Kategori arşivi: Hekim Saltık

Erdoğan’ın Hastalığı haberi yayılıyor..

Dostlar,

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın hastalığı hakkında dün, 24 Temmuz 2021 akşamı TELE1 TV’de 5. Boyut programında Sn. Merdan Yanardağ‘a yaptığımız açıklamaların yankıları sürüyor. TELE1, bu gün öğleden sonra programın bütününü yeniden yayınladı.

Haber çok geniş yankı uyandırdı özellikle sosyal medya hesaplarında..

Youtube’da doğrudan TELE1 haber programı tıklanarak izleme 400 bini geçti.

SÖZCÜ Gazetesi sanal (internet) ya da fiziksel ortamda yer vermedi.
Sn. Uğur Dündar ve Sn. Yılmaz Özdil‘in bilgilerine sunup, “yer verilecek mi?” diye sormamıza karşın yanıt alamadık.

Bu gün, muhalifyazar.com sitesi, Cumhuriyet Gazetesi portalını kaynak göstererek
(Prof. Dr. Ahmet Saltık’tan dikkat çeken iddia: Erdoğan’ın hastalığı ne? – Prof. Dr. Ahmet SALTIK) alıntıladı haberi.

https://muhalifyazar.com/yazi/prof-dr-ahmet-saltiktan-dikkat-ceken-iddia-erdoganin-hastaligi-ne.html

https://www.or6.net/prof-dr-ahmet-saltiktan-dikkat-ceken-iddia-erdoganin-hastaligi-ne/

Bir de aşağıdaki adreste habere rastladık :
https://m.facebook.com/yenigastecom/posts/1753528018168166?locale2=ne_NP

Yandaş basında, beklendiği üzere, “tek tık” henüz yok..
Resmi kanallardan herhangi bir açıklama da yok..

Sevgi ve saygı ile. 25 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

 

 

Erdoğan’ın Sağlık Durumu Hakkında Yeni İddia

TELE 1 ekranlarında yayımlanan “5. boyut”ta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık durumu gündeme geldi. Program konuklarından Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, 2006 yılına ait çarpıcı bir hatırlatma yaptı.

TELE 1 ekranlarında yayımlanan “5. Boyut“ta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlık durumu gündeme geldi. Program konuklarından Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, 2006 yılına ait çarpıcı bir hatırlatma yaptı.

Saltık, 2006 yılında Erdoğan’ın aracında fenalaştığını ve kendisine ilk müdahaleyi yapan isim olan Dr. Sümer Güllap‘ın bu olaydan 6 ay sonra gripten öldüğünü söyledi. Olayın büyük bir soru işareti olduğunu söyleyen Saltık, konuklara yaptığı bu hatırlatma ile stüdyoda şaşkınlık yarattı.

Erdoğan 2006 yılında aracında fenalaşınca şoförü panikle aşağı inmiş, kapılar otomatik olarak kilitlenmişti. Camı balyozla kırılan araçtan Erdoğan çıkarılmış, o araç daha sonra Zekeriya Öz’e tahsis edilmişti.

NE OLMUŞTU?

AŞIRI yorgunluk ve oruca bağlı olarak şeker değerlerinde düşme nedeniyle akşam saatlerinde aniden fenalaşan Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, koruma polisi ve şoförü hastane önünde panikleyerek kapıları kapatıp çıkınca, zırhlı aracında mahsur kaldı. Koruma polisleri, baygınlık geçirmekte olan Erdoğan’ı, zırhlı aracın şoför tarafındaki camını bitişikteki inşaattan buldukları çelik makası ve balyozla kırarak çıkardılar.

Güven Hastanesi’nde doğru teşhis ve müdahaleyi yapan Dr. Sümer Güllap, olaydan 6 ay sonra gripten hayatını kaybetti.

 

Ünlü profesör Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastalığını canlı yayında açıkladı

Ünlü profesör Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastalığını canlı yayında açıkladı

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hastalığı ile ilgili canlı yayında, Erdoğan’ın zaman ve mekan algısını zaman zaman yitirdiğini söyledi. Erdoğan’ın daha önce geçirdiği operasyonu hatırlatan Saltık, “O yayında Erdoğan’ın rahatsızlığının epilepsi olduğunu ifade ettiler ve bu zamana kadar yalanlanmadı.” dedi.

Ünlü profesör Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hastalığını canlı yayında açıkladı

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın olası hastalığına ilişkin TELE 1 canlı yayınında konuştu. Erdoğan’ın konumu nedeniyle hassas olması gerektiğini ifade eden Saltık;

  • Erdoğan konuşurken uyuyor, yakın geçmişte bir yerde daha oldu. Erdoğan Ukrayna devlet başkanı konuşurken ayakta uyukladı. Ukrayna Devlet Başkanı kürsüye vurarak Erdoğan’ı uyandırdı.” dedi.

2006 yılında Erdoğan’ın fenalaştığını hatırlatan Saltık “O durum büyük ihtimalle epilepsi gibi görünüyor. O sırada arabasının camı balyozla kırıldığında ve Güven Hastanesi’ne kaldırıldığında Erdoğan’ı ilk gören meslektaşımız Sümer Güllap, bir süre sonra gripten öldü. O da kocaman bir soru işaret, otopsi raporu var mı bunu da bilmiyoruz.” dedi.

ERDOĞAN’IN DURUMUNU BİLMEMİZ GEREKİR

Önümde Washington Post gazetesi var diyen Saltık oradan bir haber okuyarak “Erdoğan diyelim ki aşırı yorgunluk nedeniyle uyudu. Bu bile kabul edilemez, bir ülke yönetiminde tüm kararları tek başına alan mutlak otoritenin demeç verirken yorgunluk gerekçesiyle uyuması dahi kabul edilemez.

TBMM Başkanı’nın Erdoğan’dan sağlık raporu istemesi hayal edilebilir mi?
Ayrıca Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında kişisel veri olması da söz konusu değil. Ülkeyi yöneten birinin sağlık durumunu paylaşması gerekir. Bizim de Erdoğan’ın durumunu bilmemiz gerekir.” dedi.
Bu konu geçmişte de incelendi diyen Saltık, Erdoğan’ın geçirdiği operasyonu da hatırlatarak birkaç yıl önce yapılan bir yayını hatırlatarak
  • “O yayında Erdoğan’ın rahatsızlığının epilepsi olduğunu ifade ettiler ve bu zamana kadar yalanlanmadı.” dedi.

    Erdoğan’ın zaman ve mekan algısını zaman zaman yitirdiğini söyleyen Saltık, “bu konunun mutlaka açığa kavuşturulması lazım” dedi.
    İşte o açıklamalar: 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastalığı hakkında Prof. Dr. Saltık’dan flaş açıklama!

Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastalığı hakkında Prof. Dr. Saltık’dan flaş açıklama!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hastalığı en çok merak edilen konular arasına girdi. Azerbaycan başkanı ile görüşme esnasında sendelemesi, Moldova Başkanı ile konuşurken bir anda ayakta uyuklaması ve son olarak bayram mesajı konuşmasında bir anda uyuklaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastalığının ne olduğu konusunda merakları artırdı. Erdoğan’ın sağlık durumuna ilişkin Tele1 ekranlarında açıklama yapan Prof. Dr. Ahmet Saltık, flaş açıklamalarda bulundu. Saltık, Erdoğan’ın epilepsi hastası olduğunu iddia etti.

Erdoğan’da epilepsi hastalığı belirtileri olduğunu iddia eden Ahmet Saltık, Erdoğan’ın bu hastalıktan dolayı nöbet anlarında mekan ve zaman konusunu algılayamadığı ve bu yüzden acilen Erdoğan’ın sağlık durumu ile ilgili raporun yayınlanması gerektiğini bildirdi.

AYAKTA UYUKLADI

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olası hastalığına ilişkin TELE 1 canlı yayınında konuştu. Erdoğan’ın konumu nedeniyle hassas olması gerektiğini ifade eden Saltık;

  • Erdoğan konuşurken uyuyor, yakın geçmişte bir yerde daha oldu. Erdoğan, Ukrayna devlet başkanı konuşurken ayakta uyukladı. Ukrayna Devlet Başkanı kürsüye vurarak Erdoğan’ı uyandırdı.” dedi.
2006 yılında Erdoğan’ın fenalaştığını hatırlatan Saltık
  • O durum büyük ihtimalle epilepsi gibi görünüyor. O sırada arabasının camı balyozla kırıldığında ve Güven Hastanesi’ne kaldırıldığında Erdoğan’ı ilk gören meslektaşımız Sümer Güllap, bir süre sonra gripten öldü. O da kocaman bir soru işaret, otopsi raporu var mı bunu da bilmiyoruz.” dedi.

ERDOĞAN’IN SAĞLIK DURUMUNU BİLMEMİZ GEREKİR

Önümde Washington Post gazetesi var diyen Saltık oradan bir haber okuyarak

Erdoğan diyelim ki aşırı yorgunluk nedeniyle uyudu. Bu bile kabul edilemez, bir ülke yönetiminde tüm kararları tek başına alan mutlak otoritenin demeç verirken yorgunluk gerekçesiyle uyuması dahi kabul edilemez. 
TBMM Başkanı’nın Erdoğan’dan sağlık raporu istemesi hayal edilebilir mi? Ayrıca Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında kişisel veri olması da söz konusu değil. Ülkeyi yöneten birinin sağlık durumunu paylaşması gerekir. Bizim de Erdoğan’ın durumunu bilmemiz gerekir.” dedi.

Bu konu geçmişte de incelendi diyen Saltık, Erdoğan’ın geçirdiği operasyonu da hatırlatarak birkaç yıl önce yapılan bir yayını hatırlatarak “O yayında Erdoğan’ın rahatsızlığının epilepsi olduğunu ifade ettiler ve bu zamana kadar yalanlanmadı.” dedi. Erdoğan’ın zaman ve mekan algısını zaman zaman yitirdiğini söyleyen Saltık, “bu konunun mutlaka açığa kavuşturulması lazım” dedi.

========================================
Ek
Fransa’da durum : 6 ay da bir Elysee Sarayından yapılan açıklama ile cumhurbaşkanın sağlık bilgileri kamuya açıklanıyor. Klinik muayene, laboratuvar analizleri, nörolojik ve kardiyolojik konsultasyon..  (Dr. A. Saltık)

TELE1 TV Programımız : Erdoğan’ın Sağlık Durumu

Dostlar,

23 Temmuz 2021 Cuma günü akşam 21:00’de TELE1‘de olacağız.. / OLDUK..

Kanalın Genel yayın Yönetmeni Sn. Dr. Merdan Yanardağ‘ın BEŞİNCİ BOYUT programına katılacağız.. / KATILDIK.. 

Konumuz, AKP Gn. Bşk. ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık durumu..

Düşüncelerimizi kapsamlı olarak sunduk. Youtube erişkesi (linki) bize ulaştığında burada paylaşacağız.. Konuşmamızın 10 dakikalık bir bölümü : https://youtu.be/IXoaAM4oftY

***
İsviçreli Doktor Hakkı Açıkalın: Erdoğan epilepsi hastasıdır :
…….

‘ERDOĞAN EPİLEPSİ OLMASINA GÜVENİYOR’

“Erdoğan aslında bugün birazda epilepsi olmasına güveniyor çünkü yarın ülkede bir şeyler değişirde Erdoğan’a yargılama yolu açılırsa, Erdoğan kendisini Epilepsi hastası olmasına dayandırarak savunacak” diyen Açıkalın, Epilepsi hastalığı kanıtlanmış bir kişinin yargı önünde cezalandırılmasının zor olduğunu söyledi.

İsviçreli Doktor Açıkalın: Erdoğan epilepsi hastasıdır – TurkIsh Forum (turkishnews.com)

PDF : Erdogan_epilepsi_hastasidir_Isvicreli_Doktor_Acıkalin
***
Washington Post, 11 mayıs 2021                     :
……
The White House has said more up-to-date information will be released “soon” and, when pressed, said he would do so by the end of the year.

“The President is planning to have a checkup later this year, and the results will be released to the public,” White House spokesman Andrew Bates said.

White House press secretary Jen Psaki has said Biden would “absolutely” be getting a comprehensive health report and releasing it. When asked during three briefings over the past six weeks, she has not said when Biden would schedule his appointment.
….

“I don’t have an update at this moment, but certainly when he has his next medical appointment, we will be transparent about that and provide that information to all of you,” Psaki said on Friday.

None of Biden’s immediate predecessors had released physical results by this point in their presidencies. Biden, 78, vowed as a candidate to be “totally transparent in terms of my health.”

Stuart Jay Olshansky, a professor of public health at the University of Illinois at Chicago who analyzes the longevity of presidents, said he thinks the public should want to know “how our No. 1 employee is doing.” (https://www.washingtonpost.com/politics/biden-health/2021/05/10/a880e38c-af6a-11eb-ab4c-986555a1c511_story.html)

Fransa’da durum : 6 ayda bir Elysee sarayından cumhurbaşkanın sağlık bilgileri kamuya açıklanıyor. Klinik muayene, analizler, nöroloji ve kardiyoloji konsültasyonu.
****
Ülkemizi post-modern sultan yetkileriyle TEK ADAM olarak yöneten AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, sakıncalı dedikoduları gidermek için sağlık durumu hakkında bir tıbbi raporu kamuoyu ile paylaşmalıdır. Tam donanımlı bir kamu üniversite hastanesinden kurul raporu almalıdır. Bu rapor sürecine TTB (Türk Tabipleri Birliği) adına ve Tıpta Uzmanlık Dernekleri Birliği adına birer uzman hekim de gözlemci olarak katılmalıdır.

Böylesi bir rapor her yıl düzenli olmalı, gelenekleşmelidir Demokratik hukuk devletinde.

