Etiket arşivi: Nitelikli yasama

AKP-CHP ve gen mühendisliği

İbrahim Ö. Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu

Siyaset 27.07.2023, BİRGÜN

“CHP için öncelik seçim değil sistem, iktidar değil Anayasa“ (26.09.2019). 

TBMM’de 5 yıl boyunca bu sözlerle tutarlı olmaya çalışırken, ‘hukuk başka-siyaset başka söyleminin sıkça muhatabı oldum. 

2017 kurgusu sonucu, Cumhur İttifakı (Cİ) ve özellikle AKP neredeyse devlet ile birleşti. Kişi+parti+devlet füzyonu, kamu tüzel kişiliği olarak Türkiye Cumhuriyeti’ nin genetiğini bozdu. 

2023 seçimlerinde Millet İttifakı (Mİ) öncüsü CHP, ortakları için, “bırakınız gelsinler, bırakınız geçsinler” anlayışıyla, seçim sosyolojisi ve siyasal örgütlenme açısından partilerin doğası ile bağdaşmayan bir uygulamaya gitti.

Sonuç ne oldu? Elde ettiği toplam vekil sayısının üçte birini verdiği partilerle füzyon bir yana, kendi vekil sayısı hayli azalan Parti’nin genetiği bozuldu.

Nasıl gelindi bu eşiğe?  

  • Cumhur İttifakı (Cİ), hukuku ihlal etti;
  • Millet İttifakı (Mİ) ise ihlallere seyirci kaldı. 

Dahası Mİ, çok önemli konularda Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı (PBDBY) yörüngesine girerek 2017 kurgusunu meşrulaştırmaya katkı sundu…

Amaç ve araç arasındaki çelişki, bu görüşü doğruluyor.

Amaç, hukuku/kuralları ve kurumsal yapılanmayı geri getirmekti.

Araç da, buna uygun olmalı idi, ama bunun tersi yapıldı.

Şöyle ki; güçlü TBMM, 2017 Anayasa kurgusunu savunmak için AKP’nin başlıca kozu idi.

Beş yıllık uygulama ise, Meclis’in Saray güdümüne gireceği görüşünü doğruladı.

Gerçekte “Meclis’e takılan ters kelepçe işlevi gören AKP-MHP koalisyonu, TBMM’deki varlık nedenini, Yürütme kaynaklı yasa önerilerine dokundurtmamaya indirgedi.

Zaman zaman “anayasal demokrasi bloku” görüntüsü veren CHP-HDP-İYİ P., nitelikli yasama yönünde çaba göstermiş olsa da, “azınlık bilinci” ile hareket edemedi.

Kuşkusuz, bu üçlüyü Saray paryası olmaktan çıkarmaya yönelten asıl hedef, Anayasa oldu: TBMM, parlamenter rejim ekseninde yeniden güçlendirilmeli idi.

Ne var ki, Cİ ve Mİ arasındaki bu ayrışma, seçimler yaklaştıkça benzeşmeye kaydı. Nasıl? Bakanları aday göstermek, nicelik ve nitelik olarak çifte amaçlı idi:

Bakanlar sayesinde TBMM’de daha çok vekil ile temsil edilmek ve deneyimlerinden yararlanmak.

CHP ise tersini yaptı: “bırakınız gelsinler,” yanlışı ile sınırlı kalmadı; aday belirlemede liyakat ölçütünü gözetmedi. Teklif aşamasından AYM kararı sonrası düzenlemelere ve torbalar arası madde kaçırmalarına ve son dakika eklemelerine uzanan AKP-MHP’nin yasama belleğini lağveden sistemli uygulaması karşısında, AYM sürecini işleten tek parti olarak CHP’nin, dönemler ötesi güçlü bir yasama belleğine ihtiyacı vardı.

Seçmenleri nitelikli yasama için çırpınan vekillerle temsil edilme hakkından yoksun kılan Parti yöneticileri, kişisel iktidar yoğunlaşması ile anayasa bilimini silen PBDBY ayracını kapatmayı da ertelemiş oldu. Oysa ayraç, ancak güçlü yasama tasarımı ile aşılabilirdi. Bu nedenle, nicelik ve nitelik yönünden güçlü TBMM, asıl CHP önceliği olmalı idi.

Amaç ve araç çelişkisi, AKP’nin hukuk ve anayasa dışı işlem ve eylemlerini durdurmak için mücadele yerine, kurduğu kişisel iktidar düzeneğine kabartılan iştahla da kamuoyuna yansıdı.

