Etiket arşivi: AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan

YOL TV ve BİZİM TV Programlarımız

Dostlar,

Dün, 27 Temmuz 2021 günü 3 TV konuşması yaptık.
İlik sabah 11:00’de ARTI TV‘de idi, Sn. Fatih Yapıcı’nın konuğu olarak sorularını yanıtladık yaklaşık 45 dk. boyunca. Konumuz,

  • 4. Dalga Sonbahara Kalmadı” idi.

İzlemek ve bu bağlamda yazdıklarımızı okumak için tıklayınız :
ARTI TV Programımız : 4. Dalga Sonbahara Kalmadı – Prof. Dr. Ahmet SALTIK
****
Akşam 19:00’da YOL TV‘de Sn. Rojda Aslan’ın konuğu olarak tırmanan salgını ve aşı reddi ile bağlantılı sorunları irdeledik (21 dk.)


İzlemek için lütfen tıklayınız : https://youtu.be/dcyCv-6UDeo

Akşam saatlerinde 27 Temmuz 2021 günü salgın verileri açıklandı, görsel aşağıda.


Apaçık görülüyor ki 4. dalga tırmanışa geçmiştir.
1 Temmuz 2021 günü sınırsızca başlatılan gevşemenin 26 gün sonraki yakıcı faturası.

Üstteki çizimden (grafikten) açıkça izlenmektedir ki, 4. dalga, en az 1 ay önce uyardığımız üzere, sonbaharı beklemeden tırmanışa geçmiştir. Bu kez seyredilemez; İVEDİ KISITLAR!

Gece 21:30’da ise, BİZİM TV‘den Lale O. Arslan’ın konuğu olduk. Canlı yayın boyunca Sn. Arslan, kendisinin ve izleyicilerin sorularını yöneltti bize. Kapsamlı olarak salgını, AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan‘ın sağlık sorunlarını ve Mülkiyeli şapkamızla da kısaca Afganistan’dan ülkemize planlı olarak GETİRİLEN “genç erkekleri” = ABD fedailerini ve karşılığında para pazarlıklarını değerlendirdik.. 85 dakika sürdü bu kapsamlı program ve 3 saat içinde 7200’ü aşkın kişi tarafından izlendi.

https://twitter.com/bizimtvcomtr/status/1420089842340450313?s=24
veya youtube erişkesi (linki) aşağıda..

Bu tablo karşısında Sağlık Bakanı Dr. Koca’nın açıklaması (tweet iletisi) ibretlik :

  • Salgının kontrol altında tutulmasını tedirgin edici seviyede vaka sayılarına ulaştık.
  • Bunu durduracak olan göstereceğimiz iradedir. Tedbirlere uyup aşınızı olun.” 

Image

Bir an önce kimi kısıt önlemlerine başvurulmalı, aşı karşıtlığı sorunu sınırlandırılmalı.
Salgın giderlerini karşılamak (salgın finansmanı) için ek bütçe yapılmalı.

İlgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 28 Temmuz 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik     

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ve İdari Yapıya Etkisi

Araştırma Makalesi :
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ve İdari Yapıya Etkisi

(AS: Bizim irdelememiz yazının sonundadır..)

Ozan ZENGİN
Dr. Öğretim Üyesi
Ankara Üniv. Siyasal Bilgiler Fakültesi – Mülkiye

Öz
Bu makale, 2018 yılı Temmuz ayı itibarıyla parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçen Türkiye’deki değişimi ilk olarak siyasal yapı, sonrasında da idari yapıdaki dönüşümler çerçevesinde incelemektedir. Çalışmada, yeni sistemde Cumhurbaşkanına verilen yetkiler ortaya konarak analiz edilmektedir. Cumhurbaşkanına asli düzenleme yetkisi veren ve özerk bir alan tanıyan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile merkezi yönetimi bünyesine katan yeni Cumhurbaşkanlığı teşkilatı ayrıntılı irdelenmektedir. Çalışmanın son kısmında ise özellikle siyasal sistemin niteliği açısından ABD Başkanlık Sistemi ile karşılaştırma yapılarak okuyucuya toparlayıcı bir değerlendirme sunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Amerika Birleşik Devletleri
***

Presidential System and Its Effect On The Administrative Structure in
Turkey

Abstract
This paper analyzes the changes in Turkey which transitioned to the presidential system from a parliamentary system as of July, 2018, first in terms of political structure; then in terms of the transformations in the administrative structure. In this study, the powers given to the President in the new system are revealed and analyzed. The Presidential Decrees, which give the President the authority to primary regulation and grant an autonomous field and, the new Presidency organization that swallows the central administration are studied in detail. In the last part of the study, a comprehensive evaluation is presented to the reader by making comparison to the USA Presidential System, especially in terms of the qualification of the political system.

Keywords: Presidential System in Turkey, Presidential Organization, Presidential Decree, United States of America

Giriş
Türkiye, 13. Cumhurbaşkanı’nın yemin edip göreve başlamasıyla resmi olarak 9 Temmuz 2018’de başkanlık sistemine geçmiştir.2 17 Nisan 2017 referandumu sonucunda kabul edilen anayasa değişikliği paketi3 ile başlayan siyasal sistem değişikliği, 24 Haziran 2018’de birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi’yle nihayete erdirilmiştir. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesine ilişkin 2007 tarihli anayasa değişikliği4 sonrasında parlamenter sistemden ilk ciddi kopuş gerçekleşmişti. 10 Ağustos 2014 tarihli seçimle de yürütmenin siyaseten sorumsuz tarafı olan Cumhurbaşkanının, başkanlık sistemlerindekine benzer bir biçimde doğrudan halk tarafından seçilerek belirlenmesi usulüne geçilmişti. Değişikliğin anayasa metnine işlenmesinden sonra Türkiye’deki sistemin niteliğine ilişkin “başkanlı parlamenter sistem”, “yarı-başkanlık” gibi tartışmalar baş göstermişti (Gönenç, 2007; Özsoy Boyunsuz, 2014; Kükner, 2012; Kamalak, 2014; Demir, 2014; Gözler, 2018a). Bununla birlikte ilk kez halk tarafından seçilme uygulamasına ve hatta 2017 referandumuna kadar sistemin özünün parlamenter sistemi yansıttığına dair yorumlar da bulunmaktaydı (Özbudun, 2011).
……………………..
………………………..

Siyasal Sistemde Hat Değişikliği: Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi

9 Temmuz 2018 itibarıyla benimsenen sistemin adlandırılmasında farklılıklar göze çarpmaktadır. Yalın bir şekilde başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanına da “başkan” diyenler olduğu gibi niteliği değişim gösterse de yerleşik Cumhurbaşkanlığı makamı üzerinden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi diyenler de söz konusudur. Ortada bir “hükûmet” kalmadığı için bu adlandırmaya itiraz edenler de bulunmaktadır. 17 Nisan 2017 referandumundan itibaren geçen yaklaşık iki yıl sonunda “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi”nin yaygın kullanımı ve kabulü çerçevesinde uzlaşıya varıldığı söylenebilir.

Yeni sistemin köşe taşları 6771 sayılı Kanun’la döşenmiştir. 1982 tarihli Anayasa’da kapsamlı değişiklikler yapan bu Kanun sonrasında; Yürütme’nin oluşumuna bakılırsa,

• Anayasaya göre yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir (md. 104/1) ve görev olarak da yalnızca Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır (md. 8).7
Başkanlık sistemlerinde olduğu gibi yürütme tek başlı hale gelmiştir. Parlamenter sisteme özgü olan iki başlı yürütme (Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu birlikteliği) uygulamasına son verilmiştir.
• “Devletin başı” değil artık “devlet başkanı” sıfatıyla yetkili olan bir Cumhurbaşkanı
söz konusudur (md. 104/2).
…………………
……………………………

Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri (CK): Y asama Yetkisinin Genelliğinin Sınırlandırılması

Anayasa değişiklik paketi kapsamında öne çıkan ve tartışılmaya başlayan; 2018 yılı itibarıyla da uygulamaya dökülen yeni bir düzenleme biçimiyle karşı karşıyayız. 10 Temmuz 2018’dan itibaren yeni sisteme ruhunu veren CK’lar, baskın kural koyma mekanizması olmuştur.13 Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık sisteminde başkanlara fiilen verilen ya da başkanların fiilen uyguladığı “yürütme/başkan kararnameleri” 14 , Türk tipi başkanlık sisteminde anayasal bir form kazanmıştır. CK’lar olağanüstü hal döneminde çıkarılanlar dışında normlar hiyerarşisinde kanunlarında altında yer alan düzenleyici işlemlerdir. Anayasa’nın 104’üncü Maddesi’nin 17’inci fıkrasına göre “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. TBMM’nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.” Kanunla ilişki bakımından ve aynı zamanda CK’larla düzenlenemeyecek alanlar açısından aynı fıkrada başka bir düzenleme daha vardır: “Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.”

Kanun hükmünde kararnamelerden (KHK) farklı bir biçimde yetki kanununa ihtiyaç duyulmadan çıkarılan CK’lar ile Cumhurbaşkanı, temel haklar ve ödevler kategorisinden sosyal ve ekonomik haklar ve ödevleri doğrudan düzenleyebilmektedir. Başka bir ifadeyle temel haklar ve ödevlere ilişkin genel hükümler, kişinin hakları ve ödevler ile siyasi haklar ve ödevler CK’lar ile düzenlenememektedir. Önceki dönemde sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler KHK ile düzenlenebilmekle birlikte Bakanlar Kuruluna TBMM tarafından kanunla amacı kapsamı, ilkelerini, süresini ve kaç adet kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını belirten bir yetki verilmekteydi. Yeni dönemde TBMM devreden çıkarılarak Cumhurbaşkanı doğrudan yetkili kılınmıştır. Olağanüstü hallerde ise Cumhurbaşkanı, tüm haklar ve ödevler kategorisinde CK çıkarabilir ve bunlar, kanun hükmündedir (md. 119/6).15

………………………….
………………………..

Üst Kademe Kamu Y öneticileri ve Atanmaları

Başkanlık sistemi gereğince başkanın bakanlarla birlikte üst düzey kamu görevlilerini belirleyebileceği prensibi genel kabul görmektedir. Türkiye’de de Cumhurbaşkanı, bu atamaları aracısız bir biçimde yapabilmektedir. ABD örneğinde olduğu gibi Senato onay süreci benzeri bir parlamento kademesi olmadan Cumhurbaşkanı salt kendi iradesiyle atamalara karar verebilmektedir. Kadro ihdasında kanun yerine artık CK’ların geçerli olduğu yeni dönemde 3 sayılı CK22 ile Cumhurbaşkanı ile gelip Cumhurbaşkanı ile gidecek olan üst kademe kamu
yöneticileri belirlenmiş ve Cumhurbaşkanı tarafından atanma usulü düzenlenmiştir. Bu kararnamenin ekinde üç cetvel bulunmaktadır. I Sayılı Cetvel’de yer alanların görev süresi, -III Sayılı Cetvel’de bulunanlar hariç- Cumhurbaşkanının süresi ile sınırlıdır. Bu listede yer alan kadro, pozisyon ve görevlere Cumhurbaşkanı doğrudan atama yapmaktadır. Bu iki özellik dolayısıyla “üst kademe kamu yöneticisi” sıfatının asıl olarak bu cetvelde yer alanlar için kullanılabileceği söylenebilir.

Bu cetvelde yer alanlara örnek verilirse; MİT Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Ofis Başkanları, TOKİ Başkanı, Valiler, Büyükelçiler, Bakan Yardımcıları, Gelir İdaresi Başkanı, SGK Başkanı, Bakanlıkların Teftiş Kurulu, Rehberlik ve Teftiş, Rehberlik ve Denetim, Denetim Hizmetleri Başkanları ile Diğer Kurul Başkanları, Genel Müdürler, Strateji Geliştirme Başkanları vb.
………………………….
……………………….

Sonuç

…………

İdari yapı açısından bakıldığında da doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı, kendisini onunla tanımlayan merkezi yönetimle (yürütme yetkisinin ortağı olma sıfatını yitiren bakanlar kurulu-bakanlıklar ve bunların taşra teşkilatı); üst kademe kamu yöneticilerinin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması usulüyle; Başbakanlık birimlerinin devamı niteliğinde etkili çatı örgüt İdari İşler Başkanlığı’nı, politika kurullarını, ofisleri ve hassas sayılabilecek kamu hizmeti alanlarında başkanlıklar olarak görev yapan bağlı kuruluşları bünyesinde barındıran
Cumhurbaşkanlığı teşkilatlanmasıyla partili anlamda siyasi kimlikli Cumhurbaşkanı etrafında yeni tip bir merkeziyetçi yönetim yapısı kurulmuştur. Değişim yalnızca merkezi yönetimle ilgili değildir. Merkezi yönetimin uzantısı hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşları, uzmanlık kurumları olarak ayrı kamu tüzel kişiliklere sahip olsalar da işlevsel olarak Cumhurbaşkanlığına bağlanmışlardır. Henüz kuruluş (varoluş) ve görevleri bakımından doğrudan kapsamlı düzenlemeye tabi tutulmayan birimler, yerel yönetimlerdir. Ancak yaklaşık bir yıllık süreçte yerel yönetimlere hiç dokunulmadığı söylenemez.37 Yerel yönetimler de merkeziyetçilikten nasibini almıştır. İdari ve mali özerkliklerini kısıtlayıcı düzenlemelerle yerel yönetimlere müdahale edilmiştir.38 Tüzel kişilik üzerinden merkezden yönetim ve yerinden yönetime göre ikili devlet örgütlenmesi geçerliliğini korumaktadır; ancak yeni sistemle ilişkilerin yürütümü ve idarelerin-kurumların işleyişi bakımından 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla Cumhurbaşkanlığında yoğunlaşmış bir devlet örgütlenmesi söz konusudur.

Kaynakça

Açıl, M. (2018) “2017 Anayasa Değişiklikleri Çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri”, İstanbul Hukuk Mecmuası, 76, 2, 725-756.
Akçalı, P. (2016) Karşılaştırmalı Devlet Sistemlerine Giriş, Ankara: İmge.
Akkoç, Y. S. ve Ergün, T. (2018) “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine Geçişe İlişkin Mevzuatta Yapılan Düzenlemelerin İçişleri Bakanlığına Etkileri”, İdarecinin Sesi, Temmuz-Ağustos, 30-36.
Ardıçoğlu, A. (2017) “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”, Ankara Barosu Dergisi, 3, 19-51.
Aslan-Akman, C. (2014) “Başkanlık Sistemlerinin Latin Amerika Deneyimi: Çok-Partili Sistemlerdeki Çeşitlilikler,
Sorunlar ve Fırsatlar”, Kamalak, İ. (der.), (Yarı) Başkanlık Sistemi ve Türkiye, İstanbul: Kalkedon, 223-253.
Ataöv, T. (2011) Federasyon, Başkanlık, Yarı-Başkanlık, İstanbul: Destek Yayınevi.
Bağce, H. E. (2016) Parlamenter Sistem mi, Başkanlık mı?: Yoksulluktan Hukukun Üstünlüğüne Ülkelerin Dünyadaki Yeri, İstanbul: Gonca Yayınevi.
Demir, F. (2014) “Yarı Başkanlık Sistemi ve Türkiye”, Yaşar Üniversitesi Dergisi, 8 (Özel Sayı), 831-876.
Eğilmez, M. (2018) “Tek Hazine Hesabı Değişti”, Erişim Tarihi: 06.12.2018, http://www.mahfiegilmez.com/2018/08/tek-hazine-hesab-degisti.html
Gönenç, L. (2007) “Hükümet Sistemi Tartışmalarında ‘Başkanlı Parlamenter Sistem’ Seçeneği”, Güncel Hukuk, 44, 39-43.
Gözler, K. (2017), “Cumhurbaşkanlığı Sistemi mi, Başkanlık Sistemi mi, Yoksa Neverland Sistemi mi?”, http://www.anayasa.gen.tr/neverland.htm. Erişim Tarihi: 16.11.2018.
Gözler, K. (2018a) Türk Anayasa Hukuku, Bursa: Ekin.
Gözler, K. (2018b) Türkiye’nin Yönetim Yapısı, Bursa: Ekin.
Gözler, K. ve Kaplan, G (2012) “Bakan Yardımcıları Bakanlık Hiyerarşisine Dâhil midir?”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 98, 11-24.
Greenberg, E. S. ve Page, B. I. (2007), America’s Democratic Republic, New York: Pearson Longman.
……………..
……………..
Yazının tümü için tıklayın : http://emekarastirma.org/uploads/dergi/2957.pdf
=======================================
Dostlar,

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki öğrenimizde (2011-16) kendisinden 2 yarıyıl seminer ödevleri aldığımız genç ve saygın Kamu Yönetimcisi – Siyaset Bilimci Dr. Öğretim Üyesi Sn. Ozan Zengin’in çok değerli ve kapsamlı bir irdelemesini paylaşmak istiyoruz.

23 sayfalık çok kapsamlı ve öğretici – düşündürücü bilimsel irdeleme yayınlanmıştır
(Emek Araştırma Dergisi (GEAD) , Cilt 10, Sayı 15, Haziran 2019, 1-24).

Bu tür irdelemelere çok gereksinim vardır. Ülkelerin yönetim sistemleri yaz – boz tahtası değildir.

9 Temmuz 2018’de, AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, adeta tahta çıkarcasına gösterişli törenler yaptırmıştır. Çok ilginç ve düşündürücü biçimde, YSK tarafından kendisine verilen 13. Cumhurbaşkanı beratını geri çevirerek “seçilmiş ilk cumhurbaşkanı” benzeri bir nitem (sıfat) kullanılmasını istemiştir.

  • Dünyada örneği olmayan bu ucube sistem 1,5 yılını tamamlamadan, net, kesin ve tartışmasız biçimde tıkanmıştır. İktidar çevreleri dışında yaygın görüş ve belirleme bu noktadadır

83 milyonluk bir ülkenin geleceği kim olursa olsun tek bir kişiye bırakılamaz!

Mutlaka kurumsal düzeneklerin etkili çalışması ve denge – denet sisteminin sorunsuz çalıştırılması zorunludur.

Güçler ayrılığı, örneğin ABD’de olduğu gibi güçlendirilmeksizin tek adam yönetimleri hızla ve kaçınılmaz biçimde totaliterliğe kaymaktadır. Türkiye’de olan da budur.

Üstelik AKP iktidarı dini siyasete ölçüsüz ve sorumsuz biçimde alet etmektedir. Bu Parti, Anayasa Mahkemesince, laikliğe karşı eylemlerin odağı olarak suçlanarak hüküm giymiş sabıkalı bir dinci partidir ve laik rejimi, anayasayı açıkça çiğneyerek dönüştürmek istemektedir.

Dolayısıyla, dünyada örneği görülmeyen ucube cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, hemen üst paragrafta vurgulanan dönüşümü Türkiye’ye dayatmak için bilinçlikurgulu olduğunu düşünüyoruz.

  • AKP = Erdoğan yönetimi, bu bağlamda, Türkiye için açık ve yakın stratejik bir tehlike ve tehdit durumuna gelmiştir.
  • Demokratik muhalefet yolları giderek tıkanmaktadır.

Demokratik – laik hukuk devleti, AKP = Erdoğan tarafından zorla – fiili darbe ile ya da hile-i şeriye ile dönüştürülmeye devam edilirse, neler olabileceğini hayal bile etmek istemiyoruz.

Ancak bu durumda da meşru çareyi yine Anayasa, Başlangıç bölümünde (3. ve son bent) açıkça gösteriyor:

“Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu
ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun,
bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş
hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;..”

“TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.”

Bu çözüm; halkın, meşruluğunu yitiren bir yönetime karşı “MEŞRU DİRENME HAKKINI KULLANMASI” dır ve salt Anayasal dayanaklı olmayıp, tarih boyunca kadim bir pratik olup, meşruluğu kendinden menkuldür.

Sevgi ve saygı ile. 29 Aralık 2019, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Yazının tümü için tıklayınız : Cumhurbaskanligi_Hukumet_Sistemi_ve_Idari_Yapiya_Etkisi

Prof. Dr. Süleyman ÇELİK : Eğitimde millilik kaybedildi

Eğitimde millilik kaybedildi

Süleyman Çelik, değişen eğitim müfredatını yazdı.

Prof. Dr. Süleyman ÇELİK
ADD Samsun Şb. Eski Başkanı
14.8.2017, AYDINLIK web sitesi

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Tayyip Erdoğan, ‘İslâm Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması’ toplantısı açılış oturumunda yaptığı konuşmada, “Soran, sorgulayan nesil yetiştirememekten” yakındı. “Soran, sorgulayan” nesil yetiştirebilmek bir eğitim sistemi meselesidir.

İNSAN ÖZGÜR ORTAMDA GELİŞİR

İnsanlar özgür bir ortamda büyür ve eğitilirlerse; yani kuşkuya, özgürce soru sormaya/ sorgulamaya, eleştiriye ve tartışmaya yer veren; kısaca demokrasi kültürüne dayalı, eleştirel akılcı bilimsel eğitim görürlerse akılları gelişir; yaratıcı olur, buluş ve keşifler yaparlar. Kendi akılları ile sorunların üzerinden (AS: üstesinden) gelebilecekleri için kimsenin peşine takılmaz; yalnız akıl ve bilimi rehber edinir, demokratik rejime uygun, özgür birey olurlar. Buna “Aydınlanmacı Eğitim” denir.

Tersine dogma, hurafe, korku masallarına dayalı; olayları / olguları neden – sonuç ilişkisi ile açıklamayıp doğaüstü güçlere bağlayan; tabular dayatılan, biat kültürünü esas alan, ezberci eğitim sistemi ile eğitildiklerinde, insanların akılları gelişmez ve büyüdüklerinde de bebekler gibi içgüdüsel reflekslerle yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. İçgüdüsel refleksler, yaşamın sorunlarının üzerinden gelmeye yetmeyeceği için, bunlar kullanılmaya elverişlidirler; çoğu kendilerini güdecek bir şarlatanın peşine takılır / mürit olur ve kullanılırlar. “Dogma, tabu, biat, mürit” gibi sözcükler genellikle dini söylemler olmakla birlikte demokratik olmayan ideoloji ile yönetilen ülkelerde de eğitim bu şekilde yapılır.

ÇAĞDAŞ EĞİTİMİN ÖNEMİ

Önüne engeller konulmuş sular bazen taşar; bentleri, barajları yıkarak felaketler oluşturur. Önüne engeller konularak gelişmesi önlenmiş akıllar da taşabilir; o zaman karşımıza El Kaide, IŞİD, Boko Haram vs. olarak çıkıp felaketlere neden olurlar…

Sayın Erdoğan’ın aynı konuşmasında, “Hoca kılıklı şarlatanın peşine takılan insan müsveddeleri; doçent, profesör olmuşlar ama şarlatan için ‘bize şah damarımızdan daha yakın’ diyorlar,” diye tanımladığı FETÖ’cüler, bu şekilde eğitilmiş insanların tipik örnekleridir. Bunların okumuş olmaları, profesör ya da general olmaları fark etmez.

  • 15 Temmuz’da gördüğümüz gibi, koskoca generaller, hiçbir askerlik bilgileri olmayan sivil imamların aklına uyup darbe yapmaya kalktılar.

Batı, Aydınlanma Devrimi ile aydınlanmacı eğitime geçerek Ortaçağ karanlığından çıktı ve daha önce gerisinde olduğu Doğu’nun önüne geçti, sömürmeye başladı.

Atatürk devrimlerinin nihai (AS: sonal, soncul) amacı Aydınlanma Devrimi idi.

  • Atatürk, “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istiyor”diyerek bu amaca aydınlanmacı eğitim ile erişilebileceğini işaret etmişti. Bu nedenle eğitim en önem verilen konu oldu. Öyle ki, öğretmenlere milletvekillerininki kadar aylık verildi.

‘BENİM DE PEŞİMDEN GELMEYİN’

Bununla birlikte cehalet diz boyu idi ve bu eğitimi uygulayacak yeterli eğitimci yoktu. Padişahın kulu olarak yetiştirilmiş öğretmenlerin çoğunluğu Aydınlanmadan habersizdi.
Öyle ki Samsun’da öğretmenlerle yaptığı bir söyleşide, söz alan herkes, mürşit (kılavuz, rehber) ve benzeri betimlemelerle kendisine övgüler dizerek konuşunca, Atatürk söz almış ve özetle şu konuşmayı yapmıştır:

  • “Kardeşlerim, gönülden söylediğinize inandığım için iltifatlarınıza teşekkür ederim. Ancak geçmişte milletimizin başına ne geldiyse bir insanı mürşit edinip peşinden gitmeleri yüzünden gelmiştir. Artık ben de dahil, hiç kimseyi mürşit edinmeyin. Benim de peşimden gelmeyin. Yalnız bilimi rehber edinin” diyerek kısaca “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” şeklinde özlü söze dönüştürülen konuşmasını yapmıştır.

Köy Enstitüleri ile amaca erişilir gibi olunmuştu ki, halkımızın mürit olarak kalmasını isteyen emperyalistler ve yerli egemenler / işbirlikçilerce kapatıldılar. (AS: 1954, Demokrat Parti, Adnan Menderes hükümeti.. ayrıca Halkevleri ve Halkodalarını da DP-Menderes kapattı!)

EĞİTİMDE MİLLİLİK KAYBEDİLDİ

Bundan sonra gerici ya da aymaz / sapkın iktidarlarca adım adım aydınlanmacı eğitimden uzaklaşılarak dogmatik / ezberci eğitime doğru gidildi. Sonunda ‘Milli Eğitim’ milliliğini kaybetti. Özlemle andığımız Sevgili Ahmet Taner Kışlalı‘nın deyimiyle

  • Milli İhanet Bakanlığı’‘na dönüştü.

Bu Bakanlıkça hazırlanmış olan Yeni Öğretim Programı (müfredat) ile eğitim tümüyle dogmacı / ezberci sisteme dönüşecektir. Bu eğitim programı ile Türkiye Ortaçağ’a gider / Suudi Arabistan düzeyine düşer.
===================================
Dostlar,

DİNCİ – KİNCİ NESİLLER YETİŞTİRECEK EĞİTİMİ HALKIMIZ REDDECEKTİR!

Sayın Prof. Dr. Süleyman Çelik Eczacılık kökenli Farmakoloji hocasıdır. Uzun yıllar Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim üyeliği yapmış ve emekli olmuştur. Nitelikli bir Cumhuriyet aydınıdır. ADD’de (Atatürkçü Düşünce Derneği) dava arkadaşımızdır. Bu yazısıyla, AKP = RTE‘nin eğitim – öğretim programında geçtiğimiz ay yaptığı kökten gerici – yobaz yetiştirmeye dönük değişikliği özlü biçimde irdelemekte.

Dileriz uyarılar tek yetkiliye = TEK ADAM‘a erişir!? Ancak umutlu olmak için bir neden yok! Çünkü;

  • ”… dindar ve kindar bir nesil yetiştirmede kararlıyız..” diyen de,
  • ”.. okullarda altyapı vb. tamam, sıra müfredatta..” diyen de;
  • ”.. sosyal kültürel alanda beklediğimiz dönüşümü yapamadık..” diyen de aynı kişi;
    AKP’li Cumhurbaşkanı, laiklik karşıtlığını kezlerce itiraf etmiş R.T. Erdoğan!

Dolayısıyla kafalar duvara çarpmadan feci sonuçların öngörülemeyeceğini düşünüyoruz.

Öte yandan;
– bunca gerici, yobaz, ayrımcı, ötekileştirici, toplumu bölücü ve çatışmaya sürükleyici,
– pozitif bilimler yerine din adına hurafe ile doldurulmuş, ezberci – sorgulamayan,
– din için savaşacak cihat militanı yetiştirmeyi….. hedefleyen,
– temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı,
– laiklik düşmanı,
– Anayasa’nın başlangıç hükümleri ile 2, 24, 42 ve 174. maddelerine açıkça aykırı,
– Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası hukuk metinlerine, başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi… olmak üzere açıkça aykırı..
Artık tartışılmayan Bilimsel bir gerçek olan EVRİM’i dışlayan,
– Ülkemizin kurtarıcısı – kurucusu ATATÜRK‘ü ve Devrim tarihimizi görmezden gelen
Dinci – kinci nesiller yetiştirmeye kararlı ….

Dolayısıyla bu gerici sistem üzerinden toplumu oy deposu müritlere dönüştürmeyi ve ölene dek iktidarda kalmayı, sonra da halife sultanlıkla cülusu (babadan oğula geçen iktidar) hedefleyen bir anti-demokratik siyasal iktidar olgusu ile yüz yüzeyiz..

Ne var ki, böylesine bir eğitim – öğretim programı (!) çokkültürlü bir toplumda, 21. yy’ın şafağında değil Türkiye’de, Körfez Emirlikleri – Afrika kabilelerinde bile asla dayatılamaz!

Bu girişim ölü doğmuştur, meşru değildir, hatta suçtur. İktidar açıkça suç işlemektedir. Cumhuriyetin savcıları, Cumhuriyet Başsavcısı görevlerini artık yapmalıdır.

Danıştay ne beklemektedir önüne getirilen bu Yönetmeliği oyalanmadan iptal etmek ve Yürürlüğünü Durdurmak (YD) için? OHAL mi engeldir YD kararına? O halde yargılamayı hızla tamamlamak ve bu belayı ülkenin başından okullar başlamadan defetmek gerekir.. Yargıç cübbesinin olmayan düğmelerini Başbakan iken Erdoğan’ın önünde iliklemeye çalışan (bilinçaltındaki biatçı eğitimin içgüdüsel refleksi!) kimi yetkililer artık hiç olmazsa gölge etmemelidir.

  • Cumhuriyetin öğretmenleri ve veliler böylesine halkı hiçe sayan faşist ve çağdışı, bütünüyle hukuksuz, TBMM’de özgürce tartışılıp onaylanmamış, toplumsal uzlaşma aranmayan ve olmayan… çocuklarımızı geleceğe hazırlamayan bu dayatmayı tanımayacak, uygulamayacak ve fiilen kadük bırakacaklardır. Büyük ATATÜRK‘ün kurduğu ve bizlere kutsal bir emanet olarak bıraktığı
  • AYDINLANMACI Türkiye Cumhuriyeti, hiç kimsenin ve hiçbir kurumun yol geçen hanı olarak göremeyeceği ölçüde saygın ve köklüdür. Herkes attığı adıma dikkat etmeli, ”haddini bilmelidir”! AKP iktidarı da elbette gidicidir, sonu görünmektedir ama Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün koyduğu ilkelerle ilelebet payidar kalacaktır. 

    Sevgi ve saygı ile. 14 Ağustos 2017, Tekirdağ

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com