Cami Bombalayacak Koramiral Kadir SAĞDIÇ…
Türker ERTÜRK
Em. Tuğamiral
22.5.14
Balyoz Şehidi Albay Murat ÖZENALP ve 1 Mayıs 2014 Emek Bayramı
Dostlar,
Uydurma Balyoz davasının tutsaklarından Murat Albay,
Mamak askeri cezaevinde geçirdiği beyin kanamasından yaşamını yitirdi.
Yeryüzünün bütün laneti, bu cinayetin doğrudan ve dolaylı sorumlularının üstüne olsun! Kumpası kuranların, seyredenlerin, işbirliği yapanların ve bu kumpası itiraf ettikleri
25 Aralık 2013’ten günümüze iğrenç tuzağı çözmeyen herkesin!
Ve böyle olacağından da zerrece kuşku duymuyoruz..
Albay Özenalp, bunu sen de biliyorsun değil mi??
Bak Türker Paşa senin için neler yazmış..
Aynen paylaşıyoruz..
1 Mayıs İşçinin ve Emekçi’nin bayramı bu gün..
Ülkenin faşist yönetimi, dinci bayramlar dışında tüm bayram sevinçlerimizi boğdu.
Kurtuluş Parkı, batası Özelleştirme İdaresi binası yöresinden gaz bombalarının sesleri ve yoğun gaz kokusu evin penceresinden içeri doluyor..
Pencereyi kapatma hakkını kendimde göremiyorum..
Bir polis helikopteri akbaba gibi dolaşıp duruyor.
İçindeki omuzu yıldızlarla dolu gülümsemeyi unutmuş şef emirler yağdırıyor muhakkak.
Emir kulu 20’lik polisler de büyük gözaltında, basıyorlar gaz fişeklerinin tetiğine..
Başbakan R.T. Erdoğan, Alman Cumurbaşkanı’nın çok zarif uyarılarına bile inanılmaz ve ölçüsüz tepki göstererek (belki de salt kamuoyu önünde?!), sağduyudan – akıldan ne denli uzaklaşıldığını dehşet verici biçimde sergiliyor.
Alametler iyice belirdi..
Bu iktidardan kurtuluş artık dünden çok daha yakındır..
Türkiye halkı, Türk milleti bu deli zulme dün tarihte boyun eğmedi,
bugün de eğmeyecektir.
Tandoğan’a ,1 Mayıs kutlamalarına katılmak üzere kalkıyoruz..
Sevgi ve saygı ile.
1 Mayıs 2014, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
ORTA AKP’den GOL CEMAAT’ten
Başbakan Erdoğan’ın siyasal başdanışmanı Yalçın Akdoğan
“Cemaat Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurdu” açıklamasında bulunmuş. Bu söz doğru olmasına doğru da, gerçeğin tümünü yansıtmıyor.
İçinde çok büyük rantın olduğu suçların yakalanması gerçekten çok zordur.
Büyük uyuşturucu kaçakçılıkları ve yolsuzluklar da böyle!
Eğer böyle suçların medyada yakalandığını duyarsanız bu güvenlik güçlerinin başarısından çok suçluların rantın paylaşımında birbirlerine düşmesi,
birbirlerini kazıklamaya çalışması sonunda yapılan ispiyonların sonucudr.
Bugün ülkemizde yaşadığımız rezillik ve kepazelik de budur.
Erdoğan liderliğinde AKP ve Cemaat iliklerine DEK suçludur ve
ülkelerine karşı emperyalizmin taşeronluğunu yapmışlardır.
Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonel hukuk davaları emperyalizmin istekleri doğrultusunda Türkiye’nin dönüştürülmesi ve çıkarları doğrultusunda başkalaştırılması için yapılmıştır. Bu operasyonlarda AKP ve Cemaat suç ortağıdır. Her ikisini de emperyalizmin taşeronluğuna iten esas neden gizli gündemlerini ancak bu yolla sağlayabileceklerine olan inançlarıdır.
Eşeklik yatar!
Geçtiğimiz hafta İzmir’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait Alaybey Tersanesi’nde havuz bakımı yapılan Değirmendere çekicisi (römorkörü) yüzer havuzdan indirilirken kaza oldu ve 8’si asker, 2’si işçi olmak üzere 10 yurttaşımızı yitirdik.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Her kazanın farklı farklı nedenleri vardır. Sanırım yapılacak incelemede bu kazanın da gerçek nedeni ortaya konur. Ama kazaların en büyük nedeni insan hatasıdır.
Bahriye’de
“Her kazanın altında çok büyük bir ihtimalle bir eşeklik yatar” sözü kazalardaki
insan hatasının önemine işaret eder.
Değirmendere çekicisinin (römorkörünün) havuzda yan yatar durumda fotoğraflarını görünce çok üzüldüm. Şehit haberlerini alınca içim yandı. Ama bu bir sonuçtu.
Bu ve bunun gibi haberleri ben bekliyordum! Bunu yazdım da!
