Kategori arşivi: Hekim Saltık

Nitelikli yasama umudu adına

İbrahim Ö.  Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu
13.04.2023, BİRGÜN

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

24 Haziran seçimleri sonrası haftalık yazılarımın üçüncüsü, 12 Temmuz 2018’de Meclis’teki ilk yazı idi. Beş yıl boyunca büyük çoğunluğu burada kaleme alındı.  BirGün’ün 20. yılına denk düşeni, Meclis’teki son yazı.

Üniversite yıllarında haftalık makalelerimi, Avrupa merkezli farklı ülkelerden de yazıyordum: Barcelona’dan Paris’e, Tahran’dan Tunus’a, Atina’dan Kent’e, Newyork’tan Xi’an’a, ders için ve/ya bilimsel toplantı için bulunduğum mekanlardan (Nisan 2006-Şubat 2017).

KHK’zede olduktan sonra ise, Anayasa oylaması sürecinde çoğu kez “70 günde Anadolu turu nda yazdım.

Ankara’da her günün yaklaşık üçte ikisini geçirdiğim TBMM’de ‘yasama mutfağı’ üzerine okuyucuları bilgilendirmeye çalıştım. Beş yıl boyunca bilgi paylaşımını görsel-işitsel iletişim kanalları yoluyla da çeşitlendirmeye çalıştım.

Üç yıla yayılan Kovid-19 ortamında bile, yasama çalışmalarına katkıda bulunabilmek için, 11 geceyi odamdaki kanepede geçirmeyi göze aldım.

Yasama etkinliklerim üç aşamalı oldu: Komisyonlar, Genel Kurul (GK) ve Anayasa Mahkemesi (AYM).

KOMİSYONLAR

Uluslararası sözleşmeler (ve Bütçe görüşmeleri) bir yana, yasa önerileri için toplanan 139 Komisyon’un 74’üne katıldım. Çoğunda üyelere bilgi notu ilettim. CHP muhalefet şerhlerine (karşı oy yazılarına) katkıda bulunduğum Komisyon Raporu sayısı ise daha yüksek.

GENEL KURUL

Komisyonda kabul edilen hemen her yasa önerisinin Genel Kuruldaki sürecine katılmaya, izlemeye ve katkıda bulunmaya çalıştım. Yasaların Anayasa’ya uygunluğu ve toplum yararına nitelikli yasa olması yönünde -toplam 199 konuşma ile- sürekli çaba harcadım.

AYM BAŞVURUSU

Anayasa Mahkemesi’ne bugüne dek CHP olarak yaptığımız 199 (KHK + yasa + CBK / Cumhurbaşkanlığı kararnamesi) başvuruya son biçimini verdim.

AYM, toplam 6 KHK üzerinde; 44 yasa ve 28 CBK üzerinde karar verdi.

Bunların 41’i iptal ve 31’i ret olarak sonuçlandı.

AYM’nin iptal kararı üzerine yeniden yasal düzenlemenin görüşüldüğü Komisyonları kaçırmamaya çalıştım (çünkü, hiçbiri Anayasa Komisyonu’nda görüşülmedi!)

BEŞ YILLIK BİLANÇO

27. yasama dönemi bilançosu kısaca şöyle:

Tarihsel: 27. Dönem TBMM, yüzyıllar Meclisi oldu: 1919, 1920, 1921 ve 1923.

Nicelik: Yasa: 171 uluslararası sözleşme, 86’sı torba, 53’ü tek konulu yasa.. Toplam 140  CBK ise, paralel yasama oluşturdu.

Nitelik: Yasama andının sıkça çiğnendiği, yasama belleğinin önemsenmediği ve yasama özeninin olmadığı 27. dönemde, AKP-MHP sayısal üstünlüğü, haklılık ölçütü oldu.

AMAÇ DEĞİL, ARAÇ

Katılım ve katkı tartışmaları veya Anayasa’ya aykırılık iddialarımı abartılı bulan AKP-MHP’li vekillere, “TBMM benim için amaç değil, hukuku ilerletme aracı; buna birlikte katkı sunalım. Partilerimiz farklı olsa da, anayasal andımız ortak” veya “çok çalışıyorsunuz, koşturuyorsunuz…” diyenlere, “sönümlendirdiğiniz demokrasiyi inşa etmek için…” biçiminde uyarı ve yanıtlarım oldu.

Mesai arkadaşlarım Özgür Baş, Emre Birden ve Ömer Can Agin, yasama etkinliklerime sürekli katkı sundu. Kuşkusuz, beş gündür ayıklamaya çalıştığım beş yıllık dosyaların oluşmasında her üçünün payı büyük, dağınıklık ise kendime.

AYRICALIKLAR ve LİYAKAT

Üniversitede iken şu görüşü savunurdum: ‘TBMM üyeleri, yasama sorumsuzluğu, yasama dokunulmazlığı ve akçasal yönden yurttaşlara göre ayrıcalıklı olmamalı’.

Beş yıllık deneyimim bunu doğruladı. Seçmen ve seçilen eşitlendiği ölçüde, liyakat (yaraşırlık) ilkesi pekişir.

Ayrıcalıklar ise, nitelikli yasama ve liyakat arasındaki sıkı ilişkiyi gölgeleyici.

