Etiket arşivi: Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Prof. Dr. H. Nusret Fişek

KORONA GÜNLERİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNİN SOSYALLEŞTİRİLMESİNİ ANIMSAMAK

Dostlar,

Bu gün, 11 Mayıs 2021 Salı günü saat 21:00’de aşağıdaki konuyu irdeleyeceğiz / İRDELEDİK..

KORONA GÜNLERİNDE SAĞLIK HİZMETLERİNİ SOSYALLEŞTİRİLMESİNİ ANIMSAMAK : 60. Yıl..

BEKLENEN SALGINLAR – AFETLER NEDENİYLE SAĞLIK SİSTEMİNİ YENİDEN YAPILANDIRMA ZORUNLULUĞU


Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Sayın Prof. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu‘nun sorularını yanıtlayacağız / YANITLADIK..

Görselde (posterde) de görüldüğü üzere tele – konferansımız HALKÇI DOKTORLAR Facebook sayfasından ya da “Neyse O” youtube kanalından canlı izlenebilecek / İZLENEBİLİR.. (Erişkeler – linkler aşağıda..)

Biz Hacettepe’de tıp eğitimine başladığımızda (Eylül 1971), 5 Ocak 1961 tarihli ve 224 sayılı “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun” 10. yılında idi. (R.G. 12.01.1961 sayı 10705).

27 Mayıs 1960 Devrimcileri, ülkemize – ulusumuza pek çok armağan sunmuşlar; her şeyden önce meşruluğunu yitirerek ceberrutlaşan DP (Demokrat Parti) iktidarının başındaki Başbakan Adnan Menderes – Cumhurbaşkanı Celal Bayar‘ın şerrinden halkımızı kurtarmışlardı.

Dünyanın en demokrat – uygar Anayasalarının arasında – başında yer alan 1961 Anayasasını  halkoylamasına sunarak Türkiye’ye armağan etmişlerdi! 1961 Türkiye anayasa referandumu Türkiye’de yapılan ilk halk oylamasıdır. 27 Mayıs Devrimi‘nden sonra hazırlanan 1961 Anayasası için yapıldı. 9 Temmuz 1961’deki halk oylaması ile 1961 Anayasası, %38.3 ‘hayır’ oyuna karşılık, % 61.7 ‘evet’ oyuyla kabul edildi.

Temmuz 2010’a dek bu yasa ülkemizde uygulandı ve Aile Hekimliği sistemine geçildi. Küresel egemenlerin sopası Dünya Bankası – IMF eliyle ülkemize dayatılan “Sağlıkta Dönüşüm” programını AKP iktidarı, kazandığı 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen ardından (Haziran 2003) uygulamaya koydu ve sağlık hizmetleri hızla piyasalaştırıldı. 7 yıl sonra, 224 sayılı “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası” nın simge kurumları olan Sağlık Ocakları kapatılmış oldu.

Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Prof. Dr. H. Nusret Fişek‘in mimarı olduğu efsane sistem, HALKIN YARARINA olmaktan, SERMAYENİN ÇIKARINA olmak üzere yozlaştırıldı, çürütüldü.

Biz 40 yıl bu sistemin içinde olduk (1971-2010). Son 10 yıldır ise;

1. İnsanı, doğuşta kazanılan sağlık hizmetlerinin
saygın – onurlu öznesinden MÜŞTERİYE indirgeyen;

2. Genel Sağlık Sigortası cilalaması ile halkın sağlığının sigortası olmaktan çok, sermayenin kazancının sigortası olan
bir yoz sağlık sisteminde bulunmaktayız.

Sağlık hizmetlerinin omurgası olan 1. Basamak bile özelleştirilerek sözleşmeli Aile Hekimliği birimlerine dönüştürülürken, sağlık hizmeti şatafatlı hastanecilik hizmetlerine, MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ ALDATMACASINA savruldu.

ŞEHİR HASTANELERİ, “Sağlıkta Dönüşüm” sürecinin “gerdanlığı” idi; ana TALAN aracı idi; 5 yıldızlı hastane, 5 yıldızlı otelcilik – lokantacılık hizmetine denk tutuldu; o da yapılamadı. Muazzam bir kaynak aktarımı sağlandı yerli – yabancı sermayeye; siyasetin kirli finansmanına!

Türkiye, böylesine bir ortamda Covid-19 salgınına yakalandı; çok kırılgandı sağlık altyapısı. AKP = RTE iktidarının alaladığının tam da tersine.. O yüzden çok ağır bedel ödedik salgında ve hala ödemekteyiz. Örneğin bulaş zincirini toplumun içinde kıramadık; bu, güçlü bir Birinci Basamak Sağlık Örgütlenmesi gerektiriyordu ama Sağlık Ocakları kurban edilmiş, Aile hekimliği birimleri kurulmuştu.

Cumhuriyet Kurumu Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011’de tümüyle kapatılmış, yerli aşı geliştirme olanağı yitirilmişti; aşıda özyeterliğimiz kalmadı, tümü ile bağımlı olduk. Üstelik, 19 yıllık AKP = RTE iktidarında ekonomik olarak da çökertilme eşiğine sürüklendiğimizden, salgın finansmanı için yeterli, kamusal akçalı (mali) kaynaklara sahip olmaktan da çok uzağız. ama Salgınlar bitmeyecek, afetler de.. Yerküre “imdat” çığlıkları atmakta.
Bu tablo sürdürülemez ve köktenci girişimleri zorunlu kılıyor.
Sağlık sistemi de bunların başında, kritik sektörlerden biri.

Sevgi ve saygı ile. 11 Mayıs 2021, Ankara (Güncelleme : 25.5.21)

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter  @profsaltik

Büyük atılım yılı ve Türkiye için büyük boşluk

Büyük atılım yılı ve
Türkiye için büyük boşluk

Orhan Bursalı
Cumhuriyet, 01.01.2018
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

1 Ocak 2018 bu gün. Umarım yıl boyunca gündeminizi az çok hazırladınız. 
Bugün bilimden bahsedeceğim. 
2017 müthiş geçti. Bilimsel araştırmalar, buluşlar, tekno gelişmeler fırtına gibi esti. Başdöndürücü. Herkese Bilim Teknoloji, biliyorsunuz haftalık çıkıyor, geçen sayısında geniş bir toparlama yayımladı. Kaçırdıysanız, herkesebilimteknoloji.com sitesinden dijital tek sayı olarak da alabilirsiniz. Bu haftaki dergiyle birlikte geçen yılı toplam değerlendirdiğimde şu gözlemi yapıyorum: 
Bilgi birikimleri, belirli bir süre içinde önemli bir buluş ve tasarım sıçraması yapıyor ve olağanüstü bir bilgi ve teknolojik araç olarak karşımıza çıkıyor. 
İvmesi artarak. Geçen birkaç yılın birikimi, gelecek ve sonraki yıllarda daha kısa süreler içinde büyük patlamalarla karşımıza çıkacak. 
Atom altı düzeyde, kuantum araştırmaları, kuantum bilgisayarları olarak beş yıl içinde dünyanın kullanımına açılacak, tüm hesaplamalar olağanüstü bir hızla gerçekleşecek, bugünkü süper bilgisayarların aylar süresince yaptığını saatler – gün boyunca yapacak. İlk kuantum haberleşmesi Çin ile Viyana arasında gerçekleştirildi, kimsenin kıramayacağı -tek tek fotonların kullanımına dayanan- bir şifreleme ile. Temel bilim ile teknolojinin bu buluşmasında Çin bir adım önde.

Büyük atılım yılı 
Uzayda en büyük olay, iki nötron yıldızının 130 milyon ışık yılı uzaklıkta çarpışarak kaynaşmasıydı. Astrofizikçiler, gökbilimciler, türlü çeşitli teleskoplarıyla bu tür büyük olayları izleyebilme konusunda artık kılıçlarını kuşanmış hazır durumdalar. Bu olay, astrofiziğin en büyük atılım yılı olarak tarihe geçti. Evrenle ilgili bazı modellerin doğruluğu kanıtlandığı gibi, böyle büyük çarpışmaların pek çok ağır elementi doğurduğu ve uzaya saldığı da doğrulanmış oldu. Einstein’in Genel Görelilik teorisinin doğruluğu da bir kez daha test edildi. 
Nötron yıldızları büyük yıldız patlamalarından arta kalan maddenin kendi içine- üzerine çökmesiyle oluşan, evrenin en küçük ama en ağır / yoğun yıldızları, bir kaşığa bir milyar ton sığdırdığınızı düşünün. Kendi çevrelerinde de mesela saniyede defalarca dönerler. 
7 dünya benzeri gezegen de keşfedildi. Hepimiz birer uzaylı olarak, hey başka uzaylılar var mı arayışı sürüyor. Dahi adam Elon Muske uzaya gidip geri gelen roketleriyle, (SpaceX – Falcon 7) uzaya sivil geziler için yeni bir dönem başlattı.

Geninde bozukluk mu var? 
Biyolojide olağanüstü gelişmeler yaşandı. Gen makası (CrIspr yöntemi) ile canlıların genleri rahatça kesilip çıkartılmaya başlandı. Mesela nadir bir hastalık olan

  • Hunter sendromlu 44 yaşında bir hastanın genomu CrIspr kullanılarak başarıyla yeniden düzenlendi ve hastalık kayboldu!

Portland’da araştırmacılar, tek hücreden oluşan insan embriyosunu yeniden düzenlediler. Kalıtsal hastalıklar ve kusurlu genlerin ortadan kaldırılmasında büyük bir aşama. Ayrıca rahmi taklit eden bir yapay rahim, erken doğanlar için yepyeni ve sağlıklı bir umudu doğurdu… 

  • Türkiye bunların hiçbirine hazır değil, ilgisiz ve bilgisiz, olayın tamamen dışındayız. 

İnterneti bir ahlak bozukluğu olarak gören ve dünyanın bilgisini içeren Wikipedia özgür ansiklopedisini ülkemizde hâlâ yasaklı tutan bir anlayışla gidebileceğimiz yer koca bir boşluktur.
=========================================
Dostlar,

KURTULUŞ BİLİM ve TEKNOLOJİDE; TÜRKİYE’nin de!

Cumhuriyet gazetemizin saygın yazarlarından Orhan Bursalı, dostluğu ile övündüğümüz insanlardandır. 2018’in ilk yazısını Bilime ayırdı, hayranlık ve saygı uyandıran gelişmelere. Bize de bu dizeleri çağrıştırdı Sn. Bursalı andığımız makalesiyle. Köşesinde son derece nitelikli yazılar kaleme almakla kalmayıp, uzun yıllar bu gazetenin haftalık BİLİM ve TEKNİK ekinin editörlüğünü üstlendi. O dergiden çook şeyler öğrendik. Ne var ki Cumhuriyet bu dergiyi, başlıca akçalı (parasal, mali) sıkıntılar yüzünden sürdüremedi. Ancak Sayın Bursalı pes etmedi ve bu dergiyi çok değerli yazar dostlarıyla birlikte sanal ortama taşıdı :

  • herkesebilimteknoloji.com

Çok mütevazi ödemelerle sanal ortamda sürdürüm (abonelik) yapılabiliyor. Yeni yıl için sevdiklerimize armağan için indirim bile yapmışlar..

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın interneti “zehir” olarak nitelemesi ve “zehir evlere girdi” değerlendirmesi çok ürkütücüdür. Klasik görsel – yazılı basında mutlak iktidar tekeli her yola başvurularak sağlanmıştır. Sıra, toplumsal karşıtlığın (muhalefetin) nefes aldığı sosyal paylaşım ortamlarına (media) mı gelmiştir?

Zaten, –nasıl finanse ediliyorsa– yüzlerce – binlerce ücretli AK-Trol 7/24 “görev” başındadır; ispiyon, ihbar, şantaj, aşağılama, yıldırarak edilgin kılma, küfür, hakaret, linç, iftira, siber saldırılar… sıradan silahlar olmuştur.

Aba altından bu alana da sınırlama – sansür sopası gösterildiğine ilişkin ciddi kuşku uyandı bizde. Zehir olan internet olamaz; “internet bağımlılığı” denen bir davranış bozukluğu eleştirilebilir fakat internet olanakları asla. Böylesi ilkellik, çağdışılık hatta arkaiklik olurdu.

Youtube erişimi ülkemizde epey bir süre engellenmiştir.
Wikipedia erişimi neredeyse 1 yıldır yasaklıdır. Oysa bu ansiklopedik sitede son derece önemli – değerli bilgi hazinesi yüklüdür. Yasakçılık sorun çözmüyor. Eğer bu sitede ülkemiz aleyhine doğru olmayan içerikler varsa, uluslararası hukuk kuralları kapsamında uğraş verilmelidir. Uluslararası tahkim bu olanaklardan biridir. Son 1,5 yıldır OHAL altında inletilen toplumun Anayasal haberleşme gizliliği ve güvencesi de (md. 22) ciddi yara almıştır. Güvenlik birimleri yargı kararı olmadan iletişim içeriğine ulaşabilmektedir. Hatta geçen hafta “kuşkulu” (!?) gönderi zarflarını açma yetkisi de eklenmiştir buna!

Bütün bunları bir araya getirdiğinizde, o ülke rejiminin FAŞİZM olduğunu belirleyebilmek için gerek ve yeter koşulların fazlasıyla sağlandığı söylenebilir. Zaten tarihte hiçbir faşist ya da diktatör böylesi sıfatları kendisine yakıştırmamış hatta en tepkisel biçimde reddetmiştir.
Zihni, algıyı, ussalcılığı (akılcılık – rasyonalite) ortadan kaldıran “tuhaf” bir hal olan bu tablo, son derece trajik gelişmelerle ve ancak “zor” ile sonlandırılabilmektedir…
*****

Öte yandan; 1971’de Hacettepe’de başladığımız tıp eğitimimizin daha başlarında, Türkiye’de çağcıl Halk Sağlığı / Toplum Hekimliği bilimlerinin – sisteminin kurucusu eşsiz Bilim ve Eylem insanı, Kalpaksız Kuvayı Milliyeci Prof. Dr. H. Nusret Fişek hocamız daha o yıllarda geleceğin tıbbının koruyucu hekimliğe dayanacağını, genetik sağaltım (tedavi) ve koru(n)ma ile
pek çok sağlık sorununun – hastalığın köktenci (radikal) biçimde iyileştirilebileceğini işliyordu. Ne denli derin bir öngörü değil mi??

Yaşamda en gerçek yol göstericinin “bilim ve fen” olduğunu, bunların dışında başkaca yol gösterici aramanın aymazlık – şaşkınlık – sapkınlık olacağını Büyük ATATÜRK boşuna mı söyledi ve bizlere tinsel kalıt (manevi miras) olarak salt bilimsel akılcılığı bıraktı??

Bu sözleri Sn. Bursalı, uzun yıllar Cumhuriyet Bilim Teknik Cumartesi ekinin başından hiç eksik etmedi sağolsun.. Berlin Teknik Üniversitesinde aldığı “sıkı” eğitim, zekasıyla birleşerek Saygın Orhan Bursalı’yı bizlere armağan etti. Bu dizgeselliğe (sistematiğe) dayalı Uygarlık öylesine bir ateştir ki; karşı çıkan yobazları, yarasaları, omurgasız sürüngenleri, insansıları., Platon’un mağara mitosu adamlarını… yakar, yok eder..

Türkiye bu zorunlu bilim kulvarından ayrılamaz, asla arkasını dönemez, kayıtsız kalamaz..
Böyle de olacaktır ve son yılların siyaset bilimi yazınında (literatüründe) tipik bir “anomali” olarak tanımlanabilecek AKP siyasal notasyonu, zamanın ruhunca deterministik paranteze alınarak etkisizleştirilecektir.

Sevgi ve saygı ile. 02 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com