Etiket arşivi: 17 Nisan 1940 tarihinde kurulmuş olan Köy Enstitüleri

Hüseyin Akbulut : Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti


Dostlar,

Bir kitap tanıtımı yapmak istiyoruz.

Yazarı : Hüseyin Akbulut

Kitabın adı : Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti

Türkiye’nin Kültür ve Sanat Siyaseti
  • Yazar: Hüseyin Akbulut
  • ISBN:978-605-63620-7-1
  • Basım Tarihi: Eylül 2013
  • Boyutu: 13.5 x 21 cm.
  • Sayfa Sayısı: 376 sayfa
  • Müzik Eğitimi Yayınları No.46
  • Kültür Kitapları Serisi No.15
  • Fiyatı: 25TL.

Resmî tarih, elli yıllık bir dönemi bazen birkaç cümleyle anlatıp geçiverir.
Üstelik resmî tarih yazıcıları, kesin yargıları da bu birkaç cümleyle topluma kabul ettirmeye çalışır. Oysa, o birkaç cümlenin ardında hangi gerçekler, hangi niyetler,
hangi entrikalar, hangi yaşanmışlıklar vardır! Hele konu Devletin kültür/sanat politikası
ve kurumlarıysa…

Hüseyin Akbulut, içinde yaşadığı, sanatçı, seçilmiş yönetici ve atanmış bürokrat olarak yıllarını verdiği müzik ve sahne sanatları alanında, resmî tarihin ardında yatan
dev gibi gerçeklerin kapılarını aralıyor. Sanat ve siyaset dünyasında işlerin ve ilişkilerin, sanatçısı, siyasetçisi, bakan ve resmî tarih yazıcıları nasıl yürütüldüğünü, perde arkasıyla açıklıyor.

Öğrenci, keman sanatçısı, CSO’nun seçilmiş müdürü, Devlet Opera ve Balesi’nin
uzun süre kesintisiz görev yapmış atanmış genel müdürü ve Kültür Bakanlığı’nın müsteşar yardımcısı olarak yıllarını verdiği bu âlemde yaşananları, belgeleriyle, fotoğraflarla, tanıklığıyla anlatıyor, olaylarla ilgili düşüncelerini açıklıyor. Çuvaldızın ucunu pek çok ilgiliye, bu arada kendisine de batırmaktan kaçınmıyor. Kültür/sanattan yoksun siyaset ile siyasetten yoksun sanat dünyasının berrak bir görünümünü çiziyor.

Tüm bu özellikleriyle bu kitap, alanında bir “ilk”… Yalnızca sanatçıların, sanatseverlerin değil, eski ve günümüz siyasetçilerinin, bürokratlarının “ibretle” okuması, gerekli dersleri çıkarması, kendi özeleştirilerini yapmaları için güç alması gereken, anı ve gerçeklerle özgün görüşlerin içiçe sunulduğu önemli bir kitap bu…

Şefik Kahramankaptan

İçindekiler
  • Yaşamıma Yön Veren Kurumlar: Köy Enstitüleri ve Gazi Eğitim
  • Düşlerimizdeki Okul
  • Olağanüstü Bir Müzik Dünyası: Rubin Müzik Akademisi
  • Gazi, Kuruluş İdeallerinden Nasıl Uzaklaştırıldı?
  • Derinlikli Tarihiyle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası
  • Kenan Evren ve Müzik
  • Başkente Bir Kültür Kompleksi Kazandırılabilir mi?
  • Turgut Özal ve Müzik
  • Yıl 1926: Riyaset-i Cumhur Orkestrası Avrupa Limanlarında
  • Hipodrom Konserleri
  • Yasa Tanımayan Kültür Bakanı
  • Bir Güldürü Öyküsü: Kaybolan Pasaport
  • Bir Cumhuriyet Kurumu: Opera
  • Opera ve Bale Sanatları İçin Verilen Savaşım
  • Bitmez Tükenmez Aspendos Kavgası
  • Devlet Balesi Kayseri’de
  • Kültür Bakanı’nı Mahkemeye Veren Genel Müdür
  • Operada Namaz
  • Bazı Operacıların Refah Partisi’yle İşbirliği Girişimi
  • Süleyman Demirel ve Müzik
  • Hikmet Şimşek Cumhurbaşkanı Demirel’e Nasıl Emretti?
  • İktidardan Düşüren Senfoni
  • DSP’li Hükümetler Dönemi
  • İstifamı Önleyen Kültür Bakanı
  • Kültür – Sanat Büyük Ödülü
  • Devlet Sanatçısı Unvanının Sonu
  • Büyük Sıçrama: Beş Yeni Opera-Bale Kurumu
  • Antalya’ya Opera – Bale: Ahmet Taner Kışlalı’nın Özlemi
  • Veda Zamanı
  • Yurdumuzun Kültür ve Sanat İşleri
  • Bakanlıktaki Göreve Nasıl Atandım?
  • Devlet Sanat Kurumlarının Yeniden Yapılanma Serüveni
  • “Lirik Tarih” Gösterisi ve Yekta Kara Soruşturması
  • Kültür Bakanlığında Ürettiğimiz Yeni Projeler
  • Fazıl Say ’ın “Nâzım Hikmet Oratoryosu”
  • Ahmet Necdet Sezer ve Müzik
  • Bir Dönemin Sonu: Gemi Alabora Oluyor
  • AKP’nin İktidarı Ele Geçirmesi
  • Kültür Bakanlığı’nın Kapatılarak Turizme Eklenmesi
  • 2014’e Girerken Türkiye’nin Görünümü
  • Kültür ve Sanata Soluk Aldıracak Yaklaşımlar Nasıl Olmalı?
  • İsim Buldurusu
    (www.muzikegitimi.net, 2.11.13)

**********

Değerli Akbulut ile ADD’de Genel Yönetim Kurulu üyesi olarak çalıştık (2006-2007).

Bir sanat – kültür adamı olarak inceliğinden, zarafetinden, duruşundan,
söz söyleyişinden hep öğrendik..Şimdi de ömrünü verdiği Türk sanat – kültür yaşamına tanıklıklarından öğreneceğiz.
Zaten bu kapsamlı kitabına (376 sayfa) verdiği başlığın da üstünde“Yaşananlar, Tanıklıklar, Düşünceler Işığında” notunu üzelliekle düşüyor.Bu notu özellikle önemsiyor sayın Akbulut ve kitabının adeta gerekçesi sayıyor.
Bir boyutuyla da ..bunca yaşanan, tanıklık edilen olaylar ve düşüncelerin yazılması
boyun borcuydu, başka türlü yapılamazdı.. diyor bize göre.
Nitekim 28.10.13 günü Çağdaş Sanatlar Merkezinde ADD panelinde bize bu değerli kitabını imzalarken de söz konusu hususu – gerekçesini bir kez daha dile getirdi.
Türkiye, AKP yönetiminde Kars’taki insanlık anıtının “Allah-u ekber” diyerek kafasını kesen ve yere indirerek kaldıran bir acı – utanç veren dönem yaşamakta.Başbakan RT Erdoğan, yontu sanatçısı Sayın Mehmet Aksoy‘un bu yontuları için, çok yetkisi varmışçasına, sıkı bir sanat eğitimi almışçasına, “Ucube” buyurmuş ve kaldırılmasını Kars belediyesine emretmiş, ne yazık ki yüz kızartıcı buyruk, üstelik
dinsel bir ritüelle, “Allah-u ekber” nidalarıyla yontunun kafaı kesilerek yerine getirilmişti (14.6.11)!Ve Türkiye, Afganistan’ın Talebanları ile aynı lige sokulmuştu (14.6.11);
Resam Bedri Baykam‘ın deyişiyle,

  • ”Dünya, Türkiye’yi ikinci Taliban olgusu olarak yansıtacak…”
Salt Türkiye için değil, insanlık tarihi adına da kahreden bir acı olaydır bu.
Örnekler ne yazık ki tek de değil.. Başkent belediye başkanı da “böyle sanatın içine tüküreyim..” diye kükremişlerdi (!)..

Bu karanlık dönemi de aşacak Türkiye..Dar ve de zor dönemler, sanatçıların – aydınların topluma yol göstermesi – öncülük etmesiyle aşılır.. Sn. Akbulut de bu kitabı ile ükemizin kritik dönemecinde bu sorumluluğunu yerine getirmekte.
Eylül 2013 tarihli önsözünde şu kaydı dikkate değer :
Kitap, Türkiye’nin inişli – çıkışlı kültür tarihine bir bakış niteliği taşıyor..
Betz hücrelerinize sağlık Sayın Akbulut..
Sayın Akbulut’un bu sitede daha önce bir makalesine yer vermiştik :

Devlet Tiyatroları kapanmanın eşiğinde!

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 2.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Köy Enstitüleri : Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri


Dostlar,

17 Nisan 1940.. Köy Enstitüleri’nin açılışı.. 73 yıl geçti..

27 Ocak 1954.. Köy Enstitüleri’nin kapatılışı.. 59 yıl geçti..

Tüm engellemelere karşın “Yeni Kuşak Köy Enstitülüler” yetişti! 

Örgütlendiler ve Derneklerini kurdular.
Başında, değerli meslektaşım Dr. Alper AKÇAM var..
http://www.ykked.org.tr/ web sitesi etkin ve çok öğretici..

AYDINLANMA IŞIĞI SÖNMEYECEK… ilkesiyle çalışmaktalar..

Bu gün İzmir’de bir etkinlikleri var.. Aydınlanma Onur Ödülü’nü,
bilge insan DOĞAN HIZLAN’a sunacaklar..

Bir de panel var elbette, güne not düşecekler..
İzmirli dostlar kendilerini çok şanslı saymalı bu oturum nedeniyle..

Bu görkemli kurumların benzerlerini, günün koşullarına göre yeniden yaratmak
ve işlev kazandırmak gerek.

Çünkü halkın eğitimi sorunu aşılamadı. Devrimi koruyup – kollayacak kuşaklar yeterince üretilemedi.

Büyük Atatürk,

  • “Cumhuriyet fikren, ilmen ve bedenen güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister..” uyarısında bulunmuştu.

Atatürk Devrimi = Anadolu Rönesansı denklemi çok net ve kesindir.

Köy Enstitüleri bu denklemin anahtarı idi; mutlaka kaldığı yerden devam etmeliyiz.

Prof. Dr. John DEWEY, Büyük Atatürk‘ün ABD’den davet ettiği ve görüşlerinden yararlamdığı bir eğitmbilimci idi. Bakın ne diyor Köy Enstitüleri için :

  • “Hayalimdeki eğitim kurumları ‘
    Köy Enstitüleri olarak’ Türkiye’de kurulmuştur.”

imeceye_cagri

Bir kez daha BOZ URBALILARA selam olsun!

Sevgi ve saygı ile.
17.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

EKONOMİ POLİTİK
Cumhuriyet 27.4.11

Prof. Erinç Yeldan

portresi

Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri

Geçen hafta Anadolu devriminin en önemli köşe taşlarından birisinin,
23 Nisan Egemenlik Bayramı’nın yıldönümünü kutladık.
Bu ay içinde genç Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından bir diğeri ise
17 Nisan 1940 tarihinde kurulmuş olan Köy Enstitüleri idi.

  • Köy Enstitüleri projesi, okuma yazma oranı %5’i bile bulmayan
    Anadolu gerçeğinin kendi tarihini yaratma mücadelesidir.”
     desek yanlış olmaz.

Tümüyle Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde
Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel ile dönemin İköğretim Genel Müdürü
İsmail Hakkı Tonguç bizzat yönetmişti.

Köy Enstitüleri, geleneksel “derse ve kitaba dayalı eğitim” yerine, yaşamın pratiği içinde, “iş için, iş içinde eğitim” ilkesi eğitim anlayışıyla kurulmuştu.
Dahası, her Köy Enstitüsünde öğrenciler kendi okullarını ve üretim atölyelerini kendileri inşa ediyor; kendi öğretmenlerini yetiştiriyordu. Öğretmenleri ise gerek öğrencilere, gerekse köylülere pratik tarımsal üretim tekniklerini, okuma yazmayı ve temel bilgileri öğretiyordu.

1940-46 arasında Köy Enstitülerinde on beş bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve kapatıldığı 1954 yılına dek 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam
17.251 köy öğretmeni yetiştirilmişti.

Ancak, Köy Enstitüleri, yalnızca okuma yazma, temel bilgiler ve pratik üretim eğitimi ile değil, aynı zamanda sanat, edebiyat ve müzik eğitimi alanlarında da öncü kurumlar olarak tanınmaktaydı. Öğrenciler, geleneksel saz, keman ve mandolin gibi müzik aletlerini öğrenmekte ve oluşturdukları bandolarda 17 Nisan ve 29 Ekim şenlikleri başta olmak üzere konserler vermekteydi. Hasan Âli Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde çok sayıda dünya edebiyat klasiğini Türkçeye tercüme ettirmişti.

Köy Enstitüleri, öğrencileri her yıl 25 tane (ayda 2 tane!) klasik romanı okumakla yükümlüydü.

Köy Enstitüleri, kanımızca Anadolu gençlerinin birer yurttaş olarak gelişimine
4 alanda öncülük etmiştir:

İlki, Köy Enstitülerinde eğitim gören gençler konuşmayı ve kendilerini ifade etmeyi öğrenmişlerdir. Bu konuda çok sık anlatılan bir öyküye göre, İsmail H. Tonguç bir enstitü ziyaretinde öğrencilere sorduğu sorulara yanıt alamaz. Genç öğrenciler utançlarından Tonguç’un yüzüne bile bakamazlar. Bunun üzerine Tonguç
şu yorumda bulunur:

“Anadolu köylüsü 600 yıldır susturuldu. Bundan böyle bu öğrencilerimize yalnızca matematik ve fen ilimlerini değil, aynı zamanda konuşmayı da öğretmeliyiz”.

Köy Enstitüsü öğrencilerinin ikinci kazanımı haklarını arama kararlılıklarıdır.

Alev Coşkun’un bize aktardıklarına göre, öğrenciler, öğretmenleri ve yöneticileri ile birlikte her cumartesi günü toplanmakta; karşılıklı olarak yakınmalarını bildirmekte ve açık eleştiri ve özeleştiri ortamında demokratik hak arama bilinci geliştirmekteydiler.(*)

1940’ların baskıcı ortamında verilen bu demokrasi sınavı, gerici, karşıdevrimci çevreler tarafından “komünistlik öğretiliyor” propagandası yayılarak engellenmek istenmiş ve bu mücadele, Enstitülerin kapatıldığı 1954 yılına dek sürmüştür.

Köy Enstitülerinin üçüncü kazanımı laik ve çağdaş eğitim anlayışını Anadolu insanına tanıtmasıdır. Bilimsel kuşkuculuk, öğretileni sorgulamak, sanat, edebiyat ve müziğe yakın ilgi Köy Enstitülerinin ana eğitim felsefesini oluşturmaktaydı.
Ama daha da önemlisi, (dördüncü olarak) Köy Enstitülerinde kız ve erkek öğrenciler bir arada karma eğitim yapıyor ve birlikte okuyor, birlikte çalışıyor ve
birlikte üretiyordu.

Kadın erkek eşitliği ve yurttaşlık bilincinin temellerinin atıldığı Köy Enstitüleri,
kısa zamanda büyük toprak sahiplerinin, ağaların ve Cumhuriyet Türkiye’sinin karşıdevrimcilerinin ortak düşmanı haline geldi.

“Komünizm tehdidi”, “Din elden gidiyor”, “Halkımız din eğitimi alabilecek imam ararken gençlerimiz komünistlik öğreniyor.” türünden gerici propagandalar, Türkiye’nin NATO üyeliği ve Marshall yardımı aracılığıyla Amerikan emperyalizminin güdümüne girdiği yıllarda Köy Enstitüleri büyük bir karşı saldırıyla karşılaştı.

Nitekim köy ağaları bir yandan kırsal kesimde kendi egemenliklerinin sonu olabilecek Köy Enstitüsü eğitim sistemine karşı çıkarken bir yandan da

ABD; Türkiye’ye sağladığı mali destek karşılığında

– “beş yıllık kalkınma planları” ve 

– Köy Enstitüleri”leri gibi “Sovyet sistemine benzer uygulamaların” 

kaldırılmasını talep etmekteydi.

Karşıdevrimci muhalefetin saldırılarının yükselmesiyle birlikte 1947’de Köy Enstitülerinin müfredatları değiştirildi ve sonunda da 1954 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer tarafından kapatıldı. İsmet İnönü“CHP oy yitiriyor kaygısıyla” bu gelişmelere sessiz kaldı.

Köy Enstitülerinin tarihçesi, özellikle genç okurlarımız için geçmişte kalmış,
nostaljik bir proje olarak görünebilir. Oysa bu proje çok sayıda akademik araştırmaya konu olmuş, tüm dünya eğitim yazınında büyük ilgi uyandırmış bir ulusal yurttaşlık projesinin atıldığı çok önemli bir adımdır.

  • Köy Enstitüleri; Anadolu İhtilali’nin ve yarım bıraktırılmış
    Anadolu Rönesansı’nın 
    son derece önemli bir mihenk taşıdır.

 

Nice 17 Nisan’lara…

_________________________

(*) Alev Coşkun, “Hasan Âli Yücel, Aydınlanma Devrimcisi”,
Cumhuriyet Kitapları, Nisan 2007.