Etiket arşivi: Nazım Hikmet Ran

Nazım Hikmet RAN : KADIN.. Şiiri

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN…

portresi_gulumseyen

Suay Karaman

divider_cizgi
KADIN

Kimi der ki kadın;
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın;
Yeşil bir harman yerinde,
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki hayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran..
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım, bacaklarım, başım,
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim
Hayat arkadaşımdır..

Nazım Hikmet RAN
portresi_ve_sozu
divider_yesil_fiyonk
Teşekkürler sevgili Suay kardeşim..

Bir de power point sunumu göndermiş Suay bey..

İzlemek için lütfen tıklar mısınız??

8 Mart 2012 DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Sevgi ve saygı ile.
8 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Taksim Direnişinden Neler Öğrendik-1


Taksim Direnişinden Neler Öğrendik-1

                         TARİHİ YARATAN BİRİCİK GÜÇ HALKTIR

                                                  Zeki Sarıhan

Halk hareketleri en büyük eğiticidir. Taksim Direnişi, en başta ona katılanlar olmak üzere bütün halka, hatta kısmen dünya halklarına pek değerli dersler vermiş olmalıdır.

“Vermiş olmalıdır” diyorum çünkü televizyon ve gazetelerde yayımlanan haber ve yazılardan, bazı özel sohbetlerden bir kısım insanların henüz bir şey öğrenemediği görülüyor. Bu insanlar kırık not almaktadırlar ve böyle giderse siyaset ve toplumbilim dersinden sınıfta kalacaklardır. Zararı yok, öğrenmek için henüz zaman ve fırsat vardır. Çünkü gerçekle bağdaşmayan hiçbir teori ve önceden ezberlenmiş önyargıların yaşama şansı yoktur. Bu direnişten çok şey öğrenenlerimizin çoğunlukta olduğu görülüyor. Bunun içindir ki çoğumuz “Gezi Direnişinden sonraki Türkiye, Gezi Direnişinden önceki Türkiye olmayacaktır” diye yazıp söyledik. Bu olayların bize öğrettiği büyük bir derstir ve bilinçlerimizde büyük bir sıçrama yaratmıştır. 

Adına artık Gezi Parkı veya Taksim Direnişi yerine Haziran Devrimi dememiz gereken bu direnişten çıkarılacak ilk ders yaratıcı gücü harekete geçmiş olan yığınların önünde hiçbir kuvvetin duramayacağıdır. Onlarla zalimlerin hiçbir kuvveti başa çıkamaz. Tarihi yapan biricik güç bir avuç siyasetçi, bir komutan veya bir para babası değil, halktır. İnsanlık tarihinde en büyük sıçramaları hep halk kitleleri yapmıştır. Toplumsal kurtuluş mücadelelerinde halkın yenildiği zamanların sayısı da az değildir. Yenilgilerinin nedeni yeteri kadar bilinçli ve kararlı olamayışlarındandır. 

Halkın yaratıcı gücünün sonuçları kendini yalnız büyük dönüşüm anlarında göstermez. Ortalıkta bir olayın görünmediği uzun zaman dilimlerinde de en büyük yaratıcı halk kitleleridir. Dili halk yapar ve yaşatır. En anlamlı şarkılar, türküler, atasözleri, deyimler, fıkralar anonimdir. En keskin zekâ onlardadır. 

Bu büyük ustanın, halkın bir parçası olmak herkes için en büyük güvence ve övünç kaynağıdır. Bu gerçeği bilmek bizi birbirimize bağlar ve kaderlerimizin ortak olduğunu hatırlatır. Hepimiz bir imecenin katılımcısıyız. İşte, tek başına kimsenin yapamayacağı şeyi meydanları dolduran, adımlarını ve seslerini birbirlerine ekleyen on binler, yüz binler, milyonlar başarmışlar ve yöneticilere hadlerini bildirmişler, kendilerini de eğitmişlerdir. 

Haziran Ayaklanması boyunca birbirimize yeniden bazı şiirleri, özlü sözleri hatırlattık. Yeni sözler ürettik. Fakat en çok hatırlanması gereken şiir Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nın başına aldığı “Onlar” şiiri idi. Şair, Kurtuluş Savaşı’nı “onlar”ın yaptığını anlatmak istiyordu ve onlardan daha büyük bir gücün olmadığını söylüyordu. Üstelik bu şiiri, 28 yıla hüküm giydiği bir davadan içerde yatarken, ortalıkta nerdeyse yaprak kıpırdamadığı bir dönemde yazmıştı. 

O bu bilince sosyalist olmasından ötürü sahipti. Zaten bir sosyalistin en önemli özelliği emeği kutsal sayması ve emekçilerin ancak kendi kollarıyla kurtulabileceğini bilmesidir. Bu bilinç güçlü ve sağlam bir tarih bilgisine sahip olmakla mümkündür. 

Henüz kesin sonuç almaktan uzaktayız. Fakat Haziran Direnişi bize zincirlerimizden kurtuluşumuzun yolunu göstermiştir. 

Nazım Hikmet’in “Onlar” şiiri aşağıdadır. Yenden dikkatle okuyup orada anlatılanların sırrını düşünmemiz dileğiyle. (1 Temmuz 2013)  

ONLAR

Onlar ki toprakta karınca,

      suda balık,

                    havada kuş kadar

                                 çokturlar;

korkak,

cesur,

câhil,

hakîm

        ve çocukturlar

ve kahreden

yaratan ki onlardır,

destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvâsına

sancaklarını elden yere düşürürler

ve düşmanı meydanda koyup

          kaçarlar evlerine

ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler

ve yeşil bir ağaç gibi gülen

ve merasimsiz ağlayan

ve ana avrat küfreden onlardır,

destanımızda yalnız onların maceraları vardır.

Demir,

kömür

ve şeker

ve kırmızı bakır

ve mensucat

ve sevda ve zulüm ve hayat

ve bilcümle sanayi kollarının

ve gökyüzü

ve sahra

ve mavi okyanus

ve kederli nehir yollarının,

sürülmüş toprağın ve nehirlerin bahtı

bir şafak vakti değişmiş olur,

bir şafak vakti karanlığın kenarından

onlar ağır ellerini toprağa basıp

doğruldukları zaman.

En bilgin aynalara

en renkli şekilleri aksettiren onlardır.

Asırda onlar yendi, onlar yenildi.

Çok söz edildi onlara dair

ve onlar için:

zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur,

                    denildi.

Şiir : Kuvayı Milliye Şehitleri – Nazım Hikmet / Martyrs of National Forces (Kuvayı Milliye) by Nazim Hikmet

kuvvayi_milliye_sehitleri_nazim_hikmet

KIZ ÇOCUĞU / Little Girl / By Nazım Hikmet Ran

KIZ ÇOCUĞU

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
`şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk`.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
`çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler`.

NAZIM HİKMET

Fukuşima, Nükleer Santral, Kanser ve Türkiye / Fukushima Disaster, Nuclear Power Plant and Turkiye

DOSTLAR,

Japonya, 11 Mart 2011′de yaşadığı dev felaketin ardından nükleer santrallarını kapıyor. Basından öğrendiğimize göre geçtiğimiz haftalarda, yani tarihsel felaketin 1. yılında bunu yaptı. Yani musibetten gerekli dersi çıkardı..

Türkiye’ye gelince.. Harıl harıl koşturuyor. Almanya’da geçen yıl köktenci bir kararla
10 yıl içinde nükleer santral enerjisini bırakacağını açıkladı. Üstelik Türkiye, halkının yoğun protestolarını, direncini de faşistçe baskı ile karşılıyor. Öte yandan, Rus hükümeti ile yaptığı anlaşmayı TBMM’den geçirerek Anayasa md. 90/son fıkra korumasına aldı. CHP, “Anlaşmayı uygun bulma yasasını” Anayasa Mahkemesine götürdü..
Bu Eylül’de 2 yıl olacak.. Yeni Anayasa Mahkemesi henüz gündemine bile al(a)madı öğrenebildiğimiz kadarıyla.. Anlaşmayı iptal olanağı da kalmadı,
çünkü milyar dolarlık tazminat söz konusu..

Bu sunuyu 2011 Nisan ve Mayıs aylarında birçok yerde paylaştık.
Gözden geçirerek sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Bu kez bir de NÜSED 2. Başkanı olarak..

NÜSED: Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği

TÜRKİYE NÜKLEER SANTRAL SEVDASINDAN YOL YAKINKEN VAZGEÇMELİ!

Kapsamlı sunuyu izlemek için lütfen aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklar mısınız??

Fukushima_Kanser_Nukleer_Santral

Sevgi ve saygı ile. 25.5.12

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net