CHP-MSP/AKP-MHP

1974’te Ankara Hukuk’u bitirince göreve başladığım İçişleri Bakanlığı ve 2023’te son günlerimi geçirdiğim TBMM arasında İnönü Bulvarı var. O zaman, CHP-MSP güçbirliği hükümeti görevde idi; şimdi ise, hükümet yok, ama AKP-MHP koalisyonu var.
Nereden nereye?

Yarım yüzyıl önce, İnönü Bulvarı’nın altında kamu görevine başlama heyecanı ve bugün üstünde temsili görevi bitirirken duyduğum hüzün arasındaki tam karşıtlıkta ölçüt, demokratik hukuk devleti; yoksa, yaşantımın en durağan ama en yoğun beş yılının sonuna gelmiş olmam değil.

Haliyle, en içten dileğim, 14 Mayıs seçimlerinin TBMM önünde sorumlu hükümetin var olduğu bir anayasal düzen inşa yolunu açması.

BİRGÜN’de KAÇ YIL?

Kesintisiz ‘Birlikte’ köşesi yazıları, BirGün’den üç yaş küçük olsa da, söyleşi ve aralıklı yazılarla 20 yıldır birlikteyiz. Bu akşamki ‘Biz 19’u bitirdik!’ birlikteliğini kutluyor ve BirGün’ün demokrasi imecesine katkısını selamlıyorum.
===============================
Dostlar,

Prof. İbrahim Kaboğlu hocamızı yıllardır izliyoruz. Anayasa Hukukuna olan özel ilgimiz nedeniyle (bu alanda Doktoramız sürüyor!) kendisinin değerli yapıtlarını okumaya çabalıyoruz. Son birkaç yıldır da, son derece ağır Yasama çalışmalarına ve partisi CHP’ye çok yoğun Anayasa Hukuku katkısına ek olarak, BİRGÜN‘de her Perşembe düzenli yazılarını sürdürdü. Biz de bu yazıları ertesi gün web sitemizde paylaşarak daha çok okunmasına katkı vermeye çabaladık.

Bu yazılarında hep HUKUK – HUKUKÇU ETİĞİNE özenle bağlı kaldı. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ülküsünü profesyonel sorumlulukla ve yetkinlikle, ısrarla savundu. Salt partisi CHP’ye değil, iktidara da, TBMM’ye de engin Anayasa hukuku birikimiyle katkı verdi, yol gösterdi. BİRGÜN makalelerinde zaman zaman yazdığı TBMM çalışmaları izlenimleri tarihsel değerde. Hukuk fakültelerinde, siyaset biliminde.. eğitimde kullanılması gereken somut belgeler.

Emekli olmasına ramak kala, AKP=RTE‘nin bir OHAL KHK’si ile görevine son verilmişti. Uygun bir zamanlama ve kararla CHP tarafından TBMM üyeliğine taşındı ve vargücüyle hizmet verdi. Kendisine şükran borçluyuz. O’ndan ülke olarak yararlanmayı mutlaka sürdürmeliyiz.

Birkaç gün önce yaptığımız uzunca telefon görüşmesinde, şimdi artık sıranın bu yazıları – deneyimleri kitaplaştırmaya geldiğini söyledim, O da böyle düşünüyor bereket. Yarım kalan kitaplar, makaleler, baskısı yinelenecek kitaplar.. Çoook işi var İbrahim hocamın.. Bu konuşma sırasında bir de benden özür dilemez mi!

Geçen yıl Temmuz’da (2022) 69 yaşında Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun olmamız O’nu çok heyecanlandırmıştı. Mülkiye mezuniyetimizi ve Sağlık Hukuku tezli masterimizi biliyordu. Anayasa Hukuku PhD (doktora) çabamızı da. Çok takdir ediyor ve destek vermek istiyordu. Bir paket kitabını yolladı kargo ile. Başkanı olduğu Anayasa Hukuku Derneği’ne üyeliğimiz gerçekleşti. Bizim Ankara Hukuk’tan mezun oluşumuzu Mülkiyeliler Birliğinde mütevazi bir törenle kutlamak istiyordu. Özellikle “azmimizin” (?!) gençlere örnek gösterilmesi gerektiğini belirtiyordu. Ülkemizin olağanüstü yoğun gündeminde bu tasarımını gerçekleştiremediği için üzgündü ve bizden özür diliyordu! Bakar mısınız yüce gönüllülüğüne?? Fransa’nın Ankara Büyükelçiliğinde Légion d’honneur ödülü alırken de hem gururlu hem alçakgönüllü idi.

Prof. Kaboğlu hocamıza / dostumuza ülkemize kattıkları için engin şükranlarımızı sunuyoruz. Dostluğundan güç alıyoruz, birlikte DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ savaşımını sürdüreceğiz;
O 50+ yıllık hukukçu, biz 50+ yıllık tıbbiyeli olarak.. (Bu söylemi aramızda kullanıyoruz..)

Sevgi ve saygı ile. 13 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik

 

 

 

DÜNYA SAĞLIK GÜNÜNDE PARASI OLANA SAĞLIK

TOPLUMCU TIP - SINIFIN SAĞLIĞI: AKİF AKALINDr. Akif AKALIN
Halk Sağlığı Uzmanı

(AS: Bizim kısa katkımız yazının altındadır..)

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu yıl, 7 Nisan 2023 Dünya Sağlık Günü’nü, “Herkese Sağlık” (Health for All) teması altında kutluyor. Aslında anımsanacağı gibi “Herkese Sağlık” sloganının özgün biçimi “2000’e dek Herkese Sağlık” (Health for All by the Year 2000 – HFA – 2000) idi. Olmadı. Dolayısıyla DSÖ’nün bu yıl yeniden önümüze koyduğu “Herkese Sağlık”, Örgütün yarım yüzyıllık hedefidir.

DR. AKİF AKALIN YAZDI- DÜNYA SAĞLIK GÜNÜNDE PARASI OLANA SAĞLIK

HERKESE SAĞLIK:
NEREDEN NEREYE…

1970’li yıllarda Herkese Sağlık sloganındaki “sağlık” sözcüğü, örgütün bugün 21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonuna yaklaşırken kullandığı “sağlık” sözcüğünden çok farklı bir anlam taşıyordu.

1970’li yıllarda “sağlık” dendiğinde, DSÖ Anayasası’nda yer alan tanım akla geliyordu. DSÖ Anayasası sağlığı, biyo-psiko-sosyal bir yaklaşımla,

  • “Yalnızca hastalık ve engelliliğin  olmayışı değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve toplumsal (sosyal) bakımdan tam bir iyilik durumu” olarak tanımlıyordu.

Sağlık, insanların toplumsal (sosyal) ve ekonomik olarak üretken bir yaşam sürebilmelerine olanak veren bir “iyilik” durumu olarak kavranıyordu. Bu çerçevede “Herkese Sağlık”, insanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması olarak anlaşılıyordu.

1970’lerin sağlık gündemine bakıldığında, sağlıkta ana sorunların daha çok beslenme yetersizliği, sağlıksız barınma koşulları, içme suyuna erişim ve eğitim gibi “tıbbi olmayan” konulara odaklandığı görülür. Sağlık sistemlerinin “Temel Sağlık Hizmeti” yaklaşımıyla güçlendirilerek herkesin sağlığa kavuşabileceği öngörülür.

Dahası 1970’lerin belgelerinde Herkese Sağlık karşımıza salt sağlık alanında değil, tarımda, sanayide, eğitimde, iletişimde, imarda sağlık için ortak eylem programlarıyla çıkar. Sağlık kalkınmanın ayrılmaz bir parçasıdır. 1978 Alma Ata Bildirgesi de “2000 Yılında Herkese Sağlık” için adaletli bir “Yeni Uluslararası Ekonomik Düzen-YUED” önerir.

1980’li yıllardan başlayarak dünyada “toplumcu” düşüncenin gerilemesi ve toplumsal (sosyal) yaşama “bireyciliğin” egemen olmaya başlamasıyla birlikte DSÖ Anayasası’ndaki sağlık tanımı “resmen” değiştirilmese de, tıbba ve sağlık hizmetine egemen olan biyomedikal yaklaşım sağlığı “fiilen” biyolojiye ve sağlık hizmetini “tıbbi hizmetlere” indirgedi. (AS: Medikalizasyon…)

1990’larda sağlık sistemleri bir yandan “Temel Sağlık Hizmeti” yaklaşımından uzaklaşarak “sağaltım (tedavi) ” odaklı duruma gelirken, öte yandan 20. yüzyılda daha çok devlet hizmeti olarak örgütlenen sağlık hizmetleri özelleştirildi ve piyasalaştırıldı. Sağlık hizmeti piyasada alınır – satılır bir mal (meta), sağlık da sermaye için üzerinden kâr sağlanan bir yatırım – ticaret alanına dönüştürüldü.

SAĞLIĞIN YATIRIM-KÂR ARACINA DÖNÜŞTÜRÜLME SÜRECİ

Dünyada 1917 Ekim Devrimi ile temel insan hakları arasına giren sağlık, Emperyalistler arası İkinci Dünya Paylaşım Savaşı sonrasında başta İngiltere olmak üzere, sermaye egemenliği altındaki coğrafyaların önemli bir bölümünde (ve Türkiye’de) “sosyalleştirildi” (Nusret Fişek).

Emekçilerin tarihinde “altın yıllar” olarak kabul edilen 1950 – 70 döneminde sosyalizm tehdidi karşısında işçi sınıfına büyük ödünler vermek zorunda kalan sermaye, sağlık alanında sosyalist ülkelerde emekçilerin sahip olduğu hakların büyük bir bölümünü kapitalist ülkelerin işçilerine de tanıdı. Bu dönemde kapitalist ülkelerde bir yandan işyerlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği hizmetleri, öte yandan Birinci Basamakta Genel Pratisyenlik yaygınlaşmaya başladı.

1970’li yıllarda sosyalist hareketin içine düştüğü (ve bugün sürmekte olan) ideolojik bunalım, işçilerin ve emekçilerin 1980’lerde “toplumcu” düşünceden uzaklaşması ve “bireyci” dünya görüşünü benimsemesiyle “altın yılların” sonunu getirdi.

Bu sürecin en önemli köşe taşlarından biri, Dünya Bankası’nın (DB) 1993’de yayınlanan “Sağlığa Yatırım Yapmak” (Investing in Health) başlıklı raporu oldu. DB raporunda sağlıkta finansmanın kamudan, özele doğru yönlendirilmesinin gerekliliği vurgulanırken, aynı dönemde Uluslararası Para Fonu da (IMF) kendisinden borç isteyen ülkelere dayattığı Yapısal Uyum Programları’nda (SAL)  kamusal sağlık giderlerini kısma ve sağlığı özel sektöre açma koşulu getiriyordu.