Bir uzmanlık konusu olan anayasa çalışması bile, iktidar iştahı yolunda araçsallaştırıldı. Demokratik hukuk devleti ereğinde dayanışma halkaları örmek yerine, Hükümet varmış gibi bakanlık yarışına girildi.

Öncelik, sistem yerine seçime verilince, Anayasa’ya aykırı öne çekme şekline ve adayına karşı konulamadı; adil ve eşit olmayan yarışta ise, Anayasa yerine kişisel iktidar beklentileri öne çıkarıldı.

  • AKP, toplum mühendisliği ereğinde devlet genetiğini bozdu;
  • CHP ise demokratik Cumhuriyet için yola çıktı ama kendi örgütünün genetiğini bozdu.

Bozumun baş aktörleri, şimdilerde ‘değişim’! adına (için) parti içi mevziler oluşturadursun; Cumhur İttifakı, toplumsal dokuyu daha fazla bozmak için bir beş yıl daha kazanmanın sefasını sürmeye başladı bile.

Toplumbilimlerine dönme vakti, şimdi değilse ne zaman?

Seçimler-7: “Torba koalisyonu” ve muhalefet hakkı

13.07.2023, BİRGÜN

Cumhur İttifakı (Cİ) adıyla AKP-MHP koalisyonu, 27. Yasama döneminde  “torba kanun koalisyonu” işlevi gördü. 28. Döneme aynı yöntemle hızlı başlayan Cİ, 2/12612 sayılı ilk torba yasa önerisine birbiriyle hiç ilgisi olmayan konuları doldurarak ve uzmanlık ilkesini tümüyle yadsıyarak Bütçe ve Plan Komisyonu’nu yine bir “torba komisyon” olarak  kullanmaya başladı.

Ders çıkarılması gereken 27. dönem tuzakları ve yasama belleğini yok sayan ayak oyunları, 28. dönemde bu denli hızlı başladığına göre daha da yoğunlaşacak demektir.

Torba öneriye eklemeler, –kendi vekillerini de dışlayarak– geri çekmeler ve torbalar arası geçişler, dayatma ve zaman baskısı, Cİ’nin bilinen taktikleri.

Bu nedenle, nitelikli yasama için mücadele, muhalefetin hakkı değil yalnızca, sorumluluğu ve  varlık sorunu.

CHP, Yeşil Sol P., İyi P., Saadet P. içinde komisyon ön toplantıları ve kapalı grup toplantıları yanı sıra, TBMM muhalefet grupları arasında eşgüdümün önemi yaşamsal. Komisyon ve Genel Kurul aşamalarında izlenmesi gereken yol ve yöntem nasıl olmalı?

KOMİSYON AŞAMASI

Üyelerin hepsi başından sonuna dek Komisyonda hazır olmalı. Komisyon üyesi olmayan, ancak yasa önerisi ile ilgili vekiller de katılmalı.

Komisyonlarda tekliflerin ilk önce  Anayasa’ya uygunluk incelemesi için kararlı tavır koyulmalı.

  • Torba yasa uygulamasına, kesin ve ortak bir tavırla karşı çıkılmalı.

İlgili yasa önerisinin konusuna göre yasama etki analizi, Anayasa’ya uygunluk incelemesi ve çevresel etki değerlendirmesi olmak üzere üçlü analizde direnilmeli.

Yasa önerisi geneli üzerine görüşme sırasında pek rahat olan ve Komisyona az sayıda katılan Cİ vekilleri, bu gevşekliklerini, kimi zaman madde görüşmelerinde de sürdürdüklerinden, oylama sırasında çoğunluğun bulunmadığı fark edilince Komisyon başkanı, oylama yerine oturuma ara vermekte. Bu tür durumlarda dört Parti grubu, Komisyon başkanını oylamaya zorlamalı.

Değişen zaman gereksinimleri bahanesiyle hızlı ve sıkça yasa çıkarma alışkanlığı karşısında, kalıcı ve nitelikli yasa ereğinde müzakere süreci işletilmeli.

Muhalefet şerhleri (karşı oy yazıları), -anayasallık sorunu dahil- sistematik biçimde yazılmalı.

GENEL KURUL

Genel Kurul’da, ilgili Komisyon üyeleri sürekli hazır bulunmalı ve uzlaşmaya bırakılan maddeleri ve son dakika eklemelerini uyanık  biçimde izlemeli.

Torba yasa önerileri, temel kanun olarak görüşülmemeli.