Alabora olan Deniz Kuvvetleri
Esasında yan yatan, alabora olan, su almaya devam ederek batmak üzere olan
Türk Deniz Kuvvetleri’ydi. Değirmendere kazası bunun normal bir sonucuydu.
Deniz Kuvvetleri’nde kazalar son yıllarda olağan duruma geldi. İzmir’de yaşanan çekici (römorkör) faciasının yankıları sürerken bir kötü haber de Akdeniz’den geldi.
Yıldıray denizaltımızın Kıbrıs açıklarında bir kuru yük gemisiyle çarpıştığını öğreniyoruz.
Geçen yıl Marmara Denizi’nde iki hücumbotumuz çarpışmıştı. 2010’da Gökçeada firkateynimiz Kenya’nın Mombasa limanında karaya oturdu. Bu kazalarda hem genç insanlarımızı hem de paralarımızı yitiriyoruz! Bu üst üste gelişler rastlantı olabilir mi?
Daha önce de yazdım ve televizyon programlarında anlattım. Balyoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast ve Casusluk gibi hukuk dışı (gayri hukuki) operasyonel davalarla Türk Deniz Kuvvetleri’nin moral ve motivasyonu yerlere serilmiş ve en yetenekli
A takımını yitirmiştir. Kazalar bu nedenle artmaktadır, daha da artacaktır.
Bu hukuk dışı tertipler emperyalizmin teknik direktörlüğünde yapılmıştır.
Erdoğan ve AKP bu tertiplerde, referandum dahil yasal alt yapıyı hazırlayarak,
yönetsel düzenlemeleri ve atamaları yaparak ve siyaseten arkasında durarak
ortayı yapmış, Cemaat de yargıda ve emniyette bulunan uzantıları ve köstebekleri vasıtası ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kalesine golleri atmıştır.
Bu nedenle şehitlerimizin kanından bu tertipleri yapanlar (Erdoğan, AKP ve Cemaat ), bu tertiplere sessiz kalan, önlem almayan ve tasfiyeleri geleceği için fırsat gören komutanlar sorumludur.
Geçtiğimiz Perşembe günü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün aramızdan ayrılışının 40. yılında düzenlenen
“İsmet İnönü ve Bilim” konulu panele konuşmacı olarak katıldım.
Paneli yöneten Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden’e
ve paneli düzenleyen Prof. Dr. Günal Akbay ve Prof. Dr. Semih Baskan’a
bu başarılı etkinlik nedeniyle teşekkür ederiz.
Saygılar sunarım.
Dostlar,
Dün, 27.11.13 akşamı, E. Tuğa. Türker Ertürk paşa,
Nurzen Amuran‘ın Ulusal Kanal‘da program konuğu idi..
Son derece önemli açıklamalar yaptı büyük bir yüreklilikle..
Bu program aşağıdaki erişkeden (link) izlenebilir..
http://tvarsivi.com/player.
Türker Paşa, bu sabah, 28.11.13 sabahı saat 09:00 sonrasında ise
Halk TV‘nin konuğu idi gene yüreklice çok önemli açıklamalarda bulundu..
Sevgi ve saygı ile.
28.11.13, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
GÜLSUYU DARBESİ
Türker ERTÜRK
Michael Rubin 10 Ekim 2013 tarihli yazısında Yargıtay’ın Balyoz kararını
acımasızca ve biraz da alaya alarak eleştiriyor, daha doğrusu yerden yere vuruyor.
Yazar, “Yargının tümüyle Erdoğan ve destekçilerinin elinde olduğunu,
– hapiste olanların politik hükümlü olduklarını,
– laik oldukları,
– din ve devletin ayrı tutulması gerektiğine inandıkları için oralara tıkıldıklarını..”
söylüyor.
Rubin “Erdoğan’ın Türkiye’yi Padişah gibi yönettiğini, muhaliflerini içeriye attırdığını, polisin tümden O’nun faşist birlikleri haline geldiğini” anlatıyor ve
“Erdoğan gerçekten darbecilerin liderini görmek istiyorsa, ihtiyacı olan tek şeyin
aynaya bakmak olduğunu..” yazıyor.
Darbenin lideri Erdoğan
Yazının sonuç bölümünde ise “Erdoğan’ın sonunun Perulu lider Alberto Fujimori gibi olacağını, kaçacağı ülkenin Suudi Arabistan olacağı konusunda iddiaya bile girebileceğini, bugün Türkiye’de 1960’ta ve 1980’de olduğu gibi darbe yapıldığını
ve liderinin Erdoğan olduğu..” anlatıyor.
Michael Rubin’in Washington Post, The New York Times, The Wall Street Journal, National Review ve The Weeekly Standard adlı gazete ve mecmualarda Türkiye ve Ortadoğu ile ilgili yazıları yayınlanmaktadır. Ayrıca Amerikan Girişim Enstitüsü
(American Enterprise Institute) adlı kuruluşta çalışmakta, Amerikan Deniz Kuvvetleri Akademisi’nde (Naval Postgraduate School) öğretmenlik yapmakta olup,
geçmiş dönemlerde ABD Savunma Bakanlığı’nda danışmanlık yapmıştır.
