Etiket arşivi: Bay RTE

“Erdoğan .. ya akıl hastanesine kapatılacak ya da intihar edecek.”

“Erdoğan 30 Mart’taki yerel seçimleri göremeyecek.
Çünkü ya akıl hastanesine kapatılacak ya da intihar edecek.”

Gülerce’den şok Erdoğan iddiası! Gülerce, Beyaz TV’de katıldığı programda yine çok konuşulacak iddialarda bulundu.

Yurt Gazetesi, 27 Temmuz 2015
http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/gulerceden-sok-erdogan-iddiasi-h93034.html

Gülerce’den şok Erdoğan iddiası!

Hüseyin Gülerce    :

Bana

“Erdoğan 30 Mart’taki yerel seçimleri göremeyecek.
Çünkü ya akıl hastanesine kapatılacak ya da intihar edecek.”

dendi. 17 Aralık sürecinin ardından yıllardın önde gelen isimlerinden olduğu Fethullah Gülen cemaatinden ayrılan ve cemaat aleyhine açıklamalarıyla gündeme gelen yazar Hüseyin Gülerce, Beyaz TV’de katıldığı programda yine çok konuşulacak iddialarda bulundu. Gülerce Cemaatteki üst düzey iki yetkili bana,

‘Erdoğan 30 Mart’taki yerel seçimleri göremeyecek.
Çünkü ya akıl hastanesine kapatılacak ya da intihar edecek’

dedi” iddiasında bulundu. Melih Gökçek’in sahibi olduğu Beyaz TV’de konuşan
Hüseyin Gülerce,

“Beni ikna etmek için cemaatin tepesinden iki isim evime geldi. ‘Erdoğan 30 Mart’taki yerel seçimleri göremeyecek. Çünkü ya akıl hastanesine kapatılacak ya da intihar edecek’ dedi.
Bu gazetelerde ve televizyonlarda yer almadı. Ben hayretler içerisindeyim. Diyorum ki;
Tayyip Erdoğan gibi birisi namazlı niyazlı, imam hatip mezunu neden intihar etsin?’
Onlar da ‘Çünkü çok gizli çekilmiş videolar var’ dediler. ‘Bu gizli çekimleri kim yapıyor?’ dedim. Ağzından kaçırdı; ’40 koruma polisinin 25′i bizim arkadaşımız’ diye konuştu.

==================================

Dostlar,

Komplo kuramları bir yana, Bay RTE‘nin başına gelecekler için “dilekte bulunmalar” fazlasıyla bir yana; kimi yönetici insanların sonları zaten diyalektik olarak tarihin – siyaset biliminin yasalarıyla belirleniyor. Neron‘dan tutunuz (Roma’yı ateşe vermişti!) Sezar‘a (en yakın adamı Brutus hançerledi!), A. Hitler‘den alınız (bir mahzende intihar etti?) N. Çavuşesku‘ya (aşağılanarak yargılandı ve eşiyle birlikte kurşuna dizildi), Saddam‘dan (boynu kırılarak
infaz edildi) alınız Kaddafi‘ye (cenazesine tecavüz edildi!)… tarihin eytişimsel (diyalektik) örnekleri gözler önünde. Benzer öngörüler üretmek parlak zeka ürünü olmadığı gibi,
tersinden kaçınılabileceğini sanmak akıllıca olmamalı.

*****
Bay RTE’ye kendisinden başka yardım edebilecek kalmadı korkarız.
Ve sanırız ki Bay RTE kendi kendisine yardım edebilecek konumdan da hızla uzaklaşmakta..
En büyük handikapı narsisistik kişilik yapısı ve major – çok ağır politik hataları..

Fuat Avni    :
(http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/fuat-avni-suruc-ve-kilis-onlarin-karaririydi-h93037.html)

“IŞİD’in en büyük destekçisi Y… ve avaneleriyken Türkiye’ye saldırması abes. Suruç da, Kilis de IŞİD’in değil Y…’in kararıydı.”

Sav dehşet verici değil mi??
Bay RTE kendisini ve AKP’yi ve de ülkemizi dönüşümsüz bir çıkmaza doğru savruluyor..
Yakınındaki hekimlerine de büyük bir görev düşüyor. Epey kıdemli akademisyen bir hekim olarak çoook zor olduğunu bilmekle birlikte, meslektaşlarım O’na ayna tutmak zorundalar.. Bıkmadan, usanmadan, sabır ve akıllılıkla, Türkiye’nin hatırına!
*****

Kulaklarımızda Beethoven’in 5. senfonisinin “ta ta ta..” sözlü hazin ve ürperten ezgileri yankılanıyor. Kendisine bu “crecendo” (yükselen) ritmin ve “ta ta ta..” olarak yinelenen hecelerinin anlamı sorulduğunda,

– Ölüm kapıyı böyle çalacak…(ya da Azrail’in ayak sesleri..) demişti.

Bu besteyi yaptığında (1804-8) kulakları az duyuyordu (1817’de tam sağırdı ve
bir başka görkemli senfoniyi, günümüz AB marşı 9. Senfoniyi bestelemişti) ama sezgileri
O’nu doğru yönlendiriyor ve yaşamın gerçek ruhunu yakalayabiliyordu..
57’sinde, erkenden yaşamdan ayrıldı (1827)..
İmgelediği (imagination) gibi “ta ta ta” lar, erken (prematüre) ölümün habercileriydi.

Bay RTE’nin Bethoven ile karşılaştırılacak hiçbir yanı – özelliği olmadığı çok açık..
Ancak –fazladan– 5 duyusu yerinde, sanırız aklı da.. Peki hiç öngörü yap(a)mıyor mu?
O’na kim yardım edecek ya da tarih tekerrür mü edecek ??
Bilindiği gibi tarih aptallar için yineliyor. Aklı başında olanlar bu hataya düşmeyebiliyor.
Bu seçenek de Bay RTE için geçerli değil.. (kesinlikle aptal değil!) O halde??

Bu arada… Ya Türkiye?? Caanım mazlum ülkemizin ödediği, ödemeye devam edeceği
kanlı ve çok ağır fatura?

Son 7 Haziran 2015 genel seçiminde AKP’ye 18 milyon dolayında oluk oluk oy akıtan
“necip milletimizin” hiç sorumluluğu yok mu? 7 Haziran gece yarısı gördük ki; kayıtlı
57,7 milyon seçmenden AKP ancak %32,9 yani 3 seçmenden 1’inin oyunu alabildi..

Ama düşük – emanetçi AKP hükümeti, Kaçak Saray’ın isteği ve desteği ile gündem yaratarak ve ateşle oynayarak fiilen iktidarda, hükümet yetkisini gasp etmiş durumda!??..

Seçimden bu yana 50 gün geçti.. Dünyada örneği var mı böyle bir ucubenin?
(Tayyip bey Kars’ta Mehmet Aksoy’un yaptığı insanlık anıtına “ucube” demiş ve 14.6.2011’de yıktırmıştı, tazminata mahkum olmuştu.. Asıl “Ucube” bu iktidar işgali işte.. )

Biz bu genel seçimi 50 gün önce neden yaptık??

– Ya Cumhurbaşkanlığı danışmanlarının?
– Ya AKP kurmaylarının?
– Ya TBMM’deki 258 AKP’li vekilin?
(Anayasa hukuku profesörü Burhan Kuzu Kaçak Saraya başdanışman olmuş..
Tayyip beye demez mi ki, Anayasa md. 92 uyarınca alınan yetki, önceki Meclisin verdiği idi. Devlette süreklilik asıl ama yeni seçilen TBMM süs mü?? Neden ivedilikle toplanıp
yeni kararlar almaz? AKP’li Başkanı da, Başkanlık divanı da hazır ve nazır üstelik!?)

– Ya Bay RTE üzerinde etkili olabilecek “akillerin” ??

Hepsi boşuna mı?
Hepsi, hepsi narsisistik kişiliğin aurasında felç mi??

Sevgi ve saygı ile.
27 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazının pdf biçimi : Erdogan_Nereye_Kosuyor_Turkiye_ve_AKP’yi_Nereye_Surukluyor

CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİNE ÖDENEK YOK; KAYNAKLAR NEREDE?

CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİNE ÖDENEK YOK;
KAYNAKLAR NEREDE?

Kamusal sağlık kurumlarını, yerli – yabancı sermaye destekçileri rakip görüyor..
Onları çökertmek ve teslim almak gerek ki, “ördekler özel sağlık kurumlarının
örümcek ağlarına düşsünler..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, bizim de mezun olduğumuz (1977) İstanbul Tıp Fakültesi‘nin yavrusudur. 1967’de kurulmuş ve hızla gelişerek 500’leri aşan öğretim üyesi,
iki bini aşan yatak kapasitesi ve yüksek teknolojisi ile ülkemizin tıp ve sağlık bilimlerinde
amiral gemilerinden biri oluştur. 58 yılda binlerce hekim ve sağlık çalışanı yetiştirmiştir. Yüzbinlerce hastaya şifa kaynağı olmuştur. Tıp bilimlerine önemli bilimsel katkı vermiştir.

