Etiket arşivi: Yargıçlar Sendikası

CUMHURBAŞKANI’NA HAKARET SUÇUNUNUN ANAYASA’YA AYKIRILIĞI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÇALIŞTAYI

Logo_Ankara_Barosu

 

CUMHURBAŞKANI’NA HAKARET SUÇUNUNUN
ANAYASA’YA AYKIRILIĞI ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÇALIŞTAYI

Ankara Barosu tarafından düzenlenen Türk Ceza Kanunu madde 299’un (Cumhurbaşkanı’na Hakaret Suçunun) Anayasa’ya Aykırılığı ve Çözüm Önerileri Çalıştayı, 4 Aralık 2015 günü gerçekleştirildi. Çalıştayın açış konuşmasını, Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran yaptı. Canduran, şöyle konuştu:

“Son dönemde gündemimizde sıklıkla yer alan TCK madde 299, uzun zamandan beri varlık nedeni ve uygulamaları ile hem hukuk camiasında hem de kamuoyunda ciddi tartışmalara neden olmaktadır. Söz konusu suçun, Anayasa’ya, tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve iç hukukumuzda bağlayıcı etkisi bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırılıklar taşıdığı, birçok uygulayıcı ve akademisyen tarafından yüksek sesle dile getirilmektedir. TCK madde 299 ile ilgili olarak her gün açılan soruşturma ve davalar, günlük yaşamın, medyanın ve hukuk gündeminin maalesef ayrılmaz bir parçası konumuna gelmiştir.

Türkiye’nin, özellikle yargı uygulamalarında ifade özgürlüğünden yana değil, kamusal erki kullanan güçten yana olması sebebiyle ciddi hak ihlalleri yaşadığı ve yakın gelecekte de yaşayacağı gözlemlenmektedir. Sorunun, daha vahim ve onarılamaz bir boyuta gelmeden evvel pozitif hukuk kanallarının da aktif kullanım yolunu açarak çözümlenmesi gerektiği açıktır.

Bu vesileyle geniş ve farklı kesimleri bir araya getiren bu çalıştayın, sorunun çözümüne farklı bir bakış açısı getireceğine ve elde edilen çözüm önerilerinin hem uygulayıcılara
hem akademik çevrelere hem de nihai çözümü gerçekleştirecek olan Anayasa Mahkemesi ve/veya TBMM’ye ışık tutacağına inancımız tamdır. Ankara Barosu olarak, bu suç tipi ile ilgili başlatılan çözüm arayışlarının takipçisi ve aktif bir süjesi olacağı vaadiyle çalıştayın başarılı olmasını ümit eder; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım.”

Çalıştayın TCK madde 299’un Yargı Pratiği başlıklı ilk oturumunu, Ankara Barosu ve Anayasa Mahkemesi’nin önceki başkanlarından Yekta Güngör Özden yönetti. Bu oturumda YARSAV Başkanı Murat Arslan, Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, Cumhuriyet Gazetesi Avukatı Tora Pekin ve Ankara Barosu’na kayıtlı Av. Mustafa Gökhan Tekşen, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunun yargı pratiğini anlattı.

Akademisyen Gözüyle TCK Madde 299 konulu 2. oturumun başkanlığını ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Önceki Dönem Yargıcı ve 25. Dönem İzmir Milletvekili Rıza Türmen üstlendi. Bu oturumda da Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Anayasa Hukuku Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Güngör ve Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ece Göztepe Çelebi, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunu akademisyen gözüyle değerlendirdi.

Çalıştayın Basın Gözüyle TCK Madde 299 başlıklı 3. oturumunu da Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran yönetti. Bu oturuma ise Sözcü Gazetesi Yazarı Bekir Coşkun,
Birgün Gazetesi’nden Barış İnce ve Gazeteci – Yazar İlhan Taşçı konuşmacı olarak katıldı.

Av. Hakan Canduran’ın yönettiği Yasama Gözüyle TCK madde 299 başlıklı son oturumunda da CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunu yasama açısından değerlendirdi.
(http://www.ankarabarosu.org.tr/Arkasayfa.aspx?S=HaberTop10Img/haber1916)

======================================

Dostlar,

12. CB Erdoğan’ın kendisine hakaret edildiği savıyla yurttaşlar hakkında açtırdığı davalar
sayıca yüzlerle ifade edilmekte..
Yeryüzünde hiçbir uygar ülkede görülmüş – duyulmuş şey değil!..

AİHM‘nin net tersine içtihatlarına, bizim Yüksek Yargımızın da arada redlerine karşın
yerel mahkemeler genellikle mahkumiyet vermekteler. Bu ceza ne yazık ki “hapis” olarak uygulanmakta. Şehit cenazelerinde yüreğine ateş düşmüş şehit yakınlarından tutunuz,
15 yaşlarında çocuklara dek Erdoğan’ın mahkum ettirdiği insanlar!..

Bay RTE bilerek bu yolu kullanmakta ve bir baskı – korku iklimiyle yapıp – ettiklerine dönük muhalefet ve eleştirileri engellemeye çalışmaktadır. Bu durum düpedüz demokrasi dışıdır, otokratiktir ve çağdaş (modern) demokrasilerde kabul edilmesi olanaklı değildir.