%73 destek bile alır!
Micahael Rubin yazısında Erdoğan’ı benzettiği Japon asıllı Alberto Fujimori
1990-2000 arasında Peru Devlet Başkanlığı yapmıştır. Fujimori Peru’da iktidara gelir gelmez bankaları, stratejik sanayi tesisleri ve demir yolları dahil iğneden ipliğe
her şeyi özelleştirir. Fakat bu ekonomik politikanın yıkıcı etkileri çok büyük olur.
Halk aşırı yoksullaşır, işsizlik artar ve gelir bölüşümündeki adaletsizlik feci boyutlara ulaşır.
Buna karşın Fujimori, iktidarını güçlendirmek için hükümet darbesi yapar,
sandıktan ezici çoğunlukla çıkmayı iktidarının asli meşruiyeti sayar, yargısız infazlar yaptırır, hukuku siyasallaştırır, muhaliflerini içeri arttırır, yetkilerini olağanüstü derecede arttıran anayasa değişiklikleri için referandumlar yaptırır hatta %73 destek bile alır.
Ama sonunda halk ayaklanır, gösteriler başlar, muhalefet birleşir ve Fujimori baskılara dayanamayarak bir bahane ile 13 Kasım 2000’de yurtdışına kaçar.
İstifasını Japonya’dan veren Alberto Fujimori 23 Eylül 2007’de İnterpol gözetiminde önce Şili’nin başkenti Santiago’ya getirilir daha sonra ülkesi Peru’ya iade edilir.
Halen hapishanede cezasını çekmekte ve kanserle boğuşmaktadır.
Fark ağır dinsel istismar
Erdoğan liderliğinde AKP iktidarının
– 2002’den beri emperyalizmi arkasına alarak ve
– cemaatin ateş desteği ile
ülkemize yaptığı yadsınamaz kötülükleri düşünürsek,
emin olun Fujimori masum bile sayılabilir.
Bu darbenin amacının karşı devrim olduğunu, bunun emperyalizm tarafından sahneye konan “Renkli Devrimler“den tek farkının ağır dinsel istismar olduğunu, bu nedenle
“Gülsuyu Darbesi“ olarak adlandırdığımızı yazdık, çizdik, gittiğimiz her yerde anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz.
Yok hükmündedir!
Rubin yazısında 2003’te yazılan darbe planının, 2007’de piyasaya çıkan MS Word sürümü ile yazılmış olması rezaletine de değinir. Biz de bu durumu 2007 model bir araba ile 2003’te kaza yapmaya benzetmiştik.
Halen Türkiye’de nihai amacı rejim değişikliği olan karşı devrim sürecinde Cumhuriyetimizin kurumlarına karşı “Gülsuyu Darbesi“ yapılmaktadır.
Darbenin içindeki din motifi, geniş halk kitlelerinin kandırılması ve uyuşturulması içindir. Balyoz, bu darbe içinde geçilmesi gereken önemli bir aşamaydı.
Bu darbeye direnmek, itiraz etmek ve engellemek için mücadele etmek demokratlığın, yurtseverliğin ve ahlakın gereğidir.
Saygılar sunarım.
Amerika’ya gitmeden önce Cem TV’den aradılar “Döndükten sonra Amerika anılarınızı bizle ve izleyicilerimizle paylaşabileceğiniz bir program yapabilir miyiz?”diye sordular. Ben de “Seve seve” yanıtını verdim.
Amerika’dan geldikten sonra hiç ses çıkmayınca sordum “Ne oldu?” diye.
Büyük bir sıkıntı içinde “Yönetim karar almış, şarkı ve türkü gibi eğlence programlarında sorun yok ama siyasi programlar için bundan sonra sponsor gerekli olacak” dediler. Ben de kendilerine “Bunun anlamı dibine kadar sansürdür“ dedim. Muhalefet eden, iktidara eleştiri yapan, Cemaatin hem dünya barışı hem de ülkemiz için tehdit olduğunu söyleyen birine kim sponsorluk ederdi ki!.. Bunun tek bir açıklaması vardı: afyon tip uyutucu ve uyuşturucu programlar serbestti ama uyandırıcı ve bilinçlendirici programlar yasaklanmıştı.
Alevi-Bektaşi Türkmen kültürü
Türkiye hızla rejim değişikliğine doğru giderken bu sürece direnen odakların kimisi zindanlara atılıyor, kimisi tehdit ediliyor, kimisi ele geçiriliyor, kimisi de satın alınıyordu.
Siz kurduğunuz televizyon kanalına “Cem” adını vererek buradan Alevi-Bektaşi Türkmen kültürünü esas alan bir gözlükle dünyaya bakılacağını, bu kültüre dostça bakan Cumhuriyetimizden ve onun kurucu ideolojisinden yana duruş göstereceğiniz algısını yaratmaya çalışacaksınız ama tam tersini yapacaksınız.
