Kategori arşivi: Hekim Saltık

TIMARHANE


Dr. Yusuf Samim Lütfü 

Cemaat ve tarikatlara yaptığı eleştiri nedeniyle görevinden istifa ederek yurt dışına gitmek durumunda kalan ilahiyatçı Prof. Mustafa Öztürk, giderken

  • “Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim.” demişti.

Bir ömür süresine sığan bunca savaş, çatışma, darbe, pandemi, ekonomik kriz, doğal afet sonucu bu ülkedeki insanların, hele hele yeterli eğitim olanağı da bulamamış çoğunluğun hâlâ sağlıklı düşünüp, sağlıklı çıkarımlarda bulunup, sağlıklı sonuçlara varabileceğini düşünüyor musunuz?

Modern psikiyatri hastanelerinin kurucularından Prof. Dr. Mazhar Osman’a “Hocam falanca size deli dedi” diyorlar. Hoca “Desin önemi yok. Lakin ben ona deli dersem kendini tımarhanede bulur.” diyor. Yani bir lafa bakmak gerek laf mıdır diye, bir de söyleyene bakmak gerek adam mıdır diye!

Az da olsa psikiyatri eğitim almış bir tıp doktoru olarak benim görüşüm, bu denli travmatik (örseleyici) bir yaşantı sonucunda ülke, Prof. Öztürk’ün tanımladığı kıvama gelmiş bulunmaktadır. Bu denli travmadan etkilenmemek olanaklı değil, yalnızca etkilenimin derecesi farklı farklı.

Yanlış anımsamıyorsam psikiyatrik bozuklukları duygu durum bozuklukları, nevrozlar ve psikozlar diye kümelendiriyorduk. Psikiyatrik bozuklukların en ileri biçimi olan psikozlarda, öbürlerinden farklı olarak hastalar hasta olduklarının bilincinde değiller; hasta olduklarını kabul etmiyorlar ve bu yüzden de tedaviyi reddediyorlar.

Gerçeklikle bağlarını tümüyle koparmış olan bu kesim, hiçbir sorunu olmadığına inandığı gibi başkalarına da ayar vermeye kalkıyor. Daha hafif psikiyatrik bozuklukları olanlar birşeylerin ters gittiğinin ayrımındalar ve yardım istiyorlar.

Yalnızca seçim yapmayı demokrasinin yeterli koşulu sayarsak, “çılgın bir iktidar projesi” için yapmamız gereken tek şey, travmalardan görece az etkilenenleri de çıldırtmak olmalıdır.

Yaşananlara bir de bu gözle bakmanız ricası ile… (05.03.2023)

Tuna Avar’dan Anayasa Mahkemesi’ne mektup..

Dostlar,

28 Şubat davası nedeniyle hala değişik cezaevlerinde tutulan ileri yaşlardaki generaller hakkında bir mektup, geçtiğimiz günlerde, 6 Şubat 2023 günü AYM’ye (Anayasa Mahkemesi’ne) gönderildi.

Ne yazık ki o gün Maraş merkezli büyük depremler oluştu ve ülkemizi perişan etti.

İzleyen günlerde de Türkiye gündemi cadı kazanı gibi…
Arada kaynadı ve hak ettiği ilgiyi görmedi. Dileriz AYM gündeminde yerini bulsun.

Mektubun yazan, Sincan cezaevinde yitirdiğimiz Em. Korg. Vural Avar’ın eşi Em. Hv. Albay Tuna Avar ve de Hava Harp Okulundan sınıf arkadaşı.

Bayan AVAR bu davanın, FETÖ terör örgütü üyelerince düzenlenen bir kumpas dava olduğunu vurguluyor özellikle.

AYM Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’dan ricası, davanın bir an önce gündeme alınması ve adaletin – hukukun içine düşürüldüğü “garabetten kurtarılması”.

AYM kararının ayrıca kamuoyunda kamuoyunda yanlış oluşturulan 28 Şubat kumpas davası algısını düzelteceği umudu da yer almakta dilekçede.

Em. Alb. Tuna Avar kısa mektubunu, Başkan Arslan’ın adaletin ve hukukun üstünlüğü konusunda önceki dönemlerde gösterdiği çabayı yeni döneminde de sürdüreceği beklentisi ile sonlandırıyor.
***
Mektup şöyle…

Bu tarihsel mektubu, ricamızla bizimle paylaşan, merhum Korg. Vural Avar’ın kardeşi Sn. Mehmet Avar’a teşekkür ederiz.

İddianamesini FETÖ’den tutuklu eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgilinin yazdığı 28 Şubat davasında, Em. Korg. Vural Avar’ın cezaevinde ölümü sonrası, yaş ortalaması 80 olan tutuklu komutanların sağlık sorunları ciddiyetini koruyor.