Erdoğan’ın izlediği politikaların doğruluğundan ve hukuka uygunluğundan kuşkusu yoksa
neden bu baskıcı – boğucu yolu seçtiği anlaşılabilir bir tutumdur ve kendini elevermektedir.
Ancak bir hukuk devletinde bu durumun sürgit devamı kabul edilemez.

Hukuk çaresizlik kurumu değildir..

Cumurbaşkanı dahil, hiç kimse de hukukun üstünde değildir.

Hukuk kurumu bu katlanılamaz soruna hızla çare üretmek zorundadır.
Erdoğan, konuşmaları ile pek çok kişi ve kurumu pervasızca aşağılamaktadır.
Kendisini eleştiren ülkemiz aydınlarına “mankurt” deme hakkını kendinde bulabilmektedir!

Davranışları, sözlerinin içeriği, beden dili, küçümseyici bakışları, mimikleri, yersiz biçimde sürekli bağırarak ve hemen her gün çok fazla konuşması yığınları rahatsız ve tedirgin etmekte, çileden çıkarmakta hatta tahrik ederek adeta “suça” (?) kışkırtmaktadır.

Bir Cumhurbaşkanının böylesine davranmaya, kendi ulusunu aşağılamaya,
halkına hakaret etmeye hem insani, hem hukuksal, hem ahlaki, hem demokratik,
hem de mensup olmakla övündüğü İslam dini değerleri bakımından.. hiçbir biçimde
olanak yoktur.

Bu saptama net bir gerçekliktir ve bu davalarda bir karine olarak sanıklar lehine
ilgili mahkemelerde mutlaka hafifletici neden olarak dikkate alınmalıdır.

Hukuk herkesi iyiniyetli olmaya çağırır ve “bir hakkın sırf gayrı ızrar eden” biçimde kullanımını korumaz.

Öyle ki; bu tür davalara bakan mahkemeler Erdoğan hakkında yurttaşını suça iten
kasıtlı ve kışkırtıcı sürgit davranışlarından dolayı suç duyurusunda bulunmalıdır.

Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu sınırsız ve keyfi bir alan değildir.

Salt vatana ihanet suçundan yargılanabilirlik, “yalnızca görevine ilişkin eylemler” ile sınırlıdır.

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı ve Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu şu saptamayı yapmıştır :

“… TÜM YET­Kİ­LE­Rİ İS­Tİ­YO­R”..
CUMHURBAŞKANI, kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı­nı bir ke­na­ra bı­ra­kıp bü­tün yet­ki­le­ri ken­di­sin­de
top­la­mak is­ti­yor. Baş­kan olun­ca ‘her şe­yi is­te­di­ğim gi­bi ya­pa­rı­m’ dü­şün­ce­sin­de…
cum­hur­baş­ka­nı bir si­ya­si par­ti için oy is­ti­yor. Ta­raf­sız­lı­ğı­nı bı­rak­mış, ye­mi­ni­ni unut­muş bir cum­hur­baş­ka­nıy­la kar­şı kar­şı­ya­yız. TÜRKİYE, te­rör ör­gü­tüy­le pa­zar­lık ya­pan bir ül­ke du­ru­mu­na ge­ti­ril­di. Baş­ba­kan­lı­ğı dö­ne­min­de de, Er­do­ğa­n’­ın Yü­ce Di­va­n’­da yar­gı­lan­ma­sı ge­re­ken suç­lar iş­le­di­ği bi­li­ni­yor.

.. ‘Baş­kan­lık sis­te­mi­’ adı al­tın­da ül­ke­mi­zi din­ci bir dik­ta­ya doğ­ru sü­rük­lü­yor­la­r.’..

Tayyip Er­do­ğa­n’­ı ta­raf­sız ha­le ge­tir­me­nin yo­lu, 276 oyu bul­du­ğu­nuz­da, cum­hur­baş­ka­nı se­çil­me­den ön­ce­ki suç­la­ma­lar ne­de­niy­le Yü­ce Di­va­n’­da yar­gı­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak­tır. Baş­ba­kan­lık dö­ne­min­de­ki suç­la­ma­lar ne­de­niy­le Yü­ce Di­va­n’­da yar­gı­lan­ma­sı­na
276 oyu bul­du­ğu­nuz za­man en­gel bir du­rum yok..”
(AA, 05 Şubat 2015)
(Yazının tamamı için : 276’yi_bulan_Erdogan’i_Yuce_Divan’a_gönderir)

Hem tarafsızlığın dışına çıkmak, kendisine oy vermeyen kesimleri en hafif deyimiyle ötekileştirmek hem de Cumhurbaşkanlığı özel korunmasından yararlanmak istemek
çifte standarttır ve hakkaniyet dışı, yüksek adalet duygusunu zedeleyicidir.

Hukuk kurumu (TCK md. 299 vd.) biçimsel kurallarıyla belki bir süre daha Erdoğan’a
hizmet edebilir; ancak kamuoyu vicdanında yükselen isyan, meşru çözümlerini de üretecektir, üretmelidir.

Hukuk devletinin vazgeçilmez gereklerinden biri hukuk güvencesidir,
hukukun öngörülebilirliğidir.
Sert hatta çok sert de olsa olağan eleştiri hakkını kullanan yurttaşlar,
doğal olarak bu 2 temel evrensel hukuk kurumuna dayanmaktadırlar.

Erdoğan’ın, Anayasa md. 2’de tanımlanan ve değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek Cumhuriyet niteliklerinden olan Demokratik – Laik – Sosyal – Hukuk devletini tahrip etme, başkalaştırma hakkı asla olamaz! Bu açıkça Anayasal “darbe” suçudur.

Siyasal partiler başta olmak üzere yüksek yargı (Yargıtay) ve giderek Anayasa Mahkemesi’nin bu yıkıcı gidişe “dur” demelerinin zamanı gelmiştir.
Erdoğan’a bu gerçekler mutlaka anlatılmalıdır.
AİHM, kararlarında daha net ve kesin caydırıcı ifadeler, gerekçeler göstermelidir..

Üniversiteler, Hukukçular, felsefeciler, yönetimbilimciler, basın.. sorunu rahatlıkla tartışmalıdır.
(Bkz. “CHP’li başkana ‘Erdoğan’ hapsi!”,
http://ahmetsaltik.net/2015/11/17/chpli-baskana-erdogan-hapsi/)

AKP’nin akilleri Erdoğan’ı itidal ve teenniye ikna etmeli ve mutlaka frenlemelidir.
Türkiye’nin iç ve dış sorunları haddinden ziyadedir ve bunlara odaklanılmalıdır.
Mahkemeler ve kamuoyu bu yersiz davalarla işgal, taciz ve terörize edilMEmelidir.

Ankara Barosu’na bu sorumlu tutumu nedeniyle teşekkür ediyoruz. Toplantı tutanaklarının, bildiri metinlerinin hızla yayımlanarak kamuoyu ile paylaşılmasını diliyor ve bekliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
11 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

HUKUK GÜVENCE Mİ SİLAH MI?


HUKUK GÜVENCE Mİ SİLAH MI?

Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU
YARSAV Kurucu Başkanı
Yargıçlar Sendikası Genel Başkanı

öfe

Dostlar,

Sn. Eminağaoğlu’nu bu gün dinleyemedik.
ADD Çankaya Şubemizde Sn. Prof. Ali Ercan ile 2’liKonferansımız vardı.

SEÇİM CİDDİ İŞTİR ŞAKAYA GEŞMEZ :
30 MART 2104 YEREL SEÇİ Mİ REFERANDM MU ??

Sevgi ve saygı ile.
15 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliği ve iptali süreci..


Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliği ve iptali süreci..

danistay

 

 

 

 

 

 

 

Dostlar;

Adli Kolluk Yönetmeliği‘nin tümüne aşağıdaki erişkeden ulaşılabiliyor :

http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.8201&sourceXmlSearch=&MevzuatIliski=0

Resmi Gazete tarihi: 01.06.2005, RG sayısı 25832..
15 maddelik..
Sunulan erişkeden indirilince en sonunda şöyle bir dip not var :

  • 21/12/2013 tarihli ve 28858 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Yönetmelik değişikliği ile üçüncü  fıkrasına “Adli Kolluk sorumluluk”  deyiminden sonra gelmek üzere
    “En üst dereceli kolluk amiri” deyimi eklenmiş ve diğer deyimler buna göre teselsül ettirilmiş; 6 ncı maddesine ikinci  fıkrasından sonra gelmek üzere üçüncü ve dördüncü fıkralar eklenmiş ve diğer fıkralar buna  göre teselsül ettirilmiştir.

AKP hükümeti panik içinde, 17 Aralık 2013 rüşvet  – yolsuzluk… skandalının 4. günü yönetmelik değişikliği ile

yargıya müdahale etti ve soruşturmayı engellemek istedi.

Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Barosu, Yargıçlar Sendikası,
Liberal Demokrat Parti ve Ankara Barosu yürütmenin durdurulması
ve iptal
istemli ve ivedi görüşülmesi dilekli dava açtılar :

Türkiye Barolar Birliği (TBB), soruşturma yetkilerinin mülki amirlerle paylaşılması yoluyla, yürütmenin yargı alanına müdahalesine olanak sağlayan

“Adlî Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”
e

karşı yürütmenin durdurulması istemiyle iptal davası açtı.

TBB’nin başvuru dilekçesinde şu anlatımlar yer aldı:

“21.12.2013 tarih 28858 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren
‘Adli Kolluk Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 2. maddesinde
yer alan
c) En üst dereceli kolluk amiri adli olayları, suç işlenmesini önlemek, kamu düzeni ve güvenini korumakla ve bu konuda gerekli tedbirleri almakla görevli ve yetkili olan mülki idare amirine derhal bildirir.” 3. maddesinde yer alan ‘ve en üst dereceli kolluk amirine’ ve ‘Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesinin altıncı fıkrasında sayılan suçlar nedeniyle yapılan soruşturmaların aşamaları hakkında Cumhuriyet savcısı tarafından doğrudan veya varsa ilgili Cumhuriyet başsavcı vekili aracılığıyla Cumhuriyet başsavcısına yazılı olarak bilgi verilmesi zorunludur. Bu bildirim yazıları görüldü şerhinden sonra soruşturma dosyasında muhafaza edilir.’

Hükümlerinin iptalini ve iptali talep edilen düzenlemeler ile ilgili olarak dava sonuna kadar yürütmenin durdurulmasına vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin
davalı idarelere yükletilmesine karar verilmesini vekaleten saygılarımızla dileriz.”