Erdoğan, Kurban bayramı iletisini camdan (prompter) okurken birkaç saniye uyuklamış,  zorlukla bitirebilmiştir. Çekim, Kaçak Sarayda (Külliye!) yapılmış ve resmen servis edilmiştir. Bu olay ilk değildir. Kısa süre önce Ukrayna Devlet Başkanı ile ortak basın açıklamasında da uyuklamış muhatabınca kürsüye vurularak dinlemeye – uyanmaya zorlanmıştır.

Aşırı yorgunluk (sürmenaj) ya da tükenme sendromu da olsa Ülkemizin geleceği için kabul edilemez. Kaldı ki, ucube ve siyasal tarihte örneği – benzeri olmayan bir uyduruk CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİTEMİNDE başka ne beklenebilir??
Tek 1 kişinin olağanüstü geniş – kapsamlı – çooooooooooooooook uzun bir görev – yetki – sorumluluk listesi karşısında biyonik adam verimi sağlaması düşünülemez.

Bu ağır patolojinin kök nedeni, AKP = RTE dayatması hastalıklı yönetim biçimidir.

AKP = RTE‘nin sağlık sorunları bunlarla da bitmiyor… Birkaç yıl önce, Başbakan iken, bir kolon kanseri operasyonu geçirdi, sonuç hakkında hiçbir bilgi verilmedi kamuoyuna.

Seçim öncesi konuşmalarında yer – zaman yönelimi (oryantasyonu) bakımından ürkütücü örnekler görüldü. Örn. İsparta’da Süleyman Demirel Üniversitesini kendilerinin açtığını söyledi, oysa açılışı 1992 idi! Bir yerde daha…  Adnan Menderes havaalanı.. Onu da Erdoğan tuhaf biçimde sahiplenmiş (!?) ve “biz yaptık” diyebilmişti! Oysa gerçek değildi, kendi iktidara gelmeden yıllar önce o havalimanı hizmete girmişti (17 Kasım 1987). Oysa her 2 örnekte de o kurumlar – tesisler  AKP iktidarından önce (3 Kasım 2002) kurulmuştu.

Bir başkası, 24 Mart 2021 günü Rize’de yaşandı. Kovit-19 salgını son derece ağır seyrederken, Rize’de AKP il kongresinde kendi deyimi ile “lebalep” kalabalığı görünce, ağzı kulaklarına varana dek büyük mutlulukla güldü. Oysa o gün ülkemizde 146 “resmi” (indirimli!) Kovit-19 ölümü vardı. Benzer tutum, izleyen Ankara Arena kapalı salon parti kongresinde de yaşandı.

Bu tablolar, aşırı yorgunluk – sürmenaj – tükenme sendromunun ötesinde, bir EMPATİ EKSİKLİĞİ – YOKSUNLUĞU olarak nitelenebilir ve o ülke – halk için büyük talihsizliktir.

2006’da Başbakan iken geçirdiği krizde Ankara Güven Hastanesine zor yetiştirilmiş, zırhı aracın kapıları açılamamış, özel dirençli kurşun geçirmez camlar ancak balyozla kırılabilmişti. O gün Güven Hastanesi resmi kayıtlarında neler vardır? Başbakan Erdoğan’ı gören Nöroloji Uzmanı Dr. Sümer Güllap, bir süre sonra, 42 yaşında gripten ölmüştür!? Otopsi raporu??
***
Erdoğan’ın Kurban bayramı iletisini okurken canlı yayında uyuklaması pek çok değişik tıbbi soruna ikincil (bağlı) olabilir. Aşırı yorgunluk – uykusuzluk (sürmenaj), tükenme sendromu, düzenlen(e)meyen Diyabet, kalp ritm bozuklukları, beyin hastalıkları (örn. geçici iskemik atak – TIA), temporal epilepsi (bir sara türü). Kuşkusuz uzaktan tanı konamaz. Hekim muayenesi ve laboratuvar incelemeleri ile kanıta dayalı olarak tıbbi tanı konur, sağaltım (tedavi) yapılır.

Bunların hiçbiri ayıp değildir, doğaldır, insanidir.
Ancak CUMHUIRBAŞKANLIĞI görevini yürütmesine engel olmamalıdır. İşte bu bilimsel tıbbi kanaat raporudur yıllık olarak AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kamuoyuna sunması gereken. Erdoğan Şubat 1954 doğumlu ve 67 yaşındadır. Devlet memurları emeklilik yaşı 65’tir. Noterler, 65+ yaşta gerek duyarlarsa hekim raporu isterler. Devlet Memuru olabilmek için 657 s. yasanın 48. maddesi gereği Tıbbi Kurul Raporu istenir. Kamu, çalışanlarından gerektiğinde böylesi bir raporu isteyebilir.

TBMM Başkanı, Hukuk Profesörü Sn. M. Şentop Erdoğan’dan, Ulus adına böyle bir rapor isteyebilir mi? Çağrımızdır kendisine, lütfen istesinler.. Ne var ki ucube TEK ADAM REJİMİ / ŞAHSIM DEVLETİ akıldışılığı – hukuk dışılığı bu beklentiyi boşa çıkarıyor.

Muhalefetin istemini dinler mi Erdoğan?
Kamuoyu sistemli istemde bulunabilir mi, hangi örgütlülük ve önderlikle?

Bunlara gerek yok; sorun Erdoğan için etik – moral – politik – insani… sorumluluktur. Halkın BİLME HAKKI söz konusudur İnsanb Haklarına saygılı bir demokratik hukuk devletinde (Anayasa md.2).

Erdoğan, Anayasa md. 20’ye, özel yaşamın gizliliği gerekçesine de sığınamaz, sığınmamalıdır.

İleride yargılanacak olursa, “Epileptik hasta” tanısı alıp TCK md.32’nin ardına kaçmayı da düşünmemelidir. Hukukun en genel ilkelerinden biri İYİNİYET – DÜSÜRÜSTLÜKTÜR; tersine hukuksal sonuç bağlanamaz; Erdoğan’a bu bağlamda hukuksal çıkış yoktur.

Erdoğan’ın ileri derecede “narsisistik kişilikli” olduğu su götürmez bir gerçekliktir. Bu tür kişilik toplumda ender değildir. Geçmişte Erdoğan için “narsisistik kişilik bozukluğu” diyen bir uzman hekim, Cumhurbaşkanına hakaretten 11 ay hapis cezası almıştır. Savcının iddianamesi traji-komiktir :”…. kişilik bı-ozukluğu.. demek suretiyle..” Oysa bu tıbbi antitenin uluslararası adı ve ICD-X kodu aynen budur. Burada “bozukluk” sözcüğü günlük diledeki anlamında olmayıp teknik içerikli ve İngilizce “Disorder” karşılığıdır. Erdoğan’ın ölçüsüz kibiri bu zemindedir.

Sonuç olarak, hiçbir şey ama hiçbir şey, Erdoğan’ın beklentileri…. Türkiye’nin ülkesi ve ulusu ile bölünmez bütünlüğünden daha değerli değildir.

