Aşılama, canlıya zarar verici bir etkene karşı, onun etkisi azaltılmış biçimde önceden verilmesi ile kazanılan bağışıklıktır.
Aşıların tarihi, insanlık tarihinde gene “akıl ile dogmanın savaşımı”nın serüvenidir.
Akla dayalı bilimsel buluşlar, önce mikropların neden olduğu hastalıkları keşfetmiş; Louis Pasteur’ler, Robert Koch’lar bu keşfin savaşımını vermişlerdir.
Dogmalarla doldurulmuş kitlesel cehalet bu keşifleri kabul etmemiş, kimi zaman tıp çevrelerini bile ikna etmek için zorlu bir uğraş verilmiştir.
Aşılar da aynı dirençle karşılaşmış, bu yolla hastalıkların önlenebileceği konusunda, gene dogmatik cehaletin karşı çıkmasıyla uğraşmak zorunda kalınmıştır.
Çiçek hastalığının neden olduğu ölümlere çare olacak “çiçek aşısı”, İngiliz doktor Edward Jenner tarafından bulunmadan önce (1897), Osmanlı İmparatorluğu’nda İngiliz büyükelçisinin eşi olan Leydi Montagu, yazdığı mektuplarda “burada hasta ineklerden alınan sıvının sağlam kişilere verilmesi ile çiçek hastalığının önlendiğini” belirtmiştir (1717). Ancak İngiltere’de “bu yöntemin tehlikeli olduğu” öne sürülerek Jenner’e kadar aşılama yapılmamıştır.
Amerika’nın fethinde (1492), İspanyol istilacıların çiçek hastalık etkeni sürülmüş battaniyeler vererek yerli halkın binlercesinin ölümüne yol açtıkları bilinmektedir.
İşte, çiçek hastalığından insanlığın kurtuluşu bu aşının bulunup uygulanması ile olmuştur.
18. yüzyılda başlayan çalışmalar 19. yüzyılda artarak sürmüş, kuduz aşısı Pasteur tarafından bulunmuş, Koch da tüberküloz basilini keşfetmiş, aşılar arka arkaya uygulamaya konulmuştur.
Tifo, tifüs, kolera, difteri, kabakulak, kızıl, kızamık, tüberküloz hastalıkları, bulunan aşılarıyla tehlikeli kitle kıyımları olmaktan çıkmışlardır.
COVİD 19 AŞISI DA İNSANLIĞIN HİZMETİNDE
Bugün insanlığın karşılaştığı pandemi, yeni bir virüsün yaptığı tehlikeli hastalıktır.
Covid -19 virüsü, bir grip gibi başlayan hastalığın akciğerlere inmesiyle kana oksijen taşıyan kesecikleri (alveol) işgal ederek bedeni oksijen yoksunluğu ile tehdit etmektedir.
Ağır hastaların yoğun bakıma alınmasının, entübe edilmelerinin nedeni de bedenin oksijensiz kalmasına karşı tedavi edilmeleridir. Hem virüse etkili olan ilaçlar hem de oksijen yoksunluğuyla savaşım bu tedavinin özüdür.
Bedenin “bağışıklık sistemi”, bu hastalıkta da devreye girmektedir.
Bağışıklık sistemi güçlü kişiler virüse karşı daha iyi bir karşılık vermekte, hastalığın şiddeti azalmaktadır.
Ama bağışıklık sistemi zayıflamış, başka hastalıklarla yıpranmış kişilerde hastalık daha tehlikeli olmaktadır.
Bu nedenle de:
– Korunma: Maske takma, başkalarıyla temasın azaltılması ve mesafe konulması, ellerin, ağız- boğaz temizliği virüsten korunma açısından çok önemlidir.
– Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi:
Zihin-beden bütünlüğü gözetilerek stresin yönetilmesi, dinlendirici uyku, doğru beslenme (hayvansal proteinler, yeterli kalori, vitaminlerin minerallerin sağlanması), hareket etme, zihinsel huzur, yaşam dengesinin sağlanması.
– Covid -19 aşısı ile bağışıklık sisteminin özel olarak bu virüse karşı güçlendirilmesi.
Burada iki konuya dikkat çekmemiz gerekiyor:
Birincisi, aşıya karşı öne sürülen görüşlerin temelsizliği.
Aşının yan etkilerinin olması nedeniyle karşı çıkışlar yanlıştır. Her aşıda, hatta her ilaçta yan etki olasılıkları vardır ama bunların giderilmesi için alınacak önlemler de vardır. Hatta, kimyasal ilaçlara karşı çıkarak hazırlanan bitkisel maddelerin de yan etki riski vardır. Ayrıca, “bitkisel kökenli” denilerek kullanılan maddelerin denemeleri yapılmadığı için risk daha fazladır. Bilinmelidir ki, toksik (zehirli) etki yapan pek çok bitkisel madde vardır.
İkincisi, aşının etkili olmadığı, boşuna yapıldığı iddiasıdır.
Bu iddia da yanlıştır. Aşı her koşulda etkilidir. Elbette, yaşa, kişinin sağlık durumuna göre etkisi farklı olabilir ama her durumda etkilidir.
Virüsün mutasyonunda etkisiz olacağı savı da geçersizdir. Her mutasyonda da virüs aynı virüs olduğundan etkili olacağı bilinmektedir. (AS: Buraya çekince koyuyoruz….)
Bu nedenle “Covid -19 aşılaması” hiç duraksamadan sürdürülmelidir.
İŞTE, LAİK BİLİMİN ZAFERİ
Ülkemizde çok tartışılan “laiklik” konusu da burada bir kez daha karşımıza çıkmaktadır.
Aşıyı bulan, geliştiren, uygulayan “laik bilimdir”.
Aşı, tarihi boyunca dogmalarla, önyargılarla, dine dayandırılan boşinançlarla savaşmış, bu savaşlardan zaferle çıkmıştır.
Üfürükçüler, muskacılar, hurafeciler gene homurdanmışlarsa da toplumda karşılık bulamamışlardır.
Laik bilimin bu zaferinin bütün alanlar için uyarıcı, öğretici olmasını dileyelim.
Cehaletten destek alarak kendini güçlü sanan her türden iktidar, laik bilim karşısında çaresiz kaldığını görecektir.
Bu da Covid -19 virüsünün insanlara verdiği bir ders olsun…