Anayasallık sorunu üzerinden, tek kişi yönetimi öngören Anayasa değişikliğinin sürdürülemez özelliği de gündemde tutulmalı.

Maddeler üzerinde konuşurken, konu dışına çıkılmamalı.

Genel Kurul’da geri çekilen maddelerin, bir başka torbaya (uzlaşma arayışına gidilmeden) aynen konulmasını önlemek için ilgili Komisyon sözcü ve üyeleri, öbür Komisyon sözcüleri ile iletişim içinde olmalı.

Muhalefet grubu vekilleri, yalnızca yasa görüşmelerinde değil, araştırma önergeleri görüşülürken de Genel Kurul’da bulunmalı.

Belli konularda Anayasa’ya ve kamu yararına aykırı yasama faaliyetini sürdürmekte kararlı olan AKP-MHP ittifakının bu tavrı kamuoyuna sistematik biçimde teşhir edilmeli; buna karşılık yapıcı muhalefet, somut yasa önerileri eşliğinde kamuoyuna yansıtılmalı.

(AYM iptalleri ardından oyunlar ve toplumsal muhalefet sorunu, ayrı yazıların konusu).

YASAMA BELLEĞİ

2017 kurgusu ile Türkiye’nin anayasal ve siyasal belleğini silmek isteyenler, altı yıldır yasama belleğini silme yarışında.

Oysa TBMM, anayasal ve siyasal bellek mekanı.

Bu nedenle demokratik muhalefet, Cİ’nin torba tuzaklarına  karşı pek uyanık olmalı. Yasama belleği bakımından 27. ve 28. dönemler arasında “fay hattı” yaratan özellikle CHP ve öteki partiler, muhalefet hakkı özneleri olarak tarihsel sorumlulukla karşı karşıya. Partilerin tikel yaşarkalma (beka, sağkalım) sorunu ise, yükümlülüğü ağırlaştırıyor.

Halkı yoksullaştırmak için araçsallaştırılan TBMM’yi Saray paryası olmaktan çıkarmak, demokratik muhalefetin Cİ’nin paryası olmaması ölçüsünde olanaklı.

Bunun için, Anayasa andı’ yeterli ortak payda; yeter ki siyasal irade olsun.

Seçimler-6: Gündemdeki CHP’nin gündemi

Ülke gündeminde CHP var. Ya CHP’nin gündemi? Türkiye’yi değiştirme savı ile yola çıkan CHP, şimdi kendini değiştirme yolunda.

14 ve 28 Mayıs seçim sonuçları, TBMM’de grubu bulunan partiler sıralamasını değiştirmedi: AKP, CHP, YSP (HDP), MHP ve İYİP. Ne var ki, CHP, tartışmaların ilk sırasında.

Kurucu ilkelere dönüşten Devrime kadar birçok öneri yapılıyor, içeriden ve dışarıdan: dönüş (fabrika ayarlarına), değişim (yönetim kadroları ve tüzük), dönüşüm (tabandan tavana), devrim (tümden yenilenme).

‘D’ler zinciri kulağa hoş gelse de kurallar, ilkeler ve değerler ölçüt alınmadıkça ‘D’ler havada kalır.

Yüz yıllık kurumsal yapı olan örgüt için kuralların başında Tüzük, SPK ve Anayasa geliyor; ilke ve değerler ise, örgüt ve kurallar çerçevesinde biçimlenen ideoloji.

ÖRGÜTTEN ANAYASA’YA

6 OK, önce anayasallaştı (1937/md.2), sonra aynı madde Cumhuriyet’in nitelikleri olarak düzenlendi (1961) ve bu gelenek sürdürüldü (1982).

Üç Anayasa dönemi:

  • Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkilapçıdır. (1937).
  • “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve ‘Başlangıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.(1961)
  • “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. (1982)

Gözlemler:

-1937’de CHP ilkeleri, Anayasa’ya kondu. ‘İnkılap’, 1945’te ‘devrim’ oldu.

-1961’de yeniden yazılan madde, 1937 ilkelerini genişleterek hukukileştirdi ve çağdaşlaştırdı: –Atatürk Devrimlerine bağlılığı vurgulayan- Başlangıç ilkeleri metne katıldı.

-1982’de ise, Cumhuriyetin nitelikleri hukuki olmayan ögelerle hem genişletildi hem de daraltıldı: Atatürk, Başlangıç kısmı yerine maddeye yazıldı; ama ‘Devrimleri’ değil, ‘milliyetçiliği’ deyimiyle. Dahası, Cumhuriyet, ‘insan haklarına saygılı Devlet’ olarak tanımlandı. (Başlangıç, 1995 ve 2001 değişikliklerinde ırkçı ögelerden kısmen ayıklandı; ‘İnsan haklarına dayanan Cumhuriyet’, yeniden anayasallaştırıldı, md.14).

CUMHURİYET’İN NİTELİKLERİ

Üç Anayasa da, CHP ilkelerinin çağdaş ve evrimci okuyuşuna olanak tanımakta: 1937 metni, CHP’yi “cumhuriyetçi” olarak tanımlıyor; 1961 ve 82 ise, Cumhuriyet’in niteliklerini genişletiyor.

Aslında her iki Anayasa, 6 Ok’u, açılımlarıyla Anayasa bütününe yayıyor. Bu nedenle tıpkı madde 2 gibi 6 Ok da bu bağlamda okunmalı. Anayasal kural, -‘sol’ dahil- ilke ve değerler, hak ve özgürlükler bütünü ışığında 2012’de parti tüzüğüne de aktarıldı.

Anayasa ve Parti tarihi örtüşmesi, güncel de: Anayasa Mahkemesi yoluyla anayasal güvence düzeneğini işleten CHP, yalnızca  27. Yasama döneminde 200’ü aşkın norm denetim başvurusu yaptı.

Bütün bunlar, CHP’de değişimin yönünü açıkça ortaya koyar: 

  • Hukuk, demokrasi, insan hakları, eşitlik, laiklik.

TARTIŞMA EKSENLERİ

Parti içinde ‘ideoloji ve hukuk yoluyla demokrasi’ tartışması yapılabildiği ve ‘emek / uzmanlık / liyakat’ saygı gördüğü ölçüde, ülke için eşitlik / özgürlük / yurttaşlık ekseninde kamucu / katılımcı / toplumcu politikalar geliştirilebilir.

Eğer mikro-demokrasi (parti içi) yoksa makro demokrasi vaadi inandırıcı olamaz.

Yerel yönetimler için güçlü biçimde savunulamayan demokrasi, ulusal ölçekte ilerletilemez.

Parti içinde emek, uzmanlık ve liyakat saygı görmüyor ise, kamu yönetiminde liyakat isteği inandırıcı olmaz.

Eğer hukuk devleti ereğinde erkler ayrılığı ve yasama özerkliği savunulamıyor ve sahiplenilemiyorsa, sol ideoloji için normatif temel olan sosyal devlet istemi etkili olmaz.

Değinilen zaaflar kamucu / katılımcı / toplumcu politikaların geliştirilmesini frenlediği gibi, emek (sınıf) ve çevre (ülke) savunusunun, etkili bir muhalefetle dünyevi norm gerekleri doğrultusunda yapılmasını engelledi.

Nitelikli yasama için TBMM’de “azınlık bilinci” oluşturamayan, ama Parti yönetiminde örgüt içi müzakere yerine azınlık iradesiyle ‘gündemdeki CHP’ aktörleri, şimdi “değişim”! yanlısı.

Parti tartışması yapamayanlar, siyasal rejim / sistem tartışması yapabilir mi?

Nitelikli yasama umudu adına

İbrahim Ö.  Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu
13.04.2023, BİRGÜN

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

24 Haziran seçimleri sonrası haftalık yazılarımın üçüncüsü, 12 Temmuz 2018’de Meclis’teki ilk yazı idi. Beş yıl boyunca büyük çoğunluğu burada kaleme alındı.  BirGün’ün 20. yılına denk düşeni, Meclis’teki son yazı.

Üniversite yıllarında haftalık makalelerimi, Avrupa merkezli farklı ülkelerden de yazıyordum: Barcelona’dan Paris’e, Tahran’dan Tunus’a, Atina’dan Kent’e, Newyork’tan Xi’an’a, ders için ve/ya bilimsel toplantı için bulunduğum mekanlardan (Nisan 2006-Şubat 2017).

KHK’zede olduktan sonra ise, Anayasa oylaması sürecinde çoğu kez “70 günde Anadolu turu nda yazdım.

Ankara’da her günün yaklaşık üçte ikisini geçirdiğim TBMM’de ‘yasama mutfağı’ üzerine okuyucuları bilgilendirmeye çalıştım. Beş yıl boyunca bilgi paylaşımını görsel-işitsel iletişim kanalları yoluyla da çeşitlendirmeye çalıştım.

Üç yıla yayılan Kovid-19 ortamında bile, yasama çalışmalarına katkıda bulunabilmek için, 11 geceyi odamdaki kanepede geçirmeyi göze aldım.

Yasama etkinliklerim üç aşamalı oldu: Komisyonlar, Genel Kurul (GK) ve Anayasa Mahkemesi (AYM).

KOMİSYONLAR

Uluslararası sözleşmeler (ve Bütçe görüşmeleri) bir yana, yasa önerileri için toplanan 139 Komisyon’un 74’üne katıldım. Çoğunda üyelere bilgi notu ilettim. CHP muhalefet şerhlerine (karşı oy yazılarına) katkıda bulunduğum Komisyon Raporu sayısı ise daha yüksek.

GENEL KURUL

Komisyonda kabul edilen hemen her yasa önerisinin Genel Kuruldaki sürecine katılmaya, izlemeye ve katkıda bulunmaya çalıştım. Yasaların Anayasa’ya uygunluğu ve toplum yararına nitelikli yasa olması yönünde -toplam 199 konuşma ile- sürekli çaba harcadım.

AYM BAŞVURUSU

Anayasa Mahkemesi’ne bugüne dek CHP olarak yaptığımız 199 (KHK + yasa + CBK / Cumhurbaşkanlığı kararnamesi) başvuruya son biçimini verdim.

AYM, toplam 6 KHK üzerinde; 44 yasa ve 28 CBK üzerinde karar verdi.

Bunların 41’i iptal ve 31’i ret olarak sonuçlandı.

AYM’nin iptal kararı üzerine yeniden yasal düzenlemenin görüşüldüğü Komisyonları kaçırmamaya çalıştım (çünkü, hiçbiri Anayasa Komisyonu’nda görüşülmedi!)

BEŞ YILLIK BİLANÇO

27. yasama dönemi bilançosu kısaca şöyle:

Tarihsel: 27. Dönem TBMM, yüzyıllar Meclisi oldu: 1919, 1920, 1921 ve 1923.

Nicelik: Yasa: 171 uluslararası sözleşme, 86’sı torba, 53’ü tek konulu yasa.. Toplam 140  CBK ise, paralel yasama oluşturdu.

Nitelik: Yasama andının sıkça çiğnendiği, yasama belleğinin önemsenmediği ve yasama özeninin olmadığı 27. dönemde, AKP-MHP sayısal üstünlüğü, haklılık ölçütü oldu.

AMAÇ DEĞİL, ARAÇ

Katılım ve katkı tartışmaları veya Anayasa’ya aykırılık iddialarımı abartılı bulan AKP-MHP’li vekillere, “TBMM benim için amaç değil, hukuku ilerletme aracı; buna birlikte katkı sunalım. Partilerimiz farklı olsa da, anayasal andımız ortak” veya “çok çalışıyorsunuz, koşturuyorsunuz…” diyenlere, “sönümlendirdiğiniz demokrasiyi inşa etmek için…” biçiminde uyarı ve yanıtlarım oldu.

Mesai arkadaşlarım Özgür Baş, Emre Birden ve Ömer Can Agin, yasama etkinliklerime sürekli katkı sundu. Kuşkusuz, beş gündür ayıklamaya çalıştığım beş yıllık dosyaların oluşmasında her üçünün payı büyük, dağınıklık ise kendime.

AYRICALIKLAR ve LİYAKAT

Üniversitede iken şu görüşü savunurdum: ‘TBMM üyeleri, yasama sorumsuzluğu, yasama dokunulmazlığı ve akçasal yönden yurttaşlara göre ayrıcalıklı olmamalı’.

Beş yıllık deneyimim bunu doğruladı. Seçmen ve seçilen eşitlendiği ölçüde, liyakat (yaraşırlık) ilkesi pekişir.

Ayrıcalıklar ise, nitelikli yasama ve liyakat arasındaki sıkı ilişkiyi gölgeleyici.

CHP-MSP/AKP-MHP

1974’te Ankara Hukuk’u bitirince göreve başladığım İçişleri Bakanlığı ve 2023’te son günlerimi geçirdiğim TBMM arasında İnönü Bulvarı var. O zaman, CHP-MSP güçbirliği hükümeti görevde idi; şimdi ise, hükümet yok, ama AKP-MHP koalisyonu var.
Nereden nereye?

Yarım yüzyıl önce, İnönü Bulvarı’nın altında kamu görevine başlama heyecanı ve bugün üstünde temsili görevi bitirirken duyduğum hüzün arasındaki tam karşıtlıkta ölçüt, demokratik hukuk devleti; yoksa, yaşantımın en durağan ama en yoğun beş yılının sonuna gelmiş olmam değil.

Haliyle, en içten dileğim, 14 Mayıs seçimlerinin TBMM önünde sorumlu hükümetin var olduğu bir anayasal düzen inşa yolunu açması.

BİRGÜN’de KAÇ YIL?

Kesintisiz ‘Birlikte’ köşesi yazıları, BirGün’den üç yaş küçük olsa da, söyleşi ve aralıklı yazılarla 20 yıldır birlikteyiz. Bu akşamki ‘Biz 19’u bitirdik!’ birlikteliğini kutluyor ve BirGün’ün demokrasi imecesine katkısını selamlıyorum.
===============================
Dostlar,

Prof. İbrahim Kaboğlu hocamızı yıllardır izliyoruz. Anayasa Hukukuna olan özel ilgimiz nedeniyle (bu alanda Doktoramız sürüyor!) kendisinin değerli yapıtlarını okumaya çabalıyoruz. Son birkaç yıldır da, son derece ağır Yasama çalışmalarına ve partisi CHP’ye çok yoğun Anayasa Hukuku katkısına ek olarak, BİRGÜN‘de her Perşembe düzenli yazılarını sürdürdü. Biz de bu yazıları ertesi gün web sitemizde paylaşarak daha çok okunmasına katkı vermeye çabaladık.

Bu yazılarında hep HUKUK – HUKUKÇU ETİĞİNE özenle bağlı kaldı. Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ülküsünü profesyonel sorumlulukla ve yetkinlikle, ısrarla savundu. Salt partisi CHP’ye değil, iktidara da, TBMM’ye de engin Anayasa hukuku birikimiyle katkı verdi, yol gösterdi. BİRGÜN makalelerinde zaman zaman yazdığı TBMM çalışmaları izlenimleri tarihsel değerde. Hukuk fakültelerinde, siyaset biliminde.. eğitimde kullanılması gereken somut belgeler.

Emekli olmasına ramak kala, AKP=RTE‘nin bir OHAL KHK’si ile görevine son verilmişti. Uygun bir zamanlama ve kararla CHP tarafından TBMM üyeliğine taşındı ve vargücüyle hizmet verdi. Kendisine şükran borçluyuz. O’ndan ülke olarak yararlanmayı mutlaka sürdürmeliyiz.

Birkaç gün önce yaptığımız uzunca telefon görüşmesinde, şimdi artık sıranın bu yazıları – deneyimleri kitaplaştırmaya geldiğini söyledim, O da böyle düşünüyor bereket. Yarım kalan kitaplar, makaleler, baskısı yinelenecek kitaplar.. Çoook işi var İbrahim hocamın.. Bu konuşma sırasında bir de benden özür dilemez mi!

Geçen yıl Temmuz’da (2022) 69 yaşında Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun olmamız O’nu çok heyecanlandırmıştı. Mülkiye mezuniyetimizi ve Sağlık Hukuku tezli masterimizi biliyordu. Anayasa Hukuku PhD (doktora) çabamızı da. Çok takdir ediyor ve destek vermek istiyordu. Bir paket kitabını yolladı kargo ile. Başkanı olduğu Anayasa Hukuku Derneği’ne üyeliğimiz gerçekleşti. Bizim Ankara Hukuk’tan mezun oluşumuzu Mülkiyeliler Birliğinde mütevazi bir törenle kutlamak istiyordu. Özellikle “azmimizin” (?!) gençlere örnek gösterilmesi gerektiğini belirtiyordu. Ülkemizin olağanüstü yoğun gündeminde bu tasarımını gerçekleştiremediği için üzgündü ve bizden özür diliyordu! Bakar mısınız yüce gönüllülüğüne?? Fransa’nın Ankara Büyükelçiliğinde Légion d’honneur ödülü alırken de hem gururlu hem alçakgönüllü idi.

Prof. Kaboğlu hocamıza / dostumuza ülkemize kattıkları için engin şükranlarımızı sunuyoruz. Dostluğundan güç alıyoruz, birlikte DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ savaşımını sürdüreceğiz;
O 50+ yıllık hukukçu, biz 50+ yıllık tıbbiyeli olarak.. (Bu söylemi aramızda kullanıyoruz..)

Sevgi ve saygı ile. 13 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik