Etiket arşivi: tam bir boğazlaşma

“Soykırım” ve Çanakkale


“Soykırım” ve Çanakkale

portresi

 

Lütfü Kırayoğlu
www.add.org.trt, 23.4.14

 

 

Türkiye 40 yılı aşkın süredir her 24 Nisan‘ı diken üstünde geçiriyor.
24 Nisan emperyalist destekli “Ermeni soykırımı” iddialarının simgesel günü haline getiriliyor.

23 Nisan’da kutladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın coşkusunu
tam olarak yaşayamadan, 25 Nisan 1915 tarihinde başlayan Çanakkale kara savaşları ile tarihin en kanlı boğazlaşmasını anımsamamıza fırsat kalmadan,
Ermeni iddiaları ortalığı kaplıyor.

Ne yazık ki halkımızın büyük çoğunluğu Ermeni iddiaları karşısındaki gerçekleri bilmiyor. Bu konuda daha çok zehirli bilgilerle karşı karşıya kalıyor. Türkiye 40 yılı aşkın süredir bu iddialarla karşılaşmasına ve çok sayıda diplomatik görevlisini şehit vermesine rağmen tarih öğretmenlerine bile bu konudaki gerçek bilgileri öğretememiştir.
Dahası bu konuda Rus arşivlerindeki orijinal bilgileri bulup tercüme eden, yalanları
teşhir eden Araştırma Görevlisi Mehmet Perinçek tutuklanmış ve araştırmaları durmuştur.

24 Nisan 1915 günü ne olduğunu çok az yurttaşımız bilmektedir. Pek çok kişi 24 Nisan 1915 günü çok sayıda Ermeni asıllı yurttaşın öldürüldüğünü sanmaktadır.
Bazı “aydınlar” da bu olaya “soykırım” adını vermektedir. Bu yalanı dillerine dolayanlar arasında Nobel ile ödüllendirilenler bile çıkmıştır.

Peki 24 Nisan 1915 tarihinde ne olmuştur?

Osmanlı devletinin 1. Dünya Savaşında paylaşım konusu olması nedeniyle savaşa katılmasından sonra uzun süredir yer yer ayaklanmalar çıkartan, suikastlar düzenleyen Ermeni çeteleri Osmanlı ordusunu Doğu cephesinde arkadan vurmaya başlamışlardır. Buna savunmasız kalan Türk köylerine yapılan baskınlar ve katliamlar eklenmiştir. Sarıkamış faciasından sonra Çarlık ordusunun ilerleyişi ile
Ermeni baskınları dayanılmaz boyutlara ulaşmış ve nihayet 19 Nisan’da Van’da
büyük bir ayaklanma başlatmışlardır.

İtilaf devletlerinin 18 Mart’ta Çanakkale’de uğradıkları yenilgiden sonra kara savaşına hazırlandıkları artık gizlenemez olmuş, çıkartma an meselesi haline gelmiştir.

Bu koşullar altında 25 Nisandaki Çanakkale çıkarmasından yarım gün önce Osmanlı hükümeti, Ermeni Komite merkezlerinin kapatılması, elebaşılarının tutuklanması ve
her türlü belgelerine el konulması ile ilgili 24 Nisan 1915 kararlarını aldı.

24 Nisan 1915 genelgesi üzerine İstanbul’da ilk etapta 235 Ermeni Komite mensubu tutuklanarak Çankırı ve Ayaş’a gönderildi. Ağustos 1916’ya dek İstanbul’da tutuklanan Ermeni komite mensuplarının sayısı 290’a ulaştı. Kimi kaynaklarda ise bu rakamın
24 Nisan 1915 gününü izleyen birkaç ay içinde 2.345’e ulaştığı belirtilmektedir.
Bunlar arasında siyasal militanların yanında milletvekilleri, tanınmış yazar ve şairler, sanatçılar, din adamları ve işadamları da vardı.

Esas ölümlerin yaşandığı tehcir olayı ise 27 Mayıs 1915’te çıkarılan “Tehcir Kanunu” Kanun-ı Muvakkat (geçici yasa) ile yerel mülki ve askeri yöneticilere, uygun görecekleri kişileri geçici olarak başka yere naklettirme yetkisi verilmesi ile başladı.
30 Mayıs günü Bakanlar Kurulu kararıyla tehcir süresiz hale getirildi.

10 Haziran’da “Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik” bir kararname ile nakledilen kişilerin mallarının nasıl tasarruf edileceği açıklandı. Ermenilerin boşalttığı yerler muhacirlere verilecek, buna karşılık Ermeni’lere mal ve mülklerine karşılık ödenecekti.

Göç ettirilen Ermenilerin bir bölümü yollarda hastalıktan öldü. Bir kısmı çetelerin saldırısına uğradı. Bir kısmı ise gittikleri Suriye’de öldü. Bu konuda hiçbir tarihçinin rakamları birbirini tutmamaktadır. Ancak bütün bu olaylar sırasında en az Ermeni yurttaşlar kadar Türk asıllı yurttaşlarımız da can vermiş tam bir boğazlaşma yaşanmıştır.

Koskoca Osmanlı devletinde, Osmanlı toprakları üzerinde çok sayıda insan can verdi. Ancak Osmanlı devletinin çok küçük bir toprak parçası olan Çanakkale’nin Gelibolu yarımadasının çok dar bir bölümünde 55 bin vatan evladı şehit oldu. Yaralı ve kayıplarla genel zayiat 250 bini buldu. Bir o denli kayıp da işgal kuvvetlerince verildi.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ilk yıllarında Doğu bölgemizde Ermeni ayaklanmaları
sürse de Sovyet askerlerinin çevirmesi ile Kazım Karabekir Paşa tarafından
kısa sürede bastırılmıştır.

Anadolu’da bozguna uğrayan emperyalizm bu zaferi karalamak için “Ermeni soykırımı” yalanı geliştirmiş ve Ulusal Kurtuluş Savaşımız “katliam” olarak nitelenmiştir.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Ermeni çeteleri başta Atatürk’e yönelik olmak üzere bazı suikast girişimleri oldu. Ancak güçlü bir Türk devletinin varlığı bir süre sonra Ermeni iddialarını geri plana itti.

Ne zaman ki Türkiye dış müdahalelerle bağımsızlığını ve gücünü yitirdi, işte o andan itibaren Ermeni iddiaları yeniden ortaya çıktı. 1973 yılından başlanarak
Türk diplomatlarına yönelik saldırılar başladı. Aslında herhangi bir ölüm olayının olmadığı 24 Nisan “Soykırım” günü ilan edildi. Fransa başta olmak üzere bazı ülkelere “soykırım anıtları” dikildi. Her 24 Nisan öncesi Türkiye emperyalist ülkelerin tehdidine açık hale getirildi.

Özellikle AKP iktidarının teslimiyetçi dış politikaları sonucu bazı ülkelerde “soykırım yoktur” demek suç olarak kabul edildi. Bu karara isyan edip çiğneyenler ise ülkemizde “Ergenekon” tertibi ile zindanlara dolduruldu.

Türkiye şimdi yeni bir Çanakkale savaşını “Ermeni soykırımı” iddialarına karşı yürütmektedir.

Ermeni iddialarını yürütenler önümüzdeki yıl “soykırım”ın 100. yılı bahanesi ile büyük bir hazırlık içindeler. Önümüzdeki yıl Çanakkale zaferinin 100. yılını kutlayacağız.
Kararlı politikalarla Emperyalist yalanlarının yenilgisini Çanakkale Zaferinin 100. yıl kutlamalarına ekleyebiliriz.

Yeter ki cesur olalım.