Etiket arşivi: BM İnsan Hakları Komisyonu

Tarihimizde 17 Şubat Olayları…..

Tarihimizde 17 Şubat Olayları…..

Yıl Açıklama
1923 İzmir’de 1. İktisat Kongresi düzenlendi. 7 işçi, 1 çiftçi kadın katıldı. İlk günkü oturumu 500 kadının izlediği kongrede kadın işçilere doğum öncesi ve sonrasında 8 haftalık izin verilmesi, kadınların madenlerde çalıştırılmalarının yasaklanması, işyerlerinde emzikhaneler açılması gibi kararlar alındı. Kongrenin kapanış konuşmasını Rukiye Hanım yaptı.
1925 Aşar Vergisi kaldırıldı. Köylü aşar yükünden kurtuldu. Basın, aşarın kaldırılmasını büyük bir devrim olarak sundu.
1926 Medeni Kanun kabul edildi. Böylece erkeğin çok eşliliğini ve tek taraflı boşanmasını kabul eden şeriat hukukuna dayalı aile düzeninin yerini, bu konularda eşitlik getiren ama yerine erkeğin “reis” olduğu, kadının ev işlerinden sorumlu tutulduğu, ikametgah seçimi, çocukların velayeti konusunda karar verme hakkı gibi belli başlı hakların sadece erkeklere ait olduğu bir aile düzeni getirildi.
1934 Avusturya’da sosyal demokratlar gösteri düzenlediler. Güvenlik güçleri göstericilere müdahale etti; birçok gösterici öldürüldü. Hükümet sıkıyönetim ilan etti.
1939 Hatay Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını, Hatay kanunları olarak kabul etti.
1957 Ordular arası futbol karşılaşmalarında Türkiye takımı rekor kırdı;
Amerika ordu takımını 19-0 yendi.
1959 Başbakan Adnan Menderes ve beraberindekileri Londra’ya götüren uçak Gatwick Havaalanı yakınlarında düştü; Başbakan Adnan Menderes kurtuldu, 16 kişi öldü.
1967 Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) Genel Başkanı Feyzullah Ertuğrul’u Elazığ’ın bir köyüne atadı.
1968 Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Çetin Altan Meclis’te Adalet Partililere “Çoğunluğunuz var, ama ağırlığınız yok” dedi. Bunun üzerine Meclis’te kavga çıktı.
1968 Milletvekilleri Meclis’e gelen mini etekli kadınlardan şikâyetçi olduklarını bildirdiler.
1973 Petrol Ofisi genel müdürlüğüne bir kadın atandı. Şeyda Okyatmaz Türkiye’de ilk kez bu düzeye yükseltilen kadın yönetici oldu.
1983 Dört Filistinli gerilla Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yeniden ikişer kez ölüme mahkum edildi. Filistinli gerillalar Mısır’ın Ankara Büyükelçiliği’ni basarak
iki güvenlik görevlisini öldürüp içeridekileri 45 saat rehin tutmuşlardı.
1984 Avusturya’da yapılan Avrupa Güzellik Yarışması’nı Türkiye güzeli Neşe Erberk kazandı.
1986 Barış Derneği davasından tutuklu 6 kişi tahliye edildi. Tahliye edilenler arasında
Reha İsvan ve Gencay Şaylan da yer alıyordu. Ali Sirmen, Erdal Atabek, Ali Taygun, Ergun Elgin, Hüseyin Baş, Orhan Taylan’ın tahliye talebi ise reddedildi.
1987 12 Eylül askeri darbesinden sonra toplatılan 39 ton ağırlığındaki kitap, dergi, günlük ve haftalık gazete SEKA’da imha edildi. Kağıt hammaddesi olarak kullanılacak yayınlar
5 kamyonla taşındı.
1993 Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis‘in bulunduğu askeri uçak,
Ankara Güvercinlik alanından kalktıktan hemen sonra düştü. Eşref Bitlis ile beraberindeki 3 subay ve bir assubay da öldü.
1993 Dev-Sol ve TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu) üyesi 18 siyasi tutuklu, kazdıkları 35 metre uzunluğundaki tünelden yararlanarak Nevşehir E Tipi Kapalı Cezaevi’nden firar etti.
1994 Özgür Gündem gazetesi bölücü yayın yaptığı gerekçesiyle 1 ay süreyle kapatıldı.
1994 Demokrasi Partisi (DEP) Suruç İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Akpolat kimliği belirsiz kişilerce öldürüldü.