Bunu normal koşullar altından anlamak olanaklı değildir.
Cemaat tarafından Cumhuriyete ve Alevilere hangi gözle bakıldığı açıktır.
Bunu anlamak için Cemaatin ve liderinin sözlerine ve açıklamalarına bakmak yeterlidir.
Tunceli Aleviliği
Cemaatin lideri Alevilik hakkında yaptığı bir konuşmasında;
Bu konuşmayı internetten bulabilir, kulaklarınızla dinleyebilir ve gözlerinizle görebilirsiniz. Şimdi siz böyle bir insanın dinler ve mezhepler arasında barış ve hoşgörü ortamının yaratılmasına katkı sağlayabileceğine inanıyor musunuz?
Hal böyle iken siz eğer “Akil insanlar” heyetinin bir üyesi oluyorsanız,
altında hinoğlu hinlik yatan Mamak Tuzluçayır’daki Cami-Cemevi projesinin ortağı iseniz ve kanalınızda AKP ve cemaate karşı kalkan oluyorsanız bunun anlamı
“Söz konusu çıkarsa vatanın, mensubiyet içinde olduğunuz kültürün ve inancın canı cehenneme” yaklaşımıdır.
Ama toplumumuzda küçük insanlar olduğu gibi abideler de mevcut. Bunlardan birisi de bu gelişmeler üzerine Cem TV ve Cem Radyo’dan bir grup arkadaşı ile beraber istifa ederek ayrılan Sayın Tijen Bolulu’dur. Kendisini bu onurlu davranışı nedeniyle kutluyor gelişmeleri de Alevi toplumunun değerlendirmesine sunuyorum.
Olimpiyatlar çağdışı zihniyete verilemez!
Bir de utanmadan ve arlanmadan 2020 Olimpiyatlarını almayı bekliyorlardı.
Halkına kimyasal silahlarla saldır ve şimdiye kadar altı yurttaşımızı katlet, doğal çevreyi tahrip et, toplumu birbirine karşı kamplaştır ve düşmanlaştır, kadınlara ve erkeklere
ayrı havuz yapmayı planla, Aydınlanma devrimlerine düşmanlık et, sporcuların
dünya doping rekorlarını kırsın ve sonra olimpiyat! Adama gülerler! Farklı kültürlere ve görüşlere kucak açmayan hatta düşmanlık eden bir iradenin hakim olduğu bir ülkeye barış ve hoşgörünün sembolü olan böyle bir organizasyon asla verilmez, verilemez! 2020 Olimpiyatları Türkiye’ye değil bugün ülkemizde şimdilik egemen olan çağdışı zihniyete verilmemiştir.
Biz insana yatırım yapıyoruz
2020 Olimpiyatlarının hangi şehre verileceğinin belirlendiği toplantıda
Japon Başbakanı sunumunda teknolojinin en üst noktasında spor tesisleri yapacaklarını söyledikten sonra çok önemli bir tespit yapıyor ve “Bütün bunlardan daha önemli biz insana yatırım yapıyoruz” diyor. Ya bizde insana yatırım var mı? Olmadığı gibi insan değerlerimiz bugün zindanlarda çürütülüyor.
Bakınız, bugün için 7 milyarı aşan dünya nüfusu içinde kendi olanakalarıyla tek başına
rekorlar kırmış, üç okyanusu sadece kürekle, 7,5 metrelik tekneyle ve arkasında
Türk Bayrağı dalgalandırarak geçmiş ve tüm dünyanın takdirini kazanmış Erden Eruç’a sahip çıkılmadığı gibi Ona bir takdir mektubu bile çok görülmüştür. Çünkü Eruç, Atatürkçü olup Türk olmaktan gurur duymaktadır. Bu nitelikleri başarılarının görmezlikten gelinmesi ve Ona karşı düşmanlık geliştirilmesi için yeterlidir.
O zaman soruyoruz size, bu zihniyetin idaresi altında bir ülkeye ve şehre olimpiyatlar verilebilir mi?
Saygılar sunarım. (18.9.13)
=====================================
Dostlar,
CEM TV’nin bu tutumunu hiç ama hiç doğru bulmuyoruz.
Bir an önce yanlıştan dönülmesini diliyoruz.
Sayın Türker; bu ülke için bir şanstır..
Yiğit bir sestir, korkusuz ve bilgecedir, erdemli ve akılcıdır.
Derin birikiminden yararlanmak gerekir.
Ülkemizin, O’nun söyleyeceklerine gereksinimi var..
CEM TV’nin sayın yöneticileri ve de Sayın İzzettin Doğan..
Çok ayıp oluyor, bu ağır bir şaibedir, altında kalmayın..
Sevgi ve saygı ile.
19.9.2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
Dostlar,
Arkadaşlar büyük iş başardılar.. Kendilerini kutluyoruz.. ODATV’den Barışlar (Terkoğlu ve Pehlivan) da gelişmeleri haberleştirdiler. Türker Ertürk Paşa’nın konuya ilişkin yazısına da sitemizde yer verdik. (http://ahmetsaltik.net/2013/09/05/turker-erturk-ben-de-pensilvanyaya-gittim/, 5.9.13) Dileğimiz,
Sevgi ve saygı ile.
Datça, 6.9.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
=================================
Fethullah Gülen protestosundan kimsenin görmediği ayrıntılar
OdaTv, Pensilvanya´dan Amerika’da yaşayan Türkler Fethullah Gülen‘i 2. kez yaşadığı kasabada protesto etti. Amerika’nın çeşitli eyaletlerinden gelen yüzlerce Türk ve Amerikalı Fethullah Gülen’nin yaşadığı çiftliğin yakınında gösteri düzenledi. Gösteri de Amerikalı ünlü yazar Dr. Paul Williams, Araştırmacı Shraron Higgins, Aktivist Mary Adı, TADF eski Başkanı Kaya Boztepe ve Eski Deniz Harp Okulu komutanı Türker Ertürk de birer konuşma yaptı. CIA DESTEKLİYOR Eylem organizatörlerinden Armağan Yılmaz’ın açılış konuşmasıyla başlayan gösteride sözü ilk Dr. Paul Williams aldı. Fethullah Gülen ve radikal islam karşıtı kitapları ve yazılarıyla tanınan Williams konuşmasına “merhaba Türkler” diyerek başladı ve konuşması boyunca sık sık Atatürk vurgusu yaptı.
Cemaatin Türkiye’yi getirdiği durumu da özetledi. Tayyip Erdoğan ve hükümetini de
sık sık eleştiren Williams Türkiye’nin laik demokratik bir hukuk devleti olduğunu ve kurucusunun da ilelebet yaşayacak olan Mustafa Kemal Atatürk olduğunu söyledi. Konuşması gösteriye katılanlar tarafından sık sık alkışlar ve sloganlarla kesilen Williams, Fethullah Gülen Cemaati konusunda çalışmalarına devam edeceğini ve bu konuyu özellikle Amerikalılar’a gerçek yüzüyle anlatmak için elinden gelen çabayı sarf edeceğini söyledi. Williams konuşmasında cemaatin CIA, Clintonlar ve Obama tarafından desteklendiğini ve
Williams, Gülen’in yaşadığı kasabaya sık sık geldiğini ve her geldiğinde çiftliğin üzerinde askeri helikopterlerin alçak uçuş yaptığını ve sık sık inip kalktığını da söyledi. Williams’ın bu iddiası Gülen’in evinin yakınındaki eylemin yapıldığı çiftliğin sahibi tarafından da onaylandı. Çiftlik sahibi de sürekli hale gelen helikopter uçuşlarından sıkıldıklarını ve artık buna bir son verilmesi gerektiğini belirtti. MAAŞINA EL KOYDULAR Williams’ın ardından kürsüye yine Fethullah Gülen karşıtı çalışmalarıyla tanınan Amerikalı aktivist Mary Addi geldi. Addi Gülen cemaati ve charter okullarında yaşanan yolsuzluklar ve işlenen suçlarla ilgili açıklamalarda bulundu. Addi eşinin de bir cemaat okulunda öğretmenlik yaptığını ve maaşına Cemaat tarafından el konulduğunu söyledi. Daha sonraki dönemde itiraz etmeleri üzerine eşinin hapse giden bir süreç yaşadığını da anlattı. Charter okullarındaki ayrımcılıktan, maaşlara zorla el koymaya kadar varan birçok suçu sıralayan Addi bu konuda ABD’de vatansever Türklere destek sözü verdi. YILLIK KAZANÇ 400 MİLYON DOLAR! Addi’nin ardından kürsüye çıkan araştırmacı Sharon Higgins ise Fethullah Gülen Gülen cemaati hakkında oldukça ilginç bilgiler paylaştı. Şu an halihazırda Amerika’da faaliyet gösteren 135 Gülen okulu olduğunu söyleyen Higgins bu okullarda şu an 50 binin üzerinde öğrencinin paralı olarak eğitim gördüğünü söyledi. Higgins, Gülen cemaatinin bu okullardan yıllık kazancının 400 milyon doları bulduğunu söylerken, kazanca yönelik vergi karşılığının ise olmadığını söyledi. TÜRKİYE’NİN MENFAATİ İÇİNDE YOKLAR Amerikalı konukların konuşmalarıını ardından kürsüye Türk Amerikan dernekleri federasyonu eski başkanı Kaya Boztepe çıktı. Boztepe hem İngilizce hem de Türkçe yaptığı konuşmasında Amerika’da yaşayan tüm Türkleri Fethullah Gülen cemaatine karşı birleşmeye çağırdı. Cemaatin, içinde Türkiye’nin menfaati olan hiçbir organizasyon ve konunun içinde yer almadığını söyleyen Boztepe’nin konuşması protestocular tarafından sık sık alkış aldı. Boztepe kendisinin tek bir ünvanı olduğunu ve onun da Kemalist olduğunu belirtti. DENİZ KUVVETLERİNDE CEMAAT TASFİYESİ Boztepe’nin