Cezası kesinleşen komutanlar “adil yargılanma”, “silahların eşitliği”, “eşitlik”, “suçta ve cezada yasallık” ve öbür nedenlerle 23.07.2022’de AYM’ye bireysel başvuru yaptı. Başvuru 20. ayında ve hala “sırasını” beklemekte !!??

“Baştan aşağı siyasal intikam davası olan, bir dönem, geniş halk kitleleri, bürokrasi ve siyasetin, irtica ile yaptıkları mücadelenin faturasını hasım olarak gördükleri komutanlara kesmeye çalışan FETÖ ve destekçisi siyasal odakların, AYM’den hak ihlali kararının çıkmasını istememesi. AYM’nin de bu doğrultuda kararını geciktirmesi” sorunu olduğunu belirten davanın avukatlarından Sn. Aykanat Kaçmaz, geciktirmenin en ağır sonuçlarından birinin de Vural Avar’ın ölümü olduğuna dikkat çekiyor.

Halen 7 general, bu tuzak (kumpas, tertip) dava nedeniyle hapiste tutuluyor.
Kör bir intikam güdüsüyle başlatılan ve inatla sürdürülen gözü kara infaz, 21. yy’ın şafağında, Anayasasında “hukuk devleti” olduğu yazılan Türkiye’ye asla yakışmıyor.

AKP’li CB Erdoğan, Anayasa m. 104/16’da tanımlı yetkisini kullanmıyor, görevini yapmıyor!!??

Anayasa m 104/16 :

  • Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır.

Bu maddenin başlığı “D. Görev ve yetkileri” biçiminde (Cumhurbaşkanının).

Yani hem “görev” hem de “yetki” tanımlaması var Anayasada.
Ayrıca bu özel yetki – görevin yerine getirilmesi ile ilgili herhangi bir özel koşul, kısıtlayıcı hüküm Anayasa’da yer almıyor. Devletin başının, bu görev ve yetkiyi “hakkıyla ve yerinde” kullanacağına ilişkin bir kabul doğallıkla var Anayasal düzenlemede.

Dolayısıyla ne bu generallerin avukatlarının / vasilerinin başvurusu gerekli ne de Adli Tıp Kurumu’nun konuya ilişkin “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama” gerekçeli tıbbi raporu!

Cumhurbaşkanı, devlet başkanı olduğundan, bir biçimde öğrendiği / öğrenmesi gereken – beklenen bu gibi ciddi ve gecikilmemesi gereken durumlarda kendiliğinden (res’en) harekete geçme ve bir karar verme yükümlüsüdür.

“Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama” durumunu ortaya koyacakherhangi bir makul belge” yeterlidir. Herhangi bir sağlık kurulu raporu ya da tek uzman hekim raporu bile yeterlidir. Yasal mevzuatta düzenlenen kurallar (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m. 16/1 ve 2), CB’nın Anayasaca kendisine tanınan ve özel hiçbir biçim koşuluna ve kısıta bağlanmayan yetkisini kullanma ve görevini yerine getirme yükümünü sınırla(ya)maz, CB’nı bağlamaz. Bu kısıtlayıcı – betimleyici yasal hükümler İnfaz Hukuku bakımından geçerli olup, CB’nı Anayasa m. 104/16’da tanımlanan yetki ve görev bakımından bağladığını savlamak, Anayasanın değinilen maddesine aykırıdır.

Diyelim ki A hastanesi sağlık kurulu ya da ilgili dal uzmanı hekim “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama” yönünde rapor düzenledi. Bu rapor makul, yeterlidir ve Adli Tıp Kurumunca onanması gerekmez. Gerçekte 2 rapor arasında böylesine kabul edilemez bir çelişki durumunda CB’nın ön (inisiyatif) alması ve 3. bir hakem raporu ile hak savunuculuğu yapması gerekir. Tersi, “yaşam hakkının korunması” görevinin ihmali, yetkinin de kötüye kullanılmasıdır ve ağır yasal, ceza sorumluluğu doğurur.
***
Bireysel başvuru AYM’de 20. ayındadır ve bu dava herhangi bir sıradan dava değildir.

Hükümlüler çok yaşlıdır ve ciddi sağlık sorunları belgelidir.

  • YAŞAM HAKKI mutlaktır, tüm hakların anasıdır ve en başta korunasıdır.

Geç kalan mahkeme kararı adalet sağlayamaz, hele ölümleri asla geri getiremez.

Dolayısıyla, YAŞAM HAKKININ AĞIR ve CİDDİ, YAKIN ve SOMUT TEHDİT ALTINDA OLMASI gerekçesiyle bireysel başvuru davası AYM’ce öne çekilebilir ve çekilmelidir.

