Etiket arşivi: İsmail Hakkı Tonguç

Ahmet GÜREL’den : 75. YILINDA KÖY ENSTİTÜLERİ..

Koy_Enstituleri

Ahmet GÜREL’den :
75. YILINDA KÖY ENSTİTÜLERİ..

portresi

 

 

DEĞERLİ ADD ŞUBE BAŞKANLARIMIZ. 

17 Nisan 1940 günü, Köy Enstitüleri kuruluş yasası kabul edilmiş ve bu süreçte açılan
“Köy Enstitüsü” sayısı 21’e ulaşmıştır. Köy Enstitülülerinin açık olduğu 12 yılda,
bu okullarda; 18.000 öğretmen, 2.000 sağlık memuru yetişmiştir.

21 Köy Enstitüsüne ait binlerce fotoğraflık bir arşive,
“Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği” kurucusu ve onursal başkanı,
Ortaklar Köy Enstitüsü mezunu, Müfettiş Halil Vural sayesinde kavuştum.

Önce 21 “Köy Enstitüsü ”ne ait 200 fotoğraflık sergi açtık. Bu arşiv, eğitimde yitirdiklerimiz için özlem dolu tepkiler aldı. 8 yıl içinde, yaşları 80 ile 90 arasında olan
17 Köy Enstitülü mezun ile 20 saate yakın röportaj yaptım. 60 dakika olan
“Köy Enstitüleri Destanı” arşiv belgeselimde; bu okulların kuruluşunun utkusunu,
verdiği eğitimi ve kapanışının hüznünü anlatan 55 dakikalık mezun röportajıyla
600 fotoğrafa yer verdim.

“Köy Enstitüleri Destanı” yaratan Köy Enstitülü konuşmacıların çoğunun
evden çıkamayacak oluşları, yaşadığım en büyük üzüntüdür. 5-10 yıl sonra, Aydınlanma neferlerinin hiçbiri yaşamda olmayacaktır. Bu nedenle röportajı sürdürmek gerektiği kanısındayım. Amaç; ileriye dönük olarak ülkemiz eğitimine “Köy Enstitüleri Belleği”ni armağan etmektir

“Köy Enstitüleri Destanı” belgeselim, ülkemizde yapılan en önemli belgeselden biridir. Tüm ADD şubelerinin izlemesi ve şubelerinde göstermesi arzumdur.

Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde,
17 Nisan 2015 günü saat: 14.00’te

“Köy Enstitüleri Destanı”

konferansımıza bekliyoruz.
01 Nisan 2015

Ahmet Gürel
ADD Eğitim-Bilim-Danışma Kurulu Üyesi

Not  : Etkinliğimiz “ADD İzmir Şubeleri-Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi”
Birlikteliği ile yapılacak.

Program: Saygı Duruşu
Belgesel sunumu
Halil Vural – Engin Tonguç Konuşması

=================================

Dostlar,

Çooook uzun yıllar ADD’de Genel Merkez yönetiminde omuz omuza çalıştığımız üretken, azimli, becerikli çooook başarılı dostumuz Sayın Ahmet Gürel‘e teşekkür ederek
17 Nisan  2015; 75. yıl İzmir programını duyurmak istedik..

Ellerine sağlık ve başarılarını dileriz gönülden..

Anadolu bozkırlarının kardelenleri KÖY ENSTİTÜLERİ‘ne
emek veren tüm  kahramanlara, başta düşünsel mimarı Mustafa Kemal Atatürk‘e, gerçekleştiren İsmet İNÖNÜ‘ye, MEB Hasan Ali Yücel‘e,
efsane Genel Müdür İsmail Hakkı Tonguç‘a ve
sayıları 20 bini aşan mezun yiğitlerin her birine
teker teker şükran ve saygılarımızı sunuyoruz..
(En üstteki görseli ve Sn. Gürel’in fotoğrafını biz ekledik..)

Sevgi ve saygı ile.
02.04.2015, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Onur ÖYMEN : Köy Enstitüleri’nin Kuruluşunun 74. Yıldönümü Kutlaması


Köy Enstitüleri’nin Kuruluşunun 74. Yıldönümü Kutlaması

Portresi_gulumseyen

 

 

Onur ÖYMEN

 

 

Köy Enstitüleri’nin Kuruluşunun 74. Yıldönümü Kutlaması

Cumhuriyet tarihimizin en önemli eğitim ve çağdaşlaşma projelerinden biri olan
Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 74. Yıldönümünde
bu projenin önderleri olan

İsmet İnönü‘yü,
Hasan Ali Yücel‘i,
İsmail Hakkı Tonguç‘u,

Çalışma arkadaşlarını ve bu Enstitülerden yetişerek köylerde yaşayan çocuklarımıza uygarlığın ışığını taşıyan öğretmenlerimizi saygıyla anıyoruz.

Saygılar, sevgiler.

Onur Öymen

Zeki Sarıhan : 15 SORUDA KÖY ENSTİTÜLERİ


Dostlar
,

Saygın Eğitimci, değerli arkadaşımız Sayın Zeki Sarıhan, Köy Enstitülerini
15 soruyla irdeliyor kuruluşlarının 74. yılında.. Aşağıdaki yazısı, yine araştırmaya ve kanıtlara dayalı büyük ölçüde. Yer yer, anlama dokunmadan Türkçeleştirmek gerekti. Katıl(a)madığımız birkaç önemli nokta oldu.. Onları da yerinde ayraç içinde sunduk.. Demokrasi güzel şey.. Teşekkürler değerli Sarıhan..

Sevgi ve saygı ile.
16 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

15 SORUDA KÖY ENSTİTÜLERİ

Zeki_Sarihan_portresi

Zeki Sarıhan 

17 Nisan 1940’ta TBMM’nde Köy Enstitüleri Yasası kabul edildi.
Kuruluşlarının 74. yılında Enstitüleri anma toplantıları düzenleniyor.
Bu vesile ile Köy Enstitüleri hakkında bildiğim gerçekleri 15 soruda özetlemek isterim.

1. Neden açıldılar? Köy Enstitüleri, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un 1939’da yayımlanan “Canlandırılacak Köy” adlı kitabında belirttiği gerekçelerle, kapalı bir ekonomi ve toplum hayatı yaşayan Türk köyüne kapitalist ilişkileri ve buna bağlı olarak da Kemalist ideolojiyi, köyden yetişmiş aydınlar yoluyla sokmak amacıyla açıldılar. 1940 istatistiklerine göre nüfusun %75’i köylerde yaşıyordu ve köyde öğrenim çağındaki çocukların ancak %25’i öğrenim olanağına sahipti.
Verili öğretmen yetiştirme sistemiyle köye ulaşmak ve köyün çehresini değiştirmek olanaklı değildi.

2. Enstitülerin diğer eğitim kurumlarından farkı neydi? Türkiye’de Fransız eğitim sisteminden aktarılma bir eğitim anlayışı vardı. Bu sistem kentli burjuva toplumun ihtiyaçlarını göz önünde bulunduruyordu. Mevcut sistem, bilgi sahibi insan yetiştirmeye hizmet ediyordu. Bununla feodalizm yıkılamaz ve köy nüfusu kapitalizme açılamazdı. Enstitü öğrencisi hem bilgili hem de üretici olacaktı.

3. Köy Enstitüleri devrimci kurumlar mıydı? 1940’ta Türkiye’de devrimci olan bir Cumhurbaşkanı, hükümet veya parlamento yoktu. Kemalist devrim kabuklaşmış ve halkın sırtına bir yük haline gelmişti (AS: Bu yargıya katılmamız olanaklı değil..). Enstitülerin sistemin aleyhine çalışarak işçi ve köylülerin bürokratik-kapitalist bir iktidarı yıkması, yerine bir halk iktidarı kurulması amacıyla var edildiğini söylemek zaten olanaklı değildir. Enstitülerle, 1940’a dek ülkede yerleştirilmeye çalışılan siyasal ve sosyal düzen köye de taşımak isteniyordu. 17 Nisan 1940’ta Meclis görüşmelerinde yasaya tek bir karşıt oy bile çıkmaması, sistemin ondan beklentilerine kanıttır.
O dönemde ülkede özgür tartışma, gerçek bir parlamenter yaşam yoktu. Bütün yasalar hükümetten geldiği gibi oybirliği ile geçerdi.

4. Enstitüler, gerek eğitimde, gerek siyasal yaşamımızda neden unutulmaz bir iz bıraktı? Enstitüler, köyün eğitilmesi konusunda özgün bir buluştu. Türkiye’nin koşullarını hesaba katmıştı. Yalnızca bu durum eğitimcilerin ona ilgi duymasını haklı kılar. Fakat daha önemlisi, Enstitü çevresi halkçı bir iklim sundu ve burada sosyalist görüşler filizlenmeye başladı. Şöyle de söylemek yanlış olmaz: “Enstitüler, sistemden kaçırılmış kurumlardır!” Fakat hiçbir sistem, kendi aleyhine işleyecek bir organa izin vermez. Dönemin iktidarı bu kaçağı çok geçmeden fark etti ve onu
yola getirdi. İz bırakan, unutulmayan sistem değil, bu “kaçak”tır.

5. Enstitülerde halkçılık nasıl filizlendi? 1940’ta Türkiye’de halkçılığı baskı altına almış bir tek parti yönetimi vardı. Fakat Türkiye büyük bir ülkedir. 1920’li yılların solculuğu bastırılalı henüz 15-20 yıl geçmişti. Her an sola açılacak aydınlar vardı ve bunlar CHP ve devlet içinde de bulunuyorlardı. İsmail Hakkı Tonguç, O’nun yardımcısı Ferit Oğuz Bayır, onların seçtiği okul müdürleri, hümanist Hasan Ali Yücel’in koruyucu kanatları altında kendilerine özgü bir alan yarattılar ve burada
halka hizmet ruhuyla donanmış öğretmenler yetiştirmeye başladılar. 1940’ların iktidar ideolojisi olan Kemalizmin gerek halk için, gerek aydınlar ve gençlik için bir çekiciliği kalmamıştı (AS: Bu görüşe de katılmıyoruz..) . O tarihlerde ülkede iki akım alttan alta aydınları etkiliyordu: Turancılık ve Sosyalizm. Kimi yüksek öğrenim kurumlarında Turancılık, Enstitülerde ise Sosyalizm uç verdi. Fakir Baykurt’un anılarında
(Köy Enstitülü Delikanlı) bu durum açıkça anlatılmaktadır.

6. Köy Enstitüleri niçin kapatıldı? Yönetim, kısa zamanda Enstitülerin onlar için çizilmiş sınırlar dışına taşmakta yani “elden çıkmakta” olduğunu görerek, Tonguç başta olmak üzere yöneticilerini değiştirdi. Köy kalkınması için düşünülen programlar da
artık serbest piyasaya teslim edildiğinden, Enstitüler gereksiz duruma getirildi,
1954’te adları da değiştirilerek klasik birer öğretmen okulu yapıldılar.

7. Enstitüler amacına ulaştı mı? Enstitüler, köyleri tanıyan, eli kalem tutan, görevlerine bağlı bir öğretmen kuşağı yetiştirdi ancak onların köyün siyasal, ekonomik ve sosyal yaşamını değiştirmeleri olanaklı değildi. Eğitim seferberliği, toprak reformu ve sanayileşme ile bütünleşemedi. Bütün Enstitü kadroları bir araya gelseydi bir liman ve 100 km asfalt karayolu yapamazlardı. Bu işi, 2. Dünya (AS: Paylaşım) Savaşı’ndan sonra ülkeye girecek olan yabancı sermaye ve teknoloji başaracaktı. Bu kalkınma hareketi, ne yazık ki ülkeyi dışarıya bağımlı duruma getirdi.

8. Köylüler Köy Enstitülerine sahip çıktı mı? Köy kalkınmasını, köyün canlanmasını sağlamak için kurulan Enstitüler kapatılırken köylüler bu kurumlara sahip çıkamadılar. Zaten köylüler Devletçe edilgin durumda tutuluyordu. Hiçbir örgütleri yoktu. Gençlere ise ancak Tan gazetesini izleyecekler ise izin veriliyordu! Köylüler tek parti döneminde yaşanan yoksulluk ve baskıdan kurtulma isteğindeydiler. Kendilerini 1950’den sonra daha iyi hissettiler. Hem çarıktan kara lastiğe geçebildiler, hem de istedikleri partiye
oy vermeye başladılar. Bu arada Köy Enstitüleri de kim vurduya gitti. .

9. Enstitüleri ağalar veya Amerika mı kapattırdı? Her ikisi de doğru değildir.
Bunlar, kabahati İnönü’nün üzerinden savuşturmak için üretilmiş komplo kuramıdır.
(AS: Marshall yardımlarının bir koşulu da Köy Enstitülerinin kapatılmasıdır!)
Açılmaları da kapatılmaları da Türkiye’nin kendi iç siyasal gelişmeler nedeniyledir. Ağaların Enstitülerin açılmalarına bir itirazları olmamıştı. Siyasal nüfuzları da Enstitüleri kapattıracak ölçekte değildi. Amerikalı Prof. John Dewey, Enstitü tipi eğitimi öğütlemişti. Enstitülerin sonu, Amerika Türkiye’ye girmeden daha 1946’da görünmüştü. UNESCO, bir kalkınma modeli olarak Enstitü tipi kurumları az gelişmiş ülkelere önermiştir. Fakat artık bunlar halkçı kurumlar değil, kırsalı kapitalizme açan
bir çeşit tarım okulu olacaktı.

10. Enstitülerin yetiştirdiği öğretmen tipolojisi nasıldır? Enstitüler, ortalama olarak Atatürkçü ve Halk Partili öğretmen yetiştirdi. İçlerinde sosyalist olanlar pek azdı ve bunların bir bölümü de 1960’tan sonraki ortamda sosyalist oldular. Bir Enstitü mezununun en son yayımlanan anı kitabındaki şu dizeler, ortalama Enstitü çıkışlının görüşlerine örnek sayılabilir: “İleriki yıllarda da epey gözlemledim. Halk böyle istiyor, halkın dediği olur.. türü siyasetler yapıldı. Halka çok ödünler verildi.
Genç Cumhuriyetin ilkeleri çiğnendi. Hiçbir devrim halka danışılarak yapılmaz.
Halkın gelişmesine yönelik devrimi başlangıçta halka anlatamazsınız. Gelenekselleşmiş yapıyı kıramazsınız.” 
Fakat İsmail Hakkı Tonguç, Ferit Oğuz Bayır ve Fakir Baykurt gibi Enstitücüler olaya böyle bakmıyorlardı.

11. Köy Enstitüleri yaşasaydı Kürt hareketi de olmaz mıydı?
Bu görüş tümüyle yanlıştır. Bunu savunanlar, Enstitüler yaşasaydı Kürt nüfusun asimile edilmiş olacağını ya da Kürt köyleri de kalkınmış olacağından Kürtlerin düzenden yakınması olmayacağını varsayıyorlar. Kürt hareketine, Kürtlerin ister Enstitüde,
ister lise veya üniversitede okumuş kesimince önderlik yapılmaktadır ve bu hareket feodal bir hareket de değildir. İster Köy Enstitüsü, ister Öğretmen Okulu mezunu olsun, öğretmenler onlarca yıl görev yapsalar bile Kürt köylülerini asimile edemedi.
(AS: Böylesi bir amacın güdüldüğünü düşünmüyoruz..) 

12. Kemal Tahir ve Atilla İlhan gibi solcuların Enstitü karşıtlığını nasıl yorumlamak gerekir? Türk edebiyatının bu iki değerli adından Kemal Tahir İttihatçıdır ve Kemalizme karşı olduğu için Enstitülere de karşı olmuştur. Atilla İlhan ise İnönü döneminde hapsedilip zulüm gördüğü için (AS : ????), o dönemin bir ürünü olan Enstitülere karşı olmuştur. Her ikisinin tutumu da duygusaldır ve yanlıştır. Bu olay herkese doğru bir yöntem sunmaktadır. Tek Parti dönemi siyasal bakımdan kötü ise,
o dönemde yapılan her işin kötü olmadığı ya da Köy Enstitülerinin iyi birer kurum olmasının Tek Parti döneminin siyasal yapısının da iyi olduğu yolundaki genellemelerden sakınmak gerekir.

13. Enstitüler yeniden açılabilir mi? Enstitüler, köylük bir ülkenin eğitim ve kalkınma tasarımı idi. Günümüzde köy nüfusu %20’lere (AS: 31 Mart 2014’te 31 büyükşehir belediyesi oluştu ve köy sayısı 17 bin eksilerek yarılandı; köy nüfusu da %10’lara indi..) dek inmiştir ve köyler kentlerle bütünleşmiştir. Köye gidecek hizmetleri artık
tek bir kişiye yüklemek, onu zorunlu hizmetle 20 yıl köyde tutmak, aylığının bir bölümü yerine kendisine toprak ve iş makineleri vermek olanaklı değildir. Enstitüler, yaşasalardı bile, 1960’lardan sonra işlevlerini yitirirlerdi. Zaten taşımalı eğitimle köy okullarının büyük bir bölümü kapanmıştır. 15-20 öğrencilik köy okulları açıp bunları tek bir öğretmene teslim etmek de doğru değildir.

14. Enstitülerin kalıtından nasıl yararlanabiliriz? Enstitüler, insanın yaparak
ve yaşayarak öğrenmesi, eğitim programlarının ülke koşullarına uygun olması,
okuma çabası, öğretmenlerin birer ülkü sahibi olması, eğitimde fırsat eşitliği,
eğitim kurumlarda demokrasi  gibi konularda ulusal eğitimde yararlanılacak önemli bir birikim bırakmıştır.

15. Köy Enstitülerini en iyi anlatan kitap hangisidir? Enstitüler hakkında ülkemizde 300’den çok kitap yayımlandı. Bunların önemli bir bölümü anılardır. Enstitülerle ilgili
en derli toplu olanı, Kanadalı bir sosyolog olan Fy Kirby’nin (Fay Körbi) 1960 sonrasında yayımlanmış “Türkiye’de Köy Enstitüleri” kitabıdır. Konuya dışarıdan bakabilmesi, Enstitüleri Türk eğitim tarihi içinde yerli yerine oturtması, verilerinin sağlam ve çözümlemelerinin güvenilir olması, alan araştırmalarına dayanması, kitabın değerini artırmaktadır. (15.4.2014)

Köy Enstitüleri : Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri


Dostlar,

17 Nisan 1940.. Köy Enstitüleri’nin açılışı.. 73 yıl geçti..

27 Ocak 1954.. Köy Enstitüleri’nin kapatılışı.. 59 yıl geçti..

Tüm engellemelere karşın “Yeni Kuşak Köy Enstitülüler” yetişti! 

Örgütlendiler ve Derneklerini kurdular.
Başında, değerli meslektaşım Dr. Alper AKÇAM var..
http://www.ykked.org.tr/ web sitesi etkin ve çok öğretici..

AYDINLANMA IŞIĞI SÖNMEYECEK… ilkesiyle çalışmaktalar..

Bu gün İzmir’de bir etkinlikleri var.. Aydınlanma Onur Ödülü’nü,
bilge insan DOĞAN HIZLAN’a sunacaklar..

Bir de panel var elbette, güne not düşecekler..
İzmirli dostlar kendilerini çok şanslı saymalı bu oturum nedeniyle..

Bu görkemli kurumların benzerlerini, günün koşullarına göre yeniden yaratmak
ve işlev kazandırmak gerek.

Çünkü halkın eğitimi sorunu aşılamadı. Devrimi koruyup – kollayacak kuşaklar yeterince üretilemedi.

Büyük Atatürk,

  • “Cumhuriyet fikren, ilmen ve bedenen güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister..” uyarısında bulunmuştu.

Atatürk Devrimi = Anadolu Rönesansı denklemi çok net ve kesindir.

Köy Enstitüleri bu denklemin anahtarı idi; mutlaka kaldığı yerden devam etmeliyiz.

Prof. Dr. John DEWEY, Büyük Atatürk‘ün ABD’den davet ettiği ve görüşlerinden yararlamdığı bir eğitmbilimci idi. Bakın ne diyor Köy Enstitüleri için :

  • “Hayalimdeki eğitim kurumları ‘
    Köy Enstitüleri olarak’ Türkiye’de kurulmuştur.”

imeceye_cagri

Bir kez daha BOZ URBALILARA selam olsun!

Sevgi ve saygı ile.
17.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

EKONOMİ POLİTİK
Cumhuriyet 27.4.11

Prof. Erinç Yeldan

portresi

Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri

Geçen hafta Anadolu devriminin en önemli köşe taşlarından birisinin,
23 Nisan Egemenlik Bayramı’nın yıldönümünü kutladık.
Bu ay içinde genç Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından bir diğeri ise
17 Nisan 1940 tarihinde kurulmuş olan Köy Enstitüleri idi.

  • Köy Enstitüleri projesi, okuma yazma oranı %5’i bile bulmayan
    Anadolu gerçeğinin kendi tarihini yaratma mücadelesidir.”
     desek yanlış olmaz.

Tümüyle Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde
Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel ile dönemin İköğretim Genel Müdürü
İsmail Hakkı Tonguç bizzat yönetmişti.

Köy Enstitüleri, geleneksel “derse ve kitaba dayalı eğitim” yerine, yaşamın pratiği içinde, “iş için, iş içinde eğitim” ilkesi eğitim anlayışıyla kurulmuştu.
Dahası, her Köy Enstitüsünde öğrenciler kendi okullarını ve üretim atölyelerini kendileri inşa ediyor; kendi öğretmenlerini yetiştiriyordu. Öğretmenleri ise gerek öğrencilere, gerekse köylülere pratik tarımsal üretim tekniklerini, okuma yazmayı ve temel bilgileri öğretiyordu.

1940-46 arasında Köy Enstitülerinde on beş bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve kapatıldığı 1954 yılına dek 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam
17.251 köy öğretmeni yetiştirilmişti.

Ancak, Köy Enstitüleri, yalnızca okuma yazma, temel bilgiler ve pratik üretim eğitimi ile değil, aynı zamanda sanat, edebiyat ve müzik eğitimi alanlarında da öncü kurumlar olarak tanınmaktaydı. Öğrenciler, geleneksel saz, keman ve mandolin gibi müzik aletlerini öğrenmekte ve oluşturdukları bandolarda 17 Nisan ve 29 Ekim şenlikleri başta olmak üzere konserler vermekteydi. Hasan Âli Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde çok sayıda dünya edebiyat klasiğini Türkçeye tercüme ettirmişti.

Köy Enstitüleri, öğrencileri her yıl 25 tane (ayda 2 tane!) klasik romanı okumakla yükümlüydü.

Köy Enstitüleri, kanımızca Anadolu gençlerinin birer yurttaş olarak gelişimine
4 alanda öncülük etmiştir:

İlki, Köy Enstitülerinde eğitim gören gençler konuşmayı ve kendilerini ifade etmeyi öğrenmişlerdir. Bu konuda çok sık anlatılan bir öyküye göre, İsmail H. Tonguç bir enstitü ziyaretinde öğrencilere sorduğu sorulara yanıt alamaz. Genç öğrenciler utançlarından Tonguç’un yüzüne bile bakamazlar. Bunun üzerine Tonguç
şu yorumda bulunur:

“Anadolu köylüsü 600 yıldır susturuldu. Bundan böyle bu öğrencilerimize yalnızca matematik ve fen ilimlerini değil, aynı zamanda konuşmayı da öğretmeliyiz”.

Köy Enstitüsü öğrencilerinin ikinci kazanımı haklarını arama kararlılıklarıdır.

Alev Coşkun’un bize aktardıklarına göre, öğrenciler, öğretmenleri ve yöneticileri ile birlikte her cumartesi günü toplanmakta; karşılıklı olarak yakınmalarını bildirmekte ve açık eleştiri ve özeleştiri ortamında demokratik hak arama bilinci geliştirmekteydiler.(*)

1940’ların baskıcı ortamında verilen bu demokrasi sınavı, gerici, karşıdevrimci çevreler tarafından “komünistlik öğretiliyor” propagandası yayılarak engellenmek istenmiş ve bu mücadele, Enstitülerin kapatıldığı 1954 yılına dek sürmüştür.

Köy Enstitülerinin üçüncü kazanımı laik ve çağdaş eğitim anlayışını Anadolu insanına tanıtmasıdır. Bilimsel kuşkuculuk, öğretileni sorgulamak, sanat, edebiyat ve müziğe yakın ilgi Köy Enstitülerinin ana eğitim felsefesini oluşturmaktaydı.
Ama daha da önemlisi, (dördüncü olarak) Köy Enstitülerinde kız ve erkek öğrenciler bir arada karma eğitim yapıyor ve birlikte okuyor, birlikte çalışıyor ve
birlikte üretiyordu.

Kadın erkek eşitliği ve yurttaşlık bilincinin temellerinin atıldığı Köy Enstitüleri,
kısa zamanda büyük toprak sahiplerinin, ağaların ve Cumhuriyet Türkiye’sinin karşıdevrimcilerinin ortak düşmanı haline geldi.

“Komünizm tehdidi”, “Din elden gidiyor”, “Halkımız din eğitimi alabilecek imam ararken gençlerimiz komünistlik öğreniyor.” türünden gerici propagandalar, Türkiye’nin NATO üyeliği ve Marshall yardımı aracılığıyla Amerikan emperyalizminin güdümüne girdiği yıllarda Köy Enstitüleri büyük bir karşı saldırıyla karşılaştı.

Nitekim köy ağaları bir yandan kırsal kesimde kendi egemenliklerinin sonu olabilecek Köy Enstitüsü eğitim sistemine karşı çıkarken bir yandan da

ABD; Türkiye’ye sağladığı mali destek karşılığında

– “beş yıllık kalkınma planları” ve 

– Köy Enstitüleri”leri gibi “Sovyet sistemine benzer uygulamaların” 

kaldırılmasını talep etmekteydi.

Karşıdevrimci muhalefetin saldırılarının yükselmesiyle birlikte 1947’de Köy Enstitülerinin müfredatları değiştirildi ve sonunda da 1954 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer tarafından kapatıldı. İsmet İnönü“CHP oy yitiriyor kaygısıyla” bu gelişmelere sessiz kaldı.

Köy Enstitülerinin tarihçesi, özellikle genç okurlarımız için geçmişte kalmış,
nostaljik bir proje olarak görünebilir. Oysa bu proje çok sayıda akademik araştırmaya konu olmuş, tüm dünya eğitim yazınında büyük ilgi uyandırmış bir ulusal yurttaşlık projesinin atıldığı çok önemli bir adımdır.

  • Köy Enstitüleri; Anadolu İhtilali’nin ve yarım bıraktırılmış
    Anadolu Rönesansı’nın 
    son derece önemli bir mihenk taşıdır.

 

Nice 17 Nisan’lara…

_________________________

(*) Alev Coşkun, “Hasan Âli Yücel, Aydınlanma Devrimcisi”,
Cumhuriyet Kitapları, Nisan 2007.

Köy Enstitüleri : 17 Nisan1940’tan Günümüze..


Dostlar
,

17 Nisan 1940’ta Cumhuriyet Devrimimiz, KÖY ENSTİTÜLERİ‘ni açmıştı.

Görkemli bir girişimdi.

Mustafa Kemal Paşa yaşamda iken düşünsel hazırlıkları tamamlanmıştı.

Hasan Ali Yücel, bu büyük devrimci girişimin kahraman emekçisi oldu.

İsmail Hakkı Tonguç da.. O. “Tonguç Baba” idi..

8 yıl önce bu gün, Ankara Batıkent’te, Emekli Öğretmenler Derneği’nde
KÖY ENSTİTÜLERİ hk. bir konferans vermem istenmişti. 2 gün sonra da,
rehber öğretim üyesi olduğumuz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Atatürkçü Düşünce Topluluğu’nda sunmuştuk aynı yansıları..

Sizlerle de paylaşmak istiyoruz.

Bu kurumlar yaşatılabilseydi, bugün ülkemiz bir başka Japonya olabilirdi.

Ama Van DP Milletvekili Kinyas Kartal,
TBMM’de Köy Enstitiülerine ideolojik öfkesini kusarken;

“O ağa, bu ağa hani benim marabam??” diyordu.

Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak ise,
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü‘ye baskı yapıyor;

– “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” diyordu..

Selam olsun çorak Anadolu bozkırlarının yiğit “Boz urbalılar”ına!

Aksu_Koy_Enstitusu_ogrencileri

(Aksu Köy Enstitüsü’nün “Boz urbalıları”…

Yansıları görmek ve Köy Enstitülerinin acıklı tarihsel serüvenini okumak için lütfen tıklar mısınız??

Koy_Enstitüleri_65.yil_17.04.05_Batıkent

Sevgi ve saygı ile.
17.4.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net