Danıştay 10. Dairesi her 2 dava dilekçesini birleştirerek görüştü ve hızla YD
(Yürütmeyi Durdurma) kararı verdi..
Kural dışı biçimde uzun bir gerekçe ile..

Ne değişmişti ??

NE DEĞİŞMİŞTİ?

İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığınca ‘Adli Kolluk Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle, Emniyet ve Jandarma görevlilerinin adli olaylarda amirlerine bilgi verme zorunluluğu getirilmişti. Resmi Gazete’de yayınlanan değişikliğe göre en üst dereceli kolluk amiri
adli olayları, suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumakla ve bu konuda gerekli önlemleri almakla görevli ve yetkili olan mülki idare amirine derhal bildirmesi
öngörülüyordu…

Danıştay 10. Dairesi ne dedi (4’e 1 oy çokluğu ile)                     :

DURDURULAN HÜKÜMLER

* Adli kolluk görevi yapan polis ve jandarmaya adli olayları,
yakalama, gözaltı, arama gibi operasyonları derhal üst amirlerine bildirme zorunluluğu

*Savcılara da Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) iletişimin tespiti, dinlemesi ve
kayda alınmasını düzenleyen 135/6. maddesindeki rüşvet, kaçakçılık, silahlı örgüt
başta katalog suçlar nedeniyle yapacakları soruşturmaları başsavcıya bildirme zorunluluğu.
Savcılar bu suçlardan dinleme, iletişimin tespiti başta; yapacakları operasyonun yanı sıra soruşturmanın bütün aşamalarını Başsavcılarına “Yazılı” bildireceklerdi.
Savcının “bildirim” yazısı, Başsavcının “görüldü” şerhi ile
soruşturma dosyasına konulacaktı.

* Adli kolluk olan polis ve jandarma, “en üst dereceli kolluk amiri” il ve ilçe emniyet müdürleri ile komutanlarına derhal bilgi vermeden adım atamayacak ve
operasyon yapamayacaktı.

* Savcı da başsavcıya bildirmeden artık rüşvet, örgüt, kaçakçılık gibi katalog suçlardan dinleme izni istediğini başsavcıya bildirmeden operasyon için düğmeye basıp
soruşturmaya geçemeyecekti.

Yürütmeyi Durdurma KARARININ GEREKÇESİ: YETKİ AŞIMI!

Danıştay kararında,

  • “Yönetmelik hükümleri, güçler (erkler) ayrılığı ilkesine aykırı biçimde ceza soruşturma sürecine ilişkin usul kuralları içermekte, adli makamların görev ve yetki alanlarına ilişkin düzenleme getirmektedir. Aynı zamanda Ceza Muhakemesi Kanununun 157. maddesinde yer alan soruşturma gizliliği kuralını da zedeleyecek nitelikteki hükümler, idari düzenleme yetkisinin aşılması nedeniyle yetki yönünden
    açıkça hukuka aykırı
    bulunmaktadır.”

ifadesine yer verildi. Tek karşı oy, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı iken 10. Daire’ye atana üyeden geldi. Ayrıca Tetkik yargıcı da YD kararının davalı bakanlıkların ilk savunmalarının alınmasından sonra değerlendirilmesi yönünde görüş bildirmişti.

Kararın tam metni için lütfen tıklar mısınız?

http://www.ankarabarosu.org.tr/images/Duyurular/durdurma-1.jpg

http://www.ankarabarosu.org.tr/images/Duyurular/durdurma-2.jpg

BAŞBAKAN’DAN AÇIKLAMA: GEREĞİ YAPILIR

Başbakan Erdoğan, Sakarya’da katıldığı törenden çıkışta gazetecilerin konuyla ilgili sorularına,

  • ‘Gereği yapılır, yapıldığı zaman görürsünüz.’‘ yanıtını verdi.

Siyasal iktidarın ne hukuka saygısı var, ne uymaya niyeti ne de olup bitenlerden
ders almaya.. Geçelim hukuk devletini, “yasa devleti” olmaktan bile çok uzaklaştık.
Büyük ölçüde polis devleti olduk.. Üstelik tek adamın mutlak buyruğunda..

AKP’nin faturası artık kaldırılmaz ve dayanılmaz oldu.

T.C. bu ağır ve hak etmediği yükü taşımak zorunda değil..
Biz de Başbakan RTE’nin yanıtı ile yanıt verelim..

  • ‘Gereği yapılır, yapıldığı zaman görürsünüz.’

Sevgi ve saygı ile.
01.01.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Hâkime 9.5 yıl hapis istemi


Dostlar
,

Gerçekten Sayın Yargıç Ömer Faruk Eminağaoğlu‘nun başına geldiği gibi;
AKP’nin insanları aptal yerine koyan “ileri demokrasi” safsatasının
her gün onlarca aykırı örneğini görüyor ve yaşıyoruz.

İstanbul’da geçtiğimiz günlerde öldürülen Alevi gencin (Hasan Ferit Gedik)
“helallik alma” ile cenazenin kaldırılmasına Polisin 3 gün engel oluşunu,
bırakalım ileri demokrasiyi, temel insan hakları ile bağdaşır yanı var mı?

