Etiket arşivi: Uluç Gürkan

AHMET TANER KIŞLALI’YI ANDIK.. ve Cinayetlerin Matematiği


Dostlar,

Geçen yıl, 25 Ekim 2012 günü rahmetli dava insanı yurtvever Atatürkçü aydın
Sayın Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı‘nın alçakça öldürülmesinin 13. yılı nedeniyle aşağıdaki yazıyı yazmıştık.

Aradan 1 koca yıl daha geçti ve içimizi acıtan 21 Ekim günü bir daha geldi çattı..

Bakalım AKP iktidarı bu elim olayı anımsayacak mı, ülkemizin bir eski Kültür Bakanının katledilme günü ile ilgili “zarif” bir davranışı olacak mı??

Kitaplığımdan “KEMALİZM LAİKLİK VE DEMOKASİ” çok değerli kitabını
çekip aldık.. Karıştırıyoruz.. (İMGE yay. 3. bs. 1994)

KEMALIZM_LAIKLIK_VE_DEMOKRASI_KİTABI_KAPAGIKapağı kaldırınca “epey” bir kesi (kupür) bizi karşılıyor..
Arka kapakta ise ironik bir yazı var :

“Evet, Atatürk suçludur!”

Bunlardan biri 20 Kasım 1998 tarihli ve
“TÜRKLER VE KÜRTLER” başlıklı..

Tarihsel değeri olan ve günümüze hala ışık tutan
bu değerli yazıyı sitemize koyacağız.

O, Ahmet Taner Kışlalı, böylesine derinlikli, ufuklu ve ışıklı bir Cumhuriyet aydınıydı:

Cumhuriyetin aydınlığından korkan yarasalar, aracının kaputunun üstüne koydukları
bir bomba ile O’nu alçakça aramızdan aldılar..

Adına AKİT denen bir ceride (?) cinayet öncesinde açık hedef göstermişti
Ahmet Taner hocayı..

O sırada ADD Genel Başkan Yardımcısı olan (Gn. Bşk., Anayasa Mahkemesi Başkanlığından yeni emekli olan Yekta Güngör Özden idi) Kışlalı’nın katlinden
birkaç gün sonra, aynı ceride bizi de ana başlığının (manşetinin) üstünde (sür manşet) fotoğrafımız ile “Profesör mü provokatör mü?” diye hedef gösterince, Devlet bizi
yakın polis korumasına almış ve 1 yıl böylesine bir “zor” dönemimiz olmuştu..
ADD Edirne Şubesi Başkanı idik o yıllarda )1996-2000, 2 dönem ardışık).

Saygın anısı ve paha biçilmez ürünleri (kitapları, konferansları, Cumhuriyet‘teki
Haftaya Bakış” yazıları..) Atatürk Cumhuriyetine katkıları nedeniyle
şükran ve minnetle anıyoruz aziz hatırasını Sayın Ahmet Taner Kışlalı‘nın..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 21.10.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Dostlar,

Ahmet Taner Kışlalı hocamızın anmasına Prof. Ali Ercan hocamız ile birlikte gittik.
İncelikleriyle bizi de otomobilllerine aldılar giderken de dönerken de..
Dönüşte Sn. Uluç Gürkan da bizimleydi. Söyleşimiz yol boyunca Kızılay’a dek sürdü..

Sn. Ercan yine temel düzeyde matematik kullanarak can alıcı derecede önemli bir soruna yanıt veriyor..

Topluma en azından temel düzeyde, uygulamalı matematik öğretmek boynumuzun borcu..

Ne var  ki, devr-i AKP‘de zorunlu din dersleri, Peygamberin yaşamı, Arapça vb.;
pozitif bilimlerden daha çok saat alabiliyor yetişeklerde (müfredatta). Bu uygulama Türkiye’yi nereye götürür RT Erdoğan ve arkadaşları öngöremiyorlar mı?

“Öngöremiyorlar” ise orada nasıl otururlar?

“Öngörebiliyorlar” ise 4+4+4 neyin aracı?
Halka bunu anlatmak gerek.. Sabırla..

Ahmet Taner Kışlalı hocamız da bunu yapıyordu..
Bu yüzden aramızdan kalleşçe koparıldı.
Hem topluma ve aydınlara gözdağı, hem de toplumu öndersiz-aydınsız bırakma..
Ne denli utanç verici!

