Kategori arşivi: Hekim Saltık

İkizdere’de Doğaya Kıyılırken

Prof. Dr. Çağatay GÜLER
Halk Sağlığı ve Çevre Sağlığı Uzmanı
Cumhuriyet, 23 Mayıs 2021

Taşocakları ile ilgili en eski bilimsel kitap Georgius Agricola’nın 1550 yılında madenler ve taşocaklarıyla ilgili olarak yazdığı kitaptır. Çok eski kaynaklarda bile özellikle verimli toprakların, bağların ve zeytinliklerin yıkımına yol açması nedeniyle bu gibi yerlerde madenlerin ve taşocaklarının açılmaması gerektiği vurgulanmıştır.

Ülkemizde birçok taşocağı “mermer ocağı” olarak adlandırılır. Bu bir tür kurnazlıktır. Eğer mermer ocağı diyerek kandıramıyorlarsa buradan çıkarılacak taşın “çok özel olduğu”, “başka yerde bulunmadığı” söylenir. İstenen, yöre halkının kendilerine bir tür övünme payı çıkarmasıdır. Aslında o yer seçilirken ne doğanın gözyaşlarına bakılır ne de çevrede yaşayanların başına gelecek olanlara aldırış eden olur. Bir tek şey çok iyi hesap edilmiştir: Maliyet. Çalışır durumdaki kimi taşocakları görmezden gelinerek hep yenileri açılmaya çalışılır. Önce taşocağının açılıp sonra çıkan taşın kullanılacağı ihaleler yaratılmış mıdır ki? Oysa “Taşocaklarının yerini doğal birikimler belirler” safsatasını geçerli tek doğru saysak bile doğanın, tarihsel değerlerin korunmasına, ekolojik ve çevresel olumsuz etkilerin önlenmesine özen gösterilmesi zorunludur.

İNSANİ DEĞERLER

  • Taşocaklarının kazma, parçalama ve oymaya bağlı etkilerine ek olarak yeraltı suları, yüzeysel sular, karasal bitki örtüsü, doğal yaşam, toprak, hava ve kültür kaynaklarına da olumsuz etkileri olabilir.

Açılan taşocakları su gereksinimlerini daha çok yüzeysel su kütlelerinden ve akarsulardan sağlamaktadır. Eğer su taşıyan katmanlara inilirse önemli miktarda yeraltı suyu boşaltılmaktadır. Taş ocağı açılması önemli bir kazma ve oyma işlemidir. Altyapı, yollar, depolar, şantiye personeli için yapılan barınaklar, bu barınakların ısınma gereksinimi sağlanırken önemli müdahaleler yapılır. Ayrıca süreçle ilgili parçalama, kırma, öğütme düzenekleri bir diğer önemli altyapı müdahalesi sayılmalıdır. Kimyasal olarak tepkimeye giren bazı mineral kayaların oksijen ve suyla temasına bağlı hava ve toprak kirliliği tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Birçok kaya kurşun, çinko, demir vb. metal madenlerini de bulundurur. Bu tip taşocaklarında toz ve akıntı çökeltileri çok tehlikeli olabilir. Kayaların çıkarılması doğal sistemi bozar. Bu sistem bozukluğu birbirini izleyen bozulmalar zincirini başlatır. Buna “şelale etkisi” denmektedir. Aslında taşocaklarının sayılan etkileri birbirinin nedeni ve sonucu olan etkiler dizisidir. Bir sonuç, dolaylı olarak neden haline gelerek kendisini güçlendiren bir kısır döngü oluşturabilir. İsterseniz kimi zaman bir “yasak safariye” dönen avlanma “olasılıklarına” değinmeyelim. Bu, taşocakları ile değil “insani değerlerle” ilgili bir konu.

Taşocaklarıyla ilgili sorunların çoğu açık ocak madenciliğiyle ilgili sorunlardır. Birçok ülke kömür, kömürle karışık madde, bitümenli kum ve kil dışındaki her türlü taş, kireçtaşı, kumtaşı, dolomit, mermer, granit, inşaat malzemesi çıkarmak üzere kullanılan tüm ocakları taşocağı kapsamında sayarak sıkı düzenlemeler getirmiştir.

Rumi 1317 (Miladi 1901) yılında yayımlanan Taşocağı Nizamnamesinde bile “Bir köy veya kasaba yahut birden çok köylere mahsus mera, koru ve diğer umuma ait arazi-i metrukede ocak açılması ve işletilmesi için ruhsat verilmesi, ancak o köy ve kasaba halkının o araziden sağlamakta oldukları yararın zedelenmemesi şartına bağlıdır”, “Gerek devlet ormanlarında gerekse diğer ormanlarda ocak açmak ve işletmek için dilekçe verildikte, ocağın açılmasında orman ile çıkarılacak maddenin sağlayacağı yararlar birbiriyle karşılaştırılarak orman bakımından sakınca olmadığı o yerdeki orman görevlilerinden inceleme ile anlaşıldıktan sonra…” gibi hükümler vardı.