Gerek İstanbul Tıp Fakültesi, gerekse Cerrahpaşa Tıp Fakültesi iktidar tarafından hedefe oturtulmuştur. Bilerek ve isteyerek çökertme operasyonu uygulanmaktadır. Bu 2 özerk
ve güçlü devasa sağlık ve bilim kurumu, hastanelerinden yoksun bırakılarak şehir hastaneleri ile affiliye edilerek bitirilmek istenmektedir. Çok değerli arsaları da talan edilecektir.
Üniversite özerkliği iyice bitirilecektir. 2. sıradan atanan hekim olmayan rektörün asıl görevi budur. Trilyonluk rantlar yandaşlara peş keş çekilecektir. İstanbul Tıp Fakültesi’nin depremde hasar gören Çocuk Kliniği yıllardır -kasten- yaptırılmamaktadır! 1. sırada rektörlük seçimini kazanan, 2. adaya en az 300 oy fark atarak 1200’leri aşan oy alan İstanbul Tıp Fakültesi’nden Psikiyatri Profesörü Raşit Tükel, gerçekte bu yüzden Bay RTE tarafından atanmamıştır.

Hücrelerimize dek utanıyor ve kızarıyoruz bu yapılan ve planlananlardan..
Ülkemize, insanımıza, halk sağlığına, tıp bilimlerine ihanet değildir de nedir bu yapılanlar??

Yazıklar olsun…

TBMM’de mutlaka AKP dışında bir koalisyon kurulmalı
ve tüm bu insanlık dışı eylemlerin hesabı sorulmalıdır..

Sevgi ve saygı ile.
23 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Ali Demirsoy : PARTİNİN RUHU DAVAYA İNANÇ PARTİYE GÜVEN

 

PARTİNİN RUHU DAVAYA İNANÇ PARTİYE GÜVEN

portresi

 

Prof. Dr. Ali Demirsoy
Hacettepe Üniversitesi emekli öğretim üyesi
Tlf: 0312.297 80 40

 

İsteyenin izinsiz olarak gireceği Facebook sayfam
https://www.facebook.com/prof.dr.ali.demirsoy?fref=ts
Özel Facebook sayfam (izinle girilebiliyor)
https://www.facebook.com/ali.demirsoy.568
Blog: http://alidemirsoy.blogspot.com.tr/

Değerli Kardeşim,

Vatan Partisi‘nin bir adayı olarak, eğitim yol haritamızın, eldeki olanaklarla (büyük kaynak talebi olmadan) daha iyi nasıl yönlendirilebileceği konusundaki görüşlerimi siz değerli dostlarımla paylaşmak istiyorum. Bu ülkede eğitimden şikâyeti olmayan kimse yok; çözüm olarak her yıl değişen sınav ve müfredat gündeme getiriliyor. Çok daha iyilerini başarmamız mümkün. Yeter ki eğitimi, çıkarlarımızın ve beynimizin bir yerlerinde sakladığımız gizli amaçların bir aracı olarak görmeyelim. Düşüncelerinizi iletmeniz yol haritamızın daha doğru yönelmesini sağlayacaktır.

Saygılarımla. 29.5.15

*****

PARTİNİN RUHU DAVAYA İNANÇ PARTİYE GÜVEN

Bir davaya inanmak ve uğruna mücadele etmek insanı mutlu kılar.
O davanın ideolojisi, teorisi ve pratiği bütünsellik teşkil eder.
İdeolojiler sınıflar üstü değildir.
Teori pratikten çıkar ama ideolojik kaynağını mensup olduğu sınıftan alır.
“Pratik teorik bilgiden daha üstündür” sözü belirleyicidir.
Sırf teori ile yetinenler idealizmin batağına batmaktan kurtulamazlar.
Odalara hapsolanlar, seçim döneminde tatil beldelerinde gününü gün edenler, pratik içinde olmadıkları için hiçbir işe yaramazlar. Pratiğin dışında kalanların sözlerini dikkate alanlar
hata işlerler. Parti ruhu dediğimiz şey; mücadeleler içinde süzülüp biriken bilgi teorisidir.
Bu teorinin geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması önemlidir. Bilgi teorisi sürekli geliştirilmez ise hayattan koparak gericileşir ve biter.

1) “Devrimin teorisini, yöntemlerini bilmek isteyen, devrime katılmak zorundadır.”

2) “Bilgi edinmek isteyen, dünyayı, yani gerçeği değiştirme pratiğine bizzat katılmalıdır.”

3) “Bütün bilginin kaynağı, kendisini çevreleyen nesnel dünyayı, insanın, duyu organları ile algılamasında yatar.”

4) “Bilgi sürecindeki sıraya gelince, deneyim önce gelir.”

Vatan Partisi Türkiye’nin kaderini belirlemede belirleyici yere sahiptir.

Bu bakımdan partimizin üyelerinin her bakımdan donanımlı olması bizleri sevindirir.
Vatan Partisi olarak Türkiye devrimini ilmek ilmek işliyoruz.
Aceleciliğe düşmeden ve öncelikli görevlerimizi savsaklamadan yolumuza devam ediyoruz.

A) Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkesinde ihanete izin çıkmaz!
B) Milli Demokratik Devrimimizin koşullarını hazırlıyoruz!
C) Türkiye tam bağımsızlığını kazanacak ve birleşecek!

Başaracağız ve gerçekten başaracağız.

Hepinizi kardeşçe kucaklıyorum.

Prof. Dr. Ali Demirsoy
Vatan Partisi Erzincan Milletvekili Adayı

================================

Dostlar,

Ali Demirsoy hocamızın yazdıklarını aynen paylaşıyoruz..

Kendisini ve eylemini tümüyle destekliyoruz..
Geçirdiği çok ağır aile travmasına karşın ayakta ve üretmeyi sürdürüyor..

O’nun gibi gerçek bir bilgenin TBMM’de yer alması ülkemiz için övünç kaynağı.

Ülkemizi yöneten zat Bay RTE, şu anda kamyoncuların genel kurulunda konuşuyor..
Önemli bir şey söylediği yok.. Savunmada, neden her yerde konuşuyormuş; onu yanıtlıyor..
Bir de ayrıştırıcı – ötekileştirci – aşağılayıcı – suçlayıcı söylemini durmaksızın sürdürüyor..

Acaba, o makamda, 34 yaşında Biyoloji Profesörü olan ve akademik yaşamını 67 yaşını bitirdiğinde 34 yıllık profesör olan Demirsoy Hocamız otursaydı nerelerde konuşurdu, ne söylerdi ve nasıl söylerdi?? İnsan merak etmeden edemiyor..

Şu sırada da TV’lerde Başbakan A. Davutoğlu konuşuyor.. Bar bar bağırıyor..
Sesi kısılmış, kitlelere ilkokul öğrencisi gibi davranarak vaaatler alıyor, sözler verdiriyor..
Ne denli zorda ve çaresiz.. İkisi de..

İnsanın içi daralıyor..

İşte özetimiz böyle..

Bir de VATAN PARTİSİ’nin adaylarına bakınız…
Pırıl pırıl, birikimli, gözleri ışıl ışıl, efendi ama kararlı; yoksul ama onurlu, dimdik..
Bu yurdun emekçi evlatları.. Sicilleri tertemiz.. Ülkeye hep ama hep hizmet etmişler..
Çoook genç olanları da var..

Var gücümüzle, maddi – manevi destek olmayı hak ediyorlar..

Dileriz yarın Adana mitingini sorunsuz başarırlar aslanlar gibi..

Devletin AKP’leştirildiği bir iklim.. mide bulandırıyor, asap bozuyor..

Sevgi ve saygı ile.
28 Mayıs 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yargıtay’dan siyasetçilere dava dersi


Yargıtay’dan siyasetçilere dava dersi

Saygı Öztürk

SÖZCÜ, 19.4. 2015

TBMM’de AKP’lileri hop oturup hop kaldıran belki de tek isim CHP’li Kamer Genç’ti…
Terör örgütlerinin önemli bir güç haline geldiği Tunceli gibi bir ilimizde her seçimden başarıyla çıktığı gibi terör örgütünün simgelerini dağlarda görünce,

“Nerede bu devlet, nerede bu hükümet?” diye isyan ediyordu. Merak etmesinler,
artık Tunceli için bunları söyleyecek milletvekili olmayacak. Çünkü Genç, aday gösterilmedi.
TBMM’de AKP’lileri kızdıran, onları ayaklandıran Kamer Genç’e, parti yöneticileri de sahip çıkmıyordu. Hatta, onun söylediklerinden dolayı bazen AKP’lilerden özür de diliyorlardı. Genç’in bir açıklaması öyle bir büyütüldü, öyle bir çarptırıldı ki, TBMM’de o gün kıyamet kopmuştu.

Söyler, bakalım ne söyler

Tarih 25 Nisan 2013’ü gösteriyordu. TBMM Genel Kurulu’nda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan bir tasarı görüşülüyordu. Bakanlık binasına verilen
yüksek kiradan tutun, Kamer Genç bakana değişik sorular yöneltti. Bu bakanlığın yayınladığı dergide Çanakkale Savaşları’ndan söz edilirken Atatürk’ün adının
yer almaması
,
CHP Milletvekili Kamer Genç’i kızdırdı. Genel Kurul salonunda bakanı şöyle eleştirdi:

“…Ama Atatürk kelimesini ağzına almıyor. Atatürk kelimesini ağzınıza almak sizi
çok mu rahatsız ediyor? Acaba bu Cumhuriyeti kurmasaydı, siz hangi devletin vatandaşıydınız? O makamda oturacak mıydınız? Otursaydınız hangi tarikat mensubu kitlenin, bilmem kaçıncı hanımı durumuna düşerdiniz.
Atatürk’ün getirdiği nimetleri inkar etmeyin.”

Bu sözler ortalığı karıştırmaya yetti. Fatma Şahin çok sinirlendi. Genç’e,

“Sizinle bu çatı altında bulunmaktan büyük utanç duyuyorum. Atatürkçülüğü sözde yapmıyoruz. Ülkenin çağdaşlaşmasına gövdemizi koyuyoruz. O yüzden haddinizi bilin, ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan birine ‘kaç eşli’ olabileceğini soracak kadar hadsiz ve terbiyesizsiniz. Herkes haddini bilecek.” dedi.

Tazminat davası açtı

Kamer Genç’e yapılan bu hakaretler yetmemiş gibi, bu kez AKP Grup Başkanvekili
Ayşe Nur Bahçekapılı aldı sazı eline… Söyler bakalım ne söyler:

“Bu salonda adı Kamer Genç olan bir kişi var. Bütün işi gücü gelip burayı karıştırmak ve
sonra kaçmak. Yok olan itibarını herhalde canlı tutmaya çalışıyor. Kendisini lanetliyorum, protesto ediyorum.”

AKP’liler öylesine bastırdı, öyle bir gürültü çıkardı ki, Kamer Genç’e bu sözlerinden dolayı “Kınama” cezası verildi. Kınanmasının ardından Fatma Şahin de Parlamento’nun duyarlılığına teşekkür ederken, o gün Genel Kurul’da bulunmayan Kamer Genç için ise “Genel Kurul’a gelemeyecek kadar korkak ve yüreksiz” dedi.

Kamer Genç aleyhine hava oluşturuldu. Fatma Hanım da, Genç aleyhine 100 bin liralık giderim (tazminat) davası açtı. Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi de, Genç’i 20 bin lira tazminat ödemeye mahkum etti. Kamer Genç kararı temyiz etti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkan Vekili Kamil Kancabaş, üyeler Sadık Demircioğlu, Selma Bellek, Ali Akın, Hüseyin Kulaç bütün siyasetçilere ders niteliğinde olan şu kararı verdi:

Siyasetle uğraşıyorsan katlanacaksın

“Gerek dairemizin, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) istikrar kazanmış uygulamalarında, siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği vurgulanmış ve bu durum
demokratik toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilmiştir.

AİHM’in anılan davada belirttiği gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinin sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirlere değil, aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendirenlere de uygulanabileceği belirtilmiş
ve bu ifadeler var olmadan demokratik bir toplumun söz konusu olamayacağı,
bunların çoğulculuk, hoşgörü ve geniş fikirliliğin talepleri olduğu vurgulanmış.

Fatma Şahin’in açtığı davada 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle davacının hazırlatmış olduğu derginin önsözünde Atatürk kelimesinin hiç geçmemesinden hareketle davalı milletvekili Kamer Genç, TBMM Genel Kurulu’nda konuşmuş, davaya konu edilen sözleri sarf etmiştir. Bu sözlerin Atatürk’ün olmaması halinde tarihin gelişim seyrinin değişeceği, davacının bir kadın olarak konumunun daha kötü olabileceğine dair kanaat açıklamasından olması tarafların siyasi kişilik olmalarının yanında, konuşmanın TBMM Genel Kurul konuşmaları sırasında yapılmış olması da göz önüne alındığında, sarf edilen sözlerin düşünce açıklaması ve siyasi eleştiri olarak kabul edilmesi olarak gerekir.”

Bu karar, siyasetçilere ders olsun. Özellikle AKP’liler haklarındaki en küçük eleştiriyi bile “iftira, hakaret” diye yargıya taşımayı adet haline getirdi. Bu karar hoşlarına gitmemiş olabilir ama en azından saygı duysunlar.

Gelelim Kamer Genç’e. Kararı tedavi gördüğü ABD’de öğrenen Genç, telefonda

“Daha ülkemizde yargı bitmemiş. Buna sevindim. Atatürk’le ilgili o gün söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım. Atatürk’süz bir Çanakkale olur mu?
İşte o yüzden Çanakkale ile ilgili filmlerde, dergilerde Atatürk adını siliyorlar.
Buna yalnız ben değil,
hepimizin tepki göstermesi gerekirdi.” diyor.

==============================

Dostlar,

Önce sevgili Saygı Öztürk’e bu güzelim yazısı için teşekkür ederiz..
Ardından Yargıtay 4. Hukuk Dairesi‘nin namuslu yargıçlarına..
Sonra özverili ve birikimli, yürekli, renkli sima hemşehrimiz – Tunceli milletvekili
Sayın Kamer Genç‘e tüm yaptıkları için teşekkür borçluyuz..
Milletvekili aylığının yarısını yoksul Tuncelililer için harcayan, burs veren,
Tunceli’den Ankara’ya gelen gariban hastaların ve türlü türlü dertleri olan hemşehrilerinin önüne düşüp, AKP kıskacındaki bürokraside çare arayan…
örnek bir kişilikti..
Birikimli bir yüksek yargıç (Danıştay üyesi) idi..
Tunceli’de geniş bir oy tabanı vardı.
Hasta ve yurdumuzdan uzaklarda sağaltım ararken,
partisi CHP tarafından liste dışı bırakıldı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin hanımefendinin kuruntuladığı gibi
“Genel Kurul’a gelemeyecek kadar korkak ve yüreksiz” değildi O.
Bayan Şahin’e ayna tutmuştu ama bayan bakan espriyle yüzleşmeye dayanamadı;
kolay olanı, öfke patlamasını seçti Bay RTE’den galat ile. O’nun bir sözü ile de bitirdi:
“Herkes haddini bilecek..”

Kamer Genç’in yürekli sesini TBMM çatısı altında özlemle arayacağız..
CHP kendini de AKP’yi de rahatlattı (!)

Hemşehrimiz “Dersimli Kemal” ise Tunceli’den aday ol(a)madı!
Kolayı ve güvenceliyi seçti, İzmir’de, sonucu belli sözde önseçime girdi..
Tunceli’den 1. sıra adayı gösterilen bayan avukatın ise hemen hemen hiç şansı yok gibi..
Çünkü tabanın eğilimleri dikkate alınmadan tepeden indirildi.
HDP’nin Tunceli’de 2/0 yapması hiç sürpriz olmaz eğer % 10’u aşarsa..
Kimbilir, belki de örtük plan budur ?!

Bu vesile ile başta Bay RTE olmak üzere eleştirenlere dava yağmuru yerine biraz tahammül ve sert de olsa, ağır da olsa söylenenlerden – yazılanlardan yararlanma feraseti diler ve de tavsiye ederiz. Çevrelerşndeki dalkavuk surlarını aşabilirlerse..

Sevgi ve saygı ile.
19 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Danıştay bir kez daha hekimlerin dinlenme haklarını ihlal edici düzenlemeleri hukuka aykırı buldu!


Danıştay bir kez daha hekimlerin dinlenme haklarını ihlal edici düzenlemeleri hukuka aykırı buldu!

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü, acil servislere mesai saatleri dışında
ve tatil günlerinde, acil müdahale gerektirmeyen ve ayakta tedavisi sağlanabilecek durumdaki
hasta başvurusunun yüksek olduğundan ve bu başvurulara bağlı olarak gereksiz yere
acil servis yoğunluğu yaşandığından söz ederek, Bakanlığa bağlı sağlık kurumlarında
“mesai dışı poliklinik uygulamasına” geçilmesini düzenleyen 28.01.2010 tarih ve 2010/6 sayılı bir Genelge çıkarmıştı.

Hastanede aktif çalışan pratisyen hekim sayısının yeterli olması halinde öncelikle
bu hekimlerden, yetersiz kalması durumunda ise o belediye alanı içindeki Birinci Basamak
sağlık kuruluşlarından 8’er veya 16 saatlik çalışma sürelerine isabet edecek biçimde görevlendirme yapılarak hafta içinde mesai saati bitiminden saat 24:00’e dek, hafta sonu ve resmi tatil günlerinde ise 08:00 – 24:00 saatleri arasında hizmet verileceğini düzenleyen Genelgede, sağlık hizmeti sunumunun en önemli ögesş olan hekim ve öbür sağlık çalışanlarının hakları bütünüyle yok sayılmıştı.

Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği tarafından dava açılmış; Danıştay 5. Dairesi,
üst sınırı belirlenmeksizin, kamu sağlık çalışanları için Yasa ile belirlenen çalışma süresinin üzerinde bir çalışma süresi öngören ve sağlık hizmetinin niteliğinden kaynaklanan
nöbet usulünden ve vardiyalı çalışma biçiminden farklı ve bunlara ek bir çalışma biçimi tanımlayan düzenlemelerin, çalışanların Anayasanın 50. maddesinde öngörülen
dinlenme hakkını ihlal edici ve Avrupa Sosyal Şartı‘nda yer alan çalışma sürelerinin giderek azaltılması taahhüdüne aykırı nitelikte bir düzenlemeye gidildiğinden,
hukuka uygun olmadığını
belirterek Genelgenin dava konusu düzenlemelerinin
iptaline karar vermiştir.

İlgili kararlar için tıklayınız

·         Danıştay 5. Dairesinin 2012/8758 E. sayılı kararı

·         Danıştay 5. Dairesinin 2013/687 E. sayılı kararı

(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/hukuk-5233.html, 18.4.15)

=========================================

Dostlar,

Yukarıdaki haberi paylaşmak istedik bir kez daha.

AKP Hükümeti gözükara ve hiç hukuk bilmez  – tanımaz biçmde bodoslama gidiyor.
Hukuk danışmanlarını da dinlemiyorlar veya yandaş danışmanlar işte bunca yol gösterebiliyor.
Hukuku ayak bağı görüyorlar hukuka saygı terbiyesi almadıklarından ve Cumhuriyet hukukuna saygıları – bağlılıkları olmadığından..

Sonra da Bay RTE kalkıp Danıştay’ı, İdare Mahkemeleini kıyasıya eleştiriyor ve hiç sıkılmadan ayak bağı olarak gösterebiliyor! Yaşamın gerçeklerinden, temel hukuk bilgisinden ve de
hukuka saygıdan böylesine kopuklar ve ne denli hazin bir konumda olduklarını bile görebilecek durumda değiller.. Oysa Anayasa md. 2 ülkemizin bir hukuk devleti olduğunu vurgulamakta.
Mutlak anlamda bağlayıcı ve AKP hükümeti de Anayasaya bağlı kalma yemini etmiş durumda.

Çooook zor ve tehlikeli bir döne yaşamaktayız ve bu AKP parantezi haddinden fazla uzadı..
13 yıldır ülkenin tüm kurumları vahşice – acımasızca tarumar edildi.
Toplumun ahlakı yozlaştırıldı; yolsuzluklara – ahlaksızlıklara ortak edilerek ayarı bozuldu.

Yaşanan olayda Danıştay’ın Sağlık Bakanlığının söz konusu Genelgesini iptal gerekçeleri dikkatle okunduğunda, Yürütme’nin yetki ve işlev gasbı yaparak Yasama’nın yetki ve işlev alanına girdiği görülüyor. En temel hukuk kurallarından ve hukuk okullarında daha 1. sınıfta
HUKUK BAŞLANGICI derslerinde öğrenilen bir temel ilke..

Ayrıca Anayasa’nın apaçık 50 maddesi (“Çalışma şartları ve dinlenme hakkı” başlıklı
50. maddesinde, “Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar. Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” denilerek dinlenme hakkı anayasal güvence altına alınmıştır.) ve Anayasa md. 90 / son fıkra kapsamında yasa gücünde olan olan
Avrupa Sosyal Şartı’na gönderme yapmakta.

Ek olarak, Anayasa md. 128/2 “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir..” demektedir

Bunlar çok temel hukuk kuralları ve geçelim ortalama bir hukukçuyu, ortalama bir aydının bile bilgi sahibi olduğu düzenlemeler. Bir Bakanlık Genelgesi ve geçelim yasa maddelerini, Anayasanın en az 3-4 maddesine birden (md. 2, 50, 90 ve 128) aykırılık ortada..
Sağlık Bakanı olacak zat (Dr. Mehmet Müezzinoğlu) nasıl da hiç danışmadan
böylesine kolayca, hukuka apaçık aykırı Genelge altına imza atar ?? 

AKP hükümetini – kadrolarını – bürokrasisini bir kez daha uyarsak bir işe yarar mı acaba?
AKP oyunun kurallarına uymuyor!.
Hedefine kilitlenmiş ve “oraya” (T.C.’nin tüm kurumlarını mutlak anlamda teslim almak!) giden her yol – yöntemi kendine hak görüyor..
Böylesine patolojik – sapkın bir çizgide bulunuyorlar.
Dolayısıyla, rejimin savunma mekanizmalarınca diskalifiye edilmeleri olağan ve gereklidir.

7 Haziran 2015 genel seçimleri bir kez daha çoook ama pek çok önemli.. Kritik, kritik ötesi..
Sorumlu yurttaşların AKP’yi bir kez daha iktidar olmaktan mutlaka alıkoyması gerek, zorunlu!

Sevgi ve saygı ile.
19 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. AYAYDIN : Merkez faizi düşürürse Doları kimse tutamaz..


Prof. AYAYDIN :

Merkez faizi düşürürse
Doları kimse tutamaz..

TCMB_Faizi_dusuruse_Dolari_kimse_tutamaz_AYDIN_AYAYDIN_SOZCU_3.2.15

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dostlar,

Bay RTE, TCMB’na faiz indirimi için dayatmaya başladığı gün 24 Ocak 2015 günü idi.
Dolar dakikalar içinde %5 değer kazandı, yandaşlar da.. Önceden koku alanlar da..
El altından böylesi bir konuşmanın yapılacağı bilgisi sızdırılanlar da..
Halk ise o ölçüde yoksullaşTIRıldı!
Ülkenin öz kaynakları dışa aktarıldı..

Bu bağlamda 4 kez güncelleyerek bu “çatma” nın ardalanını sitemizde işledik.
Geldiğimiz yer yaklaşık % 17 Devalüasyondur.. Babacan’a bakılırsa 10 puanlık devalüasyon % 1,5 enflasyon getirmekte imiş..  Ay’da yerçekiminin Dünyanın 1/6’sı olması gibi bir şey..

Bu hesap doğru ise .17 x 1-5 = % 2,55 puan eder ki, yıl sonu enflasyon hedeflemesi % 7,5 dolayında ise 1/3’ü şimdiden gerçekleşmiş demektir. Siz 2015 sonunda bir daha bakın bakalım 2 hanenin altına iner mi enflasyon??

Prof. AYAYDIN, RTE – TCMB arasındaki akıl almaz (absürd) çekişmenin daha doğrusu RTE’nin tek yanlı olarak hakaret bile ederek, vatan hainliği ile suçlayarak TCMB Başkanı Sayın Erdem Başçı‘ya abanmasının ürünü olarak Doların tırmandığı ilk haftada SÖZCÜ‘deki köşesinde yukarıdaki yazıyı kaleme alarak (02 Şubat 2015) ciddi uyarıda bulundu.

Dinleyen kim ??
2 seçenek var : Ya son derece bilgisiz – cahil olmak gerek bu sonucu görmemek için;
Ya da kasıtlı olmak, kurguya dayalı hareket ediyor olmak..
Peki hangisi ve kim adına??

Biri 40 satır, öteki 40 katır ülke açısından..
Ya bu eylemi yapanlar için?? Her durumda win / win mi?
45 gün yangına körükle gidip sonunda yalnız ve çaresiz kalınca zoraki görüşmeler
ve 130 sayfalık TCMB bilimsel raporuyla sözde “ikna oluş” lar…

Oyun çooook büyük gerçekte..

Elbette çok da zaman geçmeden ortaya dökülecektir.
İşte Batı’lı komprador kapitalizm adamı böyle paçavraya çevirir.
Kifayetsiz muhterisler elinde ülke de yerden yere vurulur;
post-modern sömürü görünürde kansız ama içimizi kanatarak sürdürülür..

Çare; iktidarı halktan yana güçlere teslim etmektir, sermayeden yana değil..
Hele hele dini de siyasete alçakça alet eden lanetli kişiliklere hiç değil..

Yüce Atatürk, egemenlik bağsız – koşulsuz ulusundur... demişti..

“Egemenlik bağsız – koşulsuz uluslararası sermayenindir..” dememişti!

Türkiye 7 Haziran 2015’te uğursuz siyasal kadrolardan mutlaka kurtulmalıdır.
Başkaca açarı, yolu – yolağı ve de yitirilecek zamanı kalmamıştır ülkenin ve de halkın…

Sevgi ve saygıyla.
17.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ÖLDÜRÜLMESİNİN 1. YILINDA BERKİN ELVAN ANISINA..


ÖLDÜRÜLMESİNİN 1. YILINDA 

BERKİN ELVAN ANISINA..

Berkin_Elvan1

 

 

 

 

Dostlar,

Gezi direnişi günlerinde İstanbul Okmeydanı’nda ekmek almak üzere bakkala giderken
hedef gözeterek biber gazı atan bir polisin gaz fişeği ile kafasından vurularak öldürülen
14 yaşındaki masum yavrumuz Berkin Elvan için, meslektaşımız Dr. Taner ÖZEK
bir çizimini göndermiş..

Berkin_Elvan_anisina_Taner_Ozek_11.3.15
– Dr. Özek’e insan duyarlığı ve emeği için, paylaşımı için teşekkür ederken
– Bu cinayetten sorumlu polis ve amirlerinin hak ettikleri en ağır cezaya çarptırılmalarını
  istiyoruz..
– Benzeri cinayetlerin olmaması için kesin önlemler alınmasını, bu önlemlerim caydırıcı,
etkin yaptırımlara bağlanmasını ve saydamlık gereği kamuoyuyla paylaşılmasını istiyoruz.
– AKP iktidarının 14 yaşında bir çocuk iken yaşamdan vahşice kopartılan Berkin Elvan’ın ailesinden ve halktan açık özür dilemesini istiyoruz.
– Bu özür borcu Bay RTE için özellikle önceliklidir, çünkü Bay RTE Başbakan iken yaptığı
bir meydan konuşmasında Berkin Elvan’ın acılı annesini kalabalıklara yuhalatmış ve
toplumsal vicdanı ağır biçimde zedelemiştir. Gönüller kırmıştır, vebali ağırdır..

Berkin_Elvan_ve_ekmek

Berkin 16 Haziran 2013’te polisin attığı gaz fişeği ile başından ağır yaralandı.
269 gün boyunca komada kaldıktan sonra yaşamını yitirdi. Polis önce olayı yadsıdı (inkar etti) ancak 17 Nisan 2014’te kamera kayıtları ortaya çıktı. Aile 1 milyon Dolarlık tazminat davası açtı. Polis savcıya farklı adlar verdi. 22 polisi ifadeye çağıran savcının görev yeri 2 saat içinde değiştirildi..

Tüm bunlar, adında “Adalet” sözcüğünün olduğu bir partinin, AKP’nin tek başına iktidarında yaşandı ve yaşanmakta.. Bay RTE, 11 insanın öldürüldüğü, onlarca insanın kalıcı engelli olduğu (gözünü yitirme gibi!), binlerce insanın yaralandığı olaylarda vahşet sergileyen / orantısız güç kullanan İstanbul polisini “Destan yazdılar” diyerek, halkın parası ile aylık ikramiyesi vererek  ödüllendirdi!?

Tarih, böylesine yüz kızartan, utanç verici olaylara da tanık oldu Türkiye’de..

Geçtiğimiz yıl bu gün, 11 Mart 2014 günü 15 yaşında yaşama veda eden Alevi çocuğu
Berkin Elvan‘ın ve ailesinin, ulusumuzun acısını yüreğimizin tüm insan duyarlığıyla paylaşıyoruz.

Sevgi ve saygıyla.
11.3.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

AYDINLIK Gazetesi ana sayfa – 10 Şubat 2015 ve Türkiye Gündemi


Dostlar

AYDINLIK Gazetesi ana sayfa – 10 Şubat 2015 ve Türkiye Gündemi aşağıda.

Aydınlık Gazetesi - 10.02.2015 Manşeti

Başlıklar yakıcı gündeme işaret etmekte…

AKP iktidarı, Anayasa’nın koruması altındaki (md. 135) kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını dümen suyuna alma girişiminde..
Karşıt ve denetimi dışında tek birim istemiyor AKP..
Bunun adı totaliter despotizm ve giderek faşizmdir.

TMMOB ve destekçi çok sayıda STK artık sokaklarda..
AKP tartışma – uzlaşma zemininden çıkardı dayatmalarını.
Hak aranışı artık ne yazı ki sokaklarda..

Bir yandan da AKP laik – seküler düzeni hoyratça, gözü kara ve hızla tahrip etmekte.
4+4+4 düzeni başlıca saldırılardan biri.
Zorunlu din derslerinin AİHM‘nin yineleyen ve net kararlarına karşın inat ve ısrarla sürdürülüyor.

SOMA işçileri de Ankara’da TBMM önünde..
Kıdem tazminatlarını almaya geldiler. Almadan da gitmeyeceklerini söylüyorlar..

11. CB Bay Abdullah Gül hiç sıkılmadan Huber Köşkü‘nü işgal etmeyi ve
devlete yük olmayı sürdürüyor.. 100 güne yaklaşıyor ordaki işgali.. Yazılan çizilenleri
hiç tınmıyor. Suç işliyor.. göz yumanlar da.. Yargı birşeyler yapmalı.. A. Gül’ün dokunulmazlığı yok.. Zimmet çıkarılmalı, “fuzuli şagil” eylemi mutlaka bitirilmeli.

Bay RTE hiç hesaplamadan önünü – ardını,

“Osmanlıcayı isteseniz de istemeseniz de öğreneceksiniz”

edasıyla apaçık Halife – Sultanlığa oynuyor.

Bay RTE konuşuyor, faize çatıyor gibi tiyatro oynanıyor ve meddahlığın ürünü
% 10 devalüasyon maskelenerek, iktidar korunarak “fiilen” gerçekleştiriliyor.

Tunceli’de 14 yaşındaki oğlu PKK tarafından zorla dağa kaldırılan anne
açlık grevinde.. Bu PKK’nın da aslında sefaletini sergiliyor.. Nerde gönüllü katılım??

Cumhuriyet’in ürünü eşsiz – “kimseye benzemeyen” sanatçı Müzeyyen Senar‘ı da sonsuzluğa uğurladık..

Türkmenler = Irak’ta yaşayan Türkler = Irak Türkleri ne yazık ki kıskaçta ama
Bay RTE ve Bay A. Davutoğlu seçime kilitlenmiş durumda.. IŞİD aşkı gözleri kör etmiş durumda ve oradaki soydaşlar gözden çıkarılmış gibi.. 2 milyona yakın Arap kökenli Suriyeli ülkemizde ve birkaç milyar dolar fatura sırtımızda.. Ya Irak’taki
Türk soydaşlar = Türkmenler?? Üvey evlatlar.. Tam da Sevr’de istendiği ve kurgulandığı gibi..

Ve İP büyümeyi sürdürüyor.. Ciddi ve değerli katılımlar alıyor..

15 Şubat’ta büyük kurultayı var..
Adını değiştirip VATAN PARTİSİ olacak..
Yurtseverleri “6 Ok Programı” çerçevesinde toplamaya devam edecek..
Dileriz asıl sorumlular -CHP- için de bir uyarı olur..

AKP tam da bu arada sözde İÇ GÜVENLİK PAKETİ dayatıyor..
Halka meşru direnme hakkı dışında yol bırakmadılar, şimdi de
sokak eylemlerini kana boğacaklar.. Çok tehlikeli ve sonu olmayan bir yol..

Bir kez daha uyaralım ve sağduyu dileyelim : Bu paketi geri çekin…

Arınç gerçeği gördü : % 50 bize nefretle bakıyor..
Ektiğinizi biçiyorsunuz..

Sevgi ve saygı ile.
10 Şubat 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

 

Cüneyt Arcayürek : Tepedeki Anlaşmazlık!.


Tepedeki Anlaşmazlık!..

Cüneyt Arcayürek
Cumhuriyet, 07 Şubat 2015

Cumhurbaşkanını halkın seçmesi kesinlik kazanırken parlamenter sistemde halkın seçeceği bir cumhurbaşkanı ile halkın oylarıyla Meclis’te çoğunluğu sağlayan bir parti içinden başbakan çıkmasının iki başlı bir yönetime yol açacağını savunanları, kimin milli irade düşmanı ilan ettiği herhalde hâlâ belleklerdeki yerini koruyor…

Halkın seçeceği bir cumhurbaşkanının en hararetli savunucusu bugünkü Cumhurbaşkanı.

Bu konuda ne düşündüğü de berrak olmayan ise Bay RTE’nin hükümetinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu idi.

Halkın oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanının kimi konularda halkın oylarıyla seçilen başbakanla ters düşeceği söylendi yazıldı ama…
… Bu gerçeği söyleyenleri halk iradesine saygısızlık diye suçlayan, ülkeyi tepeden yönetmek sevdasına kapılan RTE’ye anlatmak olanaksızdı.
Bugün daha önce söylenen sakıncalar bir bir gündeme geliyor.

***

Ama kapalı sandık AKP, bu sakıncaların dışa yansımasını bugün, evet bugün engelliyor.
Halkın oylarıyla başbakanlığa gelen Davutoğlu, ikide bir yerli yersiz konuşmalarında Cumhurbaşkanı ile aralarında en ufak ayrılık gayrılık olmadığını acaba neden söylemek gereksinimini duyuyor?..

Cumhurbaşkanı ile devlet yönetiminde aralarında en ufak ayrılık yoksa var olduğu söylentilerini neden ikide bir yalanlamaya gereksiniyor?..
Tepedeki, pek çok konuda bakanlara emreden bir tavır takınıyor…
Kuşku yok, beni halk seçti diye kendini parlamenter rejimin başbakanının üstünde gören bir cumhurbaşkanı sanıyor.

***

Çok yakın zamanda bir örneği izledik, izliyoruz.
Faizlerin indirilmesi dayatmasına, Merkez Bankası’nın direnmesini bir türlü sindiremiyor.
AD; tepedeki adamla, ekonomik kurallara uyarak faizleri indirmeyen banka arasındaki
bu anlamsız kapışma arasında kalan bir başbakan!

Yukarıya söz geçiremiyor, bankayı kararından vazgeçiremiyor.
Geçenlerde ekranlarda izledik. Başbakan, bankanın sorumlu başkanına, Cumhurbaşkanı’nı yumuşak bir dille yanıtlaması ve Saray’a giderek Cumhurbaşkanı ile uzlaşıcı konuşmalar yapmasını tavsiye ediyordu.
Ama banka başkanı, ekonomiyi ve koşullarını herkesten çok daha iyi bildiğini iddia eden
bir Cumhurbaşkanı ile nasıl anlaşacak?

Şefaat diler gibi, çağırmadığı halde Saray’a gitmeye gönüllü olmadığı ortada.
Banka başkanının, Başbakan’a çağırılırsa elbette Saray’a gideceğini içeren bir yanıt verdiği de söyleniyor.
Lakin ekonomiden de sorumlu Başbakan’ın, Merkez Bankası’na, tepedeki adam koşutunda bir dayatmada bulunmadığı da ortada.
Üstelik hükümette ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan ile Maliye Bakanı’nın tepedeki adam gibi düşünmediği, Merkez Bankası’nın faiz politikasını destekledikleri söyleniyor, yazılmıyor, fakat gerçek bu!

***

Tepedeki adamın, ısrarla kendine özgü, -artık bilmeyeni kalmadı- diktatörlük hevesini karşılayacak başkanlık sistemi konusunda da başbakanla aralarında bir çatlak olduğu artık saklanamaz hale geldi.
Davutoğlu’nun, tepedeki adamla son günlere yine damgasını vuran bir konu olan“başkanlığa ihtiyatlı” duruşunu içeren söylentiler, tepedeki ile Başbakan’ın aynı çizgide olmadığını doğruladı.

Başbakan bir TV’de “kişiler için sistem tartışması yapılmayacağını” belirtti ve“mesele özgürlükçü olmayan bir anayasal sistem içinde gücü bir kişinin elinde toplamak değil. Ne bunu Cumhurbaşkanımız ister, ne ben isterim ne deTürkiye’de aklı başında bir siyasi sadece kendi geleceği için bir şey tasavvur eder” dedi ve…

… Böylece ama idarei maslahatçı bir üslupla, yukardaki adamı da rahatsız etmeden kendine özgü başkanlık sisteminde Cumhurbaşkanı ile aynı kanıda olmadığını açıkladı.
Yukarısı ile hükümet arasındaki anlaşmazlıkların bir diğer örneğini şu haber doğruluyor.
Cumhurbaşkanı, hükümetin mal bildirimiyle ilgili hazırladığı yasaya ve imarda yapılan düzenlemelere, inşaat sektörüne zarar verir diye karşı çıkıyor.
Bu konudaki düzenlemeler tepedekinin açıklamalarından sonra seçim sonrasına kaldı.

***

Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’nın başbakanla yetki çatışmalarına neden olacağını
önceden kestirmek için müthiş öngörü sahibi olmaya da gerek yoktu;
RTE’nin kişiliğini ve siyasal ihtiraslarını bilmek yeterliydi


Geçmiş ola!

==========================================

Dostlar,

Bir parlamenter rejimde, simgesel olması gereken / olan Cumhurbaşkanı Meclis tarafından seçilmek (gerçekte atanmak – görevlendirilmek) yerine halka seçtirilirse,
artık parlamenter rejimden söz edilemeyeceğini bu sitede çok yazdık..

Gerçekten biz de üstad Cüneyt Arcayürek gibi “Geçmiş olsun” diyoruz..

Artık Türkiye’de siyasal / politik olarak melez bir rejim söz konusudur.
Yarı başkanlığa yakın bir başkalaştırılmış / yozlaştırılmış parlamenter rejim..
Dünyada örneği olmayan yoz (dejenere)  bir türev..

Öte yandan gerçekte – eylemli olarak (de facto) ise, Cumhurbaşkanı olduğu söylenen zatın
(Bay RTE) bitip tükenmeyen kesinlikle patolojik hırs ve ihtiraslarıı nedeniyle,
yarı başkanlıktan öte totaliter – despotik bir rejime süreklenmiş bulunuyoruz.

Rejim bunalıma sokulmuştur.
Anayasa askıdadır ve 12. CB – Yarı Başkan Bay RTE fiilen anayasa suçu işlemektedir!

Erdoğan, Anayasayı apaçık, bilerek ve isteyerek (taammüden) çiğneyerek
rejimi başkalaştırmakta, yozlaştırarak bir dinci – faşist düzene sürüklemektedir.

Bay RTE ve partisi AKP ülkede fiilen sivil darbe yapmaktadır, yapmıştır.

Böylesi durumlarda halkın meşru direniş hakkı doğar.
Dünya siyasal yazınında (literatüründe) klasik bir kuraldır bu olgu.

Toplum bedelini öder ama ülkeyi raydan çıkaranlardan da hesabını mutlaka sorar..
Bu tür diktatorya heveslileri kural olarak hep ama hep acı ve sefil sonlarla karşılaşırlar..

Hitler sefil bir ortam ve psikoloji içinde intihar etmiştir..
Mussolini bacağından asılmıştır.
Kaddafi‘nin ölüsünün ırzna geçilmiştir.
Mübarek demir kafeste yargılanmıştır..
Saddam idam görüntüsüyle boynu kırılarak infaz edilmiştir..
Menderes ve 2 bakanı asılarak idam edilmiştir..
…..
Yeter mi?

Üstelik Kuran’da da “Siz hiç ders almaz mısınız?” sorusunun kaç kez geçtiğini de
Müslüman geçinen zevata soralım…

Sevgi ve saygı ile,
08.02.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Bir yılın değil bir iktidarın özelleştirme muhasebesi


Bir yılın değil bir iktidarın özelleştirme muhasebesi

  • AKP hükümeti iktidarda 12 yılı geride bırakırken Türkiye’nin kamu varlıkları için de
    çok şeyler geride kaldı.

Mehmet Akkaya
AYDINLIK
portalı, 31.12.14
http://www.aydinlikgazete.com/emek/bir-yilin-degil-bir-iktidarin-ozellestirme-muhasebesi-h59808.html

Not : Konuya ilişkin kapsamlı makalemiz yazının sonundadır.. (Dr. Ahmet SALTIK)

Bir yılın değil bir iktidarın özelleştirme muhasebesi

12 yıllık özelleştirme politikaları sonucunda elde avuçta ne varsa satıldı. Türkiye ekonomisi
artık üretimle değil, topladığı vergilerle ve sıcak parayla varlığını sürdürmeye çalışıyor.Özelleştirme yalnızca üretimi değil, istihdamı da olumsuz etkiledi.
Özelleştirmelerle birlikte taşeronlaştırma, güvencesizlik, işsizlik, sendikasızlık,
ölümlü iş kazaları, kayıtdışı çalıştırma giderek yaygınlaştı. En stratejik kamu kurumları yabancı sermayenin eline geçti, kimisi tümden kapatıldı. Satışlarında kamu zararı olan kurumlar hakkında özelleştirilmesinin durdurulması veya iptali yönünde verilen yargı kararlarına karşın bu kararlar uygulanmadı. AKP hükümetinin 12 yıllık iktidarı süresince sattıklarını
tam liste olarak sizlere sunuyoruz.Bir yılın değil, bir iktidarın muhasebesi şöyle:

CAM VE ÇİMENTO SANAYİ

Ünye Çimento A.Ş., Paşabahçe Cam Sanayi ve Ticaret A.Ş., Trakya Cam, Anadolu Cam,
Soda Sanayi

TARIMSAL SANAYİ

T.Z.D A.Ş. Sakarya Traktör İşletmesi,
SÜTAŞ Malatya İşletmesi,
HEKTAŞ A.Ş. (Veteriner İlaçları ve Halk Sağlığı İlaçları)

TÜRKİYE GÜBRE SANAYİ A.Ş. (TÜGSAŞ)

TÜGSAŞ A.Ş., Gemlik Gübre Sanayi A.Ş., Samsun Gübre San. A.Ş., İstanbul Gübre Sanayi A.Ş., Kütahya Gübre A.Ş., İstanbul Satın Alma Müdürlüğü Binası,  Şanlıurfa depoları arazisi, Tekirdağ Depoları, Fatsa Depoları


METAL SANAYİ
ERDEMİR, İSDEMİR, ÇELBOR, TAKSAN, Oymapınar Barajı,
Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.,
ETİ Alüminyum AŞ’ye ait Antalya Limanı,
Eti Alüminyum’a ait 4 Taşınmaz,
GERKONSAN (Gerede Çelik Konstrüksiyon ve Teçhizat Fabrikaları San. ve Tic. A.Ş.),
DİTAŞ (Doğan Yedek Parça İmalat ve Teknik A.Ş.), TÜMOSAN,
ORTADOĞU TEKNOPARK A.Ş.

ET VE BALIK ÜRETİM A.Ş. (EBÜAŞ)

Manisa Et Ve Tavuk Kombinası, Samsun Soğuk Hava Deposu,
Mersin Soğuk Hava Depoları, Çeşitli illerde 11 Mağaza, 23 büro

TÜRKİYE ELEKTRİK DAĞITIM A.Ş. (TEDAŞ)  

Akdeniz Elektrik Dağıtım A.Ş., ARAS Elektrik Dağıtım A.Ş., Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş., Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş., Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş., Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş., Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş., Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş., Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş., İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş., Meram Elektrik Dağıtım A.Ş., Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş., Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş., Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş., Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş., Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş., Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş.,
Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.

ETİ HOLDİNG

ETİ Bakır A.Ş., ETİ ELEKTROMETALURJİ A.Ş., ETİ Gümüş A.Ş., ETİ Krom A.Ş.,
Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş.

SEKA

Taşucu Tersane Alanı, Afyon İşletmesi, Aksu İşletmesi, Balıkesir İşletmesi,
Kastamonu İşletmesi, Akkuş İşletmesi, Çaycuma İşletmesi, Karacasu İşletmesi,
Ank. Alım Satım Müdürlüğü Binası, Ardanuç İşletmesi Varlıkları, YİBİTAŞ KRAFT
Torba İşletmesi,

ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. (EÜAŞ) 

Akarsu Santralları, Ahlat Akarsu Santralı, Akyazı Akarsu Santralı, Anamur Akarsu Santralı, Bayburt Akarsu Santralı, Berdan Akarsu Santralı, Besni Akarsu Santralı, Bozkır Akarsu Santralı, Bozüyük Akarsu Santralı, Bozyazı Akarsu Santralı, Bünyan Akarsu Santralı, Büyükkızoğlu Akarsu Santralı, Cerrah Akarsu Santralı, Çağ Akarsu Santralı, Çamardı Akarsu Santralı, Çemişgezek Akarsu Santralı, Değirmendere Akarsu Santralı, Dere Akarsu Santralı, Dereköy Akarsu Santralı, Derinçay Akarsu Santralı, Derme Akarsu Santralı, Durucasu
Akarsu Santralı, Engil Akarsu Santralı, Erciş Akarsu Santralı, Erkenek Akarsu Santralı, Ermenek Akarsu Santralı, Esendal Akarsu Santralı, Finike Akarsu Santralı, Girlevik Akarsu Santralları, Göksu Akarsu Santralı, Hamitabat Elektrik Üretim Ve Tic. A.Ş., Hendek Akarsu Santralı, Hoşap Akarsu Santralları, İvriz Akarsu Santralleri, Karaçay Akarsu Santralı, Karaköy Akarsu Santralı, Kayadibi Akarsu Santralı, Kayaköy Akarsu Santralı, Kernek Akarsu Santralı, Kısık Akarsu Santralı, Kiti Akarsu Santralı, Koçköprü Hidroelektrik Santralı, Kovada I Akarsu Santralı, Kovada II Akarsu Santralı, Koyulhisar Akarsu Santralı, Kuzuculu Akarsu Santralı, Malazgirt Akarsu Santralı, Otluca Akarsu Santralı, Pınarbaşı Akarsu Santralı, Sızır Akarsu Santralı, Silifke Akarsu Santralı, Sönmez Akarsu Santralı, Suuçtu Akarsu Santralı, Telek Akarsu Santralı, Uludere Akarsu Santralı, Visera (Işıklar) Akarsu Santralı, Zeyne Akarsu Santralı.

TEKEL

Alkollü İçkiler Sanayi ve Ticaret A.Ş., Adana Sigara Fabrikası, Tokat Sigara Fabrikası,
Bitlis Sigara Fabrikası, İstanbul Sigara Fabrikası, Malatya Sigara Fabrikası, Samsun-Ballıca Sigara Fabrikası, Ambalaj Fabrikası Müdürlüğü, Ankara Başmüdürlük Binası (İkiz Kuleler), Bodrum Tesisleri ve Taşınmazları, Gemlik Suni İplik Müessesesi Taşınmazları, İnegöl Kibrit Fabrikası Taşınmazları, İstanbul Tütün Mamulleri San. ve Tic. A.Ş., Kastamonu Jüt İpliği Fabrikası Makine ve Teçhizatı, Kıbrıs Türk Tütün Endüstrisi Ltd. Şti., TEKA ile Sigara San. İşletmesi A.Ş.’ye ait puro marka ve varlıklar, İzmir Yaprak Tütün İşletmesi Makine-Teçhizatı, Çamaltı Tuz İşletmesi Müdürlüğü, Ayvalık Tuz İşletmesi Müdürlüğü, Çankırı Kaya Tuzlası, Tuzluca Tuzlası, Yavşan Tuzlası, Kağızman Tuzlası, Kaldırım Tuzlası, Kayacık Tuzlası,
Kristal Tuz Rafine Sekili Tuzlası

SÜMER HOLDİNG

Adıyaman İşletmesi, Bakırköy İşletmesi, Diyarbakır İşletmesi, Malatya İşletmesi,
Sarıkamış İşletmesi, TÜMOSAN İşletmesi, Sarıkamış Ayakkabı İşletmesi, Manisa Pamuklu Mensucat A.Ş., Beykoz Deri ve Kundura İşletmesi, Çanakkale Sentetik Deri İşletmesi,
Yeşilova Halı Yün İplik ve Battaniye Fabrikası T. A.Ş., Akdeniz İşletmesinin Makine ve teçhizatları, ASELSAN Hisseleri, BUMAS, ERYAĞ, İstanbul İmar Ltd. Şti., Mazıdağı Fosfat Tesisleri, Merinos İşletmesinin Makine ve teçhizatları, Merinos Halı Markası, Ortadoğu Tekonpark A.Ş. (%15.00 hisse), SÜTAŞ hissesi, Tercan İşletmesi Makine ve Teçhizatları.

MADENCİLİK

Mazıdağ Fosfat Tesisleri, Divriği Demir Madeni, Hekimhan Demir Madeni, Alümina Madeni, Güney Ege Linyitleri İşletmesi, Bursa Linyitleri İşletmesi, TKİ’ye ait 79528 ve 73021 no.lu maden ruhsatları

TERMİK SANTRALLAR

Çatalağzı Termik Santralı, Kangal Termik Santralı, Kemerköy Termik Santralı, Kemerköy Liman Sahası, Orhaneli Termik Santralı, Seyitömer Termik Santralı, Soma Termik Santralı, Tunçbilek Termik Santralı, Yatağan Termik Santralı, Yeniköy Termik Santralı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLET DEMİRYOLLARI (TCDD)

İskenderun Limanı, Derince Limanı Mersin Limanı, Taşucu Limanı Tersane Alanı,
İskenderun İSDEMİR Limanı, Ereğli ERDEMİR Limanı


SİGORTA SEKTÖRÜ
Ray Sigorta A.Ş., Başak Sigorta A.Ş. Ve Başak Emeklilik A.Ş.

ŞEKER FABRİKALARI

Adapazarı Şeker Fabrikası, Amasya Şeker Fabrikası, Kütahya Şeker Fabrikası
ENERJİ SEKTÖRÜ

PETKİM, TÜPRAŞ, BURSAGAZ, ESGAZ, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş.


TÜRK HAVA YOLLARI (THY)
Sabiha Gökçen Havaalanı, THY-USAŞ Hisseleri, THY-Lojman, TÜPRAŞ USAŞ Hissesi

EMEKLİ SANDIĞI

Büyük Ankara Oteli, Büyük Efes Oteli, Büyük Tarabya Oteli, Kızılay Emek İşhanı,
Kuşadası Tatil Köyü, İstanbul Hilton Oteli, Bursa Çelik Palas Oteli


AKP DÖNEMİNDE KAPATILAN KURUM VE İŞLETMELER

SSK Eczaneleri (Tasfiye Edildi), Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü (Tasfiye Edilerek
İl Özel İdarelerine Devredildi), REYTEK,
Adana, Adıyaman, Besni, Kahta, Malatya, Akçaabat, Akhisar, Aydın, Muğla, Milas, Bafra, Batman, Bekirhan, Beşiri, Kozluk, Kurtalan, Sason, Bitlis, Bursa, İnegöl, Hamdibey, Denizli, Acıpayam, Güney, Tavas, Buldan, Kale, Diyarbakır, Silvan, Bismil, Hatay, İskenderun, Yayladağ, Altınözü, İstanbul, İzmir, Cumaovası, Kemalpaşa, Tuzla, Yazıbaşı, Manisa, Kula, Salihli, Sarıgöl, Selendi, Osmancalı, Saruhanlı, Muş, Samsun, Tokat, Erbaa, Gümüşhacıköy, Taşova Yaprak Tütün İşletme Müdürlükleri ve Diyarbakır Yaprak Tütün İşletme Fabrikası Müdürlüğü Adana, Afyon, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Mersin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Sivas, Tokat, Trabzon, Van ve Zonguldak Pazarlama ve Dağıtım Başmüdürlükleri


TURİZM VE DİNLENME TESİSLERİ

Erciyes Sosyal Tesisi (Bayındırlık ve İskan Bakanlığı), Erciyes Sosyal Tesisi (DSİ),
Erciyes Sosyal Tesisi (Karayolları Genel Müdürlüğü), Ataköy Otelcilik A.Ş., Ataköy Marina
Ve Yat İşletmesi A.Ş., Kuşadası Tatil Köyü, Yeditepe Beynelmilel Otelcilik Turizm Ve Tic. A.Ş. (% 26 hisse)

KARADENİZ BAKIR İŞLETMESİ (KBİ)

Samsun İşletmesi, Murgul İşletmesi, Giresun’da 2 Maden ruhsatı işletme Hakkı Devir,
Murgul İşletmesi Hidroelektrik Santrali Samsun’da varlıklar, Sinop’da 1 Maden ruhsatı işletme Hakkı Devir

ÇEŞİTLİ KURUMLAR

OYAK İNŞAAT A.Ş. (%25 Hisse),Araç Muayene İstasyonu I. Bölge, Araç Muayene İstasyonu II. Bölge, MEYBUZ A.Ş., ARÇELİK Hisseleri, ASELSAN Elektrik San. ve Tic. A.Ş. Hisseleri, ASPİLSAN Askeri Pil San. ve Tic. A.Ş. Hisseleri, HAVELSAN A.Ş. Hisseleri, İstanbul İmar Ltd. Şti, KOÇ HOLDİNG A.Ş. Hisseleri, KTHY Kıbrıs Türk Hava Yolları Ltd. Şti Hisseleri, TOFAŞ Hisseleri


BANKACILIK
OYAKBANK, T. Sınai Kalkınma Bankası, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., İş Bankası Hisseleri,
T. Halk Bankası Hisseleri

İLETİŞİM

TÜRK TELEKOM, AyCell

TÜRKİYE DENİZCİLİK İŞLETMESİ (TDİ) 

Çanakkale’ye ait 9 Gemi, Çeşme Limanı, Deniz Nakliyatı T.A.Ş. 3 Tanker, Dikili Limanı, Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı, Kuşadası Limanı, M/F Ankara Feribotu, M/F Samsun Feribotu, M/S Karadeniz Gemisi, Nakliyat İnşaat Turizm İhracat Pazarlama A.Ş., Salıpazarı Liman Sahası (GALATAPORT), Şehir Hatları Çanakkale Hizmetleri ve 9 Gemi, Trabzon Limanı, Turan Emeksiz Yolcu Gemisi, Yakıt II Gemisi

====================================
Dostlar
,

AYDINLIKın başarılı yazarlarından Sn. Mehmet AKKAYA, önemli bir araştırmacı gazetecilik örneği vererek yukarıdaki derlemeyi yaptı ve yayımladı.
(http://www.aydinlikgazete.com/emek/bir-yilin-degil-bir-iktidarin-ozellestirme-muhasebesi-h59808.html)

AKP iktidarı tek başına 13. yılında ve bu sürede ülkemiz kamu varlıklarını adeta talan ederek haraç – mezat yerli – yabancı sermaye ortaklıklaına – yandaşlarına peş keş çekti.
Yerli sermaye, bizzat Bay RTE‘nin Başbakan iken ağzından dökülen itiraflarla “el değiştirdi”.

Laik sermaye gerilerken “yeşil” sermaye egemenliği siyasal destek – zorlama ile büyütüldü.

On milyarlarca Dolar görünen portföy büyüklüğü ile AKP özelleştirme talanının. 60 milyar Doları aşan özelleştitrme haraç – mezat satışının gerçek değeri ise belki bir o kadar daha..

Ve AKP iktidarında Dolar milyarderleri ülkede sayıca rekorlar kırdı, Türkiye ilk 10’a girdi.
Türk ekonomisi için 2023’te ilk 10’da yer alma ham hayalleri hala topluma pompalanırken..
Elbette gelir dağılımı adaletsizliği tepeye vurdu..
YoksullaşTIRma vahşet düzeyinde sürdürüldü..
Oysa AKP’nin unutulan – unutturulan ACİL EYLEM PLANINDA 3 Y ile savaşım ana ögeydi.
Çok oy getirmişti..

Yolsuzluk – Yasaklar – Yoksulluk.. 

Tersine, Türkiye bu 3’lünün lanetli şeytan üçgeninde kıstırıldı, teslim alındı.Lanetli denklem unutulmasın; 1 Dolar milyarderi = 1 milyon yoksul!

Yoksullaştırılan milyonlar, tarikat – cemaat – siyaset rantları ile gettolarda beslenerek
biat kullarına = oy depolarına = post-modern kent serflerine dönüştürüldü.
12. CB – Yarıbaşkan Bay RTE‘ye 21 milyon oy akıttı bu devşirilmiş kitleler..

Maliye Bakanı Mr. Mehmet Simsek geçen yıl itiraf ettti satacak kamu malı kalmadığını ama Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kurtuluş’taki devasa yer üstü 11 katlı şatosunda
ne yapıp edip hala peş keş çekilecek kamusal varlık bulup buluşturuyor..

Önceki Maliye Bakanı Bay Kemal Unakıtan ise “Babalar gibi satarım” diyerek
açık – örtük bir itirafta bulunuyordu.. (şimdilerde tekerlekli sandalyede..)

Ve üretime dayanmayan bu talan ekonomisinin rantları çirkin siyaseti de finanse ederek
kendi tarikatçı mafyasını yarattı. Rahmetli Uğur Mumcu bu gözlemleri yıllar önce yapmış
ve “Tarikat – Ticaret – Siyaset Üçgeni” başlığı altında yazılarını toplamış, yayımlamıştı.

Böylece AKP rejimi kendisini siyaseten – inanç temelli ve içe + dışa rant dağıtımı ile pekiştiriyor (konsolide ediyor..). Kökü dışarıda bu “ahtopot proje” den ülkenin kurtulması hiç de
kolay gözükmüyor.. 2015’te Ulusalcı güçlerin bu bağlamda da çok kafa yormaları gerekecek..

Prof. Dr. Erinç Yeldan, Cumhuriyet’teki köşesinde çok erken bir tanıyı çarpıcı olarak koymuştu : (AKP’nin SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM MASALI, 12.01.2005, Cumhuriyet)

  • Türkiye, uluslararası işbölümünde yüksek borçlu bir ülke olarak gözükmekte ve öncelikle
    borçlarının çevrilmesi görevi yükümlülüğüyle, IMF ile ulusal ve uluslararası finans sermayesi
    tarafından denetim altında tutulmakta
    dır. Öte yandan 2003 ve 2004 Türkiyesi’nde
    çok yüksek tempolu büyüme ve kamu sektöründe ulaşılan faiz dışı fazla bütçe hedeflerine karşın,

    borç yükünün azaltılamadığı gözükmektedir.
  • Kamu harcamalarındaki kesintilerin ve vergi gelirlerinin de sınırına gelinmiş olduğu izlenmektedir. Dolayısıyla, Sağlıkta Dönüşüm Programı özünde, gerek IMF’ye gerekse ulusal ve uluslararası sermaye çevrelerine aktarılacak yeni kaynak arayışı içinde olan
    tarikatlar koalisyonu AKP‘nin kısa dönemde gerçekleştirmeye çabaladığı bir 
    rant transferi ve güven tazeleme operasyonu olarak değerlendirilmelidir.

    Eklemeliyiz; yönetsel yargının özelleştirme işlemlerini iptal etmesi – yürütmesini durdurması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulleri Yasası değişiklikleri ile olabildiğince güçleştirildi.
    Bursa İdare Mahkemesi 50 milyon Dolara peş keş çekilen bir kamu varlığının bedelini bilirkişilerin tam 24 katı, 1.2 Milyar Dolar belirlemesi üzerine satışı “gabin” gerekçesiyle iptal etiğinde, dönemin ABD Büyükelçisi Bay Mark Parris, hiç utanıp sıkılmadan ülkemizin içişlerine bir sömürge valisi edasıyla burnunu sokarak ve Türkçe olarak, “Danistay kalksin..” diyebilmişti. AKP hükümeti sineye çekmiş ve adam persona non grata ilan edilerek ülkesine yollan(a)mamıştı! 
    Osmanlı’dan beri süregelen Şurayı Devlet (Danıştay) kaldırıl(a)madı ama AKP vesayetine alındı, yargılama yetkileri olabildiğine daraltıldı, yeri geldi hiç dinlenmedi (Kaçak AK-SARAY; Danıştay 6. Dairesi), yeri geldi üyeleri cinayete kurban edildi
    (Danıştay 2. Dairesi, öğretmenlere Türban davası, şehit edilen M. Yücel Özbilgin)!
    Sayın Akkaya’ya nitelikli emeği için teşekkür ederiz.

    Kapsamlı ve emekli envanter çalışması özenle okunup okutulmalı ve arşivlenmeli.

    . Ulusal iktidar kurulduğunda tüm bu peş keşler yeniden kamulaştırılarak millileştirilmeli.

    Yazının tümünün padf formatı için lütfen tıklayınız :

    AKP_IKTIDARININ_12_YILLIK_OZELLESTIRME_TALANININ_MUHASEBESI

    Sevgi ve saygı ile.
    01.01.2015, Ankara

    Dr. Ahmet Saltık
    www.ahmetsaltik.net