Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

15 Temmuz : Açık dosya

authorZAFER ARAPKİRLİ

SİYASET15.07.2022, BİRGÜN

Bugün ülkenin dört bir yanında (muhtemelen, aralarında darbenin baş faillerinden birinin kardeşinin de bulunduğu büyükelçiliğimiz de dahil yurtdışı temsilciliklerimizde) anma etkinlikleri yapılacak. Ülkenin tüm cami minarelerinden, “2016’nın o meş’um günlerinde tüyleri diken diken eden” o ünlü salâlar yankılanacak.

Kısacası 15 Temmuz Fetullahçı Darbe Girişimi’ni, millet ve devlet olarak yine “anacak ve kınayacağız”

Ama, bir ülkenin tarihinde böylesine önemli bir dönemeci simgeleyen bir askeri darbe girişiminin, mağdurları tarafından “Allah’ın lûtfu” diye nitelendirilmiş olması nedeniyle, bu tarih o “lûtfa” mazhar olanlar tarafından belki de “anılmaktan” ziyade, “kutlansa” daha uygun kaçmaz mı?

15 Temmuz’u gerçekleştiren ve arkasında ABD ile başka güçlerin de bulunduğundan kuşku duymadığımız “demokrasi ve Türkiye Cumhuriyeti düşmanı FETÖ’cü yapının”, böyle bir harekete kalkışmasına giden yolda kimlerle kol kola yürüdüğünü bilenler için bu önerme hiç de abartılı sayılmamalı.

Arkasında henüz yanıtlanmamış ve demokrasi düşmanı bugünkü rejimden kurtulmadığımız müddetçe yanıtsız kalacağı anlaşılan pek çok soru dururken, bu yıldönümünü “açık ve net değerlendirmelerle” anmak mümkün değildir.

1997 senesinin 28 Şubat’ında FETÖ ve onun temsil ettiği Cumhuriyet ve demokrasi düşmanı dinci – gerici zihniyete karşı uyarıları yapan güçleri “Darbeci” diye niteleyip, o tarihten başlayarak sistematik bir mücadele ile 2002’de iktidara gelip o kesimi tasfiye edenlerin, bizatihi FETÖ-AKP koalisyonu olduğunu unutarak ve unutturarak da bu süreci izah etmek gerçekleri tahrif etmek olur.

Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk vb. kumpas davalarını açan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkımı projesinin başlıca aygıtı “FETÖ-AKP Yargısını” dabu oluşuma destek veren her türlü gerici, liberal, liboş, yetmez ama evetçi gücü unutarak da bu meseleyi analiz etmek, aklımızla alay etmek anlamına gelmez mi?

Biz bunları konuşurken, ABD’nin 1999 yılından beri “himayesi altında” tuttuğu Fetullah Gülen isimli demokrasi ve Cumhuriyet düşmanı gerici vaizin, hayatının son günlerini yaşadığı haberleri geliyor. Aynı ABD’nin Donald Trump dönemindeki Ulusal Güvenlik Danışmanlarından (2018-2019) John Bolton’ın, “Bazı yabancı ülkelerdeki darbe planlarına yardımcı olmuş biri olarak” şeklindeki sözleri de bu zamanlamaya tesadüfen de olsa “cuk” diye oturmuyor mu?

Bu tarihsel ve siyasi geri planda değerlendirilmesi gereken 15 Temmuz darbe girişiminin icra aşamasında, aralarında Genelkurmay Başkanı ve MİT Başkanı’nın da bulunduğu pek çok önemli figürün, o gün ve o gece yaptıkları ve yap(a)madıklarının, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı da dahil pek çok önemli siyasi figürün o günkü hareket ve açıklamalarının birbiri ile çelişen unsurlarının da bu “muamma manzarası”na katkıda bulunduğu inkar edilemez. Unutmayın ki, adı geçen şahıslar (demokratik herhangi bir ülkede olması gerektiği gibi) bağımsız üyelerden oluşan bir “milli irade komisyonu” önünde kamuya açık ifade vermemişlerdir.

Sonradan oluşturulan TBMM Soruşturma Komisyonu raporunun açıklanmayıp gizlenmesine karar verilmesi bile 15 Temmuz’un “Açık Dosya” olarak tanımlamasını gerektirecek önemli bir unsurdur.

Daha da ötesinde, bu darbe girişimi bahane edilerek ilan edilen Olağanüstü Hal dönemine sıkışıtırılan 2 kritik genel seçim ve 1 referandumun sonuçları üzerine düşen gölge, bu baskıcı OHAL ortamı kullanılarak, özgürlüklerin askıya alınması, KHK rejimi ile (FETÖ’cülerle aynı torbalara doldurularak) akademi, bürokrasi ve silahlı kuvvetlerde acımasız bir demokrat, aydın, Cumhuriyetçi, solcu tasfiyesi yapılması da, bir darbe girişiminden daha ziyade “15 Temmuz lûtfu” olarak anılabilecek bir olayın, bal gibi “doya doya değerlendirildiğini” göstermiyor mu?

Ezcümle…

Bu “Açık Dosya”daki yüzlerce, belki de binlerce sorunun yanıtlarını almadan, 15 Temmuz 2016 Fetullahçı Darbe Girişimi ile ilgili bir hüküm vermek o kadar kolay değildir. Darbe müteşebbisleri ile ilgili olarak açılan tüm davalar sonuçlanmış, pek çoğu hak ettikleri ağır cezalara çarptırılmış olsa da “mesele”nin bunlarla sınırlı olmadığı gerçeği ortada durmaktadır.

Darbeye kalkışan tüm üst ve orta rütbede askeri personelin, (1997’de haksız olarak darbeci diye nitelenen) 28 Şubat temsilcisi zihniyet tarafından yapılan güçlü itirazlara rağmen “Zamanın FETÖ ortağı” 20 yıllık (bugünkü) siyasi otorite tarafından atanmış olması bile, bu dosyanın “açık kapağının” hâlâ ardına kadar açık olduğunun bir kanıtıdır.

Siz yine törenlerinizi yapın, nutuklarınızı atın, salâlarınızı okuyun, saçma sapan salak tiplere TV’lerde “F-16’lara kafa atma, tank egzosuna atlet tıkama öyküleri” anlattırın ama…

Bunları gizleyemezsiniz.

Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi “harika” bir huyu vardır.

Halkın iktidarında mutlaka ortaya çıkacaktır.

Kuşkunuz olmasın.

ARTI TV Konuşmamız : 14 Temmuz 2022

Dostlar,

Bu gün, 14 Temmuz 2022 Perşembe, akşam saat 18:00’de ARTI TV‘de Sn. Fatih Yapıcı’nın konuğu olacağız.

Bize ayrılan 45-50 dakika zaman içinde aşağıdaki görselde de belirlenen 3 konuyu birbiriyle bağlantılı olarak, ilişkilendirerek sunacağız.


Sağlık Bakanlığınca açıklanan son hafta verileri aşağıda…

HAFTALIK BİLDİRİMLER… aşağıdaki gibi.. İlk hafta 7322 iken 6. haftada 117.095, açıklanan resmi kovit-19 olgu (vaka) sayısı. Sağlık Bakanlığına göre, bunlar “vaka” (olgu), yani PCR testi (+) olanlar. Ama yine Bakanlığa göre, bulgu veren (semptomatik) kaç kişi / kaç hasta var, açıklanmıyor. Test sayısını da bilmiyoruz. Dolayısıyla, çok önemli olan “test pozitifliği oranı” bilgisinden de yoksunuz. Ancak çıplak gözle de salgının “ciddi tırmanışı” görülmekte. Nu apaçık yeni bir dalga. 6. Dalga, yaz dalgası.

Tarih Haftalık Vaka Sayısı Haftalık Vefat Sayısı Haftalık İyileşen Sayısı Toplam Vaka Sayısı Toplam Vefat Sayısı
30 Mayıs – 05 Haziran 2022 7.322 19 7.843 15.078.186 98.976
06 -12 Haziran 2022 7.556 20 7.241 15.085.742 98.996
13 Haziran – 19 Haziran 2022 10.954 19 7.653 15.096.696 99.015
20 Haziran – 26 Haziran 2022 26.635 17 11.256 15.123.331 99.032
27 Haziran – 03 Temmuz 2022 57.113 25 30.478 15.180.044 99.057
04 -10 Temmuz 2022 117.095 31 61.047 15.297.539 99.088

Oysa Mayıs içinde uyarmıştık; önlemler böylesine hızlı kaldırılırsa, “yazın belki çok zorlanmayız” ama “sonbaharda ciddi bir dalga ile karşılaşabiliriz” yönünde. Ancak AKP iktidarı ene bildiğini okudu, çok yıpranmış da olsa Bilim Kurulu’nu, “gerektiğinde” çağırmak üzere tatile yolladı. Şu koşullarda bu Kurulun ya da daha iyisi yeni bir Bilim Kurulu’nun toplanması gerekli değilse, ne zaman gerekli olabilir, anlamakta çok zorlanıyoruz.

31 Mayıs 2022 akşamı 975 olarak açıklanan günlük olgu (vaka) sayısı 4-10 Temmuz 2022 takvim haftasında 117.095! Üstelik buzdağının ucu.. Sıkı bir temaslı izlemi, sürveyans, filyasyon yapılmadığı için, gerçeğin 1/10’unu ancak yakalayabiliyoruz. Çok sıkı izlem yapılan ülkelerde bile epey yakalanamayan oluyor. Bizde bu oranın en az 1/10 olduğu çok açık.. O halde 1 milyonu aşkın “aktif olgu” dan söz etmek gerekir. Nitekim Bakanlık günlük / haftalık test sayılarını e test pozitifliği oranlarını “her neden ise” (!) açıklamamayı sürdürüyor.

Üstelik 4-10 Temmuz takvim haftası verileri, 1-2 hafta önceki salgın dinamiğinin gecikmeli yansıması (phase gap). Oysa “Epidemiyolojik hafta” temelli verilmesi gerekliliğini ise Bakanlık hiç yerine getirmedi. Örn. bu akşam, 8-14 Temmuz 2022 verileri paylaşılalı, yarın ise 9-15 Temmuz Epidemiyolojik haftasının verileri.. Daha doğrusu günlük verilerin saydamlık ve dürüstlükle paylaşılması..

117.095 / 7 = 16.728, ortalama günlük olgu (vaka) sayısı açıklanana göre.
Nisan 2020’de, salgının ilk dalgasında 5 bini ancak aşmıştı günlük olgu sayısı.
En yüksek günlük veri 32-33 binleri bulmuştu. Günümüzde, açıklanan rakam ciddidir, günlük 17 bine yakın.. Üstelik yaklaşık 1/10’unun ancak yakalanabildiğini ustan (akıldan) hiç çıkarmadan.

Geçtiğimiz 2-3hafta içinde Bakanlığa ve yurttaşlara uyarılarımızı sürdürüyoruz. Bu kapsamdaki bir uyarı içerikli tweet iletimiz yarım milyondan çok okundu. Basına demeçlerimiz ve TV konuşmalarımızı web sitemizde sürekli paylaşıyoruz.

Basına demeçlerimiz ve TV konuşmalarımızı web sitemizde sürekli paylaşıyoruz. Yurttaşlardan yoğun sorular geliyor. Aşı, maske, korunma, hastalananların yapması gerekenler.. Bakanlık bildiğini okumayı sürdürüyor. Yine saydamlık yok, yine yeterli – güncel – güvenilir bilgi paylaşımı yok. Turizm, ekonomi ve politik kaygılar iktidarı ketliyor büyük ölçüde, anlaşılan. Ancak bunlar kabul edilemez.. Hem işe yaramaz hem de masum insanların hastalanıp ölmeleri karşısında asla gerekçe yapılamaz.

Nitekim ölüm istatistikleri bu Haziranda da açıklan(a)madı, geçen yıla ek olarak. Çok utanılası ve çok endişe verici bir tutum ve durum.

  • Öte yandan enflasyonda açık ara DÜNYA 1. si olduk, TÜİK‘in % 170+ yerine %70+ açıklamasına karşın.

Toplum cinnet eşiğinde.

  • DİKKAT       : Bunca yoksullaşTIRılmış bir toplumda kovit-19 salgını çok daha ağır gider.
    Çok daha özenli olmak zorundayız..

Temmuz ve Ağustos’ta 5+ yaş tüm çocuklara, okullar açılmadan 1’er ay ara ile 2 doz, güncelleştirilmiş mRNA aşıları yapmalıyız, geç kalıyoruz, haydi, hemen davranalım.

TURKOVAC, ne yazık ki, bilimsel ölçütlerle aşı niteliği kazanamamıştır. Uygulamadan kaldırılması ve insanlara asla dayatılmaması gerekir.

Şiddet, salt sağlıkta değil kine yazık ki yaygın.. Erdoğan’ın ağzıyla / mantığıyla söyleyelim netlikle :

  • AKP = RTE neden, Şiddet sonuç! Bu denli net ve açık.. İlişki nedensel!

Programda irdeleyeceğiz bu konuları, güncel bilimsel veriler ışığında.

  • Bu kış çok zor geçecek çooook zor.. şimdiden sosyal devlet gerekleri yapılmalı.

İzlenmesi, paylaşılması ve toplumsal yararın en çok kılınması (“maksimize edilmesi” demeyeceğiz!) dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 14 Temmuz 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik    

 

 

 

Halil Çivi Şiiri : YAŞAMAK NEDİR ?

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

 

YAŞAMAK NEDİR ?

Bazen daldaki kirazdır
Koparıp yiyesin gelir.
Bazen gelinlik bir kızdır,
“Eşim ol” diyesin gelir.
Xxx
Bazen koklarsın, gül gibi,
Bazen banarsın bal gibi,
Bazen coşarsın sel gibi,
Bendini yıkasın gelir.
Xxx
Bazen eğitim, bilimdir,
Bazen tiyatrodur, filmdir,
Bazen halıdır, kilimdir,
Nakışı olasın gelir.
Xxx
Bazen fabrikada iştir,
Bazen sofradaki aştır,
Bazen evindeki eştir,
Bir ömür sevesin gelir.
Xxx
Bazen hastalıktır, derttir,
Bazen paradır, servettir,
Bazen bulunmaz nimettir,
Payını alasın gelir.
Xxx
Bazen hayaller kurmaktır,
Bazen kendini yormaktır,
Bazen ipe un sermektir,
Nasreddin olasın gelir.
Xxx
Bazen kendinden kaçmaktır,
Bazen oturup içmektir,
Derdini dosta açmaktır,
İçini dökesin gelir.
Xxx
Bazen okuyup yazmaktır,
Bazen denizde yüzmektir,
Bazen bulmaca çözmektir,
Düşünüp bulasın gelir.
Xxx
Bazen yazdır, bazen kıştır,
Bazen gerçek, bazen düştür,
Bazen başa düşen iştir,
Sorumlu kalasın gelir.
Xxx
Bazen mü’min, bazen şeytan,
Bazen haydut, bazen insan,
Bazen çoban, bazen sultan,
Yerini bilesin gelir.
Xxx
Bazen iktidar olmaktır,
İktidar sazı çalmaktır,
Ele güne nam salmaktır,
Şan-şöhret salasın gelir.
Xxx
Bazen baba, bazen torun,
Bazen huzur, bazen sorun,
Bazen şimdi, bazen yarın,
Umutlu kalasın gelir.
Xxx
Bazen ahlak, adalettir,
Bazen vicdan, merhamettir,
Bazen zulme dirayettir,
İnsafla dolasın gelir.
Xxx
Bazen haramı yutmaktır
Bazen helali tatmaktır,
Bazen bilgiçlik satmaktır,
Haline gülesin gelir.
Xxx
Bazen boş işe koşmaktır,
Gençliği boşa saçmaktır,
Dönülmez yola düşmektir,
Yazgını silesin gelir.
Xxx
Halil Çivi ömür biter,
Biten ömür kime yeter,.
Kabrinde baykuşlar öter
Bir ibret salasın gelir.
Xxx


29 Haziran 2022
Seferihisar / İZMİR

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 13 Temmuz 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YALANCI

RTE, FETÖ’nün NATO belgelerine terör örgütü olarak girdiğini söyledi. M. Ali Güller Cumhuriyet’teki yazısında yalanladı.

Bir yalancı var…

İŞSİZLİK

RTE, ”Vatandaşın alım gücü bir miktar düştü ama kimseyi işsiz bırakmadık, aç-açıkta bırakmadık.”

Resmi işsizlik rakamları %12 dolayında, üniversite gençlerinin dörtte biri işsiz. Vatandaş dediği AKP’ye kayıtlı müritler olsa gerek…

METEOR

Ekonomist Yeşilada, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle geçen dört yıl için, ”Başımıza meteor düşseydi daha kötü olmazdı”

O, meteor işte…

BİLİM

Hacettepe Ünv. Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde konuşan öğrenci, üniversite kadrosunun siyasileştiğini söyledi. Fakülte dekanı Demiryürek öğrencinin konuşmasını bitirmesi için müdahale etmek istedi. Öğrenci ve izleyiciler tepki gösterince geri çekildi.

Demir yürekler bilim için atsa, gençlerimiz daha donanımlı ve mutlu olsa…

ŞİDDET

Gaziantep Valisi Davut Gül, Konya’da bir tabibin öldürülmesi ile ilgili ”Bu olayı sağlıkta şiddet gibi açıklayamayız” dedi.

Sağlıkçıya şiddet” desek olur mu valim?..

İNSANLIK

Konya’da bir tabibin öldürülmesini protesto eden sağlıkçılar “sağlıkta şiddete alışmayacağız, sessiz kalmayacağız” sloganları atarken polis şiddetle müdahale etti. Olay yerinde fenalaşan polise eylem yapan sağlık çalışanları müdahale etti.

Şiddete tepki gösterene şiddetle tepki gösterene insanca tepki…

İÇKİ

Merve Kavakçı’nın kızı ve Cumhurbaşkanı danışmanı Mariam Kavakçı, “İçki, şiddet ve insan ölümlerinin önde gelen sebeplerinden olmasına rağmen içkilerine laf ettirmeyen doktor arkadaşlar, masum hastaları mağdur ederek şiddeti protesto etmeye karar vermişler. Böyle yaparak ne değişecek acaba?” diyerek sağlıkta şiddete tepki için greve giden doktorları hedef aldı.