AKP_hukumeti_halkina_ihanet_ediyor_NewYork_Times

Sayın Yargıç Ömer Faruk Eminağaoğlu‘nun başına gelmedik bırakılmadı..

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında yargıç – savcı olarak Ceza Hukuku alanında uzmanlaşmıştı. Siyasal Parti hukukunda özellikle..

AKP’nin yeni HSYK’sı Sn. Eminağaoğlu‘nu önce keyfi biçimde İstanbul’da bir ilk derece mahkemesine atadı bir tür rütbe indirimiyle. O da yetmedi, bu kez Çankırı Sulh Ceza Yargıçlığına..

Oysa Sn. Eminağaoğlunun bir de Sendika Genel Başkanlığı (önce YARSAV sonra Yargıçlar Sendikası) söz konusu idi ve ilgili mevzuat kendisinin temel insan haklarından olan bu örgütlenme hakkını kullanabilmesi için Ankara’da kamu görevini sürdürmesi gerekiyordu. AKP’nin 12 Eylül 2010 Anaysa değişiklikleri ile iyice belirleyici olduğu
“yeni HSYK” bu hukuk kurallarını da tanımadı ve Ankara dışında görevlendirdi.
Ayrıca, kurduğu sendikaların da başına gelmedik bırakılmadı.

Fakat Sn. Eminağaoğlu öyle kolay pes edecek bir insan değil.
Çok da sıkı donanımlı bir hukukçu.
Dolayısıyla demokratik savaşımını dirençle sürdürmekte.
Geçtiğimiz yıl Yargıtay’daki bir duruşmasına katılmıştık ve oybirliği ile aklanmıştı.

Davaların sonu gelmiyor..
Tam bir linç infazı..
Aykırı seslere AKP sisteminde asla yer yok.. En gaddar biçimde gereken kararlılıkla
ve ödünsüz bastırılmalı ki toplum sindirilerek korku ile terbiye edilsin; tam faşizm taktiği..

Yapılanları şiddetle kınıyoruz.

Basit bir toplantı – gösteri yürüyüşüne evrensel – anayasal – yasal DOĞAL hakkını kullanarak katılmanın 9.5 yıl hapisle cezalandırılması istemiyle dava açılmasının
hukuk devletinin hangi ilkesiyle yapılabildiğini ve dünyada gelmiş – geçmiş örneğini gösterebilecek meslek namuslu bir hukuk adamı var mıdır??

Sn. Eminağaoğlu‘na dayanışma ve destek duygu ve düşüncelerimizi sunuyoruz.

Haber, dünkü (3.10.13) Cumhuriyet‘te yer aldı..

Sevgi ve saygı ile.
04.10.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Hâkime 9.5 yıl hapis istemi

portresi
Çankırı yargıçlarından Ömer Faruk Eminağaoğlu,
15 Haziran’da (2013) Gezi eylemlerine destek amacıyla Kennedy Caddesi’nde çok sayıda CHP milletvekilinin de hazır bulunduğu gösteriye katıldı. Radikal gazetesinin haberine göre Eminağaoğlu hakkında bu eylem nedeniyle Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.

Savcılık, Eminağoğlu hakkında “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet Etmek” suçundan 9.5 yıla kadar hapis istemiyle cezalandırılması istendi. İlk duruşma
20 Kasım’da görülecek. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı, Facebook adresinde,
“Suriye sınırına toplanıp, herkes el ele tutuşarak bu sınır geçilmez,
yurtta barış dünyada barış mesajı verilmeli idi” diye yazan Eminağaoğlu için soruşturma da başlattı.

Ancak soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildi.

Eminağaoğlu, “Sözün bittiği noktadayız.” dedi.
(Cumhuriyet, 3.10.13)

Merdan Yanardağ’a verilen cezanın kanıtları açıklanmalıdır!

Dostlar,

YURT Gazetesi’nin başarılı genel yayın yönetmeni, toplumcu yazar – aydın
Sayın Merdan Yanardağ kardeşimize verilen terör örgütü üyeliği gerekçeli
10.5 yıllık hapis cezası içimizi bir “yanardağ”a çevirdi..

Ergenekon davası boyunca böyle bir örgütün varlığı kanıtlanamadı.

Ama, varlığı kanıtlanamayan, Emniyet’in, Genelkurmay’ın “yok” dediği
sanal örgüte üyelikten, özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi
çooook ağır cezalar yağdırdı..

Mahkeme, gerekçeli kararını bir an önce yazmalı ve hükümlerine temel oluşturan maddi olguları, somut kanıtları tek tek ortaya koymalıdır.

Kaldı ki, öyle derin usul hataları yapıldı ki, karar Yargıçlar Sendikası ve eski İstanbul Barosu başkanı çok deneyimli hukukçu Turgut Kazan’a göre YOK HÜKMÜNDE.. (Hukuk diliyle Mutlak butlan ile sakat). Örn. karar alma sürecine mahkemenin duruşma yapan asıl üyelerine ek olaral yedek üyeler de, -kendi itiraflarıyla- katıldılar..

Bu konuda sitemizde yer alan aşağıdaki yazımıza da bakılmalıdır :

Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir! (15.8.13)
(http://ahmetsaltik.net/2013/08/15/ergenekon-davasi-karari-yok-hukmundedir/)

Ergenekon davası kararlarını bu milletin hazmetmesi olanak dışıdır.
Bu vicdanları isyan ettiren intikam cezaları, mutlaka adalet zeminine taşınacaktır..

