Etiket arşivi: Dr. Ceyhun BALCI

ANKARA’YA HOŞGELDİN BÜYÜK ATATÜRK!


ANKARA’YA HOŞGELDİN
BÜYÜK ATATÜRK!

 

Image

 ANKARA’YA HOŞGELDİN!

19 MAYIS 1919, SAMSUN 

22 HAZİRAN 1919 AMASYA GENELGESİ 

23 TEMMUZ 1919 ERZURUM KONGRESİ 

4 EYLÜL 1919 SİVAS KONGRESİ 

27 ARALIK 1919 HEYETİ TEMSİLİYE ÜYELERİ İLE BİRLİKTE

ANKARA’YA GELİŞ!

Boynunda idam fermanıyla Anadolu’da ayak basmadık yer bırakmayan bir çılgın, Mustafa Kemal Atatürk, ilmek ilmek ördüğü bir milli mücadeleyi
23 Nisan 1920’de BMM ile taçlandıracak ve Milli Mücadele utkuya eriştirecektir

Birilerine güle güle derken,

Mustafa Kemal’e Ankara’ya gelişinin 94. yıldönümünde Hoşgeldin diyoruz!

Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun BALCI

OY SANDIĞI : YERYÜZÜNDEKİ EN BÜYÜK TEHLİKE

OY SANDIĞI : YERYÜZÜNDEKİ 

EN BÜYÜK TEHLİKE

Ceyhun_Balci_portresi

 

Dr. Ceyhun BALCI

OY SANDIĞI : YERYÜZÜNDEKİ EN BÜYÜK TEHLİKE!

 Image

Yazıya her türlü eleştiriyi haklı kılabilecek bir başlık koydum!

Yazının geri kalanının okunmasıyla durum anlaşılacaktır. Ortaya oy sandığı koyan herkesin demokrat sanılmak gibi bir ayrıcalığı var! Katılım ne ölçüde gerçekleşiyor? Çoğulculuk ne alemde? Bu soruları değil sormak akla bile getirmek tehlikelidir Türkiye’de!

Yanılsama öyle bir noktaya varmıştır ki; sapla samanı ayırt etmek olanaksızlaşmıştır.

Hiç kuşkusuz siyasetin çekildiği kantar seçim sandığıdır!
Ancak, bu kantara kesinliği tartışılmaz bir doğa olayını çıkartabilir misiniz? Örneğin, “dünya yuvarlak mıdır?” sorusu üzerinden bir oylamaya girişebilir misiniz?

Yanıt ne yazık ki evet!

Son yolsuzluk olaylarının 30 Mart 2014 seçimlerinde halkın onayına sunulması
söz konusudur! Başbakan’ın ağzından çıkmıştır.

Ortalama zekaya sahip herhangi bir kişiye yeterli olanak tanınırsa,
en akıl almaz şeylerin bile halka onaylatılabileceğinden kuşku duyulmamalıdır!
Bugünün Türkiyesinde 30 Mart’a kadarki 3 aylık sürenin hiç olmayacak şeyleri
halka onaylatmaya yetip de artacağını söylemeye bilmem gerek var mıdır?

Hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk suçtur!
Demokrasinin bir öğesi olan oy kantarına değil, adaletin duyarlı terazisine vurulmalıdır!

Image

Hangi adaletin diye soracak olursanız ona verilecek yanıtın da pek iç açıcı olmadığı kesindir.

Son birkaç yılda siyasal davalar aracılığıyla gözlerimizin önüne serilenler,
ne demek istediğimi anlatmaya yetecektir…

MİLLİ ŞEF’E SAYGIYLA!

MİLLİ ŞEF’E SAYGIYLA!

Görsel

 MİLLİ ŞEF’E SAYGIYLA
(1884-1973)

Dr. Ceyhun BALCI

İsmet İNÖNÜ Cumhuriyet’i kuran, devrimleri yapan kadronun önde gelenlerinden!

Diğer namı İkinci Adam.

Aralıksız 12 , toplam 16 yılı aşkın Başbakanlık yapmış.
İlgili dönemde etkili, yetkili ve tartışılmaz olduğuna kuşku yok!
Buna karşın, tüyü bitmemiş yetimin kuruşuna göz dikmemiş!

Yaşıtı pek çok aydın gibi hem asker, hem devlet adamı, hem eş,
hem aile babası olma görevlerini başarıyla yürütmüş.
Savaş yorgunu bir kuşağın diplomasi ustası!
Hiç bilmediği bir konuda bile ülkesinin yüzünü kara çıkartmamış.

Soyadını İnönü savaşlarına borçlu!

Tam savaş bitip de biraz kafa dinleyecekken Lozan yolları görünmüş! Zorlu ve gerilimli bir görevi daha başarıyla tamamlamış.
Lozan’daki birkaç ayın kendisini çok daha zorlu savaşlardan daha çok yorduğunu, yaşlandırdığını söylemiş!

Lozan üzerinden saldırıya uğramasına da şaşırmamak gerekiyor!
Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet, Devrimler adına ne var ne yoksa
ateş altındayken Lozan’ın ayrıcalığı olamazdı!

Lozan hezimet mi başarı mı?

Sorunun yanıtını en iyi Prof. İlber Ortaylı vermekte.
Lozan, adı üzerinde bir antlaşma!
Bir taraf için zafer olması  öbür yan için bozgun olmasına bağlı!

Ama, Türkiye Cumhuriyeti’nin ön sözleşmesi olması ve kapitülasyonların ortadan kaldırılması bakımından düşünülürse zafer demek çok daha olası! Dört yüz yıl boyunca vazgeçilmesi bile düşünülemeyen kapitülasyon kamburundan kurtulmak bile
başlı başına bir utku sayılmalı!

İsmet İnönü, bu dünyada kendisi için pek az şey yapanların kuşağından çok önemli bir kahraman. Bu yanıyla bile saygıyla, şükranla ve özlemle anılmayı hak eder!

Devletin ve ulusun soyulduğu bugünlerde kör kuruşun hesabını tutan O’nun gibilerin ruhu şad, onların izinden milim sapmamak da
bizlere görev olsun!

29 EKİM 2013; İZMİR GÜNDOĞDU


29 EKİM 2013; İZMİR GÜNDOĞDU

Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun BALCI

Görsel

29 EKİM 2013, 

GÜNDOĞDU, İZMİR…

Önce izlenimleri paylaşalım! Yorumu en sona bırakalım!

Çok kalabalıktı İzmir Gündoğdu! Ne kadar mı? Bu alanda gerçekleşmiş önceki görkemli buluşmalar sağlıklı karşılaştırmaya olanak verir!

Bugünkü kalabalık, Mayıs 2007 Cumhuriyet Mitingi’ne eşdeğer yoğunluktaydı.

Görsel

Üç kişi, 50 metre ötedeki İzmir Tabip Odası flamasına ulaşamadık dersem kalabalığı tanımlayabilmiş olurum. Andımız’ın topluca okunması sonrasında biraz olsun seyrelen kalabalığı yarma şansı bulabildik de hedefe erişebildik.

https://plus.google.com/photos/113712996036446725753/albums/5940245827234800545

Bazı anlarda kalabalığın içinde sıkışıp kalma korkusu yaşadık.
Aynı duyguyu Mayıs 2007’de de yaşadığımı anımsıyorum.

Bugünkü kalabalığın sayısını en iyi Gündoğdu üzerinde dönüp duran polis helikopteri belirlemiştir. Ancak, söylediklerine değil de bir yerlere yazdıklarına erişilmelidir
bugünkü Gündoğdu kalabalığının gerçek sayısını öğrenmek için.

İnsan selinin içindeki çaresizlikle düşüncelere dalmak da kaçınılmaz oldu!
Bunca insan neden buradaydı? Hiçbirisini zorlayan herhangi bir güç yoktu!
Oraya gelmeleri için birilerince parasal destek de verilmiş değildi.
Bindirilmiş kıtalar olmadıkları çok açıktı!

Gündoğdu bir ortak paydaydı! Özenle incelendiğinde alanı dolduranların toplumun her kesiminden insanlar olduklarını anlamak güç değildi! Ancak, her birisi yaşamdaki kimliklerini alana gelmeden önce bir yerlerde bırakmışlardı.

Atatürk’e, çağdaşlığa, Cumhuriyet’e, vatana, namusa daha kısa ve öz deyişle insanlığa sahip çıkma ortak paydası Gündoğdu olmuştu bu insan seli için! Çünkü 29 Ekim’di!

Burada toplanan insan selini kimliklendirmede geleneksel sağ-sol eksenli
siyasi terminoloji uygunsuz aygıt olurdu!

Hiç kuşkusuz alanda partililer de vardı! Ama, bu tarihsel kalabalığı oraya toplayan bir güç değil ama “güçbirliği”ydi! İzmir Cumhuriyet için Güçbirliği Platformu’nun
bu başarısı alanı dolduran insan selinin arayışlarına da ışık tutmuş olmaktaydı
bir bakıma.

Önümüzde bir dizi seçim var! Gündoğdu’da bugün yaşanan coşkunun gücü bu seçimlere de mutlaka taşınmalı! Bu başarı için mucizeler yaratmaya gerek yok!

  • Atatürk’te ve Cumhuriyet’te birleşmek başarının anahtarıdır!

Umarız ve dileriz ki; siyaset bu iletiyi almıştır!
Almakla kalmayıp, gereğini yapacaktır!

Çare GÜÇBİRLİĞİ!

Ceyhun BALCI, 29.10.2013

Görsel

Dr. Ceyhun BALCI : CUMHURİYET; 90. Yıl


CUMHURİYET

“Aklımın kabul etmediği hiçbir şeyi kabul edemem!”
(Rene Decartes, Kartezyen felsefenin temel ilkesi)


Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun BALCI

Doksanıncı yılında Cumhuriyet’i tanımlamayı sürdürüyoruz.
Gizemini çözememiş olduğumuzun göstergesi olabildiği gibi;
erdemlerinin sayısızlığını yansıtıyor olma olasılığı da hoş bir durum!

Fesi, sarığı atıp şapka takmak mı?

Kavranması güç, anlaşılmaz Arap abecesini bırakıp, Latin harflerine geçmek mi?

Yoksa, toplumun yarısı olan kadını insan yerine koyup
bir büyük insanlık ayıbına son vermek mi?

Üniversite Reformu ile bilime geniş bir pencere açmak mı?

Hem halife hem de padişah olmak varken adam olmayı yeğlemek mi?

……………………..

Cumhuriyet, dünyada emperyalizme karşı başarıya ulaşan az sayıdaki savaşlardan birisinin baş tacı oldu!

Tepeden indi! İmzasını atabilenin okur-yazar sayıldığı cehalet denizinde
başka türlü olamayacağı için!

Cumhuriyet Devrimler sürecinin ilk köşe taşıydı.

Bu yoksul, bilisiz ve karanlık coğrafya belki de dünyanın başka hiçbir yerinde erişilmemiş bir hızla yaşadı ilk 15 yılı! Öyle bir hız ki; uygarlık ve çağdaşlıkla olan
300 yıllık fark kapandı!

Kesintiye uğramaları devrimlerin yumuşak karnı!

Eğitim devriminde başlayan yozlaşmanın önünde sonunda
Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik, Halkçılık ve şimdi de Cumhuriyetçilik ilkelerini tartışılır kılması beklenmeyen bir durum değildi.

Yaşamı boyunca dokuz köyden kovulan Dekart (Descartes),
asırlar sonra Anadolu’ya Cumhuriyet’le geldi!

Cumhuriyet düşünmek, kuşkulanmak ve sorgulamaktı!
Kısacası“Aklın kabul etmediği hiç bir şeyi kabul etmemekti!”

Adam olmaktı!

Cumhuriyet kesintiye uğradıysa kaldığı yerden sürdürülmeli!

Yok eğer sonlandıysa yeniden kurulmalı!

Hayvanlar aleminin en üstünü yaftasını kendisine yapıştırıveren insanın,
insanlığa borcu var!

Cumhuriyet onurdur, Cumhuriyet namustur, Cumhuriyet aklını kullanmaktır!

90. yıl bu bilinçle kutlu olmalı!

YASAKLARI TANIMIYORUZ!


YASAKLARI TANIMIYORUZ!

Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun BALCI 

Bugün İzmir’de YKKED (Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği) ve Konak Belediyesi işbirliğiyle düzenlenmiş bir sempozyum vardı. “90. Yılında Cumhuriyet’i Anlamak” temalı etkinlikte Cumhuriyet’le yaşıt (Hıfzı Topuz ve
Dr. Engin TONGUÇ
) ulu çınarların yanı sıra
Cumhuriyet’in ilk yarısında dünyaya gelmişler
(Ataol BEHRAMOĞLU, Niyazi ALTUNYA, Yakup KEPENEK) de vardı.

Yarım yüzyılı devirmiş bizler etkinlikteki yaşça en gençlerdik.

Anılan kuşakların hiçbiri, çok değil 15-20 yıl önce Cumhuriyet’in bu duruma düşeceğini ve hatta o Cumhuriyet’in Bayramının yasaklanacağını kestiremezlerdi.
Uzunca süredir ülkeden ayrı kalmış ve bu arada olan biteni de izlememiş birileri sorabilir!

“Cumhuriyet ne halde?”   

“Bayramı bile yasaklandı!” yanıtı daha fazla söze gerek bırakmayacaktır.

“Neden?” sorusuna “tertip ve hıyanet” yanıtı verilebileceği gibi çuvaldızı kendimize batırmaktan da kaçınmamalı!

Dünyanın neresine giderseniz gidin!
Devrimler kendilerini koruma düzeneklerini geliştirirler!
Bu yapılmadığında sonuç bizlerin yaşadığı gibi olur!
Örneğin Küba’da CDR (Devrim Savunma Komiteleri) kesintisiz iş başındadır. Topla, tüfekle savunma işin bir boyutuysa, söylemsel, düşünsel ve eylemsel savunma diğer ve önemli boyutudur. Devrimler hiç büyümeyen bebeklere de benzetilebilir. Sürekli ilgi ve destek bekler! “Sürekli devrim” söyleminin altında yatan dürtünün kaynağı da bu olmalıdır.

Devrim’i ve Cumhuriyet’i korumak örgütlenmek demektir!

Bu nedenle silkinip, kendimize gelme zamanıdır!

Kutlama yasağını çiğnemek iyi bir başlangıç olacaktır!

29 Ekim’de saat 16’da Gündoğdu’da buluşuyoruz!

Bir milyon kişiyle birlikte Andımız’ı içmek,
Cumhuriyet düşmanlarına verilecek en iyi yanıt olacaktır!

Ege Üniversitesi’ndeki ADT (Atatürkçü Düşünce Topluluğu) gönüllüsü öğrenciler de 29 Ekim kutlama hazırlıklarını yoğunlaştırmışlardı. 25 Ekim günü Ataol Behramoğlu-Haluk Çetin müzikli şiir dinletisi öncesinde 29 Ekim bildirilerini dağıtırken
saldırıya uğradılar!

Saldırganlar mı? Sol maskeli alçaklar güruhu! İçlerinde her türden maskeli vardı!
Etnik bölücüsü de, küresel solcusu da, kendini bilmez yolunu yitirmiş şaşkını da Cumhuriyet’e saldırı ortak paydasında buluşmuşlardı!

Uzunca süredir bu doğrultuda birleşen sözde solcu takımının
İzmir’deki ilk saldırganlığı olması bakımından önemlidir yaşananlar.
Yeryüzündeki her devrimi sahiplenmede üstlerine olmayan bu takım her nedense
kendi devrimini ve önderini tanımazlıkta parmak ısırtan bir tutum içindedir.
Fidel Kastro’nun “başkalarının devrimini bırakın da kendinizinkine sahip çıkın” öğüdü bile işe yaramamış görünüyor.

Son saldırganlığın şifrelerini çözecek olursak!

Sol maskeli bu güruh saldırganlığıyla :

  • Bilgisizliğini, buna bağlı olarak bilinçsizliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
  • Aydınlanma değerleri korunmadan, aydınlanma değerlerinin egemen olduğu
    bir ortam oluşmadan başka sol değerlerin de bir anlam taşımayacağını öğrenemediklerini kim bilir kaçıncı kez yansıtmışlardır.
  • Bu akıl almaz saldırganlıkları cehaletten kaynaklanmıyorsa; hıyanetlerini ve namus yoksunluklarını ortaya koymuş olmaktadırlar!

İçinden geçmekte olduğumuz bu çetin dönemde sağcılık ya da solculuktan önce gereken özelliğin namuslu ve dürüst olmak olduğu da bir kez daha ortaya çıkmış olmaktadır!

Görkemli bir 29 Ekim bu namussuzların suratında patlayacak bir şamar olacaktır!

Ceyhun BALCI
26.10.2013

AKP Andımız’dan Ne İstiyor?

Dostlar,

Üstad Prof. Ataol Behramoğlu‘nun “AKP Andımız’dan Ne İstiyor?” 
başlıklı yazısını, İmir’den sevgili meslektaşımız Dr.Ceyhun Balcı‘nın sunuşu ile paylaşmak istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
13.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

“AKP Andımız’dan Ne İstiyor?” 

Ataol Behramoğlu yazısına Andımız’ı ve elbette yazarı Dr Reşit GALİP‘i konu etmiş.
Dr Reşit Galip’e saldırının bir iyi yanı O’nu daha iyi tanıma fırsatı yaratmış olmasıdır.

O, yalnızca Andımız’ın yazarı değildir.
Hatta, Andımız yaşamı boyunca verdiği ürünler arasında son derece alçakgönüllü bir ayrıntıya denk düşer.

Köycü Dr. Reşit Galip‘i duymuş muydunuz?

1918’de “Köycüler Cemiyeti”ni kurduğunu,
alana inerek çalışmalar yaptığını pek çoğumuz bilmiyorduk.

Faşist yaftasıyla aşağılanmaya çalışılan Dr Reşit Galip‘in bu cemiyet aracılığı ile “parasız eğitim ve sağlık hizmeti” istemine ön ayak olduğu bilgisi onun bir faşistten çok toplumcu olduğunun göstergesidir. Siyaset jargonuna uygun deyişle Reşit Galip bir sosyalisttir. Ama, bu kimliği Osmanlı’da Türklerin ve Müslümanların geri kalmışlığına odaklanmasına engel değildir. Daha fazlasını öğrenmek ve özümsemek için bir de okuma önerim var!

Atatürk’ün Fikir Fedaisi Dr Reşit Galip’i günümüz gözüyle Dişhekimi dostumuz
Yener Oruç kitaplaştırmış. Gürer Yayınları’ndan (2007) çıkan bu değerli yapıt
hiç olmazsa bugün hak ettiği ilgiyi görmeli!
Dr Reşit Galip gerçek anlamda anlaşılırsa, O’ndan ne istendiği de algılanmış olacaktır!
İşte Ataol Behramoğlu’nun yazısı!
Dr. Ceyhun Balcı
İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri
*****

AKP Andımız’dan Ne İstiyor? 

portresi2

 

Ataol Behramoğlu

 

 

İlkokul çağlarımızdan bugünlere, hemen hepimizin aklında Andımız’dan bir şeyler kalmıştır.
Belleğimi yokladım, eksiksiz orada duruyor…
Peki, çocukluğumuzda her okul sabahı bu sözleri yinelerken anlamlarını
düşünür müydük?
Sanmıyorum.
Buna karşılık o erken sabah saatlerinde bir ağızdan haykırırcasına seslendirdiğimiz
bu sözlerde, anlamlarından çok, onları birlikte söylüyor olmamızın coşkusunu duyumsardık.
Sonrasında da bir anda havalanan bir kuş sürüsü gibi sınıflara dağılır,
derslerimize canlılıkla başlardık.

  • AKP yönetimi şimdi çocuklarımızın elinden bu yaşama sevincini,
    birlikte olma coşkusunu çekip alıyor.

Tıpkı giysi özgürlüğü gibi, herkes ne istiyorsa, olanakları neye yetiyorsa onu giyinsin, kendi andı neyse içinden onu söylesin demeye getiriyor…
Tabii bu sözde özgürlükçü, aslında yasakçı yönetimin, bununla yetinip
burada duracağına inanıyorsak…

***

Andımız “Türküm” diye başlıyor. 

Ben hiçbir çocukluk arkadaşımın bu sözcüğü söylemekten tedirginlik duyduğunu anımsamıyorum.
Çünkü bir ağızdan söylediğimiz bu sözcükte, tıpkı siyah okul önlüklerimiz,
beyaz yakalarımız gibi, yoksuluyla varsılıyla, hepimizi birleştirici, eşitleyici bir şey vardı…

AKP yönetimi önce giysi özgürlüğü görüntüsü arkasında, bu birlikteliği, bu eşitliği kaldırma yönünde bir adım attı.
Asıl amaç ise, birkaç gün önceki türban özgürlüğü yasası ile daha iyi anlaşılıyor,
belli ki, dinsel anlam taşıyan giyim kuşamı ilkokullara kadar yaygınlaştırmak

Andımız’ın ortadan kaldırılmasıyla da bir boşluk oluştu.

Bu boşluk da, kuşkumuz olmasın (akıl sahibi herkes bunu zaten görüyor), dinsel içerikli sözlerle, dualarla doldurulmak istenecektir.
En azından amaç budur.

  • İlkokullardan başlayarak bütün okullarımızın imam giysili din dersi öğretmenlerinin hutbeleri ve öğrencilerce de tekrarlanacak dua ve öğütleriyle açılacağı, bunların her gün tekrarlanacağı günler de uzakta değildir. 

Gelmiş geçmiş en büyük demagog, bunu da “Cumhuriyetin esasına dönüş” olarak adlandıracaktır.
Tıpkı ihanet ettiği hocasının, pervasızca ve utanmazca,
Atatürk yaşasaydı bizim partiye girerdi” demesi gibi…

***

Çok sever göründükleri Âkif’in ürünü İstiklal Marşımızda, Andımız’dakinden çok daha fazla tartışılacak sözler vardır.
İlle de herkesin dindar ve Tanrı tanır olmadığı, olmak zorunda da bulunmadığı günümüz Türkiye’sinde, “Hakk’a tapmak” kavramı kuşkusuz ki herkesçe benimsenmeyecektir.
“Kahraman ırk” sözü de böyle bir şeydir. Irk kavramı ulus kavramıyla bağdaşmadığı gibi, aynı ırktan bile olsalar (ne demekse bu?) kahramanlık kavramıyla söz konusu ırkı
yan yana getirmek istemeyecekler de olabilecektir.

Fakat herkes bilir ki İstiklal Marşımız çok özel koşulların ürünüdür.
Onu bir ağızdan söylerken, tıpkı Andımız’ı bir ağızdan söyleyen çocuklar gibi, sözcüklerin anlamlarını irdelemekten çok, bir ulusa ait olmanın, omuz omuza birlikteliğin coşkusunu duyumsarız…

Bu nedenle AKP (daha doğrusu buyruk verme konumundakiler),

  • Andımız gibi, eninde sonunda, İstiklal Marşı’na da el atacaklardır. 
  • Çünkü içerik konusu bir yana, onun bütünündeki ve birlikte söylenişindeki
    ulusal birlik duygusuna ve coşkusuna da yabancı ve düşmandırlar

Özetle, bu siyasal iktidar için önemli olan

  • Türkiye’nin ulusal birliği değil, İslam ümmetinin bir parçası olmasıdır.
  • Biricik amaçları, ulusu ümmetleştirmektir

***

AKP ANDIMIZ’DAN NE İSTİYOR?

Bu nedenle bu konudaki sorun, ulusal andın sözlerinin şu ya da bu yana çekilerek yorumlanıp eleştirilebilecek olması değil, AKP’nin onu hangi amaçla,
neden kaldırdığıdır.

Bugünkü siyasal iktidar tarafından ulusal andın kaldırılmasını, andın şu ya da bu yönden içeriğine takıldıkları için alkışlayan ya da bunda sakınca görmeyenler,
ya

bu iktidarın her anlamda ve her alanda ülkeyi bölüp parçalama amacının

yeterince farkında değiller, ya da bunda da bir sakınca görmüyorlar demektir…

REŞİT GALİP BİR KEZ DAHA ÖLDÜ!


Dostlar,

Bu sitede daha önce, övünç duyduğumuz meslek büyüğümüz Dr. Reşit Galip hakkında yazdık.. (http://ahmetsaltik.net/2012/09/20/dr-resit-galip/, 20.9.12)

Yeri gelmişken, erişkesi (linki) yukarıda verilen bu yazının okunmasını diliyoruz.
41 yaşında öldüğünde cebinde 5 (beş!) TL para çıkmıştı..

“ANDIMIZ” ın sözlerini o yazmıştı..

“ANDIMIZ” ın ortaokullardan sonra ilkokullardan da kaldırılması düşüncesini
kabul edilemez buluyoruz..

AKP iktidarını bu çılgın ve son derece yersiz girişimi gündemden çekmesini diliyoruz.

Meslektaşımız Dr. Ceyhun Balcı‘nın yazısını aşağıda, kendisine teşekkür ederek sunuyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
02.10.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==================================

REŞİT GALİP BİR KEZ DAHA ÖLDÜ!

DR. REŞİT GALİP
(1893-1934)

Image

Türkiye’nin büyük günü 30 Eylül’de Demokratikleşme Paketi açıklandı.
Oysa, buna Demokratikleşme Torbası demek daha uygun düşerdi. Ele geçen ne varsa içine atılmış. Anadilde eğitim, Türk abecesinde bulunmayan harfler ve elbette
el çabukluğuyla torbaya sokulan türban!

Andımız” da kurtulamamış torbaya girmekten!

Image

Andımız deyince Dr Reşit Galip’i unutmak olmaz! 23 Nisan 1933’te Dr Reşit Galip tarafından yazılan ve okullarda öğrenciler tarafından okunan Andımız, bugün demokratikleşme kurbanı oldu! Bu ülkede Şovenizm ve Irkçılık ile yaftalayıp da aşamayacağınız engel olmadığı bir kez daha anlaşılmış oldu.

Dr Reşit Galip kemikleri sızlayanlar arasındaki yerini almıştır bu yok sayışla. Kırk bir yaşında yaşama veda ettiğinde kitapları, bir karyolası ve yorganından başka bir şeyi olmayan bu Cumhuriyet insanının 1933’teki Üniversite Reformu’nun öncülerinden olduğunu bilenlerin sayısı da çok olmasa gerektir.“Andımız”ın tarihe karışmasına
alkış tutan ve zaman yitirmeden basında boy göstermekte sakınca görmeyen akademik unvanlılar bana Sakallı Celâl’in şu aforizmasını bir kez daha anımsatmış oldu!

“Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür!”

Sakallı Celâl’in bu sözleri dünya döndükçe, yaşam sürdükçe birilerine kapak olmayı sürdürecek gibi görünüyor.

Yapılan açıklamalara bakılırsa paketlerin biri diğerini izleyecek!

Bugünkü paketle Dr Reşit Galip bir kez daha öldürülmüştür. Hem de canevinden vurularak! Ama asıl yok edilmek istenenin, O’nun aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti olduğu gerçeği akıldan çıkartılmamalıdır.

Ceyhun BALCI, 30.03.2013

Image

Share this:

30 EYLÜL

Dostlar,

Meslektaşımız Sevgili Dr. Ceyhun Balcı‘nın (İzmir’den) “30 EYLÜL” başlıklı yazısını paylaşalım..

“Etnik yörüngeye oturtulan sorun artık bir şantaj aracıdır. ” diyor.

Bakalım dağ fare mi doğuracak, başka bir ucube mi; saatler sonra göreceğiz..

  • BOP = Türkiye’yi parçalama planının eşbaşkanından ne bekleniyor??

Sevgi ve saygı ile.
30.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

Yarını iple çekenler, büyük gün diyenler var.

Aynı görüşte değilim.

Ceyhun_Balci_portresi

Dr. Ceyhun Balcı

http://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2013/09/29/30-eylul-buyuk-gun-mu/

30 EYLÜL

29 Eylül’ün 30’una gebe olduğu saatlerdeyiz. Yarın kimilerine göre büyük bir gün olacak! Kimileri de bu büyük günü hasarsız atlatma hesapları içinde!
Etnik yörüngeye oturtulan sorun artık bir şantaj aracıdır.
Öyle olmasa, üçlü seçime geri sayılırken ateşle oynanır mı? Bir parmak bal çalıp oyalamaya girişmek ve seçimleri kazasız atlattıktan sonra yola devam etmek
en mantıklı yaklaşımdır.

“Ana dilde eğitim” kisvesiyle ortalıkta boy gösteren bölme projesinin orada durmayacağı gazetelere yansıyan demeçlerden bellidir.
“Dersim’in ardından Kürdistan!” diyen Selahattin Demirtaş ve O’nun gibilerin
gizlisi saklısının kalmadığı anlaşılmaktadır.

Yarınki paketten çıkacakları aşağı yukarı kestirmek hiç de zor değil. Etnisite ve milliyete dayanan bir dizi söylem ve o kapsamda verilecek sözler, yarınki açıklamaların omurgasını oluşturacaktır. Anadilde eğitim bile başlı başına bir gaz alma aracı olarak kullanılacaktır. Ortamda bu gibi ulu orta konuşma ve söz vermelerin ne anlama geldiğini sorgulayacak sesi ara ki bulasın! Anadilde eğitim yaşama geçirilebilecek bir hedef midir?

Örneğin, Kürtçe hukuk kitabı yazılabilir mi, mühendislik eğitimi verilebilir mi?

Bu yalın soruyu bile seslendirmekten uzaklaşmış bir akıl tutulması var karşımızda. Gören, duyan bu kültürel görünümlü olanaklar sağlandığında yöre insanının karnının doyacağını, marabalığın sonlanacağını ve insanların gönençli bir yaşam sürmeye başlayacağını düşünecek neredeyse!

  • 30 Eylül paketinden topraksız köylüye toprak, marabalığa son ve ortaçağ karanlığını aydınlatma maddeleri çıkmayacağını kestirmek için
    müneccim olmaya gerek yoktur.
  • Çünkü asıl hedef, “çözüm” adı altında ayrışmaya ve sonunda bölünmeye giden yolun taşlarını döşemektir.

Bu bir kez başarıldığında anadilde eğitimin karın doyurmayacağı, sorunları çözmeyeceği anlaşılacaktır! Ama, atı alan da Üsküdar’ı geçmiş olacaktır.

Sağıyla, soluyla ve orta yolcusuyla hedefi bir devleti çökertmek, bir ulusu tarih sahnesinden silmek olanların “büyük günü” olması olası 30 Eylül paketi neler getirecek?

Uyuyup, uyandığımızda netleşecektir!
Ama, kesin olan bir şey varsa bu sürecin hiç durmayacağı ve
her paketin bir sonrakine gebe kalacağıdır.

Ceyhun BALCI, 29.09.2013, 22.00

SİYASİLERE AÇIK ÇAĞRI


Dostlar,

Dr. Ceyhun Balcı ortopedi uzmanıdır. İzmir Tabip Odası’nın 2. dönem yöneticisidir.
Toplumsal konulara oldum olası çok duyarlıdır. Sıklıkla çok anlamlı kısa makaleler yazar. Daha önce de sitemize yazılarından koymuştuk :

http://ahmetsaltik.net/duran-turkler/ (Duran Türkler)

http://ahmetsaltik.net/muyeseer-yildiz-vatan-yahut-silivri/
(VATAN YAHUT SİLİVRİ, Müyesser Yıldız)

Aşağıda bir yenisini paylaşalım.. Muhalefet önderlerine (CHP ve MHP)
genel başkanlarına ironi yüklü bir açık mektubu :

– Ya görevinizi yapın ya da onurunuzla istifa edin..

Teşekkürler sevgili meslektaşım Ceyhun Balcı..

Sevgi ve saygı ile.
25.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================

SİYASİLERE AÇIK ÇAĞRI

Ceyhun_Balci_portresi

 

 

Dr. Ceyhun BALCI

Muazzez İlmiye Çığ “Ddalya!” derken çocuğu ve belki de torunu yaşındaki siyasilere bilgelik dersi verdi.
100_yasina_geldim_boyle_basbakan_gormedim
Ben de buradan yola çıkıp bir mektup yazdım onlara!
Dr. Ceyhun Balcı
******************************
Sayın Bay Kılıçdaroğlu,

Sayın Bay Bahçeli,

Nasılsınız? İyi misiniz? Sağlığınız yerinde mi? Yaşıyor musunuz?

Ankara’da, yaşadığınız yerin kuş uçuşu birkaç km uzağında neler olduğundan haberdar mısınız? Diyebilirsiniz ki; penguenci medyamız vermiyor! Doğrudur! Ama, olanakları sınırlı, donanımları kısıtlı da olsa Ulusal Kanal ve Halk TV arif olanaın anlayabileceği şekilde yansıtmakta olan biteni.

İstanbul’un Taksim’inde tek niyetleri ellerinde bir karanfille şehitlerini anmak olan insanlara hiç gerekmediği halde saldıran polisten; Ankara Dikmen’de yine barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kalabalıklara yönelik polis kaynaklı vahşetten haberdar olmalısınız. Ankara’da olayların yaşandığı yerde bir de Ankara milletvekili (mangal yürekli bir Cumhuriyet kadını Aylin Nazlıaka) vardı! İlgi duymanız durumunda o size ayrıntısıyla anlatacaktır!

Ankara Dikmen’deki bir sahne gözümün önünden gitmiyor! Önünde tek kişi bulunmayan TOMA, alışkanlığın etkisiyle mi bilinmez; basınçlı suyu konutlara doğru gelişi güzel sıkmaktaydı. Hiç gereği, ve de hedefi yokken!

Bir ayı doldurmaya gün sayan halk hareketi sizi hiç ilgilendirmiyor mu?

Sizler için muhalefet  salıdan salıya grup toplantılarında sergilenen laf yarışından mı ibarettir? Polisin elbette iktidarın buyruğuyla yaşama geçirdiği bu anlamsız vahşet karşısında zarar gören ve demokratik haklarını kullanmaktan alıkonulan insanların durumu sizler için bir şeyler ifade etmiyor mu?

Türkiye’de üzerlerine ölü toprağı serpildiğini sandığımız halk sergilediği barışçıl, kararlı ve soylu başkaldırıyla üzerine düşeni hem de kahramanca bir şekilde fazlasıyla yapmış değil midir?

O halde sizler bu durumdan kendinize bir görev çıkartma gereği duymaz mısınız? Önderliğinizdeki partiler bugün için muhalefetle görevlidir. “Meclis aritmetiği izin vermiyor! Elimden ne gelir?” deme hakkınız olabilir mi? Siyaset biraz da aritmetiğin ötesine geçip de beceri sergilemek değil midir? Ne yazık ki sizlerin duruşundan Türkiye’de iktidar sorununun yanı sıra bir de muhalefet sorunu olduğu sonucunu çıkartmak kaçınılmaz oluyor!

Muazzez İlmiye Çığ’ı tanıyor olmalısınız! Bugünlerde yüz yaşına girdi!
Anneniz belki de nineniz yaşındadır. Aynı zamanda ülkemiz yakın tarihinin
canlı tanığıdır! Pırıl pırıl beyniyle bir şey söyledi dalya derken!

Partilerinizin de adını anarak : BİRLEŞİN!

Yaşamakta olan ve dimdik duran bu ulu çınara kulak verin ne olur!
Her birimizin yüreklerine su serpen bu soylu halk hareketine omuz verin!

  • Birlik olun ki, Türkiye dirlik içinde olsun!

Yok eğer, biz böyle davranamayız derseniz; yapabileceğiniz bir şey daha var!
Bir kenara çekilmek ve gereğince davranacaklara yer açmak!

Bu duyarlı dönemde kenara çekilmenin bile erdem olduğunu hiç aklınızdan çıkartmamanızı dilerim!

Kaygılarımla