Biri

  • Kışlalı Ne Yazmıştı ? ABD ATATÜRK’E NİÇİN KARŞI?

(http://ahmetsaltik.net/kislali-ne-yazmisti-abd-ataturke-nicin-karsi/)

olmak üzere 3 yazı da biz koyduk web sitemize 21.10.12’de..
Okunması ve okutulması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile.
25.10.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================================

AHMET TANER KIŞLALI’YI  ANDIK..

Ahmet Taner Kışlalı 1939-1999
Değerli arkadaşlar,13 yıl önce kahpece düzenlenmiş bir bombalı saldırıyla aramızdan alınan Siyaset Bilimci Prof. Ahmet Taner Kışlalı‘yı anmak üzere, dün akşam (21 Ekim 2012) ADD Batıkent Şubesi’nin Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi’ndeki sıcak ortamında toplandık. Konuşmacımız eski TBMM Başkan vekillerinden Siyaset Bilimci Uluç Gürkan Beyefendi, A.T. Kışlalı’yı ve O’nun kişiliğinde Laik Cumhuriyete özverili yaşamlarıyla can veren aydınların katledilişlerinin nedenlerini anlattı..Bu “faili güya meçhul” cinayetlerin rstlantısal ve bireysel olup olmadığı sorusunu irdeledik. 1999-2009 arasında “gerçek” failleri meçhul bırakılmış, dosyaları vicdanları rahatlatacak biçimde kapatılmamış en az 6 dosya var. Ben aşağıdaki açıklmada da göreceğiniz gibi, bu cinayetlerin olasılık hesabına eğilmek istedim..
Uluç Gürkan, (1945 – …..)

CİNAYETLERİN MATEMATİĞİ

Polis resmi raporlarına göre “Son 40 yılda Türkiye’de işlenen tüm cinayetlerin % 70’i aydınlatılmıştır.”

Buna göre, tetikçileri değil, gerçek failleri meçhul kalan 6 cinayet olgusunun (U. Mumcu, M. Aksoy, T. Dursun, N. Hablemitoğlu, A.T. Kışlalı, B. Üçok) birbirinden bağımsız, tekil (münferit) olaylar olduklarını varsayarsak; hiçbirinin aydınlatılamaması olasılığı 0,3^6 = 0,0007 olur. (onbinde yedi!) Başka bir anlatımla bu cinayetlerden en az birinin aydınlatılması olasılığı 0,9993 olurdu.. nerdeyse %100 !

Bu denli yüksek olasılığa karşın 1 tanesinin bile bu zamana dek tam aydınlatılamamış olması, varsayımımızın yanlış olduğunu gösterir.

Yani bu cinayetlerin birbirinden bağımsız olaylar olmadıklarının,
belli bir odaktan yönlendirildiğinin matematik kanıtıdır.. æ

not. aşağıdaki linkten A.T.Kışlalı’nın kısa özgeçmişini izleyebilirsiniz.
www.kislali.org

2 attachments — Download all attachments

Kemalizm ..[1].ppt Kemalizm ..[1].ppt
1311K   View   Download
Kemailst ideoloji.æ.docx Kemailst ideoloji.æ.docx
25K   View   Download

Seçim Sandığı


Seçim Sandığı

genc_portresi

 

Uluç GÜRKAN

 

 

Demokrasilerde seçim sandığı vazgeçilmezdir. Hem iktidarı belirler, hem de iktidarın el değiştirmesini sağlar… İkamesi de yoktur.

Sandığın olmadığı bir demokrasiden söz edilemez.

Ancak, sandık demokrasinin her şeyi, başka bir deyişle “yeterli şartı” değildir.
Dar anlamda sandık demokrasiyle özdeşleştirilemez.

Bu bağlamda, “demokrasi sandıktan ibaret değildir” demek sandığı küçümsemek, genel ve eşit oy hakkını sorgulanmak anlamına gelmez. Tam aksine, sandığa ve
oy hakkına, geçmiş bir tarihteki çoğunluğun ötesinde güncel ve sürekli bir saygıyı içerir…

Demokrasinin üzerinde uzlaşılan en kısa tarifi, “halkın yönetimi” olmasıdır.
Burada halkın yönetim rolü sadece seçimden seçime sandığa gidilip oy vermek anlamına gelmez.

İşleyen bir demokraside halk sadece seçim zamanı dikkate alınmaz. İşleyen demokraside halkın rolü, sandıktan çıkmış iktidarların denetimini, beğenmediğinde bunu demokratik yollardan özgürce ifade ve protesto etmesini de içerir.
Demokrasilerde sandıktan çıkan bir iktidarın bir sonraki seçime kadar görevde kalması genel kural olmakla birlikte, halkın beğenmediği iktidarları “demokratik yollardan” değiştirmeyi talep etme hakkı da vardır.Halkın bu yönetim rolünü reddedip “sandık demokrasidir” demek ve bu ifadede ısrar edip demokrasiyi sandıkla özdeşleştirmek, demokrasiyi yok eden sonuçlar üretebilir.Seçim sandığını kutsamak, demokrasiyi belli bir tarihteki çoğunluk adına” iktidarlar ne derse o olur” düşüncesine indirger. Bu düşünceye göre halkın katılımı denilen şey sadece seçim günleri sandığa gitmekle sınırlıdır. Seçim olmadığında halkın söz hakkı yoktur. İstenen, halkın 4 ya da 5 yıl sonraki seçime kadar köşesinde sessiz sedasız oturması ve seçilmiş iktidarın bu zaman diliminde
her istediğini yapabilmesidir.

Bunun adı demokrasi değildir. Tam aksine, demokrasi kavramının arkasına saklanıp sandık bahanesiyle baskı rejimi uygulamaktır.

Bu baskıcı düşünce özgürlüğe, özgür bireye karşıdır. İnsanın özgür olanını,
özgür düşünenini değil; iktidara kul olup boyun eğenini, kendisine ne deniliyorsa
onu yapanını ister. Özgürlüğü bütün kötülüklerin anası sayar.

Ötesinde, çoğulculuk ve katılımcılığı da demokratik bir ortak akıl arayışı,
bir uzlaşma süreci olarak algılamaz. Yönetmeyi de bir kesimin diğer kesime üstünlüğü, çoğunluğun azınlığa ya da azınlığın çoğunluğa hükmetmesi olarak değerlendirir. Bir arada yaşama iradesini yaşamın hiçbir alanında göstermez…

Demokrasiyi baskılama girişimleri yeni bir gelişme değildir.
Kökleri 2. Dünya Savaşı öncesine kadar gitmektedir.
Almanya’da Nazi iktidarının baş hukukçusu Carl Schmitt, Anayasal olmak kaydıyla demokrasi ile diktatörlüğün bir arada yaşayabileceğini savunmuş ve Hitler’in demokrasi dışı yönetimini seçim sandığıyla meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Günümüz Türkiye’sinde de demokrasi bir süredir baskılanmak istenmektedir.
Siyasi iktidara ve uygulamalarına karşı çıkanlar acımasızca susturulmaktadır.
Farklı her ses önce üzerinde polis baskısı kurularak dövülmekte,
sonra savcılıklarda örgüt bağlantıları icat edilerek ceza evlerine koyulmaktadır.

Basının büyük ölçüde ele geçirildiği, yargı bağımsızlığının alabildiğine zedelendiği günümüz Türkiye’sinde, siyasal iktidarın uygulamaları % 49’a dayandırılıp % 100’e dayatılmaktadır. Türk toplumu belli bir kalıba sokulmaya çalışılmaktadır…

İşleyen bir demokraside sandıktan çıkan siyasal iktidarlar, öncelikle bireylerin
temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayamazlar.

Çünkü temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması demokrasinin esası olan halkın yönetimi ilkesine aykırıdır.

Demokrasi “demokratik kültür” denilen bir dizi özgürlük ve eşitlik bileşeninden oluşur. Bunlar, ulusal iradeyi parlamentoya taşıyan sandıksal seçim sistemi ve demokratik süreci işleten yasalar, kurumlar ve kurallardır. Meşruiyetini sandıktan alan her siyasi iktidarın uygulamaları bu demokratik kurallar ve yasalar çerçevesinde olmalı ve “kuvvetler ayrılığı” temelinde denetlenmelidir. Bir başka bağlamda demokrasi eşitlik ve özgürlüktür. Basın özgürlüğüdür, düşünce ve anlatım özgürlüğüdür. Hukukun üstünlüğüdür. İnsan haklarına saygıdır. Laikliktir.
İnsanların yaşam alanlarına müdahale edilmemesidir.

