Etiket arşivi: www.ahmetsaltik.net

HALK TV Programımız : 25 Ekim 2020

Dostlar,

25 Ekim 2020 Pazar, saat 15:00’te
HALK TV’de olacağız.. /
OLDUK

Erişke aşağıda..

Türkiye’de salgın yönetiminin 3 temel engeli var :

1. Talan edilmiş ekonomi nedeniyle yeterli para yok salgını gereği gibi yönetmek için. İktidar, “mış gibi” yapıyor.

2. Sağlık Bakanlığı liyakatli bir kadro tarafından değil yandaşlarca yönetiliyor. Hata üstüne hata yapılıyor..

3. TEK ADAM REJİMİ sorgulanamıyor, son kararı hep 1 kişi veriyor ve Bakanlar bile talimat almadan inisiyatif kullanamıyor; kamu yönetimi hızlı karar alamıyor.. Bu çağda 90 milyonluk bir ülkenin devasa sorunları tek 1 adamın 2 dudağına terk edilmez, bu bir yıkımdır ve somut örnekte masum insanlar ölmektedir! 

Bunlara ek olarak, konuşmamızda, DSÖ Genel Başkanı Dr. T. A. Gebreyesus’un 23.10.2020 günü yaptığı küresel basın toplantısında önerdiği 5 adımı da konuşmamızda paylaştık..
Bu konuşma metninin tümüne web sitemizden erişilebilir.. : http://ahmetsaltik.net/2020/10/25/who-director-generals-opening-remarks-on-23-october-2020/

Bilgi ve ilginize KAYGI ve saygı ile sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 25 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

KOVİT-19 SALGINI, MEVSİMSEL GRİP ve AŞI SORUNU

KOVİT-19 SALGINI,
MEVSİMSEL GRİP ve AŞI SORUNU

BİRGÜN‘de yayınlanan makalemiz…

Küresel salgın şiddetlenerek sürüyor. Salgın yönetiminde ciddi hatalar yapıldı ve ilk dalgası 2019 Aralık sonunda başlayan KOVİT-19 tüm dünyaya yayıldı. Örn. ABD – Trump sorunu ciddiye almadı ve ekonominin çarklarının dönmesini = kapitalizmin tunç yasasının işlemesini yeğledi : Her durumda en çok kâr! Avrupa’da da benzer tablo yaşandı. İtalya, yanıp kavrulana dek ekonomiyi kapatmadı, sonunda %95 oranında kapatma uyguladı ama geç kalmıştı. İngiltere ve İsveç, hastalığın hızla yayılmasını, toplumda bağışıklık gelişmesini ve salgını birkaç haftada söndürmeyi hedeflediler; yanıldılar ve çok ağır bedel ödediler, ödemekteler. Gerçekte bedeli emekçiler ödedi; canlarıyla, genç yaşlarda yaşamdan kopartılarak, işsiz bırakılarak.. NewYork sokaklarında, otoparklarda cenazeleri yerlere saçıldı.

Türkiye de benzer yolu seçti, yeter hazırlığı yap(a)madı, hastalığı gecikerek kabul etti, 2 ay sonra kapitalizmin tapınakları AVM’leri açtı. Türkiye’yi bir A.Ş. gibi yönetmek istediğini kezlerce belirten ve CEO rolüne soyunan Erdoğan’ın da yeğlemesi “önce insan”dan yana değildi. Kabak çiçeği gibi açıldık, “yeni normal” oldu “açılım – saçılım” ve şimdilerde, salgının Türkiye’de tepe yaptığı Nisan’dan daha beteriz. Günlük olgu sayılarımızın, bize yakın nüfuslu Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya’dan çok eksik olması için hiçbir somut neden yok ama tersi için çok.. Dolayısıyla son birkaç gündür 2 binin üstünde duyurulan günlük yeni hasta sayısının önüne, “Fahrettin katsayısı” gereği bir “sıfır” eklemek gerekiyor..

Salgınının 10. ayı bitmek üzere ancak ufukta ne aşı var ne de etkili bir ilaç.
Ancak sonbahar – kışa giriyoruz, mevsimsel üst ve alt solunum yolları bulaşları (enfeksiyonları) kapıda. Grip her yıl milyonlarca insanı etkiliyor ve 600 bin dolayında insanı yitiriyoruz Dünyada. Özellikle yaşlıları, kap – akciğer sorunu olanları. Grip aşısı yaklaşık %65 koruyucu. Aşı yaptıran her 3 insandan 1’i gene de gribe (influenzaya) yakalanıyor ama daha hafif geçiriyor. KOVİT-19 ve gribe aynı anda yakalanmak olası çünkü etken virüsler farklı ve bulaşma yolları aynı gibi. Birini geçirmek öbürüne direnç – bağışıklık sağlamıyor. Üstelik salt fiziksel muayene ile biz hekimlerin klinik ayrım yapması olanağı yok. Halkın da ayırdetmesi olanaksız. Dolayısıyla yüksek ateş, yaygın ağrılar, öksürük, genel durumda bozulma.. gibi bir tabloda yapılacak iş, gecikmeden hekime gitmek. Bizler ise ancak laboratuvar testleri ile ayrım yapabileceğiz. Dolayısıyla başvurular çok artarsa sağlık sistemi aşırı yüklenecek ve yetersizlik, gecikme.. doğabilecek. Bu arada sağlık giderleri de büyüyecek. Oysa SGK çok ağır bir akçalı (mali) bunalımda. Hastanelere geriödemeleri nasıl yapacak?

Bütün bunları öngörerek bizler Sağlık Bakanlığını özellikle grip/influenza ve zatürre aşıları için uyardık, zamanında dışalım bağlantılarının yapılması için. Gerçekte dünyada bu aşının üretimi yeterli düzeyde.

DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü), 10 yıl kadar önce ülkelerin nüfuslarının en az %75’inin girip aşısı olmasını sağlamasını istemişti. Bu rakam Türkiye için, KOVİT-19’un yarattığı ek riskler bir yana, 60+ milyondur (84 m Türkiye + 6 m Suriye – Irak ve kaçaklar..). Oysa Sağlık Bakanlığının açıklamasına göre yalnızca 1,3 m doz grip aşısı dışalımı (ithalatı) yapılabilmiştir. Arkasının gelebileceğine ilişkin netlik yoktur. Bakanlık, kendince ne zaman gerek duysa / SIKIŞSA, “görünür – görünmez ulusal çıkarları” anımsamakta (!) ya da “ticari sır” kalkanına sarılmaktadır. Her 2 gerekçe de akıl ve bilim dışıdır, tiraji – komiktir ve Şark kurnazlığı, dinci takiyye kokmaktadır.

ABD 2020-21 dönemi için 194-198 milyon doz influenza aşısı siparişi verdi ve şu ana dek gelen  139,4 milyon dozu dağıttı. ABD nüfusu 330 milyon. AB ülkelerinin verdiği siparişler nüfuslarına oranla % 20-40 arasında. Dünya genelinde dağıtım ise 11 Eylülden başlayarak en son 9 Ekim’de 523 milyon dozu aştı. Dağıtım haftalık olarak sürmekte ve daha da artacak. 1+ milyar doz sunum beklenir. Türkiye ise 523 milyon doz grip aşısından salt 1,3 milyon doz ile binde 2,5’ini alabilmiştir. Oysa nüfusumuz Dünya toplamının %1,15’idir. Sağlanan aşı son derece yetersiz olup mutlaka ve gecikmeden ek dışalım yapılmalıdır. Adil dağıtım – paylaşım kotasını aşmış değiliz. Bakanlık, 65+ yaş herkesin aşılanacağını açıkladı ancak TÜİK verisiyle bu ya diliminde 7,5 dolayında insanımız var. Kaldı ki, Grip aşısının 6 ay ya da 5 yaş üstü çocuklardan başlayarak, gebeliğin ilk 3 ayı dışında herkese yapılması gerekmektedir. Bu aşı çok ucuzdur, Bakanlık 73 TL fiyat koymuştur ki, dışalım bedeli bunun yarısı dolayında olabilir. 5 Dolar kabul edilse, ödenen bedel 6,5 milyon Dolardır ve ciddi bir tutar değildir. Aşılar kural olarak her yönüyle çok ekonomik, etkili ve güvenilir biyolojik ürünlerdir.

65+ yaş, değişik süreğen hastalığı olan.. uluslararası yazına (literatüre) göre grip aşısı yapılması öncelikle gereken insanlar bile, S. Bakanlığının akıl almaz ölçütleriyle dışlanmışlardır.

  • Aşılar yandaşlara, Saray’a mı ayrılacaktır? El altından karaborsası mı oluşturulacaktır?

AKP iktidarı tek 1 şeyi bile bu ülkede düzgün – akla/bilime uygun yap(a)mayacak mıdır?

Bu kışa, öncekilerden farklı olarak çoook ağır / zor koşullarda giriyoruz.
Ekonomi olağanüstü ağır hastadır. Fiilen %30’u aşan enflasyon sürmektedir.
İşsizlik hayal ötesi düzeylere ulaşmıştır.

“Askıda ekmek” uygulaması yüz karasıdır.
Aileler topluca intihar etmekte, iflas eden insanlar kendilerini yakmaktadır sokak ortasında.

ŞAHSIM” ise, aylığını, 3 asgari ücret zamla 88 bin TL’ye çıkarabilmektedir; bir yandan yoklukta Müslümana “sabır – dayanç” vaazları ile masal anlatılır ve damardan “Din” şırıngalanırken. Tıpkı Marx’ın uyardığı gibi : “Kapitalizm Dini bir afyon olarak kullanmaktadır.” Dinci kapitalist daha beterini yapmakta ama utanmadan “Marx, dinimize afyon dedi..” yalanını uydurabilmektedir.

Ne yapmalı???

KOVİT-19 aşısı için “1-2 ay içinde hazır” demişti Bakan Koca, 15 gün önce.. Halkı aldatmayalım, 2021 ilkbahar – yazında umut var ancak dağıtım ve üretim sorunları nedeniyle uzayacak. Hele döviz darlığı yüzünden Grip aşısında olduğu gibi bir skandal yaşanırsa ülkemizde, çok yazık olur. Mutlaka ek grip aşısı dışalımı yapılmalı ve riskli kümelere yaygın uygulanmalıdır.

Bu kış, ekonomik talan ve salgın yüzünden yaşanan çifte yoksullaşma nedeniyle Devlet, sosyal yardımları mutlaka ve sistemli olarak artırmak zorundadır.

  • Kamusal sağlık hizmetleri güçlendirilmeli, 1. Basamak ve
    KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ KESİN BİR ÖNCELİK ALMALIDIR.

Sağlık çalışanlarının meslek hastalığı kabul edilmeli ve özlük hakları verilmelidir. En az yüz bin yeni sağlık çalışanı atanmalıdır. Şehir hastaneleri kamulaştırılmalı ve SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM adı altında emperyalist dayatma durdurulmalıdır.

Dr. Refik Saydam Ulusal Koruyucu Sağlık Kurumu özerk olarak açılmalı ve salgın yönetimi bu Kuruma devredilmelidir.

Salgın verileri ulusal – uluslararası bağımsız uzmanlara açılmalı ve dürüstlükle halka, DSÖ’ne bildirilmelidir.

  • Türkiye 14 günlük bir kapatmaya zorunlu kalabilir, hazırlık yapılmalıdır.

Salgın yönetiminde öncelik sermayenin kârı değil, insan yaşamı olmalı ve
Epidemiyolojik ilkelere tam bağlı kalınmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 24 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

TELE1 TV PROGRAMIMIZ – 21 Ekim 2020

Dostlar,

Dün, 21 Ekim 2020 gecesi saat 21.00 – 23.20 arasında TELE1‘de Sn. Murat Taylan‘ın konuğu olduk..
Biz söze, Devrim Şehidimiz merhum Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI‘yı anarak girdik.
Tam 21 yıl önce, 21 Ekim 1999 sabahı, evinin önünde, arabasının üstüne konan bir bombanın patlaması ile kendisini yitirdik. Katillerinin bulunması yetmez; Devletin, yurttaşlarının can güvenliğini sağlama yükümünü vurguladık. Bu yüküm temeldir, vazgeçilemez ve her durumda gereği yerine getirilmelidir..

Merhum Kışlalı’nın, öldürülmesinden 4 gün önce Cumhuriyet’te yayınladığı makalesinden yandaki bölümü aktardık..

***

Gündem gene salgın idi..
Yeni boyutlarıyla, grip aşısıyla, yayından geri çekile sözde bilimsel makale… ile ilgili kapsamlı değerlendirmeler yaptık..
Yurttaşlardan gelen soruları yanıtladık.
Aşağıdaki erişkede (linkte), programda birlikte olduğumuz meslektaşımız Doç. Dr. Osman Elbek görünüyor. Programcı Murat Taylan ile 3’lü ekran görüntüsü seçememiş anlaşılan (!),
Yalın bilimsel gerçekleri ortaya koyduk ve iktidara yardımcı olmaya, yol göstermeye çabaladık.
Temel önerimiz dürüst ve saydam olunması idi..
İsviçre’den yayına katılan dostumuz Halk Sağlığı Uzmanı dostumuz, DSÖ eski uzmanlarından Dr. Ümit Kartoğlu da yayına güç verdi.
Salgın verilerinin saklanması, dahası ülke kamuoyu ile uluslararası  kurumların yanıltılmasının kabul edilemeyeceğini  ve sürdürülemeyeceğini, ülkemizin yaptırımlara uğrayabileceği uyarısını yaptık..

  • Salgın yönetiminde yalnızca ve yalnızca Epidemiyoloji bilimi ilkelerinin rehber alınması gerektiğini vurguladık..

İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğimizdir..

Sevgi ve saygı ile. 22 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

KRT TV Programımız : 20 Ekim 2020

FAHRETTİN KATSAYISI KAÇ??

Dostlar,

Bu akşam saat 19:45 dolayında KRT TV’de Sn. Zafer ARAPKİRLİ‘nin başarıyla ve yüreklilikle sürdürdüğü haber programına konuk olduk..

Sn. Arapkirli’nin akılcı ve yerinde sorularını yanıtlamaya çalıştık. (14 dk.)

Almanya’da KOVİT-19 verilerini hükümet ya da Sağlık bakanı değil, asırlık özerk bir bilimsel kurum olan Robert Koch Enstitüsü açıklıyor..

  • Robert Koch Enstitüsü’nden Perşembe günü yapılan açıklamada, Almanya’da son 24 saatte 6638 yeni koronavirüs vakası tespit edildiği bildirilmişti. Bu rakam, salgının başlangıcından bu yana Almanya’da bir günde kaydedilen en yüksek vaka sayısı. “Hastanelere kabul edilen enfekte hasta sayısında daha şimdiden, geçtiğimiz haftaya göre iki kat artış yaşıyoruz.”
  •  “Hastanelere kabul edilen enfekte hasta sayısında daha şimdiden, geçtiğimiz haftaya göre iki kat artış yaşıyoruz” diyen Gaß, yoğun bakım ünitelerinde Covid-19 tedavisi gören hasta sayısının da önemli oranda arttığını bildirdi. Gerald Gaß, eldeki veriler ışığında, kasım ayında yoğun bakım ünitelerinde 2 bin hasta sayısına ulaşılacağından yola çıktıklarını vurguladı. Almanya’da bugün itibarıyla hastanelerin yoğun bakım servislerinde tedavi gören Covid-19 hasta sayısı, 329’u entübe hasta olmak üzere 655. (https://www.dw.com/tr/alman-hastanelerinde-koronavir%C3%BCs-alarm%C4%B1/a-55288603 15.10.2020)

Son 24 saatte 6638 yeni KOVİT-19 hastası belirleniyor Almanya’da. toplam vaka sayısı 348 bin 557’ye yükseldi.

Türkiye’de 15 Ekim 2020 verileri : Yoğun bakımda ve entübe hasta sayılarını Sağlık Bakanlığı açıklamayı kaldırdı. “Ağır vaka” nın entübe hasta olduğunu bir açıklamasında belirtti. Bu rakam aşağıdaki tabloya göre 1408.. Zatürre oranı %5.9. Bunları da yoğun bakımda ama entübe edilmeyen hastalar olarak alırsak,

Toplam olgu 342.143 – iyileşenler 299.679 = 42.464
42.464 – ölen 9.080 = 33.384 aktif hasta sayısı
33.384 x .059 = 2000 ağır hasta / yoğun bakımda ama entübe değil
2000 + 1408 (entübe) = 3408 toplam yoğun bakım hastası
3408 / 33.384= %10,2
Almanya’da yoğun bakımdaki hasta oranı aynı yöntemle hesaplandığında %1,7..
Dünya ortalaması %1…

Pekiii, Türkiye’de yoğun bakımda hasta oranı neden Dünyanın 10 katı, Almanya’nın 6 katı??

Çoook geç tanı koyuyoruz, hastalar ağırlaşmış mı oluyor?
Ama Bakan Koca, filyasyon ekiplerinin hastaları erkenden bulduğunu ve bu yüzden hastanelerimizin çok dolmadığını belirtiyor?? (Not : Filyasyon ekibi erken hasta bulmaz, bu sürveyans ekiplerinin işidir; filyasyon ekibi, tanı konan hastanın bulaşı nerden aldığını bulur!)

Gerçekte hasta sayısı açıklananın 10-20 katı da o yüzden mi yoğun bakım hasta sayımız pek bol?
Ya da hastane yatakları dolmasın diye özellikle ağırlaşan – ağırlaşabilecek hastalar yatırılıp geri kalanlar evlerine yollanarak ülke bir açıkhava hastanesine mi dönüştürüldü?

Hangisi, hangisi??

Sahi, Avrupa ülkelerinden neyimiz iyi de onların hasta sayılarının 1/10’una sahibiz???

Bu yalan rüzgarı sürdürülemez!..
DSÖ, ilgili öbür uluslararası kurumlar, BM, Dünya Bankası, AB (E-CDC), ABD CDC.. Türkiye’yi uyararak diplomatik baskı uygulayabilirler.. Bakan Koca’ya göre görünür görünmez  Ulusal çıkarlarımız böylelikle mi korunmuş olur??

Bakan Dr. Koca, “Fahrettin katsayısı kaç??”

AKP iktidarı ve Dr. Koca; “Fahrettin katsayısı kaç??”
Kaç ile çarpalım ilan ettiğiniz olgu ve ölüm sayılarını?

Sevgi ve saygı ile. 21 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

HALK TV Programımız : 20 Ekim 2020

Dostlar,

20 Ekim 2020 Salı, bu akşam saat 17:00’de,
HALK TV’de Sn. Fatma Nur AK‘ın konuğu olacağız..

Yeni koronavirüs salgını Türkiye ve dünya gündeminden düşmüyor, düşürülemiyor..

Özellikle Avrupa’da tam kapatmaya derece derece yaklaşan sıkılıkta önlemler alınıyor.

Sınırlamalar daha da daraltılıyor ama, geçtiğimiz hafta İstanbul’da KOVİT-19 hasta sayısının %50 artmasına karşın “ek önlem düşünülmediğini” (!?) Sağlık Bakanı açıklayabiliyor!?

Dünya Sağlık Örgütü‘ne ve uluslararası kamuoyuna meydan okunarak, salt PC(+) ve klinik belirtisi olanlar “hasta” olarak niteleniyor alaturka buluşlarımızla ve hem PCR(+) ama belirtisiz olgular / vakalar / hastalar / “cases” hem de ayrıca bildirilmesi gereken PCR(-) ama hastalık KOVİT-19 tanısı laboratuvar ve klinik bulgu ile konan OLASI OLGULAR / VAKALAR / HASTALAR / “CASES” bildirilmiyor..

Böylelikle, görünür görünmez ulusal çıkarlarımız” AKP iktidarı ve Sağlık Bakanı / Bakanlığı eliyle korunmuş oluyor!? Bu tutumun sürdürülebilir olduğunu sanmıyoruz..

  • AB ve DSÖ’den gelecek kimi yaptırımlarla karşılaşmamız olasıdır. Ulusal çıkarlar, ülkemiz insanının ve uluslararası kurumlar ve kamuoyunun aldatılması ile asla savunulamaz!Dünya alem, kuşkusuz, kendisinden gerçekler saklanan yurdum insanından çok daha iyi biliyor perişan hallerimizi..

AŞI konusu bir başka bilmece- bulmaca ve ranta açık alan olarak masada..

Tüm bunlar bile, artık ülkemizdeki ağır baskıcı rejimin demokrasiden – hukuk devletinden iyice hatta tümüyle kopan ve ekonomiyi görülmemiş derecede ağır bunalıma sokan AKP = RTE iktidarının yarattığı “ASKIDA EKMEK” sefilliğine sürüklenen tablosunu örtmeye yetmiyor..

Baroların yasaya aykırı biçimde genel kurulları genelge ve polis baskısıyla apaçık engellenirken, AKP – MHP örgütlerinin toplantıları yapılabiliyor!?…

AKP yeşiline boyanan sözde turkuvaz tablo tümüyle değersizleştiği gibi, yalın sayısal çelişkileri sürüyor..

Bunları konuşmaya çalışacağız. / KONUŞTUK.. (18 dakika)

https://youtu.be/k4VZoTkVB10

İlgi ve bilginize sunarız.

Sevgi ve saygı ile. 20 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

KORONA SÜRECİNDE TÜRKİYE

Dostlar,

Bu akşam konumuz;

KORONA SÜRECİNDE TÜRKİYE..

Erişime açık.. aşağıdaki erişkeyi (linki) tıklamak gerekecek..

https://m.teamlink.co/5812412727 

Bizler, “Yeni Koronavirüs Salgını” nı ulusal ve küresel bir sorun, bir afet olarak görüyor ve hızla sönümlendirilebilmesi için bilimsel akılcılığa dayalı önerilerimizi bu sitede ve kimi gazetelerde yazıyor, kimi yurtsever TV’lerde ve bilimsel toplantılarda sürgit konuşuyoruz..

Ancak salgın yönetimine iktidarın politik kaygı ve beklentileri karışıyor ve çok ciddi hatalar yapılıyor. Örneğin iktidar, anlaşılmaz bir inat ve hırsla Türk halkına ve Dünya Sağlık Örgütü’ne gerekli bilgileri vermiyor, açıkça veri saklıyor ve bunu pervasızca itiraf da ediyor!

  • Hasta ve ölüm sayılarını bile bizlerden saklıyor, eksik – yanlış bilgi veriyor AKP iktidarı.

Bu durum kabul edilemez ve sürdürülemez!

Bilimsel Danışma Kurulu göstermelik olarak tutuluyor..
Maske, dezenfektanlar, aşı…. konularında bile yolsuzluk savları ayyuka çıkmış durumda.
……………
……………….
Daha pek çok ciddi sorun alanı var..

  • Hastalıktan çok hatalı siyasal tercih ve politikalar masum insanlarımızın ölümünden ve ekonominin sürdürülemez kanamasından başlıca sorumlu.

Her şeye karşın Türk halkı olarak konuşmak – tartışmak – paylaşmak ve muhalefeti yükselterek Epidemiyoloji bilimi ekseninde çözümleri ortaya koymak zorundayız.

Bu Webinarın duyurulması, izlenmesi ve gereğinin yapılması için çabaya çağırıyoruz herkesi.

Düzenleyici meslektaşımız Dr. Şahin Özdemir ve emek verenlere şükranla.

Sevgi ve saygı ile. 17 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Darbeli demokrasi

Zafer Arapkirli
Zafer Arapkirli

Darbeli demokrasi

Mahut “Işıklı Tweet”in üzerine herkesten önce ve daha büyük bir şehvetle atladılar ve lime lime doğradılar ki duyan da bu muhteremleri gerçekten “darbe sevmez” sanabilir.

Oysa gerçek manzara öyle mi?

Bütün anayasal kurumları hile ve desise ile “biz yaptık oldu. Var mı ulan?..” tavrı ile ele geçiren, seçilmişleri tek tek kulaklarından tutup içeri tıkan ve yerine vali-kaymakam atayan, yıllar boyu sınav sorularını elden dağıtıp, atamalarda tarikat-cemaat kollayıp (AKP-FETÖ ittifakını kastediyorum) kendi adamlarını devletin tüm aygıtına yerleştiren, özellikle silahlı kuvvetlerin tüm kademelerine onbaşısından orgeneraline kadar alçak darbecileri yerleştiren (şu bayat “sızma” yalanına kendileri bile inanmıyor artık) zevat, bugün çıkmış “Genelkurmay’ın ışıkları yanıyor esprisi üzerinden tehdit ediliyoruz” soytarılığına nasıl başvurabiliyor? İnsanı çıldırtır bunlar.

Yahu, dünyanın en nadide mozaiği gibi motif motif işlenmiş ATATÜRK Devrimlerinin temeline, zaten bir türlü oturtulamamış Cumhuriyetimizin temeline dinamit koyan, adeta o mozaiklerle bezeli duvara “hilti” (darbeli delici-kırıcı-yıkıcı matkap) ile Timur’un filleri gibi dalan sizler değil misiniz?

Bugün, bir Anayasa Mahkemesi üyesi yargıcın (henüz tam da neye hizmet ettiği belli olmayan) “sorumsuzca ve sersemce” attığı tweet üzerinden sanki “darbelere karşıymış rolü” oynuyorsunuz?

12 Mart’tan, 12 Eylül’den, 28 Nisan’dan ve dahi harcında olağanüstü katkınız bulunan 15 Temmuz’dan sonuna kadar yararlanmış olan da siz olmasanız, bayağı “yiyeceğiz” bu numaraları.

Ama tabii, öyle değil.

Argomuzda güzel bir laf vardır:

“Hayvan terli.. Yemiyor”

Ver afyonu… Ver afyonu…

Toplumu, dini soslara batırılmış afyon parçacıkları yutturarak yönetmeye çalışmanın tipik bir örneğiydi, Cumhurbaşkanı’nın son tartışmalı demeci. (mealen) “Müminler varlıkta şımarmamalı. Yoklukta da sabretmeli. Acıyı bal eylemesini bilmeli” dedi, teknik olarak doğru sözler tabii. Zengin şımarmamalı. Yoksul da sabırlı olmalı. Dünyanın sonuymuş gibi davranmamalı.

İyi, güzel de…

Yoksullar, eğer o “şımarmaması vaaz edilen zenginler” yüzünden yoksullaşmışsa (biz buna kapitalizmin doğal sonucu diyoruz) ve o yoksul istediği kadar sabretsin “öldür Allah” asla zenginle (yer değişmekten vazgeçtim) eşit seviyeye ulaşamayacaksa?..

O zaman neyin “sabrını” bekliyorsun? Niye “zıkkım gibi” acıya “bal” muamelesi yapacakmış?
Bu sözleri sömürü düzeninin ateşine odun taşıyanlardan, düzeni daha da acımasız hale getirenlerden, zengin-yoksul uçurumunu daha da açanlardan, patronlara dönüp “Bize şükredin. Grevi-hak aramayı yasakladık. Kıymetimizi bilin yani..” diye övünenlerden duymak biraz fazla “hakaretamiz” değil mi?

İngilizlerin (bak yine İngilizce havası yapıyor demeyin) güzel bir deyimi var:

“To add insult to injury” (Yaralı insana bir de hakaret ederek acısını katlamak) derler. Tam o hesap.

Ayıp oluyor yani. Biraz vicdan yani.
****
TTB ve Şebnem Hoca

Devleti, aynı devletin başına on yıllardır bela olan ve temellerine dinamit koymaya ant içmiş bir alçak terörist örgüte teslim edenler, bugün çıkmışlar “Falanca kurum, filanca dernek teröristlerin eline geçti” diye konuşma hakkını kendinde nasıl görebiliyor? Cumhuriyet düşmanı Pennsylvanialı Sümüklü Vaiz’in eli kanlı teşkilatına, Harbiye’den adliyeye, Hariciye’den Mülkiye’ye tüm kurumların anahtarlarını kendi elleriyle verenler, “Filanca derneğin yöneticisi teröristtir. Onu oradan almak lazım” diye nasıl pişkince ve utanmadan iftirada bulunabiliyor? Anlamak, gerçekten mümkün değil.

Lafı eğip bükmeden söyleyeyim:

Türk Tabipleri Birliği (TTB)’nin başkanlığına yeni seçilen Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’dan söz ediyorum. Şebnem Hoca’nın dünya görüşüne, bazı faaliyetlerine, geçmişine, geçmişte aldığı ya da almadığı tavırlara, kimi desteklediğine vs. herkesin desteği de itirazı da olabilir. Benim de var. Pek çok konuda aynı düşünmüyorum. Hatta ve hatta, Türk Tabipleri Birliği gibi “Tıp bilimine, toplumun sağlık sorunlarına ve meslektaşların dertlerine odaklı” çalışan bir teşkilatın başına, keşke sadece “siyasi duruşu değil, bilim insanı olarak kimliği daha öne çıkmış” birini seçselerdi diyorum.

Ama bütün bunlar, TTB’nin kongresine katılmış “delegelerin iradesini” yok saymaya ve Şebnem Hoca’yı elinizde hiçbir kanıt ve hüküm yokken “terörist” olarak damgalamaya yaftalamaya imkân vermez kimseye. Üstelik bunu yapmak bir suctur. O zaman demokratik kitle örgütlerinin “üye iradesi”ni çöpe atmış olursunuz. Hem örgüt içinden hem de bu pırıl pırıl meslek örgütünü (aynı zamanda bilim mihrakını) ezmeye yeminli yasakçı faşist kafalardan gelen baskıya boyun eğersiniz. Hukuk devleti ve demokratik toplum ilkelerini nasıl savunacağız o zaman?
====================================
Dostlar,

Değerli Arapkirli’ye, bu sitede ve daha pek çok ortamda yayınlanan Ş. K. Fincancı hakkındaki belgelere göz atmasını öneriyoruz; “hiçbir kanıt ve hüküm yokken” demesi karşısında.

Bir de, halen yaşamda olan, demokrasi şehidi Uğur Mumcu’nun ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu ile bir telefon görüşmesi yapmasını.. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok cinayetlerinde yakalanan sanıkların yargılanacağı Umut davasında her nasılsa devreye giren / sokulan Dr. Fincancı’nın sanıkları görüp muayene etmeden düzenlediği adli raporlarla bu kritik davanın gidişini nasıl derinden etkilediğini, Dr. Fincancı hakkında, başvurusuna karşın TTB tarafından bir disiplin işlemi yapılmadığını……. da bilgi edinmesini… bekliyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 17 Ekim 2020, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

COVID-19’a Karşı Toplum Bağışıklığı

COVID-19’a Karşı Toplum Bağışıklığı

Dostlar,

16 Ekim 2020 Cuma, bu akşam saat 20:00 – 21:30 arasında bir webinarımız (web ortamında yürütülen seminer) var..

Düzenleyen Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti.. neredeyse yüzyıllık köklü bir bilim kurumu..

Bize verilen konu başlıkta : COVID-19’a Karşı Toplum Bağışıklığı
Poster aşağıda..

Aşağıdaki adresten kayıt yatırmak gerekiyor. Posterin altındaki açıklamadan da anlaşılacağı üzere, kayıt yaptıranlara saat 19:00 dolayında erişim bilgileri ulaştırılacak.

https://attendee.gotowebinar.com/register/8413852613031243532

TMC’ne (Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti) girişimi ve bizi konuşmacı olarak çağrısı için teşekkür ederiz. Ülkemize yararlı olmasını dileriz.

Not: Bu kapsamlı webinarı gerçekleştirdik. Yaklaşık 2 saati buldu epey sorunun yanıtlanması ile.

Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti kendi web sitesinde ve uygun bulunan sosyal medya hesaplarında yaınlayacak.

Sevgi ve saygı ile. 16 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

TELE1 TV PROGRAMIMIZ : 15 Ekim 2020

Dostlar,

Bu gün (15 Ekim 2020) saat 17:00’de, TELE1’de idik.
Sn. Betül Begümhan Aydoğan sordu, biz yanıtlamaya çalıştık.

– Avrupa dahil tüm dünyada artan korona olguları ve yeniden sıkı önlemlere dönüş…
– İstanbul’da %50 artan hasta sayısına karşın ek önlem düşünülmeyişi
– Bu akşam testi (+) ve bulgu veren hastalara ek, testi (+) ama bulgu vermeyen “vaka” ların sayısının da açıklanıp açıklanmayacağı..
Halkın aldatılmasının sonsuza dek sürdürülüp sürdürülemeyeceği
– Yükseköğretimde de yüz yüze eğitime geçme düşüncesi
Salgın yönetiminde yaratılan çok ağır / utandırıcı güven bunalımının mutlaka aşılması gerektiği, bunu da yolunun tüm veritabanının ulusal ve uluslararası bağımsız uzman ve kurumlara açılması olduğunu..
……………..
…………… konularını / sorunlarını irdeledik..

Daha çok insan hastalanmasın, daha çok masum insanımız ölmesin.
Salgın siyasal tercihler ve ekonomik kaygılarla değil, kutsal yaşam hakkının tartışılmaz öncelik almasıyla yönetilmeli.

Türkiye’deki ucube Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve padişahtan daha yetkili TEK ADAM REJİMİ sorgulanamadığı için salgın iyi yönetilemiyor..

  • Önlenebilecek iken masum insanlarımız ölüyor, hastalanıyor ve ekonomi uzayan ağır bir kanama içinde..

Erişke (link) yukarıda (39 dakika).
İzlenmesi, paylaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle.

Sevgi ve saygı ile. 15 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

TEK YOL – VAR; Aklın ve Bilimin Işığı

TEK YOL -VAR; Aklın ve Bilimin Işığı

10 MADDELİK SALGIN REÇETESİ

AKP İKTİDARINA;
(Her kim tam yetkili ve sorumlu ise..)

Sağlık Bakanlığı öylesine şaibeli duruma geldi ki, bu Bakanlığı dağıtıp, yeni baştan kurmalı..

Orta düzeyde bir “sudoku oyununu” (!) bile yüzüne gözüne bulaştırdı, oynadığı sayıları tutturamadı. Oysa dürüst olmalı, verilerle hiç oynamamalı idi.

Sorunun temeli : Salgını başarıyla yönettiği algısı yaratmak ve RTE’ye yaranmak..
Sorunun bedeli : Türk halkını, Dünya Sağlık Örgütünü ve dünya kamuoyunu aldatmak.
Oyunun Faturası : Rezil olmak ve ülkemizin saygınlığını ağır biçimde yaralamak;
görünür görünmez ulusal çıkarlarına ağır biçimde zarar vermek..
Önlenebilecek ölümleri önleyememek, salgının yersiz uzaması ve çok ağır ekonomik yitikler..
AKP oylarının belirgin düzeyde düşmesi.

****
Reçete                  :

1. Sağlık Bakanı Dr. Koca’nın derhal istifası ya da Reis = TEK ADAM = RTE tarafından azledilmesi.
2. Tarafsız ve yetkin bir hekim akademisyenin, bir Halk Sağlığı Profesörünün tam yetki ile Sağlık Bakanı olarak atanması ve kadrosunu oluşturması.
3. Ulusal ve uluslararası bağımsız uzmanların daveti ile Salgın Veritabanının bütünüyle saydam biçimde erişime ve yönetime açılması.
4. Yanlış, oynanmış, eksik… tüm verilerin geçmişe doğru tümüyle düzeltilmesi.
5. Türk ve Dünya kamuoyundan, başta DSÖ olmak üzere uluslararası kurumlardan özür dilenmesi.
6. TBMM’de salgın hakkında genel görüşme açılması gerekli mevzuatın ortaklaşa çıkarılması. 
7. Salgında kamu kurumlarının hatası nedeniyle ölenlerin ailelerine tazminat ödenmesi.
8. Sağlık çalışanları için meslek hastalığı hakkının geriye doğru kabulü, geride kalanlarına ölüm aylığı bağlanması ve hak edilen tazminatların ödenmesi.
9. Dr. Refik Saydam Ulusal Sağlık Kurumu’nun yasa ile bilimsel olarak özgür, yönetsel ve
akçalı (mali) olarak özerk statüde yeniden açılması; insangücü ve teknik donanımının
hızla sağlanarak salgın yönetiminin bu Kuruma devredilmesi.

10. Kökü dışarıda, asla yerli ve milli olmayan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM dayatmasının durdurulması, şehir hastanelerinin kamulaştırılması, koruyucu sağlık hizmeti temelli ve öncelikli kamusal sağlık sistemine dönülmesi.

Sevgi ve saygı ile. 14 Ekim 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı,
Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi (Mülkiye)

www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

  • 14 Ekim 2020’de Cumhuriyet gazetesinde Mustafa Balbay’ın köşesinde yayınlanmıştır..
  • Sn. M. Balbay’a teşekkür ederiz.