konuşmasının ardından eylemcilerin yoğun alkışları ve tezahüratları eşlinde kürsüye Eski Deniz Harp okulu komutanı Türker Ertürk geldi. Ertürk’ün konuşması sık sık alkış ve sloganlarla kesildi. Ertürk konuşmasında cemaatin Deniz Kuvvetlerinde başlattığı operasyonlara değindi. Türkiye’nin AKP ve Cemaat tarafından ihanete uğradığını söyleyen Ertürk Cemaat-AKP kavgasında vatanseverlerin taraf olmadığını da sözlerine ekledi. “Biz buraya el-etek öpmeye değil gerçekleri açıklamaya ve Fethullah Gülen cemaatini gerçek yüzüyle herkese anlatmaya geldik.” diyen Ertürk, Cemaatin Türkiye’yi sürüklediği karanlık geleceği de anlattı. Türkiye’de verilen savaşın Atatürk’le ve Cumhuriyet’le olduğunu vurgulayan Ertürk, İslam coğrafyasından da örnekler verdi. Suriye konusuna da değinen Ertürk, Suriye’de muhalif diye anılan çetelerin ellerinde silahla dünyanın dört bir yanından gelerek insanları katlettiğini ve bunların Suriye’ye demokrasi değil bölünme getireceğini söyledi. Ertürk islam coğrafyasında bir sıralama yapsak içlerinde en demokratik olan ülkenin Suriye olduğunu söylerken, Türkiye’yi yönetenlerin ülkeyi Dünya’nın en geri, en anti-demokratik ülkeleri olan Suudi Arabistan ya da Mısır haline dönüştürmeye çalıştığını da belirtti. Ertürk konuşmasında Atatürk‘ün Türk kadınına kazandırdığı haklara da değinerek protestocular arasında yer alan kadınları Atatürk’e erkeklerden daha fazla sahip çıkmaya çağırdı. Ertürk’ün konuşmasının ardından eylem Gezi şehitlerinin anılması, İstiklal marşı ve saygı duruşu ile son buldu.
EYLEMDEN NOTLAR
Eyleme Amerika’nın dört bir yanından gelen yüzlerce Türk katıldı. Eylem alanını protestoculara tahsis eden Amerikalı çiftçinin sık sık Cemaat tarafından tehdit ve rüşvet teklif edildiği iddia edildi. Eylemcilerin iddiasına göre eylemden bir gün önce akşam saatlerinde çiftliğe giden Cemaat yöneticileri çiftlik sahibine “onların verdiği paranın iki mislini biz verelim iptal edin..” şeklinde teklifte bulunmuş ancak çiftlik sahibi Cemaat yöneticilerini kovmuş. Eylemde Türklerin yanı sıra çok sayıda Amerikalı da vardı. Hem kasabadan hem de çevre şehirlerden gelen Amerikalılar konuşmaları büyük bir dikkatle dinledi.
CEMAATTEN EYLEM KONTROLÜ
Cemaat üyeleri de eylemdeydi. Cemaat eylemde konuşulanları ve yaşananları tespit etmek için 6 kişilik bir ekip görevlendirdi ve eyleme gönderdi. Ancak protestocular tarafından kolayca fark edilen cemaat üyeleri sık sık tepkilerin odağına oturdu. Hatta fotoğraf çekmeye çalışan iki cemaat üyesine eylemciler pankart ve Atatürk posteri vererek fotoğraflarını çektiler. Anadolu Ajansı da tepkinin odağındaydı. Cemaate yakınlığıyla bilinen Anadolu Ajansı’nın Amerika Temsilcisi de eylemdeydi ancak protestocular tarafından yoğun tepkilerle karşılaştı. AA temsilcisine sık sık “tetikçi olma gazeteci ol”, “hainlik etme vatansever ol” gibi sloganlarla tepkilerini gösterdiler.
KASABADA YAŞAYANLAR İLGİ GÖSTERDİ
Kasaba sakindi. Bir önceki eylemin bir gün öncesinde cemaat tarafından yoğun bir kara propaganda çalışması yapılan kasaba bu kez endişeli görünmüyordu. Kasaba sakinleri eylemcileri sevgiyle karşıladı. Hemen hepsi evlerinden çıkıp konvoy halinde geçen eylemcilere el salladı. Hatta Fethullah Gülen’in hemen yanındaki çiftliğin sahibi bundan sonra eylemcilere kapısının açık olduğunu ve bir sonraki eylemi kendi yerinde düzenlemelerini istedi. Bir önceki eylemde cemaat tarafından dağıtılan “girilmez” şeritlerini bahçelerine çeken kasaba sakinleri bu kez aynı şeyi yapmadı. Sadece 4 ev yine girilmez şeritleri çekti ancak kasabanın tamamının bu kez buna uymadığı görüldü. İlk eylemde tüm park yerlerini kapatan kasaba sakinleri bu kez aynı uygulamayı yapmamıştı.
KONVOY KAPISINA DAYANDI
Çiftlikteki eylemin hemen ardında yüzlerce araçlık konvoyla harekete geçen protestocular Türk bayrakları ve Atatürk posterleri ile donanmış araçlarıyla Gülen’in kapısının önünde eylemi sürdürdüler. Kapının önüne her gelen araçtan atılan sloganlar ve verilen tepkiler cemaat üyelerinin içeri kaçmasına sebep oldu. Kasaba da trafiği bir süre kitleyen eylemciler konvoyla yapılan 5 turun ardından evlerine döndü.
ABD MEDYASI İLGİ GÖSTERDİ
Eyleme ABD medyasından da katılımlar vardı. Hem yerel hem de ulusal birçok medya kuruluşu eylemi takip etti. ABD medyasının eylemcilerle röportaj yapması dikkat çekti.
İLGİNÇ PANKARTLAR
Protestocular eylem için oldukça ilginç pankartlar hazırlamışlardı. Pankartlara Gezi direnişi ve Fethullah Gülen-AKP-Obama ilişkisi damga vurdu. Ayrıca protestocular bastırdıkları yüzlerce Atatürk maskesini yüzlerine taktılar. Gezi direnişinde yaşamını yitiren direnişçiler de unutulmadı. Direnişte yaşamını yitiren 5 kişinin fotoğrafları da poster haline getirilerek protestocular tarafından hem ABD basınına hem de Amerikalı konuklara gösterildi.
“BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ”
Protestocular hem eylem başlangıcında hem de eylem bitiminde bu eylemlerin genişleyerek süreceğini ve Cemaati ABD gündemine oturtana ve gerçek yüzünü anlatana dek pes etmeyeceklerini söylediler. Cemaate de mesaj gönderen protestocular “bir gece ansızın gelebiliriz” sloganlarıyla bu işin burada bitmediğini belirttiler. Eylem organizatörlerinden Armağan Yılmaz, Fethullah Gülen karşıtı eylemlerin Amerika’da genişletilerek büyüyeceğini ve sürdürüleceğini söyledi. Yılmaz, ilk eylemden sonra büyük yol katedildiğini ve ikinci eylemle birlikte artık cemaatin kendisini gizleyemediğini ve afişe olduğunu belirtti. Yılmaz, Cemaat ABD’de tüm gücünü kaybedip çöp kutusuna atılana dek bu mücadelenin süreceğini ve Amerika halkını cemaat konusunda ellerinden gelen tüm imkânlarla bilgilendireceklerini de belirtti. Nihai amaçlarının Türkiye’deki ihanet şebekesinin yıkılması olduğunu belirten Yılmaz, AKP-Cemaat kavgasında taraf değil cenazeyi kaldıranlar olacaklarını
ve ihanet odaklarının geldikleri gibi gideceklerini söyledi. Cemaate yakın Golden Generation Worship and Retreat Center Başkanı Bekir Aksoy imzasıyla kasabada yaşayanlara dağıtılan sakinleştirici bildiriler dikkat çekti. (3.9.13)
SİNERJİ
Türker ERTÜRK
Geçtiğimiz Salı günkü yazımızda Türkiye’nin hızla felakete doğru yol aldığını,
bunun sorumlusunun Erdoğan, AKP iktidarı ve arkasındaki zihniyet olduğunu,
bu problemimizi çözebilmek için
Ayrıca problemin çözümünde göz önünde bulundurulması gereken verileri vermiş, Erdoğan ve AKP iktidarı ile arkasındaki zihniyet nasıl siyaseten yıkılır?
Bir iktidar alternatifi nasıl yaratılır? Sorularının yanıtını bugüne bırakmıştık.
“ Halk iktidardan daha güçlüdür, Muhalefet işbirliği yapmalıdır,
Birleşmeden iktidar olmak mümkün değil, Birleşe birleşe kazanacağız.. “
sözlerinin hepsi doğru ama problemimizi çözmüyor. Bizim genel doğrulara değil AKP’yi iktidardan indirecek akıl dolu girişime ve girişimlere ihtiyacımız var.
Birleşmek çok güzel bir söz ama nasıl olacağının arkasını doldurmak gerçekten çok güç! Duyguların, dinsel, mezhepsel ve ideolojik koşullanmaların çok olduğu
bizim gibi ülkelerde birleşebilmek ve birlikte olabilmek gerçekten zor bir zanaat.
Birleşme tepede, örgüt ve parti düzeyinde mi olmalı, yoksa halkta mı?
Bana sorarsanız birleşme halkta olur. Örgütlerin ve partilerin çıkar hesapları vardır, ama halkın böyle bir hesabı olmaz.
Keşke olabilse!
Gelelim pratiğe ve güncel duruma. Önümüzde ülkemiz için çok kritik üç seçim var. Bunlardan ilki 6 ay sonra yapılacak olan yerel seçimler. Meclis’te temsil edilen
veya edilemeyen karşıt (muhalif) partiler AKP’yi iktidardan düşürmek ve bir iktidar seçeneği (alternatifi) yaratmak için işbirliği yapabilirler mi? Keşke olabilse!
Bana bu iş biraz olanaksız gibi geliyor. Niçin?
Zaten MHP yetkililer yaptığı açıklamalarla bu işin içinde olmayacaklarını açıkça ifade ettiler. CHP açısından da sorun var.
Operasyonun amacı CHP’yi Atatürkçü çizgiden çıkarmak, AKP tarafından alt yükleniciliği (taşeronluğu) yapılan emperyal projelere koltuk değnekliği yaptırmaktı. Fakat operasyonla CHP’ye nakledilen dokuyu taban kan uyuşmazlığı nedeniyle reddetmiştir. Fakat böyle olmasına rağmen operasyonun partiye kattığı isimler hala yetkili yerlerdedir. Bu isimler tabanın tepkisi nedeniyle biraz söylem değişikliği içine girerek ve kısmen de gizlenerek, hedeflerine daha uzun erimde dilimleme yöntemi ile ulaşmak üzere strateji değiştirmişlerdir.
Bakınız yeni anayasa yapmak mümkün olmamasına ve Anayasamızın değiştirilemeyecek ilk dört maddesinde vücut bulan Cumhuriyetimizin ideolojisi değiştirilemez olmasına karşın, operasyonun etkin kıldığı isimler sayesinde
CHP suç işlemekte ve masaya oturarak (Anayasa Uzlaşma Komisyonu) kuruluş felsefemizi koruyormuş gibi yaparak pazarlıklar yapmaktadır. Biraz güçlensinler partideki ulusalcıların hepsini tasfiye edecekler.
Atatürk’ü katliamcı ilan edenleri, Türk kimliği ile sorunları olanları, cemaatçileri ve
“6 Ok”un modası geçti, en az ikisini kaldırmak lazım diyenler, bu partiye
malum operasyon sonrasında monte edilmiş, yetkili yerlere getirilmiş ve halen korunmaktadır.
Bu ilkeleri beğenmeyen, ilkelerden birinin veya ikisinin modası geçmiştir diyenin
bu partide işi olamaz. Kendisine uygun bir parti bulur, yoksa kurar ve orada siyasal yaşamını sürdürür. Bir düşünün briç kulübüne giriyorsunuz ama siz orada pişpirik oynamak istiyorsunuz! Sizi oradan hemen atarlar!
Milli bir cephe mümkün mü?
Şimdi ne diyorsunuz partiler arası işbirliği yapmak, ülkemizin hızla felakete doğru gidişini durdurmak, antiemperyalist ve Milli bir cephe kurmak mümkün mü?
Yabancı bir kelime olan Sinerji, bir sistemin başka bir sistemle birleştiğinde etkisinin ikisinin etki gücü toplamından fazla olması durumudur. Buna topluluk enerjisi veya birleşmenin ve bir araya gelmenin enerjisi de denebilir. Ama her birleşme sinerji yaratmaz. Hatta kimi kez sistemler birleşince ortaya çıkan birliktelik birleşen parçalardan daha az değerli olur buna da ters sinerji (antagonizma) denir.
İktidar partisinin oyları düşüyor, muhalefet partilerinin ve özellikle CHP’nin oyu anlamlı olarak yükselmiyorsa bunun bir anlamı olmalı! Halk seçenek göremiyor! Ayrıca YCHP söylemleri nedeniyle CHP oylarının bir bölümü MHP’ye, bir bölümü İP’ye kaçtı, bir bölümü de sandığa küstü. Siz şimdi beraberiz derseniz halka inandırıcı olabilir misiniz?
Şöyle düşünün: A partisine kızarak tepkisel olarak B partisine geliyorsunuz ama
A ve B partileri birlikte hareket edeceğiz diyor, ne yaparsınız?
Önümüzdeki siyasal tablo ve kamuoyu yoklamaları esasında çok açık ileti veriyor :
Keşke şimdiye dek kurulmuş olsaydı ama olmadı, oldurulmadı!
Yerel seçimlerden sonra mutlaka kurulmalı ve genel seçimlere girmelidir.
Yeni kurulacak partinin CHP ve MHP’yi doğru rotalara oturtmak açısında da
olumlu etkisi olacaktır.
Çıkarlardan uzak yurtseverliğin ve CHP’liliğin gereği bu operasyona destek vermektir.
Bu konuya Suriye nedeniyle ara vermez isek, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Saygılar sunarım.
Dostlar,
Türker Ertürk paşa ile ODATV’nin 2 Barış’ı (Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan) bir panel için 1 Eylül 2013 günü ABD’de olacaklar ve Fetullah Gülen hareketinin içyüzünü açıklayacaklar..
GÜLEN CEMAATİ GERÇEKLERİ GÜNYÜZÜNE ÇIKIYOR!
Kendilerine teşekkür borçluyuz..
Doyuru posteri aşağıda..
ABD’deki dostlarınıza duyurun lütfen..
Biz de kendilerine bir makalemizi yolladık :
Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.8.13
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net