Danışmana bak danışanı anla…

KORKU

ODTÜ Rektörlüğü, protestolar olabileceği gerekçesiyle diploma törenini iptal etti.

İyi yönetirsen korkmazsın, yönetemezsen de korkunun ecele faydası yoktur…

FOTO

Demir Yumruk Operasyonu’nda yakalanan çete lideri Hüseyin Eryılmaz ile Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un görüşme fotoğrafları ortaya çıktı.

AKP’lilerin suç örgütü liderleri / elemanları ile fotoğraf verme merakından öte bir şey değildir!..

LİYAKAT

Çalışmalarından dolayı üstün başarı ödülü alan Şanlıurfa Haliliye Gençlik ve Spor Müdürü görevden alındı, yerine AKP’li vekilin yakını atandı.

Devletin altını oya oya kendi altlarını oydular…

KAPATMA

Bahçeli, ”Türk Tabipleri Birliği kapatılmalıdır!”

Genel başkanı kapatılan MHP de kapatılsa fark eden bir şey olmaz…

KONUM

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, 34 liradan 51 liraya çıkardıkları yemek bedeli için, ”Çalışanların yemek bedelini artırdık ve hepsi rahatladı.“ dedi.

CHP’li vekil Özgür Özel de “Üç öğün yemeğin 51 TL’ye yendiği yerin konumunu atsın, biz de orada yiyelim” çağrısı yaptı.

Ben de giderim…

CAHİL

İ. Melih Gökçek, İlber Ortaylı’ya “Ya cahilsin ya da yağcı” dedi.

Ayna, ayna!..

YAĞMA

İstanbul’da 15 Temmuz’dan sonra boşaltılan ve RTE’nin talimatıyla yeşil alan kalacağı ilan edilen askeri kışlaların yerine binalar dikildi. (Sözcü haberi).

İstanbul’a ihanet ettik” demişlerdi. Yetmedi, bitmedi.

İhanet İstanbul’la sınırlı mı?..

MÜCADELE

Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi AKP’li Cemil Çiçek, “Kayıt dışı dinle mücadele edilmeli

Ettiniz de etmeyin mi dedik!..

KRT TV Konuşmamız : Kovit’te 6. Dalga ve Sağlıkta Şiddet

KRT TV Konuşmamız…

Dostlar,

8 Temmuz 2022 gecesi saat 21:00 – 24:00 arasında KRT TV Ankara stüdyosunda, programcı sayın İsmail Dükel’in konuğu olduk. Bizim dışımızda başkaca saygın katılımcılar da SKYPE aracılığıyla katkı verdiler. CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin, Sosyal Politika Uzmanı Prof. Dr.  Aziz Çelik, medya ombudsmanı Sn. Faruk Bildirici.. Gazeteci Sn. Yıldız Yazıcıoğlu ise bizimle aynı masada idi.

Biz, öbür konuşmacılara aradaki kısa katkılarımız dışında başta 20 dakika dolayında, Sağlıkta Şiddetin ardalanını anlattık. Özellikle Haziran 2003’te başlatılan Sağlıkta Dönüşüm ile sağlık hizmetlerinin piyasalaştırıldığını, giderek paralı kılındığını, yurttaşların koruyucu sağlık hizmetine erişemediğini, müşterileştirildikleri için sağlık hizmeti almada çok zorlandıklarını… aktardık. Ülkemizde sağlıkta tırmanan şiddetin zaman ekseninde “Sağlıkta Dönüşüm” ile koşut tırmandığını vurguladık. AKP iktidarının neo-liberal vahşet politikaları ile halkı müşteri gibi kışkırtarak şımarttığını ve sorunlardan kendisi sorumlu olmakla birlikte sağlık emekçileriyle halkı karşı karşıya getirdiğini belirttik. Emperyalizmin maşalığını yapan politikalarla ülkemizin uydulaştırıldığını belirttik. (ilk 26 dakika..)

Şehir hastanelerinin bir SAĞLIK KAPİTÜLASYONU olduğunu vurguladık!

Geçtiğimiz günlerde yayınladığımız bir tweet iletisinde, Konya’da görev şehidi olan meslektaşımız Dr. Ekrem Karakaya için yazmıştık :

  • Sorumlu tartışmasız iktidardır.
  • Halk bilinçli yoksullaşTIRma politikasıyla cinnet eşiğindedir.
  • Sağlık hizmeti çok büyük ölçüde özelleştirilmiştir.
  • Hizmete erişemeyen halk hıncını sağlıkçıya yöneltiyor.
  • Gerçek Katil AKP politikalarıdır.
  • Erdoğan istifa ederek ülkeyi rahatlatmalıdır!

****
2. bölümde programın 2. saat 12. dakikası ile bitene dek 35 dakika boyunca Kovit-19’da 6. Dalgayı – Yaz dalgasını değerlendirdik. Yapılan hataları, dünyada ve Türkiye’deki durumu ve en önemlisi de “NE YAPILMALI?” yı açıkladık. İzlemek için lütfen tıklayınız..

https://youtu.be/mN-901cT_EQ

Sevgi ve saygı ile. 12 Temmuz 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik    

Seller ve LEPTOSPİROZİS Hastalığı

logo

Seller ve LEPTOSPİROZİS  Hastalığı


Kas
 ve karın ağrısı, yüksek ateş, ishal…

  • Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Kurban Bayramı sebebiyle kesilecek hayvanlardan leptospira hastalığı bulaşabileceğini belirterek, vatandaşları dikkatli olmaya davet etti.

ANKARA- Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, son dönemde yağışlarla artan su baskınlarına bağlı olarak gündeme gelen “leptospira” hastalığına işaret ederek, “Hastalık; ateş, kas ağrıları, karın ağrıları, yüksek ateş, ishal, deride sarılık, göz akında  sarılık, karaciğer ve dalakta büyüme, böbrek işlevlerinde bozukluk, gözde kızarıklıkla birlikte kanlanma ve deri altında kanamalı döküntü belirtileri gösteriyor. Tanı koymak kolay olmuyor. O yüzden özellikle hastalığın sık görüldüğü yerlerde ve dönemlerde hekimlerin bu hastalıktan kuşku duyması gerek.” dedi.

