Etiket arşivi: Mehmet Perinçek

Mehmet Bedri Gültekin : “Böyle kepazeliklere izin vermeyin!”

“Böyle kepazeliklere izin vermeyin!”

www.ulusalkanal.com.tr, 14 Ekim 2015

"Böyle kepazeliklere izin vermeyin!"

Gültekin’in gençliğinden başlayarak İşçi Partisi görüşünü savunmuş bir kişi olduğunu belirten Mumcu, “Doğu Perinçek’in tutukluluğundan sonra Genel Başkan Vekili olmuştur. Daha sonra kendisi de bu davaya dahil edildi. Doğu Perinçek ile görüşmeleri için bile suçlandı. Doğu Perinçek’ten talimat almayacak da kimden alacak?” dedi.

Her darbe döneminde Doğu Perinçek ile birlikte Mehmet Bedri Gültekin’in en büyük iki mağdur olduğunu belirten Mumcu,

Gültekin; 12 Mart’ta 5; 12 Eylül’de 4 yıl cezaevinde kalmıştır. 17 Ekim 2009’da Gültekin’in basın toplantısı olmuştur. Mehmet Ali Talat ve Tayyip Erdoğan görüşmesiyle ilgili. Bu ses kaydı gazetelerde de yer almıştı. Bu konuşmada Rauf Denktaş’ın tasfiyesi ve KKTC’den vazgeçilmesi konuları yer almaktadır. Gültekin’in burada Rauf Denktaş’ı destekleyip KKTC’nin yanında yer alması çok doğaldır.” ifadelerini kullandı.

DÜNYADA EN ÇOK SANSÜR EDİLEN KİŞİ “ATATÜRK”

Mumcu, Mehmet Bedri Gültekin’in ADD’yi yönetmeye kalkmak suçlanmasıyla ilgili olarak da,

“ADD, rahmetli Prof. Muammer Aksoy‘un kurduğu, Atatürkçü düşünceyi benimsemiş bir dernektir. Aksoy, CHP’den istifa edip ADD’yi kurmuştur. İşçi Partisi 2006’da bir kurultay yapmıştı. Ben de divan başkanıydım. Bu kurultayda Atatürk devrimlerinin tamamlanması için bir karar alındı. Dolayısıyla ADD ile bir amaç birlikteliği var. ADD tarihi boyunca
3 İşçi Partili burada yönetim kurulunda yer almıştır. ADD’yi ele geçirmek gibi bir iddia dayanaktan yoksundur ve gerçek dışıdır. Kaynak Yayınları Atatürk’ün Bütün Eserleri diye 30 ciltlik bir eser çıkarttı. Dünyada en çok sansür edilen kişi Atatürk iken, Kaynak Yayınları’nın bu çalışması çok önemliydi. ADD bile Atatürk’ün bu kadar sansür edilmesine karşı bir yayın çıkartamayarak bu sansüre uydu. Ancak Kaynak Yayınları, Atatürk ile ilgili en çok yayın yapan yayıncılık oldu.”
diye konuştu.

“BÖYLE KEPAZELİKLERE İZİN VERMEYİN”

Mehmet Bedri Gültekin için Ulusal Kanal, Aydınlık Gazetesi emekçileriyle görüştüğü suçlamasının olduğunu da hatırlatan Mumcu, “Kiminle görüşecekti? Yine Doğu Perinçek ile ilgili de benzer bir suçlama vardı, Mehmet Perinçek ile ilgili görüştüğü suçlaması. Baba ile oğul görüşemeyecek mi? Eğer heyetinizden birisi beni tanıyorsa, benimle görüşmüşse ve ben de bir konu hakkında suçlanmak isteniyorsam heyetinizdeki o kişi yandı demektir. Türk halkını rahatlatmak için böyle kepazeliklere izin vermeyin. açıklamasını yaptı.

Mumcu, öbür Parti yöneticilerinin yurt dışında seçim çalışması yaptığını kaydederek,
Gültekin hakkında verilen yurt dışı yasağının kaldırılmasını talep etti. Mumcu savunmasının ardından Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyetine, Mehmet Bedri Gültekin’in ‘Tayyip Gül ve
Gülen Örgütü’
adlı 
kitabını hediye etti.

=========================================

Dostlar,

Bu tertip – düzmece (kumpas) davanın da (Ergenekon davası) tüm sanıkları açısından aklanmayla (beratla) sonlanması dileğimizidir.

Yapılan hukuksuzluk öylesine büyüktür ki; sürdürülememiş, Anayasa Mahkemesi’nin
çok uzayan (5 yılı aşan!) hüküm verilmeden tutuklıluk durumlarını insan hakkı çiğnemi (ihlali) sayınca, ardından gelen yeniden yargılamalarla gerçekler görülmüş ve aklamalar başlamıştır.

FG Cemaatının etkisine giren bir bölüm yargıç – savcı bu süreçte tasfiye edilmiştir.

İbretlik acı olaylar 2007 ilyazından (ilkbahar) başlanarak ülkemizde yaşanagelmiştir.

Sayın Mehmet Bedri Gültekin, tutarlı bir devrimcidir. Bu sitede pek çok yazısına yer verilmiştir. Yazdığı kitaplarla Türkiye’nin önünü açan düşünler (fikirler), belgeler sergilemiştir. Av. Ceyhan Mumcu da ustaca vekiledenini müvekkilini) savunmuştur. Söz, Yargıtay 16 Ceza Dairesi’nin
5 sayın yüksek yargıcınındır. Türkiye’nin ve dünyanın gözleri ve kulakları bu mahkemenin vereceği karara odaklıdır. Yaşanmışş bu tür kepazalikleri, bir asla daha sahnelenmemek üzere  yargının yine kendisinin temizlemesinde büyük yarar görüyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
15 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ÖZ-KARA


ÖZ-KARA

portresi
Dr. Ceyhun BALCI

12.08.2015

 

 

ÖZ’ÜNE DÖNEN KARA’NLIKLAR!