Bu, otoriter, totaliter ülkelerdeki seçim sandığı ile demokratik ülkelerdeki sandığın farkını belirleyen noktadır.

======================================

Teşekkürler Sn. Uluç Gürkan,

Birilerine demokrasi ve hukuk dersi gibi oldu..

Dileriz algılansın muhataplarınca..

Sevgi ve saygı ile.
Ören – Burhaniye, 1.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

 

 

Milli aydınlar milletle buluşuyor


Dostlar
,

28 Nisan 2013 günü, aralarında bizim de bulunduğumuz 300 dolayında yurtsever aydın biraraya gelerek Ulusumuza, aşağıda bir kez daha sunduğumuz 3 maddelik bir çağrıda bulunmuşlardı:

=================================================================

Türk milleti adına 3 maddelik çağrı                            : 

1- Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milletinin adı,
vatandaşlık tarifinden ve Anayasadan çıkarılamaz.

2- Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız, 
ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.

3- Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milletinin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı
ortadan kaldırılamaz.

=================================================================

Bu bağlamda ulusu aydınlatma konferansları başlatıldı..
Ülkeye dağılan yurtsever aydınlar konferanslar vermeye giriştiler..
Programın bir bölümü aşağıda..

Milli aydınlar milletle buluşuyor..

Milli Aydınlar, sürecin tehliklerine karşı vatandaşı aydınlatmak için başlattığı gezilerini sürdürüyor. Bu çerçevede, bugün Kayseri’de saat 14.00’te Nurullah Çetin Real House Oteli’nde, yine bugün saat 16.00’da Adana’da Adana Tiyatro Merkezi’nde eski bakan Sadi Somuncuoğlu ve 19.30’da  Nevşehir’de Ticaret Borsası Salonu’nda
Prof. Dr. Nurullah Çetin konferans verecek. 15 Mayıs Çarşamba günü ise, saat 14.00’te Aksaray Üniversitesi’nde eski bakan Yaşar Okuyan, 19.30’da Kocaeli,
Dr. Şefik Postalcıoğlu Belediye Salonu’nda Sadi Somuncuoğlu konuşacak.

17 Mayıs Cuma günü de saat 14.30’da İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, 19.30’da da İstanbul, Maltepe Belediyesi Kültür Merkezi Serince Salonu’nda Sadi Somuncuoğlu  ile eski TDK Başkanı Ahmet Bican Ercilasun konuşacak.

18 Mayıs Cumartesi günü ise 14.00’te Kırklareli Lüleburgaz, Aşkiye Neşet Çal Sahnesi’nde ve 21.00’de Edirne Uzunköprü Kız Meslek Lisesi Konferans Salonu’ndaki toplantıya yine Sadi Somuncuoğlu ve Ahmet Bican Ercilasun katılacak.
19 Mayıs Pazar günü 13.30’da da Mersin Tarsus Bağlar Düğün Salonu’nda,
Sadi Somuncuoğlu, eski milletvekili Uluç Gürkan, Yazar Emine Işınsu,
Prof. Dr. İskender Öksüz, Prof. Dr. Anıl Çeçen, Ahmet Bican Ercilasun,
İstanbul Barosu Genel Sekreteri Av. Hüseyin Özbek ve Prof. Dr. Mustafa Kafalı konuşacak.
(http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=84016, 10.5.13)

**************************

Reyhanlı kundaklamasının ardalanını da yurttaşlarla paylaşmak önem taşıyor.

Türkiye, bu siyasal iktidarın politikalarıyla ne yazık ki çok daha sıcak ve acı veren tablolara sürükleniyor..

Üstelik BOP Eşbaşkanı olmakla övünen ülke yöneticisi, önümüzdeki günlerde
Atlantik ötesi “stratejik” (“trajik” mi gerçekte yoksa) müttefiki ziyarete gidecek?
Bu topludurumda (konjektür) sormamak olağan dışı ya da zeka fukaralığı olacağına göre;

– Eşbaşkan, asıl Başkandan yeni ve çok daha keskin, yerine getirilmesi daha da zor talimatlar mı alacak?

– Bu demirden leblebi daha fazla çiğnenebilir mi; ağzınızdaki dişleri mi döker?

– Cinnet geçirip siyasal intiharla ülke ve ulusu da ateşe atıp denemeye mi girşirsiniz; havlu atıp “deliğe süpürülmeye” razı mı olursunuz??

Kendi düşen ağlar mı?
Kendinizi bu seçeneksiz çıkmaza, “çelik kafese” kendiniz sürüklemediniz mi?
Derdimiz elbette ülkemiz ve ulusumuzun bölünmez bütünlüğü..
Masum insanların bedel ödememesi..

Ve de bir an önce bu “serüvenci” siyasal kadrodan kurtularak kendilerinden yasal hesap sorulması..

Hiç kuşku yok, Türkiye bu sarmaldan sıyrılacak güç ve birikime sahiptir..

Herkes görev başına!

Milli Merkez de

Milli Aydınlar da

Vatan Emek Cumhuriyet Birlikteliği de

– ULUSAL SEFERBERLİK İÇİN YURTSEVERLER de..

Ayrı ayrı ya da işbirliği içinde.. Eşgüdümle..
Sınırlı enerjiyi en yüksek verimlilikle kullanmak adına, olanakları zorlayarak

BÜTÜN ULUSAL GÜÇLERİ BİRLEŞTİREREK..

Çünkü Ata’nın buyruğu bu yönde :

*     Milletlerin tarihinde bazı dönemler vardır ki, belli amaçlara erişebilmek için maddî ve manevî ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı doğrultuya yöneltmek gerekir. Yakın yıllarda milletimiz, böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarını kavramıştır. Memleketin ve devrimin, içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için,
bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir.
Aynı cinsten olan kuvvetler, ortak amaç yolunda birleşmelidir.

Söz konusu olan ve artık akutlaşmış olan gündem; VATAN’dır!

Dolayısıyla her şey ama her şey teferruattır..

Sevgi ve saygı ile.
13.5.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

AMERİKAN YALANLARI ve ERMENİ SORUNU


Dostlar
,

24 Nisan (1915’in yıldönümü) geliyor gene..

Her yıl Türkiye’ye deyimi yerinde ise (güzelim Türkçesi varken “tabiri caizse” diye yaygın olarak kullanılıyor ne yazık ki!) Çin işkencesi yapılıyor uluslararası diplomasinin kuytularında.. Batı Emperyalizminin mide bulandıran ikiyüzlülüğüne
tipik örneklerden “sözde Ermen soykırımı“!

Bu bağlamda elde sayısız belge var oysa..
Özellikle kendisini bu işe adayan genç araştırmacı Mehmet Perinçek..
Birkaç yıldır babası Doğu Perinçek ile birlikte hapiste..
Baba Perinçek 24 Mart 2008’de tutuklandı, hüküm almadan 6. yılında.
Oğul Perinçek ise 23 Ağustos 2011’den beri 2 yıldır “içeride” !

ERMENİ SOYKIRIMI EMPERYALİS BİR YALANDIR diye haykırdılar Lozan’da Türkiye’nin kahramanarı.. Bunların önemli bir bölümü yıllardır “içeride”!

“İçeriye” alınmalarında acaba bu yurtsever eylemlerinin belirleyici payı var mı?

Bu birikimli ve uzman yurtseverleri yıllarca “içeride” tutan bir yönetim,
son derece kapsamlı uluslararası saldırıları nasıl göğüsleyecek??

Çook kaygılıyız.. Bu sorular endişelerimizi daha da büyütüyor..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden değerli meslektaşımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar, pek haklı olarak 3 hafta öncesinden uyarıda bulunuyor. Yazısı aşağıda..

Ayrıca, E. Amiral Türker Ertürk de benzer konuyu işledi ve sitemizde yer verdik :

ABD BÜYÜKELÇİLERİNİN MANTIK DIŞI ÇELİŞKİLERİ.. 

http://ahmetsaltik.net/abd-buyukelcilerinin-mantik-disi-celiskileri/ (2.4.13)

“Sözde Ermeni soykırımı” hakkında sitemize ilerleyen günlerde
epey bilgi belge koyacağız..

Bu arada, sıkı kanıtlar ortaya koyan Türk Tarih Kurumu önceki başkanı
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da görevden alndı..

Tüm bunlar rastlantı mı? Değilse bu siyasal kadro Türkiye’yi nasıl savunacak?
Yoksa niyet başka başka mı ??

  • 100. yılda (24 Nisan 1915 – 24 Nisan 2015) kalıcı darbe yemeyelim!?

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 3.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================

AMERİKAN YALANLARI ve ERMENİ SORUNU

“Hiç kimse; duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz…”W. Shakespeare

 2013 doğrular ve 1918 yalanları..

Morgenthau'nun_Ermeni_soykirimi_sacmaliklari

Değerli arkadaşlar,

30 Mart 2013 Cumartesi günü, Hasköydeki Rahmi Koç Müzesinde,
değerli
Şükrü Server Aya’nın yazmış olduğu PREPOSTEROUS PARADOXES
of AMBASSADOR MORGENTHAU
 adlı kitabın tanıtım toplantısına katıldım.

Yukarıda kapağı bulunan bu kitap, yanında Osmanlıda Amerikan Elçisi olarak görev yapan Henry Morgenthau tarafından 1918 yılında, Ermeni sorunu için yazılan AMBASSADOR MORGENTHAU’S STORY adlı kitabın yalan ve yanlışlarını
sayfa sayfa irdeleyerek ortaya koyuyor.

Dönemin ABD Başkanı W. Wilson tarafından da yazımı onaylanan ve Osmanlıyı, ERMENİ sorununda suçlamak için yalan ve yanlışlarla dolu kitap, ne yazık ki
bugüne dek geçerliliğini korumuştur.

Neyse ki, 1930 doğumlu ve Ermeni sorunu hakkında 5 kitabı olan saygıdeğer
Şükrü Server Aya tarafından yapılan araştırmalar sonucunda belgelerle desteklenen yalanların ortaya çıkarılması ile söz konusu kitabın geçerliliği bence kalmamıştır.
1918’den beri birçok kişiyi ve kurumları kandıran bu kitap hakkında yapılan bu çalışma keşke daha önce yapılabilseydi.

Saygıdeğer Şükrü Server Aya‘nın kitabının basımı için destek veren ve organize eden İrlandalı AtholBooks yayınevine ve direktörü Dr. Pat Walsh’a da çok teşekkürler.

Gönül arzu ederdi ki, bu basımı ve desteği Türk Tarih Kurumu yapsaydı.
Ne yazık ki
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu‘nun 2008’de görevden alınmasından sonra artık Türk Tarih Kurumu’nun, Ermeni sorununda adı ve sanı duyulmuyor.
Söz konusu kitabın tanıtım toplantısında da Türk Tarih Kurumu’ndan kimse yoktu.

Umarım öbür devlet kurumlarımız, STK’lar, Vakıflar ve Dışişleri Bakanlığımız da
bu uyarımı dikkate alırlar. Önümüzdeki dönemde bu kitabın özellikle
“sözde Ermeni Soykırımı” nı tanıyan Yunanistan, Belçika, Lübnan, İtalya, Fransa, İsviçre, Kanada, Slovakya, Hollanda, Polonya, Arjantin, Rusya, Uruguay, Almanya, Venezuela, Litvanya, İsveç devletleri ile ABD’nin 42 eyaletindeki yetkili elçiliklerimize
ve medya kuruluşlarına gönderilmesini ve de orada dağıtılmasını organize ederler.

Bu konuda oluşması gereken tepkiler ve araştırmalar, hep bireysel kalmış, hükümetlerimiz ve kurumlarımız tarafından yeterince lobi faaliyeti yapılamamıştır.
Ancak;

– rahmetli Kamuran Gürün,
– Bilal Şimşir,
– Prof. Dr. Türkkaya Ataöv,
– Uluç Gürkan ve
– Şükrü Server Aya..

gibi değerli aydınlarımızın bu konudaki emeklerini kutlamak ve yapıtlarını bir kez daha anmak gerekiyor.

Tüm yöneticilerimiz ve danışmanları, Osmanlı döneminde yapıldığı iddia edilen Sözde Ermeni soykırımı sorunumuzun Dünyaya anlatılması için yapılması gereken mücadeleyi kişilere bırakmaz. Dış İşleri Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve Üniversitelerde kurulması gereken Enstitüler kanalıyla sürdürürler.

Sevgi ve saygılarımla.
(1.04.2013).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

Not              :  Yine 24 Nisan geliyor. AB-D emperyalizmi bugünü,
ülkemize karşı “
Sözde Ermeni soykırımı” için yine kullanacak.
Bu kez bu kitabı, biz de onların yalanlarına karşı kullanabiliriz.