1994 Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa ve Adalet Komisyonu Refah Partili Hasan Mezarcı’nın dokunulmazlığının kaldırılmasını kararlaştırdı.
1996 Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sabri Ergül, Manisa Emniyet Müdürlüğü’nün kapısına, “Bu işyerinde işkence vardır” yazılı bir tabela astı.
2002 Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,”26 Aralık 2000’de süresiz açlık grevine katılanların sayısı 1596, ölüm orucuna katılanların sayısı 432 iken, 7 Ocak 2002’de süresiz açlık grevine katılanların sayısı sekize, ölüm orucuna katılanların sayısı 142’ye düşmüştür” dedi. F Tipi Cezaevleri’ne karşı başlatılan ölüm oruçları ve cezaevlerine müdahale nedeniyle bugüne kadar 85 kişi yaşamını yitirdi.
2003 Britanya’nın başkenti Londra’da kent merkezine araçlarla girişin ücretlendirilmesi uygulaması başladı. 07:00-18:30 saatleri arasında kent merkezine araçlarıyla girenler
5 sterlin (13 milyon lira) ödeyecek. Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone, toplanan paranın toplu taşımaya harcanacağını açıkladı.
2003 NATO Askeri Komitesi, olası Irak savaşı için Türkiye’nin taleplerini karşılama konusunda uzlaştı. İttifakın kurucu anlaşmasının 4. maddesi ilk kez işletildi.
2004 Türkiye’yi ziyaret eden ilk İsveç Başbakanı Göran Persson Ankara’ya geldi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la AB, Kıbrıs, Irak ve ikili ilişkileri görüştü.
2005 Paraguay’ın eski Devlet Başkanı Raul Cubas’ın kaçırılan kızı,
beş ay sonra ölü bulundu. Cecilia ödenen fidyeye karşın bırakılmamıştı.
2005 Turist Rehberleri Meslek Yasası’nın çıkmasını isteyen Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Galata Kulesi’nin önünde faklı dillerden pankartlar taşıyarak
eylem yaptı.”Turizm emekçisiyiz ama hiç bir sosyal güvencemiz yok’ dediler.
2006 BM İnsan Hakları Komisyonu, ABD’nin 500’e yakın esiri Cenevre Sözleşmesi‘nin uyulmadan dört yıldır tuttuğu Guantanamo üssünün derhal kapatılması ve tutsakların yargılanması ya da serbest bırakılmasını istediği bir rapor açıkladı.
2006 İtalya Reform Bakanı Roberto Calderoli’nin Hz. Muhammed karikatürü basılı tişört giymesi Libya’nın Bingazi kentinde protesto edildi.1000 kişi İtalya Konsolosluğu’na yürüdü. Polisin müdahalesiyle çatışma çıktı; 11 kişi öldü, 35 kişi yaralandı.
2007 İtalya’da çoğunlukla sol gruplardan oluşan göstericiler Vicenza kentinde
ABD’ye ait askeri üssün genişletilmesini protesto etti.
2008 Kosova, Sırbistan’dan ayrılarak tek taraflı bağımsızlık ilan etti. 
2009 ABD Başkanı Barack Obama, Afganistan’a 17 bin takviye asker gönderilmesine
onay verdi.
2010 Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandı
2011 Tunus ve Mısır’da yaşananlardan ilham alan Libyalı muhalifler hükümet karşıtı protestolara başladı.
2012 Yunanistan’ın Olimpiya kentinde eski olimpiyatlarla ilgili antik eserlerin sergilendiği müze silahlı kişilerce soyuldu; 70 dolayında eser çalındı.
2012 Adı bir konut kredisi skandalına karışan ve görevini kötüye kullandığı iddia edilen Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff istifasını açıkladı
2012 TBMM Genel Kurulu’nda, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Kanunu’nda değişiklik yapan kanun teklifi kabul edildi. Yeni kanuna göre, belirli bir görevi yapmak üzere Başbakan tarafından görevlendirilen kamu görevlileri ve MİT mensuplarına soruşturma açmak için Başbakan’ın izni gerekecek.

(http://bianet.org/tarihte/17/2, 17.02.2017)
===========================================
Dostlar,

Merhum Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis‘in uçağına ABD – NATO gladyo – kontrgerillasının yaptığı sabotaj, aynı zamanda Türkiye’nin PKK sorununu insancıl ve barışçı çözümüne de sabotaj oldu.. Aradan 24 uzun yıl geçti..

Sözde “Kürt sorununu” yapay biçimde yaratan ve PKK’yı kurup silahlandırarak üzerimize süren dış güçler ve içerideki işbirlikçileri, günümüze dek bu sorunu istismar ederek ülkemizde kardeş kanı dökmeyi ve çirkin siyasete alet etmeyi sürdürüyorlar..

17 Şubat, yakın tarihimizde oldukça önemli olaylara sahne oldu. Yoksul Türkiye Cumhuriyeti, daha 1,5 yaşında bile değilken, onca yoklukla boğuşurken, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde devimci yönetim, yoksul köylünün belini kıran ve ürünün 1/10’u biçiminde mal olarak alınan aşar/öşür (Ondalık) vergisini büyük bir özveri ile kaldırdı. Bu vergi, Bütçe gelirlerinin neredeyse 1/4’ünü oluşturuyordu.. İşte halktan yana – halkçı yönetim budur..

Ayrıca, Osmanlı’nın şeriata dayalı 1850 maddelik Mecelle adlı temel yasası kaldırılarak,
büyük bir devrimle laik temelli Medeni Kanun kabul edildi TBMM’de.. 4 Ekim 1926’da da yürürlüğe girdi. Lozan’da tanınan Gayrımüslim azınlıklar (Ortodoks Rumlar, Musevi Yahudiler öbür Hıristiyanlar) bu kadarını beklemiyorlardı. Lozan’da sağladıkları ayrıcalıkları bırakıp, dilekçe vererek Türk Medeni Kanunu’na tabi olmak istediklerini bildirdiler.. Anadolu halkı böylece birarada yaşama kültürü inşa ediyordu. Günümüzde ise yöneticiler “bunlaaaaar…” diye başlayıp etnik kümeleri sık sık ve uzun uzu sayarak neye hizmet ediyor? Bunca aymazlık olur mu, kasıt mı aramak gerekir??

İnsanlığın onuru, gönenci, barışı, yücelmesi için bilimsel akılcılıkla ve insan sevgisi ile
çaba gösteren herkese bin selam olsun..

Sevgi ve saygı ile. 17 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir!


Ergenekon_karari_yok_hukmunde

 

Dostlar,

Yargıçlar Sendikası‘nın son derece cesur ve hukuksal bakımdan sıkı olduğu anlaşılan tarihsel derecede önemli basın açıklaması aşağıda.

  • Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir!

Biz, hukukuçu olmamakla birlikte, açıklamayı yerinde ver doğru buluyoruz.

Bu açıklama paylaşılmalı, okunmalı.

Temel_haklara_iliskin_evrensel_kurallarin_onceligi

Yargıçlar Sendikası’nın yürekli ve birikimli, yurtsever yargıçlarına teşekkür borçluyuz..

Sevgi ve saygı ile.
13.8.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===========================================

Ergenekon Davası Kararı yok hükmündedir!

Yargıçlar Sendikası tarafından yapılan açıklama:

yargiclar_sendikasi_logosu

 

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin iki yedek üye yargıcı, 10 Ağustos 2013 tarihli Milliyet Gazetesi’ndeki beyanlarında özetle;

 

“Ergenekon davasıyla ilgili olarak dosya içeriği bilinmeden konuşulduğunu, kendilerini eleştirenlerin ‘gerekçeli kararı beklemeleri” gerektiğini, 45 gün boyunca her gün 08:00-21:00 saatleri arasında iddiaları (dosyayı) değerlendirdiklerini,

kişilerin durumlarını hassas terazide tartar gibi tek tek incelediklerini; verdikleri karar noktasında vicdanen çok rahat olduklarını, çok isabetli ve hukuksal bir karar verdiklerini, özellikle son hükmün hazırlık aşamasının çok yoğun geçtiğini,
yoğun hararetli bir müzakere dönemi geçirdiklerini, yedek hâkimler olarak
gerekçeye dönük olarak çalıştıklarını”
 belirtmişlerdir.

Bu beyanlarda iki yedek üyenin, “hüküm öncesinde yaklaşık 45 gün süren müzakerelere, asıl heyeti oluşturan başkan ve iki üye yargıç ile birlikte kendilerinin de katıldıklarını, çok sayıda ağır hapis cezalarını içeren hükmün oluşumuna değerlendirme ve görüşleriyle katkı sunmaları nedeniyle vicdanen çok rahat olduklarını, gerekçeli karar yazımına da katılacaklarını” açıkça ifade ettikleri görülmektedir.

Kamuoyunda “Ergenekon Davası” olarak adlandırılan, bir eski Genelkurmay Başkanı, birçok gazeteci, akademisyen, siyasal parti mensubunun da yer aldığı çok sayıda kişinin, çok sayıda suçtan sanık olarak yargılandıkları davada, 5 Ağustos 2013 tarihinde İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce açıklanan karar, gerek nitelik ve içerik, gerekse yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti gibi yönlerden ulusal ve uluslararası alanda birçok tartışmalara neden olmuştur.

ÖZEL GÖREV YÜKLENEN MAHKEMELER

İki yedek üyenin açıklamaları, davanın karar sürecine yönelik olup, anılan kararın içeriğini adli yönden denetlemek kuşkusuz görev alanımız dışında ise de,
bu durum tüzüğümüzdeki amaç ve ilkeleri gözeterek açıklama yapmamıza engel değildir.

Temel haklara ilişkin evrensel kuralların, iç hukukta yasalardan öncelikli olarak uygulanması yolundaki Anayasa’nın 90/son maddesi gözetildiğinde,
taraf olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi‘nde ve BM Kişisel ve
Siyasal Haklar Sözleşmesi
‘nde yargılamanın adil yapılmasına, bunu tam anlamıyla gerçekleştirecek bir mahkemenin varlığına işaret edildiğinden, BM İnsan Hakları Komisyonu‘nca 2003 yılında onaylanan ve HSYK tarafından da 2006 yılında benimsenen BM Yargı Etiği Kuralları‘nda, bir mahkemenin mutlaka

  • “bağımsızlık, 
  • tarafsızlık, 
  • doğruluk ve tutarlılık, 
  • dürüstlük, 
  • eşitlik, ehliyet ve liyakat” 

esas ve ilkeleri çerçevesinde oluşması ve görev yapması gerektiği vurgulanmaktadır.
Bu kurallarda, anılan ilkelerin mevzuat boyutuyla sağlanmasının yanında,
uygulamada da yaşama geçirilmesi, yine aksi yolda bir algı ve görüntünün de
ortaya çıkartılmaması ayrıca ifade edilmektedir.

Sendikamız; erkler ayrılığına, yargı bağımsızlığına, adil yargılama ve yargı etiği kurallarına aykırı olarak yapılandırılan ÖGM’lerin kaldırmasını, hukuk devletinin,
hukukun üstünlüğünün, meslek kurallarının korunması adına baştan beri
her düzlemde savunmakta olup, somut bir davanın görüldüğü mahkemede görevli
iki yedek yargıcın açıklamaları, faaliyetlerimizin haklılığını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu nedenle aşağıdaki açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür:

YEDEK HAKİMLER HÜKME KATILAMAZLAR

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası‘nın (CMY) 250 nci maddesinde düzenlenen mahkemeler, kendilerine özel görev yüklenen ağır ceza mahkemeleridir.

5235 sayılı Yasa’nın 9/3 ncü maddesi uyarınca, ağır ceza mahkemelerinde
bir başkan ve yeteri kadar üye bulunmaktadır ve bu mahkemeler bir başkan ve
iki üye ile toplanmaktadır.

5271 sayılı Yasa’nın 250 nci maddesinde öngörülen özel görevli mahkemelerde
ayrıca yedek yargıçlar da bulunmaktadır. Bu yedek yargıçlar soruşturma sürecinde, yargıç kararı alınması gereken işlere bakmakla görevlidirler. Kovuşturma yani yargılama sürecinde ise bu yedek yargıçlar, yalnızca heyette süreçte boşluk
ortaya çıkabilmesi olasılığı nedeniyle İHAM kararlarından hareketle, yargılamada yüzyüzelik kuralları gözetilerek yalnızca duruşmayı izlemekle yetinmesi gereken yargıçlar olup, bunun ötesinde bir görevleri bulunmamaktadır. Bu durumda yedek yargıçlar, heyette boşluk olduğunda heyete katılırlar, heyette boşluk olmadığında ise
ne heyete, ne müzakereye ve ne de hükme hiçbir biçimde katılamazlar.

CMY’nin 227/1 maddesi uyarınca (hükmün tartışılıp oylandığı) müzakerede
ancak ve ancak hükme ve karara katılacak yargıçlar bulunabilir.

CMY’nin 229/1 maddesi uyarınca, müzakerede mahkeme başkanı,
kıdemsiz üyeden başlayarak oyları ayrı ayrı toplar ve en sonra kendi oyunu verir.

CMY’nin 232/4 maddesi uyarınca da, karar ve hükümler, karar ve hükme katılan yargıçlar tarafından imzalanır.

Yargı bağımsızlığı, yargının dışa karşı bağımsızlığı yanında yargının kendi içinde de bağımsız olmasını, hiçbir biçimde ne içerden ne de dışardan etki altında olmamasını gerektirmektedir.

CMUY’nın 308 nci maddesinde, mahkemenin yasaya aykırı oluşması,
mutlak bir hukuka aykırılık durumu olup,
bu durum da hükmün esastan incelenmesini engelleyen
usulden mutlak bir bozma nedenidir.

Yapılan açıklamalardan, nihai mahkeme hükmünün tartışılıp oylanarak belirlendiği müzakerelere; hükmü veren heyeti oluşturan ve hükmü imzalayan başkan ve
iki üye yargıcın dışında, iki yedek üye yargıcın da katıldığı, bu sürece etki ve
katkıda bulundukları tartışmasız ortaya çıkmıştır.

Hükmün tartışılıp, hazırlanıp açıklanacağı müzakerelere katılma yetki ve görevleri olmayan bu iki yedek üyenin her ne biçimde olursa olsun müzakere sürecine katılmasıyla, iç hukuk ve tüm evrensel hukuk kuralları gözetildiğinde,

yargı etiğine ilişkin tüm kurallara aykırı hareket edildiği,
yine adil yargılama kurallarının ihlal edildiği,
hukuka uygun bir karar ortamının oluşturulmadığı,

böylece kararın açıklanma sürecinde yaşanan açıklık kurallarına aykırılığın da ötesinde
başkaca çok daha büyük aykırılıkların da yaşanmış olduğu, tartışmasız bir biçimde ortaya çıkmıştır.

KARAR YOK HÜKMÜNDEDİR                                 :

Bu durum müzakereyi de kapsamına alan adil yargılama sürecine müdahale ortamını yaratan heyetin, yine müzakereye katılma yetki ve görevleri olmadığı halde müzakereye katılan yedek üyelerin adli, mesleki, disiplin ve etik sorumluluğunu ortaya çıkardığı gibi;

ÖGM’lerin birçok kaldırılma gerekçesinden biri olarak belirtilen bu mahkemelerde;

  • kural olarak adil yargılamanın yapılmadığı, 
  • adil yargılama ortamının bulunmadığı, 
  • ehliyet ve liyakattan bile yoksun kişilerin görevlendirildiğini de 

ayrıca ve bir kez daha doğrulamıştır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları itibarıyla bu süreç usulden mutlak bir bozma nedeni olarak ortaya çıkmakta olup, o boyut temyiz süreci ile ilgili bir konudur.

Mevzuat; hükmün oluşturulduğu müzakerelerde, yalnızca karar ve hükme katılacak yargıçların bulunmasına ve hükmün yalnızca onlar tarafından oluşturulmasına
izin vermekte iken; anılan beyanlar, yedek üye yargıçların da bu sürece katıldıklarını
ortaya koymuştur. Sürece başkaca katılan olup olmadığı henüz bilinmemektedir.
Bu biçimdeki bir hükmün,

  • “yasal görev ve yetkisi bulunmayan yargıçların katılım ve katkısıyla oluşturulup, yasaya uygun müzakere edilmiş gibi tutanağa bağlanarak”

açıklandığı verilen beyanlarla ortaya çıktığından; hukuksal temelde müzakere yapılmadan duyurulan karar nedeniyle, hükmün hukuken doğmadığı,
yani “yok hükmünde olduğu” tartışmaları da hiçbir zaman gündemden düşmeyecektir.

Mahkemenin iki yedek üye yargıcının birbirini doğrulayan beyanları,
ulusal ve uluslararası kamuoyunun ve hukuk çevrelerinin gündeminde olan ve
önem atfettiği böyle bir davada bile,
temel hak ve özgürlüklerin bu mahkemelerde nasıl hiçe sayıldığını
çok açıkça göstermiştir.

Özel Görevli Mahkemeler‘de hukukun üstünlüğünden uzaklaşıldığı için
bu mahkemelere her durumda karşı olduğunu açıklayan Yargıçlar Sendikası,

  • bu mahkemelerde adil yargılama ortamının oluşmadığını,
  • hukukun üstünlüğünün ve yargı etiğinin çok açıkça ihlal edildiğinin 

bir kez daha ortaya çıktığını belirterek;

hukukun üstün, etkin ve egemenliği için

Özel Görevli Mahkemelerin bir an önce kaldırılmasını ifade etmektedir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
(http://www.yargiclarsendikasi.org/Basin_Aciklamalari/Basin_Aciklamasi_1/, 12.8.13)

YARGIÇLAR SENDİKASI YÖNETİM KURULU