketler kaçak işçi çalıştırmaya başlayacak…

  • Çalışanlar açlık ve işsizlik korkusunu aynı anda yaşayacaklar…

Ağrı kesici gibi Xanax, Cipralex, Ativan alacaksınız… Özel okulda okuyan çocuklar devlet okullarına verilecek… Devlet okulunda okuyan çocukları aç bırakacaklar

Bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

EMEKLİLER

Sizİ aç bırakacaklar…

Çocuklarınız sizin elinize, siz çocuklarınızın eline bakacaksınız…

Çocuklarınız ve torunlarınız size taşınacak… Çünkü kiralarını ödeyemeyecekler… Torunlarınızın durumuna baktıkça sağlığınız bozulacak… Ama eczanede ilaç bulamayacaksınız… Çünkü ilaç ithal edecek döviz kalmayacak… En yakınlarınız ekmek parası isteyecek… Eskiden en azından Kurban Bayramı’nda et yerdiniz… Kurbanı da kırmız eti de artık rüyanızda göreceksiniz… Tavuk eti lüks olacak… Bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

ESNAF

Ne yapalım zam gelirse biz de zamlı satarız diye düşünüyor musunuz? Düşünmeyin… Çünkü büyük Şirketlerin cirosu düşünce daha çok üzerinize gelecekler… Halk yoksulluktan kırılacağı için tavuk döneri kimse yiyemeyecek… Çiğ köftecilerin işi artar… Adım başı çiğ köfteci açılacak… Kimse evinden çıkamayacağı için taksiye binemeyecek… 15 günde bir traşa gelenler, ayda bir gelecek… Tamirci çağırmaya parası olmayanlar, Youtube’dan usta izleyip kendileri tamirini yapacak… Kimse yeni kıyafet alamayacağı için bit pazarına nur yağacak… Bu arada masraflarınız katlanarak artacak… Teker teker dükkanlar kapanacak… İşsizler ordusuna yazılacaksınız… Çöp toplayanların bile işleri düşecek… Kimse alamayınca, çöp çıkmayacak… İşsizler çöp toplamaya başlayacak… Çöpte bile rekabet artacak…

  • Bütün bunları “Asrın Lideri” başınıza açacak…

İKİNCİ TUR

İkinci turu kazanır mıyız?
Kolay değil…
Son ana kadar mücadele edeceğiz…
Biz kazanırsak düzelir mi?
Hemen düzelmez ama en azından bir umut var…
Bir yıl dişimizi sıkarsak önümüz açık…
Her adımı planladık…

  • Ama “Asrın Lideri” ile umut yok… Zerre umut yok…

A. Erdoğdu: ‘Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde’

Devlet kurumlarında yaptıkları çalışmanın ayrıntılarını paylaşan CHP’li Aykut Erdoğdu, tablonun vahim olduğuna dikkat çekti. Hazine’nin içinin boşaltıldığını, Merkez Bankası’nın rezervlerinin ekside olduğunu ve devlet kadrolarındaki tarikat yapılanmasının boyutunu gözler önüne seren Erdoğdu, “Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde. En güçlü ekip HAKYOLCULAR” dedi.

Aykut Erdoğdu duyurdu: 'Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde'Eski CHP Milletvekili Aykut ErdoğduKemal Kılıçdaroğlu‘nun talimatı ile devlet kurumlarında yapılan çalışmanın sonucunu açıkladı.

Erdoğdu, 3 hafta süren çalışmaların ardından ortaya çıkan vahim tabloyu paylaşmama kararı aldıklarını, ancak kritik seçimin ikinci turuna günler kala tahribatın boyutunu aktarmanın kaçınılmaz olduğunu belirtti.

15 Temmuz sonrası devlet kadrolarındaki yapılanmaya dikkat çeken CHP’li Erdoğdu, FETÖ’cülerden boşalan kadrolara milliyetçi ve Atatürkçü isimlerin getirildiğini kaydetti.

Ancak AKP iktidarının bu kadrolara güvenmediği için, tarikatları da kadroya aldığına dikkat çeken Erdoğdu,

  • Devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde. En güçlü ekip HAKYOLCULAR. Devlet adamlarını en çok rahatsız edense atanan ‘küçük prensler‘” dedi.

SONUÇLAR ÜRKÜTÜCÜYDÜ”

Erdoğdu, çalışmanın tüm ayrıntılarını, twitter hesabından şöyle aktardı:

  • “Bundan bir ay önce Genel Başkanımız Kemal Bey beni çağırdı. ‘Seçimi kazanmamız halinde neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Ankara’ya geç ve bütün kurumlardan uzmanları çağır. Bir heyet kur ve devletimizin durumunu, ilk ve ivedi işleri ve hasar tespitini çıkar’ diye talimat verdi. Ankara’da üç hafta süren çalışmalarımız sonucunda vahim bir tabloyla karşılaştık. Normalde bu çalışmanın sonuçlarını kesinlikle paylaşmayacaktık. Çünkü sonuçlar ürkütücüydü. Elden geldiğince sessiz sedasız halletmeye çalışacaktık.
  • Ancak geldiğimiz aşamada yaptığımız çalışmanın bazı sonuçlarını paylaşmak zorunda hissediyorum. Çalışmamızın sonuçlarının tamamını devletimizin ve milletimizin bekası için paylaşmayacağım. Bu çalışmamızın çoğunu açık kaynaklarla yaptık. Bu yazdıklarımın öneminin ve benim ve çalışma arkadaşlarım adıma yarattığı tehlikenin farkındayım. Sadece şunu hatırlatayım bizim genlerimizde Kuvay-i Milliye var. Ve biz bu ruhla gurur duyuyoruz. Bedel ödemek istemeyiz. Ama ödenecek bir bedel varsa da korkup kaçmayız.

MİLLİYETÇİ VE ATATÜRKÇÜ KADROLARA TARİKAT GÖZETİMİ!

15 Temmuz Hain Darbe Girişimi sonrası FETÖ’den boşalan kadroları dolduracak nitelikli kadroları olmadığı için Milliyetçi ve Atatürkçü kadrolarla çalışmak zorunda kalmışlar. Ancak bu kadrolara asla güvenmedikleri için her bir kuruma aileden gördükleri tarikat ve cemaatlerden personel yerleştirmişler. Mahrem işlerini yerleştirdikleri bu personel eliyle yürütüyorlar.

Bu personel aynı zamanda hiç güvenmedikleri ama çalışmaya mecbur oldukları Milliyetçi ve Atatürkçü personeli sürekli izliyor.

  • Şu an devletimizin en mahrem bilgileri bu tarikatların elinde. En güçlü ekip HAKYOLCULAR.

Devlet adamlarını en çok rahatsız edense atanan “küçük prensler”

“DEVLETİN DÜŞÜRÜLDÜĞÜ DURUMDAN RAHATSIZLAR”

Bu konuda yaptığımız çalışmanın bütün sonuçlarını paylaşamam.

Ancak şu kadarını söyleyeyim. Genel Kurmay Başkanlığımız, MİT Müsteşarlığımız ve Emniyet Genel Müdürlüğümüzde her kademede el üstünde tutmamız gereken kahramanlar var.

Bu kahramanlar siyasi baskılara direnerek ellerinden geldiğince görevlerini yapmaya çalışıyorlar. Zaten devletin güvenliğini bu kadrolar sağlıyor.

Devletin düşürüldüğü durumdan çok rahatsızlar. Her fırsatta bu durumu en üst makamlara iletiyorlar.

Polisimiz ve askerimiz sürekli bir soruşturma baskısı altında. Maalesef personel arasında ailevi sorunlar, geçim sıkıntısı, borçluluk, psikolojik sorunlar ve intiharlar çok yaygın.

Milli güvenliğimizi yakın tehdit altına sokan riskler var. Bu riskleri azaltacak diplomasi zayıf kalıyor. Özellikle

Ekonomimizin iyice güçsüz düşmesini ve
devletimizin daha da çürümesini bekleyen odaklar var.
En zayıf anımızda en olmaz taleplerle karşımıza çıkacaklar.

Durumun farkındayız. Ve sürekli takipçisi olacağız. Bu konuda son söz bizim Mehmetçiğimizin kanını satın alacak para daha basılmadı. Biz vekalet savaşlarının lejyoneri olacak Millet değiliz.

“MASAK TAMAMI İLE KÖR EDİLMİŞ”

Maliye tarafında çok fazla sorun yok. Vergi toplanma konusunda alt yapı kurulmuş. Ancak

  • Vergi ödemeyen imtiyazlı şirketler var.

Bunlara göz yumulması, vergi inceleme raporları sonuçlarının uygulanmaması, uzlaşma komisyonlarında bazı grupların vergilerinin silinmesi konusunda teknokratlarda büyük rahatsızlık var.

  • MASAK tamamı ile kör edilmiş. Uzmanlar çalıştırılmıyor.
  • MASAK’ın izleme yetkisi sadece siyasi işler için kullanıyor.

“SEÇİM DOLAYISIYLA HAZİNE BOŞALTILMIŞ”

Hazine’de tablo çok ağır. Kadrolar tarumar edilmiş. Bakan Yardımcıları işleri birkaç devşirme danışman ile götürüyor. Teknik kadrolar işlere karıştırılmıyor. Hazine’de gelir yönünden sorun yok vergi gelirleri gayet iyi. Ancak

  • giderlerde, borçlarda ve koşullu yükümlülüklerde korkunç bir artış var.
  • Seçim dolayısıyla Hazine boşaltılmış.

Yıllık bütçede öngörülen açığın neredeyse tamamı harcanmış.

Sadece BOTAŞ’ın birikmiş görev zararı 300 milyar liranın üzerinde.

EYT’den gelecek yük yaklaşık 200 milyar.

KKM pimi çekilmiş el bombası gibi bekliyor.

Deprem için en az 600 milyar lira ek kaynağa ihtiyacımız var.

  • Gelirlerin çoğu garanti ödemelerine gidiyor.

Hazinenin nakit parası var gibi görünüyor. Ancak bu mevduat kamu bankalarından çekilemiyor. Çünkü kamu bankaları kara deliğe dönmüş. Hazine parayı çekse faizler zıplıyor. Kamu bankaları ile ilgili detayları yazamıyorum. Şu kadarını söyleyeyim. Kurda veya faizde bir hareket olursa (ki olmak zorunda) yandık. Hem de ne yandık.

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 15 Temmuz 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 15 Temmuz 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

AHLAKSIZ

“Alevîler ve ateistler ahlaksızdır” diyen ilahiyatçı Rafet Ermiş, 4 erkek
çocuğuna tecavüzden 24 yıl hapis cezası aldı ..!

Adam haklı, Alevi ve ateistler onun ahlak anlayışına uymaz…

HARCAMA

Selden altı kişinin öldüğü Bursa’da, belediye reklamları için iki yılda 81 milyon; dere yataklarının ıslahı için üç yılda 31 milyon TL harcamış.

İnsan böyle harcanır…

ELEŞTİRİ

AKP ve yandaşlarına gelen eleştirilere dava üstüne dava açan savcılarımız, muhalif kadınlarımıza yapılan hakaretleri “eleştiri” olarak değerlendirip kovuşturmuyor.

Bu davranıştakilerin topunu eleştiriyorum…

BATIKÇI

CHP’li Aykut Erdoğdu’nun 29 Kasım 2013’de Meclis’te Ziraat Bankası’nın batık kredileriyle (270 milyon euro) ilgili çok sert eleştirdiği o dönemdeki genel müdür Can Akın Çağlar, İmamoğlu tarafından İBB’ye genel sekreter yapıldı.

Bile bile lades…

UÇUŞ

Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin iki yıllık karnesini açıklayan Meral Akşener, “Ekonomi uçacak dediler lira %50 değer kaybetti” dedi.

Yalan yok ki, uçuruma, aşağıya da uçulabilir…

ACELE

Hendek’teki yanan fabrikanın sahibi, sorumluluğu yöneticilere ve işçilere yıktı, “Cenazeyi almadan tazminat peşine düştüler” dedi.

Daha cesetler bulunamadan, MÜSİAD’ın destek yemeği vermesine bir şey dememişti.

Nalıncı keseri…

SORUŞTUR-MA

Patlama ile ilgili CHP’li vekillerin soruşturma talebi AKP-MHP (cumhur ittifakı) oyları ile reddedildi.

İki gün sonra nakliyat sırasındaki patlama ile üç şehit verildi.

Engelleyenlerin cumhura ödülü!…

KURTULUŞ

Bahçeli, CHP’nin 37’nci Kurultay’ında Kılıçdaroğlu’ndan “kurtulması gerektiğini” açıkladı.

Cumhur İttifakı’ndan kurtuluşun yolu açılır…

AYAK

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış, FETÖ’nün örgütsel şemasını anlattı. Şemada ‘siyasi ayak’ bulunmamasına ilişkin soruya yanıt veren Akış, ‘Bizi siyasi ayak kavgasına sokan FETÖ’cülerdir… Anlattığım bu yapı içinde bir siyaset ünitesi yok’ dedi

Sıyrılma ayakları…

BAĞLAMA

Amerikan Alman Marshall Fonu (GMF) Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, S-400 krizinin olası çözümü konusunda da “Köprüden önce hala bir çıkış yolu var, iki ülke arasındaki ‘’büyük mutabakatın parçası olarak ABD, Türkiye ekonomisini desteklemenin yollarını paketin içine koyabilir ve Türkiye de bunun karşılığında füze sistemini rafa kaldırabilir.”

Göbekten bağlama çözümü…

SALINGAN

AKP’nin Ankara Valiliği salgın gerekçesiyle avukatlara eylem izni vermiyor.

AKP’nin Bakanlıkları “Türkiye’de salgın yok” diye Avrupa ülkelerinden dolaşım izni vermesini istiyor.

Salgınla salınım…

GENÇLİK

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2019 yılına ilişkin faaliyet raporuna göre, gençlik merkezlerinde geçen yıl boyunca 1818 sosyal bilimler atölyesi yapılırken ‘Dini İlimler’ ile ‘Değerler’ adı verilen atölyelerin toplam sayısı 24 bin oldu.

Bakanlık spordan vazgeçmiş, dindar-kindar gençlik projesine odaklanmış…

İSTİKAMET

  • “Siz gidin önce Sultanahmet Camisi’ni doldurun da sıra Ayasofya’yı cami yapmaya gelsin.
  • Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim.” (RTE)

Kaybetti…

TİYATRO

RTE, söylemleri ile Danıştay’a görev verdi.

Cumhurbaşkanlığı avukatı, Danıştay’dan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nı bozmamasını isteyerek Cumhurbaşkanı’nın Ayasofya’nın müze niteliğinin korunmasını istiyormuş gibi yaptı.

  • Danıştay, Osmanlı dönemi vakıf senedini esas alıp, Cumhuriyet döneminin 86 yıl önceki (20 yılı AKP dönemi) Bakanlar Kurulu kararını kaldırarak hem yargı bağımsızmış gibi hem de Osmanlı yıkılmamış gibi göstererek görevini yaptı.

RTE, Danıştay kararını hemen yürürlüğe sokarak hem yargıya karşı saygılı imiş gibi hem de Atatürk’ün Ayasofya’yı müze yapmakla Müslümanlığa yaptığı ihaneti (onlara göre) düzeltmiş gibi yaptı.

Ayasofya’dan ilk defa ezan sesi duyulacağı ve namaz kılınacağı ilan edilerek, 30 yıldır bu işlerin yapıldığı saklandı, dindar insanlar ve aldatılmaya hazır olanlar Allah ile bir kez daha aldatıldı.

AKP döneminde işgal edilen Ege’deki adalarımız, Ekümenikliğe verilen tavizler, dış baskı ile serbest bırakılan yabancı tutuklular, T.C.’nin kaldırılışı, andımızın yasaklanışı gibi bağımsızlığa ve ulus devlete aykırılıklar yok sayılarak Ayasofya’nın açılması ulusal bağımsızlık sorunu gibi gösterildi. Milliyetçilik duygular sömürülmeye çalışıldı.

AKP/RTE düşmekte olan oylarını artıracağını sanarak ülke çıkarlarına aykırı davrandı.

Dinsizlikle suçlanmaktan korkan muhalefet hem yanlışa sessiz kaldı hem kurucu önderine sahip çıkmadı.

Senaryo, yönetmen, oyuncular, eleştirmenler hep birden çaktı…

HACİZ

Adana Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın makam odasındaki eşyalar önceki başkan dönemindeki borcu bahane edilerek haczedildi.

Önemli olan borcu geri almak değil bağcıyı dövmekti…

 

 

 

‘Erdoğan’ın yurt dışındaki mal varlığı bir milli güvenlik sorunudur’

‘Erdoğan’ın yurt dışındaki mal varlığı bir milli güvenlik sorunudur’

ABD ile Türkiye arasında varılan Barış Pınarı Harekâtı’na 120 saatlik ara verilmesinin, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve ailesinin mal varlığının araştırılması tehdidinin hemen ardından geldiğine” dikkat çeken CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, “Erdoğan’ın yurt dışındaki mal varlığı meselesi artık bizim için bir ulusal güvenlik sorunudur” dedi.

Erdoğdu, “Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletimize yapılan yaptırım tehdidini Erdoğan’ın umursamadığını, fakat kendisinin ve ailesinin mal varlığıyla ilgili yaptırım tehdidi ve Halkbank’a yönelik dava geldiğinde ‘asla ateşkes yok’ açıklamasından 180 derece döndüğünü gördük. Erdoğan’ın yurt dışındaki mal varlığı meselesi artık bizim için bir ulusal güvenlik sorunudur” dedi.

Cumhuriyet’ten Hüseyin Hayatsever’in haberine göre ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, 17 Ekim’de Ankara’ya gelerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ABD Başkanı Donald Trump’ın “ateşkes” teklifini iletmiş ve yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye ile ABD, Barış Pınarı Harekâtı’na 120 saatliğine ara verilmesini de içeren mutabakata (AS: uzlaşmaya) varmıştı. Aynı gün ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na başlamasının ardından Demokrat Senatör Chris Van Hollen ile birlikte hazırladığı yaptırım tasarısını ABD Kongresi’ne sunmuştu. Kongreye sunulan yaptırım tasarısında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin ABD’deki mal varlığının belirlenmesini içeren rapor hazırlanması öngörülmüştü. Pence’in ziyaretinden bir gün önce de New York Federal Savcılığı, “ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının delinmesinde yardımcı olduğu” gerekçesiyle Halkbank hakkında iddianame hazırlamıştı.

“İKİ ÖNEMLİ YAPTIRIM MESELESİ VAR”

CHP Genel Başkan Yrd. Aykut Erdoğdu, “İki önemli yaptırım meselesi var:
– Bir Halkbank davası meselesi var,
– Bir de bundan daha önemlisi, ABD tarafından Erdoğan’ın kendisi ve ailesinin mal varlığının dondurulması tehdidi savruldu.

Bu yaptırım tehditlerinden sonra Erdoğan’ın kısa süre içinde yaptığı bütün açıklamalardan çark ettiğini gördük.” dedi. ABD Başkanı Trump’ın Barış Pınarı Harekâtı’nın başlatılmasının ardından Türkiye’ye yönelik açıkladığı yaptırım paketinde ağır bir yaptırımın bulunmadığını, daha önce kaldırılan alüminyum ve çeliğe ek gümrük vergisinin yeniden getirildiğini kaydeden Erdoğdu, “Erdoğan başlangıçta büyük bir direnç gösteriyordu. Ama ne zaman ki Halkbank ile kendisinin ve ailesinin mal varlığı meselesi ortaya çıktı, ‘Ateşkes yok, güvenli bölgede ilerlemeyi devam ettireceğiz’ gibi açıklamalardan dönüldü..” diye konuştu.

Erdoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ne zaman ki Erdoğan ve çevresindekilerin şaibeli işlemleriyle ilgili uluslararası bir tehditle karşılaşsalar her şeyden vazgeçiyorlar. Bu kadar yaşamsal konularda Erdoğan ve ailesinin mal varlığına tedbir konması tehdidi masaya konuyorsa ve bu tedbir tehdidiyle bir anda dış politikada 180 derece dönülüyorsa; bu artık Türkiye için bir milli güvenlik konusudur. Yarın öbür gün başka bir yaşamsal konuda, başka bir stratejik durumda, başka bir ülke tekrar bu kozu ortaya atsa, Türkiye Cumhuriyeti diplomatik olarak felç olmuş duruma düşüyor ki bunu Suriye’ye yapılan operasyonda gördük.”

‘MALİYETİ BÜYÜK’

Erdoğdu, yaşanan sürecin Türkiye’ye büyük bir siyasi ve diplomatik maliyeti olduğunu belirterek “Bütün dünyada yalnız kaldık, itibarımız sarsıldı. Şu an itibarıyla bu harekâta niye başladık, niye bitirdik, ortada sorulacak onlarca soru var. Ayrıca bu anlaşma her ne kadar ABD ve Türkiye ile yapılmış gibi görünse de aslında ABD’nin zorlaması ve gözetimiyle YPG ve Türkiye arasında yapılmıştır. Bu, YPG’yi resmi tanıma anlamına gelir. Üstelik anlaşmaya uyulup uyulmayacağı belli değil, çünkü ABD’nin orada bir varlığı yok. Anlaşmaya Rusya ve Suriye hükümetinin ne diyeceğini henüz bilmiyoruz..” değerlendirmesini yaptı.

20 Ekim 2019, https://tele1.com.tr/erdoganin-yurt-disindaki-mal-varligi-bir-milli-guvenlik-sorunudur-93476/

Aykut Erdoğdu, 3. Havalimanı’na yönelik yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını açıkladı!

Aykut Erdoğdu, 3. Havalimanı’na yönelik yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını açıkladı!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, dün Twitter üzerinden basın toplantısı düzenleyeceğine ilişkin açıklaması sonrasında bugün önemli açıklamalarda bulundu. 3. Havalimanı’na yönelik yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını açıklayan Erdoğdu “İstanbul 3. Havalimanı ile ilgili tutar olarak dünya yolsuzluk tarihinin en büyük 2. yolsuzluğunu açıklayacağım.” demişti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, 3. Havalimanı inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla, müteahhit firmalar ve ilgili kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi. CHP Genel Merkezinde konuşan Aykut Erdoğdu, üçüncü havalimanına yönelik usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarına ilişkin önemli veriler açıkladı.

Aykut Erdoğdu’nun açıklamalarından satır başları:

Değerli arkadaşlar, 1. usulsüzlük kalemi işletme süresiyle ilgilidir. Bu havalimanı inşaat süresini takiben 42 aylık sürede 25 yıllığına ihale edilmiştir. Bütün ihaleye giren şirketler bu koşullarla teklif vermiştir.

Şimdi ihale 3 Mayıs 2012 tarihinde yapıldı. Hemen sonra yer tespitinin yapılarak hem 42 aylık inşaat süresini hem de25 yıllık işletme süresinin başlamış olması gerekirken ihaleden yaklaşık 2 yıl sonra 1 mayıs 2015 tarihinde yer tespiti yapılmıştır. Aradan geçen iki yıl süre içerisinde hem inşaat faaliyetleri başlamış, 7 Haziran 2014 tarihinde yer teslimi yapılmamış projenin temel atma töreni dönemi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılmıştır. Değerli arkadaşlar bu görülmemiş bir durumdur. Yer tespiti yapılmayan bir projede temel atma görüşmemiştir. 2 yıl geç yer tespiti ne anlama gelmektedir.

İşte bu iki yıl yer teslimi yapılmadığı için her inşaat süresi hem işlete süresi 2 yıl haksız olarak kamunun aleyhine işletmecilerin lehine uzatılmış oldu. Sırf bu yer teslimi yapılmadığı için 2 milyar 90 milyon avro halkımızın cebinden alınıp bu müteahhitlerin cebine konmuştur.

ERDOĞDU ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI İÇİN BAKANLIĞA SESLENDİ

Bu 2 milyar 90 milyon avro haricinde 2019 ve 2020 yılında da özenmesi gereken diğer 2 milyar 90 milyon avronun da ödenmeyeceği ve sürenin sonuna ekleneceği yönünde idare tarafından müteahhitlere izin verildiğine yönelik duyumumuz var. Bunu da Ulaştırma Bakanlığına soruyorum, bu duyum doğru mudur?

Değerli arkadaşlar bu yapılan yolsuzluk sadece yer teslimiyle sınırlı değildir. Demin anlatmıştım. Başında bu ihale yapılırken ilk etapta öngörülen yatırım 7 milyar 254 milyar avroydu. Bu inşaatın binaları falan çok para tutmuyor. Buradaki en büyük masraf oraya yapılacak dolgu masrafıdır. Son derece engebeli bir arazidir. İhaleye çıkarken en kritik husus şudur Havalimanı deniz seviyesinin 90 metre üzerine yapılacaktır. Bütün teklif verenler havalimanının 90 metre üzerine yapılacak teklifi vermiştir.

Bu şu demek; şurayı Karadeniz’in deniz seviyesi diye düşünürsek bunun 90 metre üzerine havalimanı yapılacak demek. Neredeyse İstanbul’un Şişli ilçesi kadar yerin gerekli hafriyatını düşünün.

İhale yapıldıktan sonra 90 metrelik kod 60 metreye düşürülmüştür. İstanbul’un Şişli ilçesi kadar büyük bir yerin 90 metreye kadar çıkarılması gerekecekken 30 metre düşürülmesinin maliyetini düşünün arkadaşlar. Biz bu maliyeti 2.5 milyar dolar olarak hafriyat hesaplarıyla yaptık. Bizim yaptığımız bu hesapların Sayıştay raporunda da yer almış, Sayıştay bu rakamı 1 milyar 354 milyon avro olarak bulmuştur.

ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI İÇİN SAYIŞTAY RAPORU

Elimde görmüş olduğunuz Sayıştay’ın 2016 yılı denetim raporu. Hem 2015 yılında hem 2016 yılında Sayıştay Başkanlığının bu tespitine yer verilmiştir arkadaşlar. 7 milyar 354 milyon avroyla ihale edilmiş bir inşaatın 2.5 milyar avro maliyetinin düşmesi, halkın cebinden 2.5 milyar avronun alınarak bu 5’ti müteahhit ekibine aktarılması demek. Bu dünya tarihinde görüşmemiş bu durumdur arkadaşlar Böyle bir ihale yapılamaz.

Bu ihalenin iptal edilmesi yeni bir ihalenin yapılması gerekirken bu yapılmamış ve 5’li müteahhit ekibinin cebine halkın cebinden 2.5 milyar avroluk bir fark konulmuştur.

‘HAVALİMANININ YAPILDIĞI ZEMİN ÇÜRÜK’

Yeni havalimanının, uçuş güvenliğini tehlikeye sokacak ve işletme maliyetlerini çok artıracak teknik eksikliklerinin bulunduğuna işaret eden Erdoğdu, eski maden ocaklarının bulunduğu alana yapılan havalimanının zemininin çürük olduğunu ve bölgede hava koşullarının uygun bulunmadığını, kuşların göç yolunun buradan geçtiğini kaydetti.

Yeterli tesislerin yapılmaması nedeniyle Atatürk Havalimanı’nın kullanılacak olmasının, Türk Hava Yolları’nın işletme giderlerini artıracağını anlatan Erdoğdu, Atatürk Havalimanı ile bu havalimanının aynı anda kullanılmasının uçuş koridorları ve rotası açısından da uygun olmayacağını kaydetti.

‘TEMİZ SU KAYNAKLARI ELDEN ÇIKTI’

Yeni havalimanında çıkacak herhangi bir sorun nedeniyle Atatürk Havalimanı’nın da işletilmeye devam edeceğini, vatandaşların iki havalimanının da masraflarına katlanmak zorunda kalacağını aktaran Erdoğdu, 3. Havalimanı inşaatının Telekom ihalesinden sonra dünya yolsuzluk tarihinin en büyük ikinci yolsuzluğu olduğunu iddia etti.

Havalimanının açılışının gecikmesi dolayısıyla oluşacak maliyetin Türk Hava Yolları’na yüklenmek istendiğine işaret eden Erdoğdu, “İstanbul’un kuzey ormanları katledilerek” yapılan proje nedeniyle tarım arazileri ve temiz su kaynaklarının da elden çıktığını anlattı.

Erdoğdu, bu konuyla ilgili mücadelelerini 3. Havalimanı’nda ağır şartlarda çalışmak zorunda bırakılan işçilere atfettiklerini, işçilerin alın terini çalanlardan hesap soracaklarını sözlerine ekledi.

15 TEMMUZ DARBE KOMİSYONU RAPORUNA CHP MUHALEFET ŞERHİ

15 TEMMUZ DARBE KOMİSYONU RAPORUNA CHP MUHALEFET ŞERHİ

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır.)

Basın toplantısında CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu,
“15 Temmuz hain darbe girişimi
– öngörülen,
– önlenmeyen ve
– sonuçları kullanılan
– bir kontrollü darbe olarak tarihe geçmiştir.” dedi.FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun CHP’li üyeleri Erdoğdu, İstanbul Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu,
Zeynel Emre ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Parlamentoda basın toplantısı düzenleyerek, komisyonun taslak raporuna ilişkin partilerinin muhalefet şerhini açıkladılar.Erdoğdu, konuşmasına muhalefet şerhini, 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında şehit düşen yurttaşların aziz hatırasına ve gazilere adadıklarını belirterek başladı. Darbe girişiminin memleketin masum yurttaşları için beklenmeyen, şok edici ve dehşet verici bir gelişme olduğunu ancak bu hain girişimin olacağını bilen ve bekleyenlerin bulunduğunu ileri süren Erdoğdu,

“15 Temmuz hain darbe girişimi öngörülen, önlenmeyen ve sonuçları kullanılan kontrollü bir darbedir.” ifadesini kullandı.

Erdoğdu, aylar önce yazılan bazı yazıların darbe girişimininin bilindiğini, hatta hazırlık sürecinin takip edildiğini ortaya koyduğunu iddia ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu konuda en açık kanıt darbeden 4 ay önce Fuat Uğur’un Türkiye gazetesinde 24 Mart 2016, 2 Nisan 2016 ve 21 Nisan 2016 tarihlerinde yazdığı üç yazısıdır. Fuat Uğur’un yazılarında kamuoyuyla paylaştığı bilgiler 15 Temmuz hain darbe girişiminde ve sonrasında aynen gerçekleşmiştir. Fuat Uğur ve benzeri yazarların darbeden aylar öncesi paylaştığı bu yazılar MİT için açık istihbarat kaynağı olup, Fuat Uğur’un bildiklerini MİT’in bilmiyor olması düşünülemez. Kanlı darbe girişimi sonrası düzenlenen savcılık iddianamelerinin incelenmesinden cemaatin darbe hazırlıklarına 2015’in son aylarından itibaren başladığı anlaşılmaktadır. Darbeye hazırlık faaliyetleri Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş tarafından yürütülmüştür. Adil Öksüz ve diğer planlayıcılar, darbe girişiminden çok önce cemaat bağlantısı devlet tarafından bilinen isimlerdir. MİT’in ’TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşılamadığı’ savunması geçerli kabul edilmemektedir. Çünkü güvenlik ve istihbarat makamları tarafından bilinen ve takip edilmesi gereken ’cemaatin hususileri’ olarak adlandırılan başta Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş asker değil sivil kişilerdir. Darbeye hazırlık ve planlama toplantılarının çoğu askeri bölgelerde değil sivil bölgelerde yapılmış ve binlerce asker bu toplantıya iştirak etmiştir.”

MİT Müsteşarlığının TBMM Araştırma Komisyonuna yönelik yazdığı 22 Mayıs 2017 tarihli yazısında “MİT’in daha önce dış makamlarla paylaşılan notlarda cemaatin darbe girişiminde bulunabileceğini bildirdiğini, ancak TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşılamadığı’’ bilgisinin yer aldığını belirten Erdoğdu, bunun darbenin bilindiğini ve beklendiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde ikrar ettiğini savundu.

Erdoğdu, bu durumun darbe girişiminin öngörülen bir olay olduğunu tarihi bir gerçeklik olarak ortaya koyduğunu öne sürdü. Erdoğdu, darbe girişiminden bir gün önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la Özel Kuvvetler Komutanlığı 4. Dönem Özel Kuvvetler İhtisas Kursu Mezuniyet törenine katıldığının, önceki yıllarda bu törene katılma geleneği olmadığı halde tören sonrası Fidan’la Özel Kuvvetler Komutanlığı bahçesinde yaklaşık 6,5 saat boyunca baş başa görüştüğünün ifadelerle ortaya çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti:

“Kara Kuvvetleri Komutanı’nın 15 Temmuz günü İzmir programını erken keserek rutin YAŞ görüşmeleri için Ankara’ya çağrılması ve aynı uçakta hain darbe girişiminin başındaki en yüksek rütbeli subay olan Org. Akın Öztürk’ün olması ve aynı gün darbe girişiminin başlaması izaha muhtaç bir durumdur. İhbarcı O.K. ’aynı cemaatten’ vurgusuyla ’kalkışmanın bir cemaat operasyonu ve bir darbe girişimi’ olduğunu açıkça söyleyerek durumun vahametini ortaya koymuştur. Bu koşullar altında MİT Müsteşarı’nın Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a derhal bilgi vermesi ve güvenlik birimlerini teyakkuz haline geçirmesi gerekirken bu görevini ihmal etmiş olması anlaşılamamaktadır.”

Genelkurmay Başkanı Akar’ın savcılığa verdiği ifadesinde ve TBMM Araştırma Komisyonuna gönderdiği yazısında, olayın öğrenilmesini müteakip alınabilecek tüm önlemleri aldığını bildirdiğinin altını çizen Erdoğdu, “Ancak alınan bu önlemlerin yetersiz olduğu ve Genelkurmay Başkanı ve bazı kuvvet komutanlarının darbeciler tarafından enterne edilerek rehin alındığı da üzücü bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. TSK’nın komuta kademesinin önemli bir kısmı düğünlere katılmış ve düğünlerde derdest edilerek enterne edilmiştir. Bu durum izah edilememektedir.” değerlendirmesinde bulundu. Erdoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Öngörülen darbe girişimi 15 Temmuz günü öğleden sonra saat 14.20 itibarıyla öğrenilmiş, ancak belirtilen bilgi ve bulgular ışığında gerekli bilgilendirmelerin yapılmadığı ve etkin önlemler alınmadığı anlaşılmıştır. Bu ihmaller zinciri sonucunda 15 Temmuz hain kalkışması önlenmeyen darbe girişimi olarak tarihe geçmiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimi bütün muhalefet partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurumlarının ve halkımızın kahramanca girişimi ile bastırılmış ve bu direniş sırasında 249 yurttaşımız şehit, 2 bin 301 yurttaşımız gazi olmuştur.”

Erdoğdu, darbe girişimi sonrası gelişmelere de değinerek, iktidarın darbe tehdidini bertaraf ettikten sonra bütün muhalefeti dışlayarak bir olağanüstü hal darbesi yarattığını ileri sürdü. Raporda bu konuya ilişkin de detayların bulunduğunu belirten Erdoğdu, darbe girişiminin sonuçlarından faydalanılan ve kullanılan bir olay olduğunu iddia etti. Erdoğdu, “Sonuç olarak muhalefet şerhimizde detaylarıyla anlatıldığı üzere 15 Temmuz hain darbe girişimi öngörülen, önlenmeyen ve sonuçları kullanılan bir kontrollü darba olarak tarihe geçmiştir.” diye konuştu.

Komisyonun bir diğer CHP’li üyesi İstanbul Milletvekili Zeynel Emre de son 15 yılda Türkiye’de çok şeyin değiştiğini ifade ederek, darbelerle hesaplaştığını söyleyenlerin bugün canhıraş bir şekilde, göstere göstere darbeleri örtbas etme çabası içinde olduklarını öne sürdü. Emre, “Yıllarca bizi, ’Eski Türkiye’ diye bir hayaletten koruduğunu söyleyenler, bugün uçan kuşa parmak sallar hale gelmişlerdir. Bugün burada kamuoyuna sunulan bu rapor, işte tam da bu 15 yıllık değişimin eşsiz bir belgesi, muhteşem bir serencamıdır. AKP iktidarının sonu 16 Nisan referandumu ile başlamıştı. İşte bu rapor tam da bu başlangıcın tarihi belgesidir. Bu rapor görevlerini sorumluluklarını yerine getirmeyen, yaptıklarının hesabını vermeyen, vaatlerini yerine getirmeyen, sözlerinin arkasında durmayan, seçimle gelen fakat halkın oylarını zapt eden bir iktidarın tam bir röntgenidir.” şeklinde konuştu. Emre, CHP’nin muhalefet şerhinin baskı ortamına rağmen kimsenin önünü alamayacağı türde bulguları içerdiğini belirterek, şöyle devam etti:

“Darbe komisyonu görevini bu raporla tamamlamıştır. Komisyon kurulduğu günden bu güne geçen 11 ay boyunca yapması gerekenleri CHP tek başına yapmış ve darbe girişimini fırsata çeviren iktidarın niyetlerini ifşa etmiştir. Raporun her sayfası önemli tespitler ve beyanları içeriyor. Bu bakımdan burada bir kısmını işaret etmek yerine herkesi bu raporu titizlikle okumaya davet ediyoruz ve bilinmesini istiyoruz ki darbe komisyonu her ne kadar resmi görevini tamamlamışsa da komisyonun CHP’li üyeleri olarak bizler bu sorumluluğu bir memuriyet ya da sade bir görev olarak değil bir ödev olarak ele almaya devam edeceğiz.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin, “Kontrollü darbeyi tiyatro gibi algılamak isteyenler var. Hayır, öyle bir şey yok.
Bir darbe girişimi oldu. Kontrollü darbe ile kastımızı üç başlıkta özetliyoruz;
1. öngörülen,
2. önlenmeyen ve
3. sonuçlarından yararlanılan.
Delillerimizi ortaya koyduk. Bu üçü bir araya geldiğinde kontrollü darbe tanımını oluşturuyor.” dedi.

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun CHP’li üyeleri ile Erdoğdu, İstanbul Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu,
Zeynel Emre ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray
, parlamentoda basın toplantısı düzenleyerek, komisyonun taslak raporuna ilişkin partilerinin muhalefet şerhini açıkladılar.

Çıray, toplantıda yaptığı açıklamada, 15 Temmuz FETÖ’nün darbe girişiminin, vatandaşların ezici çoğunluğu açısından hiçbir şekilde hiç beklenmeyen bir olay olduğunun altını çizdi. Darbe girişiminin, başta TSK olmak üzere bütün kurumlarına duyduğu güveni sarsacak bir mahiyet taşıdığını belirten Çıray, “darbe girişiminin iktidar eliyle tek adam devletine ulaşılmasını hızlandıracak bir katalizör” olarak görüldüğünü ileri sürdü. Darbe girişiminin yarı karanlıkta bırakılmak istendiğini iddia eden Çıray, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın bilgi vermek üzere komisyona gelmemesinin de bunun bir göstergesi olduğunu söyledi. Komisyon çalışmalarının iktidar eliyle etkisizleştirildiğini savunan Çıray, şunları söyledi:

“Bu darbe, kalkışma teşebbüsü neticesinde 249 vatandaşımız şehit olmuş, binlercesi kalıcı izlerini ve etkilerini ömürleri boyunca taşıyacak şekilde yaralanmıştır. Üstelik bu bir ulusun kendi iç ve dış güvenlik kurumlarına, yargısına, devletine duyduğu güvenin neredeyse tamamen yok edildiği bir şekilde yaşanmıştır. Bu yönüyle hiç tartışmasız bedeli zaman içinde daha da ağırlaşarak hissedilecek tarihi bir sosyal travmadır. İşte Türk milletine, benzerine Hollywood filmlerinde bile rastlanmayacak dehşet verici bir travma yaşatan bu hain kalkışmanın diğer hukuki ve adli sorumlusu AKP iktidarlarıdır. Kamuoyuna açıkladığımız CHP raporunu işte bu utanç verici duruma demokratik bir reddiye olarak düşünün; tabii Meclis’in onurunu korumaya ve kurtarmaya yönelik bir naçizane çaba… Aynı zamanda 15 Temmuz’da kaybettiğimiz veya yaralanan insanlarımıza karşı bir vicdani sorumluluğun yerine getirilmesi çabası…”

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da konuşmasına “Darbe girişimi Türkiye’nin kanlı cumasıdır. Tıpkı kırmızı pazartesi gibi” diyerek başladı.

“Her şey önceden biliniyordu. Katil belli, maktul belli. Ama hiç kimse müdahale etmiyordu” diyen Tanrıkulu, darbe girişimi sonrasında Türkiye’de demokrasi ve hukuk devletinin daha güçlü hale getirilmesinin gerektiğini, ancak iktidarın bunun tam tersi bir yol izlediğini savundu.

Darbe girişimi sonrası ülkede olağanüstü hal rejiminin inşa edildiğini, ülkenin otokratik bir rejime sürüklendiğini ifade eden Tanrıkulu, hak ihlallerinin arttığını savundu. Tutuklanmanın bir cezalandırma yöntemine dönüştürüldüğünü, “Atın zindana, sonra bir suç buluruz” anlayışı ile hareket edildiğini iddia eden Tanrıkulu, yaşananların hiçbir darbe döneminde yapılmadığını kaydetti.

Tanrıkulu, “Dört siyasi partinin ortak iradesiyle kurduğu komisyon, Türkiye’de demokrasinin ve hukuk devletinin yeniden inşası için bir fırsat olabilirdi. Ama maalesef olmadı. Şu anda toplumumuz ortak acıları, ortak zeminleri ve ortak köprüleri büyük ölçüde kaybetmiş bir topluma dönüştü. Bu kadar yaygın mağduriyet, Türkiye’nin ilerideki toplumsal barışını onarılamayacak bir biçimde yeni örgütlerle karşı karşıya bırakabilir. Parlamentoyu ve hükümeti uyarıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Komisyonun CHP’li üyeleri, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladılar.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, darbe girişiminin siyasi ayağı ve ByLock kullanımına ilişkin bir soruyu yanıtlarken, şunları dile getirdi:

“Bu rapor tümüyle zaten darbenin siyasi ayağına işaret etmektedir. Bu darbenin siyasi ayağı Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Ancak biz, bireyleri tek tek suçlayarak tarihi muhalefet şerhini bir suçlama metnine dönüştürmedik. Bu bilgilerin hepsi savcıların ve hükümetin de elinde var. Bunlar da savcılıklar tarafından açığa çıkarılacak.”

Erdoğdu, “kontrollü darbe” ifadesini açmasının istenmesi üzerine, bu ifadeyi bir tiyatro gibi algılamak isteyenler olduğunu belirterek, buna tepki gösterdi.

“Bir darbe girişimi oldu. Birçok şehit verdik, gazilerimiz var.” diyen Erdoğdu, şöyle devam etti:

“Kontrollü darbe ile kastımızı üç başlıkta özetliyoruz; öngörülen, delillerimizi koyduk; önlenmeyen, delillerimizi koyduk; sonuçlarından yararlanılan, delillerimizi koyduk. Bu üçü bir araya geldiğinde kontrollü darbe tanımını oluşturuyor.”
Muhalefet şerhinin hukuki bir başvuruya zemin oluşturup oluşturmayacağı sorusuna ise CHP milletvekilleri, bu girişimi yapması gerekenin savcılıklar olduğu yanıtını verdiler.

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ise bir başka soruyu yanıtlarken, partilerinin darbe girişimiyle ilgili tüm davaları takip ettiğini belirterek, “Bizim komisyonda sıklıkla karanlık noktaların ortaya çıkmasına yönelik bazı taleplerimiz hep yargılama süreçleri gerekçe gösterilerek reddedilmişti. Ancak yargılamalar aşamasında o çelişkilerin daha fazla gün yüzüne çıktığını görüyoruz.” diye konuştu.

Sanıkların bir kısmının da suçtan kurtulmaya yönelik beyanlarda bulunduklarının farkında olduklarını söyleyen Emre, CHP’nin kamuoyunu doğru şekilde bilgilendirmeye çalıştığının altını çizdi.

İstanbul Milletvekili Tanrıkulu, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damatlarının serbest bırakılmasıyla ilgili soruyu yanıtlarken şu değerlendirmede bulundu:

“Eskiden ’Ankara’da dayın varsa işin görülür’ denirdi. Şimdi artık dayılar değil kayınbabalar dönemi başladı. Hiç kimsenin suçsuz yere tutuklanmasını istemem ama adaletin sadece damatlar üzerinden işlemesi de kamuoyu vicdanını yaralamaktadır. İçeride suçsuz yere yatan binlerce mağdur var. Hepsinin sabit ikametgahı var. Bunları sokaktan toplamadılar.”

Aykut Erdoğdu, toplantının sonunda, sözlerini, “Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcılarına ve emniyet yetkililerine baskı olduğunu biliyoruz. Ama bunların tamamını, bildiğimiz her şeyi açıklayacak değiliz. Çünkü bir; bilginin kaynağı bizim için çok önemlidir, iki; bu bilginin açıklanmasında toplumsal fayda olup olmadığını ölçüp biçecek kadar birikimli bir partiyiz. Ancak cumhuriyet savcılarını ve araştırmayı yürüten emniyet mensuplarına yönelik baskı olduğunu biliyoruz.” şeklinde tamamladı.

-MUHALEFET ŞERHİ-

1) Bu Muhalefet Şerhi 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi Sırasında Şehit Düşen Yurttaşlarımızın Aziz Hatıralarına ve Gazilerimize Adanmıştır.
2) 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi Öngörülen, Önlenmeyen ve Sonuçları Kullanılan Kontrollü Bir Darbedir
3) 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen kanlı ve hain kalkışma bu memleketin masum yurttaşları için beklenmeyen, şok edici ve dehşet verici bir gelişme olmuştur. Ancak bu hain darbe girişiminin olacağını bilen ve bekleyenlerde vardır.
4) 15 Temmuz darbe girişiminden aylar önce yazılan yazılardan darbe girişiminin bilindiği hatta bu girişimin hazırlık sürecinin takip edildiği anlaşılmaktadır. Bu konuda en açık kanıt darbeden 4 ay önce Fuat Uğur’un Türkiye Gazetesinde 24 Mart 2016, 2 Nisan 2016 ve 21 Nisan 2016 tarihlerinde yazdığı üç yazısıdır.
5) Fuat Uğur’un yazılarında kamuoyuyla paylaştığı bilgiler 15 Temmuz hain darbe girişiminde ve sonrasında aynen gerçekleşmiştir.
6) Fuat Uğur ve benzeri yazarların darbeden aylar öncesi paylaştığı bu yazılar MİT için açık istihbarat kaynağı olup, Fuat Uğur’un bildiklerini MİT’in bilmiyor olması düşünülemez.
7) Kanlı darbe girişimi sonrası düzenlenen Savcılık iddianamelerinin incelenmesinden Cemaatin darbe hazırlıklarına 2015 son aylarından itibaren başladığı anlaşılmaktadır.
8) Darbeye hazırlık faaliyetleri Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş tarafından yürütülmüştür. Adil Öksüz ve diğer planlayıcılar darbe girişiminden çok önce Cemaat bağlantısı devlet tarafından bilinen isimlerdir.
9) MİT’in “TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşılamadığı” savunması geçerli kabul edilmemektedir.
10) Çünkü güvenlik ve istihbarat makamları tarafından bilinen ve takip edilmesi gereken “Cemaatin Hususileri” olarak adlandırılan başta Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş asker değil sivil kişilerdir. Darbeye hazırlık ve planlama toplantılarının çoğu askeri bölgelerde değil sivil bölgelerde yapılmış ve binlerce asker bu toplantıya iştirak etmiştir.
11) MİT Müsteşarlığı TBMM Araştırma Komisyonu’na yönelik yazdığı 22.05.2017 tarihli yazısında “MİT’in daha önce dış makamlarla paylaşılan notlarda cemaatin darbe girişiminde bulunabileceğini bildirdiğini ancak TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşılamadığı” bilgisiyle darbenin bilindiğini ve beklendiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde ikrar etmiştir. Bu durum 15 Temmuz hain darbe girişiminin öngörülen bir darbe girişimi olduğunu tarihi bir gerçeklik olarak önümüze çıkarmaktadır.
12) 14 Temmuz 2016 tarihinde yani kalkışmadan bir gün önce Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığı 4. Dönem Özel Kuvvetler İhtisas Kursu Mezuniyet törenine katıldığı, önceki yıllarda böylesine bir törene katılma geleneği olmadığı, bu tören sonrası MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la Özel Kuvvetler Komutanlığı bahçesinde 18:00 – 00:30 arası yaklaşık 6,5 saat boyunca baş başa görüştüğü ifadelerle ortaya çıkmıştır.
13) Kara Kuvvetleri Komutanının 15 Temmuz günü İzmir programını erken keserek rutin YAŞ görüşmeleri için Ankara’ya çağrılması ve aynı uçakta hain darbe girişiminin başındaki en yüksek rütbeli subay olan Org. Akın Öztürk’ün olması ve aynı gün darbe girişiminin başlaması izaha muhtaç bir durumdur.
14) İhbarcı O.K. “aynı cemaatten” vurgusuyla “kalkışmanın bir cemaat operasyonu ve bir darbe girişimi” olduğunu açıkça söyleyerek durumun vahametini ortaya koymuştur. Bu koşullar altında MİT Müsteşarının Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a derhal bilgi vermesi ve güvenlik birimlerini teyakkuz haline geçirmesi gerekirken bu görevini ihmal etmiş olması anlaşılamamaktadır.
15) Genelkurmay 2. Bas¸kanı Org. Yas¸ar GÜLER’in beyanından MİT Müsteşarının Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirmek istediği ancak ulaşamadığı anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında Cumhurbaşkanı Koruma Müdürü Muhsin Köse’ye “Muhsin sana dıs¸arıdan bir saldırı olsa buna kars¸ı koyacak kadar gücün, kuvvetin ve adamın var mı?” sorusuyla durumun vahametini anlattığı ancak detay bilgi vermediği anlaşılmaktadır.
16) Bu soru hayatın olağan akışı içerisinde sorulabilecek bir soru değildir. Bu durumda Hakan Fidan ve Muhsin Köse tarafından Cumhurbaşkanı’nın bilgilendirilip bilgilendirilmediği hususu karanlıkta kalmakta ve makul şüpheler artmaktadır.
17) Genelkurmay Başkanı gerek Savcılığa verdiği ifadesinde gerek TBMM Araştırma Komisyonu’na gönderdiği tarihsiz yazısında olayın öğrenilmesini müteakip alınabilecek tüm önlemleri aldığını bildirmektedir. Ancak alınan bu önlemlerin yetersiz olduğu ve Genelkurmay Başkanı ve bazı Kuvvet Komutanların darbeciler tarafından enterne edilerek rehin alındığı da üzücü bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
18) Genelkurmay Başkanı’nın tüm kuvvet komutanlıklarına 18:30’da hareket merkezleri aracılığıyla ilettiği emirler saat 19:26’da adreslerine ulaşmıştır. Bu emirlere rağmen TSK’nın komuta kademesinin önemli bir kısmı düğünlere katılmış ve düğünlerde derdest edilerek enterne edilmiştir. Bu durum izah edilememektedir.
19) Özel Kuvvetler Komutanı Korg. Zekai Aksakallı’nın Ankara’da görülen darbe davasının duruşmasında dile getirdiği “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz tedbir olarak ‘personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında, mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı” şeklindeki ifadesi şüpheleri artırmıştır.
20) Kara Kuvvetleri Komutanı, Kara Havacılık Komutanlığındaki yaklaşık 2 saat süren incelemelerinde durumu hiç belli etmeden dikkatli incelemeler yaptığını ve personele sorduğu sorularla bilgi almaya çalıştığını, incelemeleri sırasında herhangi bir hareket hazırlığı görmediğini ve 21:25 sıralarında Kara Havacılık Komutanlığından ayrıldığını beyan etmektedir. Ancak Kara Kuvvetleri Komutanı’nın hiçbir hareket görmediği Güvercinlik Kara Havacılık Okul Komutanlığından Kara Kuvvetleri Komutanının ayrılmasından dakikalar sonra helikopterlerin havalanarak hain darbe girişimine katılabilmiş olması izah edilememektedir.
21) MİT’in bildiği ve dış makamları bilgilendirdiği Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın öngörülen bu darbe başladıktan sonra Cumhurbaşkanı’nın “darbeyi eniştemden öğrendim” demesi Başbakan’ın “eşten dosttan öğrendim” demesi ve sanki hiç bilmedikleri ve beklemedikleri şok edici bir gelişmeyle karşılaşmış gibi davranmaları anlaşılamamaktadır.
22) Öngörülen darbe girişimi 15 Temmuz günü öğleden sonra 14:20 itibariyle öğrenilmiş ancak yukarıda belirtilen bilgi ve bulgular ışığında gerekli bilgilendirmelerin yapılmadığı ve etkin önlemler alınmadığı anlaşılmıştır. Bu ihmaller zinciri sonucunda 15 Temmuz hain kalkışması önlenmeyen darbe girişimi olarak tarihe geçmiştir.
23) 15 Temmuz hain darbe girişimi bütün muhalefet partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurumlarının ve halkımızın kahramanca girişimi ile bastırılmış ve bu direniş sırasında 249 yurttaşımız şehit 2301 yurttaşımız gazi olmuştur.
24) Darbe sonrası oluşan milli birlik ruhuna “Yenikapı mitingi” adı verilmiş ve darbe tehlikesi atlatılıncaya kadar bu uzlaşma sürdürülmüştür. Darbe tehlikesi sürerken ilan edilen OHAL’in geçici olduğu söylenmiş ve TBMM’de bulunan 4 siyasi partinin ortak iradesi ile bir Araştırma Komisyonu kurulmuştur.
25) Darbe tehlikesinin atlatılmasıyla birlikte Erdoğan tarafından Yenikapı süreci bozulmaya başlamıştır. Darbe tehlikesini atlatıncaya kadar olduğu söylenen OHAL kalıcılaştırılarak TBMM devre dışı bırakılmış ve Erdoğan’ın karşı darbe süreci başlamıştır.
26) Darbe araştırma komisyonu fiilen lağvedilmiş ve komisyon darbeyi girişimini araştıran değil Erdoğan’ın karşı darbesini aklayan bir kara propaganda aracına dönüşmüştür.
27) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbeye karşı direnen bütün kişi ve kurumları aldatarak başlattığı karşı darbe sürecinin hukuki silahı OHAL olmuştur. OHAL KHK’larıyla devlet tarumar edilmiş ve TSK’nın emir komuta sistemi parçalanmıştır.
28) Gerek 15 Temmuz darbe girişimi gerek Erdoğan darbesi karanlıkta tutabilmek ve halkımızın bilgi almasını engellemek için gazeteci tutuklayarak, gazete, televizyon, radyo ve haber siteleri kapatılarak basın susturulmuş ve sansür edilmiştir.
29) Özellikle yayın hayatları Cemaatle mücadele etmekle geçen ve bu mücadelede ağır bedeller ödeyen Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine Cemaat suçlamasıyla yapılan adaletsizlikler karşı darbe sürecinin güç gösterisine dönüşmüştür.
30) Cemaatle mücadele bahane edilerek içlerinde cemaatle hiç ilgisi olmayan on binlerce kamu görevlisinin de olduğu yüzbinlerce insan gözaltına alınmış, tutuklanmış veya ihraç edilmiştir. Tutukluluk ve ihraç işlemleri aileleri özellikle çocukları da kapsayacak şekilde fiili cezaya dönüşmüştür.
31) Tescilli Cemaatçiler yurt içinde ve yurt dışında serbestçe dolaşırken en alt düzeyde on binlerce kamu görevlisi hiçbir savunma hakkı tanınmadan açlığa ve sefalete mahkum edilmiştir.
32) Hayatları cemaatle mücadeleyle geçen on binlerce kamu görevlisi de sırf muhalif oldukları için AKP’nin gadrine uğramış, işlerinden ve aşlarında olmuşlardır.
33) Başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere hiçbir yargı kuruluşunun ve hiçbir yargıcın hakim güvencesi kalmamış hakim ve savcılar OHAL silahıyla rehin alınarak AKP’nin emir erine dönüştürülmeye çalışılmıştır. Bu duruma direnen ve Cemaatle hiçbir ilgisi olmayan hakim ve savcılar terörist damgasıyla Cemaat çuvalına atılmışlardır.
34) Karşı darbe sürecinde kadroları boşaltılan kamu görevlilerinin yerine AKP yandaşları doldurulmuş, Erdoğan parti devleti inşası süreci başlamıştır. OHAL olağanlaşmış KHK’lar kanunlaşmıştır.
35) En son yapılan haksız, hileli ve mühürsüz referandumla parlamenter rejim rehin alınmış yerine gayri meşru bir Başkanlık rejimi kurulmuştur.
36) Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere 15 Temmuz hain darbe girişimini sonuçları kullanılmış ve karşı darbe gerçekleştirilmiştir. Bu sebeplerle 15 Temmuz darbe girişimi karşı darbe yapmak amacıyla sonuçları kullanılan bir darbe girişimidir.
37) Muhalefet şerhimizde detaylarıyla anlatıldığı üzere 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi Öngörülen, Önlenmeyen ve Sonuçları Kullanılan bir Kontrollü Darbe olarak tarihe geçmiştir.
38) Bu Muhalefet Şerhi 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi Sırasında Şehit Düşen Yurttaşlarımızın Aziz Hatıralarına ve Gazilerimize Adanmıştır.
=========================================
Dostlar,

Bu çalışma son derece önemlidir. Dün (14 Haz. 2017) konuyu web sitemizde işlemiştik.
313 sayfalık, içerdiği belge ve irdelemelerle tarihsel önem ve değer taşıyan bu metnin tümüne erişmek için erişke (link) adresi vermiştik. Bu yazımızı ve 313 sayfa eki okumak için tıklayın.

CHP’den TBMM FETÖ Komisyon Raporuna 313 Sayfa Karşıoy

Yukarıdaki metin, basın açıklamasında yapılan özettir.
Gn. Bşk. Sn. Kılıçdaroğlu‘nun 14 Haziran 2017 gecesi CNN TÜRK’te yaptığı açıklamaya göre ellerinde birkaç bin sayfa belge – bilgi vardır ancak 313 sayfa ile şimdilik yetinilmiştir.
Bu kritik açıklama ve siyasal hamlenin deyim yerinde ise ödülü, ertesi gün gelmiş ve CHP’nin gazeteci kökenli milletvekili Enis Berberoğlu, MİT TIR’ları ile ilgili Cumhuriyet’te yapılan haberde devlet sırrını açıklamaktan suçlanarak, 25 yıl hapse mahkum edilmiş ve hemen İstanbul Maltepe cezaevine konarak infaza geçilmiştir… Oysa seçilmiş miletvekilinin cezasının dönem sonuna ertelenmesi gerekir.

CHP’ue böylelikle ‘‘haddini bil” gözdağı verilmiş olması çok güçle olasıdır.

Yaklaşık 9 saat kadar sonra, 15 Haziran 2017 Perşembe günü, CHP Gn. Bşk. Sn. Kemal
Kılıçdaroğlu
, Ankara Güven Park’tan saat 11:00’de İstanbul Maltepe cezaevine,
Enis Berberoğlu’na doğru bir ADALET YÜRÜYÜŞÜ başlatacaktır.

Türkiye son derece sıcak bir dönem yaşamaktadır.
Tek ve kesin sorumlu ve sorunlu olan AKP = RTE’dir!
15 yıldır ülkeyi tek başına yönetme gücü – olanağı – ayrıcalığı yetmemiştir bu ikiliye!
Daha fazla ne istediklerini anlamak kolay değildir.
Ancak gelinen yer, tam anlamıyla ‘‘KADİR-İ MUTLAK TEK ADAM” rejimidir.
Ülke OHAL altında inletilmekte ve son derece katı bir despotizm – totalitarizm dayatılmaktadır.
Yapılan ağır hatalar saymakla bitmez. AKP = RTE’nin derin çelişkilerini E. Tümg. Sn. Naci Beştepe‘nin yazısından okuyabilirsiniz. (http://ahmetsaltik.net/2017/06/14/rteakp-iktidari-ve-ikilemler/)
Bu sitede yıllardır yazıyoruz…

* ÜLKENİN HIZLA NORMALLEŞTİRİLMESİ – DERHAL HUKUK DEVLETİNE DÖNÜLMESİ..

27 Mayıs 1960 askeri darbesinin (bir Devrim ile sonuçlanmıştır..) hemen öncesinde DP – Menderes’in CHP hakkında anayasayı tümüyle çiğneyen Tahkikat Encümeni kurması (15 DP vekili) akıllara gelmektedir. Bu Encümen’in mahkeme yetkisi olup (!), hedef CHP’yi kapatarak mallarına el koymaktır. Tarihsel kişilik İsmet İNÖNÜ TBMM’de tarihsel önemde bir uyarıda bulunmuştur :
– … Bunu yaparsanız sizi ben bile kurtaramam…
Sonrası malum.. Meşruluğunu yitiren bit iktidar ve halkın meşru direniş hakkını kullanması..AKP = RTE ne yapmak istiyor?? Ya da ne yaptığının gerçekten ayırdında mı????
Türkiye’yi uçurumun eşiğine sürüklediklerini hala görmüyorlar mı, intihar mı edecekler??? Şimdi bu sözlerimizden ”darbe kışkırtıcılığı” yorumu zorlanmasın..Darbeyi AKP = RTE yaptı, OHAL ile perçiniyor 20 Temmuz 2016’dan bu yana..

Bu kanlı bataktan nasıl çıkacağız, onun kaçınılmaz aranışı içinde Türkiye ve dünya!

Sevgi, saygı ve ciddi endişe ile. 15 Haziran 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Saray’a para dayanmıyor! Ve Çocuk tecavüzleri!

Saray’a para dayanmıyor!
Ve 
Çocuk tecavüzleri!

portresi

Rahmi Turan
SÖZCÜ
, 19.09.2016

(AS : Bizim katkılarımız yazının altındadır..)

İster kaçak olsun, ister olmasın, gerçek şu ki, Beştepe Sarayı artık Türkiye’nin siyaset merkezi haline geldi.
En önemli kararlar orada alınıyor. Bu arada Saray’ın masrafları da rekorlar kırıyor!
Yılbaşında 434 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı ödeneği, yılın ilk yarısında 278 milyon liralık bir artışla 712 milyon 844 bin liraya yükseltildi.
Abdullah Gül‘ün son yılında 199 milyon 500 bin lira olan ödenek, Tayyip Erdoğan geldikten sonra yüzde yüzlük bir artışla 397 milyon lirayı aştı.
Bu da yetmedi, harcamalar önce 434 milyon, sonra 712 milyon lira oldu ama bu da yetmedi!
* * * * *
CHP İstanbul Milletvekili Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Aykut Erdoğdu:

  • “Bütçe devletin mali disiplininin belgesidir. ‘Şu kadar gelir elde edeceğim, şu kaynaklardan sağlayacağım, şuralara harcayacağım’ demektir. Çadır devletine döndüğümüz için söz verilen giderlerin çok daha üstünde harcama yapılıyor. Eminim ki, bu para da yetmeyecek, ilerideki aylarda ek ödenek alınacaktır. Saray’a para dayanmıyor. Kayıtsız, kuralsız harcamanın, lüks, şatafat ve israfın faturasını ise her zamanki gibi halk ödeyecektir.” diyor.Aykut Erdoğdu, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak böyle eleştiriyor ama yapılan harcamalarda hiçbir değişiklik olmuyor.

    *****

Çocuk tecavüzleri!

Atatürk için, birçok yabancı yazar, yüzlerce kitap yazmıştır. Bunlardan biri de 1901 ile 1983 yılları arasında yaşayan Fransız tarihçi, yazar ve askeri uzman Jacques Benoist Mechin’dir.
Mechin’in ülkemizde en çok bilinen eseri “Kurt ve Pars” adlı kitabıdır.
O kitapta Mechin, Atatürk‘ün şu sözlerini yazar:

  • “Ben çocuk bayramı tesis ettim. Neden? Çocuklara hürmet edilmesini temin ve onların zaafından yararlanarak onlara eziyet ve hayvan gibi muamele edilmesini önlemek için yaptım. Bu tedbirim, milletin geleceğine bir saygı olarak görülmelidir.”

Atatürk, sanki günümüzde yaşanan çirkinlikleri 93 yıl öncesinden, olağanüstü sezgisiyle tahmin ediyor gibiydi…

* * * * *
Gerici bazı yurtlarda küçük erkek çocuklarının başına gelenler ortaya çıktıkça, bunlardan nefret ediyor, tüm sorumluları lânetliyoruz.
On çocuğa tecavüz eden son tecavüzcü, çocuk başına 50 küsur yıldan toplam 508 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm edilmiş, fakat… Yasalara göre bu sapık en fazla 32 yıl hapis yatacak!
Çocuk tecavüzlerinin hepsi ortaya çıkmıyor maalesef… Kim bilir daha başka ne facialar var? Bu konuda çok zayıf kalınıyor. Yazık!

=====================================

Dostlar,

Tam bir oryantal çelişkiler tablosu değil mi??
Bir yandan ülkede bacak kadar masum çocukların ırzına geçiliyor, sıklıkla aile içi “sapık büyükler” tarafından ve bu iğrenç insanlık suçu “insest” olguları halının altına süpürülüyor;
bir yanda ise Tayyip beyin sarayının giderlerine bu yoksul halk yetişemiyor.. Bunca ölçüsüz ve Bütçe yasasına / namusına aykırı harcama yapanlar ise kendilerince “Müslümanlığı” kimseciklere bırakmıyor!?.. Onların secde gören alınları, herhalde bu günahları işlemelerine
vize veriyor!? Ya da secdeye varan alınlar bu tür eylemlerin maskesi – korunağı mı oluyor?

Vah Türkiyem vaaah vaaahhh..

Bunca kokuş(turul)an bir toplum, zerrece kuşku yok, bedelini en ağır biçimde diyalektik olarak kaçınılmaz biçimde ö-de-ye-cek-tir..

Ya da “ilahi” bakacaksanız, Allah bile bunca pisliğe tahammül edemeyecek ve merhum Prof. Yaşar Nuri Öztürk‘ün çok yerinde deyimiyle bu “kötülük toplumu” nu en şiddetli biçimde mutlaka cezalandıracaktır.. Gerçekte bunca zillet ve sefalet, aslında söz konusu kokuşmanın kaçınılamaz bedeli olarak ödenmiyor mu? Yoksa rastlantı mı??

Halk otobüsünde tutamak demirlerine asılarak bir yobazın şortlu genç hemşire Ayşegül’e uçan tekme savurması ve gerekçeleri, içine sürüklendiğimiz yangının bir başka alameti değil mi??

AKP  – RTE otoriter – totaliter monarşik iktidarı bu hazin çöküşe çare olabilir mi?
Neden olan ve neden olmaya devam eden çözüm üretebilir mi?
İlkokul çocuklarına “Arapça” dayatması, herhalde en saf iyimserleri bile uyarmalıdır!

AKP – RTE’nin artık kendini toplaması için pek zaman kalmadı korkarız..

Ülke göz göre bir iç çatışmaya sürükleniyor!
Görmeyen ve duymayan aymazdır (gafildir)!
Görüp – duyup düzeltmeyen yetkililer, devlet ehli sapkın (dalalet içinde)ve hatta haindir!

Sevgi ve saygı ile.
20 Eylül 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

SİVAS KIYIMI : 21 YILDIR HALA YANIYORUZ

SİVAS KIYIMI : 21 YILDIR HALA YANIYORUZ!

Aydın ve sanatçıların yakılarak katledildiği “Sivas Katliamı”nın 21. yıldönümünde Madımak Oteli önünde anma etkinliği düzenleniyor.

2 Temmuz 1993’te yapılan Sivas Katliamı’nın yıldönümünde;
Alevi Bektaşi Federasyonu başta olmak üzere, pek çok Alevi derneğinin,
siyasal partilerin, kuruluşların katıldığı anma etkinliğinde onbinlerce kişi
Madımak Oteli’nin önüne geldi. Polisler Madımak Oteli önüne barikat kurdu.

28 Aralık 2013’te Uludere’de yaşamını yitiren vatandaşların aileleri de
Sivas Katliamı’nda yaşamını yitirenleri anmak için Sivas’a geldi.

Kentteki polislere destek olarak İstanbul, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ, Aksaray, Amasya, Elazığ, Erzincan, Giresun, Kahramanmaraş, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Ordu, Tokat ve Yozgat’tan takımlar getirildi. Toplam 2500 polis görevlendirildi.

İl Jandarma Komutanlığı ve 5’inci Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı’nda
destek güçler hazır bulunduruluyor.

Anma programı kapsamında güzergah üzerindeki Seyrantepe kavşağından başlayarak Mehmet Akif Ersoy Caddesi, Mevlana Kavşağı, Mevlana Caddesi, Meçhul Asker Sokak, İstasyon Caddesi, 50’inci Yıl Kavşağı Cumhuriyet Meydanı arası,
Atatürk Caddesi’nin Dört İşletme kavşağından Cumhuriyet Meydanı arası, Hikmet Işık Caddesi, Nalbantlarbaşı kavşağı trafiğe kapatıldı. Madımak Oteli yakınındaki birçok esnafın işyerlerini açmadığı görüldü. Eski otel binasının bulunduğu Eski Belediye Sokak girişi bu yıl da barikatlar ile kapatıldı.

SİVAS- MADIMAK’TAN FOTOĞRAFLAR ve GELİŞMELER:

Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş konuşma yaptı.
Demirtaş; konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Sizin burada yürek yüreğe duruşunuzdan daha önemli bir mesaj yoktur.
Bugün Soma da burada Roboskî de burada. Gezi de burada Berkin’in arkadaşları da burada.
Eğer ezilen kimliğimizle, Alevisi, Êzidîsi, Türkü, Sünnisi, Kürdü beraber olabilirsek çözemeyeceğimiz zorluk yoktur. İşte siz bu mesajı verdiniz buradan.
Bir kez daha 21 yıldır inatla, inançla bu mücadeleyi sırtlayanların önünde eğiliyorum.Yeter ki birlik olun, sizin mücadeleniz sizlerin ellerindedir.
Biz bu mücadelenin yanında olmaktan ancak onur duyarız. Alevilerin güzel dernekleri, yan yana durmaktan korkmayın. Bizleri parti parti, dernek dernek bölenler yan yana durmamızı istemiyor. Çocuklarımızın, torunlarımızın Sivas’ta, Çorum’da yaşadıklarını yaşamak istemiyorsak el ele vereceğiz. Bizler, yani kadınlar, yani emekçiler, yani halk beraber durdukça kazanabiliriz. Sivas’ın hesabını ancak yan yana gelerek sorabiliriz. Sivas’ın hesabını bu iktidar soramaz.”

CHP’li milletvekilleri Aykut Erdoğdu, Mahmut Tanal, Sakine Öz, Aylin Nazlıaka,
Veli Ağbaba, İlhan Cihaner, Binnaz Toprak, Aykan Erdemir ve Nurettin Demir de Sivas’ta…

Madımak Oteli önündeki anmadan fotoğraflar:

çArşı grubu Sivas’ta…

Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş ve HDP’li milletvekilleri Sivas’a geldi

Madımak Oteli önüne ulaşıldı. “Sivas’ın hesabı sorulacak” sloganı atıldı.

Madımak Oteli alanına girişlerde, vatandaşlar polisler tarafından aranıyor.

(

(Aleviyim- Facebook)

(Yarın Haber- Twitter)

(Muhalefet Portal- Twitter)

(Halkevleri- Twitter)

Odatv.com, 2.7.14

Terör kara para ve = AKP


Dostlar,

Son zamanlarda okuduğumuz en çarpıcı makalelerden biri Sn. Aykut ERDOĞDU‘dan geldi :

Terör, kara para ve = AKP

Denklem çok yalın görünüyor ama gerçekte oldukça çetrefil..

AKP’nin artık R.T. Erdoğan ile yoluna devam etmesi uluslararası topludurum (konjektür) bakımından da olanaklı gözükmüyor.

Ne var ki, az eğitimli ve olup bitenlerin ayırdında olmayan büyük halk kitleleri katında
hala “Kasımpaşalı mağdur bizim oğlan mitosu” tükenmedi.
Fakat “hızlıca” erimekte..

Bir de iktidarda iken, elden geldiğince suç kanıtlarını yok etme ve bir “yavaş iniş” sürecinin AKP’de yeğlendiği izleniyor.

Ek olarak, hala, “akıyor iken biraz daha doldurma” dürtüsünün denetlemediğinin de dikkate alınabileceğini görüyoruz.

Son olarak ise, kendi kendini kuşatmanın, sağduyuyu tümüyle körleştirmesi almaşığı kalıyor. Epey saldırgan, yırtıcı ve tehlikeli olunuyor bu aşamada ama o ölçüde de tükeniş hızlanıyor..

“RTE’nin AKP’si veya AKP’nin RTE’si” için yalın politik – tarihsel çözümleme budur.

Erdoğan, ulusal ve özellikle uluslararası yargıdan kaçamayacak gibi görünüyor.
En son, Mısır’ı 30 yıl demir yumrukla yöneten Hüsnü Mübarek, mahkemeye kafeste getirilerek yargılanmış ve hüküm giymişti. Bu arada sabırları çok zorlayıp,
uluslararası istihbarat örgütlerinin “örtük” bir suikastına kurban gitmezse..

Çok yazık oldu / olacak Türkiye’nin 11 / küsürat yılına..

Sevgi ve saygı ile.
6 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

Terör, kara para ve = AKP

Portresi

 

Aykut ERDOĞDU
CHP İstanbul Milletvekili

 

Şubat ayında Paris’te Uluslararası Mali Eylem Görev Grubu (The Financial Action Task Force-FATF) toplantısı yapıldı. FATF Türkiye’yi 2007 yılında Cezayir, Ekvador, Etiyopya, Myanmar, Endonezya, Pakistan, Suriye ve Yemen ile birlikte gri listeye aldı.

Gri liste kabaca, o ülkenin kara parayla mücadele etmek istemediği ve karaparanın aklanmasına göz yumduğu anlamına geliyor. Gri listenin hemen üzerinde kara liste var. Kara listedeki ülkeler ise İran ve Kuzey Kore. Kara listeye alınmış ülkelerin terörü finanse ettiği ve kara para akladığı kabul ediliyor. FATF’ın gri ve kara listeyi oluştururken kullandığı ölçüler ahlaki olarak tartışılabilir. Ancak uluslararası camiada kara listeye alınmış ülkelere vebalı gibi davranılır, ekonomik yaptırımlar uygulanır.

Petrol Karşılığı Altın

Aslında öykünün başlangıcı İran’a ekonomik yaptırım uygulanmasıyla başladı. Türkiye gaz ihtiyacının yaklaşık %25’ini, petrol ihtiyacının ise %40’ını İran’dan karşılıyor. İran’a ekonomik yaptırım uygulanmaya başlanınca bu ülkeden aldığımız petrol ve
gaz bedelinin İran adına Halk Bankası’nda açılan bir hesaba yatırılması kararlaştırıldı. Buraya kadar yapılan işlemler her iki ülkenin yararına bir durumdu. Uluslararası kuruluşlar da bu duruma itiraz etmedi. Ancak AKP’nin açgözlülüğü bu “milli fırsatı”
“milli felakete” dönüştürdü.

İran devleti Babek Zencani ve Rezza Zarrab’ı görevlendirdi. Zarrab Başbakan, Bakanlar ve bürokratlarla ilişki kurdu. Zarrab’ın görevi İran’ın uluslararası sistemde karapara kabul edilen varlıklarını Halk Bankası üzerinden aklamaktı. Yapılan plana göre Türkiye’den başta altın olmak üzere şeker, plastik ve demir gibi malzemeler
ihraç edilmiş gibi gösterilecekti. Yani hayali ihracat yapılacaktı. Sonra Halk Bankası’nda biriken İran parası nakit olarak çekilerek Birleşik Arap Emirlikleri’ne gönderilecek, oradan da İran’a aktarılacaktı.

İran’da katı kambiyo rejimi var. Yani biri resmi öbürü piyasa kuru olmak üzere iki farklı kur var. Resmi kur, piyasa kurunun neredeyse yarısı. İran devleti ithalatçılarına resmi kurdan ödeme yapıyor. İthalatçılar resmi kurdan aldıkları dövizi serbest piyasada iki katına satıyor. Aldığı (İran para birimi) tümenleri İran’da Halk Bankası İran temsilciliğine yatırıyor ve ikinci vurgun kur farkından yapılıyor. Bu sayede İran’ın paraları aklanıyor. Sistem bu şekilde dönüp duruyor. Kur farkından ve aracılık ücretlerinden milyarlarca dolar gelir ediliyor. Elde edilen gelir rüşvet olarak dağıtılıyor. Bu rüşvet düzeni uluslararası kuruluşların gözünden kaçmıyor. İnceleme ve araştırmalar başlıyor.
Halk Bankası yakalanmamak için dolardan çıkıp avroya geçiyor. SWIFT sisteminden çıkıp faks ile işlem yapmaya başlıyor. İran ve Türkiye için “milli bir fırsat” aç gözlü siyasetçilerin ihtirası sayesinde “milli bir felakete” dönüşüyor.

Batman ve Robin

Bütün dünyayı “keriz” kendilerini “dâhi” gören dünya lideri bölgeye ayar vermeye kalktı. Batı medeniyeti nereyi devirmek istediyse onlardan önce koştu. “Ben yıktım dünya lideriyim” dedi. Tunus, Mısır, Cezayir ve Libya’da iktidarlar değişti. Kaddafi canlı yayında linç edildi.

Sıra Suriye’ye geldiğinde “dünya lideri” Batılılar’dan önce Suriye’ye saldırdı.
Düne kadar ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptığı “Kardeşim Esad” bir anda
“Katil Esed” oluverdi. “Batman ve Robin” ikilisine benzettiğim Erdoğan ve Davutoğlu’nun “birkaç ay içinde düşer” dedikleri Esad çetin ceviz çıktı. Rusya ve Çin’i yanına çekmeyi başardı. Diplomasi yoluyla Rusya, İngiltere ve Amerika’nın
kendisini desteklemelerini sağladı. “Batman ve Robin” ortada kaldı.

Yolsuzluk ve Cinayet

Suriye’de batağa saplanan “Batman ve Robin” dünyanın dört bir tarafından El Kaide militanlarını Türkiye’ye getirdi. Eğitti, finanse etti, silahlandırdı ve Suriye’ye gönderdi. El Kaide militanları sınırın sıfır noktasında televizyonlara açıklamalar yaptı. Bu militanların insan kafası kesip, ciğer yedikleri görüntülerin internete düşmesiyle bütün dünya şok oldu. ABD ve İngiltere, Rusya ile aynı çizgiye, yani “Esad yine bunlardan iyidir” noktasına geldi.

Suriye’de savaş ilk perdede “Hizbullah ile El Kaide” arasında ikinci perdede
“İran ile Türkiye” arasında sürmeye başladı.

  • Suriye’de süren bu kirli savaşta yaklaşık 150 bin insan can verdi.

Yüz binlerce insan yaralandı. Milyonlarca insan vatanını terk etmek zorunda kaldı.
İran ve Türkiye devletini yönetenler piyonları aracılığıyla Suriye’de milyonlarca mazluma zulmederken, öbür yandan kurdukları kara para çarkında milyarlarca dolar rüşveti havuzlarına indirdiler. Bir tarafında cinayetin diğer tarafında yolsuzluğun olduğu
bu mide bulandırıcı ilişkiler, tarihimize kara bir leke olarak geçti.

Terörün Finansmanı

Suudi işadamı Şeyh Yasin Abdullah Ezeddin El Kadı, El Kaide terör örgütünü
finanse ettiği gerekçesiyle yasaklandı. 11 Eylül (2001) saldırılarıyla ilişkilendirildi.
Tam bu sırada RTE çıkıp “Yasin El Kadı’ya kendime güvendiğim kadar güvenirim” dedi. 17 Aralık (2013) soruşturmasıyla, Türkiye’ye girmesi yasaklanan El Kadı’nın
VIP olarak Türkiye’ye geldiği ve RTE ile ortak yatırımları olduğu ortaya çıktı.
Yine uluslararası alanda terörist kabul edilen Hamas’ın önde gelen liderlerinden
Salih El Aruri’nin benzer ilişkiler içinde olduğuna yönelik raporlar yayınlanmaya başlandı. İHH üzerinden yapılan faaliyetlerin terör bağlantıları açığa çıkmaya başladı.
Bütün bu gelişmeler üzerine 47 Amerikan Kongre Üyesi 11 Nisan 2013 tarihinde
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Hazine Bakanı Jack Lew’e bir mektup yazdı.
Bu mektupta Türkiye’nin İran’la olan ticari ilişkilerinden terörün finansmanına kadar “kendi ulusal çıkarları” açısından şikayetçi oldular.

Anti-Emperyalist AKP

RTE ve arkadaşları 1999 yılında milli görüşçü hocalarından ayrılarak ılımlı İslam (Moderate Islam) anlayışıyla AKP’yi kurdu. Dünya alem bu hareketin bir neo-con projesi olduğunu biliyordu. Irak’tan Kıbrıs’a, ekonomiden tarıma, uyguladığı tüm politikalarda kendisine çizilen neo-con yol haritasına uydu AKP. Bu saptamayı onlarca örnekle kanıtlamak olanaklı. Neo-con yol haritasını harfiyen uygulayan
AKP
yönetimi nefsine yenik düştü. Bulaştığı rüşvet ve yolsuzluk batağı, uluslararası finans sitemini tehdit etmeye başladı. Başına olmadık işler geldi. Rezil oldular.
Şimdi, RTE “bu bir emperyalist oyundur, Allah’ını seven defansa gelsin” diyor. Anti emperyalistlerden rüşvetini, kara parasını ve cinayetleri aklamasını istiyor.

SAKIN!

http://birgun.net/yazi-goster/aykut-erdogdu/3-3-2014/teror-kara-para-ve-akp-2083.html