Etiket arşivi: www.ahmetsaltik.ne

RELMEDAB SRET / TERS BADEMLER

RELMEDAB SRET / TERS BADEMLER

Rifat Serdaroglu

Diplomasının sahte olduğu ayan beyan belli olan Cumhurbaşkanı olur,
Dünyanın saygı duyduğu bilim adamı “Mehmet Haberal” hapse atılır!

Hakkında yolsuzluk iddiası bulunmayan Davutoğlu Başbakanlıktan atılır,
Hollanda’da 7 mülkü, 140 Milyon Avrosu olan Binali Başbakan yapılır!

Binlerce Türk Askerinin katili Barzani AKP’nin “Onur Konuğu” ilan edilir,
TSK Genelkurmay Başkanı “Terör Örgütü Lideri” diye zindana atılır!

“Oradan üç beş füze attırır, Suriye’ye dalarım” diyen Bşçv MİT Başkanı yapılır,
Ömrünü terörle mücadeleye vermiş Generallerin rütbeleri sökülür!

Pıtrak gibi İmam Hatipler açılır, çocuklar zorla buraya yönlendirilir,
Türk Ordusuna Subay yetiştiren Türk Milletinin Askeri Okulları kapatılır!

Her biri bilim insanı olan vatansever akademisyenler mesleklerinden atılır,
Yanmayan kefen satan Cübbeli şarlatanı Saray’ın baş masasında konuk edilir!

Kız çocuklarının eğitimi için bir ömür çalışmış Prof. Saylan terörist ilan edilir,
Kadın-Erkek eşitliği konusunda ortaokul terk Emine Erdoğan konuşma yapar!

Kadri Gürsel, Ahmet Şık, Gökmen Ulu gibi gazeteciler zindana atılır,
Kara para aklamaktan aranan Okçu Bilal TRT’de programa çıkar!

Türk Ordusunun Atatürkçü ve Millî Subayları zindana atılır,
Ege adalarının Yunana verilmesine ses çıkarmayan paşa, komutan yapılır!

Mahkemede Yargıç, Temel’e sorar;
-Kiminle evlisin?
-Bizum kariylan!
Yargıç sinirlenmiş;
-Eee, herhalde yani, sen hiç erkekle evlenen duydun mu?
-Duydum tabi, nasıl duymadum!
-Kimmiş, der Yargıç, hayretle?
-Bizum kari…
Yargıç tarafından salondan atılan Temel, kendi kendine mırıldanır; “Ne ters adammış be, bunların hepsu böyle ters midur?

Değerli Okurlar;
Bademlerin her şeyleri ters de üç genel seçimdir onlara oy verenler mi doğru?
Anladık üç genel seçimdir Bademlere oy verenler ters de Bademleri ikna edip oylarını bir türlü alamayan muhalefet partileri mi doğru?
“Aynı şeyi değişik sonuç almak umuduyla tekrarlamanın delilik” olduğunu söyleyen Einstein mı ters?

Bademlere oy veren vatandaşlarımızı beraberce anlamaya çalışalım;
Anladık bunları Vatan, Cumhuriyet, Demokrasi ve Hukuk Devleti ilgilendirmiyor! Kendi geçimleri kendi gelecekleri de mi ilgilendirmiyor?
Türkiye, Yarı Açık Cezaevine döndü. Toplam 381 Cezaevimiz var, bunun 204 adedi 79 yılda açılmış. Bademler 15 yılda 177 tane Cezaevi açtılar! Cezaevlerinde 201 bin 177 kişi kalıyor. Bademler öylesine bir “Vahşi Kapitalizm” uyguluyorlar ki, ülke insanını düşünen yok! Cezaevinde yatanların yaklaşık dörtte biri borçlarını ödeyemeyen veya mal bildiriminde bulunmayan garibanlardan oluşuyor!

-Sözcü Gazetesi Yazarı Murat Muratoğlu dün yazdı. Türkiye’nin durumu ancak bu kadar net olarak anlatılabilir;
Merkez Bankası “Türkiye’nin Uluslararası Yatırım Pozisyonu gelişmeleri”
Nisan 2017 raporuna göre,

  • Türkiye’nin Uluslararası Yükümlülükleri tutarı = 648 Milyar $

Türkiye’nin Yurtdışı Varlıklarının tutarı 233 Milyar Dolar.
Açık: 425 Milyar Dolar…
2002’den evvelki 79 yıldaki toplam açık tutarı: 85 Milyar Dolar idi.
Bademlerin 15 yılda yaptıkları açık, 79 yıldaki açığın tam tamına 5 (BEŞ) katı, yani 425 Milyar Dolar.

Halk diliyle anlatırsak;
Sizin bakkal dükkanınızın borcu 648 bin TL, tam varlığınız ise 233 bin TL.
Sizin, karşılığı olmayan 425 bin TL borcunuz var demektir.
Yani siz ölmüşsünüz ama ağlayanınız bile yok!

Bunlar Merkez Bankasının rakamları!
Bu gerçekler karşısında yapılabilecek iki şey var;
-Ya bu borcu 2002’den beri Bademlere oy verenler üstlenecek,
-Ya da borcu hep beraber ödeyeceğiz ama bu sepetler bir daha Bademlere oy vermeyecek!

Ne o ters mi geldi?
Senelerdir anlatıyoruz, bir türlü inanmadınız. Hayatta her şeyin bir bedeli vardır. Çaresiz katlanacaksınız. Hem bu cahiller ordusuna devamlı oy vereceksin, hem de iş, borç ödemeye gelince yan çizeceksin. Yok öyle bir dünya eyy Müslüman…

Yazıları (medyasiyaset.com adlı siteden) veya (rifatserdaroglu.com) adlı bloktan “takip et” butonuna basarak sürekli okuyabilirsiniz.

Sağlık ve başarı dileklerimle, 29 Ağustos 2017
=======================================
Tek sözcükle ”BRAVO” çok değerli Rifat Serdaroğlu…

Sevgi ve saygı ile. 30 Ağustos 2017, Pertek – Tunceli

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

693-694 Sayılı OHAL KHK’lerine Toplu Bakış

 YENİ KHK’LERE TOPLU BAKIŞ             

Anayasanın 121 inci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre,  Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 15.8.2017 tarihinde kararlaştırılmış, 25.8.2017 günlü R.G. yayınlanmış olan 693-694 sayılı (toplam 2 adet) KHK getirilmiş düzenlemeler bölümler halinde özetlenmiş olarak aşağıya çıkarılmıştır.

Saygılarımla. 26.8.17

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi                                                    

A-OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI TEDBİRLER ALINMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (Karar Sayısı: KHK/693)

693 sayılı KHK ile, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan:

(928) kamu personelinin görevine son verilmiş, daha önce görevine son verilmiş (57) kamu personeli ile (3) TSK mensubu   görevine iade edilmiştir.

Ayrıca (2) gazete; (1) haber ajansı, (3) dernek kapatılmıştır. Daha önce kapatılmış olan (1) sağlık kuruluşu, (1) özel radyo ve (1) vakıf kuruluşunun faaliyetine izin verilmiştir.

(Bu suretle milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen ve R.G. yayımlanmış listelerde gösterilen kurum ve kuruluşların  türleri itibarıyla sayıları:

(yeniden açılan/faaliyetine izin verilmiş toplam (283) kurum/kuruluş hariç olmak üzere;) 

 (46) özel sağlık kurum/kuruluşu, (881) özel öğretim kurum ve kuruluşları, (108) öğrenci yurdu,  (103) vakıf ve (1.420) dernek, (15) vakıf yükseköğretim kuruluşları, (19) sendika; (44) özel radyo ve televizyon, (107) gazete/ dergiler/ yayınevi/dağıtım kanalına ulaşmıştır. 

KHK ile ayrıca, terör örgütleriyle üyeliği,  irtibatı/iltisakı değerlendirilen   (10) emekli generalin rütbeleri geri alınmış, emeklilikleri iptal edilmiştir.

İhraç edilmiş kamu personelinin toplamına ilişkin güncel (birleştirilmiş) veriler aşağıya çıkarılmıştır.