GERİ KALMANIN ÖNEMİ

Taşocakları temelde önemli bir jeolojik müdahaledir. Bu nedenle jeolojik ve hidrolojik etkileri de kapsayacak biçimde tam bir çevresel etki değerlendirmesi zorunludur. Taşocakları, gençliğimizde dört elle sarıldığımız ÇED kapsamına alındığında doğaya daha akılcı ve ilkeli yaklaşılacağı konusunda umutlanmıştık. İlk fırsatta ÇED kapsamı dışına çıkarıldı. Zaten ÇED’in de salt adı kaldı. Ocak hekimliğim döneminden tanıdığım bir köylümüz özetlemişti:

“Tiyatora abi bunlar, hep tiyatora. Gökten ne yağmış da yer kabul etmemiş?”

Gelişmiş ülkelerde taşocaklarının sayısının azaltılması, var olanların daha büyük işletmeler haline getirilmesine, en yüksek kapasiteyle kullanılmasına, artık ve kalıntı maddelerin en aza indirilmesi için kullanım oranlarının artırılmasına, kullanım ömrü bitince çevresel esenlendirmesine ağırlık verilmektedir. Esenlendirme dediğimiz bizimkilerin ağızlarını doldura doldura söylemelerine karşın hiç yapmadıkları, yapmayacakları “rehabilitasyon”. Yani tahribatın geriye döndürülerek ekolojik dengenin yeniden kurulması! Herkes sömürür, yakıp yıkar ve arkasına bakmadan kaçar. Çevre ve Halk Sağlığına yönelik koruyucu önlemler zaten “gereksiz” bir maliyet öğesidir!

Geri kalmanın bedeli bu. Bilmek, yalnızca olacağını bildiğiniz, gösterip uyarmaya çalıştığınız kötülükleri önleyemeyeceğinizi anlayınca yaşanacaklar için bir tür ağıt yakmaya yarıyor.

HALK TV Programımız – 22 Mayıs 2021

Dostlar,

22 Mayıs 2021 Cumartesi günü akşam saat 20:00’de HALK TV’de Sn. Fatih Ertürk’ün konuğu olduk.

Sayın Ertürk bize günün turkuvaz tablosundaki verilerin nasıl yorumlanması gerektiğini sordu.


Ayrıca 1 Haziran’da esnek normalleşmeye geçme ile birlikte bizi nelerin beklediğini de sordu.

Son olarak ise ülkemizin ne zaman normalleşebileceğini..

Yaklaşık yarım saat süre içinde güncel verilerle açıklamaya çalıştık.
Örneğin son haftada dünyada haftalık ortalama olarak günlük yakalanan yeni hasta sayısında %14 ama Türkiye’de %23 azalma olduğunu belirttik.
Bu azalmanın ölümlerde ise, son haftada dünyada haftalık ortalama olarak günlük yakalanan ölüm sayısında %2 ama Türkiye’de %16 oranında olduğunu ekledik. Arıca dünya genelinde %2 olan olgu ölüm hızı (case fatality rate) ülkemizde %0.9!

  • Görülüyor ki dünya ortalamasının çok önünde başarı ile (!?) salgını ülkemizde yönetmekteyiz!?


Üstelik son 1 haftada anlamlı hız ve oranda aşı yapmamış iken..
2 doz aşılananların sayısı 11,9 milyon, toplam nüfusta (90 milyon) payı yaklaşık 8’de 1 iken..

Toplam yapılan aşı sayısı 27.774.523
1. Doz uygulanan kişi sayısı 15.892.513
2. Doz uygulanan kişi sayısı 11.882.010… 90 milyon eylemli (fiili) nüfusta % 12,4;
Dünyada 12. sıradayız.. (23 Mayıs 2021, Pazar 04:11)
https://ourworldindata.org/covid-vaccinations
29 Nisan akşamı – 17 Mayıs 2021 sabahı “17 günlük kısa ve sözde tam kapanma” yapmış iken.

Test politikasında
ciddi açmazlar ortada duruyorken..

Örneğin test pozitifliği 8697 + 835 / 216.658 = / %4,4’e dek hızla düş(ürül)müş iken…
Tarama amaçlı test yapmıyor iken, salt başvuranlara ve belirtisi olanlara yapılıyor iken..
Dolayısıyla toplumda yakın ve uzak temaslıları bulup ayırarak bulaş zincirini kırmak için aktif çaba göstermiyor (aktif sürveyans yapmıyor iken!)  iken.. Bu amaçla 400 bin / gün dolayında tarama + tanı amaçlı test yapılmalı DSÖ ölçütlerine göre..
Testin kalibrasyonunu / validasyonunu (geçerliliğini) ortaya koymamış iken..
PCR testlerinim, mutant tür sayısı ve yaygınlık olarak ürkütücü boyutları ortada iken ne ölçüde güncellendiğini (varyantları da yakalayabilmek üzere) bilmiyor iken..

Mutant / varyant tip sorununun Epidemiyolojik boyutlarını ve haritasını ortaya koyabilmek için yeterince dizin çözümlemesi (sekans analizi) yapmıyor / yapamıyor ve bu amaçla DSÖ desteği de almıyor iken.

Havuzdaki hasta sayısı 21 Nisan’dan 22 Mayıs’a 1 ayda 565 binden 125 bine olağanüstü bir “destan yazılarak” düşürülmüş iken.. Oysa, Epidemiyolojik kurallara göre bu havuzun ancak her gün en çok 1/14 oranında (en az 14 gün bulaştırıcılık süresi) boşalabileceğini, havuza hiç yeni hasta katılmaması durumunda kuramsal olarak ancak en az 14 günde boşalabileceğini bekliyoruz. Üstelik son zamanlarda artan mutant tip bulaşları (enfeksiyonları) nedeniyle, tıp yazını (literatürü) verilerine göre %50’den çok hastada bu sürenin 14 günü aştığı bilinirken.. Öte yandan 21 Nisan – 22 Mayıs 2021 arasında toplam 732.057 “yeni hasta” havuza “resmen” eklenmişken..

Halen 125 bin hasta görünüyor havuzda. Türkiye verisi ile %1 ölüm oranı üzerinden, önümüzdeki 4 haftada 1250, Dünya ortalaması %2 ile ise 2500 ölüm beklenebilecektir. 2500 / 28 = 89 ölüm / gün demektir; bu ileriye doğru 4 hafta içinde havuza yeni eklenecek hastaları ve onlardan “erken” ölümleri dikkate almaksızın..

Ayrıca AĞIR HASTA sayısı dikkat çekici (1876!). Dünya ortalaması %0,6 iken bizde %2. Oysa %99,9 oranında “sabit” bir olağanüstü yüksek günlük filyasyon oranımız var.! Üstelik 8 saatte. Sabah yakalandı ise hasta, akşama kalmadan ya da akşam tanı kondu ise sabaha kalmadan, bu yeni hastalarımızın kim(ler)den hastalığı aldığını jet hızıyla buluyoruz! Ama gene de ağır hastalarımız Dünya ortalamasının 3 katından çok!? Nasıl açıklayacağız? Mutant tiplerle mi, PCR (+) çıkan çoğu hastayı evine yollayıp, “durumun bozulursa 112 çağır” deyip ağırlaşmasına neden olduğumuz için mi? Hem böylelikle yatak doluluk oranımız da çok düşük çıkıyor, yatan kovit-19 hasta sayımız da.
***
Sonuç olarak                                     :

Turkuvaz tablo verileri hala güvenli olmaktan çok uzak..
Halka saydam – doğru bilgi verilmiyor nedense!?..
Oysa Dünya Sağlık Örgütü SAYDAMLIK – GÜVENİLİRLİK .. ikilisini salgın yönetiminde çok önemli buluyor halkın katılımını sağlamak için..
O halde, 1 Haziran 2021 çok önemli bir tarih..
17 Mayıs 2021 sabahı başlayan “tersine kovit göçü” nün 14. günü.. Harman olmuş oluyor ülke. O günkü veriler çok önemli durumu görmek için. Gevşeme önlemleri de hem o 1 Haziran hem de 2. kuluçka süresi sonu olan Haziran ortasındaki durum görülerek çok özenli ve aşamalı olmalı.

UNUTULMASIN : Elde yeterli aşı yok ve hastalık yükü toplumda hala çok ciddi düzeyde..

  • Son verilerle, resmi 5,2 milyon toplam hasta ile Dünyada 5. sıradayız.
  • Günlük yakalanan yeni olgu sayısında ise 8. sıradayız Dünyada.
  • Tüm “roll out” (halının altına süpürme!) çabasına karşın durumumuz hiç de parlak değil.
  • Her gün “resmen” 200’ü aşkın insanımız ölüyor.
  • 10 (on) bine yakın günlük yeni hasta…
  • Nisan 2020’de deneyimlediğimiz ilk dalganın 2 katı verilere sahibiz halen!

TUNELİN UCUNDA IŞIK NE ZAMAN??

Prof. S. Şimşek Yavuz (Bilim Kurulu Üyesi) Ekim’i işaret etti ama 30 + 120 m doz aşının gelmesi koşulu ile. Evet, ek olarak bu aşıların akılcı – adil bir önceliklendirme ile uygulanması gerek. Ayrıca yaygın – hızlı mutasyon sorunu karşısında aşıların etkililiklerini (Efficacy) ne ölçüde koruduğunun da bilinmesi gerek.. Bu arada gereksinimli yığınlara sosyal desteğin sürdürülmesi ama bunun faturasının da akıl almaz akaryakıt ÖTV artışıyla değil, örn. ABD’de olduğu gibi üst gelir dilimlerine ek vergi koyarak karşılanması gerek…

DSÖ kestirimlerine / öngörülerine göre gelişmiş ülkeler 2021 sonunda rahatlayacak.

Orta gelirli gelişmekte olan ülkeler (Türkiye burada mı 8600 $ / kişi / yıl gelirle??) iyimser 2022 içinde, 2023’e sarkabilir..

Yoksul / gelişmemiş (geri bıraktırılmış) ülkelerde ise 2024 -25 yılını bulabilecek salgının sönümlendirilebilmesi.

Son olarak ekleyelim ki; salgını denetlemek için kararlı davranan ülkeler hem daha az hasta – ölüm gördüler hem en az ekonomik yük aldılar hem de temel insan hak ve özgürlüklerini en az sınırlamak durumunda kaldılar. Bu tablo, başta ekonomik kaygılarla olmak üzere “esnek – gevşek – kararsız”” davranan ülkelerde o oranda daha ağır oldu. En ağır bedeli ise, salgın yönetiminde kuralsız – bilim dışı – liyakatsiz… yönetimler ve halkları ödedi, ödemekte. Sanırız – korkarız hatta görüyoruz ki; Türkiye bu son kümede ne yazık ki!*

Sevgi ve saygı ile. 23 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

  • SARS-CoV-2 elimination, not mitigation, creates best outcomes for health, the economy, and civil liberties. Published Online April 28, 2021
    https://doi.org/10.1016/ S0140-6736(21)00978-8

İlk Yanlış Çıkmaza Soktu

Bir 1 kişi, ayakta ve takım elbise görseli olabilir

Dr. Murat EMİR
CHP ANKARA MİLLETVEKİLİ

Gelişmiş ülkeler, etkin aşılama politikası sayesinde bugünlerde normalleşme adımlarını konuşurken Türkiye’nin aşı tedarik (AS: sağlama) süreci bir bilinmezliğe doğru ilerliyor. Çünkü pandeminin ilk gününden itibaren (AS: başlayarak) başarılı yönetim algısı yaratabilmek için gerçekleri halktan gizleyen ve salgın yönetiminde ipin ucunu kaçıran AKP iktidarı, aşı tedarikinde de Türkiye’yi bir çıkmaza soktu. Çünkü AKP ilk düğmeyi yanlış ilikledi.

PLANSIZLIĞIN SONUCU

Türkiye’yi aşısızlık girdabının içine sokan süreç ise AKP iktidarının her konuda olduğu gibi aşı tedarikinde de (AS: sağlanmasında da) yandaşa para kazandırma kaygısını öncelemesinden kaynaklandı. Birçok ülke ön anlaşma ve sözleşmelerini 2020 yılının Kasım ayından itibaren  (AS: başlayarak) yapmaya başlarken Sağlık Bakanlığı, diğer aşıları dışlayarak yalnızca Çin aşısı Sinovac’a yöneldi. Kendi aşısını üretebilme yetkinliğine sahip ülkeler dahi farklı aşılardan tedarik edebilmek için yeni sözleşmeler imzalamıştı. İktidar, “teminat” (AS: güvence) bahanesiyle Biontech’i (AS: BioNTech) aylarca kapıda bekletirken yandaşın daha rahat para kazanabildiği, fiyatın şeffaf olmadığı ticaret yönteminde ısrar etti. Bu ısrarın bedeli Türkiye için çok ağır oldu. Oysa Biontech ve başka üreticilerle görüşmelere de çok daha erken başlanıp sözleşmelerin imzalanmış olması gerekirdi.

GİZLİLİK KUŞKU ARTIRDI
Çin, taahhüt ettiği (AS: yükümlendiği) aşıları vermeyince alelacele Rus aşısına yönelen Sağlık Bakanı, Rusya’dan 6 ay içinde 50 milyon doz aşı ithal edileceğini söyledi. Oysa Sputnik V’nin Türkiye’de üretilmeyeceği ilk günden belliydi. Yandaşa para kazandırma hırsı ile Türkiye’ye aylarca vakit kaybettirdiler. Rusya’nın üretim lisansı verdiği birçok ülke, üretim miktarlarını ve takvimlerini çoktan açıkladı bile.
Aşı tedariki plansız ve öngörüsüz şekilde yürütülünce Sputnik V aşısına 30 Nisan’da verilen AKO (Acil Kullanım Onayı) da tartışma konusu oldu. TİTCK’nin (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) Sputnik V’ye, bazı ülkelerden henüz onay alamamış olmasına karşın, hangi veriler ışığında onay verdiği açıklanmadı. TİTCK’deki görüşmelerin ve çekincelerin kamuoyundan gizlenmesi de şüpheleri artırdı.
BU BİÇİMDFE BAŞARI ZOR
Ortak üretim ve AKO konusunda bu tür sıkıntılar yaşanırken ithal edileceği belirtilen aşının miktarı ile ilgili de soru işaretleri bulunuyor. Rusya, yıllık 700 milyon doz aşı üretim kapasitesinden bahsetse de henüz yalnızca 0 milyon doza yakın aşı üretebildi. Bu miktarın ise ancak 30 milyon dozluk kısmı ihracata ayrıldı.
Sonuç olarak; en başından beri bilimsel kriterlere (AS: ölçütlere) göre hareket eden, aşı kaynaklarını çeşitlendiren ülkeler, nüfuslarının % 15-20’den fazlasının 2 doz aşısını tamamladı. Ancak bu oran ülkemizde % 7’ler (AS: son verilerle %12 gibi) seviyesinde (AS: düzeyinde) ve vakit geçtikçe Türkiye, toplumsal bağışıklık hedefinden gittikçe uzaklaşıyor. AKP’nin en başından yanlış iliklediği düğme, salgın yönetiminde başarı sağlamayı olanaksız hale (AS: duruma) getiriyor.

Socioeconomic Differences & Public Health

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School


All medical students,

Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 21st May 2021, we conducted a 1 hour lecture on zoom for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

Socioeconomic Differences & Public Health

Here are the 24 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 1,5 MB)

Socioeconomic_Differences&Public_Health

With respect and love. 21st May 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Univ. Medical School, Dept. of  Public Health (Emeritus)
MSc in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

COMMUNITY SCREENING PROGRAMS

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School


All medical students,

Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 21st May 2021, we conducted a 1 hour lecture on zoom for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

COMMUNITY SCREENING PROGRAMS

Here are the 23 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 1,3 MB)

Community Screening Programs

We wish being usefull for all..

With respect and love. 21st May 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Univ. Medical School, Dept. of  Public Health (Emeritus)
MSc in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Globalization & Public Health

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 21st May 2021, we conducted a 1 hour lecture on zoom for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

Globalization & Public Health

Here are the 34 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 1,6 MB)

Globalization&Public_Health

We wish being usefull for all..

With respect and love. 21st May 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Univ. Medical School, Dept. of  Public Health (Emeritus)
MSc in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Public Health in Developed Countries

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 20th May 2021, we conducted a 2 hours lecture on zoom for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a title / topic of

Public Health in Developed Countries

Here are the 25 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF, 1,8 MB)

Public Health in Developed Countries

We wish being usefull for all..

With respect and love. 21st May 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Univ. Medical School, Dept. of  Public Health (Emeritus)
MSc in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

Cumhuriyet Savcısı: Pandemi genelgeleri hukuki değil

Cumhuriyet Savcısı: Pandemi genelgeleri hukuki değil, soruşturma başlatıyorum; muhtemelen işimi kaybedeceğim

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Viranşehir Savcısı Eyyüp Akbulut ‘Esenlik Bildirisi’ başlığıyla bir video yayınlandı. “Pandemi genelgeleri hukuki değil” diyen Cumhuriyet Savcısı, ‘’Bunları söylediğim için muhtemelen işimi kaybedeceğim” diye konuştu. Savcı hakkında inceleme başlatıldı.

Cumhuriyet Savcısı: Pandemi genelgeleri hukuki değil, soruşturma başlatıyorum; muhtemelen işimi kaybedeceğim (birgun.net) 18.05.2021294

Cumhuriyet Savcısı Eyyüp Akbulut, YouTube üzerinden yayınlanan ve İslamcı şair İsmet Özel’in şiirine atıfla ‘Esenlik Bildirisi‘ adını verdiği videosunda, mesleki görevlerini yapamadığını söyledi. Pandemi sürecine ilişkin birçok uygulamanın hukuk devleti ile bağdaştırılamayacağını ve mağduriyetlere sebep olduğu yönünde bir açıklama yaptı. Akbulut’un açıklaması ardından HSK tarafından Savcı için inceleme başlatıldı.

  • Sokağa çıkma yasağı, maske takma zorunluluğu ve seyahat yasaklarının tamamının hukuka aykırı olduğunu ileri süren Akbulut, aşı karşıtı olmadığını savundu.

Bugüne kadar yaşadığı sıkıntıların daha önce de birçok hukukçu ve uzman kişilerce dillendirildiğini belirten Akbulut, uygulamada olan sokağa çıkma yasağı, seyahat kısıtlamaları ve maske takma zorunluluğunun hukuka aykırı olduğunu iddia etti.

Uygulanan yasaklar ve yargı ile ilgili kabul edilemeyecek sorunlar olduğunu söyleyen Eyüp Akbulut, kanunda “Vali gereken tedbirleri alır ifadesinin gerekçe gösterilerek yapılan uygulamaların hiçbir şey ifade etmediğini kaydetti. Akbulut, bu uygulamaların bu kanuna istinaden (AS: dayanılarak) yapılamayacağını savundu. Kabahatler Kanunu‘nun 32. maddesinin istismar edildiğini söyleyen Akbulut, emrin yahut yasaklamanın yasada açıkça düzenlenmesi gerektiğini fakat burada böyle bir unsur bulunmadığını dile getirdi.

‘BU METİNLER HUKUKEN ÇÖP’

Alınan önlemlerle ilgili olarak İl İdaresi Yasasının zikredildiğini ve işlemlerin 11/C ve 66. maddeler uyarınca yapıldığını ifade eden Cumhuriyet Savcısı Eyyüp Akbulut, “Ancak bir yasada ‘Vali gereken önlemler alır’ denmesi bu kısıtlamalar için hiçbir şey ifade etmez. Yoksa vali bizlere aklımızın almayacağı şeyler de emredebilir. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında dar yorum esastır. Kanunilik ilkesi caridir (AS: temel hak ve özgürlükler ancak yasa ile sınırlanabilir; AY md. 13). Bunu bu yasaya istinaden (AS: dayanarak) yapamazsınız” şeklinde konuştu.

Akbulut sosyal medya hesabından paylaştığı videoda şu ifadeleri kullandı:

  • “Aşı ikna timleri kurulup insanlar aşılanıyor ve onay belgesi adı altında bir belge imzalatılıyor. Benim incelediklerimde Biyotıp Sözleşmesi, Hasta Hakları Yönetmeliği gibi mevzuatın öngördüğü koşulları sağlayan ibareler o metinlerde yer almıyor. Bu metinler hukuken çöp. Çünkü pek çok insanın tereddütleri varken ve bu tereddütler yetkililer tarafından giderilmezken, ortada soruşturma açılmasını gerektirir pek çok iddia varken, aydınlatılmış rızanın varlığından bahsedilemez.

‘BEN İŞİM GEREĞİ GEREKLİ CESARETİ GÖSTERİYORUM’

Aşının prospektüsünde yer verilen yan etkiler, ikazlar bile o metinde yazmıyorken, ortada aydınlatılmış rıza var denemez. Ben aşı karşıtı birisi değilim, mesleğim gereği adıma aşı tanımlandığı için incelemeye başladım. Ve araştırırken de medyada bilimsel verilerle de desteklenen, tıp sahasında uzman kişilerin beyanlarını, raporlarını gördüm. Bunlar kan dondurucu ifadeler. Cumhuriyet savcısı bunları ihbar kabul edip soruşturma yapmak mecburiyetinde. Ancak bu dillendirildiği zaman insanlar cesaret edemiyor. Ben işim gereği gerekli cesareti gösteriyorum.”

İNCELEME BAŞLATILDI

Sabah’ta yer alan habere göre, bu açıklamalar ardından Hakimler ve Savcılar Kurulu 1. Daire harekete geçti. HSK, savcı Akbulut ile ilgili inceleme başlattı. Ayrıca konuyu derinlemesine araştırması için müfettiş görevlendirildi.
===================================
Dostlar,

Urfa / Viranşehir C. Savcısı Sayın Eyyüp Akbulut, yukarda aktarılanlar bağlamında hukuksal olarak haklıdır. Anayasanın temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin 13. maddesi aşağıdadır :

II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması
Madde 13 – (Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.)
Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

C. Savcısı S. Akbulut görüşlerinde yalnız değildir. Öğretide (Hukuk doktrini) bu bağlamda yaygın bir uzlaşma vardır. Yürürlükteki mevzuat, genelgelerle dayatılan sınırlamalara – yasaklara – yaptırım uygulanmasına elvermeMEktedir.

Tıp yazınında (literatüründe), salgını oyalanmasızın görece daha kısa sürede denetim altına alan / alabile ülkelerde temel hak ve özgürlüklerde daha az sınırlamaya gitme gereği doğduğu görülmektedir. Ülkemizde salgın yönetiminde köktenci önlemlerden kaçınıldığı çok açıktır. Ekonomik – ticari kaygılar öne çıkarılarak yüzeysel önlemler ile yetinilmiş ve salgın uzayarak / uzatılarak zamana yayılmıştır AKP iktidarının siyasal yeğlemesi (tercihi) ile. Yine Tıp yazınında (literatüründe) bu tür politikaların ekonomik bedelinin ulusal gelir üzerinde yükünün daha ağır olduğu da ortaya konmuştur..

Kaynak : SARS-CoV-2 elimination, not mitigation, creates best outcomes for health, the economy, and civil liberties. Published Online April 28, 2021 https://doi.org/10.1016/
S0140-6736(21)00978-8

Sevgi ve saygı ile. 20 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

Hollanda’lı gazeteci Toon Beemsterboer ile telefonla yaptığımız görüşme

Dostlar,

Hollanda’lı gazeteci Toon Beemsterboer ile telefonla yaptığımız görüşmenin (17.05.2021) ses kaydını paylaşmak istiyoruz. Söyleşi yaklaşık yarım saat ve İngilizce. Gazetecinin salgın ve Türkiye bağlamında sorularını yanıtlamaya çalıştık.

Sayın Beemsterboer’un dileğini bize ileten The National muhabiri Sn. Murat Yıldız’a teşekkür ederiz. Sn. Yıldız ile de geçtiğimiz günlerde çalıştığı The National adına bir söyleşi yapmış ve sitemizde yayınlamıştık (Experts say lack of testing masks number of Covid-19 cases in Turkey – Prof. Dr. Ahmet SALTIK)

Sayın Beemsterboer görüşmemizi çalıştığı gazetede (Dutch newspaper NRC Handelsblad) haberleştirdiğinde bize ulaşacak word ve pdf dosyalarını da buraya ekleyeceğiz..
***

Turkish waiter vaccinated sooner than teacher

By our correspondent Toon Beemsterboer / Istanbul

A promotional video with which the Turkish government wants to attract foreign tourists, has led to angry reactions among the public last week. In the video, Turkey is portrayed as a safe destination for a carefree holiday. We see unmasked tourists and Turkish waiters and hotel clerks wearing yellow masks with the slogan ‘Enjoy, I’m vaccinated’.

Many Turks were offended. Some compared the masks with ear tags for vaccinated dogs and thought the video suggested that Turks are inferior to foreigners. Radio host Zeki Kayahan Coşkun responded with a sarcastic tweet: ,,Dear tourists, I have been vaccinated against internal and external parasites. You can adopt me. I don’t bite.”

The video from the Ministry of Culture and Tourism, which is part of the Safe Tourism Türkiye initiative, speaks of ,,disinfected resorts and vaccinated personnel”. The ministry promises that the millions of workers in the tourism sector will be prioritized in the corona vaccination campaign.

This approach has met with fierce criticism in Turkey, where only 13 percent of the population has received two doses of the vaccine. The vaccination campaign started expeditiously, but was delayed. According to the Minister of Health, because the second batch of the Chinese Sinovac vaccine was not delivered on time. In addition to Sinovac, Turkey alone has purchased a few million Pfizer vaccines.

Because of the lack of vaccines Turkey is facing some ethical dilemmas, says Ahmet Saltik, a professor of public health at Ankara University (AS: emeritus). ,,Because how important are tourism workers compared to teachers, for example? A lot of people are very angry about what they see as the ruling party’s unfair vaccination policy.”

Saltik also wonders whether Turkey has enough vaccines for the four million people who work in the tourism industry. ,,We don’t have the required eight million doses at the moment. The health minister said Turkey will be short of vaccines for several months (AS: two months). But President Erdogan denies this reality.”

The promotion of tourism is part of the governments efforts to kick start economic recovery. Tourism makes up 12 percent of Turkey’s economy and is a major source of foreign revenue, which the government badly needs given the structural current account deficit, which now stands at 37 billion dollars.

The government is in a hurry, because the economy is already in crisis and the resorts and hotels on the Aegean and Mediterranean coast cannot afford another disaster year. In 2020, the number of tourists decreased by 15.9 million, and the tourism sector suffered a loss of 8.3 billion euros. Total sales fell by 65 percent and 320,000 people lost their jobs.

But according to Saltik, Turkey is ,,extremely late” with preparations for the tourism season this year. ,,Greece, Spain, Italy have surpassed us and offered very low prices. The Turkish government has also failed to get the epidemic under control, like Italy, Spain and Greece.”

To save the tourism season, the government imposed a partial lockdown on April 29, which lasted until the end of Ramadan. Before the lockdown, Turkey had one of the largest outbreaks in the world. Since the country was partially shut, this has dropped rapidly, to about ten thousand new infections per day.

But experts question the official figures. ,,Since the start of the pandemic, we do not trust the government’s figures”,  said Ali Ihsan Ökten, vice president of the Turkish Medische (AS: Medical) Association (TTB). ,,Because they don’t match the data we get from the field.” This Wednesday, the TTB is publishing a report stating that the actual death toll is not 44,000 but 120,000.

,,If we compare the daily numbers of deaths and infections today with those of seventeen days ago, it looks like the lockdown has had a tremendous effect”, says Saltik. ,,I mean that ironically. Because the sharp decline cannot possibly be the result of the epidemiological measures of the ruling party.”

According to Saltik and Ökten, the lockdown only applied for roughly half of the population. The government had excluded many sectors in order to keep production, logistics, construction and tourism going. That is why the lockdown had only limited effect. The declining figures are partly due to the fact that the number of corona tests has been drastically reduced.

Ökten thinks the lockdown actually contributed to the spread of the virus from the city to the countryside. ,,Before the measures came into effect, many seasonal workers went back to family. And city dwellers moved to their summer homes on the coast. They took the corona virus with them, including the new variants, and returned after the lockdown.”

The fact that tourists were excluded from the measures caused a lot of bad blood. Foreigners strolled through the deserted streets of Istanbul, lay on empty beaches on the Turkish Riviera, and could enjoy cheap cocktails in the hotels in resorts (the lira is low), while many Turks were obliged to sit inside during Eid al-Fitr (AS: Raaman Bayramı) and risked getting a to be fined if they went swimming in the sea.

As of May 15, travelers from more than ten countries no longer need a negative PCR-test to enter Turkey. Ökten finds this irresponsible. When asked what he would recommend to Dutch people who are considering going on holiday to Turkey, he says: ,,I’m not going to tell anyone not to come here. People are intelligent enough to understand the situation.” 

Correspondent Turkey/Greece/Middle East

NRC Handelsblad is a leading quality newspaper in the Netherlands. It has a daily circulation of approximately 300.000 copies and is widely read among policy makers, business people and intellectuals. (19th may, 2021)
****
Haberi pdf olarak görüntülemek için lütfen tıklayınız : Hollanda gazetesine demeç 17.5.21

Sevgi ve saygı ile. 19 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

===================================
Dear Mr. Saltik,

I am Toon Beemsterboer, the Turkey correspondent of the Dutch newspaper NRC Handelsblad. I am working on a story about the recent lockdown, it’s impact on the course of the epidemic in Turkey, the gradual opening up of the country, and the importance of tourism in this context. The recent decline in the number of corona infections is questioned by some, and I would like to get your views on this issue, since you are an expert on public health. Would you have time today, or in the coming days, to answer some questions by phone?

With kind regards,
Toon Beemsterboer

Correspondent Turkey/Greece/Middle East
TR: +90 ……………..                       NL: +316 …………….

KRT TV Programımız – 18 Mayıs 2021

Dostlar,

Bu gün, 18 Mayıs 2021 Salı günü, akşam 19:30 sonrasında KRT TV’de Sn. Zafer ARAPKİRLİ’nin konuğu olacağız.. / OLDUK..

İktidarın salgın verilerini de öbür göstergelerde olduğu gibi gerçeğin çooooooooook  altında göstermekten başka iler – tutar yanı kalmadı.. Aşağıdaki tweet  iletimizi yarım milyonu aşkın insan okudu..

Bu verilerin bir türevi olan, doğrulayıcı 2. bir tweet iletimiz 80 bini aştı.. 600 bin insan okudu ve bu gerçekleri öğrendi, bizim sorduğumuz soruları sorar oldu sanırız.

ImageÖte yandan mutasyonlar hızla sürüyor ve Dünya Sağlık Örgütü 2’ye ayırarak duyuruyor.. Tablo aşağıda (güncelleme : 11 Mayıs 2021)

  • VOCs, ALARM VEREN VARYASYONLAR / VARYANTLAR
  • VOIs, İZLENMESİ GEREKEN VARYASYONLAR / VARYANTLAR

Ülkemizin “resmi” verileri ise 18 Mayıs 2021 akşamı şöyle :

Halkta da “takat” kalmadı… Erdoğan sadaka / ulufe dağıtır gibi göstermelik yardımlar açıklıyor.. Oysa

  • 4 kişilik ailenin AÇLIK SINIRI asgari ücreti geçti!..

Kendince “helallik” isterken, bu davranışını eleştirenleri ise kendilerinin inanç ve kültürlerinde yer alan böylesi bir “nezahet ve nezaketin“, “değer” in anlaşılmadığı, anlaşılamayacağı suçlamasıyla baş başa bırakıyor.. Gene ölçüsüz kibir..

Salgın yönetiminde yapılan ardışık – ciddi – ağır hatalar zinciri Ülkemizi ağır bir bunalıma soktu. Yangının ortasında Türkiye, aşılama durumu aşağıda.. 11. sıradayız.

https://ourworldindata.org/covid-vaccinations, 17.5.21

Öyle ilk 3-5 içinde değiliz, toplam aşılama dozu 25.95 milyon. 2. dozu alanlar nüfusun %12’si ya da 8 kişiden 1’i.. Bütün bunları konuşacak ve ülkemize bilimsel akılcılıkla yol göstermeyi sürdüreceğiz..


Sn. Arapkirli’nin sorularını yanıtladık..

Yeni bir kritik durum var                               :

  1. Ülkeye aşı gelişi önümüzdeki günlerde artsa bile, bunların artan ve yaygınlaşan varyant tipler karşısında etkililiği ne ölçüde olacak?
  2. Güncellenmiş aşılar mıdır, önceden üretilip elde kalanlar mıdır?
  3. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu), bu aşıların 2 hafta süreli Biyogüvenlik testlerinde sözünü ettiğimiz kritik noktayı mutlaka açıklığa kavuşturmalı, ilgili firmalardan bu bağlamda bilimsel kanıt ve bildirim (beyan), güvence (taahhüt) almalıdır.
  • Etkisiz / yeterince etkili olmayabilecek, güncellenmemiş aşılar halka yapılamaz!
    ***
    Son haftada ülkemizde günlük olgu – vaka sayısı 14.497’den 10.174’e düşerek %29.8 oranında azaldı. Bu oran Dünya ortalaması olarak %14. Ölümler ise yine son 1 haftada 278’den 223’e gerileyerek %19.7 oranında azaldı. Bu oran Dünya ortalaması olan %4’ün 5 katı! Nasıl, niçin?

TÜİK hala 2020 ölüm istatistiklerini açıkla(ya)madı! Neden, niçin, nereye dek??

Çok esnek ve kısa süreli bir yarı kapatma ile bunca hızlı azalma “iyileşme” (!) Epidemiyolojik olarak açıklanamaz. Üstte de yazdığımız gibi, iktidarın başlıca aracı, verilerle oynayarak halkı aldatmayı sürdürmek ve algı yönetimi yapmak. Oysa kapatma için gerçekçi Epidemiyolojik hedefler koymak ve onlara erişinceye dek devingen (dinamik) bir salgın yönetimi sergilemek gerekirdi.

Bu arada, salt başvuranlara – yakınması olanlara değil, yakınması olmasa da yakın – uzak temaslılara ve genel topluma erken olgu bulma amaçlı tarama testleri sürdürülmelidir. PCR testleri mutlaka mutant tipler nedeniyle güncellenmeli ve duyarlığı (gerçek olguları yakalama yeteneği) artırılmalı, kalibre edilmeli ve güncellenmelidir. Bu amaçla yeterince dizin incelemesi (sekans analizi) zorunludur: Bu yapıl(a)mazsa salgın yönetilemez, karanlıkta kalırız. Test sayısı son 1 haftada %10 azaltıldı!??

İktidarın salgın verilerini bütün anormal – ölçüsüz düzeyde makyajlama (karartma) çabasına karşın, 11.937 / 84 milyon = milyonda 142 günlük insidens hızı ile (18.5.2021) Arjantin, Kolombiya, Hindistan ve Brezilya’nın ardından Dünya’da 5. sıradayız! Olgu ölüm hızı (case fatality rate) Dünyada %2, bizde %0.9!?? Bu gün dünyada toplam 538.696 yeni tanı kondu, 11.937 olgu ile dünya toplamının %2,2’si bizde.. Oysa nüfusumuz dünyanın %1,1’i. Son veri ile günlük yeni hasta sayısı bakımından dünyada 6. sıradayız. Mızrak çuvala sığmıyor!

Havuzdaki hasta sayısı ise, 21 Nisan’da 565.274 iken bu gün 123.054’e düşürüldü gene muazzam bir “başarım” ile!? Ağır hasta oranımız %2, dünya ortalaması %0,6 ama %99.9 oranında filyasyon yapıyoruz ve bu muazzam oranı ortalama 8 saatte tutturuyoruz epeydir.

Turkuvaz tablo, onu dolduranlar açısından çok ama çooook utandırıcı olmayı sürdürüyor. Oysa ilk adım, dürüst – saydam – güven veren, dolayısıyla toplum katılımı sağlayabilen bir salgın yönetimi olmalı. Bu baştan beri olmadı ve hala sürdürülüyor. En zayıf yerimiz burası.

  • Dikkat çekelim ki                      :
  • Salgın verileri, iktidarın tüm ERİTME çabasına karşın hala kendi içimizde ve dünya ile karşılaştırıldığında ÜRKÜNTÜ (dehşet) vericidir.
  • Ölçüsüz gevşemenin zamanı değildir!https://youtu.be/HgVfZqOVXSU 

    Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile. 18 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter  @profsaltik