Etiket arşivi: emperyalizmin taşeronluğu

Suay Karaman : OYALAMA, OYLAMA

OYALAMA, OYLAMA

Suay Karaman

Suay Karaman

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı ve 1979 yılından beri Kürdistan Demokratik Partisi‘nin başkanlığını yürüten Mesud Barzani, 30 Eylül 2012’de AKP 4. Olağan Kongresine “onur konuğu” olarak davet edildi. Kongrede Kürtçe konuşma yaptı ve “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganıyla ayakta alkışlandı.

Türkiye Kerkük’e karışırsa biz de Diyarbakır’a karışırız” diyen Mesud Barzani, 16 Kasım 2013’te AKP’nin Diyarbakır mitingine davet edildi. Mitingde Şivan Perver adlı sanatçıyla şarkı söyledi ve zamanın başbakanı Tayyip Erdoğan ile birlikte kürsüye çıkarak, ele ele halkı selamladı. Mitingde Barzani Kürtçe konuşma yaptı, Tayyip Erdoğan ise yaptığı konuşmada ilk kez “Kürdistan” dedi.

Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne dek olan bölgede Büyük İsrail’i kurmak için yetiştirilen, Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlarından Mesud Barzani, 26 Şubat 2017’de ülkemizi ziyareti etti ve kırmızı halılarla karşılandı. Ziyaret sırasında İstanbul Atatürk Havalimanında ve Ankara Esenboğa Havalimanında ilk kez Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağı asıldı. Verilen tepkilere karşı Başbakan Binali Yıldırım’ın söyledikleri, gelecekte gereği yapılmak üzere tarihe not edildi: “Irak anayasasına göre, Kuzey Kürdistan Bölgesel Yönetimi, özerk bir yapıdır. Parlamentosu vardır. Başbakan’ı, bakanları vardır. Ayrı bayrağı vardır ve dünyada da bu şekilde tanınır.”

Mesud Barzani, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi başkanlığına 2005’te parlamento tarafından, 2009’da halk tarafından seçildi. 2013’te parlamento kararıyla görev süresi iki yıl daha uzatıldı. Bu uzatma 19 Ağustos 2015’te bitti ancak Mesud Barzani, zamanı geçtiği halde seçimlerin yapılmasını engellemektedir. Yasalar, başkanın halk tarafından seçilmesini öngörmesine karşın, görev süresinin bitimine yakın, Barzani yönetimindeki seçim kurulu ‘seçim yapacak para ve eleman olmadığı’ gerekçesiyle seçimden kaçmıştır. 2015’ten bu yana Bölgesel Yönetim Parlamentosunu çalıştırmayan Mesud Barzani’nin, seçim yapacak para bulamazken, halk oylaması yapacak parayı bulması da ilginçtir. Mesud Barzani, iktidarını sürdürmek ve gücünü pekiştirmek üzere halk oylaması konusunu gündeme getirerek, kendisinin başında olacağı yeni bir Ortadoğu diktatörlüğünün kurulmasını düşlemektedir.

Ülkemiz yöneticilerinin el üstünde tuttuğu Mesud Barzani, halk oylaması yapacağının ilk işaretini 23 Mayıs 2015’te ABD ziyaretinde verirken, Tayyip Erdoğan “bağımsız Kürdistan, Irak’ın iç sorunudur” demişti. 2016 Ocak ayında oylamanın takvimini başlattı ve 2017 Haziran ayında 25 Eylül’ü, halk oylaması tarihi olarak ilan etti.

Bu tarihler belliyken, bu halk oylamasını önlemek için ülkemizin yöneticileri, kimi önlemler alabilirlerdi ama oyalama sürecine bıraktılar. Öncelikle Mesud Barzani’nin Türk pasaportu iptal edilebilirdi. Mesud Barzani’nin ve aşiretinin Mersin limanı başta olmak üzere tüm şirketlerine operasyon yapılarak el konabilirdi. Birçok AKP’linin ortaklığı ile satılan petrol ve türevleri ticareti durdurulabilirdi, verilen elektrik kesilebilirdi. Yapılan her türlü ticarete son verilerek, ekonomik ambargo uygulanabilirdi. Habur sınır kapısı kapatılabilirdi. Hava sahası kapatılarak, Erbil seferleri iptal edilebilirdi. Erbil Konsolosu geri çekilebilirdi ve Barzani’nin Ankara  temsilciliği kapatılarak görevliler sınır dışı edilebilirdi. Barzani’nin Türkiye’nin güneydoğusunu Kürdistan’da gösteren Rudaw adlı TV kanalı Türksat uydusundan çıkarılabilirdi. Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda Türkiye, İran, Suriye ve Irak devletlerinin birlikte hareket etmesi için, Türkiye girişimde bulunup, öncülük yapabilirdi. Bu önlemlerin hiçbiri alınmayıp, yalnızca göz boyama amaçlı konuşularak oyalama yapılmıştır. Halk oylaması öncesi önlem almayanlar, oylama sırasında da seyirci konumuna düşmüşlerdir. Halk oylamasından sonra alınan önlemler ise geç, yetersiz ve göstermeliktir.

Mesud Barzani ile ortaklık yapan ve bugüne kadarki sürecin gelişmesine omuz veren, destek olan siyasal iktidarın halk oylamasına engel olmak için kimi önlemler almasını beklemek saflık olurdu. O nedenle halk oylamasına dek herhangi bir önlem alınmadı ve oylamanın yapılmasına gizli destek sağlandı. Tabii aynı durum yumuşak muhalefet için de geçerlidir.

Mesud Barzani’nin böyle bir yanlışa düşeceğine olasılık vermediğini ve yanıldığını söyleyen Tayyip Erdoğan, sürekli aldatılarak, kandırılarak siyaset yapmaktadır. Üstelik Erdoğan’ın “bu halk oylamasının sonucu şaibelidir” diyerek, ülkemizde 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylamasına göndermede (atıfta) bulunduğu sanılmaktadır.

Halk oylaması konusundaki tutumunun ne olacağını bile oylamadan üç gün önce topladığı Milli Güvenlik Kurulu’na bırakan siyasal iktidar, toplantıdan “referandum gayrimeşrudur” gibi önlem içermeyen bir karar çıkardı. ABD ve öbür emperyalist ülkelerin açıklamalarından sonra, oylamaya iki gün kala TBMM’yi olağanüstü toplayan siyasal iktidar, Irak ve Suriye tezkeresini sanki halk oylamasına karşı bir tedbirmiş gibi yeniden uzattı. Bağımsız Kürdistan kurulmasının, özellikle ülkemizin ve bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü tehlikeye atacağını göremeyen ufku dar siyasetçiler, emperyalizmin taşeronluğunu yapmaktadır.

Halk oylamasından sonra yapılması gereken şey uluslararası sözleşmelerden doğan haklarımızı sonuna dek savunmak ve sonuç alıcı kararlar vermektir. Ankara, Tahran, Şam ve Bağdat’ın birlikte hareket etmesini sağlamak için, ülkemize büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Ancak bu görev ve sorumlulukların gerek siyasal iktidar, gerekse yumuşak muhalefet tarafından yerine getirilmesini beklemek hayalin de ötesindedir… (04.10.2017)
====================================
Dostlar,

Değerli kardeşimiz Suay Karaman yakın tarihe ışık tutan somut olayları iyi ki sıralıyor bu yazısında. İnsan belleği unutma hastalıklı (nisyan ile malul!).. Hele az okuyan, not almayan, arşiv tutmayan toplumlar.. Sitemizin manşetinde bu konuda benzer vurguları yapan 2 makalemizin erişkesini (linkini) hala tutuyoruz.:

AKP = RTE NEDEN İKBY – BARZANİ’ye KESİN – NET “HAYIR – YAPAMAZSIN” DİYEMİYOR ?
BARZANİSTAN HALKOYLAMASI; NE YAPMALI?
2 makalemizi okumak için lütfen üstünde tıklayınız..

Bir de çook çarpıcı bir karikatür.. Türkiye’ye kurulan tuzak…

MHP Genel Başkanı D. Bahçeli muhterem, balıklama atladı bu oltaya.. 82 Kerkük, 83 Musul, 84 Erbil…  miş miş miş.. Büyüklere masallar.. tabanın gazını almalar.. Beş bin ülkücü bölgede savaşmaya hazırmış.. Daha önceleri nerelerdeydiniz?? AKP = Erdoğan Barzani’nin halkoylamasına giden süreçteki apaçık çanak tutuşları sırasında Bay Bahçeli ve particiği MHP nerelerdeydi??

 

  • Her 2 parti de kendilerine yüklenen küresel misyonlarını yürütüyor; çıplak gerçek budur.. 
    Türkiye ve Anamuhalefet bu hazin ve acı gerçeğe göre konumlanmalı, savunma örmelidir. Örneğin Irak’ın kuzeyindeki PKK mevzilerine, Kandil’e kara harekatı yapıl(a)mamaktadır!?

Başbakanlık yapan Binali bey, bir özerk bölgenin bayrağını göndere çekmeyi savunurken hukuk dışı konuşuyordu. Uluslararası hukukta BM’ye kayıtlı bir devlet değil o bölge. Dolayısıyla statüsü de devlet değil ve BM kurucularından egemen bir devlet olan Türkiye ile uluslararası ilişkide eş statülü değil. Neden bu gerçekleri Bay Bahçeli ve particiğinin seçkin uzmanları dile getirmediler??

Uyannnnnn ey halkım uyannnnnn derin gaflet uykusundan..
Seni kimler “öpüyor” siyaseten, gör artık..
Ülken  – vatanın 97 yıl sonra gene Sevr tehdidi altında..
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin Sevr’i onaylamış; Mustafa Kemal ve arkadaşları – ilk Meclis bunu yırtmış ve imzalayanları da vatan haini ilan etmişti.
97 yıl sonra herkes gene rolünü oynamakta; tarih aptal toplumları böyle tekerrürle pataklıyor!

Sevgi ve saygı ile. 04 Ekim 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

ORTA AKP’den GOL CEMAAT’ten

ORTA AKP’den GOL CEMAAT’ten

portresi_papyonlu
Türker ERTÜRK

Başbakan Erdoğan’ın siyasal başdanışmanı Yalçın Akdoğan
“Cemaat Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpas kurdu” açıklamasında bulunmuş. Bu söz doğru olmasına doğru da, gerçeğin tümünü yansıtmıyor.

İçinde çok büyük rantın olduğu suçların yakalanması gerçekten çok zordur
.
Büyük uyuşturucu kaçakçılıkları ve yolsuzluklar da böyle!
Eğer böyle suçların medyada yakalandığını duyarsanız bu güvenlik güçlerinin başarısından çok suçluların rantın paylaşımında birbirlerine düşmesi,
birbirlerini kazıklamaya çalışması sonunda yapılan ispiyonların sonucudr.

Bugün ülkemizde yaşadığımız rezillik ve kepazelik de budur.
Erdoğan liderliğinde AKP ve Cemaat iliklerine DEK suçludur ve
ülkelerine karşı emperyalizmin taşeronluğunu yapmışlardır.

Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonel hukuk davaları emperyalizmin istekleri doğrultusunda Türkiye’nin dönüştürülmesi ve çıkarları doğrultusunda başkalaştırılması için yapılmıştır. Bu operasyonlarda AKP ve Cemaat suç ortağıdır. Her ikisini de emperyalizmin taşeronluğuna iten esas neden gizli gündemlerini ancak bu yolla sağlayabileceklerine olan inançlarıdır.

Eşeklik yatar!

Geçtiğimiz hafta İzmir’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ait Alaybey Tersanesi’nde havuz bakımı yapılan Değirmendere çekicisi (römorkörü) yüzer havuzdan indirilirken kaza oldu ve 8’si asker, 2’si işçi olmak üzere 10 yurttaşımızı yitirdik.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Her kazanın farklı farklı nedenleri vardır. Sanırım yapılacak incelemede bu kazanın da gerçek nedeni ortaya konur. Ama kazaların en büyük nedeni insan hatasıdır.
Bahriye’de

“Her kazanın altında çok büyük bir ihtimalle bir eşeklik yatar” sözü kazalardaki
insan hatasının önemine işaret eder.

Değirmendere çekicisinin (römorkörünün) havuzda yan yatar durumda fotoğraflarını görünce çok üzüldüm. Şehit haberlerini alınca içim yandı. Ama bu bir sonuçtu.
Bu ve bunun gibi haberleri ben bekliyordum! Bunu yazdım da!

Alabora olan Deniz Kuvvetleri

Esasında yan yatan, alabora olan, su almaya devam ederek batmak üzere olan
Türk Deniz Kuvvetleri’ydi. Değirmendere kazası bunun normal bir sonucuydu.

Deniz Kuvvetleri’nde kazalar son yıllarda olağan duruma geldi. İzmir’de yaşanan çekici (römorkör) faciasının yankıları sürerken bir kötü haber de Akdeniz’den geldi.
Yıldıray denizaltımızın Kıbrıs açıklarında bir kuru yük gemisiyle çarpıştığını öğreniyoruz.

Geçen yıl Marmara Denizi’nde iki hücumbotumuz çarpışmıştı. 2010’da Gökçeada firkateynimiz Kenya’nın Mombasa limanında karaya oturdu. Bu kazalarda hem genç     insanlarımızı hem de paralarımızı yitiriyoruz! Bu üst üste gelişler rastlantı olabilir mi?

Daha önce de yazdım ve televizyon programlarında anlattım. Balyoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast ve Casusluk gibi hukuk dışı (gayri hukuki) operasyonel davalarla Türk Deniz Kuvvetleri’nin moral ve motivasyonu yerlere serilmiş ve en yetenekli
A takımını yitirmiştir. Kazalar bu nedenle artmaktadır, daha da artacaktır.

Bu hukuk dışı tertipler emperyalizmin teknik direktörlüğünde yapılmıştır.
Erdoğan ve AKP bu tertiplerde, referandum dahil yasal alt yapıyı hazırlayarak,
yönetsel düzenlemeleri ve atamaları yaparak ve siyaseten arkasında durarak
ortayı yapmış, Cemaat de yargıda ve emniyette bulunan uzantıları ve köstebekleri vasıtası ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kalesine golleri atmıştır.

Bu nedenle şehitlerimizin kanından bu tertipleri yapanlar (Erdoğan, AKP ve Cemaat ), bu tertiplere sessiz kalan, önlem almayan ve tasfiyeleri geleceği için fırsat gören komutanlar sorumludur.

Geçtiğimiz Perşembe günü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 2. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün aramızdan ayrılışının 40. yılında düzenlenen

“İsmet İnönü ve Bilim” konulu panele konuşmacı olarak katıldım.
Paneli yöneten Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden’e
ve paneli düzenleyen Prof. Dr. Günal Akbay ve Prof. Dr. Semih Baskan’a
bu başarılı etkinlik nedeniyle teşekkür ederiz.

Saygılar sunarım.