Saltık, “leptospira” hastalığı hakkında GAZETE DURUM’un sorularını şöyle yanıtladı:

“Leptospira” bakteriyel bir hastalık: Leptospira hastalığı bir bakteriyel hastalık. Bu bakterilerle insanlara geçiyor. Koyunlar, keçiler, sığırlar, domuzlar, evcil ve vahşi kemiriciler, geyikler, tavşanlar gibi hayvanlarda ve sıklıkla köpeklerde bu hastalığı görüyoruz. Leptospira, hayvanlardan insanlara geçen (zoonotik) bir hastalık, bir zoonoz. Bunun tipik örneklerden birisi kuduz. Dr. Weil, bu hastalığı 1886’da tanımladı. Dolayısıyla O’nun adıyla da biliniyor (Weil hastalığı). Hastalığın farklı adları var. Üreticilerin pirinç tarlalarında çıplak ayakla çalışmaları yüzünden, “pirinç tarlası hastalığı” olarak da tanınıyor. Hastalık, toprakta, çamurda, durgun sularda.. çıplak ayakla dolaşanların ayaklarındaki zedelenmiş deriden bu bakterilerin girmesiyle ortaya çıkabiliyor.

Kurban Bayramı’nda risk arttı : Kurban Bayramı içindeyiz. Belki de 3 milyonu aşkın hayvan kesilecek. Bu nedenle “leptospira” hastalığı riskinin arttığından söz edebiliriz. Son günlerde ülkemizde ve dünyada küresel ısınmaya (iklim felaketine, climate disaster) bağlı olarak ardışık sel afetleri var. Bunlar leptospira hastalığı ataklarını artırıyor, dolayısıyla hasta hayvanlardan, çevreden rahatlıkla insanlara geçebiliyor. Hasta hayvanların idrarları, beden sıvıları, plasentaları, dokuları hastalığı bulaştırıyor.

  • Kesilecek bütün hayvanların veteriner hekim denetiminden geçmesi ve kesimin kesimevi (mezbaha) koşullarında yapılması zorunlu.

Çıplak elle hayvan dokularına dokunmamak gerekiyor. Leptospira etmeni bakterilerin gözlere sıçramaması ve solunum yoluyla alınmaması için yüz siperi takılması, eldiven kullanılması ve çizme giyilmesi gibi kişisel koruyucu önlemler alınmalı. Hayvanların, özellikle köpeklerin yavruyken 2 kez aşılanması gerekiyor.

Yağmur mevsimlerinde hastalık artış gösteriyor : Ellerimizde, bedenimizde özellikle çıplak ayakta yaralanma, kesik varsa, çamur haline gelmiş topraktaki ve kirlenmiş sulardaki, tarla ve bahçelerde, ahırlarda.. bu bakteriler vücuda girebiliyor. Özellikle pirinç tarlalarında ve çiftliklerde çalışanların kişisel koruyucu giymesi gerekiyor. Gözden de bulaşabildiği için yüz siperi, uygun koruyucu gözlük takılması gerek. Kesimevi (Mezbaha) işçilerinin, veteriner hekimlerin, avcıların, balıkçıların, kanalizasyon ve tunel işçilerinin, yeraltı madencilerin, komando askerlerin çok dikkat etmesi gerekiyor.

Mutfaklarda da fareye karşı önlemler alınmalı. Özellikle yağmur mevsimlerinde yaz sonunda, ilkbaharda hastalığın tırmanma gösterdiğini biliyoruz. Dünya genelinde ciddi bir hastalık olarak biliniyor. Türkiye için elimizde net rakamlar yok. Yer yer leptospira olguları bildiriliyor. Hastalığın henüz etkili ve güvenilir yaygın bir aşısı yok.

Çeşme suyu ve denizlere dikkat : Bakterinin bulaşma riskine karşı kent şebeke sularının ya da toplu kullanıma açılan içme – kullanma sularının mutlaka uygun bir biçimde klor ve çözeltileriyle veya başkaca kimyasallarla dezenfekte edilmesi gerekli. Bakteri, kirli nehir sularında 5-6 gün, deniz suyunda 18-20 saat yaşayabiliyor. Dolayısıyla sel afetlerinden sonra nehirlerin, akarsuların denize ulaştığı yerlerde eğer bir dalgalanma yoksa, o durgun alanlarda bakterinin yaşamı 1 gün sürebiliyor. Bu bölgelerde denize girilmemeli. Bakteri doğal koşullarda 50-55 derecede yarım saatte ölüyor.

Tanı koymak kolay olmuyor : Hastalık; ateş, kas ağrıları, karın ağrıları, yüksek ateş, ishal, deride sarılık ve derialtı kanamalı döküntü, göz akında sarılık, karaciğer ve dalakta büyüme, böbrek işlevlerinde bozukluk, gözde kızarıklıkla birlikte kanlanma.. belirtileri gösteriyor. Tanı koymak kolay olmuyor. O yüzden özellikle hastalığın sık görüldüğü yerlerde ve dönemlerde hekimlerin bu hastalıktan kuşku duyması gerek. Öbür hastalıklardan ayırt edilmesi için kanamalı deri döküntüleri, sarılık ve ateşin birlikte görülüp görülmediğine bakılmalı. Sağaltımda (Tedavide) geç kalınmamalı, doksisiklin ve penisilinler gibi antibiyotikler kullanılıyor. Eğer erken sağaltım yapılmazsa (tedavi edilmezse), başta böbrek işlevlerinin bozulması, karaciğer yetmezliği, solunum güçlükleri ve menenjit görülebiliyor ve ölüme dek götürebiliyor.

Nüfus artışını mutlaka ve hızla frenlemek ve çevreye saygılı yaşamı öğrenmek zorundayız.

Şiddet sarmalı

BİRGÜN, GÜNCEL08.07.2022

Şiddetin tanımını, sözlüklerdekinden değişik şekilde yapmaya kalkışırsak, “Olağan ve barışcıl yollardan yapamadığını ve beceremediğini ya da yapmayı tercih etmediğini gerçekleştirmek için başvurulan yol-yöntem” diyebiliriz.

Biraz da kişilerin ve toplumların eğitim ve olgunluk düzeyleri ile bağlantılı, doğru orantılı şekilde yaygınlık gösterir. Çarşamba günü Konya’da bir saldırganın silahından çıkan kurşunlara hedef olan bir hekim ve sekreteri ile İstanbul’da ayrı ayrı mekanlarda yine silahlı şiddete kurban giden bir avukat ve müvekkili, bu toplumun maalesef damarlarına ve iliklerine kadar nüfuz etmiş “şiddet eğiliminin” bedelini ödemişlerdir. Kendileri gibi yüzlerce, binlerce başka insan gibi.

Sadece siyasi amaçlı şiddetin değil, aynı zamanda toplumsal boyutta, sokakta, çarşıda pazarda, trafikte, işyerinde ve evlerde yaşananlardan bağımsız değil, “hastane koridorunda, poliklinikte, acil serviste, avukat yazıhanesinde” işlenen cinayetler.

  • Doktora ve sağlık çalışanına yönelik şiddeti, tabii ki ayrı ve özel bir başlıkta konuşuyor ve tartışıyoruz. Neticede, hepimizin canını korumak ve gözetmek, hayatımızı kurtarmak, kritik bir durumda hayata döndürmek gibi kutsal bir görevi olan insanların korunması özel bir önem taşıyor.

Üstelik de belki de hekimliğin tarihi kadar eski bir “Yakınımın ölümünden sorumludur” düşüncesiyle işlenen intikam kokulu cinayetler, uygar bir toplumda asla kabul edilmemesi gereken tepkilerdir. Hiçbir hekim “yüzde yüz yaşam garantisi” ile tedavi hizmeti veremez. Velev ki, hekim ya da başka sağlık personeli hata yapmış olsun, tıp alanında malpractice(sağlık hizmetinde hata sonucu ölüm veya sakatlığa yol açma) diye bilinen ihmal ya da kazaların bedeli “cinayet” olamaz.

Ancak, şunu da unutmayalım, daha küçücük çocuklarına evde parmak sallarken “Öldürürüm seni!..” sözcüklerini cömert biçimde kullanan, kadınlarına ve kız çocuklarına yönelik şiddeti “sıradan ve doğal bir hak” gibi gören bir toplumdan söz ediyoruz. Evden başlayarak okulda, işyerinde, kışlada, karakolda ve hatta parlamento çatısı altında, tekmeyi yumruğu, sopayı veya “eline ne geçerse onunla” şiddeti “olağan biçimde kabullenmiş” bir toplumuz.

Bu arada, çok ilginç bir detayı da atlamamak için hatırlatmak zorundayım.

Çarşamba günü Konya’da işlenen cinayetten sadece 24 saat önce, İstanbul’da bir özel hastanede, bir mağdur hasta yakınının haklı ve anlaşılabilir tepkisini ulusal çapta alkışlayan pek çok insan “Vallahi ben olsam…” diye şiddeti savunan muhabbetler yapmamış mıydı?

Anlatımlara bakarsak, 56 yaşındaki babasının “Anjiyografiye geç alınması, çeşitli aşamalarda ihmal sonucu geç müdahale edilmesini ve belki de bu ihmaller zinciri sonucu hayatını yitirmesini” haklı bir feryatla protesto eden aile, görünümlerine bakılırsa “görece medeni sınırlarda” tepki gösteriyorlardı. Ama pek çok insan, öyle bir durumda “Eline ne geçirirse, gidip doktor odası basmayı” aklından geçirmiyor mu bu ülkede?

Anlatmak istediğim şey, bu işin (yine haklı olarak hepimizin dillendirdiği üzere) sadece Sağlık Bakanlığı’nın ve İçişleri Bakanlığı’nın, genelde devletin hâlâ ciddiye almadığı ve yeterli önlem almama aymazlığı içinde olmasının çok ötesinde bir geri planı var. Dün öğle saatlerinde İstanbul’da hekimlerin yapmaya çalıştığı yürüyüşü şiddetle bastırmaya çalışan da aynı devlettir. Copla vurarak, kalkanlarla itip kakarak, biber gazı sıkarak protestoyu engelleyen devlet, poliklinikteki silahlı zorbaya bir şey yapamayan devletle aynı devlet.

Haklı taleplerinin yerine getirilmemesini protesto edip “başını alıp başka diyarlara göç etmek isteyene” hitaben “Giderlerse gitsinler be!..” diye sıkılmadan – utanmadan kapıyı gösteren de aynı devlet. Benzer her konuda olduğu gibi bu konuda da ilaç, yani bu zehrin karşılığı olan “panzehir” belli. Toplumun tüm bireylerini ve kesimlerini, bugünkünden çok daha ileri bir eğitim ve bilinç düzeyine getirecek politikalar.

Yukarıda da ayrıntılı biçimde dikkat çektiğim gibi, aileden yani çocukluktan başlayarak, “meselelerini şiddetle değil, konuşarak-tartışarak çözme odaklı” bir toplum yaratabilmek. En ufak bir yol verme, “sen geçtin, ben geçtim” tartışmasında, sopaya silaha davranan bir toplum olduğumuz ve en basit bir siyasi münazarada küfür etmeden konuşamadığımız, TV’lerde her gece “Aslında şuna bir uçan tekme atmak geçiyor içimden” üslubu ile tartışamadığımız gerçeğini, aynaya baktığımızda hepimiz görüyoruz değil mi?

Bu sarmaldan çıkamadığımız müddetçe, yani “şiddet genini değişime uğratamadığımız, damarlarımızdaki kanın şiddet içeren alaşımını dönüştüremediğimiz, Kurtlar Vadisi, Eşkıya bilmem nesi filmlerine özenmediğimiz” müddetçe, bu tür cinayetleri ve cenazeleri daha çok yaşayacağımızdan emin olabilirsiniz. Bu acı gerçeği hatırlamaz ve hatırlatmazsak, dün yaşananlar gibi kısır bir “Deja vu” döngüsünde debelenip duracağız.

İtiraf edin, yaklaşık bir yıldır bir mafya liderinin kullandığı “Ulan hepinize kan kusturacağım lan!..” üslubunu alkışlayıp, bazı siyasetçilerin “lütfen’li, sayın’lı, rica ederim’li” üslubunu ‘fazla ince bulup’ küçümseyen bir toplum değil miyiz?

İtiraf edin… Bu sarmaldan çıkmamız lazım.

Sosyal demokrasi

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
11 Temmuz 2022, Cumhuriyet

 

İdeolojiler, belli bir ideolojiyi savunan kişilerin eylemleri üzerinden değil, kavramlar ve kuramlar üzerinden anlaşılmaya çalışılmalıdır. Örneğin, kendilerini komünist olarak tanımlayanların yapıp ettikleri üzerinden komünizm üzerine, kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayanların yapıp ettikleri üzerinden sosyal demokrasi üzerine bir değerlendirme yapılamaz.

Vladimir İliç Lenin, Leon Troçki, Fidel Castro, Mao Zedong, Ho Chi Minh, Josef Stalin, Kim İl-Sung gibi siyasetçiler ve liderler kendilerini komünist olarak tanımlamış olsalar da, sık sık Karl Marx’ın ve Friedrich Engels’in geliştirdiği komünizm kuramından uzaklaşmışlardır. Komünizmi, söz konusu siyasetçilerin ve liderlerin uygulamaları üzerinden tanımlamak, komünizmi anlamamak demektir.

Hatta Engels’in kendisi bile, babasının sahibi olduğu ve işçilerin sömürüldüğü fabrikalarda uzun yıllar yönetim kademesinde çalışmak zorunda kalarak kendi savunduğu kuramlarla çelişki içine düşmüştür. Engels’in bu çelişkisi üzerinden, kendi geliştirdiği komünizm kuramı eleştirilemez. Kavramlara, kuramlara ve akıl yürütmelere karşı eleştiriler, yine kavramlar, kuramlar ve akıl yürütmeler üzerinden gerçekleştirilebilir.

Sosyal demokrasiye önemli kavramsal ve kuramsal katkılarda bulunan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin önde gelen kuramcılarından Eduard Bernstein’ın ve Karl Kautsky’nin, bazı konularda aldıkları yanlış kararlar ve emperyalizm sorunu konusundaki hatalı analizleri üzerinden, sosyal demokrasi kuramı da toptan eleştirilemez.

Bu aynı zamanda mantık biliminin de temel ilkelerinden birisidir. Geliştirilen bir akıl yürütmeye karşı akıl yürütmek ve çıkarım yapmak yerine, o akıl yürütmeyi geliştiren kişiyi karalamak, damgalamak ve bunun üzerinden o kişinin akıl yürütmesini çürütmeye çalışmak, ad  hominem yanılsaması olarak bilinir.
***
İkinci Dünya Savaşı’ndan önce sosyal demokrasi, komünizm gibi sınıfsız toplumu hedefliyordu ve üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı çıkıyordu. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi, 1917 yılında Lenin’in öncülüğünde sosyalist-komünist devrimi gerçekleştirdi. Bu parti daha sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne dönüştü.

Lenin devrimi savunurken, Bernstein evrimi ve çok partili parlamenter sistem aracılığıyla sınıfsız topluma geçilmesini savunuyordu. Bernstein, devrimin sancılı bir süreç olmasından dolayı karşıdevrim sürecine yol açacağını, bunun da işçi sınıfının çıkarlarına aykırı olduğunu, sosyalizme adım adım ilerlemenin daha gerçekçi bir yol olduğunu düşünüyordu.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise sosyal demokrasi, sınıfsız toplum modeli yerine, sınıflar arası uçurumu asgari düzeye çekmek; üretim araçlarında özel mülkiyeti ortadan kaldırmak yerine, özel sektöre alternatif güçlü bir kamu sektörü oluşturmak, bu anlamda karma ekonomik modeli uygulamak; daha çok kazanandan daha fazla vergi almak, düşük gelirli kesimin vergi yükünü azaltmak; işçinin işveren karşısındaki haklarını koruyan sendikaları desteklemek ve güçlendirmek; herkese ücretsiz ve nitelikli eğitim ve sağlık hizmetleri vermek gibi yöntemleri benimsedi. Bu süreçte sosyal demokrasi, kapitalizm ile komünizmin bir sentezine dönüştü ve komünizmden daha da uzaklaştı.

İsveç Sosyal Demokrat Partisi’nin lideri Olof Palme ve Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin lideri Willy Brandt, bu ilkeleri Avrupa’da uygulamaya koyan önemli siyasetçiler arasında sayılabilirler.
***
1960’lı ve 1970’li yıllarda Avrupa’daki sosyal demokrat partilerin savunduğu bu ilkeler, CHP’nin kurucusu ve ilk genel başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün savunduğu ilkelerle büyük benzerlikler taşıyordu. Atatürk’ün, 1920’li ve 1930’lu yıllarda Halkçılık ve Devletçilik ilkeleriyle ve karma ekonomik model uygulamasıyla, Batı Avrupa’da 1960’larda ve 1970’lerde gelişen sosyal demokrasiyi öncelediği söylenebilir.

CHP’nin “Altı Ok” olarak da bilinen ilkelerini, 1970’lerden başlayarak demokratik solculuk ve sosyal demokrasi ile tamamlaması, yapay bir eklemleme değil, tarihsel süreçle gelişen organik bir bütünleşmedir.

Bunun aksini savunarak CHP’nin bölünmesine hizmet eden iki kesim ise “ikinci cumhuriyetçi” neoliberaller ve Batıfobik Avrasyacılardır!

‘Ölçemediğini ilerletemezsin!’

27’nci Yasama döneminde, muhalefet vekillerince hazırlanan yasa önerilerinin hiçbiri TBMM Komisyonlarında görüşülmedi. Yalnızca AKP veya AKP-MHP koalisyonu önerileri yasalaştı: Toplam 3285 maddeden oluşan 273 yasa. Bunların 160’ı uluslararası anlaşma onayı, Yasaların 69’u torba ve 44’ü tek konu şeklinde. Torba veya tek konu yasaları, üç yoklukla sakat.

ÜÇ YOKLUK HALİ

-Yasa / yasama etki analizi,
-Anayasa’ya uygunluk incelemesi,
-Çevre konularında çevresel etki değerlendirmesi (ÇED).

-Yasa etki analizi, özellikle, torba tarzı yasalar için vazgeçilmez. Etki analizi yokluğu, aynı konuda çıkarılan yasalar arası ilişki zincirini de perdeliyor.

Anayasa’ya uygunluk: İçtüzük yükümlülüğü, AKP-MHP’li vekillerin el işaretine indirgeniyor.

-ÇED: ‘Bu da ne?’ dercesine geçiştiriliyor.

Üç yokluk hali, “normatif ilerleme“ yerine “mevzuat karmaşası“ yaratıyor. Bu durum, 27’nci Yasama döneminin ilk düzenlemesi 7145 sayılı Yasa ile sonuncusu 7417 sayılı yasaya kadar değişmedi.

Sayı var, ama ölçü yok; nicelik önde, nitelik yok. Yasaları ölçemediğimiz için etkili kılamıyoruz…

Onlarcası arasında üç örnek: 2’nci Bütçe, varlık barışı ve sansür.

2’nci BÜTÇE

Anayasa’da öngörülmeyen ek bütçe kanun teklifi, -ilki gibi- Cumhurbaşkanı (CB) imzası ile yapıldı (20.6.22). Ne var ki, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe sunuşunu, CB yardımcısı yerine bu kez, Hazine ve Maliye Bakanı yaptı; Genel Kurul‘da da yürütmeyi temsil etti. Oysa, 2017 kurgusuna göre Bakan, Yürütme içinde yer almadığı için, bütçe sunuşu yapamaz; tek kişi ile özdeşleşen yürütmeyi temsil edemez.

VARLIK BARIŞI

7417 sayılı yasaya Genel Kurul’da yapılan ekleme (md. 50) ile “ kaynağı belli olmayan yurtdışındaki varlıkların ülkeye getirilmesini teşvik“ düzenlemesi (7256 sy. lı Kanun, 17.11.20), 31 Mart 2023’e dek uzatıldı.

-7256 sayılı Yasa uygulaması üzerine verdiğim iki soru önergesi (2.6.21 ve 10.11.21), Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca yanıtlanmadı.

-7417 sayılı Yasa, aynı konuda düzenleme yaptığı halde, etki analizi bir yana, 7256’ya gönderme bile yok.

Öte yandan; “vergi dilimlerini güncellemek“ akla bile gelmedi. Dahası, üniversiteye muhtemelen hiç uğramamış olan öğrenci affedildi; ama görevini en iyi biçimde yaptığı halde üniversiteden atılan öğretim üyeleri akla bile gelmedi.

SANSÜR

2020 Temmuz sıcağında ve kovid-19 koşullarında 7253 sayılı sosyal medya yasasına, demokratik muhalefetin yönelttiği itiraz ve öneriler reddedildi.

Haziranın 2022’de getirilen ve önceki arasında, gerekçede de olsa herhangi bir bağlantı kurulmayan öneri; Komisyonlardan tam bir dayatma ile geçirildi.

Son dakika ertelemesi ne anlama gelir? Eğer CHP-HDP-İYİ Parti uyanık davranmaz ise, AKP-MHP ikilisi, tıpkı önceki ertelemelerde uzlaşma görüntüsü vererek aynen oylattığı gibi bu kez de, ekim ayında Genel Kurul’dan geçirir.

YA MUHALEFET BELLEĞİ?

Bu nedenle, demokratik muhalefet pek uyanık olmalı; AKP-MHP’nin “yasama belleği”ni zedelemesinde kendi payını unutmamalı.

TBMM’de temsil edilen partilerin, yasama faaliyetini, Komisyonlarda ve Genel Kurulda, “azınlık bilinci” ile sürekli bir uyanıklıkla izlemesi ölçüsünde, “yasama belleği“nin çoğunluk tarafından yok edilişini seyretme konumundan çıkabilir.

MECLİS NEDEN KAPANDI?

TBMM, dört yıl temmuz ayında da çalıştı; bu yıl da o yönde karar aldı. Ne var ki, AKP, Meclis’i apar topar kapattı!

Öte yandan; Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliği konusunda Ankara-Madrid söylemi arasında tam bir çelişki bulunan CB, TBMM’yi işaret etti.

Kuşkusuz hükümet olsa idi, TBMM önünde sorumlu Yürütmenin tavrı farklı olurdu. Bu kadarı bile parlamenter rejimin önemini göstermiyor mu?

Bugünkü acı gerçek ise şu:

  • Saray güdümündeki TBMM, ölçme bir yana, kendi hukuki işlemleri arasında bağlantı bile kuramıyor.

Britanyalı fizikçi L. Kelvin’in dediği gibi, “Ölçemediğiniz şeyi ilerletemezsiniz“.

Sözün özü; parlamenter rejim, yasaların etkililiği için de gerekli.

Halil Çivi şiiri : ŞİİR KÖŞESİ.. Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA…Prof. Dr. Halil Çivi İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı Halk Şairi

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

SELAM OLSUN !!!

Her sözünü ölçüp biçen,
İnsanlara selam olsun.
Cebirden, şiddetten kaçan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Vicdan mülkünü pâk eden,
Adil olmayı hak eden,
Kini, nefreti yok eden,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Zorbalara karşı duran,
Zalimin çarkını kıran,
Mazluma kol-kanat geren,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Doğrulardan hiç şaşmayan,
Eğri yollara düşmeyen,
Haddini asla aşmayan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Parayı bulup azmayan,
Kimseye kuyu kazmayan,
Ahlak dışına sızmayan,
İnsanlara selam olsun .
Xxx
Helal kazancını yiyen,
Kadın, erkek eşit diyen,
Irkı, dini ayırmayan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Devlet malını çalmayan,
Topluma fitne salmayan,
Halkı kamplara bölmeyen,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Yalandan, yanlıştan kaçan,
Dürüstlüğe yelken açan,
Sevgi ekip huzur biçen,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Anayı, babayı sayan,
Alın teri ile doyan,
Her canlıya saygı duyan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Yanlış buyruk buyurmayan,
İftiralar savunmayan,
Eşi, dostu kayırmayan,
İnsanlara selam olsun.
Xxx
Halil Çivi Hak diliyle,
Haram tutmamış eliyle,
Ömür boyu helaliyle,
Kalanlara selam olsun.
Xxx

27.6.2022
Prof. Dr. Halil Çivi
Seferihisar / İZMİR