Sevgi ve saygı ile.
15.8.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===============================================

Merdan_Yanardag'a_verilen_cezalarin_kanitlarini_aciklayin_YURT_15.8.13

Haber Merkezi – Ergenekon davasında verilen ağır cezalara aydınlardan tepkiler sürüyor. Genel Yayın Yönetmenimiz Merdan Yanardağ’a verilen 10 yıl 6 ay hapis cezası sanatçı ve gazetecileri ayağa kaldırdı.

LEVENT ÜZÜMCÜ: KANITLAR HALKA SUNULMALI

Ünlü oyuncu Levent Üzümcü, Ergenekon kararlarıyla ilgili “Cezaları gerektiren bütün kanıtlar halka sunulmalıdır” yorumunu yaptı.

NURAY MERT: MAHKEMELER SİYASİ BASKI ARACI

Gazeteci Nuray Mert ise “Mahkemelerin siyasi bir baskı aracı olarak kullanıldığını düşünüyorum” dedi. Yanardağ’a verilen cezayı kınayan Mert, “Asıl önemlisi, bu davanın ‘statüko ile hesaplaşma’ olarak takdim edildiği halde, hasaplaşma olması gerçeğinin göz ardı edilmesinden bahsediyorum” diye konuştu.

TUNCAY ÖZİNEL: BU ÜLKEDE ADALET ÖLDÜ!

Yanardağ’a verilen ağır cezayı bir hikaye ile anlatmak istediğini belirten tiyatrocu Tuncay Özinel ise şöyle konuştu: “Ölümlerin çan çalarak ilan edildiği bir ülke varmış. Çan bir defa çalındığında, halktan biri, iki defa çalındığında, asillerden biri, üç defa çalındığında, saray çevresinden biri, dört defa çalındığında ise kral ölmüştür. Günün birinde çan sesi duyulur. Bu kez çan beş kere çalar. Meraklanan kalabalık, ‘Nedir bu beş çan sesi?’ diye sorar ve ‘Adalet öldü!’ yanıtını alır. Evet bu ülkede adalet öldü!” yanıtını verdi.

PELİN BATU: ADALET SİSTEMİNE İNANCIMIZI KAYBEDİYORUZ

Oyuncu ve yazar Pelin Batu, Merdan Yanardağ’a verilen hapis cezasına tepki göstererek “Ne yazık ki adalet sistemine olan inancımızı her geçen gün kaybediyoruz” dedi. Bu yapılanların sadece okuyan yazan kesime değil herkese karşı uygulandığını belirten Batu, “Sokaktaki halkın kafası çok karışık. Sapla saman birbirine karışmış şekilde” diye konuştu. Yurtdışındaki gazetelerin Ergenekon davasıyla dalga geçtiğini hatılrlatan Batu, “Amerikalılar bile ülkemizde adalet sistemiyle dalga geçiyor. Türkiye’de ki en büyük sorun hukuk sistemindedir. Doğru düzgün bir anayasa istiyoruz ancak bu zihniyetle zor görünüyor” yorumunu yaptı.

MUSTAFA MUTLU: DAVA SİYASİ

Gazeteci Mustafa Mutlu, bir dönem birlikte çalıştığı meslektaşı Merdan Yanardağ’a destek verdi. Ergenekon mahkemesinin kararlarının yok hükmünde olduğuna dikkat çeken Mutlu, “Çünkü yedek hakimler karara katılmıştır” dedi. Mutlu, Merdan Yanardağ’ın bugüne dek meslek ilkelerinden zerrece sapmadığını vurguladı. Davanın siyasi olduğunu ifade eden Mutlu, “Mahkemenin ağır cezalar içeren hükmünün Yargıtay’da bozulacağından kuşkum yoktur” diye konuştu.

OKTAY EKŞİ’DEN DESTEK ZİYARETİ

CHP İstanbul Milletvekili ve Gazeteci Oktay Ekşi, Merdan Yanardağ’a verilen hapis cezasının ardından gazetemize destek ziyaretinde bulundu. CHP’li Ekşi, Genel Müdürümüz Ezgi Seda Özbolat ve Yazıişleri Müdürümüz Hicran Aygün’le görüştü.

Oktay_Eksi'den_YURT'a_ziyaret_15.8.13

Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir!


Ergenekon_karari_yok_hukmunde

 

Dostlar,

Yargıçlar Sendikası‘nın son derece cesur ve hukuksal bakımdan sıkı olduğu anlaşılan tarihsel derecede önemli basın açıklaması aşağıda.

  • Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir!

Biz, hukukuçu olmamakla birlikte, açıklamayı yerinde ver doğru buluyoruz.

Bu açıklama paylaşılmalı, okunmalı.

Temel_haklara_iliskin_evrensel_kurallarin_onceligi

Yargıçlar Sendikası’nın yürekli ve birikimli, yurtsever yargıçlarına teşekkür borçluyuz..

Sevgi ve saygı ile.
13.8.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir!

Yargıçlar Sendikası tarafından yapılan açıklama:

yargiclar_sendikasi_logosu

 

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin iki yedek üye yargıcı, 10 Ağustos 2013 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki beyanlarında özetle;

 

“Ergenekon davasıyla ilgili olarak dosya içeriği bilinmeden konuşulduğunu, kendilerini eleştirenlerin ‘gerekçeli kararı beklemeleri” gerektiğini, 45 gün boyunca her gün 08:00-21:00 saatleri arasında iddiaları (dosyayı) değerlendirdiklerini,

kişilerin durumlarını hassas terazide tartar gibi tek tek incelediklerini; verdikleri karar noktasında vicdanen çok rahat olduklarını, çok isabetli ve hukuksal bir karar verdiklerini, özellikle son hükmün hazırlık aşamasının çok yoğun geçtiğini,
yoğun hararetli bir müzakere dönemi geçirdiklerini, yedek hâkimler olarak
gerekçeye dönük olarak çalıştıklarını”
 belirtmişlerdir.

Bu beyanlarda iki yedek üyenin, “hüküm öncesinde yaklaşık 45 gün süren müzakerelere, asıl heyeti oluşturan başkan ve iki üye yargıç ile birlikte kendilerinin de katıldıklarını, çok sayıda ağır hapis cezalarını içeren hükmün oluşumuna değerlendirme ve görüşleriyle katkı sunmaları nedeniyle vicdanen çok rahat olduklarını, gerekçeli karar yazımına da katılacaklarını” açıkça ifade ettikleri görülmektedir.

Kamuoyunda “Ergenekon Davası” olarak adlandırılan, bir eski Genelkurmay Başkanı, birçok gazeteci, akademisyen, siyasal parti mensubunun da yer aldığı çok sayıda kişinin, çok sayıda suçtan sanık olarak yargılandıkları davada, 5 Ağustos 2013 tarihinde İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce açıklanan karar, gerek nitelik ve içerik, gerekse yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti gibi yönlerden ulusal ve uluslararası alanda birçok tartışmalara neden olmuştur.

ÖZEL GÖREV YÜKLENEN MAHKEMELER

İki yedek üyenin açıklamaları, davanın karar sürecine yönelik olup, anılan kararın içeriğini adli yönden denetlemek kuşkusuz görev alanımız dışında ise de,
bu durum tüzüğümüzdeki amaç ve ilkeleri gözeterek açıklama yapmamıza engel değildir.

Temel haklara ilişkin evrensel kuralların, iç hukukta yasalardan öncelikli olarak uygulanması yolundaki Anayasa’nın 90/son maddesi gözetildiğinde,
taraf olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi‘nde ve BM Kişisel ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi
‘nde yargılamanın adil yapılmasına, bunu tam anlamıyla gerçekleştirecek bir mahkemenin varlığına işaret edildiğinden, BM İnsan Hakları Komisyonu‘nca 2003 yılında onaylanan ve HSYK tarafından da 2006 yılında benimsenen BM Yargı Etiği Kuralları‘nda, bir mahkemenin mutlaka

  • “bağımsızlık, 
  • tarafsızlık, 
  • doğruluk ve tutarlılık, 
  • dürüstlük, 
  • eşitlik, ehliyet ve liyakat” 

esas ve ilkeleri çerçevesinde oluşması ve görev yapması gerektiği vurgulanmaktadır.
Bu kurallarda, anılan ilkelerin mevzuat boyutuyla sağlanmasının yanında,
uygulamada da yaşama geçirilmesi, yine aksi yolda bir algı ve görüntünün de
ortaya çıkartılmaması ayrıca ifade edilmektedir.

Sendikamız; erkler ayrılığına, yargı bağımsızlığına, adil yargılama ve yargı etiği kurallarına aykırı olarak yapılandırılan ÖGM’lerin kaldırmasını, hukuk devletinin,
hukukun üstünlüğünün, meslek kurallarının korunması adına baştan beri
her düzlemde savunmakta olup, somut bir davanın görüldüğü mahkemede görevli
iki yedek yargıcın açıklamaları, faaliyetlerimizin haklılığını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu nedenle aşağıdaki açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür:

YEDEK HAKİMLER HÜKME KATILAMAZLAR

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası‘nın (CMY) 250 nci maddesinde düzenlenen mahkemeler, kendilerine özel görev yüklenen ağır ceza mahkemeleridir.

5235 sayılı Yasa’nın 9/3 ncü maddesi uyarınca, ağır ceza mahkemelerinde
bir başkan ve yeteri kadar üye bulunmaktadır ve bu mahkemeler bir başkan ve
iki üye ile toplanmaktadır.

5271 sayılı Yasa’nın 250 nci maddesinde öngörülen özel görevli mahkemelerde
ayrıca yedek yargıçlar da bulunmaktadır. Bu yedek yargıçlar soruşturma sürecinde, yargıç kararı alınması gereken işlere bakmakla görevlidirler. Kovuşturma yani yargılama sürecinde ise bu yedek yargıçlar, yalnızca heyette süreçte boşluk
ortaya çıkabilmesi olasılığı nedeniyle İHAM kararlarından hareketle, yargılamada yüzyüzelik kuralları gözetilerek yalnızca duruşmayı izlemekle yetinmesi gereken yargıçlar olup, bunun ötesinde bir görevleri bulunmamaktadır. Bu durumda yedek yargıçlar, heyette boşluk olduğunda heyete katılırlar, heyette boşluk olmadığında ise
ne heyete, ne müzakereye ve ne de hükme hiçbir biçimde katılamazlar.

CMY’nin 227/1 maddesi uyarınca (hükmün tartışılıp oylandığı) müzakerede
ancak ve ancak hükme ve karara katılacak yargıçlar bulunabilir.

CMY’nin 229/1 maddesi uyarınca, müzakerede mahkeme başkanı,
kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı toplar ve en sonra kendi oyunu verir.

CMY’nin 232/4 maddesi uyarınca da, karar ve hükümler, karar ve hükme katılan yargıçlar tarafından imzalanır.

Yargı bağımsızlığı, yargının dışa karşı bağımsızlığı yanında yargının kendi içinde de bağımsız olmasını, hiçbir biçimde ne içerden ne de dışardan etki altında olmamasını gerektirmektedir.

CMUY’nın 308 nci maddesinde, mahkemenin yasaya aykırı oluşması,
mutlak bir hukuka aykırılık durumu olup,
bu durum da hükmün esastan incelenmesini engelleyen
usulden mutlak bir bozma nedenidir.

Yapılan açıklamalardan, nihai mahkeme hükmünün tartışılıp oylanarak belirlendiği müzakerelere; hükmü veren heyeti oluşturan ve hükmü imzalayan başkan ve
iki üye yargıcın dışında, iki yedek üye yargıcın da katıldığı, bu sürece etki ve
katkıda bulundukları tartışmasız ortaya çıkmıştır.

Hükmün tartışılıp, hazırlanıp açıklanacağı müzakerelere katılma yetki ve görevleri olmayan bu iki yedek üyenin her ne biçimde olursa olsun müzakere sürecine katılmasıyla, iç hukuk ve tüm evrensel hukuk kuralları gözetildiğinde,

yargı etiğine ilişkin tüm kurallara aykırı hareket edildiği,
yine adil yargılama kurallarının ihlal edildiği,
hukuka uygun bir karar ortamının oluşturulmadığı,

böylece kararın açıklanma sürecinde yaşanan açıklık kurallarına aykırılığın da ötesinde
başkaca çok daha büyük aykırılıkların da yaşanmış olduğu, tartışmasız bir biçimde ortaya çıkmıştır.

KARAR YOK HÜKMÜNDEDİR                                 :

Bu durum müzakereyi de kapsamına alan adil yargılama sürecine müdahale ortamını yaratan heyetin, yine müzakereye katılma yetki ve görevleri olmadığı halde müzakereye katılan yedek üyelerin adli, mesleki, disiplin ve etik sorumluluğunu ortaya çıkardığı gibi;

ÖGM’lerin birçok kaldırılma gerekçesinden biri olarak belirtilen bu mahkemelerde;

  • kural olarak adil yargılamanın yapılmadığı, 
  • adil yargılama ortamının bulunmadığı, 
  • ehliyet ve liyakattan bile yoksun kişilerin görevlendirildiğini de 

ayrıca ve bir kez daha doğrulamıştır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları itibarıyla bu süreç usulden mutlak bir bozma nedeni olarak ortaya çıkmakta olup, o boyut temyiz süreci ile ilgili bir konudur.

Mevzuat; hükmün oluşturulduğu müzakerelerde, yalnızca karar ve hükme katılacak yargıçların bulunmasına ve hükmün yalnızca onlar tarafından oluşturulmasına
izin vermekte iken; anılan beyanlar, yedek üye yargıçların da bu sürece katıldıklarını
ortaya koymuştur. Sürece başkaca katılan olup olmadığı henüz bilinmemektedir.
Bu biçimdeki bir hükmün,

  • “yasal görev ve yetkisi bulunmayan yargıçların katılım ve katkısıyla oluşturulup, yasaya uygun müzakere edilmiş gibi tutanağa bağlanarak”

açıklandığı verilen beyanlarla ortaya çıktığından; hukuksal temelde müzakere yapılmadan duyurulan karar nedeniyle, hükmün hukuken doğmadığı,
yani “yok hükmünde olduğu” tartışmaları da hiçbir zaman gündemden düşmeyecektir.

Mahkemenin iki yedek üye yargıcının birbirini doğrulayan beyanları,
ulusal ve uluslararası kamuoyunun ve hukuk çevrelerinin gündeminde olan ve
önem atfettiği böyle bir davada bile,
temel hak ve özgürlüklerin bu mahkemelerde nasıl hiçe sayıldığını
çok açıkça göstermiştir.

Özel Görevli Mahkemeler‘de hukukun üstünlüğünden uzaklaşıldığı için
bu mahkemelere her durumda karşı olduğunu açıklayan Yargıçlar Sendikası,

  • bu mahkemelerde adil yargılama ortamının oluşmadığını,
  • hukukun üstünlüğünün ve yargı etiğinin çok açıkça ihlal edildiğinin 

bir kez daha ortaya çıktığını belirterek;

hukukun üstün, etkin ve egemenliği için

Özel Görevli Mahkemelerin bir an önce kaldırılmasını ifade etmektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
(http://www.yargiclarsendikasi.org/Basin_Aciklamalari/Basin_Aciklamasi_1/, 12.8.13)

YARGIÇLAR SENDİKASI YÖNETİM KURULU