Türkiye geçtiğimiz 7-8 yıl boyunca yargıç/savcı kılıklıların terörüyle sarsıldı. Kişilerin başına gelenler de hiç kuşkusuz önemliydi! Bu nedenle aramızdan ayrılanların adlarını bile bir çırpıda sayamaz olduk! Hesabı sorulmalıdır! Ama, asıl hedef Türkiye’ydi! Emperyalizm (AS: ve yerli işbirlikçileri), adliyeden devşirdiği piyonlarla tek kurşun atmadan koca bir orduyu teslim alabildi. Parti önderleri, aydınlar, yazarlar ve onlara eklenen başkaları! Tek suçları vatansever olmak olan insanlara darbecilik yaftası yapıştırılmak istendi.

İlginç bir not   : Hakkında iddianame düzenlediklerinden birisi olan Mehmet Perinçek
“Ermeni Soykırımı Yalanı”yla ilgili akademik çalışmalarıyla tanınır. (AS: Bu devşirmeler) Akademik çalışmaları iddianameye terörist faaliyet olarak yazabilecek denli piyondu!
Önce Gürcistan’a oradan da Ermenistan’a kaçması manidardır (AS: anlamlıdır). Türkiye’de Ermeni Soykırımı Yalanı bayraktarlığı yaptığına göre orada el üstünde tutulacaktır. Türkiye
ve Ermenistan arasında suçlu ve zanlıların iadesi anlaşması olasılıkla yoktur. Dolayısı ile burnumuzun dibinde adaletten kaçabilecektir, yıllar boyunca adaleti ters yüz etme becerisi gösterebilmiş bu adam!

Şimdi kimi sorular soralım    :

Bundan 8 yıl önce Ümraniye’de metruk bir evde bulunduğu öne sürülen el bombaları ile tetiği çekilen Ergenekon sürecinin (AS: tertibinin) ne olduğu daha baştan tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştı! Devşirilerek tanık da yapılan suçlu Osmanım olgusu; biraz daha uzak geçmişinde
Çine (AS: Aydın’ın ilçesi) görevi sırasında haraç toplamaya varan kara lekeler…
Say say bitmeyecek tuhaflıklar!

Her şey bu denli ortadayken!

AKP’ye ve davanın eşsavcısı RTE’ye soru sormaya gerek yok! İktidar kavgası sonrasında aralarına kara kedi girmese, Cemaatle kol kola yürüyüşleri sürüyor olacaktı.

Bu düzmece, kumpas davalar sürecinde TSK’nin üst düzey komutanlarına sormadan geçemeyiz! Ellerinizle çakallara teslim ettiğiniz çok sayıda değerli subayınızın saf dışı bırakılmasına
nasıl rıza gösterdiniz? Kumpasın karşısına dikilmek bu kadar zor bir iş miydi?

Siyaset kurumu da az suçlu ve kusurlu değildir!

Darbecilikle mücadele edilmeli, hukuka güvenilmeli, yargı her şeyi çözer.. yollu uydurma yaklaşımlarınızdan dolayı bugün en ufak rahatsızlık ve utanç duymuyor musunuz?

Bir soru da insanlarımıza!

Birileri canını dişine takıp Silivri kapılarını zorlarken oralı olmayanlar; oralı olur görünüp ortalıkta görünmeyenler! Ya da “Türkiye bağırsaklarını temizliyor..” türünden iğrenç sözlerle hukuksuzluğu göz ardı edenler!

Kabahatin birazı da sizde değil mi? İçiniz rahat, alnınız ak, başınız dik mi?

İçinde yer aldığı şebeke son bir iyilik (!) yaptı belli ki savcı kılıklıya!
Kumpasla Silivri’ye sürdüklerinin yerinde biraz zaman geçirse çok (AS : daha) ibretlik olurdu!
Olmadı, olamadı!

Bu namus yoksunluğunun peşi bırakılmamalı!

Er ya da geç hesap sorulmalı! (AS : yasal) Bedeli gereğince ödetilmeli!

Bu gerçekleştiği gün kafamızı yastığa iç rahatlığıyla koyabiliriz!

Ergenekon tutuklamaları sırasında yasasız biçimde göz altına alınan; ardından kumpas gereğince cezaevine gönderilenlerin başı dik ve haykırarak görüntü verdikleri unutulmuş olamaz!

Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçan savcı kılıklıların basına yansıyan insan içine çıkamayacak durumdaki görüntüleri her şeyi fazlasıyla anlatıyor aslında!

Kaçış görüntüleri:
http://www.aydinlikgazete.com/politika/savcilarin-kacis-goruntuleri-yayinlandi-h75348.html

========================

Dostlar,

Saygıdeğer meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı (O bu unvanını bile kullanmıyor..
İzmir’de Yetenekli bir ortopedik cerrahi uzmanıdır oysa..)
bizim de yazmak istediklerimize
aracı olmuş.. Sağolsun.. Kalemi ve zekası güçlüdür, bizden daha iyisini yapmış..
Yine de, O’nun engin hoşgörüsünü bildiğimizden, yer yer ayraç içinde önerilerimiz oldu..

Bu 2 eski savcının kaçmasına göz yumulduğunu düşünüyoruz. Örtük bir uzlaşmaydı bu sanıyoruz. Çünkü görevden uzaklaştırılmalarına (meslekten ihraç) ek olarak bir de tutuklansalaradı, belki de yargılanma süreçlerinde kimileri için tehlikeli olabilecek açıklamalarda bulunabilirlerdi..

Gün ola harman ola..
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste..

Sevgi ve saygı ile.
12 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

“Soykırım” ve Çanakkale


“Soykırım” ve Çanakkale

portresi

 

Lütfü Kırayoğlu
www.add.org.trt, 23.4.14

 

 

Türkiye 40 yılı aşkın süredir her 24 Nisan‘ı diken üstünde geçiriyor.
24 Nisan emperyalist destekli “Ermeni soykırımı” iddialarının simgesel günü haline getiriliyor.

23 Nisan’da kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın coşkusunu
tam olarak yaşayamadan, 25 Nisan 1915 tarihinde başlayan Çanakkale kara savaşları ile tarihin en kanlı boğazlaşmasını anımsamamıza fırsat kalmadan,
Ermeni iddiaları ortalığı kaplıyor.

Ne yazık ki halkımızın büyük çoğunluğu Ermeni iddiaları karşısındaki gerçekleri bilmiyor. Bu konuda daha çok zehirli bilgilerle karşı karşıya kalıyor. Türkiye 40 yılı aşkın süredir bu iddialarla karşılaşmasına ve çok sayıda diplomatik görevlisini şehit vermesine rağmen tarih öğretmenlerine bile bu konudaki gerçek bilgileri öğretememiştir.
Dahası bu konuda Rus arşivlerindeki orijinal bilgileri bulup tercüme eden, yalanları
teşhir eden Araştırma Görevlisi Mehmet Perinçek tutuklanmış ve araştırmaları durmuştur.

24 Nisan 1915 günü ne olduğunu çok az yurttaşımız bilmektedir. Pek çok kişi 24 Nisan 1915 günü çok sayıda Ermeni asıllı yurttaşın öldürüldüğünü sanmaktadır.
Bazı “aydınlar” da bu olaya “soykırım” adını vermektedir. Bu yalanı dillerine dolayanlar arasında Nobel ile ödüllendirilenler bile çıkmıştır.

Peki 24 Nisan 1915 tarihinde ne olmuştur?

Osmanlı devletinin 1. Dünya Savaşında paylaşım konusu olması nedeniyle savaşa katılmasından sonra uzun süredir yer yer ayaklanmalar çıkartan, suikastlar düzenleyen Ermeni çeteleri Osmanlı ordusunu Doğu cephesinde arkadan vurmaya başlamışlardır. Buna savunmasız kalan Türk köylerine yapılan baskınlar ve katliamlar eklenmiştir. Sarıkamış faciasından sonra Çarlık ordusunun ilerleyişi ile
Ermeni baskınları dayanılmaz boyutlara ulaşmış ve nihayet 19 Nisan’da Van’da
büyük bir ayaklanma başlatmışlardır.

İtilaf devletlerinin 18 Mart’ta Çanakkale’de uğradıkları yenilgiden sonra kara savaşına hazırlandıkları artık gizlenemez olmuş, çıkartma an meselesi haline gelmiştir.

Bu koşullar altında 25 Nisandaki Çanakkale çıkarmasından yarım gün önce Osmanlı hükümeti, Ermeni Komite merkezlerinin kapatılması, elebaşılarının tutuklanması ve
her türlü belgelerine el konulması ile ilgili 24 Nisan 1915 kararlarını aldı.

24 Nisan 1915 genelgesi üzerine İstanbul’da ilk etapta 235 Ermeni Komite mensubu tutuklanarak Çankırı ve Ayaş’a gönderildi. Ağustos 1916’ya dek İstanbul’da tutuklanan Ermeni komite mensuplarının sayısı 290’a ulaştı. Kimi kaynaklarda ise bu rakamın
24 Nisan 1915 gününü izleyen birkaç ay içinde 2.345’e ulaştığı belirtilmektedir.
Bunlar arasında siyasal militanların yanında milletvekilleri, tanınmış yazar ve şairler, sanatçılar, din adamları ve işadamları da vardı.

Esas ölümlerin yaşandığı tehcir olayı ise 27 Mayıs 1915’te çıkarılan “Tehcir Kanunu” Kanun-ı Muvakkat (geçici yasa) ile yerel mülki ve askeri yöneticilere, uygun görecekleri kişileri geçici olarak başka yere naklettirme yetkisi verilmesi ile başladı.
30 Mayıs günü Bakanlar Kurulu kararıyla tehcir süresiz hale getirildi.

10 Haziran’da “Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik” bir kararname ile nakledilen kişilerin mallarının nasıl tasarruf edileceği açıklandı. Ermenilerin boşalttığı yerler muhacirlere verilecek, buna karşılık Ermeni’lere mal ve mülklerine karşılık ödenecekti.

Göç ettirilen Ermenilerin bir bölümü yollarda hastalıktan öldü. Bir kısmı çetelerin saldırısına uğradı. Bir kısmı ise gittikleri Suriye’de öldü. Bu konuda hiçbir tarihçinin rakamları birbirini tutmamaktadır. Ancak bütün bu olaylar sırasında en az Ermeni yurttaşlar kadar Türk asıllı yurttaşlarımız da can vermiş tam bir boğazlaşma yaşanmıştır.

Koskoca Osmanlı devletinde, Osmanlı toprakları üzerinde çok sayıda insan can verdi. Ancak Osmanlı devletinin çok küçük bir toprak parçası olan Çanakkale’nin Gelibolu yarımadasının çok dar bir bölümünde 55 bin vatan evladı şehit oldu. Yaralı ve kayıplarla genel zayiat 250 bini buldu. Bir o denli kayıp da işgal kuvvetlerince verildi.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk yıllarında Doğu bölgemizde Ermeni ayaklanmaları
sürse de Sovyet askerlerinin çevirmesi ile Kazım Karabekir Paşa tarafından
kısa sürede bastırılmıştır.

Anadolu’da bozguna uğrayan emperyalizm bu zaferi karalamak için “Ermeni soykırımı” yalanı geliştirmiş ve Ulusal Kurtuluş Savaşımız “katliam” olarak nitelenmiştir.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Ermeni çeteleri başta Atatürk’e yönelik olmak üzere bazı suikast girişimleri oldu. Ancak güçlü bir Türk devletinin varlığı bir süre sonra Ermeni iddialarını geri plana itti.

Ne zaman ki Türkiye dış müdahalelerle bağımsızlığını ve gücünü yitirdi, işte o andan itibaren Ermeni iddiaları yeniden ortaya çıktı. 1973 yılından başlanarak
Türk diplomatlarına yönelik saldırılar başladı. Aslında herhangi bir ölüm olayının olmadığı 24 Nisan “Soykırım” günü ilan edildi. Fransa başta olmak üzere bazı ülkelere “soykırım anıtları” dikildi. Her 24 Nisan öncesi Türkiye emperyalist ülkelerin tehdidine açık hale getirildi.

Özellikle AKP iktidarının teslimiyetçi dış politikaları sonucu bazı ülkelerde “soykırım yoktur” demek suç olarak kabul edildi. Bu karara isyan edip çiğneyenler ise ülkemizde “Ergenekon” tertibi ile zindanlara dolduruldu.

Türkiye şimdi yeni bir Çanakkale savaşını “Ermeni soykırımı” iddialarına karşı yürütmektedir.

Ermeni iddialarını yürütenler önümüzdeki yıl “soykırım”ın 100. yılı bahanesi ile büyük bir hazırlık içindeler. Önümüzdeki yıl Çanakkale zaferinin 100. yılını kutlayacağız.
Kararlı politikalarla Emperyalist yalanlarının yenilgisini Çanakkale Zaferinin 100. yıl kutlamalarına ekleyebiliriz.

Yeter ki cesur olalım.

Türk Amerikan Dernekleri Perinçek’lere ödül verdi


Başta Doğu PERİNCEK ve rahmetli DENKTAŞ olmak üzere tüm
TALAT PAŞA KOMİTESİ üyelerini KUTLUYOR ve teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle Sayın PERİNCEK’i, 

faşizme ve EMPERYALİZME karşı ATATÜRK’TE BİRLEŞENLERİN kurduğu MİLLİ MERKEZ’E destek olmaya, denetimindeki ULUSAL KANAL ve
AYDINLIK GAZETESİNDE uzunca bir süredir MM haberlerine uygulanan anlamsız SANSÜRÜ KALDIRMAYA davet ediyorum

Tuncay Erciyes

———- Yönlendirilmiş ileti ———-
Kimden: Serdar Bolat <serdarbolat@superonline.com>
Tarih: 14 Nisan 2014 22:35
Konu: Türk Amerikan Dernekleri Perinçek’lere ödül verdi [2 Attachments]

Türk Amerikan Dernekleri Perinçek’lere ödül verdi
 

Ali Serdar Bolat
14 Nisan 2014

Türk Amerikan Dernekleri Birliği ATAA, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i, Ermeni soykırımı iddialarına karşı kazandığı AİHM zaferi için ödül vermek üzere Amerika’ya davet etti.

Yurt dışına çıkma yasağı olan Perinçek’in yerine, 11 Nisan’da yapılan ödül törenine eşi Şule Perinçek katıldı.

Şule Perinçek

“Bu ödülü biraz utanarak almaya gidiyorum. Kendi ülkemdeki demokrasiden, kendi ülkemde yapılan siyaset adına utanarak gidiyorum. Ödülü Doğu Perinçek adına benim almam doğru değil. Doğu Perinçek’e bu ödül mavi gözüne, esmer tenine verilmiyor. Memleketi adına kazandığı başarıdan dolayı, Türk Milleti, Türk devleti adına alıyor. Ama yurt dışına çıkartamıyoruz.” 

***********

ATAA’nın bu yıl Vaşington’da 10-12 Nisan günlerinde 34’üncüsü yapılan Türk-Amerikan Konferansı’na çok sayıda diplomat, siyasetçi, akademisyen ve ABD’de faaliyet gösteren çeşitli kuruluşların temsilcileri katıldı.

Ödül töreni 11 Nisan günü öğle oturumunu Şule Perinçek’in baş konumacı olarak açması ile başladı. Doğu Perinçek’in tören için hazırladığı konuşmayı Şule Perinçek okudu:

http://www.dailymotion.com/video/x1o5g90_zafer-odulu-perincek-e-takdim-edildi_news?start=3

“Türk Amerikan Dernekleri Kurulumuzun bu yıl ki ödülünü AİHM’de kazanmış olduğumuz tarihsel başarı nedeniyle bize vermiş olması mücadele azmimizi güçlendirdi.

Bu başarı, başta KKTC Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş olmak üzere onbinlerce aydınımızın ve yurttaşımızın emeğiyle kazanılmıştır. Bu ödülü onlar adına almak eşsiz bir mutluluk kaynağıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu kararıyla Avrupa uygarlığının temelindeki hakikate bağlılık, hukukun üstünlüğü ve insanlık değerlerini canlandırmıştır.

Ermeni soykırımı suçlaması, Birinci Dünya Savaşı’nda milletimize bir psikolojik harekât teması olarak yöneltildi. Biz Türk Milleti vatanımızı savunduk ve emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını bu tür suçlamaları da göğüsleyerek kazandık. Bugün de aynı psikolojik harekât yine emperyalist merkezlerden Türkiyemizi bölme planı çerçevesi içinde yürütülmektedir.”

Konuşmanın tamamı:

http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/dogu-perincek/37999-dogu-perincek-ataa-odul-torenindeki-konusmam.html

***********

Mehmet Perinçek‘e de “Ermeni sorununu aydınlatmada yapmış olduğu katkılardan dolayı” ödül verildi.

***********

ABD’li Türkler için en önemli konunun Ermeni meselesi olduğunu söyleyen
Lale İskarpatyoti, şöyle konuştu:

  • “Perinçek, soykırım yalanına karşı büyük cesaretle mücadele etti.
    AİHM kararı buradaki savunmamızda çok yararlı oldu.

– Perinçek’in AİHM’de kazandığı bu davanın siz Amerika’daki Türklerin
Ermeni lobisine karşı elinizi güçlendireceğine inanıyor musunuz?

-“Kesinlikle inanıyoruz. Çok önemli günler yaşıyoruz. ABD Dış İlişkiler Komitesi’nde Ermeni tasarısı geçti. Bu konuda bizler ciddi bir tepki veriyoruz. Bütün senatörlere ve kongre üyelerine yazdığımız mektuplarda Doğu Perinçek’in Avrupa’da kazanmış olduğu davayı gündeme getiriyoruz, ondan bahsediyoruz. Perinçek’in AİHM’den almış olduğu bu karar bizim için çok önemli bir savunma aracı oluyor.”

Özellikle her Nisan ayında meclise bir tasarı gelir ve bizler hep bununla mücadele etmek zorunda kalırız. Bu uzun senelerdir uğraştığımız çok zor bir konu. Sayın Doğu Perinçek Avrupa’da bu konuda büyük bir cesaretle mücadele etti. Ve bunun sonucunda hakkında açılmış olan davada da büyük bir başarı gösterdi. AİHM’de haklı çıktı.
Bu bizim için büyük önem taşımakta. ”

– Doğu Perinçek’in kazandığı bu dava sizin buradaki mücadelenize ve genel olarak bu konuda nasıl katkı sağlayacak?

“Biliyorsunuz İsviçre’de ‘Soykırım yoktur’ demek yasak. Bu davada da ifade özgürlüğüne vurgu yapılmış ve kişinin fikrini savunmasında özgür olduğu kabul edilmiş. Ayrıca AİHM bu konuda soykırım değerlendirmesi yapmanın da yerinde olmadığını söyledi. Yani bir soru işareti koydu. Bu bizim için çok önemli. Amerika’daki durum Avrupa’ya göre biraz farklı. Burada soykırım şeklinde Amerika çapında kabul görmüş değil. Bazı eyaletlerde kabul edilmiş. Ayrıca burada konuşma hakkımız da var. AİHM kararı ABD için bağlayıcı değil, ama mahkemenin söylediği şeyler çok önemli. Soykırım kesin değildir diyor, bu konuda soru işaretleri koyuyor, soykırım vardır kararını parlamentoların veremeyeceğini söylüyor. Bir Avrupa Mahkemesi’nin böyle bir karar vermesi bizim buradaki müdafaamızda çok faydalı oluyor.”

***********

Beycan Özgürengin’in söyleşisinin tamamı:

http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/38055-perincek-karari-elimizi-guclendirdi.html

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Lozan’da Doğu Perinçek ve Vural Savaş ile.


Soldan sağa Lozan Savaşçıları: Mehmet Gül, MHP eski İstanbul Milletvekili,
Vural Savaş, Yargıtay Onursal Başsavcısı, Doğu Perinçek, İP Genel Başkanı,
Ertuğrul Kazancı, ADD Eski Başkanı, E. Korg. Yaşar Müjdeci, İP MKK Üyesi

http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2014/04/turk-amerikan-dernekleri-perinceklere.

 

 

TÜRKER ERTÜRK : TEK KİŞİLİK ORDU


Dostlar
,

Sn. E. Amiral Türker Ertürk’ün 12.4.13 günü sitemizde yayımladığımız yazısını,
sözde Ermeni soykırımının her yıl temcit pilavı gibi yoz politik çıkarlar uğruna
gündeme yapay olarak taşınması nedeniyle (98 yıl sonra) bu gün (24 Nisan 2013),
bir kez daha dikkate getirmek istiyoruz..

Ayın Şükrü Server Aya’ya, çok değerli kitabı için teşekkür ederiz.

“Büyükelçinin Mantık Dışı Çelişkileri”
Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau”..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 24.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

E. Amiral Türker Ertürk

portresi_gulumseyen

TEK KİŞİLİK ORDU

Geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul Hasköy’de bulunan Rahmi Koç Müzesinde
Şükrü Server Aya’nın Türkçesi “Büyükelçinin Mantık Dışı Çelişkileri“ olan
Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau
 adı altında
İngilizce olarak yazdığı yeni kitabının basına ve uluslararası kamuoyuna tanıtımı yapıldı.

Bu tarihi olaya ben de tanıklık ettim. Hatta Şükrü ağabey bu anlamlı günde
bana da konuşma şansı tanıyarak beni ziyadesiyle onurlandırmıştır.
Kendisine buradan teşekkür ediyorum.

Aya bu kitabında “Ermeni soykırımı“ iddialarının emperyalizmin kuyruklu bir yalanı olduğunu ortaya koyuyor. Kitap Kasım 1913-Şubat 1916 arasında Amerikan Büyükelçisi olarak İstanbul’da görev yapan Morgenthau’nun Türkçesi “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü“ olan “Ambassador Morgenthau’s Story“ adlı kitabını sayfa sayfa, satır satır irdeleyerek yanlışları ve yalanları ortaya koyuyor.

İddiaları yabancı kaynaklarla çürütüyor

Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü kitabı çok önemli. Çünkü “Ermeni soykırımı“ iddialarının temel dayanağı bu kitap! İşte Şükrü Server Aya bu kitabın iddialarını
hem de yabancı kaynaklarla tümüyle çürütüyor.

“Büyükelçinin Mantık Dışı çelişkileri“ Şükrü Server Aya’nın sözde ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili 4’üncü İngilizce kitabı. Kitap İrlandalı bir yayınevi olan ATHOL BOOKS tarafından basıldı ve editörlüğünü İrlandalı Dr. Pat Walsh yaptı.

Tanıtımın yapıldığı salon seçkin konuklarla doluydu. Ama gözler ister istemez bazılarını arıyordu. Tüm yabancı büyükelçilere çağrı gönderilmişti. Belki ABD Büyükelçisi, İstanbul’daki Konsolos veya onların bir temsilcisi katılabilirdi! Yoksa bu beklenti biraz safça mıydı? Çünkü ABD’nin halihazır Ankara Büyükelçisi’nin kendisinden 100 yıl önceki selefinin emperyalist bir projeye altyapı sağlamak için uydurduğu yalanların kanıtlandığı bir toplantıda ne işi olabilirdi! Belki de Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye bacağı ile ilgili Ergenekon ve Balyoz gibi yalanların koordinasyonu ile meşguldü. Evet, ABD’yi temsilen kimse gelmedi!

Dışişleri Bakanı’nın daha önemli ne işi var?

AKP’nin tam denetimine giren merkez akım medyadan da kimse gelmemişti.
Çünkü Erdoğan onların canlarına okurdu. Yandaş medyayı söylemek gerekmez.
Onlar zaten ülkemizin düşmanı olan tarafta yer almışlar ve bunun gereğini
yerine getiriyorlardı!

En üzücü olanı, esas başrol oynaması gereken Dışişleri Bakanı ve Türk Tarih Kurumu ortada yoktu. Dışişleri yasak savmak için Bakanlığı temsilen İstanbul’dan bir diplomatını göndermişti. Ben salonda fark etmedim bile! Ama Bakan neredeydi?
Sözde Ermeni soykırımı iddialarının yıl dönümü olan 24 Nisan yaklaşırken, arkasında emperyalizmin itici, özendirici ve destekleyici gücü bulunan Ermeni diasporasının öldürücü darbe için hazırlandığı 1915 tarihli emperyalist yalanın 100. Yıldönümü olan 2015’e 2 yıl gibi çok kısa bir zaman kalmışken, Dışişleri Bakanı’nın bundan daha önemli bir işi olabilir mi?

Nobel Edebiyat Ödülü alırdı

Dışişleri Bakanı bırakınız gelmeyi bir mesaj bile göndermemiştir. Bu düşmanlık kime?

  • Emperyalizmin çıkarları öyle gerektirdiği için birileri
    Atalarımızı katliamcı ve soykırımcı ilan etmek için yalanlar uyduruyor,

Şükrü Server Aya gibi kimi yurtseverler bu yalanı ortaya çıkarıyor karşılığında ilgisizlik
ve itibarsızlık kazanıyor. Halbuki emperyalist yalanı ortaya çıkaracağına emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden yalanı söyleseydi Nobel Edebiyat Ödülü kazanırdı!
Bence Aya haddini bilmeli! Dua etsin O’nu da zindanlara atmadıklarına!
Mehmet Perinçek de bu yalanın peşine düştü ve Rus belgeleri ile bunu kanıtladı ve
sonuç bildiğiniz gibi; hizmeti cezasız kalmadı!

Kurucusunun Atatürk olduğu Türk Tarih Kurumu da ortada yoktu.
Belki de konuşulan ve tartışılan konular görev alanlarına girmiyordu!

Soykırım mutlaka tanınmalı

Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan “Ermenistan ve Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için önce Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanıması gerektiğini“ söylüyor.

Binlerce Azerbaycan Türkünü katleden, Azerbaycan’ın ayrılmaz parçası olan
Dağlık Karabağ’ı halen işgal altında tutan ve yaklaşık 800 bin Azeri Türkünün doğdukları toprakları terk etmesinin sorumlusu Ermenistan’dır. Bu ülkenin 2008’den beri Cumhurbaşkanı olan Sarkisyan, Armennews internet sitesinde “Ermeni soykırımının tanınma koşulunun Ermenistan’ın olmaz ise olmazı olduğunu, Kafkasya’da kalıcı bir barış için şart olduğunu“ ifade ediyor ve açıkça, “Tanıma”nın arkasından 3T’nin
geri kalanı olan Tazminat ve Toprak istemlerinin geleceğini ima ediyor.

AKP hükümeti ve Davutoğlu liderliğinde kimyası bozulan Dışişleri Bakanlığımız,
Atalarımıza karşı yapılan mesnetsiz karalamaya ve arkasında ülkemiz üzerinde emperyalist hesaplar olan saldırıya karşı en kibar söylemle mücadele vermemekte
veya verir gibi yapmaktadır.

Fakat meydan boş değildir. Bu ülkede helal süt emmişler ve yurtseverler vardır.
Bunlardan bir tanesi de Şükrü Server Aya’dır. Adeta tek kişilik ordu gibi çalışmakta
“Ermeni soykırımı“ yalanının tüm dayanaklarını bir bir ortadan kaldırmaktadır.
Türk Milleti adına kendisini saygı ile selamlıyoruz. Ayrıca bundan sonra da vereceği mücadele için Allah’tan kendisine uzun ömürler diliyoruz.

Saygılar sunarım.
İLK KURŞUN
(5.4.13)

AMERİKAN YALANLARI ve ERMENİ SORUNU


Dostlar
,

24 Nisan (1915’in yıldönümü) geliyor gene..

Her yıl Türkiye’ye deyimi yerinde ise (güzelim Türkçesi varken “tabiri caizse” diye yaygın olarak kullanılıyor ne yazık ki!) Çin işkencesi yapılıyor uluslararası diplomasinin kuytularında.. Batı Emperyalizminin mide bulandıran ikiyüzlülüğüne
tipik örneklerden “sözde Ermen soykırımı“!

Bu bağlamda elde sayısız belge var oysa..
Özellikle kendisini bu işe adayan genç araştırmacı Mehmet Perinçek..
Birkaç yıldır babası Doğu Perinçek ile birlikte hapiste..
Baba Perinçek 24 Mart 2008’de tutuklandı, hüküm almadan 6. yılında.
Oğul Perinçek ise 23 Ağustos 2011’den beri 2 yıldır “içeride” !

ERMENİ SOYKIRIMI EMPERYALİS BİR YALANDIR diye haykırdılar Lozan’da Türkiye’nin kahramanarı.. Bunların önemli bir bölümü yıllardır “içeride”!

“İçeriye” alınmalarında acaba bu yurtsever eylemlerinin belirleyici payı var mı?

Bu birikimli ve uzman yurtseverleri yıllarca “içeride” tutan bir yönetim,
son derece kapsamlı uluslararası saldırıları nasıl göğüsleyecek??

Çook kaygılıyız.. Bu sorular endişelerimizi daha da büyütüyor..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden değerli meslektaşımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Ali Körpınar, pek haklı olarak 3 hafta öncesinden uyarıda bulunuyor. Yazısı aşağıda..

Ayrıca, E. Amiral Türker Ertürk de benzer konuyu işledi ve sitemizde yer verdik :

ABD BÜYÜKELÇİLERİNİN MANTIK DIŞI ÇELİŞKİLERİ.. 

http://ahmetsaltik.net/abd-buyukelcilerinin-mantik-disi-celiskileri/ (2.4.13)

“Sözde Ermeni soykırımı” hakkında sitemize ilerleyen günlerde
epey bilgi belge koyacağız..

Bu arada, sıkı kanıtlar ortaya koyan Türk Tarih Kurumu önceki başkanı
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu da görevden alndı..

Tüm bunlar rastlantı mı? Değilse bu siyasal kadro Türkiye’yi nasıl savunacak?
Yoksa niyet başka başka mı ??

  • 100. yılda (24 Nisan 1915 – 24 Nisan 2015) kalıcı darbe yemeyelim!?

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 3.4.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================

AMERİKAN YALANLARI ve ERMENİ SORUNU

“Hiç kimse; duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz…”W. Shakespeare

 2013 doğrular ve 1918 yalanları..

Morgenthau'nun_Ermeni_soykirimi_sacmaliklari

Değerli arkadaşlar,

30 Mart 2013 Cumartesi günü, Hasköydeki Rahmi Koç Müzesinde,
değerli
Şükrü Server Aya’nın yazmış olduğu PREPOSTEROUS PARADOXES
of AMBASSADOR MORGENTHAU
 adlı kitabın tanıtım toplantısına katıldım.

Yukarıda kapağı bulunan bu kitap, yanında Osmanlıda Amerikan Elçisi olarak görev yapan Henry Morgenthau tarafından 1918 yılında, Ermeni sorunu için yazılan AMBASSADOR MORGENTHAU’S STORY adlı kitabın yalan ve yanlışlarını
sayfa sayfa irdeleyerek ortaya koyuyor.

Dönemin ABD Başkanı W. Wilson tarafından da yazımı onaylanan ve Osmanlıyı, ERMENİ sorununda suçlamak için yalan ve yanlışlarla dolu kitap, ne yazık ki
bugüne dek geçerliliğini korumuştur.

Neyse ki, 1930 doğumlu ve Ermeni sorunu hakkında 5 kitabı olan saygıdeğer
Şükrü Server Aya tarafından yapılan araştırmalar sonucunda belgelerle desteklenen yalanların ortaya çıkarılması ile söz konusu kitabın geçerliliği bence kalmamıştır.
1918’den beri birçok kişiyi ve kurumları kandıran bu kitap hakkında yapılan bu çalışma keşke daha önce yapılabilseydi.

Saygıdeğer Şükrü Server Aya‘nın kitabının basımı için destek veren ve organize eden İrlandalı AtholBooks yayınevine ve direktörü Dr. Pat Walsh’a da çok teşekkürler.

Gönül arzu ederdi ki, bu basımı ve desteği Türk Tarih Kurumu yapsaydı.
Ne yazık ki
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu‘nun 2008’de görevden alınmasından sonra artık Türk Tarih Kurumu’nun, Ermeni sorununda adı ve sanı duyulmuyor.
Söz konusu kitabın tanıtım toplantısında da Türk Tarih Kurumu’ndan kimse yoktu.

Umarım öbür devlet kurumlarımız, STK’lar, Vakıflar ve Dışişleri Bakanlığımız da
bu uyarımı dikkate alırlar. Önümüzdeki dönemde bu kitabın özellikle
“sözde Ermeni Soykırımı” nı tanıyan Yunanistan, Belçika, Lübnan, İtalya, Fransa, İsviçre, Kanada, Slovakya, Hollanda, Polonya, Arjantin, Rusya, Uruguay, Almanya, Venezuela, Litvanya, İsveç devletleri ile ABD’nin 42 eyaletindeki yetkili elçiliklerimize
ve medya kuruluşlarına gönderilmesini ve de orada dağıtılmasını organize ederler.

Bu konuda oluşması gereken tepkiler ve araştırmalar, hep bireysel kalmış, hükümetlerimiz ve kurumlarımız tarafından yeterince lobi faaliyeti yapılamamıştır.
Ancak;

– rahmetli Kamuran Gürün,
– Bilal Şimşir,
– Prof. Dr. Türkkaya Ataöv,
– Uluç Gürkan ve
– Şükrü Server Aya..

gibi değerli aydınlarımızın bu konudaki emeklerini kutlamak ve yapıtlarını bir kez daha anmak gerekiyor.

Tüm yöneticilerimiz ve danışmanları, Osmanlı döneminde yapıldığı iddia edilen Sözde Ermeni soykırımı sorunumuzun Dünyaya anlatılması için yapılması gereken mücadeleyi kişilere bırakmaz. Dış İşleri Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve Üniversitelerde kurulması gereken Enstitüler kanalıyla sürdürürler.

Sevgi ve saygılarımla.
(1.04.2013).

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

Not              :  Yine 24 Nisan geliyor. AB-D emperyalizmi bugünü,
ülkemize karşı “
Sözde Ermeni soykırımı” için yine kullanacak.
Bu kez bu kitabı, biz de onların yalanlarına karşı kullanabiliriz.

Türk Milleti olmazsa Türk Ordusu nasıl olacak?

Doğu Perinçek

Aydınlık
19.2.13

portresi_bayrakli

Ulusalcılıkla hesaplaşanlar Türkiye’de ordu kuramaz.

Türk milletini Anayasadan atarsanız, Ordu kimin ordusu olacak?

Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Türk kavramını ne yapacaksınız?
TSK, “Tayyibistan Silahlı Kuvvetleri” mi olacak?
Yapamazsınız, Çünkü Tayyibistan için savaşacak subay da bulamazsınız,
asker de bulamazsınız! Bulamıyorsunuz!
Kaldı ki millet yoksa ordusu nasıl olacak?
Türk milletini kaldırma girişiminizle tam çıkmaza girdiniz.
Siz Türk milletini yıkmaya kalktınız, Türk milleti sizi yıkacak!

BOP Eşbaşkanı’nın o açıklaması gazete manşetlerinde:

(Hürriyet, 26 Ocak 2013)

Atlantik’ten yapılan saptamalar da aynı:

(Milliyet, 2 Şubat 2013)

“Ulusalcılığı temizleyelim” derken ellerinde ne kaldı?

Batılı emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin son haftalarda yüksek perdeden seslendirdikleri görüşler şöyle özetlenebilir:

Ergenekon ve Balyoz operasyonlarıyla Türk Ordusunda çok kapsamlı ve derin
bir temizlik yapıldı. Bu gerekliydi. Türk Ordusu’nun Milli ve Kemalist karakteri, Atlantik sistemine uymuyordu. Ancak sisteme de bir “Türk Ordusu” gerekli.
Temizlik bitmiştir ve şimdi denetim altına aldığımız orduyu bir bakıma
yeniden örgütlemek ve kullanılabilir bir güç haline getirmek durumundayız. 

Siz ordu kuramazsınız
Hemen belirtelim:
Siz ordu kuramazsınız!
Profesyonel ordu kurmaya da kalksanız, yine yapamazsınız!
Ordu kurmak, duvarda asılı saati kurmaya benzemez.
Hele Türkiye’de!

Türk Silahlı Kuvvetleri devrimle kuruldu
Türk Ordusu, 1908 Devrimi sonrasında iki kez yeniden örgütlendi.
Birincisi, Balkan Bozgunundan sonra İttihat Terakki, iktidarı eline aldı ve
Orduyu milli devrimci anlayışla bir bakıma yeniden kurdu.

Cihan Savaşında Galiçya ve Çanakkale’den Kafkaslara, oradan Süveyş Kanalı ve Hicaz’a kadar uzanan cephelerde büyük direnç gösteren ordu, milli ordudur.

1919’dan sonra Türk Ordusu, aynı milli devrimci temelde yeniden örgütlendi.
Mustafa Kemal Paşa, Ukraynalı General Frunze’ye 1921 yılı sonunda, Anadolu’da bir “Halk Ordusu” kurduklarını anlatır (Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetler’le Görüşmeleri, 2. Basım, Kaynak Yayınları, s. 325).

30 Ağustos zaferini kazanan işte o ordudur.
Ordu, Türk milletinin bağımsızlık ve egemenliği için savaştı.
İstiklali kazanmak ve padişahı yıkmak, bir devrimdi.

  • “Küçük Amerika” Ordusu olmaz!

1945’ten bu yana “Küçük Amerika” sürecinde, TSK’yı “Küçük Amerika Ordusu” yapamadılar. Bütün bozulmalara rağmen, Türk Ordusu milli Ordu karakterini korudu ve 1990 sonrasında, ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden düzenleme girişiminin karşısında engeldi.

  • Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy-28 Şubat-Askeri Casusluk tertipleri,
    TSK’yı denetim altına almak için uygulandı.

Kemal’in askeri olmazsa Türk ordusu da olmaz!

Atlantikçiler, Türk ordusunun Kemalist özünü temizlersek elimizde kullanılabilir bir silahlı güç kalır diye hesapladılar. Hesap, hala aynıdır. “Artık yeter, amaca ulaştık” değerlendirmesi bu nedenle yapılıyor.

“Ulusalcılıkla” hesaplaşanlar ordu kuramaz
Büyük yanılgıları işte buradadır.
Ulusalcılıkla hesaplaşanlar Türkiye’de ordu kuramaz.

Türk milletini Anayasadan atarsanız, ordu kimin ordusu olacak?

TSK’daki Türk kavramı ne olacak?
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Türk kavramını ne yapacaksınız?
TSK, “Tayyibistan Silahlı Kuvvetleri” mi olacak?
Yapamazsınız, Çünkü Tayyibistan için savaşacak subay da bulamazsınız, asker de bulamazsınız! Bulamıyorsunuz!
Kaldı ki millet yoksa ordusu nasıl olacak?

Cemaatin bankası olur ama ordusu olmaz
Cemaat ordusu mu yapacaksınız?
21. yüzyılda cemaat ordusu olmaz.
Cemaatlerin bankaları olabilir, istihbarat örgütleri olabilir, gizli tertip merkezleri olabilir, ama ordusu olamaz!

Artık Orta Çağ ordusu olmaz. Kaldı ki Osmanlı Ordusu da cemaat ve tarikat ordusu değildi, büyük bir feodal imparatorluğun toplumsal-ekonomik temeli üzerinde zamanının en güçlü ordusuydu.

Siz Türk milletini yıkmaya kalktınız
Türk milleti sizi yıkacak!

Türk milletini kaldırma girişiminizle tam çıkmaza girdiniz.
Türk milletinin yerine koyabileceğiniz bir şeyiniz yok.
Türk ordusunun yerine koyacak bir silahlı gücünüz de yok, çünkü Türk’ten vazgeçtiniz. Yüz bin tane Kılıçdaroğlu bulsanız, Türk kavramının yerine yine bir şey koyamazsınız!
Şimdi sıra geldi yıkılıp gitmenize.
Siz Türk milletini yıkmaya kalktınız, Türk milleti sizi yıkacak!

Türk Ordusu
Türk milletinin emrinde olacak

Siz Türk ordusunu dağıtmaya kalktınız, o ordu yeniden Türk milletinin ordusu olduğunu hatırlayacak ve sizi yıkan milletin emrinde olacak!
Türk milletini yıkmaya kalkarak ordusuz kaldınız! ABD ordusu sizi kurtaramaz!
Türkle hesaplaşmanın ne olduğunu şimdi öğreneceksiniz!
Dünya tarihinde sizler kadar geri zekâlı, sizler kadar tarih bilincinden yoksun zavallılar görülmemiştir.

2 KİTAP