(4.302) yargı,  (6.470) TSK, (3.106) Jandarma, (155) Sahil G.K, (22.984) EGM mensubu ve (75.102) kamu görevlisi olmak üzere toplam  (112.119) kişinin görevlerine son verilmiştir. (Görevine son verilenlerden 1.722 personel (oranı %,1,5) daha sonra görevlerine iade edilmiştir.)[i]

 KHK uyarınca  görevlerine son verilmiş kamu personelinin sayısı;  bazılarının hizmet sınıfı/ kurumlara göre dağılımı, (2016 Mayıs ayı itibarıyla[ii]) sektördeki çalışanlara oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Sıra No Kamu Personelinin

Hizmet Sınıfı/Kurumu

Sektörde

İstihdam Edilenlerin

Sayısı

Görevine Son Verilenlerin Sayısı Görevine Son

Verilenlerin

İstihdam Ed. Oranı  (%)

1- Yargı Mensupları (As. Hakimler Hariç) 15.899 4.302 27
2- Mülki İdare Amirleri 2.181 416 19
3- EGM 259.751 22.984 8,84
4- Öğretim Elemanları 129.225 5.602 4,4
5- Eğitim Öğretim Hizmetleri 925.825 33.509 3,6
6- TSK (Jandarma/ Sahil G.K. dahil ) 241.561 9.740                     4
7- Din Hizmetleri 110.447             2.741 2,5
8- Sağlık ve Yardımcı Sağlık Hizm. 398.608 7.573 1,9
9- Mahalli İdareler 228.447             4.001                       1,8
     KAMU PERSONELİ GENELİ    3.390.738         112.119 3,3

Görevine son verilen personelin bazı sınıf/kurumlar itibariyle, toplam çalışanlara oranında; ilk sırayı yargı mensuplarının aldığı, yargı mensuplarını mülki idare amirlerinin izlediği görülmektedir. Kamuoyuna yansıyan bilgilerden Dışişleri Bakanlığı meslek memurlarında ise bu oranın % 30 ‘a (  686-689 s. KHK sonra  %32) ulaşmış olduğu anlaşılmaktadır.]

 B-OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI DÜZENLEMELER YAPILMASI HAKKINDA KHK (Karar Sayısı: KHK/694)

Torba yasa niteliğindeki 694 sayılı KHK’de  toplam 57 adet kanun/KHK ek ve değişiklikler yapılmıştır.

I-KAMU PERSONELİNE / KURUM VE KURULUŞLARA YÖNELİK DÜZENLEMELER 

1-663 sayılı Sağlık Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hk. KHK’de,  köklü/ halkımızı yakından ilgilendiren önemli değişiklikler yapılmıştır.

(2011 yılının sonlarında  önleyici ve tedavi edici sağlık hizmeti vermek üzere  (EGM/DSİ/TCK vb.) bağlı kuruluş olarak kurulmuş olan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve  Kamu Hastaneleri Kurumu kaldırılmış;  bu kurumlar (eskiden olduğu gibi ) yeniden genel müdürlükler şekline dönüştürülmüştür.

Kurumlarda görevli olup kadroları iptal edilmiş üst düzey yöneticilerin ( il/ilçe sağlık müdürleri dahil) görevleri sona ermiştir. Diğer personel kadro unvanlarına uygun kadrolara atanmış sayılmaktadır.

Taşrada sağlık hizmetleri il/ ilçe sağlık müdürleri tarafından verilecektir. İldeki sağlık hizmetlerinden il sağlık müdürleri sorumlu olacaktır. İl/ilçe sağlık müdürlükleri bu amaçla (başkanlık/başkan yardımcılığı şeklinde) yeniden yapılandırılmıştır. Taşradaki (İl/ilçe müdürlüğü, başkan/başkan yardımcılığı, başhekim vb.) görevler sözleşmeli personel tarafından  yürütülecektir. Bu amaçla 9.831 adet kadro ihdas edilmiştir. İstisnalar dışındaki sözleşmeli personelin sözleşmeleri Sağlık Bakanı tarafından imzalanacaktır. İl içindeki personelin ataması sağlık müdürü tarafından yapılacaktır.

Hastaneler, baştabipler tarafından yönetilecektir. İl düzeyindeki hastanelerin niteliklerini belirleyen grup seviyelerinin yükseltilememesi/düşürülmesi hallerinde il sağlık müdürü veya ilgili başkanın, bu durumlar hastane ölçeğinde gerçekleşir ise başhekimin görevine son verilecektir.

Sağlık Bakanlığı yurt dışı sağlık hizmeti sunmak amacıyla sağlık birimleri kurabilecek ve işletilebilecektir.)

Diğer yandan Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda yapılmış bir değişiklikle aile hekimlerine 72 yaşına kadar çalışabilme olanağı getirilmiştir.

2-Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hk. Kanuna yapılan Hk düzenleme ile yurt ve benzeri kurumların kuruluş, işletilmeleri ve  kurucularında aranılacak koşullar vb. konular  yeniden düzenlenmiştir.

3-Bazı kanunlarda Başbakanın görev ve yetkilerine ilişkin ibareler, Cumhurbaşkanı olarak değiştirilmiştir. (657 sayılı DMK, 6136 sayılı Ateşli Silahlar, 375 sayılı KHK)

4-TSO/Ticaret Odalarınca tutulmakta olan ticaret sicil işlemleri, bundan böyle  Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı olarak kurulacak ticaret sicili müdürlüklerince yürütülecektir.

5-TMSF’nin kayyım olduğu şirketlerde genel kurul yetkisi (TTK hükümlerine bağlı olmadan) ilgili Bakan tarafından kullanılabilecektir.

Kayyım atanmış şirketlerin borçları ödenmesi için öncelikle şirkete kefil olanların, mal varlığına el konulmamış  ortak/yönetici vb. varlıkları satılabilecektir.

6-Kamu görevinden çıkarılmış öğretim elemanlarının, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunca görevine iadesine karar verilmesi halinde Ankara, İstanbul ve İzmir dışında yeni kurulmuş yüksek öğretim kurumlarına atamaları yapılacaktır.

7-Artvin ilinde Kemalpaşa, Aksaray ilinde Sultanhanı adıyla ilçeler kurulmuştur.

8-Belirli süre için Mülkiye, Adalet ve HSK  müfettişliklerine yapılacak atamalarda (yaş sınırını yükseltmek/hizmet yılını düşürmek şeklinde)  kolaylıklar getirilmiştir.

 II-YARGI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

 9- 5271 sayılı CMK’da değişiklikler yapılmıştır.

(Tutukluluk süreleri uzatılmıştır. Gizli soruşturmacının teknik araçlarla izleme yapması ve kovuşturma evresinde tanık olarak dinlenmesi konularında özel düzenleme yapılmıştır. Tazminat davalarında avukatlara ödenecek nisbi vekalet ücretlerine sınırlama getirilmiş, tazminatlara ilişkin kararların icra takibine konulması bazı koşullara bağlanmıştır.

İhbar ve şikayetin suç oluşturmadığının, soyut ve genel nitelikte olduğunun anlaşılması halinde soruşturma yapılmasına gerek olmadığına karar verilebilecektir.

Milletvekillerinin seçimlerden önce veya sonra işledikleri ileri sürülen suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yetkisi Ankara C. Başsavcılığına ve Ankara Ağır C. Mahkemelerine verilmiştir.)

Diğer yandan spor müsabakalarına dayalı şans oyunları oynatılması/oynanmasına yer sağlanması olguları CMK açısından kategorik (AS: Katalog olacak) suçlar arasına alınmıştır.

İlgili mevzuatta yapılmış  geçici nitelikli bir değişikle, hükümlülere 01.08.2017 tarihinden önce verilmiş ve infaz edilmiş disiplin cezası ve tedbirler üzerine,  süre ve karar koşuluna bağlı kalmaksızın (koşullu salıvermenin önünü açan) iyi hal kararı verilmesinin önü açılmıştır.

10-Adalet Bakanlığında İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı kurulmuştur. Ayrıca Bakanlıkta 4000 hakim/savcı ve 2.000 hakim/savcı adayı kadroları ihdas edilmiştir. (Bu düzenlemeden  öncede,  02.12.2014 gün ve 6572 sayılı Kanunla, mevcut kadroya ek olarak,  4.000 hakim/savcı adayı kadrosu ihdas edilmiştir.)

11-Hakim ve savcıların silah satın almalarına kolaylık getirilmiş, bu amaçla Adalet Bakanlığına doğrudan toplu yerli/ithal tabanca satın alma yetkisi verilmiş, vergi vb. yükümlükler yönünden  muafiyet tanınmıştır.

12-2004 sayılı İİK’na yapılmış bir ek madde ile yapılmış düzenlemeyle idari yargının görev alanına giren konularda ilamsız takip yolu kaldırılmıştır.

13-Uyuşturucu madde elde etmek amacıyla izinsiz kenevir ekimine verilen cezalar artırılmış, uyuşturucu imal ve ticaretinde kullanılan araçlara el konulması esası getirilmiştir. TCK yer alan uyuşturucu madde imalatı ve ticareti, kullanılmasına yönelik suçların cezaları artırılmıştır.

III-TSK/MİLLİ SAVUNMA İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

14– 926 sayılı TSK çok yönlü ek/değişiklikler yapılmıştır.

(Genelkurmay ve MSB’da, hukuk müşavirlikleri dışında, ayrıca hukuk sınıfı subayların görev yapacağı, hukuk hizmetleri başkanlık veya birimleri kurulmaktadır.

Albay ve generaller  rütbe bekleme sürelerine bakılmaksızın terfi/emekli edilebilecektir. ( KHK diğer maddelerinde de emekliye sevk açısından Jandarma ve Sahil G.K. personeli içinde kendi teşkilat kanunlarında benzer düzenlemelere yer verilmiştir.)

Askeri Hakimler/ Askeri Yargıtay/AYİM kanunları kaldırılmıştır. Askeri hakimlerin adli/idari mercilerine atanmalarına, kaldırılan askeri yargı mercilerindeki görülmekte olan dosyaların devrine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.

15-1325 sayılı MSB Teşkilat Kanununda değişiklikler yapılmıştır.

Teftiş Kurulu Başkanlığı yeniden yapılandırılmıştır. MSB ve bağlı kuruluşlarda (TSK dahil) görev yapan personele ilişkin istihbarat hizmetleri  ( kıta içinde/dışında) MİT tarafından yapılacaktır.

16-İlgili mevzuatta değişiklik yapılarak Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksek Okulları yeniden yapılandırılmıştır.

17-TSK’da görevli tabip yedek subaylar, Sağlık Bakanlığına bağlı askerlere öncelikli hizmet verecek birimlerde  görevlendirilecektir.

IV-GÜVENLİK İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

18-2937 sayılı MİT  Kanununda ek/değişiklikler yapılmıştır.

MİT, Cumhurbaşkanına bağlanmış, bu bağlamda Kanunun yetkileri makamı  belirten bazı maddelerindeki “Başbakan” ibareleri  “Cumhurbaşkanı”olarak değiştirilmiştir. Diğer mevzuatta MİT ile ilgili Başbakana yapılmış atıflar da Cumhurbaşkanına yapılmış sayılacaktır. Cumhurbaşkanının başkanlığında Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu kurulmuştur.

T.C. vatandaşları hariç olmak üzere tutuklu vaya hükümlüler başka bir ülkeye iade edilebilecek veya başka ülkede bulunanlarla takas edilebilecektir

Devletin çıkarları veya görevin gizliliğinin zorunlu kıldığı hallerde  MİT Müsteşarı ve mensuplarının tanıklık yapma durumları izne bağlanmıştır.)

9MİT’in örtülü ödenek giderlerinin yeri; harcama usul ve esasları konularında Cumhurbaşkanı yetkilendirilmiştir.

20-EGM’de kurulu Özel Harekat Başkanlığının statüsü diğer başkanlıklara oranla yükseltilmiş,  ÖHB’nı  için ek mali olanak sağlanmıştır.

EGM’de; muhtelif unvan/ derecelerden (3004 +29.008= 32.004) kadro ihdas edilmiştir.
==========================================
Dostlar,

Sn. E. Mülkiye Başmüfettişi Mahmut ESEN’e değerli çabası için teşekkür borçluyuz..

2016 Temmuz’undan bu yana çıkarılan ve sayıları 30’a yaklaşan tüm OHAL KHK’lerini Mükiyeli titizliği ve yetkinliği ile irdeledi, özetledi..

Metindeki tablodan FETÖ yapılanmasının en çok YARGI’da olduğu gözleniyor. 2. sırada Mülkiye, 3. olarak da Polis örgütü.. Şeytan üçgeni iyi tanımlanmış (!) ..

Bu son 2 KHK (693 ve 694 sayılı), benzetmek uygunsa tam bir kırkambar!

Yok, ”yok” içlerinde.. Örneğin torba yasa niteliğindeki 694 sayılı KHK ile toplam 57 kanun/KHK ek ve değişiklikler yapılmıştır..

Sn. Av. Nazan Moroğlu’nun tviti çarpıcı :

  • İğneden ipliğe her şey düzenlenmiş.. TBMM’ye ne gerek var??

Sağlık hizmetleri sil baştan                                                 :

663 sayılı Sağlık Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hk. KHK’de,  köklü/ halkımızı yakından ilgilendiren önemli değişiklikler yapılmıştır.

(2011 yılının sonlarında  önleyici ve tedavi edici sağlık hizmeti vermek üzere  (EGM/DSİ/TCK vb.) bağlı kuruluş olarak kurulmuş olan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve  Kamu Hastaneleri Kurumu kaldırılmış;  bu kurumlar (eskiden olduğu gibi ) yeniden genel müdürlükler şekline dönüştürülmüştür.

Kurumlarda görevli olup kadroları iptal edilmiş üst düzey yöneticilerin ( il/ilçe sağlık müdürleri dahil) görevleri sona ermiştir. Diğer personel kadro unvanlarına uygun kadrolara atanmış sayılmaktadır.

Taşrada sağlık hizmetleri il/ ilçe sağlık müdürleri tarafından verilecektir. İldeki sağlık hizmetlerinden il sağlık müdürleri sorumlu olacaktır. İl/ilçe sağlık müdürlükleri bu amaçla (başkanlık/başkan yardımcılığı şeklinde) yeniden yapılandırılmıştır. Taşradaki (İl/ilçe müdürlüğü, başkan/başkan yardımcılığı, başhekim vb.) görevler sözleşmeli personel tarafından  yürütülecektir. Bu amaçla 9.831 adet kadro ihdas edilmiştir. İstisnalar dışındaki sözleşmeli personelin sözleşmeleri Sağlık Bakanı tarafından imzalanacaktır. İl içindeki personelin ataması sağlık müdürü tarafından yapılacaktır.

Hastaneler, baştabipler tarafından yönetilecektir. İl düzeyindeki hastanelerin niteliklerini belirleyen grup seviyelerinin yükseltilememesi/düşürülmesi hallerinde il sağlık müdürü veya ilgili başkanın, bu durumlar hastane ölçeğinde gerçekleşir ise başhekimin görevine son verilecektir.

Sağlık Bakanlığı yurt dışı sağlık hizmeti sunmak amacıyla sağlık birimleri kurabilecek ve işletilebilecektir.)

Diğer yandan Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda yapılmış bir değişiklikle aile hekimlerine 72 yaşına kadar çalışabilme olanağı getirilmiştir.

Sevgi ve saygı ile. 27 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com 

 

TBB : MÜFTÜLÜK NİKAHININ RESMİLEŞTİRİLMESİ TOPLUMU BÖLMEYE YÖNELİKTİR

MÜFTÜLÜK NİKAHININ RESMİLEŞTİRİLMESİ
TOPLUMU BÖLMEYE YÖNELİKTİR

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır…)

Ülkemiz boğucu iç ve dış sorunlarla mücadele ederken, hükümet tarafından müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesini öngören kanun tasarısını derin bir üzüntü ve kaygıyla karşılıyoruz.

İtirazımız dini nikaha yönelik asla değildir. Çünkü dini nikah hukukumuza göre zaten serbesttir. Sorun, müftülükler tarafından kıyılacak nikahın da resmileştirilmesi ve belediye nikahının yerini alacak olmasıyla ilgilidir.Şöyle ki, bu düzenlemeyle toplum, “müftüye nikah kıydıranlar” ve “belediyeye nikah kıydıranlar” diye bir kez daha bölünecektir. Müftülere nikah kıydıranların ne kadar dindar, belediyelere nikah kıydıranların ise dinsiz olduğu teması işlenecektir.

Toplumumuzun karşı karşıya olduğu farklı kırılma hatları, bu kez doğrudan doğruya toplumun bel kemiği olan aile kurumunun içine girecektir.

İşte bu sebeple resmi nikah, Anayasamızın 174/4. maddesiyle koruma altına alınmış olan İnkılap Kanunları arasında sayılmaktadır. Şu halde; dini nikahı resmileştiren düzenleme Anayasanın özüne aykırıdır.

Ortadoğu’nun iç savaşların pençesinde yakılıp yıkılmasının arkasında laik toplum ve devlet düzenlerinin yerleştirilememiş olmasının en temel sebep olduğu ortaya çıkmıştır.

Küresel güç odaklarının Ortadoğu’nun yangınını Türkiye’ye sıçratmak için sahneledikleri tüm oyunların şu ana kadar boşa çıkmış olmasının sebebi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluştan başlayarak laik bir düzeni benimsemiş olmasıdır. Masum gibi görünen gerekçelerle takdim edilen müftülük nikahının resmileşmesi ise laik düzeni doğrudan tehdit etmektedir.

Bu gerçekleri ve duyduğumuz derin kaygıyı başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimleri ile siyasi iktidarın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dikkatine sunuyoruz.

Saygılarımızla. 
(http://www.barobirlik.com/YaziliBasin3941.tbb 26.07.2017)

Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu
Türkiye Barolar Birliği Başkanı
====================================
Dostlar,

Sorunu, büyük önemi nedeniyle gündemde tutmak gerek.
Konuyu sitemizde sürekli işlemekteyiz. Birkaç yazıya yer verdik.
Örneğin eski Aileden Sorumlu Bakan Av. Önay Alpago’nun CB Erdoğan’a açık mektubu..

– Eski devlet bakanı Alpago’dan Erdoğan’a ‘müftü nikahı’ mektubu

Uzman insan hakları hukukçusu Dr. Kerem Altıparmak’ın makalesi :
Dini Nikah ve Din ve Vicdan Özgürlüğü

– Yılmaz Özdil’in MÜFTÜ NİKAHI başlıklı yazısı..

– Prof. Dr. Tülay Özüermen’dan ”MEDENİ HUKUK’TAN….
Müftülere nikah yetkisi

Bu yazılar, üzerinde tıklanarak çağrılıp okunabilir, okunmalı ve paylaşılmalıdır kanımızca.

Demokratik kamuoyu baskısı sürmelidir iktidar üzerinde.
Siyasal katılmanın zorunlu (a priori) gereğidir bu süreç.
Bundan önce, iktidarın birkaç yasa teklifinde sonuç alındı ve AKP tasarıları geri çekildi.
Bu kez de öyle olmalı. Zeytinlikler, tecavüzcüsü ile evlendirme, kürtajın yasaklanması.. önerileri yasalaştırılamadı.

  • AKP 1 ”oy” un bile peşinde!AKP = RTE toplumla inatlaşmamalı ve yukarıdaki yazıda uzman hukukçular tarafından açıklanan, özlü biçimde sıralanan çok ciddi sakıncalar dikkate alınarak yasa tasarısı TBMM’den hükümetçe geri çekilmelidir.

    Halkla inatlaşarak siyaset yapılmaz, ülke yönetilmez.
    Demokratik rejimlerde iktidarlar halkın istencini öne koyarak siyasetini çizer.
    Siyaset, halkla inatlaşma kurumu değildir.
    AKP = RTE‘nin 15 yılı dolduran çok uzun tek başına iktidar dönemlerinde bu yalın gerçekleri öğrendiklerine kuşku yoktur..
    Bu tasarı sessizce TBMM’den geri çekilmelidir.
    AKP = RTE için de, ülkemiz için de ”hayırı” olan budur..

Sevgi ve saygı ile. 20 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

İNGİLİZ SAVAŞ GEMİLERİ GELDİKLERİİ GİBİ GİDERLER: MUSTAFA KEMAL

İNGİLİZ SAVAŞ GEMİLERİ GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER: MUSTAFA KEMAL

Dr. Ali Nejat ÖLÇEN

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Hiçbir Batı ülkesinde bizdeki kadar nankör, art niyetli ve alçak kişiler yetişmemiştir. AKP iktidarının bu tür insanların ortaya çıkmasına neden olan davranış ve kararları bir gün tarihin çöplüğünde yok olup gidecektir.
Kendi yakın tarihini öğrenmeye bile gereksinim duymayan böylesi nankör ve alçakların kişilerin ortaya çıkılının nedenleri, bir gün Sosyal Psikoloji’nin gündeminde yer alacaktır elbet.

Bir İngiliz yazarın yıllar sonra yazdıklarını kaynak göstererek 14 Kasım 1918 tarihinde “İngilizlerden görev isteğinde bulunduğu”nu doğruymuş gibi nasıl ileri sürebilirler anlamak olanak dışıdır. Onların zihinlerini çarpıtan psikolojik olguyu, uzmanlar inceleyerek yorumlayabilmelidirler. Böylesi çarpıklaşan zihin nasıl oluşabilir, hangi kanı ve sanılardan etkilenebilir ve bu denli gerçek dışı zanlara nasıl ulaşılabilinir. Öyle umuyoruz ki 21. yüzyılda bu alanı psikoloji bilimine kazandıracak bir Sigmund Freud (1856-1939) ülkemizde yetişebilmelidir. Bu kişilerin “nervous disorders”ini yaratan olayların  “hysteria”sı incelenmelidir. Ve belki de bu inceleme sonucunda AKP kadrolarının  “nervous disorders”lerinin yorumu ortaya çıkacaktır.

Şimdi kim olduğu kimsenin ilgisini çekmeyen İngiliz yazarı, 14 Kasım 1918 günü Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul Boğazında demir atan ülkesinin donanmasını gördüğünde acaba merak edip öğrenmek amacıyla O’na soru yöneltti mi? Yönetseydi acaba ne yanıtı alacaktı:

  • Geldikleri gibi gideceklerdir, yanıtını alacaktı.İşte geldikleri gibi gittiler. (Kaynak: Türk İstiklâl Harbi, s. 80. Selahattin Tansel, Mondoros’tan Mudanya’ya Kadar, MEB, 1991, s. 75) Ve o İngiliz yazar, 1 Kasım 1918’de Mustafa Kemal’in Ali Fethi (Okyar) ile Minber gazetesini çıkarmaya başladıklarını acaba biliyor mu:

Ve İstanbul’da demir atan İngiliz ve Yunan savaş gemilerinin nasıl ve kimin öncülüğünde ülkelerine geri döndüklerini öğrendi mi? Ve Çanakkale’den Anadolu’ya ulaşacağını sanan  komutan Churchill, ”Can çekişen bir İmparatorluk içinden çıkan bir kahraman, bir milletin varlığını meydana koydu..” diyebilmişti.

Ülkemizdeki nankör, ard niyetli ve alçak yaratıklar Churchill bu sözlerini işiterek acaba utanç duyacaklar mı? Osmanlıcılıkçılar o can çekişen devleti mi yeniden yaratacaklarını sanıyorlar? Mustafa Kemal Atatürk’ün yoktan var ettiği Cumhuriyetinin ve Devrimlerinin koruyucuları varken Osmancılığı tarihin çöplüğünden çıkarmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Böyle biline. (17.8.2017)
===========================================
Dostlar,

Sayın Ali Nejat Ölçen Cumhuriyetimizden yaşça büyüktür. 95’i bulmuştur!
İTÜ mezunu mühendis, Ekonomi doktoralı (Sağlık Ekonomisi tezli) politikacı ve eski CHP milletvekilidir. Tam katıksız bir Cumhuriyet aydını ve Mustafa Kemal ATATÜRK sevdalısıdır.
Kendisi ile geçmişte ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Yönetim Kurulunda birlikte çalışmaktan mutluluk duyuyoruz..

Milletvekillerine tanınan kıyak emeklilik ödemesini etik bulmayıp, hak etmediğini düşünerek, iade etme yolu da olmadığından, yaklaşık 20 yıldır ‘‘TÜRKİYE SORUNLARI” başlıklı kitapçığı 2 ayda bir çıkararak ücretsiz dağıtmaktadır. Dileyen, www.olcen.net web sitesinden kendisine erişerek, bu değerli çalışmanın kendisinde de gönderilmesini isteyebilir.. En son 115. sayı Mart 2017’de web sitesinde yüklüdür. (Kimi sayılarda biz de yazdık…)

Sayın Dr. Ali Nekat Ölçen büyüğümüze ülkemize kattıkları ve katacakları için şükran borçluyuz..  Yazdığı kitaplar sayıca 10’a yaklaşıyor.. O’nu okumak ve tanımak gerek..
Kendisine, aydınlık üretimini sürdürecek nice sağlıklı yıllar dileriz..

Sevgi ve saygı ile. 17 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

EEY İŞSİZ – GÜÇSÜZLER !!!

Konuk yazar : Duran AYDOĞMUŞ
E. Dışişleri Bakanlığı Uzmanı

22.05.2008 Ankara

EEY İŞSİZ -GÜÇSÜZLER !!!
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..) 
Şu araştırmacı gazetecinin yazdığı gerçeklerden haberiniz yok mu sizin?! Tıklayın şu aşağıdaki bağlantıyı, bir okuyun da anlayın, bakın ne iş yerleri açılmış meğerse de, sizin haberiniz yok!
Bakın, devletimizin ilgilileri ne iş yerleri açmış, hem de bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanı bile açmış bu iş yerlerini de sizin haberiniz yok, veya iş beğenmiyorsunuz! Yazıklar olsun size(!)
 
Bakın size bir gerçeği söyleyim mi? Yıllarca Avrupa’nın en gelişmiş ülkelerinde (İtalya, Almanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya) bulundum. Yıllarca TV yayınlarını vs. izledim, basını takip ettim, o ülkelerde tek bir bakanın, başbakanın, Cumhurbaşkanının, Kralın bizdekine benzer açılışlar yaptığına, kurdela kestiğine rastlamadım, duymadım… Yapılan her şey vatandaşın vergisinden oluşan bütçeden ödendiği ve o yapılan fabrikanın-tesisin de yapılması gerektiği için yapılmaktadır, yapılmıştır. Bizdeki gibi siyasi gösteriye, oya çevirmeye gerek duyulmuyor… Çünkü, işbaşındaki iktidarlar, eksik olan her şeyi yapmış tamamlamışlar…
Avrupa ülkelerinin hiçbirinde yapılmış köprüler, alt-üst geçitlerin vb. yapılış tarihlerini de görmedim. Gören varsa lütfen yazsın… Kimse çıkıp da, “şunu yaptık, bunu yaptık” demiyor…
Bizde bu yapıtlara girerken, adını ve yapılış tarihini görürsünüz. Hepimiz biliyoruz ki, siyasiler bu yaptıklarını bile siyasette kullanıyorlar! Tarih yazılsın ki, o tarihte hangi hükümetin yaptığı belli olsun diye! Bunu ilk kez Başbakan iken Merhum Süleyman Demirel dile getirmişti değil mi?!
Sonuç olarak, bizdeki toplu ya da tek açılışlara bakıyoruz ki, işte Yılmaz Özdil yazmış onları! 
Hepimizin beklentisi odur ki, bir tane de ağır ya da hafif sanayi fabrikası, bir üretim tesisi olsundu. Neden mi? 
Yine biliyoruz ki, ülkemizdeki bütün fabrikalar, tesisler, kurumlar, limanlar bankalar, petrol istasyonları hem de yabancılara satılmış! Garip olan şu ki, bizim ülkemizde, kurduğumuz tesislerde bizim insanlarımız çalışıyor ama, yıl sonunda kazanılan bütün kazanç, mal sahibi yabancı ülkeye gidiyor! Yazık, yazık!
Sebep şu mudur diye düşündüm: Bu saydığım ülkelerde -bizdeki gibi- iş arayan pek yok. İşi olmayana da devlet, uygun iş buluncaya kadar -yasa gereği- işsizlik parası veriyor. Ne ki, işsizlik maaşı alanlar da “nasıl olsa işsizlik parası alıyorum, boş ver, kaçak iş bulup oradan da alacağımla geçinir giderim” diye düşünmüyor. Bu konuda devlet de, işçi de hakkaniyetlidir…
NOT : Avrupa için bu yazdıklarım yanlışsa, Sayın ÖZDİL lütfen bu konuda da yazabilirler
(ANILARIMDA 5 ÜLKE kitabımda bu ve benzer konuları da yazdım).
Ne diyelim, kendimiz ettik, kendimiz bulduk..
Merhum ozanımız Neşet Ertaş demiş ya :
“Karadır bu bahtım kara
 Sözüm kar etmiyor yare
 Yüreğimi yaktı nara (Eyvah Ey…) 

 Kendim ettim kendim buldum
 Gül gibi sararıp soldum
 Ey vah ey vah ey….”
 
Saygılarım ve kaygılarımla. 17.08.2017
=======================================

Dostlar,

Sayın Duran Aydoğmuş dostumuz, olgun bir beyefendi ve Cumhuriyet terbiyesi almış bir devlet memurudur. Uzun yıllar değişik ülkelerde Dışişleri Bakanlığı kadrolarında ülkemizi temsil etmiştir. Yukarıda saydığı 5 Ülkedeki gözlemlerini kitaplaştırmıştır. Bu yazısı ve öbür değerli katkıları içi kendisine şükran borçluyuz.

Sayın Aydoğmuş sade yazımı ile önemli bir gerçeğe ışık tutuyor. Bizim gibi Doğu toplumları törenselliğe (ritüele) çok önem veriyor.. Maneviyat ve mistisizm çok ağır basan değerler.. Oysa Batı Kültüründe egemen – baskın değer Akılcılık – Rasyonalim – Rasyonalite.. Bu sayede Bilimsel Keşifleri başardılar (Galile, Kepler, Copernicus..) ve Batı Aydınlanma felsefesinin temellerini attılar.. Diderot, JJ Rousseau, Montesquieu, Voltaire, Kant

– Zorunlu – kaçınılmaz olarak laik – seküler düzene geçtiler ve Sanayi Devrimi ile dünyayı sömürgeleştirdiler… Bilime sırtını dönen Osmanlı’yı parçaladılar.
Biz hala dincilik – mistisizm batağında inatla debeleniyoruz..
Yetmiyor, CB Erdoğan ”Dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz..” diyor,
ulusal eğitim sistemini çökertiyor..
Bir Mustafa Kemal ATATÜRK çıkardık, dünya tarihinde eşsiz – benzersiz.. Osmanlı yüzünden birkaç yüzyıl gecik(tiril)en Anadolu Aydınlanması (dinde Reform + Rönesans) devrimlerini başlattı ancak hem ömrü kısa oldu hem de Anadolu’daki karşıdevrimci – molla – yobaz – gerici – dinci çelik çekirdek pek çok nedenle tasfiye edilemediği için bir ”geri tepme” (counter revolution?) olgusu – dalgası yaşıyoruz. Osmanlı din – tarım toplumu kısır döngüsünü 21. yy. şafağında hala aşabilmiş değiliz. AKP vb. siyasal hareketler bu dinamiklerin ürünü.. Ancak bu ”peryodun” da geride kalacağı tarihsel diyalektik yasa gereği.
Az eğitimli kitleler deneme – yanılma ile (musibetle demek haksızlık mı olur?) öğrenmekte. O halde kitlelerin bilimsel eğitimi yaşamsal 1. öncelik.. Öte yandan yaşadıklarını anlamlandırmak için gündelik yaşamda örnekler üzerinden halka aydın rehberliği sunmak gerek.
Böylelikle, toplumsal – siyasal olgunlaşmayı hızlandırmak ve deneyim – öngörü yeteneği kazandırmak için ödenecek bedelleri hafifletmek olanaklıdır. Bu 2 kulvarda başarılı olmanın anahtarı öncelikle siyasal partidir. Ardından yaygın yatay – dikey örgütlü toplumdur.. Sendikasıyla, derneği – vakfıyla..
Siyasal katılma, geri kalmışlık çemberini kırmada temel anahtar..
Sevgi ve saygı ile. 17 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

TEK TİP KIYAFET

TEK TİP KIYAFET

Rifat Serdaroglu

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Her işimizi tamam eden AKP Genel Başkanı Erdoğan, tek eksiğimiz olan cezaevlerindeki tutuklu ve mahkûmlara “Tek Tip Kıyafet” giydirilmesine kafayı taktı!
Türkiye’nin en güvenli ve en sakin yerleri olması gereken cezaevleri Erdoğan’ı rahatsız etmiş olacak ki, şimdi de oraların karışmasını istiyor!

Esasında Türk Milleti olarak en büyük şansımız, genç yaşına rağmen iki defa cezaevinde yatmış bir Cumhurbaşkanımızın olmasıdır.
İlk defasında görevli Yargıca hakaretten, ikinci 2. defasında halkı din-ırk-mezhep bazında ayrıştırmak suçlarından cezaevine giren Erdoğan, “Mektep” denen cezaevlerinin profesörü olmayı bileğinin hakkıyla elde etmiş biridir…

Demokratik standartların yüksek olduğu hukuk devletlerinde cezaevlerinde bulunan ve devletin korumasına emanet edilmiş kişilerin ne giyip ne giymeyecekleri öncelikli sorun değildir.
Öncelik, adil yargılamak ve süratle mahkemeyi sonuçlandırmak, savunma hakkına saygı göstermek, cezaevinde insanca yaşam şartlarını oluşturup, muhafaza etmek ve kişileri tekrardan topluma kazandıracak sosyal projelerle tanıştırmaktır.

Saray Yargısı-Badem Hukukuna göre cezaevlerinde nöbetleşe yatmak ve yemek projeleri geçerli olduğuna göre, adaletmiş hukukmuş kimsenin bunlara baktığı yoktur!
Bu yüzden 20 kişilik koğuşta 42 kişi yatar, cezaevine sağlıklı giren hasta çıkar!

AKP Genel Başkanı Erdoğan’a şu soruları soralım ve “Delikanlı” lakabına yakışır bir yanıt bekleyelim;
-Eyy Erdoğan; Siz iki kez girdiğiniz cezaevinde tek tip kıyafet giydiniz mi?
-Dönemin Adalet Bakanlığı bu kararı alsa idi, tutuklu ve mahkûm olarak tek tip kıyafet giyme emrine uyar mıydınız? Badem rengi tulum giyer miydiniz?
Türk Askerini, Türk Polisini, Türk insanını kahpe tuzaklarla öldüren PKK militanlarına bugüne kadar neden tek tip kıyafet giydirmediniz?
Cezaevlerindeki PKK’lılar şimdi Badem rengi tulum giyecekler mi?
-Cezaevlerindeki IŞİD ve El-Nusra militanları da Badem tulumu giyecekler mi?

Değerli Okurlar;
Bugüne kadar Erdoğan’ın aldığı her karar itirazsız uygulandı. Bu da uygulanacak!
Fakat şimdiden belli ki cezaevlerinde kimse bu karara uymayacak!
Ya kişiler mahkemeye çıkmayacak ve yargılanmalar aksayacak, ya da AKP Hükümeti cezaevlerine belli aralıklarla operasyon düzenleyip, özellikle henüz suçlulukları ispat edilmemiş FETÖ’cuları etkisiz hale getirecekler!
Bugüne kadar işlerinin bazılarını SADAT-SEDAT militanlarına mafya tarzında çözdüren AKP kafası, tıpkı Gezi olaylarında 13 gencin ölümüne, 7 gencin kör olmasına, binlerce gencin yaralanmasına göz yumduğu gibi, cezaevlerini elemanlarına bastırtıp suçsuz insanları katlettirebilir mi?
Erdoğan’ın hemşerisi ve Mafya lideri Sedat Peker, cezaevlerini basacaklarını, insanları elektrik direklerine, ağaçlara asacaklarını görüntülü olarak ilan
etmedi mi? Bir (1) (Yek) (One) (Un) (Eins) (Uno) (Yeden) Cumhuriyet Savcısı da bu adamı çağırıp “Sen kimsin ki, cezaevi basıp adam asacaksın” diyemedi!
Aldıkları maaş, taşıdıkları cübbe, ettikleri mesleki yemin ne işe yarar ki?

Her geçen gün biraz daha demokratik devletten uzaklaşıp, çadır devletine doğru yaklaşıyoruz! Bademlerde T.C. Devletine ve Türk Milletine karşı ne bitmeyen kin varmış be arkadaş!
Türk Devletine-Türk Milletine-Türk’e düşman olanlar yakında kendi yarattıkları kin çamurunda boğulacaklardır, inşallah…

Sağlık ve başarı dileklerimle (12 Ağustos 2017)
==========================================
Dostlar,

Tek tip giysi zorlaması hukuk dışıdır.
Herhangi bir mevzuat düzenlemesi ile uygulamaya konması, bu işlemi hukuka uygun kılmaz. Dayatma insan haklarına aykırıdır.
S. Rifat Serdaroğlu’nun dile getirdiği olasılıklar endişe vericidir.
Dileriz böylesi faşist uygulamalara girişilme.
Öye yandan bu ”atak” da ülkemizi gerçek gündeminden uzak tutmaya dönük görünüyor.
AKP = RTE ülkemizi artık yönetemiyor. Çoğunu kendilerinin yarattığı ağır sorunlarımıza akılcı ve işleyen çözümler üretemiyorlar. İplerin ellerinden kaçmakta olduğunu görüyorlar..
Ama AKP Gn. Bşk. Erdoğan, Kuzey Kore – ABD arasında yaşanan gerilimin (!) de üzerine atlayarak tumturaklı demeçle veriyor. Sanki Küresel çevreler çok değer veriyor! Kimin umurunda! Hedef gene içeride ez eğitimli kitleler, müritler.. Ama nereye dek ??

Sevgi ve saygı ile. 13 Ağustos 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Darwin’den 1000 yıl önce İslamda Evrim düşüncesi

Darwin’den 1000 yıl önce
İslamda Evrim düşüncesi

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazımın altındadır..)

Cehaletin böylesine başka yerde rastlamak mümkün değil.
Müfredat’tan Evrim başlığının çıkartılmasının çok iyi olduğunu belirten Kreatonist (AS: Kreatorist / yaradılışcı olacak) Dekan, Biyoloji Bölüm Başkanı Profesör Bey, İslamın Altın Çağı olarak nitelendirilen ve 800- 1300 yılları arasında İslam bilginlerinin Avrupa’nın çok üstünde bilime, düşünceye ve teknolojiye katkı yaptıklarını ve evrimi ilk kez dile getirenler olduğunu söyleyince kendisine…  Ne yanıt verdi dersiniz?
“O dönemin İslam bilginleri Avrupa’nın düşüncesinin etkisi altında kalmışlardı, bugünkü gibi…”
Bak sen…
Avrupa ilkelliğin batağında, henüz taassubun dibini yaşıyor, Yunan uygarlığına fikir olarak bulaşmamış… Anadolu’dan başlayan bir kuşak Mezopotamya, yukarıda Horasan, İran’ı sararak Hindistan’a kadar uzanıyor. Bu kuşak bir aydınlanma içinde. Tıp, Fizik, Geometri, Matematik, Cebir, Astronomi… Felsefe filizleniyor. Ve bu “erken aydınlanma kuşağı” içinde İslamın yıldızı parlıyor. Ve Evrim düşünceleri de filizleniyor.
Yani bırakın Avrupa’dan etkilenmeyi, İslamda Evrim düşüncesi Avrupa’ya 1000 yıl fark atıyor! Biri 800’ler, Darwin ise 1800’ler! Adam sözde “İslamcı”. Ama İslam uygarlığının en şaşaalı ve yüz akı dönemi hakkında bilgi sahibi değil… Pardon. Bilgi sahibi de ileri sürdüğü parlak düşünceleri kötülemek için “Avrupa etkisi” deme cüretini gösteriyor. Sahip çıkacağına!

‘Yeni türler ortaya çıkar…’
Mesela Abbasi döneminin parlak insanlarından, Basra doğumlu El Cahiz, hayvanlar âleminde geçerli olan evrimsel koşullar için şu düşünceleri dile getirebiliyor:
Hayvanlar, varlıklarını sürdürebilmek için yiyecek bulmak, başkası tarafından yenmemek, hırpalanmamak ve çoğalmak için sürekli bir savaşım içindedirler. Çevresel etkiler, organizmaları, yaşamını sürdürebilmek için yeni özellikler geliştirmeye zorlar, böylece de yeni türler ortaya çıkar. Çoğalma, yavrulama fırsatı bulanlar bu başarılı özelliklerini daha sonraki nesle aktarırlar…” (Mehmet Emin Özel’in Herkese Bilim Teknoloji sayı 72’de yayımlanacak yazısından…)
Darwin’in “en iyi uyum sağlayanın yaşama şansının olduğu” tezinin en erken dile getirilişi… Kuşkusuz, Darwin bu süreci Doğa’ya, İslam düşünürleri ise Allah’a bağlıyor. Darwin’den 850 yıl önce de İbn Miskeveyh: “Yüksek âlemden inen nefs (ruh) çeşitli dünya varlıklarında kendini göstere göstere tekamül etmiş, nihayet insanlık mertebesine gelmiştir. Ruh bitkiden sürüngen hayvanlara, oradan maymunlara ve insanlık mertebesine kadar yükselmiştir…”
Ve başkaları da var.

‘Bizim kültür…’ dediği de ne?
Bay Profesör, “milli eğitim ‘milli kültüre uygun’ olmalı” diyor ayrıca. Bunu iktidar mensuplarından sık duyuyoruz. “Ebeveynler (AS: anababalar) olarak çocuklarınıza ‘biz Adem ile Havva’dan geldik, topraktan geldik’ diye anlatıyorsunuz, okula gidiyorsunuz biyoloji hocanız başka bir şey öğretiyor. Burada bir çelişki var. Bunun rayına oturtulması gerekiyor.”
Bu kişi biyoloji hocası. Ayrıca Şeriat yasaları uygulanmasını” da dile getirdi.
AKP milletvekilliğine aday. Rektörlüğe de…
Milli kültür ne? Osmanlıyı kastediyorsa, batmış, bilim ve teknolojiden bihaber, İslamın Altın Çağı ile zerre ilişki kuramamış, sürdürücüsü olamamış, dünya tarihine düşünce, kültür, bilim, teknoloji alanında bilinen ve tarihe geçmiş bir katkısı olmayan bir imparatorluğu kastediyorsa güle güle demeliyiz.
Türkiye’yi İslam dünyasının en karanlık diplerine yuvarlamak isteyenlerin üniversitelerimizde ve iktidarda cirit atması, eğitim müfredatını (AS: programını olacak) belirleyicilerden biri olması şaşılacak bir şey mi? Hangi “bizim kültür”? Ülkemizde milyonların öyle sandığı bir “kültür” bulunmuyor. Ne diyelim, al birini vur öbürüne…
***
Diyorum ki;

  • hiçbir iktidar okullarımızda çocuklarımızı dünyanın en çağdaş bilgilerinden mahrum bırakamaz.
  • Bu, bir demokrasi ve en temel insan hakkı sorunudur.
  • Bilim kurumları, aileler mahkemeye başvurmalıdırlar..
    ====================================
    Dostlar,

Sayın Orhan Bursalı çok haklı olarak bu kritik sorunsalı işlemeyi sürdürüyor.. Emek verip araştırıyor ve iktidarın, gerici – dinci yobazların derin çelişkilerini ve bu akıl dışı – çağ dışı dayatmanın Türkiye’yi mutlak bir karanlığa sürükleyeceğini ısrarla vurguluyor.
Yerden göğe haklıdır..

  • Bu ülkenin insanları çocuklarını devletin okuluna “dindar kindarlar” olarak yetiştirilsinler diye göndermiyor, göndermeyecek.
  • Anababalar yavrularını Anayasa md. 42 gereği zorunlu olan temel eğitime sözde İslam adına Taliban / Hamas / İhvan / IŞİD benzeri dinci terör örgütlerinin mücahitleri / cihatcıları / savaşçıları olsun diye göndermiyor, göndermeyecek.
  • Temel eğitimin devlet okullarında zorunlu ve parasız oluşu Anayasa hükmü olup (md. 42); çocuklarımızı 21. yüzyılda küresel ölçekte rekabet edecek, Sanayi 4 devrimine hazırlayacak, geçerli birkaç yabancı dil öğrenecek, matematiksel düşünceyi öğrenecek, soru soran / sorgulayan ve analitik düşünerek sorunlara tartışmalı – katılımcı – demokratik yöntemlerle yaratıcı çözümler üretecek….. çağdaş – sorumlu yurttaşlar olarak yetiştirilmeleri için gönderiyor anababalar.
  • Devlet bu Anayasal buyruğun dışına çıkarak, yandaş çağ dışı vakıflarla çocuklarımızı dinci – kinci – gerici bir ideoloji ile din savaşçısı yetiştirmeye kalkarsa, Anayasayı çiğnemiş olur ve halkın da meşru direnme hakkı doğar :
  • Çocuğunu bu tür sözde okullara yollamama!

  • Bu durum muazzam bir karmaşadır ve ülkemizi alt üst eder, toplumsal barışı dinamitler.
  • Milli Eğitim Bakanlığı neden utanç verici suçlara karışmış sabıkalı kimi yandaş vakıflarla ölçüsüz – aşırı işbirliğine gider?? Bu Bakanlığın 950 bin dolayında öğretmeni, uzmanlaşmış Talim Terbiye Kurulu ve onbinlerce memuru vardır. Okullarda öğretim programlarını ve uygulamasını rahatlıkla bu çok büyük kadro ile yürütebilir, yürütmesi gerekir.
  • Durum böyle iken eğitim – öğretim programları için gerekirse Üniversitelerle, Eğitim emekçilerinin sendikaları ile, uzman sivil toplum örgütleri ile… işbirliğine girilebilecek iken yandaş – çocuklara tacizden sabıkalı, çocuklarımızın yurtlarında yandığı.. tümüyle kapatılıp bir daha bu tür işlerden kesin olarak yasaklanması ve tüm mal varlıklarına el konması gerekirken; tam tersine kamu kaynaklarıyla beslenmesi ve beyni iğfal edilmiş – kafası donmuş dinci – kinci yobazlar yetiştirilmesi için akıl dışı kapsamlı sözleşmeler – protokoller imzalanması apaçık toplumu tahriktir, kasıtlıdır.
  • İktidarın bu vahim yanlışlardan derhal dönmesi gereklidir.
  • Dileriz Danıştay ilgili Yönetmeliğin yürütülmesini durdurur ve iptal eder ve AKP de bir çılgınlık yaparak yasal düzenlemeye gitmez.. Bu doğrultuda çıkarılacak yasa da Anayasa’ya (Başlangıç, 2, 24, 42 ve 174. maddelerle Anayasa md. 90 üzerinden taraf olduğumuz başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmei, AİHS), BM Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere kimi uluslararası sözleşmelere aykırı olacaktır ve AYM tarafından iptali gerekecektir.. AİHM, zorunlu din dersleri hakkında birkaç kez “hak ihali” kararı vermesine karşın AKP gereğini yerine getirmemektedir!
  • Siyaset, toplumla körü körüne zıtlaşma ve kamu gücünü kullanarak dayatmalar yapma kurumu değildir. Bunu adı despotizmdir – diktatörlüktür. Demokratik hukuk devletinde, böylesi durumlarda halkın meşru direnme hakkı doğar ve bu hak hem Anayasada hem da AİHS’nde tanınmıştır.

AKP iktidarı suç işlemeyi duddurmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 06 Ağustos 2017, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Merve Kavakçı : İNGİLİZ AJANININ DİZİNİN DİBİNDE

İNGİLİZ AJANININ DİZİNİN DİBİNDE..

Satır içi resim 1

Geçtiğimiz gün Merve Kavakçı’nın Malezya’ya atandığını ve Türkiye’nin Kuala Lumpur Büyükelçisi olduğunu üzüntü ile öğrendik! Emin olun sorun kılığı kıyafeti değil! Bu göreve uygun eğitiminin ve liyakatinin olmaması da değil.

Merve Kavakçı gizlice Amerikan vatandaşlığına geçmiş birisi. Babası Yusuf Ziya Kavakçı yaklaşık 50 yıldır Amerika’da yaşamakta olup ABD derin devleti ile İslami konularda ve operasyonlarda iş tutmuş birisi! Yani Amerikalıların güvenilir adamı. Papa’nın ABD’yi resmi ziyareti sırasında görüştürülen isimler arasında Yusuf Ziya Kavakçı!Ey Amerika, Katil Amerika” bu sözlerin arka planı yoktur iktidar iradesi tarafından halkı kandırmak ve gaza getirmek için kullanılmaktadır.

Atatürk Bir Fikrin ve Düşüncenin Adıdır

Merve Kavakçı Atatürk’e, Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisine ve demokrasinin olmazsa olmazı olan laikliğe düşman birisidir. Eylemleriyle ve sözleriyle değerlendirmemizi doğrulamıştır. Yeni Akit Gazetesi yazarı olarak laikleri eli kanlı olmakla suçlamış, laikliğin anayasadan çıkarılmasını savunmuş ve konuda mızrak başı olmuş birisidir.

Yeri gelmişken, Atatürk ile ilgili bir parantez açmak istiyorum. Biz Atatürk derken; sarı saçlı, mavi gözlü, Anafartalar ve Kurtuluş Savaşı kahramanı bir askerden bahsetmiyoruz. Atatürk bunların ötesinde bir şey, gerçekte bir fikrin ve düşüncenin adıdır. Atatürk akıldır, bilimdir, çağdaşlaşmadır, aydınlanmadır, bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip toplumun yaratılması projesidir.

Menzil Birlikteliği Var!

İşte bu fikre ve düşünceye karşıtlık Merve Kavakçı ile iktidar iradesini aynı menzilde buluşturuyor. Gülen Cemaati ile de aynı menzilde buluşulmuş, 11 yıl ülkeyi beraber yönetmişler, askerlere, aydınlara ve yurtseverlere kumpasları beraber kurmuşlardı. Bugün kavga ediyor olmaları bir şey değiştirmez. Gülen’in kendisi değil ama fikri bugün iktidardadır!

Başka bir ülkenin vatandaşı olan birisi ABD’nin, Almanya’nın İngiltere’nin, Rusya’nın, Fransa’nın büyükelçisi asla yapılmaz. Çünkü o insanın hangi ülkeye bağlılık duyduğu konusunda şüphe oluşur. Böyle bir atama olsa olsa kabile devletlerinde olur!

Şeyh Nazım’a İntisap Etmiş

Merve Kavakçı’nın ayrıca Şeyh Nazım Kıbrısi’nin dizinin dibine oturmuş bağlılık bildiren ve şefaat dileyen fotoğrafları var. Belli ki Nazım Kıbrısi Merve Kavakçı’nın şeyhi ve ona intisap (bağlanmış) etmiş. Ama şeyhi de İngilizlere intisap etmiş.

Evet, Şeyh Nazım Kıbrısi bir İngiliz ajanıdır. Kökeni Kıbrıslı olup görev alanı Kıbrıs, Türkiye, İngiltere’de yaşayan Türk Toplumu ve İngiliz Milletler Topluluğu’nun (Commonwealth of Nations) Müslümanlarıdır.

Devletin Aklı “Ajan” Diyor

Meslek yaşantım sırasında hem Kıbrıs hem de İngiltere’de görev yaptığımdan bu konuyu biraz bilirim. Hatta Londra’da görev yaparken bu konuda rapor hazırlayıp Ankara’ya göndermiştim. Sanırım Merve Kavakçı’nın büyükelçi yapılması yanında İngiliz Milletler Topluluğu’na dahil Malezya’ya atanmasında özel bir arka plan var!

Aklınıza gelebilir; Nazım Kıbrısi’nin İngiliz ajanı olduğu sadece benim fikrim mi? Kesinlikle hayır! Benden önce de Kıbrısi’nin ajan olduğu kayıt altına alınmıştı. Bugün bile MİT ve Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarına bakınız, bu değerlendirmeyi bulacaksınız! Yani iktidar, devletin kayıtlarına ve aklına rağmen bir İngiliz ajanına intisap etmiş birisini büyükelçi yapıyor!

Devlet Aklını Yok Saydı

Biliyorsunuz, bu devlet aklı daha önce de Fethullah Gülen’i tehdit olarak değerlendiriyor, devleti ele geçirmeye çalıştığını söylüyor ve darbe hazırlığı içinde bulunduğunu rapor ediyordu ama iktidar yok saydı! Sonra da“Yanıldım, aldandım, Allah affetsin” dedi.

Şeyh Nazım Kıbrısi, aynı zamanda Prens Charles’in “Müslüman olduğunu ama açıklayamadığını” söyleyen ve İslam Dünyasında yayan birisi. Bu, emperyalizmin İslam ülkelerini ve Müslümanları kullanabilmek ve sömürebilmek için başvurduğu eski bir taktiktir; Müslümanmış gibi davranmak, bu konuda ajanları vasıtası ile çıkartılan söylentilere sessiz kalmak ve gizli Müslümanmış görüntüsü vermek.

Gizli Müslümanlar

Bu sadece Prens Charles ve İngiltere ile de sınırlı değil. Bu işi ilk kez Almanlar yaptı. (Alman İmparatoru ve Müslümanların koruyucusu Hacı II. Wilhelm) Aslında bu konuda örnek çok; Haydar Ebu Ali adlı gizli Müslüman Hitler ve Musa Nili adlı gizli Müslüman MussoliniBarack Hussein Obama için de çıkarılan söylenti şuydu; “Babası zaten Müslüman fakat kendi konumu nedeniyle açıklayamıyor, Hıristiyan gözüktüğüne bakmayın, o gizli Müslüman”.

Yerseniz tabii ki! Ama gülmeyin, yiyen çok! Bu palavralara inanan ve alıcısı olan çok büyük kitleler var! İngiltere’de iken, üniversite hocası bir İngiliz’e bu konuda ne düşündüğünü sormuştum. Katıla katıla güldü ve “Senin ne düşündüğünü anlıyorum ama bilmelisin ki, büyük coğrafyalar sadece silah gücü ile sömürülemez ve yönetilemez dedi!

Aklın ve bilimin egemen olmadığı İslam dünyasında dince kutsal duyguları istismar ederek sömürmek ve emperyalist hedefler doğrultusunda yönlendirmek ne kadar kolay, değil mi? İşte Atatürk bunun panzehridir!

Türker Ertürk
E. Amiral, Araştırmacı – Yazar
======================================
Dostlar,
Merve Kavakçı konusuna biz de değindik.. Lütfen tıklar mısınız

http://ahmetsaltik.net/2017/07/30/imam-nikahi-laikligi-kadinlari-cocuklari-vuracak/
Sn. Ertürk’e bu önemli yazısı için teşekkür ediyoruz.Sevgi ve saygı ile. 30 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Her 100 işçiden 88’i sendikasız!

Her 100 işçiden 88’i sendikasız!

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır.)

Çalışma Bakanlığı’nın açıklamasına göre 20 işkolunda kayıtlı çalışan 13 milyon 600 bine yaklaşırken sendikalı işçi sayısı 77 bin artarak 1 milyon 620 bini aştı.

Çalışma Bakanlığı, işkollarındaki işçi sayılarına ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2017 Temmuz ayı istatistiklerini dün Resmi Gazete’de yayımladı. 20 işkolunda kayıtlı çalışan sayısı bir önceki döneme göre 881 bin 785 artarak 13 milyon 581 bin 554’e çıktı. Kayıtlı çalışanların yalnızca 1 milyon 623 bin 638’i yani %11.95’i sendikalı oldu. Son 6 ayda da 77 bin 73 işçi sendikalara üye oldu. Kayıtlı çalışan sayısındaki artış en çok 272 bin 52 ile inşaat işkolunda yaşandı. İnşaat işkolunu 190 bin 496 artış ile “ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar” takip etti. Sendika sayısında da düşüş yaşandı. Bir önceki dönemde yayımlanan istatistiklerde 161 işçi sendikası bulunurken yeni dönemde bu sayı 160’a düştü.

105 SENDİKA BARAJ ALTINDA

Üç işçi konfederasyonu da üye sayısını artırdı. Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş’in üye sayısı bir önceki döneme göre 17 bin 819 artarak 907 bin 328’e yükseldi. Türk-İş’i, 544 bin 566 üyesiyle Hak-İş, 145 bin 988 üyesiyle DİSK takip etti. Bir önceki dönem, toplu iş sözleşmesi yapabilmek için gerekli olan %1’lik işkolu barajını aşamayan sendika sayısı 106 iken bu sayı Temmuz ayında 105’e düştü.

ÖRGÜTLÜLÜK DÜŞÜK ÖLÜM FAZLA

Ölümlü iş kazalarının en çok yaşandığı işkollarından olan inşaatta sendikalaşma oranının düşük olması dikkat çekti. İşkolunda 1 milyon 828 bin 455 kayıtlı işçi çalışırken bunun salt 52 bin 580’i sendikalı. İşkolunda 9 sendika bulunuyor ancak işkolu barajını geçen tek sendika 50 bin 318 üye ile Türk-İş’e bağlı Yol-İş oldu. Baraj altındaki öbür 8 sendikanın üye sayısı ise 3 bine bile ulaşamadı. (AYDINLIK, 28.7.2017)

======================================
Dostlar,

Emek örgütlenmeleri darmadağın ve güçsüz…
100 işçiden salt 12’si sendika üyesi, %88’lik ezici kesimi ise örgütsüz..
12 Eylül 1980 döneminde bile sendikalılık oranı 1/3’ün üstünde idi. Türkiye’nin iyice KüreselleşTİRildiği = emperyalizme post-modern sömürge kılındığı son 35 yılda emek örgütlülüğü planlı olarak avuç içinde kar gibi eritildi. Sermaye bloku kaya gibi ve tek parça : örgütlü; TİSK! (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu)

Türkiye’ye dayatılan MAI (Multilateral Agreement on Investment – Çok Taraflı Yatırım Anlaşması) Anlaşması 13 Ağustos 1999 otarihlidir ve açık açık emeğin örgütlenmesinin önüne geçilmesi öngörülmektedir. Bu emperyalist buyruğun gereği sadakatle yerine getirilmiştir. Üstelik bir de AKP eliyle desteklenen HAK-İŞ, hormonlu biçimde iktidar yandaşı olarak büyük bir hızla büyütülmüştür. Şimdilerde ise AKP = RTE, OHAL’i kullanarak grevleri ertelediğini sermayeye arzederek sınıfsal islevini netleştirmekte, emekçilere karşı konum almaktadır.

Çare, bütün ezilenlerin işbirliği ve örgütlenerek dayanışmasıdır!

Venezulella’nın Ankara Büyükelçiliği yapan Prof. KALDONE G. NWEIHED‘in
“İki Yüze Bir Maske”
 adlı yapıtında (Çev. B.T. Gürel, Memleket Yayınları, ISBN: 978-9944-5435-1-4, 2006) tanı ve reçete çok nettir :

  • İktisadi temelde PİYASACILIK ve siyasal düzlemde KÜRESELCİLİK,
    azgelişmiş ülkelerin iktisadi-siyasi istilası ve işgalidir.
  • Buna karşılık memleketlerin yapabilecekleri şey açıktır:
    İktisadi temelde PLANLAMACILIK ve siyasal düzlemde BAĞIMSIZLIK.

Sevgi ve saygı ile. 29 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

AYBÜKE ÖĞRETMENİN KATLEDİLMESİ DEVLETE DERS OLMALI

AYBÜKE ÖĞRETMENİN KATLEDİLMESİ DEVLETE DERS OLMALIDIR!

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

PKK terörü, bir kez daha sivil, masum bir cana kıymış, Batman’da görev yapan 22 yaşındaki müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın, narin vücuduna isabet eden kurşunlarla can vermiştir.

Yurdun maalesef çatışmalardan uzak olmayan bir yerinde, ilk meslek yıllarını geçireceği haberini bile “Öğretmen oldum” diye yakınlarına müjde olarak veren, Türkiye’nin her toprağını ve o topraklarda yeşermiş her yavruyu eşit gördüğü anlaşılan Aybüke öğretmenin, Batman’ın en merkezi yerlerinden birinde, sokak ortasında hayatını kaybetmesi, Türkiye’nin yüreğine ateş düşürmüştür.

Geriye kalan acı ve öğretici gerçek şudur:

Ölümünden birkaç gün önce, arkadaşına attığı bir mesajda, “Türkiye’nin teröre hedef olması konusunda elinin kolunun bağlı olması”ndan duyduğu sıkıntıyı anlatan Aybüke öğretmen, eli kolu bağlı olmayan devlet tarafından korunamamıştır.

Görünen o ki, devletin sağladığı güvenlik açısından – Aybüke’nin hayalinin aksine- yurdun her toprağı hâlâ ve ne yazık ki eşit değildir.

Neredeyse tüm yakın Ortadoğu ülkelerine AKP politikaları nedeniyle asker yollayan,
hatta bugünlerde Katar’a bile birlik yollamanın masaya yatırıldığı ülkemizde, terör,
hâlâ kol gezmektedir.

Eğitim İş olarak iktidara sesleniyoruz; Mustafa Kemal Atatürk‘ün dediği gibi, yeni nesiller öğretmenlere emanet ise, yurdun her köşesini görev yeri sayan öğretmenlerimizin canı da devletin kudretine emanettir.

Yaşamının baharında canından olan Aybüke Yalçın’ın, teröre verilen son kayıp olmasını
ve bu yaşananların devlete ders vermesini umuyoruz.

Başta Şenay Aybüke Yalçın öğretmenimizin ailesi ve sevenleri olmak üzere,
tüm Türkiye’ye baş sağlığı diliyoruz.

EĞİTİM-İŞ Merkez Yönetim Kurulu
http://www.egitimis.org.tr/guncel/sendika-haberleri/aybuke-ogretmenin-katledilmesi-devlete-ders-olmalidir-2404/#.WTxyLuvyh1s, 11 Haziran 2017
===================================

Dostlar,

Biz de, EĞİTİM-İŞ üyesi ve bir tıp eğitimcisi yurttaş olarak acıyla paylaşıyoruz bu iletiyi..

AKP son 4-5 yılı ‘‘AÇILIM SÜRECİ” saçmalığı ile PKK ile mücadele yerine müzakere etmeyi seçmeseydi ve bu arada PKK’nın tüm ülkeyi hendeklerle bölmeyi hedefleyen, dağı – taşı ağır silah – bomba – mühimmat – terörist ile doldurmasına göz yummasa idi, 2002’de iktidar olduğunda bitmek üzere olan PKK sorunu çözülmüş olabilirdi..

PKK silahı bumerang gibi dönmüş ve AKP’li Kozluk belediye başkanı Veysi Işık’a suikast amaçlı yönelmiştir. Arada seken kurşuna kurban olan ise masum Aybüke öğretmendir.

Pekiiii, Ceza Hukuku terminolojisi ile sorarsak; bu cinayetin ”asli faili” kimdir???

Söylersek suç olacak. OHAL var memlekette!

Sevgi, saygı ve acı ile. 11 Haziran 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
EĞİTİM-İŞ
Üyesi – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com