Erdoğan bu tıbbi raporu dürüstçe kamuoyuna sunmalıdır.
Sağlığı görevine engelse, uygarca bırakmalıdır.

Bilgi ve ilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 23 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

Cumhuriyet TV : (226) Prof. Dr. Ahmet Saltık açıkladı: Erdoğan’ın hastalığı ortaya çıktı – YouTube

https://www.krttv.com.tr/gundem/unlu-profesor-cumhurbaskani-erdogan-in-hastaligini-canli-h86171.html 

https://www.egehaber.com/cumhurbaskani-erdoganin-hastaligi-hakkinda-prof-dr-altugdan-flas-aciklama-415378/

 

Prof. Dr. Ahmet Saltık’tan dikkat çeken iddia: Erdoğan’ın hastalığı ne?

<p>Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Temmuz 2021 günü genel başkanı olduğu AKP mensuplarına yönelik videolu bir bayram mesajı yayınlandı.</p>

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Temmuz 2021 günü genel başkanı olduğu AKP mensuplarına yönelik videolu bir bayram mesajı yayınlandı.

<p>Erdoğan’ın canlı yayınlanan videoda, yorgun olduğu ve ara ara gözlerinin kapandığı görüldü. Erdoğan’ın kısa süre uyukladığı an ise Türkiye’nin gündemine oturdu.</p>

Erdoğan’ın canlı yayınlanan videoda, yorgun olduğu ve ara ara gözlerinin kapandığı görüldü. Erdoğan’ın kısa süre uyukladığı an ise Türkiye’nin gündemine oturdu.

<p>Erdoğan’ın sağlık sorunu olduğu tartışmaları ortaya çıkarken, Tele1’de yayınlanan “5. Boyut” adlı programda Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık dikkat çeken açıklamalarda bulundu.</p>

Erdoğan’ın sağlık sorunu olduğu tartışmaları ortaya çıkarken, Tele1’de yayınlanan “5. Boyut” adlı programda Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

<p>Erdoğan’ın geçmişteki sağlık sorunlarından bahseden Saltık, Cumhurbaşkanlığı’ndan konuyla ilgili açıklama yapılması gerektiğini söyledi. Erdoğan’ın mutlak otorite olduğunu söyleyen Saltık, “Ülkeyi yöneten insanların sağlık verilerinin paylaşılması gerekir.” dedi.</p>

Erdoğan’ın geçmişteki sağlık sorunlarından bahseden Saltık, Cumhurbaşkanlığı’ndan konuyla ilgili açıklama yapılması gerektiğini söyledi. Erdoğan’ın mutlak otorite olduğunu söyleyen Saltık, “Ülkeyi yöneten insanların sağlık verilerinin paylaşılması gerekir.” dedi.

<p>Saltık açıklamasının devamında, Erdoğan’ın hastalığının kimi hekimlere göre epilepsi olduğunu öne sürdü. Epilepsi iddiasının yalanlanmadığını söyleyen Saltık, “Erdoğan’ın zaman ve mekan oryantasyonunu, yönelimini yitirdiğini görüyoruz. Bir de yakın geçmişte bir meslektaşımız Erdoğan’ın narsisistik kişilik bozukluğu olduğunu söylemişti.” diye konuştu.<br data-mce-bogus="1"></p>

Saltık açıklamasının devamında, Erdoğan’ın hastalığının kimi hekimlere göre epilepsi olduğunu öne sürdü. Epilepsi iddiasının yalanlanmadığını söyleyen Saltık, “Erdoğan’ın zaman ve mekan oryantasyonunu, yönelimini yitirdiğini görüyoruz. Bir de yakın geçmişte bir meslektaşımız Erdoğan’ın narsisistik kişilik bozukluğu olduğunu söylemişti.” diye konuştu.

Prof. Dr. Ahmet Saltık, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastalığını canlı yayında açıkladı

Ünlü profesör Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hastalığını canlı yayında açıkladı

Bir şunu diyen bir yazı 'WhatsApp: 05464 05464181515 1515 ENİCAG yenicaggazetesi.com.tr Yeniçağ TV YenicagGazetesi yenicag Gazete_ Yenicag' görseli olabilir

TELE1’de Merdan Yanardağ’ın sunduğu 5. Boyut programa konuk olan Ahmet Saltık, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yayınladığı bayram mesajı hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Ünlü profesör Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hastalığını canlı yayında açıkladı
facebook sharing button

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisine hitaben video konferans aracılığıyla yaptığı bayramlaşma konuşmasında, bazı anlarında kelimeleri telaffuz etmekte zorlandığı ve uyukladığı görülmüştü. Konuya ilişkin açıklama Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’tan geldi.

Saltık,

  • Erdoğan narsistik bir kişiliğe sahiptir. Daha önce epilepsi teşhisi konulmuştu.
  • Son derece ciddi bir tablo ortaya çıkıyor.
  • Erdoğan’ın zaman ve mekan oryantasyonunu, yönelimini yitirdiğini gözlemliyoruz.
  • Durumun mutlaka netleştirilmesi gerekiyor.” diye konuştu

 

Sağlık Kamusal Bir Hizmettir, Ticarileştirilemez!

Op. Dr. Fikret Şahin’den Şehir Hastaneleri İle İlgili Önemli TespitlerOp. Dr. Fikret ŞAHİN
CHP BALIKESİR MİLLETVEKİLİ 
TBMM SAĞLIK KOMİSYONU ÜYESİ 
ESKİ BALIKESİR TABİP ODASI BAŞKANI
Cumhuriyet, 23 Temmuz 2021

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana sağlıkta özel sektörün payı her geçen gün katlanarak arttı. Bir yandan özel sağlık kuruluşlarının sayısı artarken diğer taraftan (AS: öte yandan) Sağlık Bakanlığı kamu hastanelerindeki hizmetler için özel şirketlerle anlaşmalar imzalayarak sağlıkta şirketleşmenin artmasına neden oldu. AKP’nin sağlıkta dönüşüm programıyla (2003) sağlık hizmetleri kamusal hizmet olmaktan uzaklaştı, para kazanılacak ticari alana dönüştürüldü. Şirketlere sağlık hizmetleri üzerinden para kazanma imkânı (AS: olanağı) sağlandı.

Tıpkı 3 harfli marketler gibi sağlık alanında da zincir hastaneler oluştu. Özel sektörün sağlık alanındaki pazar payı 2017 yılında % 27 iken son yıllarda %40’lara kadar (AS: dek) yükseldi.

AKP’NİN YAKLAŞIMI KÜRESEL

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2019 yılına kadar (AS: dek) geçen sürede özel hastane sayısında %112 artış olurken Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde artış %15. Hastane yatak sayılarında özel hastanelerde %178, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde %33 artış oldu. Ayrıca 2002 ile 2019 yılları arasında kişi başı hastaneye başvuru oranı kamu hastanelerinde 2.7 kat artarken özel hastanelerde 9 kat arttı.

AKP, sağlıkta dönüşüm programının küresel bir program olduğunu, sağlık hizmeti sunumunda hakkaniyeti sağlayacaklarını iddia etmesine rağmen (AS: karşın) sağlıkta geldiğimiz nokta,

  • “Ne kadar paran varsa o kadar sağlık hizmeti alırsın” noktasıdır.

“Sağlıkta dönüşüm,” esasen (AS: gerçekte)küresel bir sömürü sistemine dönüşümün” adıdır. Cumhuriyet tarihi boyunca sağlık politikaları kimi temel değişim dönemlerinden geçti. Sağlıkta dönüşüm programı, bunun son halkasıdır.

GELİŞMİŞ ÜLKELERDE NASIL?

Önceki sağlık programlarının temelinde kamucu bir yaklaşım varken,

  • Sağlıkta Dönüşüm programında sağlık hizmetlerinin piyasalaşması ve şirketleşmesi temel hedef olarak ele alınmıştır.

AKP iktidarı uyguladığı piyasacı sağlık politikalarıyla özellikle onkolojik cerrahi, el cerrahisi, omurga cerrahisi, kalp – damar cerrahisi gibi mali getirisi yüksek olan özellikli sağlık hizmetlerinin büyük bölümünü özel şirket hastanelerine bıraktı. Şehir hastanelerini inşa etmek için geniş alanlara gerek duyulması, bu hastanelerin il merkezleri dışına yapılmasını zorunlu kıldı. Bu hastanelerin açılmasıyla birlikte şehir içindeki kamu hastaneleri kapatıldı ve nüfusun yoğun olduğu şehir merkezlerinde sağlık hizmetleri özel hastanelere bırakıldı. Bu nedenle, özellikle acil durumlarda hastaların kamu hastanelerine ulaşmasında büyük zaman ve yaşam kayıpları yaşanmaktadır.

Sağlık alanında özel sektörün bu derece ağırlıklı yer alması sağlığı kamusal bir hizmet alanı olmaktan çıkarmakla birlikte koruyucu sağlık hizmetlerinin de geriye itilmesine neden olarak halk sağlığını olumsuz etkilemiştir. Bunu yaşadığımız pandemi sürecinde de gördük. Sağlık hizmetlerini ağırlıklı olarak kamunun verdiği ülkelerde başarı oranı daha yüksek oldu.

  • Dünyadaki örneklerine baktığımızda bir ülke ne kadar gelişmiş ise sağlık hizmetleri harcamalarının GSYH’ye oranındaki kamunun payı o derece yüksektir.

EN TEMEL İNSAN HAKKI

Sağlık maddi durumu ne olursa olsun herkesin ihtiyacı olduğu zaman eşit (A: hakkaniyetli) olarak ulaşması gereken kamusal bir hizmet alanıdır ve sunulan sağlık hizmetleri üzerinden para kazanılması asla düşünülemez. Sağlık hakkı temel insan haklarındandır ve anayasal olarak güvence altındadır. İktidarların bunu göz önünde bulundurarak sağlığı ticari bir alana çevirecek düzenlemelerden uzak durması gerekirken maalesef AKP iktidarıyla birlikte ülkemizde sağlık, giderek kamusal hizmet alanı olmaktan uzaklaştı.

Önümüzdeki CHP iktidarında uygulayacağımız kamusal politikalarla sağlık hizmetlerinde kamunun oranını mutlaka yükseltecek ve halkımıza ücretsiz, erişilebilir, nitelikli sağlık hizmeti sunacağız…
===============================
Dostlar,

Değerli Meslektaşımız Dr. Fikret Şahin’in Cumhuriyet Gazetemizin 2. sayfasında makalelerine sıkça rastlamak çok sevindirici. Dr. Şahin salt bir klinik hekim (KBB uzmanı) olarak katkısıyla yetinmemekte, halen CHP Milletvekili ve Balıkesir Tabip Odası eski başkanı olması nedeniyle  sağlık hizmetlerinin yönetimine, finansmanına, politikalarına bir Halk Sağlığı Uzmanı özeniyle eğilmekte. Ablası, saygın Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Hatice Şahin’in itkisi olsa gerektir (!).

Sağlık hizmetlerinin finansmanı, sağlık hizmet politikalarının belki de en kırılgan alanıdır.
Dünya genelinde bu sektörde harcamalar, rahatlıkla kestirilebilecek nedenlerle sürekli ve hızla artmakta, finansman kaynağı sağlanmasında pek çok ülke ciddi biçimde zorlanmaktadır. Türkiye de kuşkusuz bu ülkeler arasındadır. Hemen söyleyelim ki 2 temel belirteç söz konusudur bu sorunda :
1. Yoksul – emperyalizmce sömürülerek geri bıraktırılmış ülkelerde mutlak bir kaynak yetmezliği.
2. Orta – gelişmiş ülkelerde küresel kapitalizmin zorlaması ile kaynakların özellikle sağaltıcı (tedavi edici) alanda yozlaştırılmış biçimde verimsiz kullanımı.

Her 2 durumda da çözüm;
1. SAĞLIK HİZMETİ = TEMEL İNSAN HAKKI = KAMUSAL SORUMLULUK
2. Ussal (Rasyonel) sağlık politikaları ile KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNE KESİN ÖNCELİK vermek.

Ülkemizde sağlık sektörü harcamalarına ilişkin de güvenilir – güncel veri yok. Bilgi çağında TÜİK, 2 yılda bir sağlık harcamaları istatistikleri yayınlamakta. Başlıca nedeni informal sağlık giderleri. YASED (Yabancı Sermaye Derneği) verileri ne yazık ki gerçeğe daha yakın. Örn. toplam sağlık gideri / GSMH oranını TÜİK, YASED’in yarısı dolayında veriyor; %5 ve %10 kabaca. Yani sağlıkta kayıtdışılık %50 dolayında

Bir abartı çabası var siyasal iktidarlarda; Sağlık giderlerinde gerçekte azalan / azaltılan kamusal payı saklama. Türkiye’de de sağlık giderleri için OECD standart yöntemleri kullanılmalı. İnformal sektör sınırlandırılmalı. 1. Öncelik kesinlikle koruyucu sağlık hizmetleri olmalı. Toplam ulusal sağlık gideri en az 3/4 (%75) kamusal olmalı ve ulusal gelir (GSMH) içinde payı %10’a yakın olmalı ve

Mutlaka daha adil bir gelir vergisi rejimi kurulmalı,
gelir dağılımı iyileştirilmeli.

Adil gelir vergisi rejimi kurulmazsa, sağlık giderlerinin artan kamusal finansmanı, eşitsiz vergi alınan ücretliden öbür kesimlere kaynak aktarımı olur; buna çok dikkat edilmeli! Ve bu durum gelir dağılımı adaletsizliğini örtük olarak daha da ağırlaştırır. Cepten finansman ise, arttığı oranda Afrika ilkelliğidir.

  • AKP tam da bu politikaları izlemekte, koalisyon ortağı tarikatlara ve yabancı ortaklarına sağlık sektöründe rant aktarımı temel görevi; sınır tanımaz tarikat kadrolaşması ile birlikte.

Öte yandan Ülkemizde “Şehir Hastaneleri talanı” başlı başına mayınlı tarla; kamu – özel metamorfik kurumlar bunlar ama salt şimdilik. Orta – uzun erimde kamu – özel ortaklığı, kamunun tümüyle dışlanmasını hedeflemekte. En az 25-30 yıl boyunca da kamudan bu kesime son derece yüksek (500 milyar Doları = yarım trilyon Doları aşkın!) kaynak aktarımı güvencesi ile. Sermayenin bugününü ve geleceğini, halkın bugünü ve geleceğini ipotek ederek güvenceleme süreci bu.

  • Belki de küresel kapitalizmin “an”ı sömürme ile yetinmeyerek sermaye birikimi sürecini geleceğe de güvenceli olarak uzatma post-modern vahşeti!
  • Devleti, halkının sırtında sopalı bir tahsildara dönüştürerek – indirgeyerek; 21. yy insanını çağcıl köle kılarak!

Türkiye’nin tapusu ve de tabusu olan Lozan Barış Antlaşması’nın 98. yılında vurgulayalım ki,

ŞEHİR HASTANLERİ, NERDEYSE
SAĞLIK KAPİTÜLASYONU İMTİYAZIDIR!

Web sitemizde Türkçe ve İngilizce Sağlık Ekonomisi / Health Economics pp (power point) yansıları var. Ayrıca bu dersleri, sağlık alanında Küreselleşme ile birlikte Tıp Fakültelerinde yaklaşık 25 yıl önce ilk kez bizim koyduğumuzu söylememize izin verilmesi ricamızla..

HEALTH ECONOMICS – Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Sağlık Ekonomisi / Health Economics – Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Health Economics and Public Health


Sevgi ve saygı ile. 24 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

TELE1 TV Programımız : SALGIN YÜKSELİŞTE, NE YAPMALI?

Dostlar,

Bu gün 23 Temmuz 2021 Cuma, saat 16:00’da TELE1’de olacağız.. / OLDUK…

Sağlık Bakanlığı’nın 22 Temmuz 2021 günü verileri aşağıda.

Günlük “resmi”, “yakalanabilen” olgu-vaka sayısı 10 bine dayandı, ölümler de 50’yi aşkın.
Nisan 2020’deki ilk dalga bunun yarısı kadardı günlük olgu-vaka sayısı bakımından.

28 Şubat 2021’de, 3. dev dalgaya neden olan akıl dışı açılım – saçılım kumarı başında günlük olgu-vaka sayısı 8424, ölüm ise 66 idi.

20 Mayıs’ta ise 9385 olgu-vaka sayısı saptanmıştı. 2 ay geriye savrulmuş bulunuyoruz!

ÜSTELİK; hızla aşılama yaparken!!??

Sağlık Bakanlığı bu işi tahterevalli oyunu ile karıştırdı.
Aşılama arttıkça olgu-vaka sayısının buna koşut azalacağını sandı!
Kezlerce uyardık, yok böyle bir Epidemiyolojik kural diye.
Tersine; hızla, yeterli ve gerçek toplumsal biyolojik/immünolojik düzeyine erişmeden bunun olanaksızlığını hep vurguladık.
Sağlık Bakanlığı neredeyse AŞI’yı tek büyülü çözüm olarak sundu.
Ve %70-80 yeterli olacaktı Dr. Koca’ya göre..
Bu konuyu da aydınlattık :
1. Aşılar + öbür önlemler birlikte
2. Ülke nüfusunun neredeyse tümünün aşılanması gerek; kağıt üstünde %70-80 yetmez.
Hep olduğu gibi, gecikerek de olsa Bakan Koca bu noktaya geldi.
Erdoğan halka aşı çağrısı yapmalı etkili biçimde dedik, Bayram iletisinde eh, yer aldı.
***
Sayısal (dijital) çağda, haftalık veriler en az 1 hafta geriden geliyor..
S. Bakanlığı “takvim haftası” dışında bir de “Epidemiyolojik hafta” olduğunu öğrenemedi.
Örn. 10-16 Temmuz haftasını 16 Temmuz akşamı açıklarsınız,
17 Temmuz günü de 11-17 Temmuz haftasını..
Bu çağda güncelliği kalmaya 1 hafta gerisinin bilgisinin çok anlamı yok, karşılaştırma ve gidişi (trendi) izleme dışında.


Peki, bu “Mavi Tablo” ne söylüyor, gerçekten mavi mi? 1 önceki haftalık tablo ile birlikte anlam kazanabilir :

Her 2 “mavi tablo” da yer alan tüm ölçütlerde (parametrelerde) “artış” var! Hasta havuzu büyüyor, oysa küçülmesi gerek salgını denetim altına almak için.
1 Temmuz 2021’de başlatılan ekonomik – politik – turistik – popülist ve de AKP’vari alaturka ama Epidemiyolojik – Bilimsel temelli olmayan 4. açılım – saçılım kumarı acı meyvelerini hemen vermeye başlamış. 1 Temmuz 2021 açılımını izleyen 2 hafta sonunda ise eğilim (trend) artık net! 19 Temmuz 2021 tarihli bir tweet iletimiz aşağıda..

Sağlık Bakanlığının Güncel aşılama verileri şöyle (23.7.21, 14:28):

Toplam Yapılan Aşı Sayısı : 64.857.301
1. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 39.225.335
2. Doz Uygulanan Kişi Sayısı : 21.914.936
Pekiiii; bunca “hızlı – başarılı” aşılamaya karşın neden olgu – vaka sayıları artışı da bunca “hızlı – başarılı” ??Bu sorunun birçok yanıtı var.. En başta geleni hedef nüfusun 90 milyon yerine 61 milyon alınması. Dolayısıyla ilan edilen aşılama oranlarını 1/3 eksik okumalı.
Şu dakikada Bakanlık, Türkiye aşı haritasını illerde yapılan aşı dozu sayısı ile veriyor hala!
Doğu – Güneydoğu, Aksaray hala kıpkırmızı ve %50’nin altında; bunu mu saklıyorsunuz?

Haa, başarı göstergesi uygulanan aşı dozu sayısı ise, hedef nüfusun ne oranda aşılandığı değil ise, bu 2. veriyi halktan saklamak istiyorsanız o bölge insanlarımızı nasıl teşvik edeceksiniz?
Dahası, Kovit-19 etkenine ve çok sayıda varyantına, çok çok bulaşıcı taze varyant Delta’ya derdinizi nasıl anlatacaksınız?
“Yapma etme virüs kardeş….” diye başlayıp, “..baaak 65 milyon doza yakın aşılama yaptık..” diye mi sürdüreceksiniz?!
Şunu unutmayalım, Epidemiyolojik bağlamda anlamlı olan kağıt üstündeki aşılama oranı değildir. Nitekim bu kaydi oranlar büyürken salgın da tırmanıyor! Önemli / belirleyici olan, bulaşıcı hastalık etmeninin girdiği toplumda insanların ne oranda GERÇEK BİYOLOJİK – İMMÜNOLOJİK BAĞIŞIK olduğudur..
İşte özlenen, erişilmeye çalışılan GERÇEK TOPLMSAL BAĞIŞIKLIK ülkemizde hala 1/4 düzeyindedir, % 25’lerdedir. Halkın %75’i ya da 3/4’ü hala biyolojik bağışık değildir! Bulaş hızını belirleyen bu orandır. Tersini savlayacak olursanız, kağıt üstünde yükselen aşılama hatırı sayılır aşılama oranlarına karşın salgının neden durdurulamadığını, hatta arttığını açıklamak zorunda kalırsınız. Ve sorarlar :
  • AŞILARINIZ NE ÖLÇÜDE ETKİLİ, ÇOK MU AZ ETKİLİ, ETKİSİZ Mİ?
Tanrı Türk’ü, üstelik Müslüman olduğu halde artık korumuyor mu, yoruldu mu, bıktı mı,??
***
Aşağıdaki grafik ne söylüyor??
Türkiye, milyon nüfus başına doğrulanmış toplam olgu – vaka sayısı bakımından Dünya’da 5.!
Son çizim : 4. Dalga tırmanıyor!
Ne yapmalı ??

Aşı + toplumsal korunma + bireysel korunma + sorumlu sosyal devlet!


Sevgi ve saygı ile. 23 Temmuz 2021, Ankara
 

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

TBMM kendi gündemini ne zaman belirler?

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)
Anayasa gereği TBMM, aksine karar alınmadıkça 1 Temmuz – 1 Ekim tarihleri arasında yasama etkinliklerinde bulunmuyor (AS: md.93). Bu süre, 15 Temmuz – 1 Eylül şeklinde yarı yarıya kısaltılmalı. Dahası, Meclis’in Genel Kurul olarak haftalık çalışma günleri, Salı, Çarşamba ve Perşembe ile sınırlı. Çoğunlukla Komisyon toplantıları da aynı günlerde yapılıyor. Genel Kurul ve Komisyon arasında koşturma gereği yaratan bu durum, yasama çalışmalarının verimini düşürüyor. TBMM, 27. Yasama döneminin tümüyle COVID-19 pandemisiyle örtüşen 4. Yasama yılında, sosyal devlet gerekleri doğrultusunda düzenlemeler yerine, genellikle işverenler lehine, salgın hastalıkla ilişkisi olmayan ve ivedilik taşımayan yasalara öncelik verildi. Salgın önlemleri ile ilgili olarak bölük pörçük düzenlemeler ötesine geçilemediği gibi, Umumi Hıfzıssıha (AS: Hıfzıssıhha) Kanunu güncellemesi veya salgın hastalıkları (AS: hastalıklar) OHAL yasası üzerine bir çalışma yapılmadı. 
Son haftaya sıkıştırılan iki yasa, gündemin Meclis dışından belirlendiğini apaçık biçimde ortaya koydu. 12 Temmuz pazartesi günü Plan ve Bütçe Komisyonu (PBK), bir adsız torba yasa için apar topar toplandı. Hemen hemen madde sayısı kadar yasada değişiklik yapıldığı için, bir torbadan çok “toplama yasa önerisi”. Metin içine dağıtılan 3 madde, ana amacı yansıtıcı:
  • OHAL üç yıl daha uzatılacak.
İki gün süren Komisyon toplantısı, doğal olarak üç yıl uzatma öngören üç madde üzerine yoğunlaştı. Salı günü, Genel Kurula, 255 sıra sayılı Turizmi Teşvik torba yasa önerisi getirildi. 15 Temmuz sabaha karşı ancak 1. Bölüm bitirilebildi. Cuma günü, Genel Kurul’a bu kez, 277 Sıra sayılı “adsız yasa” önerisi önerisi getirildi. Cumartesi “adsız yasa” görüşmeleri sürdü; Pazar sabahı 08.00 gibi tamamlandı. Ara vermeksizin, Turizmi Teşvik torba yasa önerisi 2.  Bölümünden devam edildi. Böylece Genel Kurul, kesintisiz 25 saat çalışarak bu öneriyi de yasalaştırmış oldu.
  • 12 Temmuz haftası, TBMM tarihinde açık bir kırılma olarak da görülebilir; üstelik çok yönlü olarak. Burada genel gözlemler ile yetinilecek.

TURİZMİ TEŞVİK ÖNERİSİ

Nisan başında kabul edilen öneride hangi sorunlar vardı?
>>Anayasa’ya uygunluk incelemesinde İçtüzük md.38 gerekleri yerine getirilmemişti.
>>Öneri, kıyılar, ormanlar, meralar, kışlak ve yaylalar başta gelmek üzere doğal ortamları ilgilendirdiği halde, ne etki analizi ne de ÇED yapılmıştı.
>>Yasa önerisi, bir yandan kentsel, kırsal ve kültürel çevre üzerine, öte yandan, tarih, kültür ve tabiat varlıkları üzerine birçok hüküm öngördüğü halde bütüncül olarak kamu yararı açısından değerlendirilmemiş ve Komisyon görüşmeleri saatlere sıkıştırılmıştı.

Ya 13 Temmuz 2021 günü?

Önce, usul yönünden Anayasa’ya aykırılık öne sürüldü. Sonra, Komisyon aşamasında var olduğu söylenen yasa etki analizi soruldu; nihayet, aradan geçen zaman içinde neden ÇED yapılmadığı. Yanıtı verilmeyen gecikmeye ilişkin soru: Teklif, Genel Kurul gündemine neden aylarca alınmadı ve bu süre içinde toplam 5 hafta Perşembe günleri çalıştırılmayan Meclis’in uzatmalı çalışma dönemine rastlatıldı?

Bu yanıtsız sorular, yasamadaki özensizliği ve etik sorunu da ortaya çıkarıyordu.

OHAL UZATMASI

Sorunlar yumağı içinde şu üçü kayda değer: Anayasallık sorunu apaçık. Yirmi kadar yasada değişiklik öngören öneri, üstelik temel yasa olarak görüşülmeye başlandı; oysa İçtüzük md.91 tanımının hiçbir öğesine uymuyordu bu öneri metni. Dahası, Temmuz 2018’de 3 yıllık ilk OHAL uzatma öngören öneri Adalet Komisyonunda görüşülmüş iken, şimdi neden PBK’ye gönderildiğine dair hiçbir açıklama yoktu.

Ama daha önemlisi, Anayasa’ya açıkça aykırı olan OHAL düzenlemelerini üç yıl daha uzatma gerekçesi yoktu. Üç yılda ne yapılmıştı ve gelecek üç yılda ne yapılacaktı?

  • Olağanüstü hal ilanı (Any., md.119) dışında yasa yolu ile OHAL yönetimi kurulamayacağına göre;

AYM’ye götürülen 2018 düzenlemesi gibi bu öneri de, Anayasa düzeni dışında yer alıyordu. Ne var ki, 3 günlük CHP-HDP-İYİ P. muhalefeti, 3 maddenin ikisinde 3 yıllık sürelerin 1 yıla indirilmesiyle sınırlı bir kazanım sağladı.

“DÖKÜLÜYORLAR”

Komisyon görüşmelerinde uzatma gerekçesi üzerine sorulara yanıt bir yana, Cumhurbaşkanlığı temsilcisi bile yoktu. Bakanlık temsilcilerinin birbiriyle çelişen açıklamaları, şöyle bir kanaat uyandırıyordu:

  • “En kötü parlamenter rejim, parti başkanlığı yoluyla Devlet başkanlığı ve yürütme” ucubesine yeğlenmeli.

Nitekim, “dökülüyorlar” gözlemime, bir bakan yardımcısı aynen katıldı. Bu dayatma, MHP’li vekillerin rahatsızlığına ve AKP içindeki muhaliflere tanıklık etme olanağı yarattı.

ÇİN ORDUSU – ÇİL YAVRUSU

Boş AKP sıraları nedeniyle toplantı yeter sayısı istenmesi üzerine (AS: AY m96, en az 200), yoklama için bir anda salona giren ve sayımla birlikte salonu boşaltan vekiller için, Özgür Özel’in “Çin Ordusu gibi geliyorlar, çil yavrusu gibi dağılıyorlar” betimlemesi, son oturumda 10-15 kez gerçekleşti. AKP Grup başkanı ve 4 grup başkan vekilinin sürekli nöbet tutması, 180 vekili salonda tutmaya yeterli olmadı; ama CHP’nin nöbetçi tek grup başkan vekili Ö. Özel’in sürekli yoklama istemesi, onları uyanık tutmaya yetti.

İKTİDAR MI, PARA MI?

OHAL düzenlemelerini Anayasa dışı yollardan uzatma amacı açık:

  • Hukuk devleti ve insan hakları savunucularını daha çok baskı altına almak, demokratik siyaset alanını daraltmak ve böylece, siyasal iktidarın eldeğiştirme yollarını tıkamak.

Turizmi Teşvik yasası ise, daha çok döviz girdisi beklentisini öne çıkardığı için, kamu yararı veya sürdürülebilir gelişme bir yana, sürdürülebilir turizm kavramına bile yabancı. Şu halde burada da ana amaç, para. İktidar ve para için, “sandviç ikizi” olarak nitelenebilecek iki yasa, TBMM’de iki bakan dayatması ile kabul edildi. Sırasıyla toplum ve ülke ile ilgili olan ve gelecek kuşakların iradesini bağlamaya yönelik iki öneri, iki 15 Temmuz ve Kurban bayramı arası tatile sıkıştırılarak ve halkın, temsilcilerinin etkinliklerinden bilgilenmesi engellenerek yasalaştırıldı.

  • TBMM’nin saygınlığına bir kez daha gölge düşürmüş olan sandviç yasalar, “parti başkanlığı yoluyla Devlet başkanlığı ve Yürütme” için sonun başlangıcını doğrulamış oldu.

Kuşkusuz, demokratik siyaset ve demokratik toplum daha çok öne çıkarılabildiği ölçüde, AKP-MHP ittifakındaki rahatsızlıklar halka daha iyi anlatılabilir.

TBMM’nin kendi gündemini belirleyebileceği parlamenter rejim için, söylem, işlem ve eylem bakımından “demokratik muhalefet tarzı özeleştirisi” ile işe başlamalı. Bayram için; 25 saatlik oturumda son konuşmamın son cümlesi:

  • Flora, fauna ve homo sapiens” birlikteliğinin hiçbir zaman göz ardı edilmediği, Anadolu ve Rumeli bütünlüğünün muhafaza edildiği ve kanallarla parçalanmadığı ve Türkiye’nin çölleşmediği nice bayramlar diliyorum.
    ===================================

    Dostlar,

    Bu yazı Siyasal Tarih, Anayasa Hukuku ve Siyaset Bilimi açılarından başta olmak üzere klasik bir OKUMA PARÇASI olarak öğrencilere ödev verilecek, üzerinde tartışılacak ve de öğreti (doktrin) tarafından da makalelere konu edilecektir.Çok kıdemli (50 yıllık!) bir hukukçu ve saygın bir Anayasa Hukuku Uzmanı olarak Prof. Kaboğlu için ise, bunca birikim – deneyime ek “çok özel – şaşılası” deneyimler olsa gerektir. İbrahim hoca Parlamento deneyimlerini kitaplaştırmalı ya da yeni yazacağı kitaplara uygun – kapsamlı serpiştirmeler yapmalıdır.

Adına “CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ” denen ve siyaset bilimi yazınında (literatüründe) yeri olmayan bu ucube giysi asla yerli – milli olmayıp, üst – yabancı akıl dürtüsü ile Ülkemize dayatılmıştır.

Zaman içinde yakalanan açıklar, düşürülen hatalar… dış güçlerce şantaj aracıdır TEK ADAMA!.

Ucube TEK ADAM – ŞAHSIM DEVLETİ rejimi bir hilkat garibi / garibesidir (cinsiyeti?)!

Öyle ki, herrrrrrrrrrr bir şeye yetişmesi olanak dışı olan tek adamın, 20 yılda tükenmesi doğaldır.

AKP = RTE, bayram iletisini okurken ekranlar karşısında uyuklamıştır. Tüm dünya bu videoyu izlemiştir.

Türkiye gibi devasa sorunlu, kritik coğrafyada bir ülkenin böylesine “sürmenaja girmiş” bir liderce yönetimi olanak dışıdır ve ulusal güvenlik açısından kabul edilemez. Benzer tablolar daha önce de yaşanmıştır. Bu uyuklama tıbbi olarak değişik nedenlere bağlanabilir. Örn. bir temporal epilepsi nöbeti, regüle edil(e)meyen diyabet, ağır stress, beyin hastalıkları gibi..

  • Bu koşullarda, artık, AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’dan bir sağlık raporu isteme hakkımız açıkça doğmuştur. Bir yurttaş, Siyaset Bilimci, Hukukçu ve 45 yıllık hekim olarak.

Gerçekte gelişmiş ülkelerde devlet başkanları, önemli yöneticiler düzenli olarak bu raporları her yıl sunarlar.

  • Erdoğan, tam donanımlı bir üniversite hastanesinden, TTB (Türk Tabileri Birliği) ve Tıpta Uzmanlık Derneklerinden birer temsilci hekimin de katıldığı bir GENEL SAĞLIK RAPORU almalı ve kamuoyuna, TBMM Başkanlığına sunmalıdır.

Bu rapor kuşkusuz, Erdoğan’ın bu ağır ve ülkemiz için kritik Devlet Başkanlığı görevini sürdürmeye sağlık bakımından elverişli olup olmadığını ortaya net olarak koymalıdır.

Türkiye’nin ülkesi ve ulusu ile bölünmez bütünlüğü ve güvenliği hiçbir şeye ikincil değildir!

Sevgi ve saygı ile. 22 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (Em.)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik