Etiket arşivi: Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Prof. Dr. Sencer İMER’den Koronavirüs Salgını Hakkında Uyarılar

Prof. Dr. Sencer İMER’den Koronavirüs Salgını Hakkında Uyarılar

Aydınların 'Avrupa' manifestosu ikiyüzlü'

Değerli arkadaşlar,

Vakaların tırmanma hızı devam ediyor.
Vakaların ikiye katlanma hızı bugün 21,8 güne düşmüş görünüyor, ama bir gün önce 14 gündü.

Böyle bir düşüş işin tabiatına aykırı. Ama Sağlık Bakanlığı’nın sabunlarmış sayıları ile dahi 150 bin vakaya 5 Mayıs’da ulaşmış oluyoruz.

Türkiye’nin yarısının enfekte olması bugünkü veriler ile 27 Eylül’e gitmiş görünüyor, halbuki bu değer bir gün önce 22 Ağustos’du.

Yani bütün sayı oynamalarına rağmen salgının yayılma hızını istedikleri değere, bir yıl geriye atmayı beceremediler.

Vaka/test oranını bir günde % 11.7’den % 8,2 ye düşürdüler. Bu mümkün değil. İşin akışına aykırı. Yani az test ve sonuç getirmeyen testler yapmışlar. Bütün mesele az vaka çıkarmak ve 100 bin vakayı göstermek yerine 98 000’de kalmak.

Zira CB plato yapıyor dediği için ona uygun vaka sayısı üretmek gerekiyor.

  • Bu tam bir rezalet!

Artır test sayısını ve doğru kişilere test yap o zaman seni görelim .

Ama bütün buna rağmen İtalya’nın 3 hafta önceki durumundayız, vaka sayıları itibariyle.

Çin’i, İran’ı geçtik, yakında Almanya ve İngilere’yi geçebiliriz.

Hangi plato!?…

Vaka tırmanması hızla sürüyor.

Ölüm oranı % 2,3 görünüyor ancak maalesef gerçek ölüm sayıları değil bunlar. Muhtemelen bunun en az iki katı olduğunu tahmin ediyorum: Ölenler, farklı kategorilerde gösteriliyor. Bugün itibariyle mezarlıklardan ve TÜİK’den ölüm sayılarının verilmesi yasaklanmış.

Bu Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AbD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın tespiti. DSÖ de Türkiye’yi bu yanlışları düzeltmesi konusunda uyarmış.

  • Türkiye maalesef totaliter ülkelerde görülen tavırlar ile bu salgını yönetmeye çalışıyor, daha doğrusu yönetemiyor.

Çok yazık!

Böyle 2 veya 4 günlük karantinalarla sonuç çıkmaz, en az bir ay ciddi karantina gerekiyor.

İtalya, İspanya olmaya doğru gidiyoruz, hatta belki İstanbul, Kocaeli, İzmir, Ankara, Konya gibi şehirlerde durum daha da kötü!

Bu yüzden şehir ölçeğinde sayıları vermiyorlar.

Şeffaf ve açık olmak şart; bu panik yaratmaz.

Tersine bilinçli bir kriz yönetimi için şart!

Türkiye daha işin başında; plato vs. gibi boş yaklaşımları bırakalım.

Kendi kendimizi kandırmayalım!

Sevgi ve saygılar, 22 Nisan 2020

Bir Salgın Üç Profesör 

Bir Salgın Üç Profesör

Op.Dr. Ceyhun  İrgil (1965 -  .... )Dr. Ceyhun İRGİL
Cumhuriyet, 19 Nisan 2020

Koronavirüs nedeniyle sağlığın, bilimin değerini ve önemini anladık. Televizyon ekranları bilim insanları ile dolu. Hocalar anlatıyor, dinliyoruz. Öğrencileri doktorlar, hemşireler, sağlık çalışanları sahada mücadele ediyor.

Cephede virüsle savaş var. Cephenin önünde yaralananları, şehit düşenleri duyuyoruz her gün… Aslında bu insanlar her zaman sahadaydı. Biz onları görmüyorduk. Görmediğimiz gibi geçmişte çok eziyet ettik.

Şiddete maruz kaldılar. Sadece fiziksel şiddet değil, çoğu zaman toplumun fark etmediği lince maruz kaldılar. İşten atıldılar. İtibarsızlaştırıldılar. Duymadık. Şimdi görünür oldular ve toplumun bazı gerçekleri ve öykülerini bilmesi gerekir. Biri Prof. Dr. Ahmet Saltık

ŞEHİT OĞLU

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi. Halk sağlığı camiasının saygı duyulan, hocaların hocası…

Özü sözü bir bilinen, doğru bildiğini korkusuzca söyleyen bir halk adamı…

Bilime, bilgiye ve öğrencilere adanmış bir hayat…

Ülkenin ve dünyanın konusu olunca, bu deneyimi ve birikimi ile herkesin ilk başvuracağı kişilerden biriydi. “Salgın yönetimi” konusunda doğal olarak televizyonlar ve medya, hocayı hemen buldu.

Oysa televizyonlara, medyaya çıkan biri değildi. Ahmet Hoca, salgın yönetimi konusunda iktidarı eleştirince, konu ile ilgili bilimsel gerçekleri de anlatınca, trollerin hoşuna gitmedi. Yaptığı açıklamada, iktidarı eleştirip “Siyasi otoritenin, Türkiye’deki tek adam rejiminin bir kez daha takkesini önüne koyup düşünmesi lazım..” deyince troller “vatan haini, Ermeni dölü, FETÖ’cü” gibi iftiralar atarak ölüm tehditleri savurdular.

Prof. Dr. Ahmet Saltık, siyasi iktidarın vahim bir hata içinde olduğunu belirterek “İzlediği politikalar daha çok insanın ölümüne, daha çok insanın hastalanmasına ve uzayan salgın nedeniyle ekonominin daha da ağır çöküşüne yol açıyor” ifadelerini kullanmıştı. Koronavirüse karşı yaptığı kritik uyarı ve önerilerine karşı, iftiralar ile ölüm tehditleri savurdukları, “vatan haini” dedikleri Ahmet Hoca ile ilgili bilmedikleri ve bu saldırıları yapanların utanacağı bir gerçek vardı: Ahmet Hoca, şehit çocuğuydu

Prof. Saltık’ın babası Başkomiser Halis Zeki Saltık, İstanbul’da görevi başında 7 Temmuz 1980 günü şehit olmuştu. (Halis Zeki Saltık şehit edildiğinde 47 yaşındaydı, oğlu Prof. Saltık, 27 yaşında tıp doktoruydu ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinde uzmanlık eğitimi alıyordu. Üçüncü çocuğu Hülya Saltık ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi idi, onun mezuniyetini göremedi.) Ayrıca hakaret ettikleri Prof. Dr. Saltık’ın başarılı bilim yaşamı ve özgeçmişini bilselerdi daha çok utanırlardı.

Tüm okullarını birincilikle bitirenTTB Yüksek Onur Kurulu üyesi olan hoca, ülkemizde hem Tıbbiye hem de Mülkiye’den mezun olan ilk insandı.
****

“MİLLİ AŞI”

Öyküsü unutulan ama koronalı günlerimizde baş tacı edilen bir başka profesör… Ülkece koronavirüs ile tanışmamışken bu virüsün amcaoğlu SARS salgını yüzlerce can almıştı. SARS’ın da doğum yeri Çin’di. Dünya o dönem de harıl harıl laboratuvarlarda bu virüse kafa yordu.

2007 yılında genç bir profesör, aşı çalışmalarını yayımladı. “Milli aşı” ve kanser aşıları için çalışan bir laboratuvarın mesul müdürüydü.

O dönem “milli” proje hazırlayan diğerleri gibi birilerinin dikkatini çekti. Üstelik yürekli bir Atatürkçü ve Kuvayi Milliyeciydi. Malum FETÖ’nün Ergenekon kumpasında bir kulp buldular. 6 Temmuz 2008’de Ergenekon tertibinde önce gözaltına alındı, sonra tutuklandı.