DSÖ’nün geleneksel kamucu gündemini bırakarak, DB’nca dayatılan neoliberal gündemi benimsemesi, kendisini örgütün “Dünya Sağlık Raporu – 2000” başlıklı belgede gösterdi. Sonraki yıllarda DSÖ, sağlık alanındaki tek sorun adeta “finansman” sorunuymuş gibi davranmaya başladı.

2000’li yıllarda sağlık hızla “finansallaşırken”, sağlık hakkı da “sağlık hizmetine erişebilme” hakkı olarak kabul edilmeye başlandı. Nitekim 21. yüzyılda DSÖ tarafından ortaya atılan ve
7 Nisan 2023 Dünya Sağlık Günü’nde de sağlık sorunlarına “çözüm” olarak önerilen “Evrensel Sağlık Kapsamı” (Universal Health Coverage), Herkese Sağlık hedefine ulaşmanın anahtarı olarak sunuluyor.

DSÖ’NÜN 2023 DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ İLETİLERİ

Örgüt, 2023’te dünyanın sağlık sorunları olarak şunların altını çiziyor:

  • Dünya nüfusunun %30’u temel sağlık hizmetlerine erişemiyor”.
  • “İki milyara yakın insan, katastrofik (yıkıcı) veya yoksullaştırıcı sağlık giderleriyle karşılaşıyor”.

DSÖ sorunlara çözüm olarak Evrensel Sağlık Kapsamı (UHC)  öneriyor. Örgüte göre Evrensel Sağlık Kapsamı, akçalı (mali) koruma ve nitelikli temel sağlık hizmetlerine erişim sunacak, insanları yoksulluktan kurtaracak, ailelerin ve toplulukların iyiliğini teşvik edecek, halk sağlığı bunalımlarına (krizlerine) karşı koruyacak ve bizi “Herkese Sağlığa” doğru ilerletecek.

Örgüt herkese sağlığı bir “gerçeklik” durumuna getirmek için şunlara gereksinim olduğunu söylüyor:

  1. Nitelikli sağlık hizmetine erişim
  2. Nitelikli, insan – merkezli bakım sunan sağlıkçılar
  3. Evrensel Sağlık Kapsamı’na yatırımı yüklenen (taahhüt eden) politika yapıcılar

DSÖ hala “Temel Sağlık Hizmeti” yaklaşımıyla güçlendirilmiş sağlık sistemlerinin, sağlık ve iyilik hizmetlerini insanların yakınına getirmekte en etkili ve maliyet – etkili yöntem olduğunu savunmayı sürdürüyor, ama “sosyal adalet” kavramı üzerine kurulmuş olan Temel Sağlık Hizmeti kavramının, “sosyal adaletsizlik” ilkeleri üzerine kurulmuş bir dünyada nasıl olanaklı olabileceğini söylemiyor.

NE YAPMALI?

Aslında sağlık sorunlarının nereden kaynaklandığını ve çözüm için ne yapmak gerektiğini çok iyi biliyoruz, ama bunlar için gerekli politik kararlılıktan (iradeden) yoksunuz.

Örneğin sağlıkta en temel sorunlardan biri olan eşitsizliklerin kaynağının özel mülkiyet olduğunu biliyor, ama özel mülkiyete son vermek ve ortaklaşa mülkiyete dayalı bir toplumsal (sosyal) düzen örgütlemek için gerekli politik istenci (iradeyi) ortaya koyamıyoruz.

Son birkaç yılda başımıza gelen yıkımlar (felaketler), sağlık sorunlarının artık değer sömürüsüne dayalı bir toplumsal düzende çözülemeyeceğini gösterdi. Gerek pandemi sürecinde (Kovit-19), gerekse Kahramanmaraş depreminde sermaye birikiminin gereksinimleri ile halkın sağlık gereksinimlerinin “uzlaşmaz” bir çelişki içinde olduğu apaçık görüldü.

Sermaye, pandemi sürecinde “her ne pahasına olursa olsun çarklar dönecek” dayatmasıyla salgına karşı gerekli “toplum düzeyli” önlemlerin alınmasına izin vermedi. Oysa Türkiye gibi “birey düzeyli” (bireysel temelli) önlemlerle yetinmeyerek bunları toplum ölçeğinde önlemlerle destekleyen ülkeler, Türkiye ile kıyaslanamayacak ölçüde az yitik verdiler.

  • Yine deprem sürecinde yaşadıklarımız, sermaye düzeni içinde hiçbir sağlık sorununu çözemeyeceğimizi bir kez daha kanıtladı.

Sermayenin bir an önce yeni inşaatlara başlayabilmek için, henüz enkaz altından çığlıkların yükseldiği günlerde, enkaz altında kalanların kurtarılması yerine, enkaz kaldırma çabasına girmesi asla unutulmayacak.

DSÖ’NÜN “ÇÖZÜMÜ”

Son olarak DSÖ’nün sağlık sorunlarına “çözüm” olarak önerdiği Evrensel Sağlık Kapsamı’na (ESK) bir göz atalım.

DSÖ ve Dünya Bankası’nın yıllardır şampiyonluğunu yaptığı ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasına da alınan ESK, sonunda “sınırlı” bir hizmet paketinin finansmanından başka bir şey değildir. Dahası bu sınır, “en az – asgari” sağlık hizmeti paketinin neleri kapsayacağını açıkça belirten “evrensel” bir sınır da değildir.

