Etiket arşivi: Dr. Ahmet Saltık www.ahmetsaltik.net

RENNAN HOCAN’NIN SON DERSİNDEN BENİM ÇIKARDIĞIM DERS..

RENNAN HOCAN’NIN SON DERSİNDEN BENİM ÇIKARDIĞIM DERS..

Von: AHMET AVCI [mailto:ahmetavci3@gmail.com]
Gesendet: 27 Kasım 2014 Perşembe 13:40
An: undisclosed-recipients:
Betreff: RENNAN PEKÜNLÜ

son_ders_27.11.14

 

 

 

 

 

 

 

RENNAN HOCAN’NIN SON DERSİNDEN BENİM ÇIKARDIĞIM DERS..

Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esat Rennan Pekünlü;
Anayasamızın Açık hükmü nü uygulayarak,
TÜRBANLI bir öğrenciyi derse almamıştır…

Günümüzdeki hukuk garabeti ile Enünlü; “öğrenim hakkını engellemek” suçundan yargılanmış ve iki yıl bir ay hapis cezasına çarptırılmıştı…

Hukuksal süreç sonunda bu gün Hoca’nın infazı başlayacaktı…

Renan Hoca bugün cezaevine girmeden öğrencilerine ve yurtseverlere
bir ders daha vermek istedi…

Ben de izlemek için gittim… Doğrusu neler söyleyeceğini merak ediyordum…

Konu “EVREN VE EVRİM” idi…

Rennan Hoca’ya destek verenler salonu doldurmuştu,
oturanlar kadar da ayakta olanlar vardı…

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Rennan Pekünlü, dersini vermek için kürsüye çıktı.

Rennan Pekünlü’nün kürsüye çıktığı sırada 

  • “Rennan Hoca yalnız değildir!” sloganları atıldı.

Sloganlar nedeniyle duygusal anlar yaşayan Rennan Hoca,
gözyaşlarına egemen olamadı.

Anlattıklarını dikkatle izledim ve dinledim…

Bir yandan da hoca bunları neden anlatıyor ki, diye düşündüm… 

Ve sonunda anladım… 

Hoca; EVREN VE EVRİM”İ anlatıyordu, ama sıradan bir insanın anlaması
olanaklı değildi anlatılanları…

Asıl söylemek istedikleri son bölümde idi…

EVREN VE EVRİM KONUSUNDA;
BİLİM ADAMLARI ARASINDA BİLE ANLAŞMAZLIK VARDI…

Yeni oluşumlar ve algılar ortaya çıkmış…

Bilim adamlarının bir bölümü; EVREN VE EVRİM KONUSUNDAKİ OLGU VE ALGILARI, DİNSEL KAYNAKLARLA AÇIKLAMAYA ÇALIŞIYORLARMIŞ…

Bu algı ve olguyu da yönlendiren; JOHN TEMPLETON VAKFI imiş…

Ve bu vakıf; kendi görüşleri doğrultusunda görüşler ortaya koyan
Bilim adamlarına; NOBEL ödülünden daha yüksek miktarda ödül dağıtıyormuş…

Konu anlaşılmıştı…

Gerçek Bilim Adamları için Engizisyon yalnızca içeride değilmiş… 

 ‘YANMAK; GÖKBİLİMCİLERİN YAZGISIDIR’

Prof. Dr. Pekünlü, hakkındaki hapis cezasıyla ilgili Ulusal Kanal’a gönderdiği iletisinde Nazım Hikmet’in sözlerini hatırlatmıştı. Rennan Pekünlü’nün mesajı şöyle:

  • “Yanmak, gökbilimcilerin yazgısıdır.
    Üzerinde çalıştıkları yıldızlar, gökadalar en soğuk olanından en sıcağına dek yanar; gözlemevleri yanar; iğrenç bir zorlamayla
    engizisyon önünde diz çöküp pişmanlığa davet edilirler, yürekleri yanar; kafaları kazınır zindanlara atılırlar, hem kendileri hem de yakınları yanar. Yazgısı yanmak üzerine çizilmiş olan gökbilimciler, bir anlamda üzerinde çalıştıkları cisimlerin yazgısını öykünürler. Ancak bu, bilinçli, kendini ‘tüketici’ bir öykünmedir. Çevresini aydınlatabilmek için kendisini tüketmesi gerektiğini üzerinde çalıştığı yıldızdan ve kendisine örnek olan ozanından, Nazım Hikmet’ten öğrenmiştir: Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak,
    nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa??”

 Ahmet AVCI,
İzmir, 27 KASIM 2014

==============================================

Çoook teşekkürler değerli Ahmet Avcı..

Rennan hoca birkaç ay sonra serbest kalır..

Ama bu utanç verici eylemin özneleri tarih boyunca insanlığın laneti altında ezilirler..

Dayan Rennan hoca; bir-lik-te-yiz!

Sevgi ve saygı ile.
27 Kasım 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

DERSİM İSYANI


DERSİM İSYANI

Dostlar,

Sayın Em. Tümg.Naci BEŞTEPE’nin 05 Ocak 2013’te yayımladığımız yazısını,
konunun gene utanmazca siyasal sömürüye (istismara) alet edilmesi nedeniyle
bir kez daha okuyucularımızın, ilgililerin bilgi ve ilgisine sunmak istiyoruz.

Arşivde yer alan, bizim makalemiz de dahil olmak üzere birkaç yazıyı daha
öne çekeceğiz.

Sevgi ve saygı ile.
24 Kasım 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

Naci_Bestepe_portresi

Em. Tümg. Naci BEŞTEPE

Tunceli bölgesine devletçe yatırım (yol, köprü, okul, sağlık ocağı vb.) yapılmaya başlanması, askere alma ve vergi işlemlerinin düzene sokulmak istenmesi üzerine, bölge halkını sömürmek üzerine inşa edilmiş dinsel kisvelerden de yararlanan feodal düzenin uygulayıcılarının başlattığı bir isyandır.

SEYİT Rıza da, ŞEYH Sait gibi dinsel sıfatından yararlanmıştır.

Bölge halkının Seyit Rıza’nın peşinden gitmesinde bir etken bilinçli veya körü körüne inanç ise, bir etken de bölge halkının Osmanlı döneminden (Yavuz Sultan Selim’in
İran seferi öncesindeki kıyımı) kalan devlete karşı koşullanmışlığıdır.

GÜNEYDOĞU SORUNU MU, KÜRT SORUNU MU?
TERÖR SORUNU MU, BAĞIMSIZLIK SORUNU MU? ÇÖZÜM NEDİR?

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Osmanlı döneminden başlayarak (1806’dan sonra)
44 isyan olmuştur. Bunların 24’ü Cumhuriyet dönemine rastlar. İsyanların çoğu,
devlet otoritesini kabul etmeyerek feodal düzenin sürmesinin istenmesinden kaynaklanmıştır.

Şeyh Sait isyanı ise, Musul petrollerinin paylaşımında Türkiye Cumhuriyeti’nin devre dışı bırakılmasını sağlamak amaçlı, İngiliz emperyalizmi güdüm ve destekli bir isyandır. Etnik köken yanında din sömürüsünden de yararlanılmıştır.

1937-38 DERSİM (Tunceli) isyanından sonra, 1984’e kadar benzer olaylar yaşanmamıştır.

1984 yılında Eruh ve Şemdinli baskınları ile başlayan PKK eylemi ise emperyalist güçlerce yönlendirilen ve desteklenen ayrılıkçı bir silahlı kalkışma (isyan)dır.
Tarihteki en uzun ve en büyük çaplı (bölge-insan sayısı) isyandır.
Etnik yapının istismar edilmesi temeline oturtulmuştur.

Dil, kültürel haklar, demokrasi, eşitlik, insan hakları gibi göreceli kavramlar gerekçe ve
bahane olarak kullanılmıştır. Hâlâ da kullanılmaktadır.

Emperyalistlerin amacı; enerji kaynaklarını, ulaşım, nakil yollarını en kolay-en ekonomik biçimde denetlemektir.

Bunun için, dört devlet içindeki Kürt kökenlilerin yoğun oldukları bölgelerin koparılmasıyla kurulacak bir Kürt Devleti en iyi çözümdür.

PKK‘nın kullanıldığı ve başı çektiği bu başkaldırının uzaması, bölge halkında
kin ve intikam duyguları ile AYRIŞMA ve KENDİ DEVLETİNİ KURMA düşüncesini pekiştirmektedir.

Bu düşünce özellikle 35-40 yaş ve altındaki kuşak için geçerlidir.

Başta ABD olmak üzere emperyalist devletlerin isteği de tam budur.

  • Olayın adını KÜRT SORUNU koyarsak baştan taraf olmayı ve
    bölünmeyi kabul etmiş oluruz.

Yapılan, silahlı başkaldırıya karşı mücadeledir.

Uluslararası hukuka göre savaş; iki devlet veya devletler grubu arasında, siyaset yoluyla çözülemeyen sorunların silahla çözülmesidir.

Çözüm; siyasi kararlılıktadır.

Çünkü ulusal irade TBMM’ndedir.

Sabih Kanadoğlu : Prof. Dr. ESAT RENNAN PEKÜNLÜ ve ADALET


Prof. Dr. ESAT RENNAN PEKÜNLÜ ve ADALET

portresi_cuppeli

Sabih Kanadoğlu
Türk Hukuk Kurumu Başkanı

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. E. Rennan Pekünlü Matematik bölümü öğrencisi Fatma Nur Gidal’ın
2011 yılında eğitim ve öğretim hakkını engellediği iddiasıyla açılan davada takdiren ve suç kastının yoğunluğu gerekçe gösterilerek İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.09.2012 günlü kararıyla sonuçta 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.Yargıtay 4’üncü Ceza Dairesi 23.7.2013 tarihinde bu kararı oy çokluğu ile onadı.
Bir üye, Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün Anayasa Mahkemesi kararına uygun genelgesine dayanarak karşı oy kullandı.

Kesinleşen bu karara temel olan eylemler, müdahil hakkında tutanak düzenlemek ve tutanağı kanıtlamak amacı ile fotoğrafını çekmek olarak gösterilmiştir.
Eylemlerin suç oluşturması ve ceza yaptırımı ise, TCK’nun 112’inci maddesinde
yer almaktadır.Maddi unsur, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla eğitim ve öğretimin engellenmesidir.

Olayı, suç ve cezaların yasallığı ilkesinin ışığı altında ve bu sınırlar içinde tartışmak ve irdelemek gerekmektedir.Eylemlerde cebir ve tehdit söz konusu olmadığına göre hukuka aykırı bir davranış olarak kabulü olanaklı mıdır ve öncelikle eylemlerde hükümlünün suç işleme
genel kastı var mıdır?

Bilindiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yüksek öğretimde kıyafet kullanılmasına ilişkin 1989 ve 1991 tarihli kararları ile 1998, 2001 ve 2008 yıllarında verdiği parti kapatma davalarındaki tespit ve kabulü, 2008 yılında Anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan değişiklikleri iptal eden kararı, türban olarak tanımlanan örtünün dinsel bir simge olduğu ve Anayasanın temelini oluşturan laiklik ilkesine aykırılık oluşturduğu yolundadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (İHAM) gerek Refah Partisi’nin kapatma sonucu yaptığı başvuru üzerine Büyük Daire olarak aldığı karar ve gerekse
bireysel hak ihlali saptamaları için yapılan istemlerle ilgili kararları,
Türkiye’deki uygulamaların hak ihlali olmadığı yönündedir.
  • Anayasanın 153/son maddesinde, AYM kararlarının yasama – yürütme –
    yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı öngörülmüştür.
  • Öyleyse, AYM’nin kararları öbür yetkili organlar yanında,
    öncelikle Anayasa Mahkemesi’ni de bağlar.
Hele, bireysel başvurular hakkında karar verecek olan bölümün Başkanlığını yapan Başkanvekili ve dört üyesini öncelikle bağlar. AYM tarafından değiştirilmediği sürece Mahkemenin bir bölümü tarafından göz ardı edilemez ve yok sayılamaz.
Buna karşın AYM’nin ve İHAM’nin (AİHM) kararlarına bağlı kalınması ilkesi
göz ardı edilmiştir.
  • Pekünlü’nün adil yargılanma hakkı ile suç ve cezanın yasallığı ilkesi
    yok sayılmıştır!
Özellikle, ilk derece mahkemesi kararının tespit ve sonuçlarının, adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir takdir hatası içermesine ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmesine karşın, soyut bir ifadeyle AYM’nin bireysel başvuruları inceleyen Birinci bölümünün 23.01.2014 gün ve 2013/6401 sayılı kararıyla red edilmiştir.
Böylece, Pekünlü hakkında açılan öbür 4 davanın aynı biçimde sonuçlanmasının yolu açılmıştır.Eğer bir suç varsa, AYM kararlarını bir genelgeyle uygulanmadan kaldıran
YÖK başkanı ve bu genelgeye uyan Üniversite Rektörleri, değişik kararlarla
buna yardımcı olan Ege Üniversitesi Rektörlüğü ve olup bitene sessiz kalan
siyaset adamlarına aittir.

Türkiye’de zor yetişen onurlu, ilkeli, gerçek bir bilim adamı ve adalet duygusu,
dini her zaman olduğu gibi siyasete alet edenlere kurban edilmektedir.Adalet umudu, artık ne yazık ki Türk yargısında değil,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndedir. (1.11.2014)

===============================================

Yazıklar olsun bu çıkmazı bilerek ve isteyerek yaratanlara,
izleyenlere ve de sessiz kalanlara.

Umut, Ural Dağlarının ötesinde, Strasburg’da, adına İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi denen yüksek yargı organında..

Hani ADALET MÜLKÜN (ÜLKENİN!) TEMELİYDİ?
Türkiye insanına en temel adalet hizmetlerini bile veremez duruma düştü.
Bu hazin ve yüz kızartıcı tablonun 1 numaralı sorumlusu AKP iktidarıdır.
Bu lekeyi bir an önce temizlemelidirler.

Sevgi ve saygıyla.
20.11.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

ADD Genel Merkezi 2014 Yılı Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı Anma Programı


ADD Genel Merkezi 2014 Yılı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı Anma Programı

portresi_siah_beyaz

 

 

 

 

 

 

 

 

Saat 9:30, 21 Ekim 2014, Salı 

Evinin önü               Saygı duruşu ve  İstiklal Marşı

Evinin önü               Sn. Tansel ÇÖLAŞAN     ADD Genel Başkanı

Evinin önü               Sn. Işık KANSU               Gazeteci-Yazar

Evinin önü               Sn. Mustafa BALBAY      CHP İzmir Milletvekili

Evinin önü              Sn. Levent GÖK               CHP Ankara Milletvekili

Evinin önü              Sn. Alper TAŞDELEN      Çankaya Belediye Başkanı

Ahmet Taner Kışlalı Parkına  Ulaşım:  

Prof.Dr.A. Taner Kışlalı Parkı Sn.Necati YILMAZ CHP Ank.il Bşk.

Prof.Dr.A. Taner Kışlalı Parkı Sn. Ayfer YÜKSEL ÇYDD Ankara Şb. Bşk.

Prof.Dr.A. Taner Kışlalı Parkı  Sn. Leyla ALKIROĞLU ADD Ümitköy Çayyolu Şb.Bşk.

Tören bitiminde Prof.Dr.Ahmet Taner KIŞLALI  gömütü ziyaret edilecektir.

======================================================

Dostlar,

Biz Edirne’de olacağız… Kongremiz var..
Önceki yıllarda bu törenlere katıldık, Park’ta okunan metni hazırlayıp sunduk..

19.10.14 günü Denizli Sarayköy’de bu amaçla bir görsel konferansımız olacak..
(Belki Edirne’de de ADD anma etkinliği yapar..)

Başlığı aşağıda.. duyurusu web sitemizde var..

ADD Genel Merkezi isterse bu sunuyu (power point) kendilerine veririz, web sitelerine koyabilirler..

“Aramızdan koparılışının 15. yılı.. Ne Yapmalı ??”

Vurulduğunda ADD Genel Başkan Yardımcısı idi A. Taner Kışlalı.
Yekta Güngör Özden de Genel Başkan.
Biz de ADD Edirne Şubesi Başkanı idik.
Dostumuzdu, ağabeyimizdi, Edirne’ye de konferansa çağırmıştık.

Ardından çoook konferanslar verdik fakat alçak cinayet çözülmedi, çözülemedi.

Canileri lanetliyoruz, cinayeti aydınlatmayanları da kınıyoruz.

Hiç kimsenin canına kıyılmasın, sorunlarımızı barışçı biçimde konuşarak çözelim istiyoruz.

Rahmetlinin vurulmasından sonraki günlerde, biz de dönemin Edirne’de Valisi
Koru Engin’in gerek görmesiyle yakın korumaya alınmıştık. 1 yıl böyle yaşadık.
Sıkıntıları biliyoruz. Koruma polisimiz Naim Başar‘a rahmet diliyoruz.

Kışlalı hocayı şükran ve özlemle anıyoruz.

Bu arada O’nun yapıtlarını büyük özverilerle kitaplaştırarak bize kazandıran vefalı ve çalışkan damadı (eski) Gazeteci – Yazar Sıtkı Uluç‘a da çook ama pek çok teşekkür borçluyuz.

http://www.anadolu.eu
/

adresli web sitesini mutlaka ziyaret etmelisiniz..

Sevgi ve saygı ile.
17 Ekim 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Yeni Sağlık Bakan Yardımcısı 33 yaşında bir inşaat mühendisi


Yeni Sağlık Bakan Yardımcısı 33 yaşında bir inşaat mühendisi!

33 yaşında, Bilal Erdoğan‘ın arkadaşı, Sakarya Üniversitesi İnşaat Müh. Mezunu,
AKP eski İstanbul gençlik kolları başkanı..

Sağlık Bakanlığı’nda 2. adam olmayı hakedecek, bakanlığa ve sağlık sistemimize
katkı sunacak ne özellikleri vardır?

TTB ve İTO biz hekimler adına bunu sorgulayacak mı?
Merak ediyorum.

Sevgiler, 9.10.14
Dr İbrahim Sözen
SOZEN8241@YAHOO.COM

=========================================

Dostlar,

Sağlık Bakanlığı’nda bir süreden beri boş olan Bakan Yardımcılığı pozisyonuna atama yapılacak.Medimagazin.com.tr’nin haberine göre, yeni Sağlık Bakanı Yardımcısı
belli oldu. Boş olan Sağlık Bakanlığı Yardımcılığı’na 1981 doğumlu, AKP
İstanbul İl Gençlik Kolları eski Başkanı, Sakarya Üniversitesi Mühendislik bölümü mezunu Erkan Kandemir atandı. İddiaya göre bu atamanın kısa süre içinde yapılması bekleniyor.

*****

Yazıklar olsun Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzionoğlu‘na…

Bu utanç AKP’ye de, Sağlık Bakanına da, o zat-ı muhtereme de yeter..

Silinmez bir leke olarak duracak, tarihe de not düşülecektir..

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Etik Kurulu’nu göreve çağırıyoruz..

Sayın Naci Beştepe, 8.10.14 günlü “Çarşamba İğneleri” balıklı yazısında bu bağlamda şu 2 tümceyi yazdı :
(http://ahmetsaltik.net/2014/10/10/turk-vatandasi-nacibestepe-carsamba-igneleri-8-ekim-2014/)

*****

MAYMUN

Bilal’in bir arkadaşı da bakan yardımcısı oldu.
Mahdumcuk, Devlet kapısına maymuncuk…

*****

Sevgi ve saygı ile.
09.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Türker Ertürk : “KİMİN ÖNCELİĞİ?” ve Ortadoğu Yangını Nasıl Söndürülebilir?


Dostlar
,

Ortadoğu Yangını Nasıl Söndürülebilir?

Türker Paşa 2 Ekim 2014 Tezkeresini değerlendiriyor aşağıdaki yazısında..
Her zamanki gibi net, kararlı ve keskin..

Biz de benzer içerikleri Tezkereye ilişkin olarak değişik yazılarımızda
bu siteden sizlere sunduk.. (02 Ekim 2014 Tezkeresi ve Kritik Noktalar…
http://ahmetsaltik.net/2014/10/03/02-ekim-2014-gunu-tbmm-genel-kurulunda-kabul-edilen-basbakanlik-tezkeresinin-metni/)

Sayın Ertürk’ün yazdıklarını içerik olarak paylaşıyoruz.

AKP – RTE ülkemizi 12 yıldır son derece kötü yönetmekteler.

  • Temel sorun şu : AKP – RTE Türkiye’de bir “İslami rejim” kurmak istiyor.
    Batı emperyalizmi de “ANADOLU FEDERE ILIMLI İSLAM DEVLETİ” peşinde.

2 aktörün de beklentileri uyumlaştırıldı ve AKP – RTE 12 yıldır üzerine düşeni tam bir teslimiyet içinde yürütüyor. Yapmazsa “DELİĞE SÜPÜRÜLECEĞİNİ” çok iyi biliyor.
Ya da Obama’nın güncel araç “beyzbol sopası” ile kafasının – gözünün dağıtılacağını (iktidardan alaşağı edileceğini!) iyi biliyor.

Dahası, bu süreçte AKP – RTE takımının birtakım zaafları da hep yapıldığı gibi kullanıldı ve suçları belgelendi; Batı’nın elinde. Bu yüzden AKP – RTE apaçık şantaj ve tehdit altındadır ve görüldüğü gibi Türkiye Ortadoğu’da ateş çemberinin içine çekilmiştir.
Bu siyasal kadro iktidarda iken Türkiye’nin bataklıktan çıkma olanağı yoktur,
tersine daha da saplanacak ve bölünmeye, bağımsız Kürdistan‘a sürüklenecektir.

Konu TBMM’de derhal değerlendirmeye alınmalıdır.

Ordumuzun sağduyusunun bu süreçte yaşamsal nitelikte ve değerde olduğunu belirtelim. Özal’ın TSK’yı Irak’a sürme isteği karşısında onurlu Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay istifa ederek bu çılgınlığı önlemişti. (30 Ağustos 2011 :
Büyük Zafer 89 Yaşında ve Onurlu Komutan Necip Torumtay Paşa. www.odatv.com, 30.8.2011) Şimdi de TSK’nın “çok çaresiz” kaldığında iktidarın serüvenci baskılarını kamuoyu ile paylaşıp benzer yolu seçmesi gerekebilir…

Son 1-2 günde 18 yurttaş yaşamını yitirdi, 45+ yaralı var. Yazıktır, bu kişiler
AKP’nin yanlış politikalarının kurbanı olmuşlardır. Sorumlusu doğrudan AKP – RTE’dir.

Son söz    : AKP – RTE bir kez daha şapkasını önüne koyup yaşamsal önemde,
ülkemizi kan gölüne sürükleyen “tümüyle dış güdümlü politikalarını
gözden geçirmeli ve kendilerinin de pek ala bildikleri yanlışlardan artık dönmelidirler. Masum insanlar telef olmaktadır. Sıra artık can – kan ile bedel ödemeye gelmiştir; Mehmetçiği ateşe sürmemiz istenmektedir! Bu kumpas kabul edilemez! İktidar dahil hangi kişisel çıkar, hırs bu kanlı fatura ile sürdürülebilir??
Eğer gerçekten içtenlikli Müslüman iseler, İslamın neresinde var bu iğrenç,
kanlı pazarlık??

Ya yanlışlardan dönün; ya da istifa ederek ülkede emperyalizme diyet borcu olmayan namuslu ulusal kadroların sorumluluğu üstlenmesine  – ateşten gömleği giymesine
fırsat verin.

Yapılacak şey bellidir :

– Emperyalizmim güdümünden çıkmak
– Ve İran – Suriye – Irak ile BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ‘ne giderek sorunları
elbirliğiyle çözmek.. Hiç başka yol yok!

Sevgi ve saygı ile.
08 Ekim 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

================================================

KİMİN ÖNCELİĞİ?

portresi_papyonlu

 

Türker Ertürk

Geçtiğimiz perşembe Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) Irak ve Suriye’de sınır ötesi operasyon yapma yetkisi veren tezkere Meclis Genel Kurulu’ndan geçti. Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına iyice girişine verilen vizedir bu!
Normal olarak bu tür kararlardan sonra hayırlı olsun demek lazım ama emin olun
bu tezkere ülkemize beladan ve felaketten başka bir şey getirmez.Tezkere hakkında Meclis’e bilgi veren Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz,

“Tezkerenin hedefi ülke huzuruna saldıran teröristlerdir. IŞİD’in mağdur ettiği herkese yardım etmekteyiz.” diyor.

Acaba söylediklerine inanıyor mu? Tezkerede terörist olarak gösterilen
PKK ile görüşenler, masaya oturanlar, pazarlık edenler ve açılımları götürenler kendileri değil mi? IŞİD’le gönül birlikteliği olanlar ve lojistik destek sağlayanlar
siz değil misiniz?

Metne, satır aralarına, söylenenlere, söylenemeyenlere ve büyük resme baktığımızda

Meclis’ten geçen tezkerenin anlamı şudur           :

1. Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşıdır ve Esad’a düşmanlık yapılmaktadır.
Bu pratikte Türkiye’ye düşmanlık demektir.

2. PKK ve IŞİD’i hedef göstermek yetmez. Çünkü her ikisi de ABD’nin bölge
hedeflerine yönelik olarak yaptığı operasyonların enstrümanlarıdır.
PKK ve IŞİD’in savaşıyor olması bu gerçeği değiştirmez. Bunları aynı babanın
çıkarları çatıştığı için birbirini yiyen çocukları gibi düşünün.

13 Yıl sonra tamam!

3. TSK’nın bölgeye girmesi savaşı yaygınlaştırır;
İstanbul, Ankara ve İzmir’i gibi illerimizi bile savaş alanı içine alır.

4. Türkiye’de yabancı silahlı kuvvetlerin bulundurulmasına izin verilmesi
    ülkemize yönelik en büyük tehdittir. 1 Mart 2003 tezkeresi ile yapılamayan
13 yıl sonra bu tezkere ile yapılmıştır. Burada kastedilen Amerikan askeridir.

5. Suriye’ye topraklarına girmek ve burada tampon bölge oluşturmak için
uluslararası hukuk açısından meşruiyet yoktur. Rusya ve Çin vetoları
nedeniyle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden bu hukuksal yetki
alınamaz. Böyle olduğu halde bu tezkere ile Suriye topraklarına giriş
Türkiye’yi uluslararası hukuku çiğneyen haydut devlet konumuna sokar.

6. Bu tezkerenin bir başka anlamı da, bölgenin siyasal haritasını değiştirmeye çalışan
ABD’nin öncülüğünde kurulan koalisyona fiilen katılmaktır.
    IŞİD gerçekten bahanedir.

7. Bölgede yaygınlaşan terörizmi ve istikrarsızlığı engellemenin yolu bölge ülkeleri ile
işbirliğinden geçer. İran, Irak ve Suriye merkezi güçleri ile işbirliği ve eşgüdümü
esas almayan hatta satır aralarında düşmanlık eden bu Tezkere, sorun çözücü
değil problem yaratıcı ve arttırıcıdır.

Ağır şantaj altındalar!

8. Sonuç olarak;

Tezkere bu içeriği ile ülkemizin ve bölgemizin değil,
Türkiye dahil bölgemizi şekillendirmeye çalışan emperyalizmin çıkarınadır.

Meclis’te yapılan tezkere görüşmeleri sırasında HDP temsilcisini büyük bir dikkatle dinledim. Tezkereye ilişkin endişesi ve itirazı Türkiye’nin güvenliğine yönelik değil. Endişeleri; Suriye’de PKK’nın kolu olan PYD’nin kazanımları yok olmasın ve fiili özerk bölgeye bir şey olması. Tampon bölge itirazları bile ondan! Meclisimizde böyle vekiller varken başka düşmana ihtiyacımız yok. En çok ağrıma giden ise bu zatın Meclis kürsüsünden terörist başı ve bebek katili Öcalan’ın sözcülüğüne soyunurken hiç tepki almaması ve protesto edilmemesiydi. Böyle bir kepazelik, maskaralık ve ülkeye karşı açıktan düşmanlık dünyanın hiçbir meclisinde olmaz, olamaz ve müsaade edilmez.

TBMM’nin yeni yasama döneminin açılışında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada “Önceliğimiz Esad’tan kurtulmak” demiş. Bu öncelik ülkemizin ve devletimizin çıkarlarının değil,

  • Erdoğan ve Davutoğlu’nun kişisel bekalarının ve siyasal geleceklerinin güvence altına alınmasının önceliğidir. Her ikisi de ağır şantaj altında olup uluslararası mahkemelerde yargılanma tehdidi nedeniyle ülkemizi ve
    can verecek evlatlarımızı satmışlardır.

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE : Bıyığa Tükürttüler


Dostlar,

Sn. Beştepe‘nin çok önemli bir yazısı aşağıda..
Dikkatle okuyalım ve IŞİD – RTE – AKP şeytan üçgeninin içyüzünü öğrenelim.

Bir de bizim küçük bir anımsatmamıza yer veriliyor yazının sonunda :

*****

İNKAR DEĞİL “RET

Geçen haftaki yazımdan sonra Prof. Dr. Ahmet SALTIK bir uyarıda bulundu.
Şöyle :

Yabancılar, Ermeni soykırımını ”İNKAR“ etmenin suç olduğunu ifade ediyorlar.
Biz de bu terimi kullanıyoruz. Semantik hatadır. “İnkar”, var olanı kabul etmemektir. Soykırım yapmadığımıza göre biz “RET” ifadesini kullanmalıyız.
Sayın SALTIK’a teşekkür ederek konuyu dikkatinize sunuyorum.

***

Teşekkürler Sn. Beştepe..

AİHM’nin konuya ilişkin Perinçek kararında İngilizce metinde suç sayılması yasaklanan sözde Ermeni soykırımını kabul etmeme – reddetme eylemi için “denial” sözcüğü kullanılmaktadır. Gerçekten de bu sözcüğü “inkâr – yadsıma” olarak değil reddetme – kabul etmeme olarak çevirmeliyiz. İlki (inkâr) yanlış çeviridir ve bizi açmaza düşürebilir bir sözcük oyunu ile.. Biz olmuş btimiş bir şeyi yadsıma – inkâr etme durumunda değiliz. Tersine, bize dönük “soykırım yaptınız!” suçlamasını reddediyor – kabul etmiyoruz.

“to deny – denial” sözcüğü bu anlamdadır ve Türkçe’ye çevirisi doğru yapılmalıdır.

Herkesi bu noktaya özen göstermeye çağırıyoruz..

Sevgi ve saygıyla.
06.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Bıyığa Tükürttüler

portresi_kucuk

 

 

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 

 

Bahanesi IŞİD’in elindeki 49 rehin/e idi.
Oysa IŞİD’e karşı operasyona katılmak istememesinin gerekçesini dünya alem biliyordu. Onu kendi elleriyle besleyip büyütmüştü. Verdiği tavizler bini aşmıştı.
Sünni olmayan Esad’ı devirecek, Sünnileri Suriye’de hakim kılacak güçlerden biriydi IŞİD. Birlikte Emevi Camisi’nde namaz kılacaklardı.
Rehin/e’ler de belli ki bu oyunun bir parçasıydı.
IŞİD bıyıktı.

SAKAL BÜYÜK

Sakal bıyıktan hep büyük olmuştur. RTE-Davutoğlu’nun sakalı da öyle.
Hizmetinde oldukları, tek bir kez “hayır” diyemedikleri ABD.
Suriye-Irak-IŞİD oyununu birlikte oynadılar.
Daha doğrusu ABD senaryoyu yazdı. Başrolü aldı. Yardımcı oyuncu rolü bunlara kaldı. Öyle oynadılar ki, kendilerini “esas oğlan” bile sandılar.
Senarist rol değişimi yapınca apışıp kaldılar.

NEREYE TÜKÜRSÜN?

Bıyık da sakal da bastırıyor. İkisi de kimin ne yaptığını biliyor.
Biri terör tehdidi, diğeri iktidar.
Ya uluslar arası yargı yolu açılacak, iktidar elden gidecek.
Ya da beslediği terör kendini vuracak. İkisini de oyalayacak rehin/e bahanesi iyiydi.
CIA paketleyip sınıra getirince koz elden gitti.
Sakal büyük. “Bıyığa tükür”  buyruğunu verdi. Tükürdü.
“IŞİD terörist” dedi.

NE İSTER, NE VERİR?

ABD işini bilir. Adamını da. Çok ister.
Adamı direnir. Direndiğini sanır. Yeterini, yani istediği kadarını alır.
Dünya lideri de az verdiğini sanıp mutlu olur. Sırtı sıvazlanır.

NE İSTEDİĞİNİ BİLMEK

TSK tampon bölgenin kendi denetiminde olmasını istemektedir.
Suriye de Irak’a dönmesin, Kürt koridoru oluşmasın diye.
AKP ise “uçuşa yasak bölge” talep etmektedir. Esad yıkılsın diye.
Kürt koridoru oluşacağını bile bile.
Sorun Türkiye’nin ne istediğini bilip-bilmemesidir aslında.

ÜLKE ÇIKMAZDA

Ülke AKP çıkmazına girmiştir.
Güneyde bataklık.
İçerde şımartılmış, azmış PKK.karşısında susturulmuş-pusturulmuş devlet güçleri. Eğitime vurulan dinci darbeler.
Ekonomide krize sürükleniş.
Diz boyu işsizlik. Yoksulluk. İşçilerin her yandan direnişe geçişi.

ÇÖZÜM KAPIDA

Çıkmazdan sağlıklı çıkışın tek yolu MİLLİ HÜKÜMET’tir.
Milli iradenin, gerçek temsilcisine teslim edilmesidir.
Yazımın basıma girdiği saatlerde bu yönde çok önemli bir adımın atılmış olacağını umuyorum. Türkiye sahipsiz de çaresiz de değildir.
Çarşamba günü SORUNLAR VE ÇÖZÜMLER programında bu konuyu değerlendireceğiz.

İNKAR DEĞİL “RET

Geçen haftaki yazımdan sonra Prof. Dr. Ahmet SALTIK bir uyarıda bulundu.
Şöyle :

Yabancılar, Ermeni soykırımını ”İNKAR“ etmenin suç olduğunu ifade ediyorlar.
Biz de bu terimi kullanıyoruz. Semantik hatadır. “İnkar”, var olanı kabul etmemektir. Soykırım yapmadığımıza göre biz “RET” ifadesini kullanmalıyız.
Sayın SALTIK’a teşekkür ederek konuyu dikkatinize sunuyorum.

**********

PAZARTESİ İĞNELERİ

TÜRBAN

Üniversite, kamu derken türban ilkokulda serbest kılındı.
Geriye kızların 9 yaşında evlenmesi kaldı.

MUTLU

Üniversitede türban serbest bırakıldığında Kılıçdaroğlu, “Mutluyum” demişti.
Herhalde şimdi “Laik Türkiye” den daha umutludur…

YAKMA

PKK okul yakmaya devam ediyor.
AKP de ülkeyi yıkmaya…
(AYDINLIK, 29.9.14)

Dolar neden artıyor?


Dolar neden artıyor?


Dostlar
,

Yetkin ekonomist Sn. Mutafa Pamukoğlu’nun yazısı önemli.. (aşağıda)

ABD Doları adı başını gidiyor.. Eylül başında 2,15 TL iken artık 2,30 TL.
1 ay içinde 15 kuruş, 0,15 / 2,15 =  %7 değer kazandı. Ulusal gelirimiz (GSMH)
o oranda azaldı, dış borçlar % 7 büyüdü, dışsatımımız (ihracat) %7 ucuzladı, dışalımımız (ithalat) %7 pahalandı.. Doğalgaz ve elektirik %9 zamlandı, SGK da pek çok önemli ilaçta yurttaşın katkı payını artırarak ilaç maliyet artışını vatandaşa yükledi..

GSS’nin (Genel Sağlık Sigortası) içi iyice boşaldı, haydi iflas etti demesek de fiyaskoya dönüştü!

Dışsatım % 80’lere varan ölçüde dışalıma bağımlı olduğundan, yani ihracat yapabilmek için el mahkum ithal girdi çok yüksek oranda olduğundan, dışsatımcının işi daha da zor..
Bu dönemlerde ihracat ürünlerinizin değeri düşüp yabancı için alımı ucuzladığından
(TL karşısında güçlenen Dolar nedeniyle) ihracatınız nominal olarak artabilir de!
Ancak ülkenin alınterini, hammadesini… ucuza dışarıya peş keş çekmiş olursunuz. Dahası, pahalandığı için ithalatınız düşebilir ve dış ticaret açığı ile cari açığınız da düşebilir.. Ancak bunlar aldatıcıdır.. Çünkü sürdürülebilirliği yoktur bu tablonun. Enflasyon yükselecektir kaçınılmaz olarak (2 rakamlı enflasyona hazırlıyorlar ülkeyi pikolojik olarak) , büyüme hızı düşecektir (ha bire revize edip aşağı çekiyorlar..) , istihdam azalıp işsizlik artabilecektir ve en ürküncü durgunluk içinde enflasyon (Stagflasyon) yaşanabilecektir. Hatta cari açığınız açıklanamaz biçimde büyüyebilecektir.

Ntekim IMF geçtiğimiz günlerde yayımladığı Türkiye raporunda 11 madde açıklarken ülkemizi cari açığı en yüksek birkaç ülke içinde saymıştır! (Bu raporu sitemizde yayımladık : IMF’den 11 maddelik Türkiye raporu (http://ahmetsaltik.net/2014/10/03/imfden-11-maddelik-turkiye-raporu/..)

Fakat 12. CB – Yarıbaşkan RTE 1 Ekim 2014 günü TBMM açış konuşmasında
gene ortalığı güllük gülistanlık gösterdi! Sokaktaki yurttaş bu kuramsal gevezeliklerden
hadi diyelim ki çok birşey anlamıyor, anlamaz.. Yaşamın iğneden ipliğe pahalandığını, cebindeki paranın alım gücünün eridiğini, geçimin daha da zorlaştığını algılamaz mı?

Sorun burada ve bizler uzuuun uzun bayram (!) tatilleri ile oyalanıp devekuşu gibi davranıyoruz.. Gündem saptırıp sorunları öteliyoruz. Tezkere ve IŞİD benzeri
gündem başlıkları daha ne denli oyalayıcı olabilir? 1,5 + milyon göçmene harcanan
5 milyar Dolara yakın para (daha da harcanacak!) kimin sırtına yüklenecektir??

ABD Başkan Yardımcısı Biden
Türkiye’yi suçlamayı sürdürüyor ve
Türkiye’nin silahlandırdığı IŞİD ile savaşa zorluyor!

  • Onbinlerce ton silahı Türkiye IŞİD’e yolladı.. diye..

Bu nedenle 1,5 milyon sığınmacı (mülteci), Suriye – Irak pazarının elden çıkması, Tezkerenin askeri maliyetleri ve Batı’nın mülteci (sığınmacı) yükünü omuzlamaya yanaşmaması.. Ve RTE’nin “hata yaptığını” ABD Başkan Yrd. Biden’e itiraf etmesi..
Deliğe süpürülmemek için insanımızın sırtından ucuz (!) bir manevra daha..

Yazık günah değil mi Suriye – Irak’ta öldürülen yüz binlerce insana, ırzına geçilen kadınlara, masum çocuk ve yaşlılara ve ülkemiz ekonomisine binen çooook ağır yüke.. Tüm bunlar “Tek adam – RTE yönetimi” nin ağır – altından kalkılamaz faturaları ve hala ülkenin tepesinde afra – tafrasından geçilmiyor!?..

Ne bahtsız  – talihsiz ülke bu Türkiye..
Yığınlar uykuda, çaresiz ve muhalefet yok gibi..
Bu atipik – kural dışı tablo sürdürülemeyeceğine göre, Türkiye neye gebe acaba??
Bu arada devekuşu boğulmasın!?

Sevgi ve saygıyla.
05.10.2014, Manavgat

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

========================================

Dolar neden artıyor?

Mustafa_Pamukoglu

 

MUSTAFA PAMUKOĞLU
AYDINLIK, 3.10.14

 

Doların Eylül başında (2014) 2.15 TL iken 2.29 TL’ye gelmesi, Merkez Bankası’nın döviz satım ihalelerinde günlük alımı 40 milyon Dolara çıkarmasına karşın yükselişin durmaması ve devam edeceği hususundaki beklentiler, dikkatleri FED’e ve
küresel gelişmelere tekrar çevirdi.

FED YOLUN SONUNDA

2007 krizinde FED piyasalara fon desteğini kesmek üzere iki şey yaptı.

1- Faiz oranlarını sıfıra çekti.
2- Piyasadan devlet tahvilini ve ipoteğe dayalı tahvilleri satın alarak yatırımcıları
özel sektör tahvillerini ve hisse senetlerini almaya yöneltti.
3- Piyasadan tahvil alımlarını Ekim ayında sonlandıracak ve tahvil alım programı bitecek.

FAİZ ARTIRIMI KAPIDA

FED, ABD ekonomisinin durumu düzelinceye dek faiz artırımı yapmama kararı almıştı.
Şu anda ABD ekonomisinde FED’in dikkate aldığı göstergelerde belirgin iyileşme var.

1- Aylık istihdam artışı 200 bin ortalamayı aştı.
2- İşsizlik maaş başvuruları aylık 400 binin altına düştü. FED işsizlik oranının % 6.5’un altına düşmesini bekliyordu. Bu gerçekleşmiş durumda.
3- ABD büyümesi % 2-3 aralığına ulaştı.
4- Enflasyon oranının %2’lerde olmasını istiyordu. Enflasyon, resesyon tehlikesini yaratan %1’in üstüne çıktı. Korkular ortadan kalktı.
Bu göstergeler artık faiz artırımına gitmeyi olanaklı kılıyor.
2014 sonu veya 2015 yılı ilk yarısında FED faiz artırımına gidecek.

FED FAİZİ BİZİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR

FED faizleri sıfır olarak tuttukça, Amerika’dan sıfır maliyetle kredi bulan yatırımcı,
soluğu Türkiye gibi yükselen piyasalarda aldı. Bu yüksek bir geliri ifade ediyordu.
Bir de politik riskler bu kadar değildi. Türkiye hem güvenilir hem de kazançlı pazardı.
Ama devran değişti. Faiz artırımından sonra yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelirken
artık şunları hesaplayacak ve eskisi gibi kolay gelmeyecek:

1- Kazancım azaldı. Türkiye’nin politik ve ülke riski ciddi biçimde artmış durumda.
Değer mi, değmez mi?
2- Türkiye cari açıkta Hindistan, Brezilya, Endenezya ve Meksika ile birlikte dünyanın en tehlikeli sınırında.

Yani ekonomimizin kırılganlığı her kesim tarafından dillendiriliyor.
Bu da FED faiz artırımından sonra en çok dikkat edilecek husus olacak.

PARANIN PATRONU RAHATLIYOR

Dünya para musluğunu açan ve kapatan FED rahatladıkça ve Dolar lehine kararlar aldıkça ve alacağını bildirdikçe Dolar değer kazanacak.
Avrupa’daki gelişmeler ters yönde olsa bile, Doların Avro karşısındaki değer artışı sürecek.

ÇEVREDE TEHLİKE İŞARETLERİ VAR

IŞİD ve Güney’imizdeki olaylar bizi tahmin edemeyeceğimiz yerlere sürüklüyor.

Savaşa girme korkusu insanları dövize yöneltmiş durumda.
Piyasalar, FED faiz artırımı ve savaş risklerinin çok az bir bölümünü fiyatladı.
Büyük bölüm duruyor. Bu nedenle Dolardaki artış devam edecek, diye bekleniyor.
Bütün bu gelişmeler, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci tarafından tehlikeli
bulunmazsa da ekonomimiz açısından kaygılanmaya yetiyor ve artıyor bile…

BİRGÜL AYMAN GÜLER : Üç kriter kırılması


Dostlar
,

Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Uzmanı (SBF’den emekli), CHP İzmir Milletvekili
Sn. Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Türkiye’nin içine sürüklendiği şeytan üçgenini tanımlıyor..

Yaşanan – Türkiye’ye dayatılan süreçleri, engin uzmanlık bilgileriyle tanımlayarak kavramsallaştırıyor ve çıkış yolunu da gösteriyor.

Ayrıca CHP’nin çıkmazını ve derin ideolojik çelişkilerini de..

Siyaset bilimi dersi gibi bir yazı..

Herkes sakin sakin okumalı, anlamaya çabalamalı ve sonra da gereğini yapmalıdır. Öncelikle CHP’nin Diyarbakırlı ama nedense İstanbul Milletvekili Kürt kökenli, ne yazık ki Kürtçülük yapan Sezgin Tanrıkulu ve “Dersimli Devrimci Kemal” in okuması gerek..

Sevgi ve saygı ile.
29.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================== 

Üç kriter kırılması

portresi_genc

 

Prof. Dr.
BİRGÜL AYMAN GÜLER
AYDINLIK, 28.9.14

 

ABD’nin başkentinde “Ortadoğuda Kürt Realitesi: Risk, Beklenti, Fırsatlar” başlığıyla bir toplantı düzenlenmiş. Toplantı orada ama ev sahibi ABD değil,
HDP Washington Temsilciliği. Konuşanlar da İran dışında Türkiye, Irak, Suriye’deki Kürtçü siyasetlerin temsilcileri, yabancı kimse yok.

Toplantı, HDP tarafından düzenlenen “2. Kürt Konferansı” olarak duyuruldu.
Bu parti toplantısına başka partilerden gelen tek temsilci CHP’den,
başka bir siyasal partiden ne üst ne alt düzeyden temsilci var.

CHP temsilcisi, partinin Ortadoğu sorunu ve ABD-Ortadoğu ilişkileri ekseninde değil de, “realitenin Türkiye parçası” üzerinde konuşacak. Temsilci Sezgin Tanrıkulu
Milliyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, CHP’nin Türkiye’de Kürt sorununa üç çözümü olduğunu söyleyeceğini belirtmiş:

(1) Yurttaşlık meselesinde eşit vatandaşlık,
(2) Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın (AYYÖŞ) uygulanması,
(3) Anadilde eğitimin kabulü.

ANLAM ve SORUNLARI

1. Eşit vatandaşlık, ulusal yurttaşlığın yarattığı engeli aşma formülü, temsilciye göre. Çözüm, bireysel haklara değil etnik/dinsel topluluk statülerine dayanan yurttaşlık sisteminin getirilmesinde. Başka bir adlandırmayla “anayasal vatandaşlık”ta.
Yani, PKK/HDP tarafından savunulan, AKP’ce benimsenmiş, AB-D çevrelerinin destek verdiği yol. Ulusal yurttaşlığı kuran “Türk vatandaşlığı”nı kaldırmayı, yerine TC’liği getirmeyi, etnik toplulukların anadillerine resmi dil statüsü vermeyi öngören yol.
Yeni Anayasa’da yapılmak istenen şey. CHP Programı bireysel haklara dayanan
ulusal vatandaşlığı, yani yurttaşların eşitliği ilkesini benimsediği için, geçtiğimiz yıl Anayasa Komisyonu’nda CHP tarafından reddedilmiş olan formül.

2. AYYÖŞ’ün uygulanması, “Kürt Sorunu”nu çözümü için ikinci kriter.
Temsilci bu açıklamasında da, AYYÖŞ’ün Türkiye’nin tüm yerel yönetimlerinde uygulanarak halkın katılımını artıracağını söylemiş. Ama “Kürt Sorunu” için
neden ayrıca işe yarayacağını daha önceden yaptığı gibi şimdi de açıklamamış.
Biz söyleyelim. AYYÖŞ 1995 yılında yapılan bir yorumla “yerellik esası” -subsidiarite- yönünde kullanılabilen bir araca dönüştü. Avrupa Konseyi’nde baskın kesim, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi amacını “yerel yönetimlerin federal ilkeye göre örgütlenmesi”ne bağlamış durumda. Bunlar Türkiye’ye gönderdikleri heyetler ve Türkiye için hazırladıkları raporlarla anayasa değişikliği isterler. Onlara göre AYYÖŞ’ün uygulaması için Anayasa’da idare bölümünü değiştirmek gerekiyor. Somutça, “idarenin bütünlüğü” ilkesinin ve “idari vesayet” kurumunun kaldırılması; Anayasa’ya merkeziyet yerine “yerellik ilkesi”nin yerleştirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla “AYYÖŞ uygulansın” demek, Yeni Anayasa için CHP tavrını şimdiden teslim almak anlamına geliyor.

3. Anadilde eğitimin kabulü, bir üst düzey yöneticinin kamuoyunun göz ve kulakları önünde Parti Programı’nı ihlal etmesine son kanıtı oluşturuyor. Üstelik bu ihlal bir yabancı ülkede ilanen yapılarak, Parti önümüzdeki günlerde ortaya çıkabilecek tartışmalarda fena halde açığa düşürülmüş oluyor. CHP Programı, anadilin öğrenilmesini kabul eder; anadilde eğitimi ise anadillerin resmi dil haline getirilmesini gerektiren siyasal-hukuksal işlerden biri olması nedeniyle benimsemez.

ÇÖZÜM TANIMDA GİZLİ

Kürt sorununda ilk sorun, adlandırılışı bir yana, tanımlanışında.

Kürt sorunu nedir?

sorusuna verilecek yanıt, çözümleri de belirliyor.

Şimdi, 2014 yılında ve geleceğe doğru, “özgürlük ve demokrasi sorunudur” diye yanıt verirseniz

(1) ulusal yapıyı -Türk vatandaşlığını-,
(2) üniter yapıyı -idarenin bütünlüğünü-, kamu örgütlenmesinde -eğitim, yargı, vb…-
tek hukuk düzenini çözmeyi/çeşitlendirmeyi yani bunları dağıtmayı kabul edersiniz.

AKP bunları becereceği zamanın sistemine “Yeni Türkiye”,
PKK/HDP ise “Yeni Yaşam” diyor. HDP konuğu CHP temsilcisi bu yolu öneriyor.

Soruya, 12 Eylül 1980 politikalarıyla yok edilmiş bireysel kültürel hakların sahipliği ve kullanımında alınmış mesafeyi göz önünde bulundurup, şimdi, 2014 yılında ve geleceğe doğru, bu bir “devlet, toprak ve sınır sorunudur” derseniz, o zaman konuya uluslararası/bölgesel sorun tanısı koyabilirsiniz. O vakit akıllar, özgürlükçü ve eşitlikçi bir yeniden yapılanma için ulusal ve üniter yapıyı pekiştirecek politikaları
kolayca seçecektir. CHP programı da bu yolu öngörüyor.

HDP’ye misafirlik, güncel tutum – Program arasındaki çatışmayı,
işte böyle hızla ve açıkça gözler önüne serilmiş bulunuyor.

Hacettepe “Hekimliğime Dokunma!” diyor!


Dostlar
,


Sağlık Bakanlığı’nın Tabip Odalarına tahammülü yok.. 

Ankara ve Hatay Tabip Odalarının kapatılmasını istiyor..

Duruşma günleri de belirlenmiş.. Aşağıda..
30 Eylülk’de Ankara Adliyesindeki duruşmaya biz de gideceğiz.

Oysa Anayasa’nın 135. maddesi, “Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu” olarak tanımlıyor Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB), TMMOB’yi, TDHB’ni, TEB’ni, TBB’ni…
Bu meslek kuruluşlarının her birinin ayrı kuruluş yasası ve bu yasadan kaynaklanan tüzel kişilikleri var.

AKP bu kuruluşlarda egemen olmak için elinden geleni yapıyor ama iyi eğitimli aydınlık insanlar AKP’nin içyüzünü elbette çok iyi biliyorlar.. Bu yüzden seçimleri kazanamıyor.
O zaman da hırçınlaşıyor.. ve bu kuruluşların yasalarıyla oynayarak gelir kaynaklarını kısmayı, etkisizleştirmeyi deniyor. Elinden gelse kapatacak.. Ancak Anayasa md. 135 buna elvermiyor. Olmadı, AKP denetçi yollayarak bu kurumları sözüm ona denetleyerek açık arıyor ve yaptırım uygulama yolu arıyor.
İktidar yetkileri bu denli kötüye kullanılabilir mi? Hukuk kötü niyeti korur mu?

Önceki Sağlık Bakanı, adını zorlukla anımsadığımız Dr. Recep Akdağ, Samsun’da bir konuşmasında gazetecilere “..çıkartırız 2 maddelik bir yasa, kapatırız bu Odaları…” buyurmuştu. Ancak Anayasa md. 135’ten haberi yoktu..

Yüce TBMM’miz de bu siyasal kadronun elinde oyuncak edilmiş durumda..
İktidarın kaprislerine alet ediliyor.. Örn. 663 sayılı Yasa Gücünde Karaname,

“SAĞLIK BAKANLIĞI ve BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT ve GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME” adını taşıyor ((2.11.2011, RG 28103, mükerrer). TBMM açıkken, bir bakıyoruz 2 Kasım 2011 günü gecesi 35 adet YGK (KHK) çıkarılıyor. Birisi de 663 sayılı YGK. Başlığından anlıyoruz ki, Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırılıyor..

Fakat bir de görüyoruz ki, 58. maddede tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak..” ibaresi cımbızlanarak TTB yasasından (1.md) çıkarılmış.
Anamuhalefet Partisi CHP ikna edilerek konu Anayasa Mahkemesine taşınıyor ve büyük çabalarla iptal ediliyor..

Şimdi sormak gerekir : TTB yasasının 1. maddesinden tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak..” ibaresini özellikle seçerek yasadan çıkarısanız TTB felç olmaz mı? Amaç bıu ise sizin de üye olduğunuz meslek örgütünü işlevsiz bırakmak (kökten kapatamayınca!) ne işinize yarar? Yer yüzünde hangi demokratik ülkede böyle bir yaklaşımolabiiir? Çıkartılan bu ibare neresine batıyor ilgililerin?

Utanç verici şeylerdir ancak içimizi acıtan, TBMM’nin de bu kinci – intikamcı – ilkel anlayışa alet edilerek rastgele metinlerin Yasa olarak oradan geçirilmesidir.

Türk yargısı, böylesine çağdışı bir saldırıya geçit vermeyecektir eminiz..
Batı’da bu meslek kurumları çok daha fazla yetkiye sahipler.

Sağlık Bakanını, demokrasiyi içine sindirememişliğini dışavuran bu davranışı nedeniyle kınıyoruz. Bu utandırıcı – çağdışı davaları geri çekmeye çağırıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
23.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================================

Hacettepe “Hekimliğime Dokunma!” diyor!

Okumaya devam et