6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Üniversiteden attılar. Çalışmaları yarım kaldı. Adı, Prof. Dr. Ercüment Ovalı

12 yıl sonra ülkenin koronalı günlerinde tüm televizyonlarında umudun adıydı hoca… Kumpas davalar sürecinde her gün gazetelerinde “vatan haini”, televizyonlarında “halk düşmanı” ilan ettikleri genç profesöre şimdi güzellemeler yazılıyordu. FETÖ’cülerle el ele verip hayatını kararttıkları Prof. Dr. Ercüment Ovalı’nın fotoğraflarını manşetlere koyup “Türkiye’nin büyük başarısı” deniyordu.

Hapisten çıkınca işsizdi. Laboratuvarını, ekibini dağıtmışlardı. Yılmadı. Acıbadem Üniversitesi’ne başvurdu. Vakıf üniversitesi olduğu için çalışmasına izin verdiler. Tekrar laboratuvarda çalışmaya başladı. Kan ve kök hücrelerinden ürettiği “dermoplastik” çalışmasıyla ABD’de “Deneysel Araştırma” ödülünü kazandı. Yüzlerce çalışma arasında birinci oldu.

EREN’E ADANAN ÖDÜL

PKK’nın şehit ettiği çocuk Eren Bülbül“Biri de çıkıp demiyor ki Eren iyi ki varsın” diye bir paylaşımda bulunmuştu. Prof. Dr. Ercüment Ovalı, Orlando’da ödülünü alırken “Herkes Atatürk bakışlı çocuk için, Eren için ödülü kaldırdığımı bilsin. Ödülümü Atatürk bakışlı Eren’e adıyorum” dedi.

Hayat çok acımasız… Linç et, işinden at, aşı çalışmalarını engelle…

Mart 2020, şimdi hocanın aşı bulması için dua edip, yere göğe sığdıramayıp alkışlıyorlar. Prof. Dr. Ercüment Ovalı’nın ömür boyu hapsini, hatta idamını isteyenler, şimdi televizyonlarında, gazetelerinde “Türkiye’nin umudu” diyorlar. Alkış kıyamet hocanın bulmayı umut ettiği aşıyı bekliyor.

Siyasal İslamcıların tarihsel açmazı bu… Akıl ve bilimden uzak, hurafe ve tuzaklara yakın durmanın tarifsiz ızdırabı.
****

CASUSLUKTAN YARGILANDI

Salgının, öyküsü unutulan bir başka profesörü ise Prof. Dr. Tayfun Uzbay’dı. Her akşam TV kanallarında saygı ile dinlenen Profesör Tayfun Uzbay, Türkiye’nin saygın bir farmakoloji uzmanıydı.

Çok değil 7 yıl önce, GATA Tıbbi Farmakoloji’nin başkanıydı. TÜBİTAK Tıp Kurulu, Sağlık Bakanlığı Bilim Komisyonu, Eczacılık Akademisi Bilim Kurulu üyesiydi.

Roche Araştırma Ödülü vardı, Eczacılık Akademisi Ödülü vardı, Popüler Bilim Ödülü vardı. Yedi kitabı vardı…

7 yıl önce “ilaçlarımız Milli olsun, yabancıların eline bakmayalım” dediği için, ilaç tröstlerinin hedefi olmuş ve CIA maşası FETÖ tarafından “vatan haini” ilan edilip tutuklandı.

Casusluktan yargılandı. Hapse atıldı. Türkiye, koronavirüs belası ile yıllarca eziyet edilen ve haksızlığa uğrayan hocayı hatırladı ama ona yapılanlar unutulmuştu.

Hocayı hatırlatan Yılmaz Özdil’in ifadesi ile “Kendi canının derdine düşen sayın ahalimiz, canını kurtarsın diye Profesör Tayfun Uzbay’ın ağzının içine bakıyor”du.
****

Bir salgın… Üç profesör… Aynı iktidar döneminde önce “hain” denen iki hocaya, şimdi “kahraman” deniliyor.

Bir diğeri şehit oğlu, saygın hocaya da şimdi “hain” diyorlar. Kendileri gibi düşünmeyen herkesi hainlikle suçlayanlar, tarihten hiç ders almıyorlar
===========================
Dostlar,

Bizi hak etmediğimiz ölçüde övgüye boğan meslektaşımız Dr. Ceyhun İrgil’e çok teşekkür ederiz. Ulusumuz için ne yapsak azdır; her şeyimizi borçlu olduğumuz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yarattığı Cumhuriyetimize borcumuzu ne yapsak ödeyemeyiz.

Sevgi ve saygı ile. 20 Nisan 2020

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

 

 

17 Nisan 2020 TV Programlarımız

Bu gün, 17 Nisan 2020 Cuma günü                    :

Saat 11:00’de HALK TV’de
Ayşenur ASLAN’ın konuğu olacağım..

Akşam saat 21:00’de ise TELE1’de
Halk Arenasına katılacağım..

COVID-19 Salgınını konuşacağız..
Salgının nasıl kötü yönetildiğini / yönetilemediğini..
Önerilerimizi sunacağız..
Salgın yönetimi Halk Sağlığı Uzmanı hekimlerin işi çünkü.

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, Hekim – Halk Sağlığı Uzmanı
MSc, Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
BSc, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (Mülkiye)

Virüs, 10 Nisan’da kuluçkaya yatırıldı

Virüs, 10 Nisan’da kuluçkaya yatırıldı

İktidarın yurttaşlara ‘son dakika’ duyurduğu sokağa çıkma yasağı sonlandı ancak uzmanlara göre yüzbinlerce insanın sokağa dökülmesiyle salgına adeta davetiye çıkarıldı ve bunun etkisi iki hafta içinde ortaya çıkacak..

logo 13 Nisan 2020

MUSTAFA MERT BİLDİRCİN
https://www.birgun.net/haber/virus-10-nisan-da-kuluckaya-yatirildi-296160

Hükümetin halk sağlığını hiçe sayarak, aniden duyurduğu 31 il için açıklanan sokağa çıkma yasağı ‘şimdilik’ sonlandı. Uzmanlara göre sokağa çıkma yasağının ilan edildiği 10 Nisan günününde salgına zemin hazırlanırken, bunun sonuçları etkisini kısa süre içinde gösterecek.

BirGün’e konuşan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık, “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sokağa dökülen insan sayısının 250 bin olduğunu söyledi. Bu kadar kişinin yakın temas durumuna gelmesi bile ciddi bir sorun kaynağıdır.” dedi.

virus-10-nisan-da-kuluckaya-yatirildi-715507-1.

virus-10-nisan-da-kuluckaya-yatirildi-715509-1.

SAĞLIK BAKANI’NIN SONRADAN HABERİ OLDU

Sokağa çıkma yasağına ilişkin sürecin Bilim Kurulu kararı ya da İçişleri Bakanlığı’nın inisiyatifiyle değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla yürütüldüğünü savunan Saltık, “Erdoğan’ın tek başına verdiği bu ciddi olumsuz sonuçları olabilecek kararın gerekçesini anlamak olanaksız.” diye konuştu.

Sokağa çıkma yasağına ilişkin insanlara yeterli bir süre verilseydi 10 Nisan Cuma gecesi yaşananların meydana gelmeyeceğini belirten Saltık, “İğneyle kuyu kazarak insanları birbirinden fiziksel olarak uzaklaştırma çabamız çöpe atıldı.” dedi. Sokağa çıkma yasağı ile birlikte yaygın test uygulamasının da yaşama geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Saltık, “İnsanlar habersiz ve ani biçimde adeta tuzak kurularak evlerine hapsedildi. Test yapılmadığı için tümüyle anlamsız ve çok sakıncalı bir uygulama oldu.” diye konuştu.