AYM’nin benzer gerekçeli içtihatları geçmişte olmuştur.

20. ayında daha çok gecikmenin AYM tarafından da savunulacak bir gerekçesi olamaz.

Tersi durumda akla gelen olasılıklar, ülkemizin geleceği ve AYM’nin güvenilirliği – saygınlığı bakımından çok ürkütücüdür.

Biz de Sn. Bayan Avar’ın çağrısına bu kapsamlı gerekçelerle, derin kaygı içinde ve ivedi karar beklentiyle katılıyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 04 Mart 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
Anayasa Hukuku PhD öğrencisi
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Not : Yazımıza, İzmir’de yayınlanan YENİGÜN gazetesinde de yer verilmiştir (5 Mart 2023)
Tuna Avar’dan Anayasa Mahkemesi’ne mektup – Yenigün Gazetesi, İzmir Merkezli Günlük Siyasi Gazetedir – Güncel Haberler I Son Dakika Haberleri I İlanlar I Spor ve Magazin Haberleri (gazeteyenigun.com.tr)
Bu yazımız, Türk Hukuk Kurumu web sitesinde de yayınlanmıştır :
TURK HUKUK KURUMU – Tuna Avar’dan Anayasa Mahkemesi’ne mektup..

Access to Health Care

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School


All medical students,

Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 03rd March 2022, we’ll conducted a 2 hours lecture on line (by MS-TEAMS) for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

Access to Health Care

Here are the 43 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 4 MB)

Access_to_Health_Services^J Ahmet SALTIK

We wish to be usefull for all..

With respect and love. 03rd March 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

FLASH HABER TV ve ARTI TV Konuşmalarımız

Dostlar,

24 Şubat 2023 Cuma günü 2 TV konuşmamız olacak../ OLDU..

FLASH Haber TV konuşmamızı izlemek için lütfen tıklayınız : https://youtu.be/Ra_YUH6iv5o

İzlemek için tıklayınız (21 – 47. dakikalar arasında)

https://www.youtube.com/live/rurUqLVsH0k?feature=share

https://youtu.be/rurUqLVsH0k

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yerine getirilmesi dileğiyle.

Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 24 Şubat 2023, Ankara
(Güncelleme : 26.2.23, 20:43)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

PROF. DR. NAZAN SAVAŞ’TAN YENİ HATAY PLANLAMASI

MKÜ Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nazan Savaş: “Hatay halkı güvende olmalı”HBB BAŞKANI SAVAŞ’IN EŞİ HALK SAĞLIĞI UZMANI PROF. DR. NAZAN SAVAŞ’TAN YENİ HATAY PLANLAMASI

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’ın eşi, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Ögretim Üyesi
Prof. Dr. Nazan Savaş, Mintakey Afet Koordinasyon (Eşgüdüm) merkezinde yapılan toplantıda Hatay’ın yeniden planlanması konusunda “.. yeni Hatay için vizyon ortaya koymalı ve uygulamalıyız.” dedi. Bu vizyon (bakış) ile ilgili peķ çok konuya da açıklık getirdi.

Hatay nasıl bir kenttir?

Hatay 2014 yılında Büyükşehir statüsüne kavuşmuş, 1 milyon 670 bin nüfusa sahip, yaklaşık 550 bin Suriyeli sığınmacıyı içinde barındıran, çok yaygın ve yoğun nüfus sahip bir kenttir. Hatay, büyükşehir olmadan önce Merkez İlçe (Antakya) Belediyesi’nin hizmet alan nüfusu yalnızca 236 bindi. Çevresinde birbirine çok yakın 22 belde belediyesi ve 68 köy vardı. Bu belde belediyelerinin özellikle merkeze daha yakın olanlarında 2011 yılından başlayarak 2014’e dek hızlıca çarpık bir yapılaşma oldu. O dönemde hükümet, bir mevzuat düzenlemesi ile buna “dur” diyebilirdi. Hatay Büyükşehir olmadan önceki bu süreçte, belde belediyeleri üzerinden hızlıca yapılaşmalar sürdü. Yangından mal kaçırırcasına yolu, alt yapısı, okulu, parkı.. kısacası, düzgün bir şehir planı olmayan bir yapılaşma gerçekleşti.

2014’e gelindiğinde, çok gecikmiş olarak Hatay’a Büyükşehir statüsü verildi. Ancak atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Yeni yapılanmada 236 bin nüfuslu merkezde Antakya ve Defne İlce Belediyeleri kuruldu. Antakya’ya 12 belde, 42 köy bağlandı, Defne’ye ise 10 belde, 23 köy bağlandı. Bu merkez iki belediyenin nüfusu da çok yaygın ve kırsal oldu. Tüm köy ve belde belediyelerinin adı bir anda “mahalle” oldu, ama gerçekte hepsi kırsaldı.

Yeni Hatay nasıl olmalı?

Nazan Savaş, kentin yeniden kurulması konusunda Hatay’ın avantajlarına vurgu yaparak,

“Biz bugünden başlayarak bir vizyonu ortaya koymak zorundayız.” dedi. Bu vizyonu ortaya koyarken bölgemizin dezavantajları olduğu gibi avantajlarının da olduğunu bilmek zorundayız. Öncelikle zaten artık dünya akıllı kentler, sürdürülebilir kentler, sıfır atık ve yeşil enerji üzerine evriliyor. Bu konuda uluslararası kuruluşlarca çok büyük destekler veriliyor. Zaten Paris İklim Anlaşması da bunları gerektiriyor. Bu konuda biz avantajlı bir bölgeyiz. İkincisi hem barınma yerleri hem de üretim mekanlarının (yerlerinin) güvenli yapılaşmasında çelik çok önemli.
Çelik üretimi bakımından da avantajlı bir bölgeyiz. İskenderun çelik üretiminin merkezi ve burnumuzun ucunda.

Japonya’da her yerde minimum betonlu ama çelik konstrüksiyonu çok güvenli binalar ve geleneksel mimarili yapılar var. Bu çelik konstrüksiyonlar bu ada ülkeye taşınmış. Adamlar zoru başarmış. Bu kapsamda yeni yapılacak Hatay’ın zemin etüdü (incelemesi) yapılmış daha güvenli dağ yamaçlarına doğru çekilerek, gerek Japonlarla gerekse deneyimli öbür ülkelerden de destek alınarak yapılanması gereklidir. Sürdürülebilir kent bağlamında rüzgâr ve güneş enerjisinin modern teknolojisi kullanılmalı, karbon salınımının minimuma (en aza) indirilmesi gerekmektedir. Bu vizyonun (bakışın) savunucusu olmalıyız.

Eski tarihi kent dokusunun rekreasyon alanlarıyla kurulması ve bu kentin kimliğinin korunması da ayrı bir önem arz etmekte (taşımakta), ayrı ele alınmalıdır. Ayrıca depreme dayanıksız olan
Asi Nehri‘nin iki yanındaki alana da yeşil rekreasyon alanlarının planlanması gerekmektedir.
Bu kapsamda tüm ilgili kurumlar ve bilim adamları birlikte hareket etmelidir.

Böylece;
– kentin tarihsel dokusu ve kimliği korunarak
– sürdürülebilir,
– yeşil enerjili,
– en az betonlu ama çelik konstrüksiyonlu (iskeletli) yapılar, iş ve üretim yerleri yapılmalıdır.

Konuşmanın video kaydı : https://youtu.be/19QHaij9rJA

Ruh sağlığımızı korumak için

Elif Kaleli
Uzman Psikolojik Danışman
uzm.psk.elifkaleli@gmail.com

17.2.23, Ruh sağlığımızı korumak için – Tele1

Zaman durdu. Hepimizin zihninde yeniden ve yeniden yaşanan o an… Kayıplarımız, toprağa emanet ettiklerimiz ve halen bir umut geri dönmesini beklediklerimiz. Yüreğimize salınan bir ateş topuyla günlerdir kavruluyoruz. Doğa karşısındaki çaresizliğimiz mi bizi kahreden yoksa geleceğe ilişkin umutsuzluğumuz mu? Bu sorunun yanıtı çok önemli. Ayakta kalabilmemiz ve mücadele edebilmemiz için öğelerinden biri ‘umut’ olan bu sorunun cevabı belirleyici…

O günden beri nefes alabiliyor musunuz? Şöyle derinden duyarak hissederek farkında olarak. Evet çok zor. Önce nefes alarak başlamalıyız işe. Kendimiz için sevdiklerimiz için ve geride kalanlar için.

  • Derin derin nefes alın ve nefesinize odaklanın.

İnsanın en temel ihtiyacı neydi, hatırlayalım. Elbette güvende olma, emniyette hissetme hali. Güvenliğimiz yani en temel dengemiz, fiziksel bütünlüğümüz tehdit altında olduğunda bozulur. Bizzat tehlikeyle yüz yüze kalmanın yanı sıra bu duruma tanıklık ederek ya da yakınlarımızın başına gelmesiyle de aynı bozgunu yaşarız. Ve buna bağlı olarak da bedenimiz ve ruhumuz tepkiler verir. Huzursuzluk, tetikte olma, aşırı kaygı duyma, baş ağrısı, mide bulantısı, uykusuzluk… Yani sözün özü, hepimiz farklı derecelerde ve düzeylerde depremzedeyiz. Bu travma hepimizin travması. Bizler her anlamda anormal olan bu koşullara normal tepki vermeye çalışarak sağlıklı kalma mücadelesi veriyoruz. Sormak ve sorgulamak yani anlamaya çalışmak şu anda ikincil bir ihtiyaç gibi dursa da ‘ikna olmaya’ gereksinimimiz var.

Doğanın kuralları belli. Deprem kendi başına bir doğa olayıdır ‘felaket’ değildir. Bunu felaket durumunda bize yaşatan koşullar nelerdir? En basit soru: Biz bu felaketi neden yaşadık ve biz bu felaketin tekrar yaşanmasına gerçekten izin verecek miyiz? Her akşam olası deprem senaryolarını dinliyoruz. Hiçbir şeyden emin olamıyoruz. Güvenliğimizden, sevdiklerimizden, evimizden… Bizi kemiren derin şüpheyle yaşamaya çalışıyoruz. Ve çoğumuzun ağzından aynı kelimeler dökülüyor: “

İçimden bir şey yapmak gelmiyor.”

Oysa bizi yaşamda ve ayakta tutacak olan en önemli gücümüz işimize odaklanmak. Yani hayatımıza bir anlam katmak. Ben ne için yaşıyorum sorusunu içten bir şekilde yanıtlamak. Artık yaşamak için ve daha çok çalışmak için daha çok nedenimiz var. 6 Şubat günü yaşadığımız acıların yinelenmemesi için mücadele etmemiz gerek. Çünkü fiziksel gereksinimimiz var. Vatanımız, yuvamız, evimiz. En temel ihtiyaçlarımız için mücadele etmek zorundayız. Düşüneceğiz ve bulacağız, ben bu işin neresinden tutacağım…

Her birimiz hem kendi hayatımızı hem de belki de hiç tanımadığımız milyonlarca insanın hayatını anlamlı kılmak için ayakta kalacağız. Tıpkı bugün olduğu gibi. Parçası olduğumuz bu dayanışma ağı yeni bir başlangıcın ilk tetikleyicisidir. Duygularımızla nasıl tek yürek olduysak emeğimizle ve çabamızla da yaşam alanlarımızı yani geleceğimizi yeniden kuracağız.

Evet, deprem bizim güvenlik duygumuzu sarstı. Dış dünya tehlikelerle dolu ve güvensiz. Hatta pek çoğumuzun aklından geçen düşünceler ortak:

  • Acaba evim ailem güvende mi?

İşte durdurmamız gereken kara sarmal bu. O zaman evlerimizi güvenli yapmak için yola çıkacağız. Teklikten yalnızlık duygusundan sıyrılacağız. Eşimizle, dostumuzla belki hiç tanımadığımız semt komşularımızla tanışacağız. Yaşamda kalmak için daha çok yaşamın içinde olacağız.

  • Yaşamın içinde olmak ve mücadele etmek; 
  • İşte ruh sağlığımızı korumanın yegâne (biricik) yolu budur.

Ülkemiz 6 Şubat gecesinden beri bambaşka bir ülke. Depremden zarar gören 10 ilimiz için herkes elinden geleni yapmak için çırpınıyor. Parası olan parasını, oyuncağı olan oyuncağını yünü olan ördüğü kazağı patiği gönderiyor.

Biz tek yüreğiz ve her birimiz bu yüreğin kanlı canlı hücresiyiz.

Birimiz diğerinden daha az önemli değiliz.

Evet zaman durdu. Ve şimdi akreple yelkovanı hareket ettirmek için yaşamı anlamlı kılmak için zaman onu başlatmamızı bekliyor.

Turkish Health System Turkish Ministry of Health (MoH)

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 24th February 2023, we’ll conduct a 3 hours lecture (09:30 – 12:20) on MS-TEAMS
for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with the subject of

Turkish Health System Turkish Ministry of Health (MoH)

Here are the 52 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 3,2 MB)

Turkish Health System, MoH

PDF file has also been uploaded to the Moodle system of Atılım Univ. Medical School, MED-102, 2022-23.

With respect and love. 24th February 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği 6 Şubat Depremleri Hatay İli Saha Raporu

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz HASUDERHalk Sağlığı Uzmanları Derneği‘nden aşağıdaki iletiyi aldık :

  • “Yaşanan deprem felaketi nedeniyle 12-17 Şubat 2023 tarihleri arasında Hatay Büyükşehir Belediyesi’nde halk sağlığı hizmetlerinin organizasyonu için Halk Sağlığı Uzmanları Derneği adına bölgede görev yapan Prof. Dr. Pınar Okyay, Prof. Dr. Kayıhan Pala, Uz. Dr. Pelin Şavlı Emiroğlu, Arş. Gör. Dr. Muhsin Güllü ve Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Tacettin İnandı ve Prof. Dr. Nazan Savaş tarafından hazırlanmış olan “Halk Sağlığı Uzmanları Derneği 6 Şubat Depremleri Hatay İli Saha Raporu” HASUDER web sayfası ve sosyal medya hesaplarında paylaşılmıştır.
    Rapora aşağıdaki bağlantıdan ulaşılabilmektedir.”

Emeği geçenlere çok teşekkür ederiz.

Biz de bu tarihsel ve çok yararlı raporu (49 sayfa) web sitemizde paylaşmak istiyoruz ..

HASUDER, Hatay Saha Raporu, 6 Şubat Depremi için

Sevgi ve saygı ile. 23 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    

Başkent Üniversitesi’nde konferansımız : CUMHURİYET’in SAĞLIK POLİTİKASI ve GÜNÜMÜZ

Dostlar,

Bu gün, 22 Şubat 2023 Çarşamba günü, Başkent Üniversitesi’nde bir konferansımız olacak.. / OLDU saat 14:00’te, Avni Akyol konferans salonunda.

Konumuz :

  • CUMHURİYET’in SAĞLIK POLİTİKASI ve GÜNÜMÜZ

Düzenleyen BÜTAM :

  • Başkent Üniversitesi Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL
    Tarih Araştırma ve Uygulama Merkezi

Merkez Müdürü Sn. Prof. Dr. Seçil KARAL AKGÜN çok emek verdi bu toplantı için.

Türkiye çok ağır bir deprem afeti yaşarken, sağlık sisteminin de öbür kamu hizmetleri, AFAD gibi tel tel döküldüğünü görmek acı verici.

Oysa kamusal sorumlulukla, koruyucu sağlık hizmetlerine mutlak öncelik verilerek, TEK TIP – TEK SAĞLIK yaklaşımı ile değil salt Türkiye’de, dünyada da çok daha sağlıklı toplumlara erişmek olanaklı. Bu da ekonomik gönenç için, eğitilmiş insangücü ile birlikte en temel girdi.

Artık neo-liberal küreselleşTİRme = yeni emperyalizmi durdurmak ve insanlık tarihinin çöplüğüne atmak zamanı geldi, geçiyor.. ve bu olanaklı :

  • Küresel DAYANIŞMA ile..

Konuyu kapsamlı olarak işlemek üzere 110+ yansı (slayt) hazırladık, pdf aşağıda. Yansıları izlemek için lütfen tıklayınız :

Cumhuriyet’in Sağlık Politikası ve Günümüz, 22.02.23

Toplantıya Sn. Prof. Dr. Mehmet Haberal da katılacaklarını bildirdiler. (Akut bir karaciğer aktarımı operasyonu araya girdi ve katılamadılar.. Rektör Sn. Prof. Dr. Haldun Müderrisoğlu, Anayasa Mhk. eski efsane başkanı Sn. Yekta Güngör ÖZDEN, İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan Toker….. katıldılar..)

Konferansa emek verenlere teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 22 Şubat 2023, Ankara
(Güncelleme : 23:50)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

İzmir İLKSES Gazetesi ile söyleşi : Deprem Bölgesinde Bulaşıcı Hastalık Tehlikesi

Uyuz, bitlenme, mantar enfeksiyonu… Türkiye’ye yayılabilir

Deprem bölgelerinde çıkabilecek bulaşıcı hastalıkların, nüfus hareketliliği dolayısıyla tüm Türkiye’ye yayılabileceğine dikkat çeken Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Kovit-19’un da bu süreçte artabileceğini vurguladı.


21.02.2023

Uyuz, bitlenme, mantar enfeksiyonu: Türkiye’ye yayılabilir

SULTAN GÜMÜŞ KAYA / RÖPORTAJ (AS: Söyleşi)

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, deprem alanında yaşanan ve yaşanabilecek olan salgın hastalıkları gazetemiz aracılığıyla kamuoyuna aktardı. Gerçekleştirdiğimiz röportajda (söyleşide) Prof. Saltık, çadır – konteyner evlerde insanların çok kalabalık yaşadığını dolayısıyla kişi başına 3,5 metre kare alan bile sağlanamadığını kaydetti. Yakın temas ve hijyen sorunu nedeniyle uyuzbitlenme ve kimi mantar enfeksiyonlarının görülebileceğini aktaran Saltık, Kovid-19 pandemisinin de bu süreçte artabileceğini vurguladı.

Öte yandan, yaşanan nüfus hareketliliği dolayısıyla bölgede çıkabilecek bulaşıcı hastalıkların tüm Türkiye’ye yayılabileceğine de dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Saltık,

  • “Türkiye nüfusunun %90-95’i deprem kuşağında yaşamakta.
    Bu doğa gerçekliğine uygun bir toplumsal düzen kurmak zorundayız.
    ” dedi.

detail-photo-fancybox-0KİŞİ BAŞINA 3,5 METRE KARE ALAN…

10 kentimizde yaşanan deprem yıkımının salgın hastalıkları da birlikte getirdiği belirtiliyor. Durumun bu denli vahim bir tabloya yol açmasının nedenlerini aktarabilir misiniz?    

Bulaşıcı – salgın hastalıklar, afetlerin ardından ciddi sorun kaynağıdır. Bu hastalıkların kökenlerine göre irdelenmesi uygun olur. Depremin ardından hava yolu, yakın temas, su ve yiyecekler, yaralanmalar, çevre koşulları bulaşıcı hastalık salgınları için başlıca kaynaklardır. Maraş ve yöresi ile birlikte 10 kentimizi çok olumsuz etkileyen şiddetli deprem, 13 milyona varan büyük bir nüfusu tehdit etmektedir. 110 bin km2 alana yayılan depremin ardından, bu büyük nüfus kitlesinin temel gereksinimlerini hızla karşılamak kolay değildir.

  • İlk iş yıkıntı altında kalan insanların – hayvanların yaşamlarını kurtarmaktır.
  • Ardından, yaşamda kalanların yaşam güvenliğini sağlamak gelir.

Bu amaçla, ağır kış koşulları da gözetilerek barınma ve beslenme öncelik almalıdır. Bölgede yeterli barınma koşulları gereken hızda sağlanamamıştır. Çadırlar yetersiz, konteyner evler çok çok azdır. Yararlanılabilecek kapalı mekan, deprem çok şiddetli olduğundan yok gibidir. Dolayısıyla sağlanan çadır- konteyner evlerde insanlar çok kalabalık yaşamaktadırlar. Kişi başına 3,5 m2 alan sağlanamıyor.

Aynı zamanda Sağlık Hukuku uzmanısınız. Bu doğrultuda deprem sahasında
başlıca hangi salgın hastalıkların boy göstereceğini düşünüyorsunuz?      


Kapalı alanda kalabalık yaşam
, özellikle hava yolu ile bulaşan hastalıklar için risk etmenidir. Üst ve alt solunum yolu bulaşları (enfeksiyonları) kolaylıkla yayılabilir. Tonsillit, farenjit, sinüzit, soğuk algınlığı (nezle), grip, zatürre, verem, kızamık, Kovid-19.. başta olmak üzere! Zatürre, bebek-çocuk ve yaşlılarda ağır giderek ölümlere yol açabilmektedir. 

  • Ağır kış koşulları, yetersiz-dengesiz beslenme,
    üst ve salt solunum yolları bulaşlarını artırıcı ve ağırlaştırıcıdır. 

Ayrıca enkaz tozlarının solunması gerek yöre halkında gerek arama-kurtarma emekçilerinde, hafriyat işçilerinde kimi sorunlara yol açabilecektir (asbestozis vb.). Yıkımlarda, hafriyat kaldırmada… Histoplasma capsulatum mantar enfeksiyonu alınabilir. Yakın temas ve hijyen sorunu nedeniyle uyuz, bitlenme, kimi mantar enfeksiyonları görülür.

detail-photo-fancybox-1KOVİT-19 BU SÜREÇTE ARTABİLİR!      

Halen Kovid-19 pandemisi ile savaşırken, göçük altındaki kentlerde yaşanan ya da yaşanacak olan salgın hastalıklar, durumu daha da kritik bir duruma dönüştürür mü?

1’den çok bulaşıcı hastalık ne yazık ki eşzamanlı olarak yaşanabilir. Kovit-19 da bu süreçte artabilir. Hem kapalı ortamlarda kalabalık yaşam, hem stres ve beslenme, barınma, uyuma, giyinme.. yetersizlikleri tetikleyici olabilir.

  • Kovit-19, grip ve öbür çocukluk-erişkin aşılarının anımsatma dozlarının yapılması çok uygun olur.
  • Halkın sürekli sağlık eğitimi çok değerli.
  • Bulaşıcı hastalıklar için erken tanı kritik.

Bu amaçla erken tanı-uyarı sistemlerinin kurulması gerekli.

Deprem dolayısıyla Türkiye’yi halk sağlığı bakımından nasıl sorunlar bekliyor?

Bölgede çıkabilecek bulaşıcı hastalık salgınları Türkiye’ye yayılabilir!

Tersine, ülkemizin değişik yerlerinden bölgeye de kimi bulaşıcı hastalıklar taşınabilir.

Çünkü ciddi boyutta bir nüfus hareketliliği söz konusudur.

Bölgede sağlık hizmetlerinin basamaklandırılarak (Birinci – İkinci – Üçüncü Basamak) etkinlikle sürdürülmesi gerekecektir.

Özellikle 0-6 yaş çocukların düzenli aşılanması önemlidir.

Çöken sağlık altyapısı ayağa kaldırılmalıdır. İnsan gücü bakımından bölge desteklenmeli ve döngüsel (rotasyonla) görev verilmelidir.

  • Sağlık hizmetleri kamusal sorumluluk ve temel insan hakkıdır.
  • Neo-liberal vahşi küreselleşme dayatması ile son 20 yıldır “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında özellikle hızlandırılan sağlıkta özelleştirmenin durdurulması gerekmektedir.

Ardışık afetler akıldan çıkarılmadan,
kamusal sağlık sektörü tüm boyutlarıyla ülkemizde güçlendirilmek durumundadır.

Koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen, Dünya Sağlık Örgütü’nün “Tek Tıp – Tek Sağlık” anlayışı ekseninde bir ulusal – kamusal sağlık sistemine gereksinim ivedidir.

DERS ALARAK SORUNLARI AŞACAĞIZ

Bu noktada yetkili kurum ve kuruluşlara nasıl bir görev düşüyor?
İvedi olarak yapılması gerekenler nelerdir?

Afetlere müdahale başlıca AFAD’a verilmiş durumda. Eski sivil savunma örgütleri bu kuruma devredildi. KIZILAY da epey geriye çekildi. 7269 sayılı yasa gerekli düzenlemeleri içeriyor. Ancak AFAD çok yetersiz kaldı. Bölgeye 2 – 3. günü izleyerek ancak sınırlı katkı sağlanmıştır. Onlarca ülkeden gelen dış yardım, ülkemizin her yerinden koşan kişi ve kurumlar afette risk azaltımı için ciddi ve özverili çalışmalar sergilemiştir…

Bir OHAL Bölge Valiliği, bölgesel düzeyde eşgüdüm için yerinde olacaktır.
TBMM’de özel oturumlarda sorun değerlendirilmeli, bir Araştırma Komisyonu kurulmalı, demokratik biçimde halkın katılımıyla yol alınmalıdır.
Afette ve sonuçlarında sorumluluğu olan tüm kişi ve kurumların bağımsız-tarafsız yargı organınca adil ve hızla yargılanarak hak ettikleri yaptırımlara çarptırılmaları büyük önem taşımaktadır.

  • Bölgeden göç önlenmelidir!

Depremzede nüfusun yaşam koşulları hızla iyileştirilmelidir.

Barınma, giyim, beslenme, çevre sağlığı koşulları, tuvalet, su, atıklar, geçim, eğitim, sağlık, psiko-sosyal destek çok önemlidir.

Son olarak neler eklemek istersiniz?

Türkiye nüfusunun %90-95’i deprem kuşağında yaşamakta. Bu doğa gerçekliğine uygun bir toplumsal düzen kurmak zorundayız. İlk olarak ulusal nüfus planlaması ile nüfus artış hızını azaltmak, aile planlaması yapmak zorundayız. HER AİLEYE 1 ÇOCUK!

  • İmar affını unutmak, yapı denetim mevzuatını güncelleyerek ödünsüz uygulamak gerek.

En önemlisiülke genelinde yeniden kadastral planlama yaparak kentsel yerleşim yerlerini güvenli zeminlere taşımak,
yerleşime uygun olmayan alanları tarıma, meralara,
otlak ve yaylaklara ayırmak gerek…

Bu afetler asla kader değildir!

Japonya başta olmak üzere depremle son derece başarılı savaşım veren ülke örnekleri vardır.

İstanbul’dan başlayarak hızla,
kentsel dönüşüm
ulusal seferberlikle birkaç yılda tamamlanmalıdır.

Bu adımlar ulusal bir politika zeminine oturtulmalı, günlük siyaset dışına çıkarılmalıdır.

Kırdan kente göç durdurulmalı, tersi teşvik edilmelidir.
Nüfus ülke coğrafyasına elden geldiğince dengeli dağıtılmalıdır (stratejik önemdedir).

Sığınmacılar hızla ülkelerine geri gönderilmeli,
Hatay’ın demografik yapısı 
özellikle korunmalıdır.

  • Seçimlerin ertelenmesi için bu afet gerekçe yapılamaz,
  • Anayasada salt savaş erteleme nedenidir. (Md.78)

Afetle savaşım gündelik politikaya asla alet edilmemeli, ulusal birlik korunmalıdır.

Ulusal dayanışma, bilimsel akılcılıkla ve ders alarak bu sorunları da aşacağız.

Umutsuzluk yok!
***

================================================================
Söyleşinin pdf biçimi : İZMİR İLKSES GAZETESİNE DEMEÇ

Sevgi, saygı, ACI ve UMUT ile. 21 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik