Etiket arşivi: 27 Ocak 1954.. Köy Enstitüleri’nin kapatılışı

19 MAYIS DİRENİŞİ…


19 MAYIS DİRENİŞİ…
    

Portresi

 

 

 

 

 

Mustafa Gazalcı
mgazalci@gmail.com 
www.gazalci.net

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 95. yılını kutluyoruz
bu yıl.

          Doksan beş yıl önce 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk,
bir avuç yurtseverle birlikte Samsun’a çıktığında memleketin genel durum ve
görünüşü (manzarai umumiye) şöyleydi:

           Genel savaşta yenilerek koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış,
halk yorgun ve yoksul düşmüş, ordunun elinden silahları alınmış, bizi savaşa sürükleyen Osmanlı yöneticileri kendi başlarının kaygısına düşmüş, İtilaf Devletleri
uydurma nedenlerle yurdun dört bir yanını işgal etmeye başlamışlar… 

          Kısaca ülkeyi kara bulutlar kaplamış.

          19 Mayıs 1919’da başlayan bağımsızlık ve ulusal kurtuluş savaşı
1922’de başarıyla sonuçlanmış.

          Cumhuriyetin Parlak Yılları

          1920’de TBMM açılmış,1923 yılında Cumhuriyet duyurulmuş, aynı yıl
Lozan Barış Antlaşmasıyla bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün dünyaya
kabul ettirilmiş.

          Artarda yapılan devrimler, atılımlarla çağdaş, bağımsız, laik, saygın bir ülke yaratılmış.

          Atatürk ve İsmet İnönü dönemleri yeni Türkiye Cumhuriyetinin parlak ve onurlu yılları olmuş.

          Öğretim Birliği (1924), ardından yeni abece (1928) ile eğitim seferberliği yapılmış. Halkevleri ile kültür ve sanat her yaştan insana ulaştırılmaya çalışılmış.
Türk Tarih Kurumu (1931), Türk Dil Kurumu (1932) ile tarihimiz,
dilimizin incelenmesi, geliştirilmesi bilimsel bir temele oturtulmuş.

          Köy Enstitüleri (1940) gibi çağdaş eğitim kurumları uygulanmış.

          Ekonomik, toplumsal, kültürel birçok reform yapılmış.

          Ödünler ve Sapmalar Dönemi

          Sonra Cumhuriyet devrimlerinden ödünler başlamış.

          1946’da başlayan ödünler 1950 iktidar değişimiyle artmış.

          Köy enstitüleri kapatılmış. Yerine köy ve yoksul aile çocuklarına
İmam Hatip Okulları, Kuran kursları açılmış.

          Osmanlı devletinden kalan borçlar kuruşuna kadar ödenirken,
yeniden borçlanmaya gidilmiş.

          Yaklaşık 60 yıldır ülke sağ iktidarlar tarafından yönetiliyor.
Bunun son 12 yılı AKP’nin tek başına iktidarı.

          Bu sürede yollar, köprüler yapıldı, teknolojik yenilikler geldi.
Gelir dağılımı çarpık da olsa kişi başına düşen ulusal gelirimiz arttı.

          Ancak sağlıklı, adaletli bir gelişme olmadı. Dış ve iç borç yükü arttı.
“2013 yılında toplam borç yükü 995.9 milyar TL düzeyine tırmanarak
Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) %70’ine ulaşmıştır.” (1)

           Neredeyse tüm komşularımızla ilişkilerimiz bozuldu. 2012’de getirilen 4+4+4 sistemiyle Öğretim Birliği ortadan kaldırıldı. Yargı siyasallaştırıldı. Güçler ayrımı bozudu. 17 Aralık 2013’te kimi bakan ve çocuklarının yolsuzluğa, rüşvete adı karıştı. Gazeteciler, aydınlar içeriye atıldı.

          Özetle 2014’te yine memleketin genel görünüşü kötü mü kötü.

          Yeniden Ulusal Bir Direniş

          İşte bu kötü koşullarda Haziran 2013’te İstanbul’da Gezi Parkı’nda gençlerin başlattığı direniş yeni bir umut yarattı toplumda. Bu demokratik direniş ruhu
kısa sürede bütün ülkeye yayıldı.

          Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler, bağımsızlıktan, çağdaşlıktan yana olanlar,
gençler, kadınlar mitingler, yürüyüşler düzenledi.

          İktidar ulusal bayramları geçiştirirken halk bu günlere sahip çıktı.
Hukuk dışı baskılar karşısında Atatürkçü düşünceye daha çok sarıldı.

          Gençler, 1919’tan 95 yıl sonra Ata’sının kendisine emanet ettiği
laik Cumhuriyeti, koşullar ne olursa koruyup geliştirecektir.

1) Ali Nejat Ölçen. Türkiye Sorunları, Eylül 2013, sayı 97, AKP’den Kurtuluş Sorunu, Sayfa:14.

Köy Enstitüleri : Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri


Dostlar,

17 Nisan 1940.. Köy Enstitüleri’nin açılışı.. 73 yıl geçti..

27 Ocak 1954.. Köy Enstitüleri’nin kapatılışı.. 59 yıl geçti..

Tüm engellemelere karşın “Yeni Kuşak Köy Enstitülüler” yetişti! 

Örgütlendiler ve Derneklerini kurdular.
Başında, değerli meslektaşım Dr. Alper AKÇAM var..
http://www.ykked.org.tr/ web sitesi etkin ve çok öğretici..

AYDINLANMA IŞIĞI SÖNMEYECEK… ilkesiyle çalışmaktalar..

Bu gün İzmir’de bir etkinlikleri var.. Aydınlanma Onur Ödülü’nü,
bilge insan DOĞAN HIZLAN’a sunacaklar..

Bir de panel var elbette, güne not düşecekler..
İzmirli dostlar kendilerini çok şanslı saymalı bu oturum nedeniyle..

Bu görkemli kurumların benzerlerini, günün koşullarına göre yeniden yaratmak
ve işlev kazandırmak gerek.

Çünkü halkın eğitimi sorunu aşılamadı. Devrimi koruyup – kollayacak kuşaklar yeterince üretilemedi.

Büyük Atatürk,

  • “Cumhuriyet fikren, ilmen ve bedenen güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister..” uyarısında bulunmuştu.

Atatürk Devrimi = Anadolu Rönesansı denklemi çok net ve kesindir.

Köy Enstitüleri bu denklemin anahtarı idi; mutlaka kaldığı yerden devam etmeliyiz.

Prof. Dr. John DEWEY, Büyük Atatürk‘ün ABD’den davet ettiği ve görüşlerinden yararlamdığı bir eğitmbilimci idi. Bakın ne diyor Köy Enstitüleri için :

  • “Hayalimdeki eğitim kurumları ‘
    Köy Enstitüleri olarak’ Türkiye’de kurulmuştur.”

imeceye_cagri

Bir kez daha BOZ URBALILARA selam olsun!

Sevgi ve saygı ile.
17.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

EKONOMİ POLİTİK
Cumhuriyet 27.4.11

Prof. Erinç Yeldan

portresi

Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri

Geçen hafta Anadolu devriminin en önemli köşe taşlarından birisinin,
23 Nisan Egemenlik Bayramı’nın yıldönümünü kutladık.
Bu ay içinde genç Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından bir diğeri ise
17 Nisan 1940 tarihinde kurulmuş olan Köy Enstitüleri idi.

  • Köy Enstitüleri projesi, okuma yazma oranı %5’i bile bulmayan
    Anadolu gerçeğinin kendi tarihini yaratma mücadelesidir.”
     desek yanlış olmaz.

Tümüyle Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde
Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel ile dönemin İköğretim Genel Müdürü
İsmail Hakkı Tonguç bizzat yönetmişti.

Köy Enstitüleri, geleneksel “derse ve kitaba dayalı eğitim” yerine, yaşamın pratiği içinde, “iş için, iş içinde eğitim” ilkesi eğitim anlayışıyla kurulmuştu.
Dahası, her Köy Enstitüsünde öğrenciler kendi okullarını ve üretim atölyelerini kendileri inşa ediyor; kendi öğretmenlerini yetiştiriyordu. Öğretmenleri ise gerek öğrencilere, gerekse köylülere pratik tarımsal üretim tekniklerini, okuma yazmayı ve temel bilgileri öğretiyordu.

1940-46 arasında Köy Enstitülerinde on beş bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve kapatıldığı 1954 yılına dek 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam
17.251 köy öğretmeni yetiştirilmişti.

Ancak, Köy Enstitüleri, yalnızca okuma yazma, temel bilgiler ve pratik üretim eğitimi ile değil, aynı zamanda sanat, edebiyat ve müzik eğitimi alanlarında da öncü kurumlar olarak tanınmaktaydı. Öğrenciler, geleneksel saz, keman ve mandolin gibi müzik aletlerini öğrenmekte ve oluşturdukları bandolarda 17 Nisan ve 29 Ekim şenlikleri başta olmak üzere konserler vermekteydi. Hasan Âli Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde çok sayıda dünya edebiyat klasiğini Türkçeye tercüme ettirmişti.

Köy Enstitüleri, öğrencileri her yıl 25 tane (ayda 2 tane!) klasik romanı okumakla yükümlüydü.

Köy Enstitüleri, kanımızca Anadolu gençlerinin birer yurttaş olarak gelişimine
4 alanda öncülük etmiştir:

İlki, Köy Enstitülerinde eğitim gören gençler konuşmayı ve kendilerini ifade etmeyi öğrenmişlerdir. Bu konuda çok sık anlatılan bir öyküye göre, İsmail H. Tonguç bir enstitü ziyaretinde öğrencilere sorduğu sorulara yanıt alamaz. Genç öğrenciler utançlarından Tonguç’un yüzüne bile bakamazlar. Bunun üzerine Tonguç
şu yorumda bulunur:

“Anadolu köylüsü 600 yıldır susturuldu. Bundan böyle bu öğrencilerimize yalnızca matematik ve fen ilimlerini değil, aynı zamanda konuşmayı da öğretmeliyiz”.

Köy Enstitüsü öğrencilerinin ikinci kazanımı haklarını arama kararlılıklarıdır.

Alev Coşkun’un bize aktardıklarına göre, öğrenciler, öğretmenleri ve yöneticileri ile birlikte her cumartesi günü toplanmakta; karşılıklı olarak yakınmalarını bildirmekte ve açık eleştiri ve özeleştiri ortamında demokratik hak arama bilinci geliştirmekteydiler.(*)

1940’ların baskıcı ortamında verilen bu demokrasi sınavı, gerici, karşıdevrimci çevreler tarafından “komünistlik öğretiliyor” propagandası yayılarak engellenmek istenmiş ve bu mücadele, Enstitülerin kapatıldığı 1954 yılına dek sürmüştür.

Köy Enstitülerinin üçüncü kazanımı laik ve çağdaş eğitim anlayışını Anadolu insanına tanıtmasıdır. Bilimsel kuşkuculuk, öğretileni sorgulamak, sanat, edebiyat ve müziğe yakın ilgi Köy Enstitülerinin ana eğitim felsefesini oluşturmaktaydı.
Ama daha da önemlisi, (dördüncü olarak) Köy Enstitülerinde kız ve erkek öğrenciler bir arada karma eğitim yapıyor ve birlikte okuyor, birlikte çalışıyor ve
birlikte üretiyordu.

Kadın erkek eşitliği ve yurttaşlık bilincinin temellerinin atıldığı Köy Enstitüleri,
kısa zamanda büyük toprak sahiplerinin, ağaların ve Cumhuriyet Türkiye’sinin karşıdevrimcilerinin ortak düşmanı haline geldi.

“Komünizm tehdidi”, “Din elden gidiyor”, “Halkımız din eğitimi alabilecek imam ararken gençlerimiz komünistlik öğreniyor.” türünden gerici propagandalar, Türkiye’nin NATO üyeliği ve Marshall yardımı aracılığıyla Amerikan emperyalizminin güdümüne girdiği yıllarda Köy Enstitüleri büyük bir karşı saldırıyla karşılaştı.

Nitekim köy ağaları bir yandan kırsal kesimde kendi egemenliklerinin sonu olabilecek Köy Enstitüsü eğitim sistemine karşı çıkarken bir yandan da

ABD; Türkiye’ye sağladığı mali destek karşılığında

– “beş yıllık kalkınma planları” ve 

– Köy Enstitüleri”leri gibi “Sovyet sistemine benzer uygulamaların” 

kaldırılmasını talep etmekteydi.

Karşıdevrimci muhalefetin saldırılarının yükselmesiyle birlikte 1947’de Köy Enstitülerinin müfredatları değiştirildi ve sonunda da 1954 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer tarafından kapatıldı. İsmet İnönü“CHP oy yitiriyor kaygısıyla” bu gelişmelere sessiz kaldı.

Köy Enstitülerinin tarihçesi, özellikle genç okurlarımız için geçmişte kalmış,
nostaljik bir proje olarak görünebilir. Oysa bu proje çok sayıda akademik araştırmaya konu olmuş, tüm dünya eğitim yazınında büyük ilgi uyandırmış bir ulusal yurttaşlık projesinin atıldığı çok önemli bir adımdır.

  • Köy Enstitüleri; Anadolu İhtilali’nin ve yarım bıraktırılmış
    Anadolu Rönesansı’nın 
    son derece önemli bir mihenk taşıdır.

 

Nice 17 Nisan’lara…

_________________________

(*) Alev Coşkun, “Hasan Âli Yücel, Aydınlanma Devrimcisi”,
Cumhuriyet Kitapları, Nisan 2007.