KURUL İSTİFA EŞİĞİNE GELDİ

Prof. Dr. Saltık’ın değerlendirmeleri şöyle:

“Sokağa çıkma yasağı eğer Bilim Kurulu kararı ile ve şekil olarak hukuka uygun alınmış olsaydı belki de salgının en yoğun döneminde olduğumuzu ve 48 saatlik sokağa çıkma yasağının nasıl sonuç vereceğinin denenmek istendiğini düşünebilirdik. Ancak bu sokağa çıkma yasağı kararının ardından Bilim Kurulu’nun istifa eşiğine geldiğini de öğrenmiş bulunuyoruz. 2000 yılı öncesinde nüfus sayımları bir Pazar günü gündüz saatlerinde halk eve kapatılarak yapılıyordu. Şimdi de benzer biçimde arka arkaya birkaç hafta sonu gündüz saatlerinde halkımız evde kalmaya çağrılarak, gerekli ise yasak ilan edilerek ama mutlaka bu süre içinde yaygın test yapılarak milyonlarca insana ulaşılarak, saklı ve gizli kalmış taşıyıcıları ve hastaları bulmak amaçlı uygulanmalı. Türkiye bir sürü toplumu değildir. Biz Cumhuriyet’in onurlu yurttaşlarıyız ve bu tür anti demokratik, insan haklarına aykırı, dünyada örneği görülmeyen ve tek bir kişinin sorumsuzca aldığı kararların sonuçlarına katlanmak durumunda değiliz. Akıl ve bilim dışında bu salgınla baş etme olanağımız yoktur.”
===============================================
Dostlar,

logo biraz kısaltma yapmış.. Demecimizin tümü aşağıdaki word dosyasında..

BIRGUN’e_demec_12.4.20

Sevgi ve saygı ile. 13 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER) YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) PANDEMİSİNE TÜRKİYE’DE HAZIRLIKLILIK VE YANIT: 28. GÜN DEĞERLENDİRMESİ

HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER)
YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) PANDEMİSİNE
TÜRKİYE’DE HAZIRLIKLILIK VE YANIT: 28. GÜN DEĞERLENDİRMESİ*

Pandeminin Ülkemizdeki 28 gününe ilişkin HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİ (HASUDER) YENİ KORONAVİRÜS HASTALIĞI (COVID-19) GÖREV GRUBU iş planı çerçevesinde Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak, Dr. Öğr. Üyesi Meltem Akın Dikleli, Prof. Dr. Gül Ergör, Arş. Gör. Nurcan Şentürk Durukan, Arş. Gör. Dr. Selin Girgin ve Prof. Dr. C. Tayyar Şaşmaz.’ın katkılarıyla hazırladığımız durum raporunu değerlendirmelerinize sunuyoruz.
 
Salgının  zararını en aza indirmeye katkı sağlamasını diliyoruz. 12 Nisan 2020
 
COVID-19 Durum İzleme Grubu adına

Prof.Dr. Muzaffer Eskiocak

I. Giriş

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 30 Ocak 2020 tarihinde Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın (COVID-19) Uluslararası Önemi
Haiz Halk Sağlığı Acil Durumu olduğunu ilan etmiştir. DSÖ durum raporlarında Türkiye’deki virüs dolaşımı
tanımlaması; Avrupa kaynaklı olduğu açıklanan ilk importe olgu bildiriminden yaklaşık bir hafta sonra (19 Mart
2020) yerel dolaşıma (local transmission), üç hafta sonra da (09 Nisan 2020) toplumda yaygın dolaşıma (community transmission) evrilmiştir.

Sağlık Bakanlığı kurduğu Pandemi Bilim Kurulu ile süreci yönetmeye ve koordinasyonu sağlamaya çalışmaktadır.
Alınan önlemler, başlangıçta COVID-19 olgusu bulunan ülkeler ile olan uçuş yasağı sınırlamalarından; okulların
kapatılması, kamu kurumlarında esnek ve uzaktan çalışılması, yurtdışı ve yurtiçi seyahat ve hareketliliğin
sınırlandırılması, büyükşehirlere giriş ve çıkışların kapatılması, illerin kendi pandemi kurullarıyla il için alınacak
önlemlerin belirlenmesi ve büyükşehirlerde iki günlük sokağa çıkmanın yasaklanması noktasına ulaşmıştır. Geçen
bir ayda COVID-19 olgu sayıları hızla artarak ülkemizin olgu sayısı yüksek seyreden ülkeler grubunda yer aldığı
görülmektedir ve olgu artışı hızla devam etmektedir.
Bu süreçte sağlık örgütünün cansiperane çalışmalarına karşın, kamu yönetiminin aldığı önlemler ile süreç
yönetimi, -Uzmanlık Derneğimiz HASUDER’in anlamlı soyutlaması ile- UMUT ve ENDİŞE duygularını birlikte
yaşatmaktadır. Süreç, toplumda ve kamu yönetiminde gittikçe daha çok belirginleşen ve farklılaşan -aklın ve
bilimin sınırlarını zorlayan- etki ve tepkilere (geçinmek için evden çıkmak zorunda olma-evde kal çağrısına
uyamama, COVID-19 durumu belirsiz yurt dışından ve umreden dönenlere ilk başlarda uygulanan öz-denetimli
karantina, sosyal mesafeye aldırmama, dezenfeksiyon tüneli, sokağa çıkma yasağının kapsamında belirsizlik markete hücum vb gibi) yol açmaktadır.

Pandemi bütün ülkeler için birincil sağlık sorunu olma durumunu sürdürürken bu süreç, akıl ve bilimsel
yöntemlerden uzaklaşılmadan, tüm süreç saydam olarak paylaşılarak, toplumda güven duygusu korunup
geliştirilerek yürütülür ise en az toplumsal hasar ile atlatılabilecektir.

Amaç

HASUDER tarafından hazırlanan “Türkiye’de Pandeminin İlk 14 Gün Değerlendirmesi” raporunun devamı niteliğinde ve kapsamı bir öncekine göre genişletilmiş olan bu çalışma ile; ülkemizde ilk COVID-19 olgusunun görülmesinden (10 Mart 2020) sonra geçen 28 gün içindeki pandemi sürecini değerlendirmek, sürecin yöneticileri için eleştirel okuma ve tartışma zemini oluşturmak, bilim ve toplumsal bellek için kayıt üretmek amaçlanmıştır.

Yöntem

Bu çalışmada, kabul gören 14 günlük kuluçka süresi temel alınarak ülkemizdeki hazırlıklılık ve yanıt en uzun iki kuluçka
süresince (28 gün) değerlendirilmiştir. Sağlık Bakanlığı kamuoyu paylaşımları [1, 2, 3], DSÖ durum raporları [4],
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) [5] ile diğer açık kaynaklı veriler ve medya haberleri gözönüne
alınarak ülkemizdeki salgın yönetim süreci DSÖ Hazırlıklılık ve Yanıt Kılavuzu’na [6] göre değerlendirilmiştir.

…………………..
……………………………
…………………………………….
…………………………………….

Öneriler

1. Halk Sağlığı Uzmanları İl Pandemi Koordinasyon kurullarının tamamında görevlendirilmelidir.
2. Salgın epidemiyolojik veriler ve toplumbilimleri doğrultusunda hastalanma ve ölümleri önlemek amaçlı
bir yaklaşımla yönetilmelidir. Kontrollü salgın yönetimi yerine baskılama stratejisine geçilmelidir.
3. Tüm illerde test yapılmalıdır. Test yapılan merkez sayısı illerin ihtiyacını zamanında karşılayacak düzeye
çıkarılmalıdır
4. Sağlık çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği sağlanmalıdır.
5. Toplumun algı ve davranışlarına ilişkin toplumbilim araştırmalarından üretilen kanıtlara dayalı uyum ve
işbirliğini geliştirici politikalar belirlenip uygulanmalıdır. Salgın yönetimine güven geliştirilmelidir.
6. Türkiye’de COVID-19 salgınına ilişkin araştırma olanakları hızlıca yaratılmalıdır.
7. Yurttaşlara, “Yaşamınızın sürdürülmesi devletin güvencesi altındadır“ mesajı net olarak verilmeli,
gereği yapılmalıdır.
8. Sürveyans verileri epidemiyolojik analizlerin ve değerlendirmelerin yapılabilmesi için ilgili bilim
alanlarındaki uzmanların analizine açılmalıdır.
9. Salgının denetiminde olguların izolasyonu ve temaslı izlemleri yaşamsal öneme sahip olup, ev izolasyon
koşulları uygun olmayan COVID-19 olguları için yurt vb. ev dışında izolasyon yerlerinin hazırlanması gerekmektedir.
10. COVID-19 PCR(+) olgular dışında PCR(-) radyoloji ya da klinik pozitif olguların da izolasyon temaslı
izlemlerinin yapılması ve kayıtlarının ayrıca tutulması önerilir. COVID-19 virüs tanımlanmış (test sonucu
pozitif olan) hastalar COVID-19 doğrulanmamış (test sonucu negatif) COVID şüpheli hastalar da U07.3
hastalık kodu ile kayıtlara geçirilmelidir. Ölüm bildirim sisteminde ve Hastane Bilgi Yönetim Sistemi’nde
(HBYS) aynı kodlar kullanılmalıdır
11. Pandemi bilim kurulu kararları toplumla paylaşılmalıdır.
12. Sağlık çalışanlarının örgütlerinin de katıldığı, toplum önderlerini de sürece katan saydam bir yönetim
sergilenmeli, salgın yönetimine güven güçlendirilmelidir.
*****
Dostlar,

26 sayfalık bu çok değerli raporu hazırlayan, başta uzun yıllar Trakya Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalında birlikte çalıştığımız sevgili meslektaşımız Prof. Dr. Muzaffer ESKİOCAK olmak üzere çalışma kümesindeki meslektaşlarımıza şükran doluyuz..

Yukarıda rapordan bölümler sunduk..

Tüm raporu okumak ve indirmek için lütfen tıklayınız..
(2,15 MB)

Yeni_Koronavirus_Pandemisinde_Hazirliklilik_ve_Yanit_Turkiye_28._Gun_Degerlendirmesi

Özenle okunmalı ve gereği yapılmalıdır..

Sevgi ve saygı ile. 13 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Ahmet Saltık’a ölüm tehdidi!

Yandaş medya hedef göstermişti…
Prof. Dr. Ahmet Saltık’a ölüm tehdidi!

Dostlar,

Hiçbir yorum ve ekleme -çıkarma yapmaksızın, tarihe not düşmek üzere, belge olsun diye TELE1 TV web sitesinde yer alan haberi aşağıya aynen aktarıyoruz.

Bir de şu adreste epey “sataşma…” var : https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/04/07/prof-dr-ahmet-saltika-sosyal-medyadan-tepki-yagiyor-ic-karisiklik-ve-kaos-mu-cikarmak-istiyor

Bu arada katıldığımız TV programlarından birkaçının erişkesini (linkini) paylaşalım.

Belki özenle izlenir ve söylediklerimizi anlamak için biraz çaba gösterilir.. Niyet bu ise tabii.

https://www.youtube.com/embed/AB4Bi7HwpM4version=3&rel=1&fs=1&autohide=2&showsearch=0&showinfo=1&iv_load_policy=1&wmode=transparent

https://youtu.be/v9L8ejB958g

https://youtu.be/ah_3Ia0JSXk

https://youtu.be/vmMfrN2DhQ4
https://youtu.be/AJKj6IbozeQ
https://youtu.be/ZvwqSd4rYAY

https://youtu.be/saGJyKQupGc

Sevgi ve saygı ile. 09 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

========================================

 

Yandaş medya tarafından hedef gösterilen Ankara Üniversitesi
Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’a sosyal medya üzerinden troller tehdit, hakaret ve küfürler savurdu.

KRT WEB’ten Barış Can’ın haberine göre, koronavirüse karşı kritik uyarılarda bulunan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’a sosyal medya üzerinden troller tehdit, hakaret ve küfürler savurdu.

Her açıklamasında akıl ve bilimin herkesin ve her şeyin üzerinde olduğunu belirten Saltık, “3-4 hafta Cumartesi-Pazar arka arkaya halkı koronavirüse karşı evlerinden çıkarmadan tarayın” önerisinde bulunmuştu.

Troller Saltık’a; “vatan haini, Ermeni dölü, FETÖ’cü’ gibi iftiralar atarken Facebook üzerinden bir şahıs “kanınızı içeceğiz” diyerek tehdit etti. Bir başkası ise, “kaçacak delik arayacaksınız, çok az kaldı” diye yazdı.

Saltık’a iftira ve hakaretlerde bulunanların arasında fakir bir yuttaşa “geber” diyerek nefret saçan ve görevden alınan İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür yardımcısı Nail Noğay da bulunuyor. Noğay koronavirüse karşı akla ve bilime davet eden Saltık hakkında şunları yazdı:

Şizofren beyinli prof. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Prof. Dr. Ahmet Saltık’ı protesto ediyor insanlıktan nasibini almamış bir beyinsizdir diyorum. Cahil bir mahluktur diyorum.

Saltık’a organize şekilde saltıran troller paylaşımlarla kin kustu.

  • Ekşi Sözlük’te, “prof.dr. ahmet saltık’ın ölümle tehdit edilmesi” başlığı açıldı.

PROF. SALTIK NE DEMİŞ, HANGİ KONULARDA UYARMIŞTI?

Saltık, “Geçene sene bir ayda 35 bin kişi öldüyse bu yıl 37 bin ölüm olduysa, 2 bin fazlalık varsa, siz de koronavirüs ölümlerini bin kişi dediyseniz bu bin ölüm nereden geldi? Bu fazladan ölümlerin nedeni ne? Nerede öldü bu insanlar? İdlib’deki çatışmalarda mı şehit oldu haberimiz yok? Bu ölenlerin yaşı, cinsiyeti nedir? 20-30 yaşında Mehmetçik değilse; kadınsa, çocuksa, yaşlıysa, İdlib’de değilse koronavirüsten öldü demektir.” ifadelerini kullanmıştı.

KRT TV canlı yayınında Saltık şu açıklamaları yapmıştı:

GECİKMENİN BEDELİNİ TÜRK TOPLUMU ÖLEREK VE HASTALANARAK ÖDÜYOR!

Bu salgın eğrisi olabildiğince hızlı şu anda. Neredeyse x ekseni ile 70-80 derece açı yapıyor. Yani roket gibi neredeyse, dik gidecek. Bunun daha uzun süre sürmesi belki hafifletilebilir.

  • Geçmişe dönük gecikmenin bedelini şu an Türk toplumu ölerek ve hastalanarak ödüyor.

VAHİM BİR HATA İÇİNDE SİYASİ OTORİTE!

Dolayısıyla siyasi otoritenin bir kez daha,

  • Türkiye’deki tek adam rejiminin takkesini önüne koyup düşünmesi lazım.
  • İzlediği politikalar daha çok insanın ölümüne daha çok insanın hastalanmasına ve uzayan salgın nedeniyle ekonominin daha da ağır çöküşüne yol açıyor.
  • Vahim bir hata içinde siyasal otorite.

SİYASİ OTORİTE BU KARARLARI YERİNE GETİRMEYECEKSE İSTİFA ETMELİDİR

Bilim Kurulu’nun önerileri mutlaka siyasi otorite tarafından yerine getirilmelidir. Bu kurul kararları açıklanmalıdır. Eğer siyasal otorite bu kararları yerine getirmeyecekse istifa etmelidir. Eğer siyasi otorite ısrarını sürdürecekse, akıldışı ısrarını sürdürecekse Bilim Kurulunu istifaya çağırıyorum ben. “Böylesine radikal, köktenci ve zorunlu bilimsel olarak tartışmasız önerilerimiz dahi kabul görmeyecek, uygulanmayacaksa biz işlevsiziz, değersiziz, biz anlamsızız… Ey Türk ve dünya kamuoyu durum budur..” diyerek Bilim Kurulu bir kenara çekilmeli.

Prof. Saltık Birgün gazetesine verdiği röportajda da şunları söylemişti:

“TÜRKİYE ÖNLEM ALMAKTA GEÇ KALDI”

Türkiye’nin salgına karşı bugüne dek aldığı önlemleri yeterli buluyor musunuz?

“Önlemlerin yeterli olduğunu söylemek olanaklı değil, Türkiye geç kaldı. Çin, ilk olguyu 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü’ne bildirdi. Bu, 44 zatürree olgusuydu. Nedeninin aydınlatılamadığı belirtildi. Kısa bir süre sonra bunun, ‘yeni koronavirüs’ adı verilen virüs olduğu anlaşıldı. Türkiye, eğer olağanüstü durum planı yapmış olsaydı bu tarihte hemen harekete geçerdi. Türkiye’de ilk olgu 11 Mart’ta duyuruldu, Çin’deki ilk olgulardan 72 gün sonra. Bu önemli bir süre. Bu sürede salgının Türkiye’ye geleceği öngörülmeli, hazırlıklara başlanmalıydı. 11 Mart aynı zamanda DSÖ’nün kıtalararası salgın (pandemi) ilan ettiği gün idi. Rastlantı mı, bilemiyoruz.

Türkiye bir sahra hastanesini Çin’de olduğu gibi 10 günde değil 45 günde yapabiliyor(!)
O hastaneleri bugüne dek neden yapmadınız? Türkiye’nin hızla sahra hastanesi yapması gerektiğini binlerce kez belirttim, dikkate alınmalıydı.”

21 BİN 500 İNSANIN UMREYE GİTMESİNE İZİN VERİLMESİ

Türkiye’nin salgın ile mücadelede alınacak kararlar konusunda geç kaldığını söylediniz.
Peki hangi kararların Koronavirüs ile mücadelede zafiyet yaşanmasına yol açtığını düşünüyorsunuz?

‘Suudi Arabistan’da hastalık yok’ yanılgısı ile ya da dinsel takıntı ile 21,500 insanın umreye gitmesine izin verildi. Bu bağışlanır bir hata değil. Suudi Arabistan Kabe’yi bile kapattı. Umreden dönen 21,500 insanın bilimsel karantinasını yapmadık. Bu insanların yarısından çok daha azı, yetersiz karantina koşullarında tutuldu. Umreciler yurdun dört bir yanına dağıldı, bu da hastalığın yayılmasında önemli rol oynadı. Sözgelimi İsparta’daki 268 hastanın 245’i Umreciler!

Salgın İran’a gelene dek sınır kapılarında yeterli önlem alınmadı. 358 bin insan sınır kapılarından yeterince denetim olmadan Türkiye’ye girdi. Batı’daki sınır kapıları da aynı. Sınır kapılarında sahra hastaneleri, karantina yerleri açılmalıydı.”

”TOPLUMDA HASTALAR BİRİKİRKEN BİZ, HAFTALARCA TANI KOYAMADIK”

Türkiye’de günlük uygulanan test sayısı 20 bini aştı. Sizce yeterli mi?

“Salgının Türkiye’ye girmesinin geciktirildiğini söylediler. Bu, halının altına süpürmek, ‘Deve kuşu politikası’ uygulamaktır. Nitekim, testler artırılmaya başladıktan sonra olgu sayıları da tırmandı. Türkiye’de günümüze dek yapılan toplam 200 bin testten 30 bininde hastalık yakalandı. Test yaptığınız her 7 kişiden 1’ini pozitif buluyorsunuz. Bu yüksek bir oran. Türkiye 3 haftada 200 bin test yaparken ABD’de daha kısa sürede 2 milyon test yapıldı. ABD nüfusu bizim 4 katımız.”

MÜLTECİLERE DİKKAT

“Ne denli çok test yaparsanız o denli çok hasta bulursunuz. İspanya, 355 bin test yaptı, nüfusu 60 milyon. Aynı nüfusa sahip İtalya 722 bin test yaptı. Türkiye kadar nüfusu olan Almanya 919 bin.. Türkiye’nin bu saydığımız ülkelerden bir farkı da 5 milyon Irak ve Suriyeli bulundurması. Dünyanın her yerinde mültecilerin sağlık koşulları daha kötüdür. Dünya genelinde 1 milyon 350 bin olgu, Türkiye’de ise 30 bin olgu var. Türkiye nüfusu, dünya nüfusunun %1,1’i. Toplam 1,35 milyon hastanın %1,1’i Türkiye’de olsaydı, olgu sayımızın 15 binin biraz altında olması beklenirdi. Ama beklenenin iki katı hastamız var. Bu da hastaların havuzda birikmiş olmasından kaynaklanıyor.”

SABAH GAZETESİ HEDEF GÖSTERMİŞTİ

Sabah gazetesi başta olmak üzere hükümete yakın medya Saltık’ı hedef göstermişti.

Sabah gazetesi, “Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın bir televizyondaki canlı yayında sarf ettiği siyaset içerikli sözler tepki çekti. Aynı sözleri bugünkü Evrensel gazetesindeki söyleşide tekrarladı. Bilim Kurulu’nun tavsiyelerine uyulmadığını iddia eden Saltık, Bilim Kurulu’nu istifaya çağırdı. Sosyal medyada ülke içinde bu istifa talebiyle iç karışıklık ve kaos mu çıkarmak istiyor yorumları yapıldı. ‘Kendisi siyasetçi mi yoksa doktor mu?’ diyenler de oldu” ifadelerini kullanmıştı.

AHMET SALTIK KİMDİR?

1953’te Elazığ’da doğdu. İlk ve ortaokulu Gaziantep’te okudu, Van Lisesini 1971’de, (birincilikle) bitirdi. 1971 yılında NATO bursuyla (birincilikle) İngiltere’de dil eğitimi aldı. Aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi’ne girdi. 1976’da Londra Tıp Fakültesi’nde staj yaptı. 1977’de İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirerek tıp doktoru oldu. Keban’da 1 yıl SSK hekimliği ve yeraltı maden işletmesi hekimliği yaptı. 1978’de Hacettepe Tıp Fakültesi’nde Halk Sağlığı dalında uzmanlık eğitimine başladı ve 1981’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde uzman doktor (Halk Sağlığı Uzmanı) oldu. 1981-82 arasında Elazığ Lepra (Cüzzam) Hastanesi Başhekimliği yaptı. 1982’de Elazığ ve Kocaeli Sağlık Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. 1981-88 arasında Elazığ’da muayenehane hekimliği, işyeri hekimlikleri (Çimento, kağıt fabrikaları) yaptı; Halk Sağlığı Bölge Lab. Müdürlüğünü yürüttü. Yerel Fırat Gazetesi’nde 1 yıl, günlük tıbbi ve politik yazılar yazdı. 1986’da ABD Texas School of Public Health’te eğitim aldı. 1988’de Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’na Yrd. Doçent olarak atandı ve bu Anabilim Dalı’nı kurdu. 9 Ekim 1990’da Doçent, 17 Ocak 1996’da profesör oldu. 4 yıl Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu Üyeliği yaptı (1992-96). 2004’ten bu yana Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olarak görev yapıyor.

Türkiye’nin ‘koronavirüs’ istatistiği

Türkiye’nin ‘koronavirüs’ istatistiği


(AS: Bizim katkılarmız yazının altındadır..)

Türkiye’de olgu sayısına göre ölüm oranı %2’ler düzeyinde seyrediyor.

Bu süreçte, 725 kişi yaşamını yitirirken 1582 kişi de koronavirüsü yenerek yaşama tutundu.

Kovid-19 kaynaklı ilk ölümün yaşandığı 17 Mart’tan 7 Nisan’a kadar toplam olgu sayısına göre ölüm oranı %2,12 olarak kayıtlara geçti.

Vaka sayısının 311 olduğu 20 Mart’ta 5 ölüm kayıtlara geçerken, ölümlerin vakalara oranı %1,6 oldu. Bununla birlikte 2,704 vakanın tespit edildiği ve 46 can kaybının gerçekleştiği mart ayının son gününde ise ölüm oranı %1,7’ye çıktı.

En çok vaka sayısının belirlendiği dün, bu oran %1,95 olarak kayıtlara düştü.

 Gün  Test Sayıları  Vaka Sayıları  Oran (Yüzde)
 19 Mart  1981  168  8,4
 20 Mart  3656  311  8,5
 21 Mart  2970  277  9,3
 22 Mart  1738  289 16,6
 23 Mart  3672  293 7,9
 24 Mart  3952  343 8,6
 25 Mart  5035  561 16,4
 26 Mart  7286  1196 16,4
 27 Mart  7533  2069  27,4
 28 Mart  7641  1704 22,3
 29 Mart  9982  1815 18,2
 30 Mart  11535  1610 13,9
 31 Mart  15422  2704  17,5
 1 Nisan  14396  2148 14,9
 2 Nisan  18757  2456 13,09
 3 Nisan  16160  2786 17,2
 4 Nisan  19664 3013 15,3
 5 Nisan  20065 3135 15,6
6 Nisan  21400 3148  14,7
7 Nisan 20023 3892 19,4
Toplam 222.868 34109 15,3

TEST SAYISI ARTIYOR

Türkiye’de test sayıları her geçen gün artarak devam ediyor. Test bilgileri ilk kez 19 Mart’ta açıklandı ve 1981 kişiye bu işlemin yapıldığı duyuruldu.

Bir sonraki gün 3,656’ya çıkan bu rakam, 10 gün sonra 7,641, mart sonunda ise 15,422’yi buldu.

Tarihler 6 Nisan’ı gösterdiğinde test sayısı 21,400 olarak açıklandı. Bu rakam, bir günde yapılan en çok test sayısı olarak kayıtlarda yer aldı.

Bu şekilde nisanın ilk haftasında hızla artan test sayıları, dün toplam olatrak 222,868’e çıktı.

Pozitif vakalarının tespit edilip toplumdan izole edilebilmesi için her geçen gün test sayısı artırılıyor.

Önceleri yurtdışı bağlantısı olan kişiler test edilirken ilerleyen süreçte Bilim Kurulunun kararıyla bir semptom gösterenler de bu işleme tabi tutuldu.

Gün  Taburcu Sayısı  Toplam Taburcu Sayısı
 27 Mart 42 42
 28 Mart 28 70
29 Mart 35 105
30 Mart 57 162
31 Mart 81 243
1 Nisan 90 333
2 Nisan 82 415
3 Nisan 69 484
4 Nisan 302 786
5 Nisan 256 1042
6 Nisan 284 1326
7 Nisan 256 1582

Test sonucu pozitif çıkan kişinin temas kurduğu ve bağlantılı olduğu herkese koronavirüs testi yapıldı.

Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerinin yanı sıra Bakanlığın yetkilendirdiği üniversite ve özel hastaneler ile laboratuvarlarda test işlemleri ücretsiz olarak yapılıyor.

Son bir haftada test sayıları artmasına karşın vaka sayıları günlük ölçekte 3 bin dolayında seyrediyor. Bu sonuç, virüsün kontrolden çıkmadığı ve vatandaşların alınan önlemlere uyduğunun göstergesi olarak yorumlanıyor.

Bugüne kadar yapılan test sayısı dikkate alındığında bu işleme tabi tutulan kişilerin %15,3’ünde Kovid-19 tespit edildi.

Dün yapılan 20,023 testte, pozitif çıkanların oranı %19,4 iken, test sayısının 21,400 ile en yüksek olduğu 6 Nisan’da ise pozitif vaka oranı %14,7 oldu.

İYİLEŞENLERİN SAYISI

Kovid-19 tanısıyla hastanelerde tedavi gördükten sonra taburcu edilenlerin sayısı da her geçen gün artıyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 25 Mart’ta 60 ve 65 yaşlarında iki kişinin de aralarında bulunduğu 26 vatandaşın iyileşerek taburcu edildiğini açıkladı.

Kovid-19 testi pozitif çıkıp tedaviye alınan hastalardan 1474’ü yoğun bakımda, 987’si de solunum cihazına bağlı tedavi görüyor.

Bununla birlikte toplam vaka sayı içinde taburcu edilenlerin oranı %4,6 olurken, solunum cihazına bağlı hastaların oranı ise %2,9’da kaldı.

Yoğun bakımdaki vaka oranı %4,3 olarak kayıtlara geçerken hastaların %92,8’inin ise serviste veya evinde tedavisine devam ediliyor.
=============================================
Dostlar,

Yukarıdaki veriler iyi toparlanmış. Paylaşmak istedim. Bizim servi ettiğimiz değerlendirmeler de oluyor birçok yere ve web sitemizden (www.ahmetsaltik.net) alıntılar.. Son günlerde web sitemiz izlenme / ziyaret rekorları kırıyor.. Salgın denetiminin de rengi değişmeye başladı. 7 Halk Sağlığı Uzmanı Tıp Profesörünün Bilim Kuruluna alınması çok yerinde oldu. Başından beri önerdiklerimizden 4’ü uygulamaya kondu :

1. Sahra hastaneleri yapılması
2. Test sayılarının günlük 50-100 binlerden aşağı inmemesi
3. Test yapılması için konan 3 koşulun kaldırılması.. Ateş + Öksürük + Nefes darlığı olanlara yapılıyordu başvuranlardan; şimdi salt öksürük yakınması yeterli sayılmaya başlandı ama temaslıların da kapsanması gerek..
4. Bilim Kurulunda 1 tek Hlk Sağlığı Uzmanı’nın bulunması kabul edilemez; salgın yönetimi – denetimi işi bilimsel olarak Halk Sağlığı Uzmanlarının işidir çünkü eğitimini almaktadırlar..

Öteki önerilerimize de sıra gelir umarız..

UNUTMAYALIM; TEK YOL BİLİMSEL AKILCILIK!

Bilimsel Kurul kararlarını seçilecek Kurul üyesi açıklamalı, soruları yanıtlamalı her akşam

veee;

  • AKP iktidarı = Erdoğan, Bilim kurulu kararlarını harfiyen uygulamalı..

Sevgi ve saygı ile. 08 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Kapı kapı dolaşarak herkese test yapılmalı

En kritik döneme girdik!

Bilim Kurulu üyesi: En kritik döneme girdik!
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)
Bilim Kurulu’nun Acil Tıp Uzmanı üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, ‘Biyoistatistiksel modellemelere göre önümüzdeki iki haftanın çok kritik olduğunu, hatta en kritik döneme girdiğimizi düşünüyorum. Bir süre daha dişimizi sıkarsak haziran ayında bir miktar nefes alacağımızı umuyorum’ dedi. (7 Nisan 2020, https://veryansintv.com/bilim-kurulu-uyesi-en-kritik-doneme-girdik/)

Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi ve Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, acillerde sağlık çalışanlarının koronavirüsle mücadelesini anlattı.

Acil servislerde tüm personelin, kişisel koruyucu ekipman (AS: donanım) giyerek görev yaptığını belirten Kayıpmaz, ekipmanların sağlık çalışanlarının olmazsa olmazı olduğunu vurguladı. Milliyet’e konuşan Kayıpmaz, en az 8 saatlik bir vardiya boyunca sağlık çalışanlarının N95 maske ile nefes almaya çalıştığını, gözlerle yüzün bir bölümünü örten koruyucu gözlük takmak zorunda kaldığını, bunun yanı sıra siperlik, önlük veya vücudu tamamen saran tulumları da giymek zorunda kaldıklarını belirterek, koşulların zorluğunu şöyle ifade etti:

“Kişisel koruyucu ekipmanın içinde neler hissedildiğini tarif edecek olursak… Benim gibi saçı olmayan birisi için bu saydığım ekipmanların arka tarafındaki lastik bantları bile yüzünüzü ve başınızı fazlasıyla rahatsız ediyor.

Kullanılan ekipmanları sıralamamdaki amaç, sağlık personelinin fedakârca insan sağlığına katkı sunabilmek ve kendilerinin bu virüsle enfekte olup olmadığını önemsemeksizin diğer hastalarımıza ve kendi ailelerine bu hastalığı bulaştırmamak için gösterdiği çabayı gözler önüne sermek. Bu süreçte kimi acil sağlık personeli evinin dışında Sağlık Bakanlığı tarafından tahsis edilen misafirhane, otel gibi yerlerde kalmayı tercih etti, kimi de kendi evinde, kendini en sevdiklerinden izole etti.

Kovid-19’da ilk pozitif vakanın açıklanmasından 5 Nisan’a kadar gelen sürede vaka sayının 27 bini geçtiğini söyleyen Kayıpmaz, “Bu kadar pozitif vakayı yakalamamızda en büyük etken tabii ki günlük test sayısında 20 bini geçmiş olmamız. Pozitif olduğu tespit edilen vakaların aynı zamanda yakın temaslıları da taranıyor. Pozitif vakalarla yakın teması olmuş kişilerin izolasyonuyla da hastalığın yayılmasının önüne geçilmesi hedefleniyor.” dedi.

Türkiye’nin sağlık kapasitesinin gücünü de düşününce, izolasyon tedbirlerine harfiyen uyulduğu takdirde bu salgını ülke olarak en az hasarla atlatmanın mümkün olduğunu vurgulayan Kayıpmaz, şöyle devam etti:

“Bu bağlamda biyoistatistiksel modellemelere göre önümüzdeki iki haftanın çok kritik olduğunu, hatta en kritik döneme girdiğimizi düşünüyorum. Bir süre daha dişimizi sıkarsak, haziran ayında bir miktar nefes alacağımızı umuyorum. Unutulmamalı ki bu bizim elimizde. Özellikle bu iki hafta olmak üzere nisan ayı içinde evde ne kadar sıkılırsak, bunun meyvelerini o kadar erken toplarız.”
===================================

Dostlar,

Kapı kapı dolaşarak herkese test yapılmalı

Bir meslektaşımızın hem de ACİL TIP UZMANI gibi zor bir alanın hekiminin özdeşimsel (empatik) aktarımlarını paylaştık, teşekkür ederiz.

Ancak GÜNLÜK TEST SAYISI HALA ÇOK AZ! Aşağıda ilk 10 ülkenin verileri var..
(https://www.worldometers.info/coronavirus/, 07.04.2020, 23:54)

Birleşik Arap Emirliklerinin nüfusu 9 milyon dolayında, test sayısı 220 bin..

83 +5 = 88 milyon nüfuslu Türkiye’nin test sayısı 228,868..

Türkiye günlük 30 bin test yaparak nereye, ne zaman ve nasıl varacak??
Bizden 5 milyon az nüfuslu Almanya’da erişilen test sayısı 918,460.
Bizim 4 katımız nüfusu olan ABD’de test sayısı, bizden sonra başlamalarına karşın 2,053,822!
Nüfusu bizim 1/10’umuz olan 8,7 milyon nüfuslu İsviçre’nin test sayısı 167,429.
…..
Oysa Reçete çok yalın                    :

1. Kapı kapı dolaşarak herkese test yapılmalı.
2. Pozitif bulnan olgular hemen toplumdan ayrılarak sağaltılmalı (tedavi edilmeli); sağaltımı bitenler 2 hafta daha, bulaştırıcılıkları tümüyle kırılana dek toplumdan yalıtılmalı (izolasyon)
3. Testi negatif çıkan kuşkuluların birkaç gün içine testi yinelenmeli, en az yalancı negatif sonuç veren test seçilmeli.

Böylelikle toplumdaki tüm olgular en kısa sürede yakalanmalı ve sağaltımı verilmeli.
Sağlık sistemimiz vargücümüzle desteklenip güçlendirilerek, elden gelen en kısa sürede salgın eğrisinin tepe yapması sağlanmalı (Türkiye’de tersi yapılıyor!) ve yangın olabildiğince kısa sürede söndürülerek ekonomi çökmekten kurtarılmalı..

Halen izlenen yol ne getirir??

Halen günlük 20 bine dek test sayısı çıkarıldı; toplumun yarısını, diyelim 40 milyonu bu gidişle

40 000 000 / 20 000 = 2000 günde, 6 yılda tarayabiliriz! (Aşırı nüfus başa bela!)

Her gün 40 bin test yaparsak bu süre 1000 güne (yaklaşık 3 yıl) iniyor!

  • Çin böylesi bir yol izledi ve Wuhan’da karantinayı 76 günde sonlandırdı!

Dikkat buyurulsun, olgu sayısı bakımından dünyada 9. sıraya büyük bir hızla tırmandık!

Ya da şimdiki gibi ağırdan alır, yangının toplumda için için “kontrollü yangın / kontrollü salgın” olarak sürmesine göz yumar, daha çok insanın bulaşı almasıyla –ölmezse– bağışıklanmasından medet umulur, eğrinin hızla yükselmesinden korkar ve kaçar; hastalık ve ölümlerin büyük bölümünü kayda geçirmediğimiz / geçiremediğimiz / geçiremeyeceğimiz için salgını iyi yönettiğimiz yanılsaması ile kendimizi ve halkı kandırırız….

Türkiye bu politikayı bırakmalı.. İnsancıl değil, ekonomik değil; bilimsel – akılcı asla değil!

Sevgi ve saygı ile. 07 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

EVRENSEL GAZETESİ İLE SÖYLEŞİMİZ..

EVRENSEL GAZETESİ İLE SÖYLEŞİMİZ..

Prof. Dr. Ahmet Saltık: 15 gün içinde toplumun yarısını tarayacağız hedefi konmalı..

Prof. Dr. Ahmet Saltık uyardı:

  • İktidar akılcı, bilimsel tavsiyeleri keyfi biçimde uygulamaz ya da kısmen uygularsa; ödeyeceğimiz bedel daha çok ölüm olacak.

Birkan BULUT
Ankara / EVRENSEL
https://www.evrensel.net/haber/401475/prof-dr-ahmet-saltik-15-gun-icinde-toplumun-yarisini-tarayacagiz-hedefi-konulmali 7 Nisan 2020

Koronavirüs salgınına karşı Türkiye’de açıklanan neredeyse her önlem tartışmaya neden oluyor. Türkiye’de salgına karşı savaşım yöntemlerini ve alınan önlemleri Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık ile konuştuk.

Alınan önlemlerde geç kalındığını ve kamusal merkezi bir planlama eksiği olduğunu belirten Saltık, Bilim Kurulu’nun iktidara önerilerinin ve iktidarın kimi tavsiyeleri uygulamama gerekçesinin de saydam olarak açıklanması gerektiğini söyledi. Saltık,

İktidar rasyonel (akılcı), bilimsel tavsiyeleri keyfi biçimde uygulamaz ya da kısmen uygularsa; ödeyeceğimiz bedel daha çok ölüm – daha çok hastalık ve ekonominin çökmesi olacaktır ve Bilim Kurulundaki arkadaşlarımız buna itiraz etmelidir. Meslektaşlarımızın böylesi bir durumda ‘Bu sorumluluğa ortak olmayacağız’ diyerek istifa etmesi gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin bugüne kadar aldığı önlemleri yeterli buluyor musunuz?

Öyle bir aşamaya geldik ki; artık ülke genelinde toplumsal bir karantinayı uygulamada zor bir aşamadayız. Çok yayıldı, geç kaldık. Tanı koyduğumuz olgular ve yaşamını yitirenlerin toplumda enfekte olanlara oranı belki %10 belki de %1. Şu an bütün toplumu kapatsanız bile ev içinde birbirine bulaşmaya devam edecek.

“15 GÜNDE TOPLUM YARISINI TARAYACAĞIZ GİBİ BİR HEDEF KONMALI”

Hekimler günde en az 15-20 bin test yapılması gerektiğini söylüyordu. Bugünlerde 20 bine ulaşıldı. Test konusunda da geç kalındığını düşünüyor musunuz?

Evet, hala yavaş gidiyor. Test yapılması noktasında konan ateş, öksürme ve temas öyküsü gibi ölçütler oldukça sınırlayıcı. Türkiye’nin nüfusu 83+5=88 milyon; önceki gün 20 bin test yapıldı, 3 bin olgu bulundu. Yüksek görünüyor ama geç başlamamız nedeniyle olgular birikmiş durumda. Türkiye’nin toplumsal karantina uygulamaktan çok, test ölçütlerini gevşeterek daha çok test yapması gerekiyor. 10-15 gün içinde toplumun yarısını tarayacağız gibi bir hedef konmalı. Japonya, Güney Kore, Hong Kong, Almanya, Singapur gibi başarılı ülkeler böyle yaptı. Güvenilir ve geçerli testlerle taramayla toplumdaki gizli olgu ve taşıyıcıları belirlenip karantinaya almak daha uygun bir yöntem.

Test ölçütü ne olmalı, herkese yapılmalı mı?

Kimi ülkelerde herkese, kırmızı ışıkta duran insanlara bile test yaptılar. Bu konuda gezici takımlar kurulması, bütün başvuruda bulunanlara, hastalara, yurtdışıyla temas öyküsü olanlara test yapılması gerekiyor. Marketlerde, mahkumların ya da hastaların olduğu binalarda kapı kapı gezerek test yapılmalı. Çin böyle yaptı ve saptadığı olguları toplumdan ayırdı. Hastalık iyileştikten sonra bulaştırıcılığı bitmiyor. Hiçbir belirtisi olmasa da bulaştırıcılığı 1-2 hafta sürebiliyor.

“BU KRİZDEN SONRA ÜLKENİN YARISI YOKSUL”

65 yaş üzerindekilerden sonra 20 yaş altındakilere de sokağa çıkma yasağı getirildi. Sokağa çıkma yasağı konusunda ne düşünüyorsunuz? Ayrıca evde kalabilmek için ne gibi sosyal, ekonomik önlemler gerekiyor?

Yaygın bir test kampanyasıyla birlikte mutlaka sosyal, ekonomik önlemlere de başvurulması gerekiyor. 65 yaş ve üzerindekiler yaklaşık 8 milyon, 20 yaşın altındakiler ise yaklaşık 27 milyon. Ancak mülteciler ve göçmenleri kattığımızda toplam nüfus 88 milyon. Kısacası sokağa çıkma yasağındakilerin dışında, geriye 53 milyonu aşkın kişi serbest kalıyor. Ancak eve kapattığınız insanlara sosyal ve ekonomik güvence yaratmak, geçinmesini sağlamak zorundasınız. Fakat bütçe perişan, borç gırtlağı aşmış durumda. Hükümet el açmış, insanlardan yardım istiyor. Devlet memurlarından zorla denebilecek yöntemlerle kesintiler yapılıyor, adeta fermanla salma salınıyor! Bu krizden sonra ülkenin yarısı yoksul. 4 buçuk milyon dar kapsamlı işsizlik var ve bu genişletilmiş anlamda 7 milyondan fazla. 3-4 hafta içinde milyona varan yeni işsiz daha oluştu. Acilen bu insanlara ekonomik sosyal destek verilmesi, işten çıkarmaların engellenmesi gerekiyor.

“BİLİM KURULU KARARLARI SAYDAM BİR ŞEKİLDE AÇIKLANMALI”

Bilim Kurulu önerilerinin kabul edilmediği belirtiliyor. Kurul yetkilendirilmeli mi?
Bilim Kurulu’ndaki meslektaşlarınıza bir çağrınız var mı?

Bilim Kurulu’nda yalnızca bir Halk Sağlığı Uzmanı var. Eleştirilerimiz doğrultusunda 6-7 Halk Sağlığı Uzmanı daha katıldı, oysa bu en başta olmalıydı. Salgını yönetmek dünyanın her yerinde Halk Sağlığı Uzmanlarının işidir. Fakat asıl sorun Bilim Kurulu’nun aldığı kararların uygulanmamasıdır. Demokratik bir toplumda bu kararları kurul sözcüsü açıklar ve harfiyen uygulanır. Ancak ülkedeki tek adam rejimi her şeye tek başına karar veriyor, Bilim Kurulunun da üstünde… O zaman bilim kurulunun bir anlamı kalmıyor.

  • TBMM her gün toplanıp krizi irdelemeli.

Bilim Kurulu kararları saydam biçimde açıklanmalıdır. Hükümet de beğenmediği önerileri hangi gerekçeyle uygulamadığını veya eksik uyguladığını topluma açıklamalıdır. Umarım Bilim Kurulunda bir tıkanma olmaz. Ancak;

  • İktidar rasyonel, bilimsel tavsiyeleri keyfi biçimde uygulamaz ya da kısmen uygularsa; ödeyeceğimiz bedel daha çok ölüm – daha çok hastalık ve ekonominin çökmesi olursa,
    bilim kurulundaki arkadaşlarımızın buna yüksek sesle itiraz etmelidir.

Meslektaşlarımızın böylesi bir durumda ‘Biz bir işe yaramıyoruz, söylediklerimiz uygulanmıyor, yangın büyüyor, bu sorumluluğa ortak olamayız..’ diyerek istifa etmesi gerekir.

“VAHŞİ VE İNSANLIK DIŞI BİR SİSTEM”

Pek çok ülkede de sağlık sisteminin özelleştirilmesinin ağır sonuçları olduğu ortaya çıktı.
Sağlıkta piyasalaşmanın sonuçlarına karşı ne yapılmalı? 

AKP 2002’de iktidarı aldıktan sonra her alanda özelleştirme yaptı. Sağlık sektörünün önemli bölümü özel sektörün elinde, merkezi bir planlama yapamıyoruz. Örneğin kamunun elinde olsa ne kadar yoğun bakım birimi gerekliyse, nerede gerek varsa oraya götürülür.

  • Ancak özel sektörde toplumun gereksenimlerine değil, kâra göre yatırım yapılıyor.

Bunun sonuçlarını ABD’de gördük. En yüksek tıp teknolojisine sahip ülkede, 6 kişiden birinin sağlık güvencesi yok! Evsizler kapatılan otoparklarda, yere serilen yataklarda ölüyor! Sağlık hizmetini parası olana veren, parası olmayana afedersiniz “geber” diyen vahşi ve insanlık dışı bir sistem. Türkiye yıllardır işte bu sağlık sistemine özendi. Yıllardır insanlardan esirgedikleri sağlık harcamalarından daha çoğunu şimdi çaresiz ve verimsizce harcamak zorunda kalıyorlar.

Demek ki görkemli bir şekilde özelleştirilmiş, sermayeye ve sigortacılığa dayalı sağlık sistemleri, böyle bir kamusal sağlık sorunuyla, salgınla baş edemiyor. Bu yüzden;

  • Türkiye’nin de aklına başına alması,
  • kamusal sağlık sistemini kurması,
  • genel sağlık sigortasını kaldırması,
  • Birinci Basamağı güçlendirmesi,
  • koruyucu sağlık hizmetlerine mutlak bir öncelik vermesi,
  • İspanya’da olduğu gibi sağlık kuruluşlarını büyük ölçüde kamusallaştırması gerekiyor.

ALANYA DİM TV programımız : KORONAVİRUS SALGINI.. YAPILANLAR, YAPILMAYANLAR..

DİM TV programımız :

KORONAVİRUS SALGINI.. YAPILANLAR, YAPILMAYANLAR..


Dostlar,

Dün akşam, 6 Nisan 2020 Pazartesi akşamı 18:15 – 19:00 arasında, Alanya ve çevresinde geniş bir alana yayın yapan DİM TV‘ye konuk olduk canlı yayında..

Program yapımcısı ve başarılı sunucu Sn. Ceren Şahin‘in akılcı sorularını yanıtlamaya çalıştık..

45 dakika süreli programda ülkemizde yaşadığımız koronavirüs salgınına ilişkin aksaklıkları, sorunları ve çözüm önerilerimizi sunduk..

Bize fırsat veren DİM TV’ye ve Sn. Ceren Şahin’e teşekkür ederiz..

Yararlı olması dileğiyle bilgi ve ilginize sunarız..

https://youtu.be/AB4Bi7HwpM4

Sevgi ve saygı ile. 04 Nisan 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF-Mülkiye)
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı

www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com