Etiket arşivi: www.ahmetsaltik.ne

ABD Başkanı Trump’ın Ortadoğu – Vatikan ve NATO ziyaretleri

ABD Başkanı Trump’ın Ortadoğu,
Vatikan ve NATO ziyaretleri

Onur ÖYMEN

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

ABD Başkanı Trump’ın Ortadoğu, Vatikan ve NATO ziyaretlerinde sergilediği yaklaşımlar ve kullandığı ifadeler bazı ülkelerde hatta Amerikan basınında rahatsızlık yarattı.

Suudi Arabistan’da 110 milyar Dolarlık silah siparişi ve Amerika’ya 300 milyar Dolardan fazla yatırım vaadi alan Trump, bu ziyaretini siyasi açıdan İran’a karşı bir gövde gösterisi haline dönüştürdü. Bölgedeki diğer Müslüman ülkelerin temsilcileriyle yaptığı toplantıda da onların İran’a karşı bir ortak tavır içine girmelerini sağlamaya çalıştı.

İsrail ziyaretinde bu ülkeye evvelce verdiği desteği tekrarladı ve bu ülkenin İran’a yönelik politikasını da tamamen (AS: tümüyle) desteklediğini ortaya koydu.

Trump’ın bölgeye yaptığı ziyarette bu tavırlarının, kendi güvenlikleri açısından Amerika’nın desteğine bel bağlayan ülkeleri memnun ettiği görülüyor. Ancak, İran’ın Suudi Arabistan’a ve onun müttefiklerine karşı tutumunu ve söylemlerini daha da sertleştirebileceği anlaşılıyor.

Vatikan’da Trump’ın Papa’yla özellikle mülteciler gibi sosyal konularda farklı görüş ve yaklaşım içinde olduğu izlenimini giderecek bir açıklama duyulmadı. Tarafların arasındaki ilişkinin mesafeli olduğu bir kere daha ortaya çıktı.

NATO’nun kuruluşundan itibaren (AS: başlayarak) bütün Amerikan Başkanları bir NATO ülkesine yapılan saldırının bütün ittifak ülkelerine yapılmış sayılacağı yolundaki NATO Antlaşmasının 5. maddesine açıkça (AS: konuşmalarında) yer) vermişlerdi. Evvelce (AS: önceleri) NATO’dan köhneleşmiş bir örgüt olarak söz eden Trump ise bu konuya çok dolaylı ifadelerle değindi ve müttefik ülkelerin güvenliğine Amerika’nın kayıtsız şartsız destek olacağı izlenimini vermedi. Yalnızca NATO’nun bu maddeye dayanarak 11 Eylül saldırılarına karşı Amerika’nın yanında yer aldığını hatırlatmakla yetindi. Daha çok NATO ülkelerinin İttifaka yaptıkları katkıları arttırmaları çağrısında bulundu.

Gerçekten, Soğuk Savaşın bitmesinden sonra (AS: 1990) ittifak ülkeleri, “Barış payı” (peace divident ) anlayışının icabı olarak savunma harcamalarının GSMH içindeki payını azaltmışlar ve birçoğu öngörülen %2’lik payın çok gerisinde kalmışlardı. Trump birçok konuşmasında Amerika’nın NATO ülkelerine desteğinin onların İttifaka yeterli katkıda bulunup bulunmadıklarını dikkate alarak şekillendireceği izlenimi vermişti. Bu defaki NATO zirvesinde, Trump bu izlenimleri silecek bir tutum sergilemedi.

Bütün bu gelişmeler Avrupa güvenliği ve Türkiye’nin çıkarları açısından rahatsızlık yaratıcı sonuçlar verebilir ve ittifakın en önemli gücü olan caydırıcılık unsurunu zayıflatabilir. NATO’nun Suriye’de Amerikan öncülüğündeki koalisyona katkıda bulunacağı yolundaki haberler bu gerçekleri değiştirecek nitelikte değildir.

Hatırlanacağı gibi Bosna ve Kosova’daki NATO operasyonları bütün üye ülkelerin eşit söz hakkına sahip oldukları NATO Konseyi‘nin yönetiminde yürütülmüştü. Afganistan, Irak ve Suriye’de Amerikalılar kendi yönetimlerindeki koalisyonlar ile operasyonları gerçekleştirmeyi tercih etmişlerdi. Bu kez Suriye’de de aynı durumun tekrarlanabileceği, dolayısıyla Türkiye’nin rolünün ve etkisinin sınırlı kalacağı anlaşılmaktadır.

Bütün bu gelişmeler Türkiye’yi kendi güvenliğini doğrudan doğruya ilgilendiren gelişmeler karşısında daha da dikkatli olmak zorunda bırakmaktadır.

  • En önemli rehberimiz ulusal çıkarlarımız olmalıdır ve
  • Türkiye güvenlik politikalarını oluştururken her şeyden önce kendi gücüne dayanması gerektiğini idrak etmelidir.
    (https://www.facebook.com/Onur-%C3%96ymen-Resmi-Sayfas%C4%B1d%C4%B1r-184615704945843/?fref=nf)
    ===========================================00
    Dostlar,

    “AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan” dış ziyaretleriyle içerideki gündemi yönlendirme çabasında olduğu gibi, zoraki saygınlık / görüntüyü kurtarma peşinde bir yandan da.. Ancak öyle olmuyor doğallıkla. Kendisinden çoooook daha donanımlı – deneyimli ve aralarında köklü dış politika kurumlaşması olan ülkeler karşısında ne yazık ki Erdoğan çoook zayıf kalıyor.. Bu zayıflıkta en belirleyici öge ise kendi yapıp ettikleri.. Türkiye’yi fiilen ve resmen faşizme sürükledi ve demir yumruklu tek adam baskısı uygulamakta.. Ağzıyla kuş tutsa boşuna.. Ülke açıkhava kodesi!

    Önümüzdeki günlerde, her ne denli içeride AKP tabanına dönük “gürleme balonları” şişirilse de, Batı’nın dayatmaya varan ısrarları karşısında ufak – orta boy, sesli ya da sessiz ödünleri, isteklere boyun eğişleri izleyeceğiz, onları da irdeleyeceğiz..

    Suriye gelişmeleri ciddidir ve 2011 Mart’ında ülkemizi bu kanlı bataklığa akıl dışı politikalarıyla sürükleyenler, epeydir ve günümüzde süregelen biçimde adeta bu batakta boğulmaktadırlar. Ne var ki, faturayı malı – kanı – canı ile TSK – Mehmetçik – ulusumuz ödemektedir.. Bu tablo isyan ettirici bir yakıcılıkla kuşatıyor aklı başında tüm yurtseverleri. Erdoğan’ın Batılılarca çok iyi bilinen sicili ve özellikle Suriye’de uluslararası hukuk bağlamında suça bulaştırılması, etkisini – gücünü neredeyse sıfırlıyor.. Belki de tasarım (plan) buydu!?

    Artan şehitler yüreğimizi kavuruyor. Ama gene hiçbir üst düzey AKP’linin asker çocukları değil bu evlatlarımız..

    Heeeeeeeeeeep ama heeeeeeeeeeep gariban halkın çocukları! Halk bunu görüyor elbet..

    İçeride tam bir faşizm egemen.. Yüksel Caddesi – insanlık anıtı çevresi günlerdir yasak bölge.. Oradaki esnaf ve çalışanlar ne yapacaklar, iflas mı ettirilecekler? Dün akşam (26.5.17) saat 18:00 gibi tanık olduk, bir kadın elinde posterle “haklarımızı alacağız” diye 1-2 dakika birşeyler söylemeye girişti. 10’a yakın sivil – resmi polis hemen hareketlendi ve kenara sürükleyerek susmasını istedi. Kadıncağız direndi ve sözlerini yineledi.. Topu topu 1-2 dakika bile değil.. İfade özgürlüğüm.. dedi.. YASAK dediler bağırarak.. Bir orta yaşlı bey destek verdi kadına, ona da polisler “yürüü” deyip üstüne yürüdüler. Kadın sustu ve kenara çekildi.. “Burda durma” dedi polisler.. Kadın direndi ve siz orda durun, ben de buradayım… dedi..

    İçimizi sıkıntı kuşattı.. Nedir bu Allah aşkına? Çıtırdıdan ödünüz kopuyor..
    İstanbul’a bile KALEKOL yapıyorsunuz..
    GEZİ paranoyasına tutsaksınız..
    Ankara Valisi “gün battı – her şey bitti” buyruğu yayımlıyor..
    Erdoğan’ı, dünya süper devletleri Trump – Putin düzeyinde koruyorsunuz.. Kimden, niçin, nedir bu muazzam korku? Bu çooook yüksek ve de fuzuli “güvenlik” (!?) harcamalarını bu yoksul millet vergisiyle karşılıyor. Hak mı dır, reva mıdır!? Örtülü ödenekler rekor kırıyor, helal mi?

    Bu tablonun hiçbir bakımdan AKP – Erdoğan açısından sürdürülebilmesi olanağı yok – tur!
    Kısır döngü sarmalına dolandı AKP – RTE.. Korku ve baskı... Bu lanetli 2’linin nasıl sonlandığının örnekleriyle dolu yakın ve de uzak tarih..

  • Ya normalleştireceksiniz Türkiye’y,i ya da bırakıp gideceksiniz..

O zaman da yargılanma korkusu var değil mi?? Şu 16 Nisan 2017 deli saçması anayasa değişikliklerinde açık – örtük AF getiren maddelerin yürürlüğünü neden 3 Kasım 2019 sonrasına bıraktınız ki?? O güne dek AKP – RTE kâbuslar yaşayacak, ölçüsüz baskılar sürdürülecek,
halk da dayan babam dayan – ya sabır Allah’m mı diyecek? Hesap bu mu??

Bu ne lanetli durumdur Tanrı aşkına?? AKP içinde hiç ama hiç kalmadı mı gören, içi sızlayan, vicdanı isyan eden???

Sevgi ve saygı ile. 27 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

1 Mayıs’ı hapiste kutlamak

1 Mayıs’ı hapiste kutlamak

Emre Kongar
Cumhuriyet, 1 Mayıs 2017

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

2. Silivri Trajedisi’ni yaşadığımız şu günlerde kutlayacağımız
1 Mayıs sırasında, pek çok yazar, çizer, gazeteci, medya yöneticisi hapiste.

Bunların bir bölümü, 1. Silivri Trajedisi’ni yaratmakta büyük sorumluluk taşıyanlar.
Bir bölümü ise bu trajediye ya açıktan ya da suskun kalarak destek verenler. Elbette o trajediye karşı çıkan ve “Adalet” diye, “Demokrasi” diye, “Hukuk” diye direnenler de var aralarında.
***
Ben 1. Silivri Trajedisi zamanında yapılan haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler karşısında, “Yapmayın etmeyin, Hukuk ve Adalet bir gün size de gerekir.” diye çok söyledim ama kimseye dinletemedim.
Ne zaman ki iktidar ortakları, Gülen Cemaati ile AKP, birbirlerine düştüler ve kavgaya giriştiler, işte o zaman 1. Silivri Trajedisi’nin hesabı da sorulmaya başlandı:
Ama bu hesaplaşma da Hukuk Devleti ve Adalet ilkeleri çerçevesinde olmayınca
“2. Silivri Trajedisi”
ortaya çıktı.
***
Ben, iktidar mücadelesi yapan gruplardan bağımsız olarak, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’nden yanayım:
Onun için de sürekli bir biçimde, her zaman, HERKES İÇİN Demokrasi’yi, İnsan Hakları’nı, Hukuk Devleti’ni ve Adalet’i savunuyorum.
Halkın, milletin, seçmenin, adına ne derseniz deyin, iktidarı belirleyen ve farklı parçalardan oluşan büyük kitlenin, Adalet’i ve Barış’ı, ancak İnsan Hakları’na dayalı bir Hukuk Devleti içinde bulabileceğine inandığımdan,
HERKESE “Demokrasi için Dİ – REN” diyorum.
Bu nedenle de DİSK, KESK, TTB ve TMMOB ortak eylemi olan bu yılki 1 Mayıs kutlamaları için yayımlanan bildiriyi destekliyorum.
Bu bildiride yer alan ilkelerin demokrasiyi güçlendireceğine ve böylece, hapisteki yazar, çizer, gazeteci, medya yöneticisi olan bütün insanların uğradıkları haksızlık ve hukuksuzlukların önlenmesine de yardımcı olacağına inanıyorum…
Ve diliyorum ki onlar da, ister içeride isterse dışarıda olsunlar, her zaman, HERKES İÇİN bu ilkeleri desteklesinler.
***
“Devletin tüm olanaklarının kullanılmasına, teksesli medyaya, hayır diyenlerin engellenmesine rağmen yurttaşların en az yarısı (Halkoylamasında) Hayır dedi.” Böyle bir anayasa değişikliği ile ülke huzur, barış ve istikrar bulamayacaktır.”
“Türkiye’nin acil ve yaşamsal ihtiyacı eşitlikçi, özgürlükçü, laik ve sosyal bir Anayasadır.”

  • “Halkın en az yarısının Hayır dediği bir rejim değişikliğini, cebren ve hile ile
    meşrulaştırma girişimlerine karşı 2017 1 Mayıs’ı çok daha anlamlı ve önemli hale gelmiştir.”
    “2017 1 Mayıs’ı, milyonların ‘hayır’lı buluşmaları olarak örgütlenecektir.”
    “Yüz binin üzerinde kamu emekçisini ve işçiyi, haklarında hiçbir yargı kararı
    bulunmadan işinden eden Kanun Hükmünde Kararnamelere, OHAL fermanlarına ‘Hayır’ demek için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız.”
    “Halkın seçtiği vekillerinin yaptığı Seçim Yasası’nı yok saymayı marifet bilen YSK örneğinde olduğu gibi, adaletin çivisinin çıktığı, Meclis’in tamamen yok sayıldığı
    tek adam rejimine
    1 Mayıs meydanlarında tüm gücümüzle ‘Hayır’ diyeceğiz.”
    ***
    1 Mayıs 2017’de, başta Cumhuriyet gazetesi mensupları olmak üzere, hapistekileri asla unutmuyorum… Haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan herkesin sorununun ancak Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti ilkelerinin ödünsüz uygulanmasıyla çözülebileceğine inanıyorum…
    Bu duygularla, içerideki ve dışarıdaki herkesin 1 Mayıs Bayramı’nı
    “Demokrasi için DİREN” diyerek kutluyorum.
    =======================================
    Dostlar,

Sn. Kongar’ın bu yazısı da öbürleri gibi çok değerli. Öncelikle “1 ve 2. Silivri Trajedisi”
biçiminde kavramsallaştırması kayda değer ve tutabilir.
DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin 1 Mayıs basın açıklamasını temel almakta ve desteklemekte. Bu açıklamaya biz de web sitemizde yer verdik Sn. Kongar’ın makalesinden önce. 2 noktada çekincelerimiz oldu, onları açıkladık ilgili yazımızda.. (HAYIR’ını al da gel: Emek, barış, demokrasi için yaşasın 1 Mayıs!)

Biz de,  içerideki ve dışarıdaki herkesin 1 Mayıs Bayramı’nı kutluyor ve
“Demokrasi için DİRENİN” çağrısı yapıyoruz.

Anayasanın 2. maddesini tam olarak, kendi bütünlüğü içinde sistematik olarak anımsamanın
çok gerekli olduğunu düşünüyoruz :

  1. Cumhuriyetin nitelikleri
    Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti,
    – toplumun huzuru,
    – milli dayanışma ve
    – adalet anlayışı içinde,

    1. insan haklarına saygılı,
    2. Atatürk milliyetçiliğine bağlı,
    3. Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
    4. demokratik,
    5. laik ve
    6. sosyal bir
    7. hukuk Devletidir.
    ****
    Görüldüğü gibi, 2. maddede sayılan Cumhuriyetimizin nitelikleri 3 gerekçeye dayalı :
    – toplumun huzuru,
    – milli dayanışma ve
    – adalet anlayışı..
    Ardından Cumhuriyetimizin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek 7 özelliği sıralanıyor. İlk özellik “insan haklarına saygılı” olmadır ve övünç kaynağıdır. Bu Anayasa (1982 Anayasası) “Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan” betimlemesi ile Anayasanın metnine dahil olan “Başlangıç” bölümüne gönderme yapmakta ve bu bölümü pekiştirmekte
    hem de 2. madde içeriğini gerekçelendirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti anayasasının değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez temel nitelikleri sayılırken genellikle bir klişe olarak 4 temel (Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk devleti) özellik sayılmaktadır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez, birbirini tamamlayan 7 temel özelliği 2. maddede sıralanmaktadır.AKP – MHP kutsal (!) ittifakı, 16 Nisan 2017 deli saçması halkoylaması ile bu maddenin arkasından dolanarak Cumhuriyetimizin temel niteliklerini yozlaştırarak değiştirmişlerdir.

    Güçler ayrılığının olmadığı bir anayasa metni demokratik olamaz hatta ANAYASA sayılamaz!
    (Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi md. 16)

    Gerçekte Anayasa Mahkemesi de devre dışı bırakılarak göstermelik kılınmıştır.
    18 maddelik değişiklik ne yazık ki hile ile, cebren “evet” olarak onanmış sayılmıştır.
    Gerçekte, YSK ne derse desin, kazanan “HAYIR” olmuştur.
    Diliyor ve umuyoruz ki AİHM, insanlığı utandıran bu hile ve sahteciliği
    devasa bir insanlık hakkı ihlali sayarak gayrımeşruluğu belgelesin..

    Bu nedenlerle bu gün, 1 Mayıs 2017 günü işçinin – emekçinin bayramını kutlamak ve DEMOKRASİ İÇİN DİRENMEK, TEK ADAM DAYATMASINA “HAYIR” demek için alanlarda olmalıyız.. AKP iktidarının güvenlik önlemleri abartılı ve bir korkuyu – kaygıyı
    (Gezi benzeri bir kıvılcım!) dışavuruyor. Ne yazık ki Taksim gene emekçilere kapalı.. Yazık..

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Dağlıca ve Aktütün kırımları bize ne anlatıyor ? / What says Daglica & Aktutun massacres to us?

Dostlar,

20 Haziran 2012 tarihli yazımızı, PKK’nın Dağlıca baskınının ardından yazmıştık.

Bu gün, 3 yıl sonra benzer bir baskın daha ve ilk bilgilere göre 16 şehit daha!

AKP’yi suçluyoruz, haklıyız; ama bu karakol daha önce feci vurgun yemiş..

Onu gereğince tahkim etmek gerekmez miydi?
Bu yapılmadı ise sorumluları kimler??

Yüreğimiz yangın yeri olarak soruyoruz..

Ve bu 3 yıl önceki yazımızı öne bu güne çekerek yeniden yayımlıyoruz..

O zaman “muhasebe zamanı”.. demiştik..
İyice anlaşılsın (!) diye İngilizcesini de yazmıştık..

  • AKP damgalı seçim hükümeti derhal istifa etmeli ve öbür 3 parti ortaklığında olağanüstü geçiş / seçim hükümeti kurulmalıdır.

Makaleyi okumak için lütfen tıklar mısınız??

Daglica_ve_Aktutun_Sinir_Karakolu_Baskinlari_Tarih_Laboratuvari_4.10.08_ve_20.6.12


Sevgi, saygı ve kahreden bir acıyla.
06.09.2015, Datça


Dr. Ahmet SALTIK

www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

======================================

Lütfen tıklar mısınız??

Daglica_ve_Aktutun_Sinir_Karakolu_Baskinlari_Tarih_Laboratuvari_4.10.08_ve_20.6.12

Sevgi ve saygı ile.
20.06.2012, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Çanakkale Utkumuzun 100. Yılı…


Çanakkale Utkumuzun 100. Yılı…

Canakkale_sehitleri_DUR_YOLCU

 

 

 

 

 

 

Dostlar,

Sevgili Suay Karaman kardeşimiz, Ruhi SU‘nun sesinden
Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı” türküsüsü fon olarak yerleştirdiği
çok başarılı 18 Mart çalışmasını (power point dosyası) göndermiş sağolsun..

İzlemek için lütfen tıklar mısınız??

18 MART 2015

Eşsiz Komutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve
Çanakkale’de şehit ve gazi olan, yurdu görülmemiş özveri ile savunan,
hemen hemen yarısı o kutsal topraklara gömülen, kara toprağı kanı ve canıyla doyuran..
YARIM MİLYON’a yakın vatan evladını sonsuz minnet ve şükranla anıyoruz.
Duygu ve düşüncelerimizi dökmede sözcükler öyle yetersiz, öyle aciz kalıyor ki..

Hiçbir korkuya benzemez, halkını satanların korkusu !..

buyurmuştu üstad Nazım HİKMET..

Biz de yineleyelim; vatanını satanlardan soracağımız hesap,
o alçakları gerçekten korkutmalıdır.

Sevgi ve saygı ile.
18 Mart 2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
p
rofsaltik@gmail.com

TEK ÇIKIŞ; CHP’NİN “ERDEMLİ, İLKELİ, KARARLI” İKTİDARIDIR…

 

TEK ÇIKIŞ; CHP’NİN “ERDEMLİ, İLKELİ, KARARLI” İKTİDARIDIR…

(Selam ve saygılarımla) Algan Hacaloğlu (11 Şubat 2015-İstanbul)

AKP’yi kontrol eden üst irade, genel seçimlere gidilirken, yapay korku senaryoları yaratarak “halkı sindirmeyi”, keyfi, baskıcı ve çıkarcı iktidarını pekiştirmeyi planlamakta…   

İktidar, “iç güvenlikte” yeni düzenlemelerle, yanlı yargıdan, “teslim alınmış yargıya” geçişi amaçlamakta… “Hukuk devletine, insan hak ve özgürlüklerine, demokratik değerlere” son darbeyi vurmayı hedef almakta…

İktidarın bu amaca dönük “İç Güvenlik Tasarısının” yasallaşması halinde, Türkiye’nin tüm  meydanları ve sokaklarına fiilen “Olağanüstü Hal” koşulları egemen olacak…

7 Haziran seçimlerine gidilirken, AKP iktidarının bu karanlık senaryolarına karşı tek çıkış yolu;

·       Halkın yaygın iradesinin güçlü ve soylu bir “ortak duruş” sergilemesidir,

·       Türkiye’nin her yöresinde kapsamlı bir “dönüşüm ve uyanışının” hayata geçirimesidir,

·       Toplumumuzun her katmanının “çağdaş yeniden aydınlanma” için ayağa kalkmasıdır…

Bilinmelidir ki, bunun gerçekleştirilmemesi halinde; sahip çıkılmayan hak ve özgürlükler, temel ilke ve değerler, demokrasimizi ve toplumsal yaşamımızı daha derinine bir kabusa dönüştürebilir…

Türkiye hızla, bir “huzur, hoşgörü, özgürlükler ve örgütlü eksiksiz demokrasi” ülkesine dönüştürülmelidir… Bunun anahtarı, “despot, yolsuzluklara ve
dış odaklara teslim olmuş” iktidar odaklarında
değil,

·       Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin erdemini, ATATÜRK İlke ve Devrimlerinin aydınlığını, Sosyal Demokrasinin insanı ve emeği
temel alan evrensel değerlerin çağdaşlığını kucaklayacak
tüm yurtseverler ve devrimcilerin kutsal mücadelesindedir

·       Gerçek CHP’nin”; “haktan, hukuktan, adalet ve eşitlikten” yana, “insandan, emekten ve halktan” yana, “ilkeli, erdemli ve kararlı” iktidarındadır…

================================

Dostlar,

Keşke CHP köklerine dönse, “6 Ok” a sahip çıksa…
Türkiye hızla bu bunalımdan sıyrılır..

Sevgi ve saygıyla.
11.02.2015, Antalya

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Din eğitiminde “zorunlu” tartışma ve Erdoğani Türkiye Cemahiriyye-i İslamiyyesi…


Din eğitiminde “zorunlu” tartışma ve
Erdoğani Türkiye Cemahiriyye-i İslamiyyesi…

http://www.hekimpostasi.org.tr/2015/01/26/din-egitiminde-zorunlu-tartisma/
26 Ocak 2015
(Başlığın 2. ve 2. dizeleri yeşil renkli olarak bizim eklememizdir..)

din eğitimi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zorunlu din derslerinin kaldırılmasına hükmederken, Milli Eğitim Şurasında din derslerinin ilkokul 1., 2. ve 3. sınıflarda dahi zorunlu olması kararı kabul edildi. Tavsiye niteliği taşıyan ve Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulacak karar tartışmalara neden oldu.

ATO Hekim Postası

Ocak 2015, sayı 65

Milli Eğitim Bakanı Prof. Nabi Avcı başkanlığında toplanan 19. Milli Eğitim Şurası
Genel Kurulunda ilkokul 1., 2. ve 3. sınıflara da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin konulması, ilkokul 1., 2. ve 3. sınıflar için hazırlanacak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
dersi öğretim programlarında çoğulcu anlayışa yer verilmesi önerisi benimsendi.
Karar sonrası din eğitiminin zorunlu olmaması gerektiği tartışılırken Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu,

çocukların dini soyut bir kavram – bir inanç sistemi olarak
12 yaşından başlayarak anlayabileceklerini
söyledi.

İnsanın ahlak gelişiminin somut düzeyden soyut düzeye doğru bir ilerlemesi olduğunu belirten Çuhadaroğlu dinsel kuralların öğretilmesinden öte, dini öğreten kişinin çocuğun zihninde
dinle ilgili nasıl bir kavram oluşturduğunun önemli olduğuna değindi.

Nasıl öğretildiği önemli

Din eğitiminin verilme biçimine dikkat etmek gerektiğini belirten Çuhadaroğlu sözlerini

“Çocukları yetiştirirken ahlaklı olmayı öğretmek için vereceğimiz eğitimin içinde din de
yer alabilir ama dinin çocuklara nasıl öğretildiği önemli. Bir dinin ya da Allah sevgisinin çocuğa koruyucu, kollayıcı, affedici, hoşgörülü bir biçimde anlatılması da mümkün;
günah ve cezaya dayalı daha korku temelli anlatılması da mümkün. En ufak şeyin günah
kabul edildiği, en ufak hatadan dolayı ceza görüleceğini vurgulayan bir anlatım,
çocuğun kafasında varoluşunu sürekli gözaltında hissettiren, kendi iradesinin
önemini ortadan kaldıran bir çerçeve yaratabilir.”
diye sürdürdü.

Korku ahlak gelişiminin ilerlemesini engeller

Korku temelli bir yaklaşımın çocuklarda ahlak gelişiminin ileri gitmesini engelleyeceğini söyleyen Çuhadaroğlu

“Dinsel yasaklar çevresinde çocukların davranışlarını yönlendirmeye çalıştığımızda,
çocuk bir şeyin doğru olduğuna inandığı için onu yapıyor olmaz da, ceza almaktan korktuğu için yapmaktan kaçınır. Biz buna dışarıdan denetimli ahlak eğitimi diyoruz. Oysa önemli olan çocuğun içselleştirerek, kendi iradesiyle ahlaklı davranmasını sağlamak.
Din eğitiminin suç ve günah kavramlarıyla verilmesi, ahlak gelişiminin ileri gitmesini,
soyut düzeye ulaşmasını engeller.” dedi.

Anlayacağı dilde öğretilmeli

Din eğitiminde dilin önemine de değinen Çuhadaroğlu,

“İlkokul çocuklarında din eğitiminin dikte ettirme, ezberletme biçiminde olmaması gerek  Sonuçta dua ederken herkes kendi diliyle dua ediyor. Dinin ne dediğinin anlaşılması açısından herkese kendi anlayacağı dilde öğretilmesi önemli.” açıklamasını yaptı.

aihm

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eğitimde Din ve Ahlak Kültürü Derslerine karşı Ankara’dan davacı olan 14 Türk vatandaşının 2011’de açtığı davada kararını 16 Eylül’de
(AS: 2014) açıkladı.

AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) eğitim hakkıyla ilgili maddesinin
ihlal edildiğine hükmetti.

Benzer olası davalar için emsal (AS: örnek!) teşkil etmesi (AS: oluşturması) bakımından
önem taşıyan kararda Mahkeme;

(AİHM) En kısa sürede Din ve Ahlak Kültürü Derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılıp, öğrencilerin muaf tutulabilecekleri bir sisteme geçilmesi gerektiğine karar verdi.

Mahkeme, oy birliğiyle aldığı kararda,

Türk hükümetinden “zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu Din ve Ahlak Kültürü Derslerinden muaf (AS: bağışık) tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini..” istedi.

Kararda, Türkiye’de Din ve Ahlak Kültürü kitaplarının içeriğinde yapılan son değişikliklerin “yetersiz” olduğu belirtilip, Devletin dinsel konularla ilgili düzenlemelerde
“yansız ve tarafsız olma yükümlülüğü” hatırlatıldı.

================================

Dostlar,

Eklenecek bir şey kaldı mı??

Dinci AKP iktidarı, AİHM kararlarını bile arkadan  dolaşarak, hukuka karşı hile (hülle) ile boşa çıkarmaya çabalıyor..

AKP İnsanlık suçu işliyor!

Hatta gözdağı veriyor Başbakan A. Davutoğlu.. Kiliseye götürülüyormuş öğrenciler.. Olabilir, doğrudur..ancak hangi bağlamda götürülüyor ve söylenenlerin içeriği, söyleme yöntemi ne??

Hükümet ülkeyi daha fazla germeyi bırakmalı ve ülkemizin saygınlığını uluslararası düzlemde aşındırmamalıdır. AİHM kararlarına uymayan bir Türkiye izleniminin uluslararası toplumda oluşması kabul edilemeyecek bir durumdur. Türkiye AB’den de kopar,
çağdaş dünyadan soyutlanır, Avrupa Konseyi‘nden bile çıkarılabilir.

Yoksa istenen tam da bu mudur?
İkinci bir Suudi Arabistan olmak mıdır??

Erdoğani Türkiye Cemahiriyye-i İslamiyyesi…

“Hedef 2023” yoksa tam da bu mudur??

Maske epey düştü.. Bir püf kaldı..

Bu lanetli plana AYDINLIK TÜRKİYE GÜÇLERİ
asla izin vermeyecektir. İç savaş nedenidir..

Herkes bu gerçeği kafasına bir güzel yerleştirmeli ve oyunu kurallarına göre oynayarak, Cumhuriyetin temel değerleriyle uğraşmaktan vazgeçmelidir.
Anayasaya sadık kalma yemini etti tüm vekiller…Ne bu takiyye??

Demokrasinin olanaklarını kullanarak iktidara gelmek ve
– onu yıkmaya çalışmak ahlaksızlıktır,
– ikiyüzlülüktür,
– riyadır,
– rejimi hileyle değiştirme bağlamında anayasa suçudur,
– Nazizm ve Hitler gibi yüz kızartıcı – insanlığı utandıran bir eylemdir.. 
– Utanılacak bir şeydir,
– halkı aldatmaktır,
– ayıptır, hem de çooook  ayıptır!

Ne gerçek müslümanlığa sığar ne de insanlığa…

Yeter mi??

Sevgi ve saygıyla.
31.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

İlkokula Türban Yönetmeliği Yürürlüğe girdi : Bravo AKP!


İlkokula Türban Yönetmeliği  Yürürlüğe girdi : Bravo AKP!


Dostlar
,

Bu konuyu geçtiğimiz günlerde sitemizde işledik :

Türban İlkokul 5. Sınıfta Başlayabilecek; YAŞASIN AKP!
(http://ahmetsaltik.net/2014/09/24/27491/)

Turban_bebeklere_de


AKP iktidarı
söz konusu Yönetmelik değişikliğini de yaptı ve dün, 27.9.14 günü RG’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girdi. Üstelik Bakanlar Kurulu kararı ile, Bakanlar Kurulu Yönetmeliği ile.. Yalnızca Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlemesi ile olanaklı iken, (Anayasa md.124) tüm Hükümet bu kritik manevranın arkasına tam kadro yığınak yaptı..

*****

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI OKUL ÖĞRENCİLERİNİN KILIK VE KIYAFETLERİNE DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK (RG 29132, 27.9.14)

MADDE 1 – 26/11/2012 tarihli ve 2012/3959 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmeliğin 3 üncü maddesinin altıncı fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (e) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“d) Okullarda yüzü açık bulunur; siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz; saç boyama, vücuda dövme ve makyaj yapamaz, pirsing takamaz, bıyık ve sakal bırakamaz,

e) Okul öncesi eğitim kurumlarında ve ilkokullarda okul içinde baş açık bulunur.”

************

Eski biçimi (RG 28480, 26.11.2012)

d) Siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka,
çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz ve giysileri giyemez,

e) Okul içinde baş açık, saçlar temiz ve boyasız olarak bulunur, makyaj yapamaz,
bıyık ve sakal bırakamaz. 3 üncü maddenin altıncı fıkrası hükümleri saklıdır.

*****************

Bir yandan AİHM’nin zorunlu din derslerini artık kaldırması gerektiğine ilişkin yorumlu kararı geçtiğimiz hafta verilmiş iken ve kararın nasıl uygulanması gerektiğinin de kararda yer almasına karşın (yukarıda erişkesini – linkini verdiğimiz yazımıza bakılması lütfen..), AKP hükümeti adeta meydan okurcasına bir salvo ile
Türbanı ilkokul 5. sınıfa dek indirmiş bulunuyor..

Bir yandan gündem değiştirme.. IŞİD fiyaskosu, BM’de yaşanan sıkıntı, RTE’ye
180 derece çark ettirilmesi, ekonomide bunalım ve dövizin alıp başını gitmesi… AÇILIM krizi, HSYK seçimlerine abanma vd.

Bir yandan iyice sıkıştıran AİHM’nin bağlayıcı kararı..

Ve meydan okuyan bir AKP..

Apaçık ülkeye İSLAMİ FAŞİZMİ DAYATAN ve giderek
YEŞİL KUŞATMAYI DARALTAN bir AKP baskısı…

Bunlar, AKP hükümetini bilmem kaçıncı kez meşruluk sınırları dışına savurur..

Bu durum son derece sakıncalı, tehlikelidir. Bir iktidar meşruluk (meşruiyet) sınırı dışına çıkarsa, tarihten örnekleri bilindiğine göre (bkz. 1961 Anayasası’nın gerekçesi!)
halkın da meşru direnme hakkı doğacaktır. Hiçbir hukuk dinlemeden insanlara – çocuklara zorla bir dinin bir mezhebinin kuramı – pratiği – Arapça sureleri..
ezberletilebilir mi??

Başbakan Davutoğlu gözdağı vererek bu derslerin bir de camide uygulamasından
söz edebilir mi? Ortadoğu’da İslami terörü reddedip insan haklarına aykırı,
çocuklara Sünni öğreti – şeriatı eğitimini bu lanet olası kanlı teröre reçete olarak gösterebilir mi??

Hangi çağda yaşıyoruz?

AKP siyasal intiharını sürdürüyor..

İktidarda 12. yılın sonuna doğru yanlışlar iyice artmış ve ağırlaşmıştır.
Parti kadroları çok yorulmuştur ve agressiftir, iç çelişkiler derinleşmiştir.

AKP kadrolarını bir “mola” almaya ve sonu yıkım olacak bu siyasal kumarı
durdurmaya çağırıyoruz..

Bu dayatmalar apaçık iç hukuka (Anayasaya, Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargının kesinleşmiş kararlarına) – uluslararası hukuka (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, AİHS ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi başta olmak üzere…) kesin olarak aykırıdır.

İktidar bilerek ve isteyerek hukuku ayaklar altına almakta ve
ağır anayasal suç işlemektedir.

Bu tehlikeli durum sürdürülemez – sürdürülMEmelidir.

“HEDEF 2023” ün kodları çözülmüştür..

Türkiye buna izin veremez!
Türkiye bir din – şeriat devleti yapılamaz!
Laik – seküler yapısını sürdürmek zorundadır!

Bu tehlikeli serüvenden AKP iktidarı derhal vazgeçmeli, rejimle kavgalarını bitirmelidir.

En büyük sorumluluk AKP’ye iyi niyetle oy veren yurttaşlarındır.
2. olarak da her düzeyden AKP yöneticileri, özellikle milletvekilleridir.

Köşk’te yalıtılan ve politik sönümlenmeye terkedilen RTE’nin
agresyonuna ve ölçüsüz ihtiraslarına koskoca bir ülke feda edilemez.

Ey AKP’liler duyuyor musunuz?

Duymalı ve artık gereğini yapmalısınız… Bu vatan hepimizin..

***********

Dileriz Danıştay, bu açıkça hukuka ve insan haklarına kökten aykırı Yönetmeliğin yürütülmesini kendisine yapılacak başvuru üzerine durdurur ve sonra da iptal eder ve ülkemiz çok ciddi bir karmaşadan (kaostan) kurtulur..

Türban’ın Kuran’da yeri yoktur !
https://www.facebook.com/video/video.php?v=124977754198460

Acımasız bir dinci sömürü siyaseti ülkemizin geleceğini karartmasın!

Bu konuda sayısız kanıt var..
Ayrıca da AİHM, AYM, Danıştay ve Yargıtay kararları..
AKP, ülke gündemini bir kez daha Türbana çekerek utanmazca bir dinci istismar ile 2015 seçimlerine yatırım yapmaya epey erken başladı..

Türkiye bu lanetli kuşatmayı da yaracak..
Büyük ATATÜRK‘ün aydınlık yoluna devam edecek;
yarasalar bir kez daha karanlık inlerine çekilecekler..

Başka yolu yok!

Sevgi ve saygı ile.
28.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Not : Metni pdf olarak indirmek için lütfen tıklayınız..

Ilkokulda_Turban_Yonetmeliği_Yururluge_girdi