Bir örnek ile ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım: Kanada’da yaşayan “herkes”, prim (AS: prim = ek vergi!) ödesin – ödemesin, yaşadığı eyaletin sağladığı “asgari” (en az) sağlık güvencesine sahiptir. Ancak bu “an az sigorta paketi” dışında isteğe bağlı, bedelini ödeyerek satın alabileceğiniz “tamamlayıcı sigorta” paketleri vardır.

Asgari pakete sahip bir Kanadalı diş sorunu yaşadığında, yalnızca “çekim” için ücret ödemez. Dişini dolgu veya kanal tedavisi ile kurtarmak isterse ya cepten ek ödeme yapmak ya da “tamamlayıcı” sigorta poliçesi satın almak zorundadır.

İşte DSÖ’nün sunduğu ESK böyle, bedelini ödeyemeyenlerin asgari (en az), bedelini ödeyebilenlerin gereksindiği ölçüde sağlık hizmetine erişebildiği, eşitliksizçi bir çözümdür.

Öte yandan birçok deneyim, kamu sigortalarının hizmeti yalnızca kamusal sağlık hizmeti sunucularından değil, özel sektörden de satın almasının, halkın parasının özel sağlık sektörüne aktarılmasıyla sonuçlandığını göstermiştir. Böylece ESK bir tür kamusal kaynakları özel sektöre aktarma düzeneğine dönüşmektedir.

Tarih, bugüne dek denenen finansman (akçalama) modelleri içinde en eşitlikçi ve verimli modelin, sağlık hizmetlerinin “genel bütçeden” finanse edildiği Semaşko modeli olduğunu göstermiştir.
===================================================
Dostlar,

Değerli meslektaşımız Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Akif AKALIN, sağolsun, konuyu yetkinlikle ve kapsamlı irdeliyor yazısında.

DSÖ resmi web sitesinde (who.int) kapsamlı yazı, belge, yazanak (rapor) ve görsellere erişilebilir:
(World Health Day 2023: Health For All (who.int)

75 years of improving public health

World Health Day 2023

On 7 April 2023  ̶  World Health Day  ̶  the World Health Organization will observe its 75th anniversary.

In 1948, countries of the world came together and founded WHO

– to promote health,
– keep the world safe and
– serve the vulnerable, so everyone, everywhere can attain the highest level of health and well-being.

WHO’s 75th anniversary year is an opportunity to look back at public health successes that have improved quality of life during the last seven decades.

It is also an opportunity to motivate action to tackle the health challenges of today –  and tomorrow.

Join WHO on a journey to achieve Health For All.

#HealthForAll   #WHO75
***
Küresel toplumun ve o arada Türkiye’nin de hızla usunu başına devşirmesi ve neo-liberal vahşetin çıkmaza sürüklediği tüm sömürgen politikalardan hızla sıyrılması kaçınılmazdır.

Üstteki “Evrensel Sağlık Kapsamı-UHC” yaklaşımı 3 eksende adımlar atmayı gerektiriyor :

1. Hiçbir insan sağlık güvencesi dışında kalmayacaktır (Herkese sağlık!)
2. Kapsanan sağlık hizmetleri olabildiğince geniş olacaktır.
3. Cepten ödemeler en aza çekilecektir. 

Kamusal sorumluluklasağlık temel bir insan hakkı” olarak yaşama geçirilmeli ve koruyucu sağlık hizmetlerine, TEK TIP – TEK SAĞLIK felsefesiyle yaklaşarak kesin bir öncelik verilmelidir.

Bu tümelci (integre) kamusal politika, daha az sağlık gideriyle daha sağlıklı bir toplum üretmeye en elverişlidir; en yüksek maliyet – etkili yoldur..

HERKESE SAĞLIK diliyoruz, Dünya Sağlık Örgütü 75. yaşını bitirirken.. (Türkiye kurucu üye!)

Not : Bu akşam 21:30’da, Atılım Üniv. Tıp Fak. Öğrenci Birliği’nin dileği ve konuğu olarak

  • DÜNYA SAĞLIK GÜNÜ – 75. YIL

temalı bir konuşma yapacağız sanal ortamda..
Güncelleme : Bu etkinlik gerçekleştirildi.. Cem, Afra ve emek veren öğrencilerimize teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 07 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Radiation & Health

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 31st of March 2023, we conducted a 1 hour on-line lecture on MS-TEAMS for
Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Radiation & Health

  • Radiation can damage the DNA in our cells.
  • High doses of radiation can cause
    Acute Radiation Syndrome (ARS) or Cutaneous Radiation Injuries (CRI).
  • High doses of radiation could also lead to cancer later in life.
  • Radiation is invisible and odorless!
    The waste can remain radioactive for a few hours or several months or even
    hundreds of thousands of years.

Please click the link below to review 38 slides that are enriched & updated.

Radiation & Health   (3,3MB pdf)

With respect and love. 31st March 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

Epidemiology & Control of Zoonotic Diseases

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 24th March 2023, we conducted a 2 hours on-line lecture on MS-TEAMS for
Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Epidemiology & Control of Zoonotic Diseases

The need for greater international co-operation, better local, regional and global networks for communicable disease surveillance and pandemic planning is also crucial issues to be debated on.

These diseases have contributed to the definition of new paradigms, especially relating to food safety policies and more generally to the protection of public health.

Finally, the examples described emphasise the importance of intersectorial collaboration for disease containment, and of independence of sectorial interests and transparency when managing certain health risks.

The annual cumulative number of deaths due to major infectious and parasitic diseases is estimated at approximately 13.3 million in children and young adults (one in two deaths in developing countries).

Six diseases cause 90% of these deaths, namely: acute respiratory infections including pneumonia and influenza (3.5 million), acquired immune deficiency syndrome (AIDS) (2.3 million), diarrhoeal diseases (2.2 million), tuberculosis (1.5 million), malaria (1.1 million) and measles (0.9 million) (22).

Rabies, the leading cause of death in the zoonotic disease group, accounts for between 40K and 60K deaths per year.

Here are 43 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 2,9 MB)
Please click the link below to review slides.

Epidemiology & Control of Zoonotic Diseases

  • The greatness of a nation and its moral progress can be judged by the way
    its animals are treated.”

With respect and love. 24th March 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

Systematic Approach to Enviromental Health

Dear Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 20th March 2023, we conducted a 1 hour lecture on MS-TEAMS for
Phase 3 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Systematic Approach to Enviromental Health

General health condition of both Turkiye and the World is not good at all.
Urgent actions are required both in Turkiye and at global scale.
Must do new things.
The motto of “Sustainable development” is no longer up to date..

Mankind, as compulsory parasite on the Earth, has to fight for “SUSTAINABLE LIFE(survival) on our poor Planet !

Homo sapiens” must now evolve into “Homo environmentum” by an evolutionary leap.

There are no more keys to “sustainable life” on this planet!

  • Consecutive disasters are next!

This determination is not ours, it is from the G20 summit final declaration.. about 2 years ago.
Similar warnings are also included in the COP-27 declaration.

Here are 42 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 4,5 MB)

Please click to review slides..

Systematic Approach to Enviromental Health

With respect and love. 21st March 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
BSc in Political Sciences & Public Administration
LLM in Health Law
www.ahmetsaltik.net         
profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

Türkiye Cumhuriyeti Kurucularının Görkemli Sağlık Devrimi ve Günümüz

Dostlar,

Bu gün, 18 Mart 2023 Cumartesi günü, Kocaeli Tabip Odasının çağrısı ile bu kentte bir konferans verdik.

Konumuz, yandaki görselde de okunabileceği üzere,

  • Türkiye Cumhuriyeti Kurucularının Görkemli Sağlık Devrimi ve Günümüz

idi. 113 yansı ile kapsamlı olarak sorunsalı irdeledik.
Yansıları paylaşalım.

Kocaeli Tabip Odası, 18.3.23

Konferansın video kaydı alındı. Youtube’a yüklendiğinde buradan erişkeyi (linki) sunacağız.

Kocaeli Tabip Odası yönetimine ve Yunus Emre salonunu bu amaçla kullanıma açan İzmit Belediye Başkanlığına teşekkür ederiz.

Dünyanın ve Türkiye’nin “sağlığı” hiiiiiiiiiiiiç iyi değil. İvedi önlemler gerekli Türkiye’de ve Küre genelinde.
Yeni şeyler yapmalı. “Sürdürülebilir kalkınma” mottosu artık çağdışı.
Zorunlu parazit insanoğlu, “içine ettiğimiz” zavallı gezegenimizde “SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM(beka, sağkalım, survival) kavgası vermek zorunda!

  • Homo sapiens” artık bir evrimsel sıçrama ile “Homo environmentum“a evrilmeli.
    Bu gezegende “sürdürülebilir yaşam” ın başkaca anahtarı kalmadı!

Ardışık afetler sırada!

Bu saptama bizim değil, G20 doruğu sonuç bildirgesinden.. 2 yıl önce yaklaşık.
COP-27 bildirgesinde de benzer uyarılar yer almakta.

Salt zaman sorunu bu beklenen ardışık afetler! Uzun erimde de değil..
Küresel ısınma evresi aşılalı epey oldu. Artık gelinen aşama “İklim Faciası” (Climate disaster)!
İklim faciası, aşırı nüfus korkunç, hava ve çevre kirliliği, savaşlar..

En büyük insanlık düşmanı neo-liberal kapitalizm ve emperyalizm.
İnsanlık, bu kadim hastalığından en geç önümüzdeki birkaç on yılda kurtulmalı.
***

Bu gün ayrıca 18 Mart!
Şanlı 1915 Çanakkale Utkusu‘nun (Zaferi’nin) 108. yılı!
Zaferin eşsiz komutanı Albay Mustafa Kemal‘i ve yurt savunması için gözlerini kırpmadan şehit olan 250 bin vatan evladını sözcüklerle anlatamadığımız bir saygı, şükran ve minnetle anıyoruz.

Hele 15 yaşını yeni bulmuş / 45 kg beden ağırlığına erişen kınalı kuzuları..
Tokat’ta yakılan ağıt “Hey On beşli onbeşli…” 
İsyanımız öyle büyük ve acımız yakıcı oluyor ki, yer yer bu ağıt bir oyun havası olarak çalınıyor ve topluca oynanıyor. Birkaç yıl önce Datça / Billurkent’te tanık olmuş ve hemen durdurmuştuk.. Mikrofonu kapıp oradakilere acı gerçeği anımsatmıştık. Tokat’lı eşimiz Birsen, o ezginin “ağıt” biçimini okuduğunda herkes çok üzülmüş, duygulanmış ve çok da mahçup olmuştu.

  • Bir halk yakın tarihinden bu denli koparılarak köklerine yabancılaştırılabilir mi!? 

Tarih bilinci sağlayacak ulusal tarih eğitimi son derece önemli.

18 Mart 1915 için şu tweet iletisini de paylaştık..

https://twitter.com/profsaltik/status/1636939960061231104?s=20

Çanakkale Zaferi’nin 108. yılında “ÇANAKKALE GEÇILMEZ” sözünü tarihe yazdıran 250 bini geçen şehit ve gazilerimizi, zaferin eşsiz komutanı Albay Mustafa Kemal’i sonsuz saygı, minnet ve şükranla anıyoruz…
***
Sevgi ve saygı ile. 18 Mart 2023, İstanbul

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı / Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik 

ADD Seydişehir Konferansımız : AFETLER ve GELECEĞİMİZ

Dostlar,

14 Mart 2023 akşamı saat 20:30’da, ADD Seydişehir şubemizle bir sanal konferans düzenledik.

Şube Başkanımız Sn. Hüseyin İriilter’in istemiyle gerçekleşti bu toplantı.
Konumuz, “14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası” nedeniyle, yaşadığımız deprem ve sel afetlerini dikkate alarak,

  • AFETLER ve GELECEĞİMİZ olarak belirlendi.

ADD Genel Merkezimiz zoom oturumu olanağı sağladı. Emek verenlere teşekkür ederiz.

Biz, 30 yansı hazırlayarak, sorunu 1,5 saate yakın süre kapsamlı olarak irdeledik.
Etkinlik “Bulut”a kaydedildi. ADD Genel Merkezimizin değerli emekçisi Sevgili Mutlu, kısa sürede youtube’a yükledi. Erişke (link) aşağıda…

Yansıları (slaytları) paylaşalım..

Afetler ve Geleceğimiz, Seydişehir ADD 15.3.23

Videoyu izlemek için lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/watch?v=AvcirDjEB_M&ab_channel=Atat%C3%BCrk%C3%A7%C3%BCD%C3%BC%C5%9F%C3%BCnceDerne%C4%9Fi

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin BİLİMSEL AKILCILIKLA yapılması dileğiyle.

Sevgi ve saygı ile. 17 Mart 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
ADD Bilim Kurulu 2. Başkanı
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

 

 

 

ADD Basın açıklaması : TIBBİYELİ HİKMET’TEN GÜNÜMÜZE TIP BAYRAMI

BASINA ve KAMUOYUNA

14 Mart; Tıbbiye öğrencilerinin okullarına yerleşen emperyalist işgalcilerin gözleri önünde Askeri Tıbbiye cephesine Türk Bayrağı asarak sergiledikleri vatansever protesto eylemi ile
Tıp Bayramı olmuş kutlu gündür.

14 Mart 1919, ‘’cebren ve hile ile aziz vatanının bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketinin her köşesi bilfiil işgal edilmiş, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş’’ bir milletin evlatları olan Askeri Tıbbiyelilerin esaret (tutsaklık) ve zillet zincirlerine mahkum olmama kararlılıklarının ete kemiğe büründüğü ilk özgürlük adımı ve Milli Mücadele’nin İstanbul’da çakan ilk kıvılcımıdır.

Osmanlı Devleti’nin ömrünü sonlandıran Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasından (bağıtlanmasından) sadece (yalnızca) 15 gün sonra, 13 Kasım 1918’de İstanbul işgal edildi ve hemen ardından İngilizler Askeri Tıbbiye binasını karargâh olarak kullanmaya başladılar. Yatakhaneleri İngilizlere verilen öğrenciler tavan arasındaki ot şiltelerde yatmak zorunda bırakıldılar. Geceleri tuvaletler İngiliz askerlerine ayrıldı. Tıbbiyeliler için de tavan arasına idrar kovaları kondu. Aşağılama o boyuta vardı ki, askeri üniforma giymeleri de yasaklanan öğrencilerden sivil kıyafeti (giysisi) olmayanlar pijamaları ya da gecelik entarileri ile derslere girmek zorunda kaldılar.

İşgalciler Mütareke İstanbul’unda her türlü toplantıyı yasakladıkları için öğrenciler Okul Komutanı aracılığı ile Tıphane-i Amire’nin (sonra Askeri Tıbbiye-i Şahane) kuruluş günü olan 14 Mart 1827’nin yıldönümünde bir bilimsel toplantı düzenleme izni aldılar. Öğrencilerden Sırrı, Kazım, İsmail, Yusuf, Müfit ve Hikmet bu bilimsel (!) toplantıyı işgali protesto eylemi olarak değerlendirmek üzere harekete geçtiler. Büyük katılımla yapılan toplantı esnasında (sırasında) önceden okulun iki kulesi arasına gizlice astıkları, açıldığında tüm cepheyi kaplayan Türk Bayrağı’nı öğrencilerin alkışları ve İngilizlerin şaşkın bakışları arasında çatıdan aşağıya bıraktılar.

Sonradan Tıp Bayramı olarak kutlanacak bu şanlı direniş eyleminden sadece (yalnızca) 2 ay sonra Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktı ve 22 Haziran 1919’da yayınladığı Amasya Genelgesi ile Eylül ayında Sivas’ta ulusal bir kongre toplanması çağrısı yaptı. Tıbbiyeliler bu kongreye harçlıklarından toplayabildikleri para ile sadece (yalnızca) Hikmet’i delege (temsilci) olarak gönderebildiler. Delegelerin (Temsilcilerin) bir kısmının (bölümünün) kurtuluşun emperyal devletlerin mandasına (güdümüne) girmekle mümkün (olanaklı) olacağı yolunda konuşmalar yapması üzerine söz alan Tıbbiyeli Hikmet, Mustafa Kemal’e hitaben (seslenerek);

  • “Paşam, murahhası bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz. Farz-ı mahal (eğer, varsayalım ki), manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz (kınarız). ” dedi.

Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa;

  • “Efendiler, gençliğe bakın; Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin! Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır” dedikten sonra Hikmet’e dönerek “Evlat müsterih ol! Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklâl ya Ölüm! diyerek sözlerini tamamladı.

Büyük Önder, 1919 Eylül’ünün o kapkara günlerinde, ortada henüz hiçbir olanak yokken, devlet yokken, ordu yokken, silah yokken, her tarafı (yanı) düşman, hain ve yoksunluklar kaplamışken Tıbbiyeli Hikmet’te gördüğü Ulus inancına ve bağımsızlık aşkına dayanarak yaptığı bu konuşmayla, cesaret (yüreklilik) ve kararlılığı yanında “Umutsuz durum yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim.” deyişinin içtenliğini de ortaya koymuştur. Ulusal Bağımsızlık Savaşımızı zafere (utkuya) ulaştıran bu irade (istenç), bu cesaret (yüreklilik), bu kararlılıktır.

14 Mart 1919’da İstanbul’da işgale karşı direnişin fitilini ateşleyen Tıbbiyeli Hikmetler de, Atatürk’ün 20 Ekim 1927’de Büyük Nutuk’unu bitirirken “Ey Türk Gençliği” seslenişiyle Cumhuriyeti ve devrimleri emanet ettiği namuslu vatan evlatlarının ilklerindendir.

1911 Trablusgarp’ından 1922 İzmir’ine uzanan 12 yıllık dönem, Türk Ulusu için olduğu gibi, Tıbbiye için de çok netameli (kırılgan, engelli), çok meşakkatli (zorlu) bir dönem olmuştur. Bu dönemin birbiri ardına patlayan savaşlarında Tıbbiyeliler de cepheden cepheye koşmuş, büyük bedeller ödemiş, hatta 1921’de, (1915 Çanakkale savunmasında) bütün 1. sınıf öğrencileri şehit olduğundan, mezun bile verememiştir! Türk Ulus’unun dün olduğu gibi bugün de nice Tıbbiyeli Hikmetleri vardır.

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; Tıbbiyeli Hikmet cesaret (yüreklilik) ve yurtseverliği ile Ulusumuzun özgürlük ve gönenci için mesleklerini icra eden (yürüten) değerli hekimlerimizin
Tıp Bayramı’nı kutluyor, sadece (yalnızca) salgın ya da deprem dönemlerinde değil, her zaman kıymetlerinin (değerlerinin) bilindiği, haklarının verildiği çalışma koşullarına kavuşmalarını diliyoruz.

Saygılarımızla. 14 Mart 2023

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
GENEL MERKEZİ

14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası : Yakıcı Sorunlar Sürüyor..

Dostlar,

Bu gün, 14 Mart 1827, bu topraklarda modern Tıp eğitimine başlanmasının 196. yılı idi. 2. Mahmut döneminde İstanbul’da Batı’daki örneklerine benzer “Tıp Mektebi” açıldı.

Uzun yıllar bu gün “Tıp Bayramı” olarak kutlandı.. Son yıllarda, özellikle 3 Kasım 2002’de AKP/RTE iktidarı ile sağlık sorunlarımız giderek ağırlaştı..
Öyle ki; başta hekimler, sağlık emekçiler şiddete kurban edilerek öldürüldüler!

  • 14 Mart Tıp Bayramımızı yitirdik!

AKP=RTE, hiç sıkılmadan, bu kabul edilemez sermaye yanlısı özelleştirmeci, dış güdümlü politikalara direnen hekimler için, başlayan yoğun hekim göçü nedeniyle “GİDERLERSE GİTSİNLER” diyebildi. Son birkaç yılda binlerce hekim yurt dışına gitti.

Artık “Tıp ve Sağlık Haftası” adı altında, 14 Mart’ı içeren haftayı, tıp ve sağlık sorunlarımızı toplum gündemine taşımak ve çözümler üretmek için kullanmaktayız.

Bu bağlamda, Avusturya’dan yayın yapan DÜZGÜN TV‘den Sn. Bahar Altun ile bir söyleşi yaptık.

 

64 dakika süren kapsamlı söyleşimizi izlemek için lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/live/wYR7uoY0jHU?feature=share 

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle.

14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası : Yakıcı Sorunlar Sürüyor..

 

 

 

14 Mart anısına 2 tweet iletimiz de oldu :

ATAM İZİNDEYİZ;

KOVULSAK da,

ÖLDÜRÜLSEK de

GÖÇÜK ALTINDA KALSAK da..

 

Tüm ulusun CB olacağına halkını bölen ve dışlayan, aşağılayan, hakaret eden… pervasızca “giderlerse gitsinler” diyebilen birilerine çok ve anlamsız gelebilir belki ama biz hekimler meslek değerlerimizi yüceltmeyi sürdüreceğiz. Erdemle, insan sevgisiyle kucaklıyoruz herkesi…

https://twitter.com/profsaltik/status/1635588539839844352?s=20

Sevgi ve saygı ile. 14 Mart 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net             profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik